@oohhhaaaaaaa
|
Güneş'den
Bir hafta oldu. Bir haftadır Çağrı ile depodayız. Arada itler gelip beni sinir ediyorlar. Biraz üsütme gelip gidiyorlar. Su ve kuru ekmek geliyor. O da çeyrek ekmek ve bir bardak su. Gelenleride Çağrı'ya veriyorum. Sadece suyun yarısını içiyorum. Hayatta kalmak için. Çağrı bacağımda yatmış uyurken içeri itlerden biri girdi.
"Kalk ayağa."
Hiç bir şey demeden oturmaya devam ettim.
" Kalk dedim sana."
" Niye?"
" Gidiceksin. Topal seni yanına istiyor."
" Çocuk da benimle gelicek."
" Tamam, kalk artık akşama orda olman gerek."
Çağrı'ya döndüm.
" Çağrı, ablacım kalk hadi. "
Gözlerini açık ayağa kalktı.
" Ne oldu?"
" Gidiyoruz."
" Nereye?"
" Çok konuştunuz yeter. Yürü."
Yandan adama bakıp ayağa kalktım. Çağrı'nın elini tutup kapıdan çıktık. Günler sonra temiz hava ve gün ışığı görmek bile iyi geldi.
" Yürüyün hadi."
İlerde ki araçlara doğru ilerledik. Etrafa dikkatlice bakıp araca bindim. Yanıma Çağrı'yı oturttum.
Bir adam yanımıza, diğer iki adam öne binip aracı çalıştırdılar. Çağrı olmasa çoktan bir şeyler yapmaya başlamıştım ama o varken tehlikeye giremem.
Yol boyu kimse konuşmadı. Araç durunca indik. Yarım saatlik uzaklıktaki başka bir kampa gelmiştik. Kampın ortasında güneş gözlüklü, elleri arkada biri bekliyordu. Onun yanına ilerledik.
" Oooo bakıyorumda kimler gelmiş. Asger hanım, hoşgeldin."
" Topal sen misin?"
" Ya demek namı mı duydun."
" Yok itlerin getirirken söyledi. Hayırdır yoksa meşhur oldum diye sevindin mi? Çok sevinme yakında ölmüş olacaksın."
" Hahaha güzel espiri asger. Neyse bunu çukura koyun."
Yanımda duran Çağrı'ya baktı.
" Bu kim lan? Niye getirdiniz?"
" Asger yanından ayırmıyor başgan."
" Yaaa iyi onuda yanına atın o zaman. "
Arkadaki itler silah ile sırtımdan ittirerek bir yöne götürdüler.
" Dur." Biraz önümüzde duran çukura baktım. Baya derindi.
İtlerden biri kenardaki ağaca ipi bağlayıp çukurun içine attı.
" İnin."
Önce ben indim. Ardından Çağrı indi. İpi geri çektiler. Bir kenara geçip oturdum. Bir kaç saate hava kararacaktı zaten. O zamana kadar Çağrı ile oturduk. Bi ara yerde duran iki dal ile yerde sos oynadık. İronik bir durumdu. Sonra küçükken annemin bana anlattığı masalları anlattım ona. O uyuya kalınca ayağa kalkıp çukurun içinde dolandım. Duvarın dibinde durup elimi havaya kaldırdım ve zıpladım, yinede yukarıya yetişemedim. Çağrı'yı kaldıra bilirim ama önce dorğu zamanı kollamam gerek. Çağrı'nın yanına geçip uzandım ve onu koluma çektim. Diğer kolumu kafamın altına koyup yıldızlara baktım. Bir hafta kapatı kaldık. Şimdi de dışarda kaldık. Neyse içerisinden iyidir. Birde çay olacaktı varya...
Karargah
Bir hafta geçti. Güneş ortadan kaybolallı bir hafta geçti. Annesi ve anneannesine görevde deselerde annesi biliyordu. Kızı göreve giderken en kötü bir mesaj atardı. İçindeki tarifsiz his ile evde oturuyordu. Ne oturmak ama, ev üstüne üstüne geliyordu. Karargahda ise işler karışıktı. Güneş hala aranıyor, en ufak bir ipucu bulmaya çalışıyorlardı. Timi bu bir haftada karargahtan hiç ayrılmamıştı. Sadece o değil, Ali'de karargahta geçiriyordu günlerini. Bir haber bekliyordu. Gelip şurda deseler oraya gidecek ve alacaktı. Güneş'ten hoşlanıyordu, hemde çok. Aşk mı bilinmez ama onun için canını bile verirdi. Son bir kaç gecedir olduğu gibi uyku tutmadı ve bahçeye çıktı. Üç gün önce erlerin birinden aldığı sigara paketini çıkarıp içinden bir dal aldı. Zaten çok kalmamıştı. Bu dal ile son dört dalı vardı. Dudakları arasında tuttuğu sigaranın ucunu ateşe verdi. Derin bir nefes içine çekip yıldızlara baktı. Aklına güneşin gözleri geldi. O gün yaylada olduklarında güneş batarken görmüştü gözlerini, muhteşim bir andı onun için. Yüz yılda bir görülen doğa olayı gibiydi. O kadında onu etkileyen pek çok şey vardı. Ona bakması, adını söylemesi, gülmesi, hatta sinir etmesi bile hoşuna gidiyordu. Derin bir nefes daha çekti içine. Kim bilir şimdi nerde, ne halde diye düşündü. Gözlerini kapatıp içinden dua etti.
