@oohhhaaaaaaa
|
Timde benden sonra geldi. Birlikte yemek yerken Kürşat abi eve gidebileceğimizi söyledi. Yemekler bitince herkes hazırlanıp kapının önünde vedalaşarak ayrıldık. Toplu taşıma ile ive geldim. 1+0 bir daireydi. Bana yetiyor. Banyo yapıp yattım. Sabaha kadar kesintisiz uyudum. Sabah telefonun sesi ile gözlerimi açtım. Arayana baktığımda bilmediğim bir numaraydı. Yatakta biraz doğrulup telefonu açtım.
~ Alo
- Merhabalar Pınar Öztürk ile mi görüşüyorum?
~ Evet
- Pınar hanım ben Ankaradan arıyorum, kardeşiniz Mustafa Öztürk çıktığı bir görevde şehit oldu. Başınız saolsın.
Bir damla yaş düştü gözlerimden. Mustafa...
Telefondan ses gelince kendime gelip yataktan kalktım.
- Pınar hanım en kısa zamanda sizi Ankara'ya bekliyoruz.
~ Tamam.
Telefonu kapatıp öylece ayakta kaldım. Daha demin kardeşimin haberini aldım. Ben ne yapıcam şimdi. Yere oturup öylece halıya bakmaya başladım. Bir süre sonra gözüm daldı ve geçmişe gittim. Daha yedi yaşındaydım. Annem mutfakta iş yaparken televizyonu açıp çizgi filim izlemeye başlamıştım. Ekranda pempe saçlı bir kızı izlediğimi hatırlıyorum. Sonra kapı çaldı. Televizyona okadar dalmışım ki duymadım kapıyı. Annem kapıyı açınca içeri babam girdi. Sesini duyar duymaz kendime geldim. Televizyonu kapatıyım derken içeri girdi. Öyle bir baktıkı o gün korkudan ölücem sanmıştım. Önce kızmaya başladı. Neden kızdığımı hiç bir zaman anlamadım. Sonra yüzüme gelen tokadın acısını hissettim. Annem babamı durdurmaya çalıştı. İkisi arasında tartışma büyüdü. Annemin bana dönüp...
- Kaç kızım, çık evden hadi.
Dediğini hatırlıyorum. Babam masanın üstündeki bıçağı alırken bende dışarı çıktım. Sokakta bağırmaya başladım. Yardım edin dedim. Annemin canı acıyor dedim ama kimse çıkmadı. Arkadan babamın sesini duydum.
- Pınar buraya gel.
Sesini duyar duymaz koşarak gittim ordan. Nereye gittim bilmiyorum ama koştum. Sonra Mustafayı gördüm. Yanında ufak bir çocuk ile kaldırımda oturuyorlardı. Önlerinden geçip giderken ayağım takıldı ve düştüm. Yardım ettiler bana. O günden sonra ailem oldu. Biz hangimiz düşerse düşsün kaldırırdık birbirimizi. Şimdi gelse, deseki " Onca zaman gelemdim. Sizi tek bıraktım. " Gider sarılır affedersin onu. On ona kızgın değildimki. Sadece içimde ki küçük kız küsmüştü ona. Ve konu Mustafa olunca hemen affederdi onu. Şimdi ise araya ölüm girdi. Artık koşarak yanına gitsem bile sarılamam ona. İçimde kalan son güç krıntıları ile ayağa kalktım. Hazırlanıp yolda albayı aradım. İzni alır almaz ilk uçak ile Ankara'ya gittim. İçimde bir yas rüzgarı esiyordu. Ayaklarım hızla eve doğru gitsede geri gitmek için haykırıyordu. Kapıyı çaldım. Birazdan Sevgi ve Ömer ile yüzyüze geleceğimi bilerek çaldım. Kapı açıldı ve Ömer'i gördüm. Oda yıkılmıştı. Kıpıyı açık bırakıp içeri gitti. İçeri girip kapıyı kapadım ve peşinden gittim. Sevgi salonda hıçkırarak ağlıyordu. Ömer yanına oturup kollar arasına aldı. Sevgi gözlerini silip bana baktı. Tekrar doldu gözleri. Ömer'in kollarından çıkıp yanıma geldi. Sıkıca sarıldı bir anda. Gözümden yaşlar akarken bende sarıldım ona.
Birbirimize sarılmış ağlıyorduk. Ömer'in bize baktığını görünce diğer kolumu kaldırıp çağırdı. Yüzünde kısa süreli oluşan bir gülümseme ile kalkıp geldi. Oda sarıldı ikimize. Biz dokuz kardeş başladık bu yola. Herkez zamanla gitti bizden. Geriye dört kişi kaldık ve şimid Mustafa gitti. Biz üçümüz ise hem eksik, hem yaralı bir şekilde kaldık. En büyükleri benim artık. Onların yanında destek olacak kişide benim, onların destek isteyeceği kişide. Askerim bende, bir gün belde geri gelemem belki. İşte o zaman bu iki kardeş ayakta kalacak. Ama o zaman kadar ben yanlarında olucam.
