Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Ne Ara Girdin Hayatıma

@oohhhaaaaaaa

Orda öyle düşünürken uyuya kalmışım. Bir kaç hışırtı sesine gözümü açtım. Batu uyanmış yavaşca yataktan kalkıyordu. Bana bakıp uyandığımı görünce gülümsedi. Ayağa kalkıp elimle banyoyu gösterdim. İçeri girdince kapıyı kapattı. Yatakta tek yatan adama baktım. Ne ara girdin hayatıma da yatağımda yatıyorsun ya. Banyo kapısı açılınca Batu'nun elini tutup odadan çıktık.

 

~ Aç mısın asker?

 

- Evet

 

~ O zaman marş marş yemekhaneye.

 

- Emredersiniz

 

Ünden yürümeye başladı. Peşinden onu takip ettim. Yemekhaneye girince boş bi masaya oturduk.

 

~ Burdan mı yemek istersin yoksa sana hamburger sipariş ediyim mi?

 

- Buradan yerim komutan abla

 

~ Peki

 

Birlikte bir kaç yemek alıp oturduk. Birlikte yemeğimizi yedik. İçeri giren Yiğit ve Murat komutan ile ayağa kalktım. Yiğit komutan elimye otur dedi.

 

- Oğlum nasılsın? Günün nasıl geçti?

 

- Çok iyi baba. Amcam ve komutan ablam ile parka gittik. Hatta bi teyze onları evli sandı. Çok komikti.

 

Murat komutan bana bakınca kaçacak yer aradım. Yiğit komutan yandan gülüp bana göz kırptı. Derin nefes alıp sağ sola bakmaya başladım.

 

- Şimdi nerde amcan?

 

Batu bana dönünce diğerleride bana baktı. Etrafta kimsenin olmadığından emin olunca kısık sesle konuştum.

 

~ Benim odamda.

 

Yiğit komutan gülmeye başlayınca sendemi be abi akışı attım.

 

- Senin odanda ne yapıyor?

 

Allah'ım sen büyüksün.

 

~ Batu uyuduğu için sizin oda kilitli olunca benim odaya yatırdım. Oda bir anda Batu'nun yanına yattı. Hala uyuyo galiba.

 

Yiğit abi sesli sesli gülmeye başlayınca odaya gidip o Alparslan'ı boğasım geldi. Murat abide yandan yandan gülüp Batu'yu kucağına aldı.

 

- İyi, uyandır getir odama. Sizinle konuşmam gereken şeyler var.

 

~ Emredersiniz

 

Koşar adım yanlarından uzaklaştım. Derin bir nefes verip odamın önüne geldim. İçeri girip boğsam, sonrada kendi kendşne oldu desem ne olur? Neyse sakin ol kızım, sen neler neler yaşadın bu ne. Kapıyı açıp içeri girdim. Geri kapatıp yatağın yanına gittim. Yüz üstü yatmış uyuyor hala. Biraz daha yaklaştım. Şeytan diyor yapış ensesinden de ben şeytana uymuyorum işte.

 

~ Şıt...yüzbaşı.

 

Bekledim tık yok.

 

~ Alparslan bey...uyanıcakmısınız acaba.

 

Yatağa biraz daha yaklaşıp kolunu dürttüm. Bir anda kolumu tutunca dirseğinin içine vurup elini çekmesini sağladım.

 

~ Ne yapıyorsun yaaa?

 

- Asıl sen ne yapıyorsun? Böyle mi gelir insan.

 

~ Nasıl?

 

- Sessiz sessiz, sinsi sinsi.

 

~ Ee yuh ama, girdiğimden beğri sana sesleniyorum. Sağorsan ben ne yapıyım.

 

- Tamam tamama bir şey demedim.

 

~ Bu dememiş halin mi? NEYS

E...Murat komutan geldi bizi bekliyo.

 

- Birazdaha bekleyemez mi?

 

~ Tabi canım bekler, hatta şöyle yapalım siz müsait oldunuz bir zaman verin ona göre ayarlayalım.

 

- Çok iyi olur.

 

~ Off kalk artık hadi. Zaten yatağımı işgal ettin. Bunun bi bedeli var bil.

 

- Öderiz

 

Yataktan kalkıp banyoya gitti. Bu rahatlığına şaşkın bir şekilde bakıp çalışma masasının önündeki tekli koltuğa oturdum.

 

Bir kaç dakika sonra çıktı. Gözlerimi devirip ayağa kalktım. Odadan çıktım . Oda peşimden geldi. Murat komutanın odasına gittim. Kapıyı çalıp içeri girdim.

 

Murat abi ve Alparslan birbirini görüp sarıldılar. Yiğit komutanın yanına oturdum bende.

