@onurcan3558
|
"Kanka 6 saattir odun kırıyorsun. Bitir artık istersenç" dedi Alparslan. Emir zamanın nasıl geçtiğini anlamayarak saatine baktı. Gerçekten de 6 saat 12 dakikadır odun kırıyordu. "Tamam, tamam bırakıyorum." diyerek bahçenin en ön kısmına geçip deniz manzarasını izledi. Odundan sonra burada oturup kahvesini yudumlarken bu manzarayı izlemek onu dinlendiriyordu. Alparslan da ona eşlik edip diğer sandalyeye oturdu. Geçmişe dair izleri bir nebze olsun unutturuyordu. "Hadi tavla oynayalım" dedi Alparslan. Emiri, Alparslan' a bakarak" Yenilen pehlivan güreşe doymazmış" dedi. Alparslan, "Ya arkadaş, şu donuk suratınla birşeyler dediğinde seni anlayamıyorum. Espiri mi yapıyorsun yoksa ciddi mi diyorsun çözemiyorum. Neyse gel alıyım ifadeni" diyerek tavlayı almaya gitti. Emir villanın solundaki bitişik villaya gözü takıldı. Geldiklerinden bugüne kadar o villaya gelen olmamıştı. Uzun zamandır gelinmemesine rağmen villa ve bahçe çok bakımlıydı. 6 Aydır bu villadalardı ama kendileri bile villaya bu kadar güzel bakamıyorlardı. Alparslan da tavlayı alıp geldikten sonra tavla oynamaya başladılar.
Ertesi gün
Emir yine odun kırıyordu. Alparslan ise markete birkaç yiyecek almaya gitmişti. Alparslan para üstünü de aldıktan sonra villaya doğru yola koyuldu. Diğer villanın yol ağzında tanıdık bir araba duruyordu. Bu araba, boş olan villanın sahibinin kızının arabasıydı. Asıl sahibi vefat ettikten sonra tüm malları kızına kalmıştı. Alparslanın bu villayı neredeyse yarı fiyatına almasına vesile olan adam da bu vefat eden adamdı. Alparslan bu adamın kızının gelmesine şaşırmıştı. Çünkü adam vefat ettikten sonra hiç gelmemişti buraya herkesten soyutlamıştı kendini.Alparslan içeri girdi ve mutfağa poşetleri bıraktı. Garibine giden bişey vardı. Arka bahçede odun sesi kesilmişti birden ve bir kız sesi vardı.Odun sesinin bu saatte kesilmesi dünyanın sonunun gelmesi gibi birşeydi.
Alparslan dışarı çıktığında Emir baltayı bırakıp teras tarafındaki sandalyeye oturup masadaki birasından yudumladı. "Mira hoşgeldin. Uzun zamandır yoktun. Hangi rüzgar esti de geldin buraya ?" dedi Alparslan. "Kendimi zor toparladım sayılır. Biraz kafa dinlemek istedim ama bu arkadaş müsade etmedi." kızarak söylendi Mira. Emir duymuştu ama duymamazlıktan geldi. Alparslan, " Ya benim anlamadığım bu nasıl odun kırmayı bıraktı ? Saat daha 14:00. 3 saati vardı." dedi. " Ya saat 9'dan bu saate kadar kırdı. Ne 5'i Alparslan ! Hem yazın ortasında odun kırmak nedir? şakayla karışık kızarak yanıt verdi Mira. "Ya durumlar karışık. Acısını unutmak için kafasını dağıtması gerek. Böyle bir çözüm buldu. Biliyorsun ben askerim. Bu arkadaşım da hem üniversiteden arkadaşım hem de tim arkadaşım. Operasyon sırasında ben vurulmuştum. Emir beni kurtarırken 3 kurşun yedi. 2 tane keskin nişancı varmış. Sonra diğer arkadaşımız olan Yavuz da bizim yanımıza kurtarmaya gelirken onu da vurdular. Biz kurtulduk, o şehit oldu." dedi Alparslan gözleri boşluğa dalarak. Mira üzülmüştü " Başımız sağolsun bilmiyordum. Bilseydim bizzat hastaneye gelirdim yanına. Peki bu kırılan odunları napıyorsunuz ? Dağ gibi olmuş bu zamana kadar burada mı biriktirdiniz ?" dedi. Alparslan ise " Bu sadece bugünki kırdığı odunlar. Bu odunlar yoksul ailelere gönderiliyor. Odun ihtiyaçları karşılanmış oluyor. " dedi. Mira ilk önce şaşırmıştı. Çünkü bu odunlar neredeyse en az 1 haftalık kırılmış odunlar gibi duruyordu. Bu adam gerçekten de büyük vicdan azabı çekiyordu ve intikam duygusu hala içinde gibiydi. İçindeki acıyı ve öfkeyi bastırmak için böyle bir yol seçmiş gibi gözüküyordu. Derin düşüncelerinden sıyrılarak " Neyse ben eve gideyim, daha temizliğim bitmedi. Sonra yine görüşürüz." dedi