Yeni Üyelik
8.
Bölüm
@only_jeon97

 

Jungkook

 

Elimdeki kağıda karşı göz devirerek sıfırı yapıştırmış, bir kenara bırakmıştım.

 

Sınavda önlerine gelen yanlış şeyleri doğruymuş gibi yazmalarından nefret ediyordum.

 

Boş verseler en azından hem yorulmaz hem de vakit kaybetmezdim.

 

Sıkıntıyla alnımı ovuşturarak saate bakmış arkama yaslanmıştım.

 

Derse gireli daha yirmi dakika olmuştu ve ben yorulmuş muydum? Kesinlikle yaşlanmıştım. Kesinlikle...

 

Başımı kaldırıp sınıfta göz gezdirdiğimde bazılarının sohbet ettiğini bazılarının uyuduğunu bazılarının ise test çözdüğünü görmüştüm. Ancak bakışlarım arka sıraya gidene dek...

 

Gözlerini üzerime dikmiş şekilde bana bakan Vanessa'ya her ne kadar tebessüm etmek istesem bile edememiştim. Yüzü solgundu. Gözleri kızarık ve uykusuz gözüküyordu.

 

Yine ne olmuştu bu kıza?

Öğrenmediğim her an canımı daha da sıkıyordu.

 

Bu kızı bir kez mutlu görmeyecek miydim ben?

 

Gözlerimi sıkıntıyla ondan çekerek kalemimi geri elime alarak sınav kağıtlarını okumaya devam etmiştim.

 

Aradan bir hafta geçmişti ve yine okula gelmeye gelmeye bir hâl olmuştu. Niye gelmiyordu, o adam kimdi, yine niye böyleydi... Bilmiyordum. Tek bildiğim yorgun olduğuydu. Ama sabretmeliydim. Bana güvenerek bunları anlatması lazımdı.

 

"HeeSu!"

 

Seslenmemle başını testten kaldırırken ona gelmesini işaret etmiştim. Ayaklanıp yanıma gelmesiyle kağıdı ona çevirdim.

 

"Burada bir iki yanlış yapmışsın ancak 96'da kaldığın için kabul eder 100 yaparım. Bunun yapacağım performans sınavından kırılmasını mı istersin yoksa 96 olarak geçip performans sınavında normal notunu girmemi mi istersin?"

 

Bir süre kağıda bakmış dişlerini dudaklarına geçirmişti.

 

" Çok kararsız kaldım. Ya performanstan 100 alırsam ve siz 96 girerseniz? Aynı sonuca çıkıyor... "

 

İstemsizce güldüğümde o da gülmüş başını iki yana sallamıştı.

 

" Boşverin hocam. Direkt 96 girin. Riske girmeyeyim."

 

"Pekala... Notun için tebrik ederim."

 

Önümde eğilerek yerine geçtiğinde notunu kağıdın kenarına yazıp kenara bırakmıştım. Önüme çıkan Vanessa'nın kağıdı tebessüm etmeme neden olurken meraklı bir biçimde sorulara baktım.

 

Derslerime hiç katılmayan bu kız; her girdiği sınavımdan tam not alıyordu. Ve... Bunu bile bile bu kağıdı aynı heyecanla okumak garip hissettiriyordu.

 

Ön sayfayı fullemesine karşı gülmüş, arkasını çevirmiştim. Sadece bir yazarın ismini yazmadığını gördüğümde bunu görmezden gelmiş iki puan kanaat kullanarak her zamanki gibi not kısmına 100'ü yazmıştım.

 

Kafamı kaldırmamla göz göze geldiğim uykusuz gözlere karşı tebessüm etmiştim. Bakışları önümdeki kağıda düşerken tekrar bana çevirdiği gözleri olayı anlamış gibiydi. Gözleri utanganç bir biçimde benden ayrılırken gülümseyerek kağıdını kenara bırakmıştım.

 

Ayrıca eklemeli miydim?

Yazısı çok güzeldi.

İlk zamanlar kıskanmıştım bile...

 

Aradan belli bir zaman geçmesiyle zil çalmış herkes sınıftan çıkmıştı. Ben de kağıtların bir an önce bitmesi için sınıfta kalmaya karar vermiştim.

 

Kağıtları okurken elindeki kutuyla ayaklanan Vanessa dikkatimi çekmişti. Hızlaca sınıftan çıktığında kaşlarım çatılsada derin bir nefes almakla yetinmiştim.

 

Dakikalar sonra sınıfa elleri boş bir şekilde geri geldiğinde lanet merak duygum daha da artmıştı.

 

Yerine oturduğu sırada çalan zil yine ve yine yorucu ilerleyen günün devamı için bir alarm niteliğinde kafamda yankılanmıştı.

 

 

Yerimden kalktığım sırada öğle arasına girmiş olmamızın rahatlığıyla yaylanarak ilerlemeye başladım. Odama geldiğimde kapıyı açıp içeri girmiş gelişigüzel kapatarak masama ilerlemiştim.

 

Kağıtları masaya attığım sırada fark ettiğim kutu kaşlarımı çatmama sebep olmuştu.

 

Bu kutu...

 

Hızla kapağını açmamla içinden çıkan muzlu sütler ve banana kick paketleri beni şaşkınlığa uğratmıştı. Üstlerindeki notu elime aldığımdaysa kalbim hızla atmaya başladı.

 

'Sınav haftalarınız... Yoğun ve stresli geçerse diye... Odanıza izinsiz girdiğim için üzgünüm.'

 

Bu kız...

Deli miydi?

 

Hızlıca kapağını geri kapatıp odadan çıkarken her zaman oturduğu bankta onu bulmak umuduyla bahçeye inmiştim.

 

Oradaydı.

 

Bakışları bana döndüğünde ona tebessüm edişim, utanç içerisinde çevirdiği gözlerine mâl olmuştu.

 

Ona ulaşmıştım.

Hayır, tam anlamıyla değil, sadece kalbinde iyi bir izlenim bırakmış; tek olmadığını canını yakmadan oraya kazımıştım.

 

Ben pişman değildim. Ancak o pişman olur muydu, bilmiyordum.

 

Bilinmezlikler ilk kez can sıkmıyordu. Çünkü ona giden yolun yarısını aydınlatarak güzel düşler bırakmıştım. O da bu aydınlığa teşekkürünü nasıl edeceğini bilemeden öylece bir çiçek uzatmakla yetinmişti. Kalbinden bırakabileceği en güzel parçalarından olan çiçeğini, hissettiği boşluğu rahatsız eden duygularının karmaşasıyla bana uzatmıştı. Belki kurtulmak için, belki minnet duyduğu için...

 

Bilmediği tek şey; gözlerinde hâlâ umudunu koruduğunu belli edercesine varlığını belli eden ışıltılar, kalbindeki ince rahatlamayı bana göstermişti.

 

Vanessa; bana bu hayatta görüp duyduğum hikayeler bir yana, kendi dahi bilmeden en büyük umudum olmuştu.

 

Hayatın, asla vazgeçmemem gereken bir sınav olduğunun; beden bulmuş bir hâli olmuştu.

 

O benim umudum olmuştu...

 

 

 

Loading...
0%