Yeni Üyelik
2.
Bölüm

FARKEDİŞ

@onyxmistic

Gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Şuursuzca yattığım yerden doğruldum da karşımda Yiğit abimi görmemle en son arabada olduğumu hatırladım. İçimi alan korku ve kafa karışıklığıyla aniden yataktan çıktım. Karşımdaki tekli koltukta bana doğru oturmuş uyuyordu. Neden buradaydım? Burası neresi? Aklımda o kadar soru vardı ki.

 

Odanın penceresinden dışarı baktığımda sıra sıra dağlar ve etrafımı sarmış ağaçlar dışında bir şey yoktu. Pencereden baktığım açıdan hiçbir şey yoktu etrafta. Neredeydim ben? Kahve içtikten sonra nasıl uyudum ben, ne içirdi bana?

 

Arkamı dönüp kapıya doğru yöneldim. Ne olduğunu anlayamıyordum. Tehlikede hissediyordum çünkü hiçbir sorumun cevabı yoktu. Kapının kolunu indirmemle korku beni tamamen ele geçirmişti. Çünkü hem kapı kilitliydi hem de Yiğit abi kapı kolunun sesiyle gözlerini açmış şimdi bana doğru geliyordu.

 

"Yiğit abi neredeyiz? Burası neresi? Abim nerede? Ben buraya nasıl geldim?" Sabaha kadar soru sorabilirdim, telaşımı veya korkumu anlamasın diye normal davranmaya çalışıyordum, yaşadığım şeyi algılayamıyordum.

 

"Abin burada değil Aslı. Sakin ol!" Beni sakinleştirmek için aşırı sakin ve vurgulayarak tane tane konuşuyordu. Aynı zamanda yavaşça yanıma doğru geliyordu.

 

"Seni buraya getirdim. Artık benimle kalacaksın."

 

"Nasıl yani? O ne demek? Neden?" Şoka girmiştim. Benimle kalacaksın derken?

 

"Benimle kalacaksın demek Aslı. Bana alışacaksın. Artık benimle yaşayacaksın. O itin değil benim karım olacaksın." Sesi az öncekinden daha sert çıkıyordu.

 

"Yiğit abi ne diyorsun? Ne karısı, ben nişanlıyım. Lütfen saçmalama, beni geri götür. Beni nasıl getirirsin buraya? Merak ederler, nereye kadar yanında tutabilirsin beni?" Korkum ve öfkem bir yana kışkırtmadan ikna etmeye çalışıyordum.

 

"İlk olarak bu bana son abi demendi. İkincisi o iti aklından çıkaracaksın. Üçüncüsü, bulamazlar seni, umudun olmasın bu konudan yana. Bana alışmaya çalışman senin için en iyisi. Aksi durumda zararlı çıkan sen olursun." Sakin kalmaya çalışarak konuşuyordu.

 

"Ne yani? Burada zorla tutamazsın beni. Ruh hastası gibi davranma Yiğit abi. Böyle olmaz, bırak beni. Söz veriyorum yaşanmamış gibi davranacağım, kimseye bir şey anlatmam." Giderek kontrolümü kaybediyordum. Titremeye başlamıştım. Korku ruhumla sınırlı kalmayıp bedenimi de yönetiyordu artık.

 

"Aslıı!" İrkilmiştim, bağıran sesiyle. Eliyle çenemi sertçe kaldırıp devam etti.

 

"Bir kez daha abi dersen." Yüzüme yüzüme yaklaştırarak sustu. Çok yakındık, geri çekilmeyi denememle çenemi daha da sert tuttu ve devam etti.

 

"Abin olmadığımı açıkça gösteririm sana." Ses tonu değişmişti. Neyi ima ettiğinden emin olamıyordum ama seçenekler bile kaskatı kesilmeme sebep olmuştu. Onu hiç böyle görmemiştim.

 

Elini koluma indirip beni odanın içine doğru itti. Kilidi açıp odadan çıktı.

 

"Aç kapıyı lütfen. Aç kapıyııı! Beni burada zorla tutamazsın. Aç kapıyııı!" Kapı kolunu zorlayıp aynı zamanda kapıyı yumrukluyordum. Peşinden bağırırken sinir krizi geçirircesine titriyor ve ağlıyordum.

 

Ne gelen biri vardı ne de sesimi duyan. Olduğum yerde oturup kalmıştım. Ruh hastası gibi davranıyordu. Abimdi o, benim Yiğit abimdi. Benim bir hayatım vardı. Söz verdiğim, beni bekleyen biri vardı. Abim vardı. Bizi ne duruma düşürmüştü. Bencilce her şeyi bir kenara bırakıp beni alıp buraya nasıl getirebilirdi. Bana nasıl bu gözle baktı ne zaman baktı. Ne demek karım olacaksın? Asla böyle bir şey olmayacaktı. Nasıl onu tanıyamamışım şimdiye kadar. Bir anda içine başka biri girmiş gibi davranmaya başlamış olamazdı. Ben şimdi ne yaşıyordum? Abime ya da Kaan'a ulaşmalıydım. Şok, korku, şaşkınlık, hepsini aynı anda yaşıyordum.