Mira. Alparslan da gülümseyerek " Tabi ne zaman istersen görüşelim Mira." dedi. Mira, Emir'in oturduğu kısmın yanındaki minik geçiş kapısından geçerek kendi villasına gitti. Alparslan, bir sandalye alarak Emir'in yanına oturdu. İkisi de bir süre konuşmadan manzaraya bakarak derin duygulara daldılar. Bir süre sonra Alparslan, " Emir, kaç aydır buradayız. Bugüne kadar bir Allah'ın kulu sana bu odun kırmayı saat dolana kadar durduramadı ben dahil. Şimdi daha 2 buçuk saatin varken neden bir kızın demesiyle bıraktın? Bu odunlar yüzünden toplam 4 kişiyi dövmedin mi sen ?" dedi. Emir bir süre Alparslan'ın gözlerine baktı, sonra kızın kaldığı villaya baktı. " Alparslan bu villanın sahibi babasını kaybetti dememiş miydin? Üstelik bu babası bir albaymış ve bizim bu kaldığımız villayı bize yarı fiyatına veren o adam. Yani hem şehit hem de bonkör insan. Bir insan bonkör ise karşısındakine değer veriyor demektir. Üstelik bunu karşılıksız yapıyorsa o insan, bu yaptığı bonkörlükten daha çok iyiliktir. Bu adam hem şehit oldu. O yüzden kızına birşey demem. Kızı şiamarık olsa bile..." dedi Emir. Alparslan bir süre Emir'in dediklerini idrak etmeye çalıştı, daha sonra Emir'in bu kısa zamanda böyle ince düşünmesinden dolayı kardeşinden bir kez daha gururlandı. Kardeşinin sırtını sıvazladı ve ikisi de manzarayı izlemeye başladılar.
Hava karardıktan sonra Emir eşofman takımlarını giydi ve koşu yapmak için villanın hemen 50 metre aşağısındaki koşu yoluna gitti. Tam spor yapmaya başlayacakken sol arka çaprazındaki ağaçlık alanın arkasında tartışma sesleri geliyordu. Biraz kulak verdikten sonra sesin tanıdık olduğunu anladı. Oraya doğru adım atmaya başladı ve ağaçları geçtiğinde Mira denilen kız bir adamla tartışıyor. Adamın giyimi kuşamına göre ipsiz sapsız serseri gibi duruyordu. Mira" Ya kardeşim manyak mısın? Ben tanışmak istemiyorum. Siz gerizekalılarda bu ısrarı anlamıyorum." dedi. Serseri " Güzelim bir kız hayır diyorsa naz yapıyordur. Anlamıyorum zannetme." dedi sırıtarak. Mira " Hayır mal. Hayır, hayır demektir ! Git başımdan." dedi. Bu serseri hala ısrar etmeye başlayınca Emir yanlarına gitti. Miranın arkasından yaklaştığı için Mira onu farketmemişti. Emir " buradan gitmen için 5 saniyen var. Laf cambazlığı sana vakit kazandırmaz. Süren başladı." dedi. Serseri " Özür dilerim Emir Abim. Kız arkadaşın olduğunu bilmiyordum." dedi ve orayı koşarak terketti. Mira " Teşekkür ederim. Ama ben senin kız arkadaşın değilim. Sen ona öyle mi dedin ?" dedi kızarak. Emir göz devirerek " Aynen hatta ben ayarladım onu seni rahatsız etmesi için. Bana aşık ol diye de böyle düzenek kurdum." dedi ve devamında " Teşekküre gerek yok. İyi akşamlar." dedi ve orayı terk etti. Kendi kendine koşusunu yaparken söylenmeyi de ihmal etmedi ; " Yok abi kimseye yardım etmeyeceksin. Etmesen insanlık yok derler, etsen altında başka şey ararlar." dedi. Emir bir süre koşu yaptıktan sonra eve doğru gitti.
Mira'dan;
Ya ben ne aptal bir insanım ! Bu adam neden sevgilisi olduğumu söylesin o serseriye ? O serseri, Emir denilen adam arkamdan gelip beni koruyunca doğal olarak kız arkadaşıyım zannetti. Emir de gereken cevabı verip lafı soktu ve gitti. Hep bu ön yargım yüzünden bu zamana kadar başıma bişeyler geldi. Toksik bir ilişkiden çıkınca ve insan babasını kaybedince biraz zor atlatıyor insan. Bunu yarın telafi edecektim. En azından kötü ve şimarık bir kız olarak tanınmıyım.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Arkadaşlar ilk bölüm kısa oldu. Bu benim ilk kitap yazma serüvenim. İleriki bölümlerde bölümler uzayacak ve aksiyonlar çoğalacak. Sizlerden ricam sabır ile beklemeniz ve bana destek olmanızdır. Şimdiden destekleriniz için teşekkür ederim. |
0% |