Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Küçük Askerin Yaraları

@oohhhaaaaaaa

Gölge timinden Tuna'nın sesini duydum.

 

- Bir şeyin var mı küçük kahraman?

 

- Hiç bir şeyim yok ki benim.

 

Küçük yalancı. Biraz önce babasının kucağında haraket etmeye çalışınca yüzü buruştu. Belli işte canın yanıyor.

 

- Emin misin babacım bir yerin acımıyor demi?

 

- Hayır acımıyor. Hem yürürüm bile ben. Bırak baba beni ben yürüyim.

 

- Yorulursun Batu

 

- Yorulmam baba hadi hadi indir beni.

 

- Tamam indiriyorum ama yorulunca söylüyorsun.

 

- Tamam.

 

Arkada bir süre gölge timi ile konuştu. Çok şirin bir şeydi. Etrafa baktım. Bu itlerin nerden çıkacağı belli olmaz. Yanımda ki hareketlilik ile yanıma birazda aşağı baktım. Batu şirin şirin gülümseyerek bana bakıyordu.

 

- Merhaba

 

~ Merhaba

 

- Sen kızsın

 

~ Evet

 

- Kızlarda asker olabiliyor mu?

 

~ Neden olamasın ki. İsterlerse olabilirler, bak ben oldum.

 

- Çok güzelsin.

 

Bir anda aldığım iltifat ile ne diyeceği mi bilemedim. Arkadan bir kaç kıkırdama sesi geldi. Çok takmadan Batu'ya geri döndüm

 

~ Teşekkür ederim, sende çok yakışıklısın.

 

- Teşekkür ederim

 

Biraz eğilip kulağına yaklaştım.

 

~ Ama bazen doğruları söylemiyorsun.

 

Geri eski pozisyona dönüp üstten ona baktım.

 

- Hayır ben her zaman doğruları söylerim.

 

Tekrar eğilip konuştum.

 

~ Ama daha demin doğruyu söylemedin. Canın acımasına rağmen acımıyor dedin.

 

Yüzü biraz düşündü ve aklına gelen şeyle hemen toparlanıp bana döndü.

 

- Ama ben çok güçlüyüm o yüzden acımıyor.

 

~ O zaman seninle bir anlaşma yapalım.

 

- Ne anlaşması?

 

~ Ben yaranı konturol ediyim ama aramızda kalsın.

 

- İstemiyorum

 

~ Ama yolumuz daha uzun ve canın acıyor biliyorum. Ben şimdi yarana bakıyım eve könene kadar kimseye bir şey söylemem olur mu?

 

- Hmm olur ama kimseye söylemek yok.

 

~ Elimden geldiğince sessiz durucam.

 

- Tamam.

 

~ Güzel, o zaman bekle beni ben hemen geliyorum.

 

Yiğit komutanın yanına gittim.

 

~ Komutanım

 

- Söyle Pınar

 

~ Kısa bir mola verebilir miyiz?

 

- Neden?

 

~ Batu'nun bir kaç yarası var. Onlara bakıcam ama gizli, söz verdim sayılır.

 

- Tamam....MOLA VERİYORUZ.

 

Herkes ilerkesi ağaçlık alana doğru çekildi. Batu ile bir ağacın yanına oturduk.

 

~ Evet küçük asker yarana bakabilir miyim artık?

 

Kafasını sallayıp tişörtünü yukarı kaldırdı. Karnında gördüğüm morluk ile dişlerimi sıktım. Çantadan morluk için krem çıkarıp sürdüm. Yinede doktora gitmesi gerekiyordu. Kremle işim bitince uzaklaştım.

 

~ Başka var mı?

 

- Bacağım acıyor bide ama az acıyo.

 

~ Evet çünkü sen çok güçlü birisin.

 

- Evet.

 

~ O zaman işimiz bitti. Eve gidince direk doktora gidiyorsun ama.