" Allah'ım sen ona koru ya rabbim. Onu benden alam. "
O sırada camdan onu izliyordu Kürşat binbaşı. Biliyordu Ali'nin, Güneş'ten hoşlandığını. Kör değili zaten, bu bir haftada resmen yıkılmıştı adam. Derin bir nefes veri içeri girdi. Yatağa uzanım tavanı izlemeye başladı. Gölge timi ile artık bir aile olmuştu ve Güneş ise kiminin ablası kiminin kardeşiydi. O olmadan eksiklerdi. Hem tim , hem Ali.
Güneş
İki gündür burdayız. İtler bu iki günde sadece bir kere geldiler, oda yemek demeye bin şahit isteyen şeyleri önümüze atmak için. Geceleri etrafı gördüğüm kadar kontrol ettim. Bulunduğum yer kampın kenarında kalıyor zaten. Başında duran biride yok. Aklımda bir şeyler var ama, hayırlısı. Hava kararalı çok olmuştu Çağrı yere uzanmış yıldızlara bakıyordu.
" Güneş abla."
" Efendim "
" Sence ben kötü bir çocuk muyum?"
" O nerden çıktı?"
" Baksana babam gitti zaten annemde sevmiyor beni. Acaba sorun bende mi?"
" Hayır. Sorun sende falan değil. Tam tersi sorun senin çevrendekilerde. "
" Hiç doğmasam nasıl olurdu."
" Kötü olurdu ufaklık. Senin gibi yakışıktı, zeki ve güzel kalpli bir çocuk ile tanışmamış olurdum ve bu beni üzerdi. İyi ki varsın Çağrı."
" Teşekkürler Güneş abla. "
" Ne deme ufaklık. Şimdi geldik asıl konuya. "
Kafasını kaldırıp merakla bana baktı.
" Neymiş asıl konu."
" Burdan çıkıyorsun."
" Abla iyimisin sen, açlıktan oluyor bunlar hep. Gel biraz dinlen."
" Lan eşşek sıpası benimle dalgamı geçiyorsun sen. "
" Estağfurullah abla."
" Neyse bunu sonra sorucam şimdi gel yanıma."
Yanıma gelinde yukarıyı gösterdim.
" Oraya çıkarıcam seni, sende koşarak uzaklaşıcaksın burdan. Gelirken gördüm şu yolun ilerisinde bir köy olmalı. Oraya gidip jandarmaya haber verceksin. Dikkatli ol ve herkese güvenme. "
" Tamam abla."
" Hadi omzuma."
Omuzuma basıp yukarı çıktı. Aşağı bakınca elimle gideceği yeri gösterip.
" Koş" dedim. Kafasını sallayıp koşarak gitti. Bana yardım gelmesinden geçtim, başına bir şey gelmez inşallah.
Güneş yavaştan doğmaya başladı. Derin bir nefes verip olduğum yere oturdum. Öğlene kadar kimse gelmedi. Öğlen bir adam gelip aşağa yemek atıp gitti. Salak aşağa bakmadı her halde ya da ilk defa buraya geliyor. Neyse ne akşama kadar sabırla beklemeye devam ettim. Akşam da hiç bir şey olmayınca kenara geçip gözlerimi kapattım. Bir kaç saat kestirdim.
Karargah
Gelen bir istihbarat ile koordinatları verilen bir kampa baskın yaptılar ancak bir şey çıkmadı. İki timde geri dönerken üzgünlerdi. Güneş'in annesi Yasemin hanım bir iki gündür Ali'yi arayıp duruyordu. Ali ilk kayıtlı olmayan numarayı açınca kadınla konuşmak zorunda kaldı. Göreve çıkıyorum diyerek kapattı. Ondan sonrasındaki aramaları ise açmadı. İki tim çardakta oturmuş kara kara düşünürken yanlarına hızla bir asker geldi.
" Komutanım albay Gölge ve Barut timini harekât merkezine çağrıyor. "
İki timde hızla yerlerinden kalkıp harekât merkezine geçtiler. Albay eli ile oturmalarını gösterip konuşmaya başladı.
" Az önce sınırdaki jandarma karakolu dan haber geldi. Yanlarına 13, 14 yaşlarında bir çocuk gelmiş ve Güneş' den bahsetmiş. Hemen oraya gidiyorsunuz ve Yüzbaşı Güneş'i alıp geliyorsunuz ."
" Emredersiniz."
İki timde hıza hazırlanıp yola çıktı. Hepsi umutlu ve heyecanlıydı. Kardeşlerini bulmuşlardı. Ali ise sevdiği kadına kavuşmak için can atıyordu.
|
0% |