 

- Damat adayı bu mu kardeşim?

 

Yandan yandan sessizce konuşan Yiğit komutana baktım.

 

~ Saçmalamayın komutanım. Gıcık bişey zaten uğraşılmaz.

 

- Duyuyorum yüzbaşı.

 

~ Yüzünüzede söyledim zaten yüzbaşı.

 

Meydan okur gibi baktım gözlerine.

 

- Evet, bende senin yüzüne söyledim zaten gıcık olduğunu.

 

~ Hı ne güzel.

 

- Tamam yeter, otur Alparslan sende.

 

Murat komutan yerine geçip oturdu.

 

- Akşam Yiğit binbaşı da toplanıyoruz. Herkes geliyor.

 

~ Emredersiniz.

 

- Şimdi gidin ve işlerinizi halledin. Alparslan annemi ara ve haber ver. Kadın hala seni görevde sanıyor.

 

- Tamam abi.

 

Yiğit komutan ayağa kalktı.

 

- Pınar gel benimle.

 

Ayağa kalkıp komutanı takip ettim. Odadan çıkıp bahçeye geçtik. Bi ağacın altında durduk. Eliyle ağzını kapatıp konuştu. Çevremden izleyen varsa ağzını okumasın diye.

 

- Acil bir şey var mı? Albay odana gelmiş.

 

Çok dikkat çekmeden etrafa baktım. Albayın camda durduğunu görünce anlayacağı bir şekilde konuştum. Şimdi bende ağzımı kapatsam şüphelenecek.

 

~ Helal komutanım helal. Eee en son bahçede oturuyolardı daha konuşmadım tim ile neden?

 

Elini çekmeden önce.

 

- Bi rahat yok ya.

 

Dedi sonrada elini indirip öyle devam etti.

 

- Hiç, ben yokken neler oldu diye sorucaktım.

 

~ Anladım, bir şey olmadı. Siz...siz ne yaptınız komutanım?

 

- Bir kaç arkadaş ile oturduk öyle.

 

~ İyi yapmışsınız, ben gidiyim artık.

 

- Tamam

 

Yanından ayrıldım. Camdan konuştuklarımızı anlar diye sordum soruyu. Akşama kadar odamda takıldım. Akşam herkes ile çıkıp Yiğit abinin evine geçtik. Herkes oturmuş sohbet ediyordu. Batu içerden amcasının kucağında geldi.

 

- Komutan abla.

 

Zaten sarsıntılı olan duyduklarım anlık göz dolması ile kendini belli etti. Batu'nun sesi ile gözlerimi kapatıp kendime geldim. Yıkılmak yok Pınar. Karaca abla için bile yıkılmayacaksın.

 

~ Küçük asker.

 

- Yaa komutan abla senin adın neydi?

 

Söylediğine gülüp saçlarını karıştırdım.

 

~ Pınar

 

- Pınar...çok güzel bi isim. Dilara kadar güzel değil ama çok güzel.

 

~ Saol yaa.

 

- Üzülme ama, sen Dilara dan bile güzelsin. Büyüyünce Dilara ile evlenicem ama o istemezse seninle evleniyim mi?

 

Alparslan yanda gülmeye başlayınca yandan bir bakış atıp Batu'ya döndüm.

 

~ Sen bi büyü o zamana düşünürüz.

 

Murat abi içeri girince Batu'yu odaya yollayıp boş bir yere oturdu.

 

- Şimdi hepiniz burdasiniz çünkü konu hepimizi alakadar ediyor.

 

- Hayırdır inşallah abi.

 

- Çok hayır değil kardeşim. Karargahta hain var.

 

- Ne

 

Herkes şaşırmışdı.

 

- Olayın başlangıcını Pınar anlatsın.

 

Tüm gözler bana dönünce derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

 

~ .... sonrasında Murat komutana anlattım. Yüzde birlik bir ihtimille bile olsa kimseye tam güvenemezdim ama Batu'nun olayından dolayı en mantıklı o geldi. Yiğit komutanı araştırdı ve bir sıkıntı olmadığından emin olunca onunla konuştuk. Onlar araştırma için bu gün dışarı çıktılar. Hatta Batu'yu okuldan ben aldım. Batu ısrar edince parka gittik. Bu sırada albay aradı. Siz ikinizin gittiğinizi öğrenmiş bana kızdı. Bi işi doğru yap falan diyo. Neyse beni askerliğimi yakmakla tehdit etti. Karargaha gelince odamda otururken bir anda içeri girdi. Batu uyuyordu yatakta...

 

Murat komutana baktım. Bunu söylediğimde sinirlenicek ama saklamanın anlamı yok.

 

~ Bana bi hainin çocuğuna nasıl bakarsın falan dedi. Dayanamadım biraz bişeyler söyledim. Yine tehdit edip gitti.

