Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Alparslan

@oohhhaaaaaaa

Yürüyerek kendi evime geldim. Üstümü değiştirip direk yattım. Sabah alarm ile kalktım. Hazırlanıp karargaha gittim. Tim ile eğitim yaptıktan sonra kahvaltıya geçtik. Gölge timide yanımızdaki masaya geçtiler. Sohbet ederek kahvaltıyı yaptıktan sonra dışarı çıktık. Çardakda toplanıp oturduk. Murat komutan işi olduğunu söyleyip yanımızdan ayrıldı. Bir kaç saat sonra yanımıza geldi.

 

- Yiğit binbaşı, Pınar yüzbaşı bi gelir misiniz?

 

Yiğit komutan ile ayağa kalkıp Murat komutanı takip ettik. Bir anda temizlik odasına girdi. Yiğit komutan garipseyip bana döndü. Elimle içeriyi gösterdim. İçeri girirnce peşinden girdim. Kapıyı kapattım.

 

- Ne oluyor?

 

- Yiğit binbaşı dün Pınar ile konuştuk.

 

- Ne konuştunuz?

 

~ Komutanım dün siz albayın odasından çıktıktan sonra bana gizli bir göreve verdi.

 

Dikkatle beni dinliyordu.

 

~ Benden timin ne zaman ne yaptığını ve ne konuştuğunu öğrenip aktarmamı istedi. Timde hain var dedi.

 

- Pınar gelip durumu bana anlattı. Size güveni tam yinede tedbir için bana geldi. Senden şüphemiz yok, hain albay.

 

- Kahretsin.

 

- Evet o yüzden birlikte çalışıcaz. Pınar sen alabaya birkaç şey anlatacaksın. Mesela , maç konuştular, yemeğe gittiler falan. Bizde bu sırada Yiğit binbaşı ile başka güvenilir birilerini bulucaz.

 

~ Emredersiniz

 

- Benim timde bi istihbaratcı var. Şu anda görevde ama ulaşırım. Sen albayı oyala gerisi bizde.

 

Anlaşıp odadan çıktık. Bir kaç asker bunlar ne yapıyor orda der gibi baksada takmadan bahçeye çıktım.

 

- Komutanın talibiniz var.

 

~ Ne?

 

- Bizim Güney'in babaannesi size birini bulmuş.

 

~ Güney babaannesi beni nerden biliyor lan.

 

- Komutanım aramızda kalsın o kadın istihbarata taş çıkarır.

 

~ Güney konuş babaannenle bana bulacağına sana bulsun.

 

Herkes dediğime gülüp Güney ile uğraşmaya başladı. Çıkış saatine yakın üstümü değiştirdim. Tim ile vedalaşıp eve geçtim. Bir şeyler atıştırıp yattım. Sabah erkenden kalkıp karargâha gittim. Her zamanki eğitim ve kahvaltıdan sonra bir kaç dosya ile uğraştım. Bitince de bahçeye, diğerlerinin yanına indim. Sohbeti dinleyip arada yorum yaptık. Gırgır şamata ile geçen bir saatin sonunda Murat komutan çağırdı.

 

- Komutanın ile konuştum. Bizim gitmemiz gerken bir yer var. Batu'yu sen alır mısın?

 

~ Tabi.

 

- Yarım saate çıkar. Konumu atıyorum.

 

Odadan çıkıp kendi odamda üstümü değiştirdim. Tam karargahtan çıkacakken bir asker yanıma gelip albayın çağırdığını söyledi. Üsütnü değiştirmeden odasına gittim. Kapıyı çalıp izinle içeri girdim.

 

- Evet yüzbaşı timde ne var ne yok?

 

~ Garip bir şey yok konutanım. Geçenki maç hakkında konuştular, arada yemek muhabbeti falan döndü.

 

- Bir yere gitmeyi planlıyorlar mı?

 

~ Hayır, zaten gütün gün burdalar. Her an görev çıkar diye bekliyorlar.

 

- Güzel, senin gözün üstlerinde olsun yinede. Bir şey olursa haberim olsun yüzbaşı.

 

~ Emredersiniz.

 

Anca emredersin zaten. Dur ama sanada zaman gelecek.

 

Odadan çıkıp Batu'yu almaya doğru gittim. Konuma gelince okulun bahçesinden girdim. Çocuklar daha çıkmamıştı. Bir kaç dakika sonra zil çaldı ve çocuklar koşarak okuldan çıkmaya başladı. Kapıdan çıkan her çocuğa baktım. Batu'yu gördüğüm de yanına doğru gittim. Bir kaç adım kalmışken başka biri yanına gidip önünde eğildi. Batu adamın boynuna sarıldı. Kim olduğunu bilmediğim için kalan bir kaç adımıda atıp yanlarında durdum.