 

Ondan korkuyordum. Abimi görememekten. Kaan'ın vereceği tepkiden, yapabileceklerinden deli gibi korkuyordum. İçinde bulunduğum duruma öyle anlam veremiyordum ki sanki çıkıp biri bana "şaka yaptık" diyecek gibi hissediyordum.

 

Odamda volta atarken, zihnimde bir plan oluşturmalıydım. Yiğit abimi etkisiz hale getirip, telefonumu geri alıp birileriyle bağlantı kurmaya çalışmalıydım. İlk adımım, odadan kaçmanın bir yolunu bulmak olmalıydı.

 

İçinde bulunduğum durumu göz önünde bulundurarak, kapıyı açamayacağımı biliyordum, ama belki de pencereden yardım çağırabilirdim. Odadaki her şeyi inceleyip kullanabileceğim bir nesne olup olmadığına bakmam gerekiyordu.

 

Odada bir süre daha dolaşıp gözlerimi bir yandan kapıya, bir yandan da pencerelere çevirdim. Yiğit abimin gelmeyecek olmasını umuyordum.

 

Pencerelere yaklaşıp kilidi açmaya çalıştım, ama maalesef kilitliydi. Perdelerin ve mobilyaların arasından sıkışarak pencereyi itebileceğim bir boşluk gördüm. Güçlükle pencereleri açtım, temkinli bir şekilde dışarı baktım. Etrafta kimseler yoktu, ancak umudumu kaybetmek istemiyordum.

 

Sesimin duyulması için bağırmaya karar verdim. "Yardım edin! Lütfen birisi beni duysun, yardım edin!" diye bağırdım. Belki de yakınlarda birisi vardı ve sesimi duyardı.

 

Tam o sırada Yiğit abim odaya geri döndü ve sinirle bağırmaya başladı. "Ne yapıyorsun, Aslı? Gir içeri hemen!" kollarımdan tutup beni içeriye çekti.

 

"Bu hareketler yalnızca seni daha fazla zor duruma sokar. Kendine gel!" Beni sakinleştirmeye çalışır bir ses tonuyla konuşuyordu.

 

"Asıl sen kendine gel, ne yaptığının farkında mısın?"

 

Korku içindeydim, ancak umutsuzluğa kapılmadan direnmeye devam etmeliydim. Telefonumu alıp birileriyle iletişime geçmek için başka bir fırsatım olmalıydı. Onu etkisiz hale getirmem gerekiyordu.

 

Yiğit abimi ikna etmek yerine onu oyalamak için konuşmaya başladım. "Neden böyle yapıyorsun? Lütfen beni bırak, zorla bir şey yaşatmak ne sana ne de bana iyi gelir."

 

Kısa bir an için durdu. Tereddüt ettiğini sanıyordum ama o söyleyeceklerine kendini hazırlıyordu.

 

"Aslı, seni buraya getirerek her şeyi göze aldım ben. O şerefsizle saadetini izlemeyeceğimi o yüzüğü parmağına taktığında da biliyordum," parmağımdaki yüzüğe kitlenerek konuşmasına devam etti.

 

"Bana alışmaktan başka çaren yok."

 

"Senin bunu yapmaya hakkın yok. Sen kimsin de beni kaçırıyorsun? Ne hakla! Ne alışmasından bahsediyorsun sen? Ben sana nasıl alışabilirim, senin mantığın alıyor mu böyle bir şeyi? Başkasıyla nişanlanmış birini nasıl yanında tutabilirsin? Midesiz misin sen?" Son cümlemle beni sertçe itti. Sırtım duvarla buluştuğunda çarpmanın hızıyla anlık nefesim kesildi. O kadar yaklaşmıştı ki nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Kontrolümü kaybetmiştim öfkeden. Tüm gücümle itmeye çalıştım, ama tamamen hareketsiz kalmıştım.

 

Eliyle çenemi tutup sertçe kaldırdı. O kadar yakındı ki yüzümü çevirmeye çalıştım ama engel oldu.

 

"Bu sana son ikazım, bedelini ödeyemeyeceğin cümleleri ve düşünceleri silmen gerekiyor. Yoksa bedelini ağır ödetirim. Her hecenin bedelini ayrı ödersin." Öfkeden gözü dönmüş gibi bir güç uyguluyordu vücuduma. Yerimden kıpırdayamıyordum.

 

Öfkem, sinirim gözlerime vurmuştu. Sinirden ağlıyordum. Ağladığımı görür görmez ateşe dokunmuş gibi ellerini çekti üzerimden. Bana yaptığı kötülükten daha büyüktü sanki göz yaşlarım. Onca sözüme değil ağlamama takılmış olamazdı.