 

- Şerefsiz...sen benim çocuğuma nasıl laf edersin lan.

 

- Sakin ol abi, elimize düşecek elbet.

 

Yanımda oturan Alparslan sesizce kulağıma konuştu.

 

- Özür dilerim. Yanlış anlaşılma.

 

Yana dönüp gözlerine baktım.

 

~ Benden çekecepiniz var yüzbaşı.

 

- Eyvallah

 

Yiğit komutan konuşunca ona döndüm.

 

- Bir kaç albay ile iletişime geçtik. Onlarda üstler ile konuşup araştıracak. Bu sırada Pınar o adama en yakın sen olacaksın. Ona istediğini ver. Git ve Yiğit ile Murat komutan sizden şüpheleniyor. Konuşma arasında size hain dediğini duydum de.

 

~ Bu hedef göstermek olur. Bunu yapamam.

 

- Sorun olmayacak, diğer albaylar ile konuşup bunun üstünden bir plan yaptık. Sen sadece yanında ol ve söylediklerimi söyle.

 

~ Komutanım bu gün bile sıkmamak için çok zor dayandım. Başka bir an boşluğuma gelir elimde kalır.

 

- Pınar askersin sen. Ne olursa olsun kontrol sende olmalı.

 

Doğru olmalı ama vatanıma ihanet eden birine nekadar dayanırım bilmem.

 

~ Peki, sonra?

 

- Sonrası fırtına ve gölge timinde.

 

- Komutanım plana falan gerek var mı? Gidelim alalım evinden.

 

- Delil olmadan ya da suç üstü yapmadan alamazsın oğlum.

 

İçeri odadan cam kırılma sesi geldi.

 

Murat komutan ayağa kalkıp içeri gitti. Bende peşinden gittim. Arkadan birileri daha geliyordu. Kapının önünde durunca yerdeki kırık camlara bakıp babasına sırıtan Batu ile keyfim yerine geldi.

 

- iyi misin oğlum?

 

- İyiyim baba.

 

Gülümseyerek onlara baktım. Benim çocukluğum geldi gözümün önüne. Büyük ihtimalle onu kırdıktan sonra iyi olmazdım. Yada iyi olmama izin vermezlerdi. Geri içeri geçip oturdum.

 

- Ee okadar toplandık bi çay kahve falan içerim bağri.

 

- Kalk al oğlum sanki ilk defa eve geliyor.

 

Furkan ile Demir mutafağa geçtiler. Alparslan balkona çıktı. Yiğit komutan yeredeki camları topladı. Geri kalanı ise oturdu sohbet etti. Balkonda duran adama baktım. Yanına gitsem mi? Neden gidiyim ki hem sen sigara kokusu sevmezsin, otur oturduğun yerde. İçimden bir ses git desede dinlemedim. Telefonu açıp Sevgi'ye mesaj attım.

 

" Nasılsın güzellik?"

 

Telefonu kapatıp ortamdaki sohbeti dinlemeye başladım. Hakan'ın ve Cenk'in kötü ilişkilerinden konuşuyorlardı. Bakın kapısı açıldı ve içeri temiz hava ile karışık sigara kokusu geldi. Kapı geri kapandı ve koltuğun yanımdaki boş yeri çöktü. Dibinden dibimden gelen sigara kokusu ile yüzümü buruşturdum. Yandaki boşluğa kayıp araya mesafe koydum. Ona döndüğümde dikkatle beni izliyordu. Üsütne baktım. Sanki sigara kokusu görünür bir şeymiş gibi.

 

- Ne oldu?

 

Gözlerim gözlerine çıktı.

 

~ Bir şey yok.

 

- Emin misin?

 

Bir kaç saniye bekleyip kafamda tarattım ve sonra konuştum.

 

~ Aslında var.

 

- Ne?

 

~ Çok kötü kokuyor yani lütfen benden uzak dur.

 

Kaşlarını çatıp anlamaya çalıştı. Anlamayınca yardımcı oldum.

 

~ Sigara

 

Anlamanın verdiği bir yüz ifadesi ile üstüne baktı. Bir anda yanımdan kalkıp içeri gitti.

Ne oldu şimdi. Hayır rahatsız olduğumuzu söylemekte mi suç. Furkan ile Demir çaylar ile içeri girdi. Herkese dağıtıp bir yere oturdular. Çaydan bir yudum alırken içeri Alparslan geldi. Üstünü değiştimişti, yanıma oturdu. Parfümü hafiften burnuma geldi. Gülmemek için kendimi tuttum. Çaydan bir yudum daha alıp ona baktım. Sanki baktığımı anlamış gibi bana döndü. Ağzımı kıpırdatarak sessizce konuştum.