 

- Kocaman olmuşsun aslanım

 

- Evet amca kocaman oldum, hatta kötüler ile savaştım ben.

 

- Aferim benim aslanıma.

 

Adama ayağa kalkarken bana baktı. Kısaca adama bakıp Batu'ya döndüm.

 

~ Küçük asker.

 

- Aaa komutan abla

 

~ Nasılsın bakalım?

 

- Çok iyiyim. Bugün Dilara ile resim yaptım.

 

~ Senin adına sevindim.

 

Yanımda ki adamın sesi ile ona döndüm.

 

- Siz kimsiniz?

 

- Amca o komutan abla. Çok iyi biri.

 

~ Yüzbaşı Pınar Öztürk ben, siz?

 

- Yüzbaşı Alparslan Karan.

 

~ Memnun oldum. Murat komutanın emri ile Batu'yu ben alıcam.

 

- Ama ben burdayım ve amcası olarak benim almam daha doğru.

 

~ Sanmam, emir dışına çıkamam. Batu'yu alıp karargaha götürmem gerek.

 

- Güzel birlikte gidelim o zaman.

 

Adama yandan bir bakış atıp Batu'ya elimi uzattım.

 

~ Gidelim mi küçük asker.

 

- Gidelim.

 

Amcası çantasını aldı. Bende elinden tuttum. Okulun dışına çıktık.

 

- Arabam var.

 

~ Taksi ile gidicez.

 

Yanımda derin bir nefes aldığını duydum.

 

- Pınar hanım inat etmeyin işte, araba ile gidelim.

 

~ Bakın beyefendi, sizi tanımam etmem. İki dakikalık adama güvenecek değilim.

 

Bir şey söylemek için ağzını açtığı sırada Batu konuştu.

 

- Ama komutan abla amcam arabayı dikkatli kullanır, merak etme.

 

Bi Batu'ya bi adama baktım.

 

~ Peki gidelim bakalım.

 

- Oley.

 

Batu elimi bırakıp amcasının elini tuttu. Ben niye burdayım lan diyi bir soru gelirken Batu için diye peşlerinden gittim. Karşıya geçip kenarda duran arabaya bindik. Batu arkaya geçti, bende öne. Alparslan beyde şoför koltuğuna oturdu. Arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.

 

- Ben acıktım. Hamburger yemeye gidelim.

 

- Şimdi babanın yanına gidelim aslanım, ben sonra seni götürürüm.

 

- Hayır ama ben şimid istiyorum. Hem komutan ablamın sözü var. Yemeğe götürecek beni.

 

~ Yarın gidelim.

 

- O zaman parka gidelim.

 

Alparslan beye döndüm. Oda bana bakıyordu. Ne yapalım der gibi baktı.

 

~ Tamam gidelim ama çok durmak yok.

 

- Tamam sadece salıncakta sallanıcam, kaydırakta kayıcam bukadar.

 

- Tamam aslanım, gidiyoruz.

 

Yol üstündeki bir parkta durdu. Birlikte araçtan inip parka gittik. Batu koşarak salıncağa oturdu. Alparslan bey arkasına geçip sallamaya başladı. On dakika sonunda Batu sıkılıp kalktı. Kaydıraktan kaymaya başladı. Biraz uzağında ellerim arkada bağlı, öylece onu izliyordum. Bu çocuk bana emanet sayılır. Gözümün önünden kaybolmaması gerek.

 

- Ayakta bekleme, otur.

 

~ Gerek yok.

 

- Abimi nerden tanıyorsun.

 

~ Aynı karargahta görev yapıyoruz.

 

- Abim aynı karargahta görev yaptığı kişilere Batu'yu aldırmaz.

 

~ Abinize sorun beyefendi.

 

- Fırtına timinden misin?

 

Yandan kısaca adama bakmıştım. Sessiz kalma kararı alıp sorusunu cevaplamadım.

 

- Bu evet demek mi?

 

~ Bu sizinle konuşmuyorum demek.

 

- Ha biraz gıcıklık var yani.

 

Bana gıcık mı diyo?

 

~ Sizde gıcıksınız ama ben lafını etmiyorum.

 

- Bu etmemiş halin mi?

 

Telefonum çalınca adama cevap vermekten vazgeçtim. Albay arıyordu. Bir kaç adım uzaklaştım.

 

~ Emredin komutanım.

 

- Nerdesin yüzbaşı.

 

~ Dışarda.

 

- Sana bir görev verdim. Nereye giderlerse söyle dedim. Murat ve Yiğit binbaşı birlikte gitmişler ve senin haberin var mı?

 

~ Gittiklerinde haberim yoktu. Nerde alduklarından da yok.

 

- Öğren o zaman yüzbaşı .