 

"Sakin ol ve etrafına bak! Bana bak, Aslı! Sence ne yaptığımı bilmiyor muyum? Beni hiç mi tanımadın? Bu neyin çabası? Kaçabileceğini mi sanıyorsun? Aptal mı ya da ne yaptığının farkında olmayan biri miyim senin gözünde? Kendine gel, sana zarar vermek istemiyorum. Ama gerekirse veririm, sana benden başka bir hayat yok!" Bağırarak konuştukça yerime sinmiştim. Tanıyordum onu. Vazgeçmeyecekti. Ama ben de vazgeçmeyecektim. Ben sustukça o devam etti.

 

"Duş al, sakinleş, seni burada bekliyorum. Beraber yemek yiyeceğiz." Odadaki banyo kapısının önündeydik. Burada beklemekten bahsediyordu.

 

"Her zaman başımda duramazsın. Sürekli yanımda olamazsın. İlk fırsatta kaçacağımı biliyorsun. Ben seni tanıyorsam, sen de beni tanıyorsun." Hem bağırıyordum hem de elimle odanın dışına doğru itmeye çalışarak konuşuyordum. Daha fazla karşı çıkacak gücüm kalmamıştı. Yiğit abi hep net biriydi, ama bu kadar korkunç kararlarda net olması beni daha da korkutuyordu. Anlayamamıştım hiç, fark etmemiştim böyle düşünceleri olduğunu.

 

İtmeye çalışan ellerimi aynı anda tutup beni durdurdu.

 

"Gerekirse seninle banyoya girerim, Aslı. Gerekirse duşa." Sakince konuşmaya başlamıştı ama hala netti.

 

Duyduğum cümlelerle kanım dondu. Kaskatı kaldım.

 

"Saçmalama! Uzak dur benden!" Saçmalıyordu.

 

Şokumu görüp anlamıştı, susacağımı. Ellerimi bırakır bırakmaz banyoya girdim.

 

Kapımı kilitleyip olduğum yere yığılıp ağlamaya başladım. Sessizce sinir krizi geçiriyordum. Yaşadığım şeyi mantığım almıyordu. Korkum, şokum... Allak bullak olmuştum.

 

Yiğit abimi hem tanıyor, hem de tanıyamıyordum. Korkuyorum. Onu hiçbir kadınla görmemiştim bu zamana kadar. Bana karşı hep mesafeliydi. Mümkün olduğunca konuşmazdı benimle. Abim hep odağıydı onun, hep beraberlerdi. İyi günlerinde de kötü günlerinde de.

 

Canım abim, her zaman iyi bir ebeveyn olamasa da onu seviyordum. Ondan başka kimsem yoktu. Kötü günümde ona sığınırdım, iyi günümde de ona koşardım. Ona ulaşmam gerekiyordu. Aklına bile gelmezdi başıma gelenler. Kimsenin aklına gelmezdi.

 

Duyduğum kapı tıklanma sesiyle kendime geldim.

 

"İyi misin? Su sesi duymuyorum." Gözyaşlarımı silip kendime gelmeye çalıştım hızlıca. Cevap versem sesimden ağladığımı anlayacaktı. Susmayı tercih ettim, ama o susmadı.

 

"Orada mısın? Eğer cevap vermezsen içeri girerim, Aslı!" Sesi yükselmişti.

 

Uğraşacak gücüm kalmamıştı daha fazla, kısık sesle cevap verdim. "İyiyim, girme sakın!" Kırgınlığım, ağladığım sesimden belli oluyordu. Cevap vermedi.

 

Ayağa kalkıp üzerimdekileri çıkarıp duşakabinin içine girdim.

 

Yiğit abinin bu kadar değişebileceğini hiç düşünmemiştim. Bir yandan bu garip ve korkunç durumun gerçek olduğuna inanmak istemiyordum, bir yandan da gerçekliği beni korkudan öldürecek gibi oluyordu. Duşun sıcak suyu bedenime çarptığında hafifçe irkildim, sonra rahatlamaya başladım. Suyun damlaları yavaşça akmaya başladı, bedenimi de zihnimi de yavaş yavaş arındırıyordu.

 

Uzun süre suyun altında durdum, düşüncelerimi toparlamaya çalıştım. Yiğit abinin söyledikleri beynimde dönüp duruyordu. Onun bu kadar iddialı ve kötü bir tarafı olduğunu hiç düşünmemiştim. Onu ne kadar tanıyor olsam da beni buraya getiren adam tanıdığım Yiğit abim olamazdı. Ben kim olduğunu bilmediğim biriyle bu evde yalnızdım şuan. Ona istediğini vermeyecektim. Sandığı gibi kolay kabullenmeyecektim bana yaşattığı bu korkunç durumu.

 

Duştan çıkmamla başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki. Ne havlu vardı, ne temiz kıyafet. Yaşadığım şokla kendimi buraya atmıştım ama işin bu kısmını düşünmemiştim.

Loading...
0%