 

- Emredersiniz

 

Gülüp saçlarını karıştırdım. Yandımdan kalkıp babasının yanına gitti. Murat komutan ile göz göze gelince kafası ile eyvallah yaptı. Aynı şekilde karşılık verip çantama döndüm. Çıkardığım kremi yerine koyup mataradan biraz su içtim. Yiğit komutanın sesi ile herkse toparlanıp yola devan ettik. Buluşma yerine gelince helikoptere binip havalandık. Batu babasının yanında otururken uykusuzluktan gözleri kapanmaya başladı. O haline gülüp önüme döndüm.

 

Bende bir zamanlar çocuktum. Benimde babam başımda olsaydı şu anda küçüklük hayalim olan öğretmenliği yapardım ama olmadı. Yinede Karaca ablamın bizi bulması benim en büyük mucizem. Diğerleri ile görüşmeyeli çok uzun zaman oluyor. Kara harp kazandıktan sonra kimse ile görüşememeye başladım. Mustafa kendini işe verdi. Bir eli bizim üzerimizde olsada hiç yanımızda olmadı. Bende okulu kazanınca gittim. Bu seferde Mustafa'nın yaptığını ben çocuklara yaptım. Bir elim her zaman üzerlerinde oldu ama gidipte göremedim. İşler yoğunda, hayat yıpratmıştı, zaman yoktu derken yıllar geçmişti. En son Sevgi hukuk okuyordu, Ömer üniversiteyi kazanamayınca bir markette işe girmişti, Kemal kimseye haber vermeden yurt dışına çıktı ve Ahmet hapse girdi. Çalıştığı yeri soymaktan tutuklandı. Mustafa dan haber bile almadım. Görsem tanırmıyım o bile meçhul.

 

- Pınar komutanım...komutanım

 

~ Hı..efendim

 

- Daldınız gittiniz.

 

~ Evet...hayırdır sen niye seslendin.

 

- Akşam bu ekip toplu olarak yemeğe gidiyoruz, sizde gelir misiniz diye soracaktım.

 

~ Eve...

 

- Aaa ama komutanım sizsiz olmaz.

 

~ Bir cümlem bitseydi Demir. Eve uğrayıp gelirim.

 

- Ha pordon komutanım.

 

Batu'nun sesine döndüm.

 

- Komutan abla

 

~ Efendim küçük asker.

 

- Bende gelmek istiyorum ama babam izin vermiyor.

 

Gülmemek için kendimi zor tuttum. Murat komutan kaşlarını çatmış oğluna bakarken çevreden bir kaç kıkırdama sesi geldi. Gülmemi tutup ciddi bir şekilde Batu'ya baktım.

 

~ Demek izin vermiyor. O zaman bizde senin için başka bir gün tekrar toplanırız olur mu?

 

- Gerçekten mi?

 

~ Gerçekten, burdaki üç kişi dışında herkesi zorla yemeğe getiririm küçük asker. Sen iste yeterli.

 

- Teşekkür ederim komutan abla.

 

Gülümseyerek göz kırpıp önüme döndüm. Etraftakilerin bize gülerek baktığını o an fark ettim. Çok takmadan beklemeye devam ettim. Yere iniş yapınca albayın karşısında hazır olda durduk. Albay hepimize kısaca baktı. En son sıranın sonuna bakıp güldü.

 

- Bir yaranız var mı asker.

 

Bu soruyu Batu'ya sorduğu okadar belliydiki. Yinede sırayla cevapladık. En son Batu cevap verdi.

 

- Biraz var komutanım.

 

Gülümseyerek onu dinliyordum.

 

- Ama komutan abla krem sürdü, şimdi iyi.

 

Albay gülmemek için kendini tutup yumuşak bir şekilde konuştu.

 

- Aferim asker. O zaman doğru hastaneye. Bu bir emirdir.

 

- Emredersiniz

 

Albay yanımızdan ayralınca bizde rahat ola geçip Batu'ya baktık. Babasının elinden tutmuş giderken arkasını dönüp bana el salladı. Bende ola el sallayıp karargaha doğru gittim. İçeri girip üstümdekileri yerine koyunca yemekhaneye gittim.

Loading...
0%