 

~ Teşekkür ederim.

 

Gülümseyip göz kırptı. Geri önüme dönüp çayımı içemeye devam ettim. Bir kaç saat daha oturup kalktık. Onlar aynı lojmanda kalıyordu. Bende biraz ilerkedi bir binada. Hepsine veda ettim. Alparslan ve Güney eve kadar götürelim desenlerde reddedip eve gitmeye başladım. Binanın önüne gelince köşeden biri çıktı. Yanıma gelince albay olduğunu anladım. Bu ne iş burda?

 

- Yüzbaşı

 

~ Albayım

 

- Gece gece geldim ama görev beklemez. Bir bilgi aldın mı içerden.

 

Evet aldım, senin gidiş biletini hazırlıyorlar.

 

~ Evet komutanım. Yiğit ve Murat komutanı konuşurken duydum. Sizden bahsediyolardı. Hain falan dediler ama tam duyamadım. Ancak sizden şüphelendiklerini söylediler.

 

- Demek öyle. İyi iş yüzbaşı, başka bir şey duyarsan gel.

 

~ Emredersiniz.

 

Yanımdan çekip gitti. Kapının önünde arkasından bakarken yanımdan bir ses geldi.

 

- Bence sakin olman gerek.

 

~ Seninde beni evden buraya kadar takip etmemen gerek. İşi riske sokuyorsun.

 

- Ben istihbaratcıyım, kimse istemediğim sürece görmez.

 

~ Ha yani beni takip ettiğini bilmemi istedin.

 

- Evet.

 

~ İyi şimdi gidebilirsin o zaman.

 

- Eve girdiğini gördüğümde gidicem.

 

~ Sen gidince eve giricem.

 

- İnatcı

 

~ Söyleyene bak.

 

- Hadi Pınar eve gir bende giderim.

 

~ Alparslan ne bu ? Böyle korumaya çalışır gibi yapmalar falan. Senden böyle bir şey isteyen mi oldu. Kim olarak burdasın onuda anlamadım zaten ve sen hala inatla karşımda duruyorsun.

 

- Doğru, burda olmamam gerek. Rahatsız ettiysem kusura bakma.

 

Arkasını dönüp gitti. İçimde bir huzursuzluk ile binadan girdim. Kapıyı açıp eve girdim. Kendimi yatağa atıp gözlerimi kapattım. Telefondan gelen bildirim sesi ile elime alıp ekrana baktım. Sevgi 'den mesaj gelmişti.

 

" İyiyim abla, sen nasılsın?"

 

Ben bile nasılım bilmezkem sana nasıl anlatıcam.

 

" iyiyim, sen bu saatte neden ayaktasın. "

 

Yazıyor...

 

" Ömer yeni eve geldi. Şu aralar bi haller var abla bunda. Bi kontrol mü etsen?"

 

" tamam ablacım ben bakarım ona. Hadi geç oldu yat uyu sen."

 

Yazıyor...

 

" Tamam abla, iyi geceler. 😘"

 

" <3 "

 

Telefonu kenara koyup ayağa kalktım. Camı açıp dışarı baktım. Köşedeki sokak lambasının altında oturan adama baktım. Git be adam git. Girme sınırlarıma, acı çekersin. Çekme beni yanına, üzülürsün. Sevme beni, ölürsün. Hem babası bile sevmeyen bir kızı neden sevesin.

 

Kafasını kaldırıp bu tarafa baktı. Bir kaç saniye bakıp perdeyi çektim. Yanına gitmek için çıldıran tarafımı susturup üstümü değiştirdim. Işıkları kapatıp yattım. Sabaha kadar gözüme uyku girmedi. Camdan bakmamak için kendimi çok zor tuttum. Sabah güneş doğmadan kalkıp üstümü giyindim. Dışarı çıkınca gözüm köşeye kaydı. Orda yoktu. Ne zaman gitti acaba. Aman banane. Karargaha kadar yürüdüm. Doğru mu yaptım? Belkide beni kardeşi gibi görüyor. Offf gidip konuşsam mı?

 

- Kara denizde gemilerin mi battı.

 

~ Ha 

 

Yanımdaki sese döndüm. Murat komutanı görünce kendimi toparladım.

 

~ Günaydın komutanım.

 

- Bana aydıda sana çok aymamış kardeşim.

 

~ Akşam albay geldi binanın önüne.

 

- Söyledin mi?

 

~ Söyledim.

 

- Güzel, hadi kapıda bekleme içeri gir.

 

Karargahtan içeri girdim. İlerde timi ile çardakta oturan Alparslan'a baktım. Hissetmiş gibi bana döndü. Hemen mnğme dönüp binadan içeri girdim.

 

 

 

Loading...
0%