Kendimizi toparlayıp çıktık. Esgi günler geldi aklıma. Karaca ablamın cenazesine giderken de böyle hissediyordum. Bir parçamı kaybetmiş gibi. Cenazenin sonuna kadar çocukların arkasında bir duvar gibi durdum. Herkes giderken ikiside bana sarılıp ağladılar. Gözümden bir dala yaş düştü. Ama ağlamak yerine gurur duydum kardeşim ile. Benden önce gittinya Muftafa aşk olsun be kardeşim. Sevgi mezarın başına geçip toprağa sarıldı. Ömer kaldırımın kenarına oturup mezarı izledi. Ben...ben ne yaptım. İçten içe ağıtlar ile kardeşimin mezarına baktım. İçimdeki küçük kız hala Mustafa'nın gelip barışalım demesini bekledi. Onu görse özledim diye boynuna sarılacaktı. Mezarın başına gittim. Sevgi sessizce ağlarken bende değer tarafa oturdum.
~ Özledim seni kardeşim. Bağri son kez görseydim seni.
Başında duran fotoğrafına baktım.
~ Çok değişmişsin. Baya yakışıklı olmuşsun lan. Daha sana yavşayan bir kızı kenara çekip dövneden nereye...Kerdeşlerimiz bana emanet. Senin kadar olmasada bende yanlarında olucam. Hakkını helal et...abi.
Ayağa kalkıp mezardan uzaklaştım. Ömer'in yanına oturdum. Bir süre daha bekledik. Sevginin ağlaması azalınca hep birlikte eve geçtik. Akşam salonda birlikte yattık. Eski günlerdeki gibi. Gece sevginin ağlama sesine uyandım. Koynuma çekip sıkısıkı sarıldım. Ağlayarak uykuya geri daldı. O saatten sonra uyku girmedi gözüme. Sabaha kadar çok şey düşündüm. Ama aklımda sadece iki şey vardı. Ömer ve Sevgi'ye iyi bakmak ve göreve çıkıp bir kaç it öldürmek. Sabah güneş doğarken yanlarından kalkıp üstüme spor şeyler giyerek kendimi dışarı çıktım. O sabahın serin ama temiz havası ile koşmaya başladım. Gittikçe hızım attı. Hızım attıkça kendime geldim. En sonunda bir yerde durup duvara yaslandım. Derin nefesler alıp verirken biraz zaman geçti. Nefesim düzene girince duvardan ayrılıp yürümeye davam ettim.
Tim cenazeden sonra geri dönmek zorunda oldukları için arada arıyorlardı. Şimdi ise Güney aramaya başlamıştı. Açıp kulağıma koydum.
- Alo ,konutanım?
~ Güney, hayırdır alsanım.
- Nasılsınız diye merak ettim komutanım.
~ İyi olmaya çalışıyorum. Siz nasılsınız?
- İyiyiz. Karargahdayız, birazdan Yiğit komutanım suyumuzu sıkacak onu bekliyoruz.
~ İyi kolay gelsin size. Akşama yanınızda olutum bende.
- Tamam komutanım ben kapatayım Yiğit komutanım geliyor.
Telefon yüzüme kapanınca cebime koyup yürümeye devam ettim. Eve gönerken simit poğaça falan alıp eve gittim. Onlar hala uyurken kahvaltı sofrası hazırladım. Onlarında uyandırıp birlikte kahvaltı yaptık. Kahvaltı bitene kadar kimseden ses çıkmadı. En son masadan kalkarken eline sağlık dediler. Salona yanlarına gidip oturdum.
~ İşe geri dönmem gerek ama her izinli olduğum zamanda buraya gelicem. Okulunuza devam edin ve asla pes etmeyin. O bu vatan güvende olsun diye, sizler rahat rahat uyuyun diye şehit oldu. Onunla gurur duyun. Ve sizi sevdiğimi asla unutmayın.
- Bizde seni seviyoruz abla.
~ Herhalde aslanım, böyle taş gibi abla sevilmeyecekte kim sevilecek.
Azda olsa güldüre bildim onları. Yanlarından kalkıp eşyalarımı alıp onlar ile vedalaşarak evden çıktım. Çok şey yaşandı ama hala ayaktayım, bu iyi bir şey. Uçakla görev yerine gömüp eve gittim. Bir süre psikolojik olarak kendimi toparlayıp uyudum. |
0% |