 

Sinirden dişlerimi sıktım.

 

~ Emredersiniz.

 

- Bir işi doğru yap ve o ikisinin ne haltlar karıştırdığını öğren. Tekrar söylüyorum yüzbaşı, timde hain var. Eğer hain Yiğitse Muratta ortağı. Bana onları yakalamam için bilgi lazım.

 

~ Murat komutan nasıl hain olabilir. Kendi oğlunu kaçırmaz kimse.

 

- Bana karşımı geliyorsun yüzbaşı. Açığa alınmak mı istiyorsun yoksa.

 

~ Emredersiniz komutanım.

 

Telefon yüzüme kapanınca yumruğumu sıkmaya başladım. Şerefsiz herif. Rütbe kullanmak ne lan. Ben sana göstericem sen bekle. Arkamı dönünce kaşları çatık bana bakan Alparslan beye baktım. Şu an en son derdim sensin be adam.

 

~ Batu hadi gidiyoruz.

 

- İki dakika daha.

 

Derin bir nefes verdim.

 

- Telefonu kıracaksın.

 

Elimde sıktığım telefona baktım. Sinirle cebime koyup Batu'ya geri döndüm.

 

- Konuşma seni sinirlendirmiş gibi.

 

~ Bu sizi alakadar etmez.

 

Batu'nun kayrıraktan kayıp dizinin üztüne düştüğünü görünce hızla yanına gittim.

 

~ iyi misin?

 

Ayağa kalktı.

 

- İyiyim komutan abla, acımıyor zaten.

 

~ Olsun bak kanıyo, mikrop kapmadan temizleyelim.

 

- Tamam.

 

Kucağıma alıp arabaya doğru ilerledim.

 

- Küçük bir yaradan bir şey olmaz. Nekadar evhamlısın.

 

~ Bana emanet edilen bir çocuğun tırnağı bile kırılsa bu önemli bir şey. Şimdi arabayı aç.

 

Araba açılınca Batu'yu arka koltuğa oturttum. Alparslan bey önden sağlık çantasını uzattı. İçini açıp tentürdiyot ile yarayı yemizledim. Üstüne yara bandı yapıştırdım.

 

- O günki gibi yaralarımı iyileştirdin komutan abla.

 

~ Her zaman yaralarını iyileştirmek için burdayım küçük asker.

 

Arkadan yaşlı bir kadının sesi gelince otarafa döndüm.

 

- Oy maşallah, siz ne güzel bir ailesiniz. Karı koca ne güzel yakışıyorsunuz birbirinize. Oğlunuz da pek bir yakışıklı. Maşallah maşallah, Allah nazarlardan korusun.

 

Ben daha konuşamadan yürüyerek gitti. Arkasından bir kaç saniye bakıp geri önüme döndüm. Batu gülerek bize bakıyordu.

 

~ Niye sırıtıyorsun küçük asker.

 

- O teyze sizi evli sandı.

 

~ Yanlış anlamış. Hadi artık gidiyoruz.

 

Arka kapıyı kapatıp öne geçtim. Kemeri takarken hala dışarda bana bakan adama baktım. Kafamı iki yana sallayıp hayırdır bakışı attım. Yüzünde ufak bir gülümseme ile şoför koltuğuna geçti.

 

Gidene kadar kimse konuşmadı. Arkaya baktığımda Batu'nun uyuduğunu gördüm. Aç aç uyudu çocuk. Neyse uyanınca hamburger ısmarlarım artık. Karargahtan içeri girince arabayı park edip durdu.

 

Araçtan inip arka kapıyı açtım.

 

- Batu'yu ben alırım sen eşyaları al.

 

Dediği gibi eşyaları alıp peşlerinden gittim. İçeri girdi. Üst kata çıkınca Murat komutanın odasını göstedim. Kapıyı açmaya çalışınca kilitli olduğunu anlayıp benim odama götürdüm. Yatağa yatırıp üstünü örttüm.

 

Sessizce odadan çıktık.

 

- Bi çayı hakettik.

 

~ Bencede, dışarı çıkalım.

 

- Peki.

 

Dışarı çıkınca benim tim ile gölge timide oradaydı. Yanlarına doğru gittim.

 

- Hoşgeldiniz komutanım.

 

~ Hoşbulduk Barış, komutan hala yok mu?

 

- Gelemdiler daha.

 

- Alparsan, hoşgeldin kardeşim. Özledik valla. Göreve gittin timini unuttun.

 

Timi derken?

 

- Ne yapıyım anca bitti. Artık buralardayım merak etmeyin.

 

- İyi iyi, Murat abinin haberi var mı geldiğinden?

 

- Yok

 

- Sürpriz olacak desene.

 

- Aynen öyle.

 

Konuşma devam ederken yanlarından kalkıp uzaklaştım. Yiğit komutanı aradım. Bir kaç çalıştan sonra açıldı.

 

~ Komutanım

 

- Bir şey mi oldu Pınar?

 

~ Evet ama gelince yüzyüze konuşuruz. Murat komutan yanınızda mı?

 

- Evet.

 

~ Tamam Batu'yu aldığımı söylersiniz.

 

- Tamadır, bir yarım saatte geliyoruz bizde.

 

~ Tamamdır.

 

Telefonu kapatıp yanlarına gittim. Bizimkiler geçenki görevde tuzağa düştüğümüzü anlatıyordu Alparslana.

 

- Valla komutanım diğerleri geri döndü bir anda. O an dedim kardeşlerim sağolsun. Pınar komutanla diğerleri arkadan saldırdı. Bu itler bir araya sıkıştı. Görmeniz lazım. Afedersiniz sıça sıça kaçıyorlar.

 

Herkes gülerken Alparslan bir kaç saniye bana bakıp önüne döndü. Çok takmadan ayağa kalktım.

 

~ İyi sohbetler size ben odamdayım.

 

Binadan içeri girip odama çıktım. Çalışma masasına oturup arkama yaslandım. Gözlerimi kapatıp biraz dinlenmeye çalıştım. Kapı bir anda açkınca gözümü açıp kim diye baktım. Albay karşımda duruyordu. Şeytan diyor çek silahı... Ayağa kalkıp hazır olda durdum.

 

Albay yatakta yatan Batu'ya baktı.

 

- Ne o yüzbaşı, hain olan askerin çocuğuna bakıcılık mı yapıyorsun.

 

~ Üstüm olabilirsiniz ancak üslupunuza dikkat ediniz albayım.

 

- Bak yüzbaşı bir daha bu gün ki gibi bir hatanı görürsem askerliğini yakarım.

 

Ben sabırlı bir insanım ama sen çok zorluyorsun be albay.

 

Batu yatakta kımıldamaya başlayınca ona baktım. Lan açığa alındığın an o ağzına ağzına vurmayan Pınar şerefsizdir. Hadi bakalım.

 

- Bu son uyarım yüzbaşı.

 

İçeri giren Alparslan ile ona döndük. Buz gibi bir ifade ile ikimize baktı. Albaya selam verdi. Albay takmadan yanından geçip gitti. Gider gitmez derin bir nefes alıp eski yerime otursum. Gözlerimi kapatıp sakin olmaya çalıştım. Kapı kapanma sesi geldi. Ardından yanıma gelen adım sesleri. Takmadım, şu an öyle bir öfke ve nefret varki içimde. Kulağımın dibinden gelen nefes ile tüylerim diken diken oldu.

 

- Vatanını mı sattın yüzbaşı?

 

Al işte, şimdi bir tane geçir buna. Sessiz kaldım. Bu evet anlamında değildi. Bu sinirden yanlış bir şey söylerim ve odada ki dinleme cihazları ile duyarlar suskunluğu.

 

- Bu evet demek mi?

 

Gözümü açıp kafamı yana çevirdim. Burun buruna geldiğim adama baktım.

 

~ Müzik dinlemeyi sever misin?

 

Kaşları çatıldı.

 

Telefonu elime alıp not kısmına " oda dinleniyor" yazıp gösterdim.

 

~ Ben daha çok türkü dinlerim mesela.

 

Yazıyı okuyup bana baktı. Bir şeylerden emin olmak ister gibiydi. Konuşmaya devam ederken telefona yeni bir şey yazdım.

 

~ Bozkırın tezenesi...severek dinlerim.

 

" Akşam Murat abinin evinde konuşuruz"

 

Yazıyı okuyup geri bana döndü.

 

- Bende severim, rakı sofrasında iyi gider.

 

Bir kaç saniye konuşmadan birbirimize bakınca kaşlarımı çatıp biraz uzaklaştım.

 

~ Bi ara toplanıp gideriz yüzbaşı.

 

- İyi olur yüzbaşı.

 

Batu'ya baktım. Hala uyuyordu. Alparslan Batu'nun yanına gidip yatağın boş kısmına yattı. Batu'yu koluna çekip gözlerini kapattı. Bağri benim yatağımda yatarken izin alsaydın be adam. Sesimi çıkarmadan tekrar arkama yaslanıp gözlerimi kapattım.

 

Gözlerimin önüne direk Mustafa geldi. Yine kalbim kanadı. Acaba ben onun yanına gitseydim yine her şey böyle olur muydu?

 

Karaca abla seni çok özledim. Hala arada rüyama giriyorsun ve her rüyada üzülme diyorsun. Bide bana nasıl üzülmez insan onu söylesene.

Loading...
0%