@oohhhaaaaaaa
|
Sabah erkenden uyanıp evin dışındaki kurşun delikleri ile ilgilendim. Dedemden kalan eve iyi bakıyım demi. Sabah annemler ile güzel bir kahvaltı yapıp köyde dolandık. Herkes duymuş tabi. Her adım attığımızda aynı konu. En sonunda yanlarından kaçıp eve geri geldim. Üst kata çıkıp boş yatağa yattım. Biraz daha uyusam bir sorun olmaz. Bir süre sonra tam uykuya daldım derken telefon çaldı. Arayan tim komutanı olunca hemen açtım.
" Güneş acil görev çıktı."
" Geliyorum"
Hemen çantamı toplayıp evden çıktım. Annemi aradım. Fatma teyzelerdeymiş. Eve gidince bahçede oturduklarını gördüm. Yanlarına gittim.
" Selamün aleyküm."
" Aleykümselam."
" Kızım çantanı falan almışsın...."
" Göreve anne."
" Ama izin."
" Görevden önemli değil. Neyse ben gider hadi Allah'a emanet."
" Sende kızım. Dikkat et kendine."
" Tamam."
" Sağ salim git, sağ salim geri dön kızım."
" Sağolun Fatma hanım."
" Oy benim biricik torunum. Baban seninle gurur duyuyor dur."
" Anneanne girme oralara."
" İyi tamam tamam. Önce Allah'a sonra birbirinize emanetsiniz."
Hepsiyle sarılıp ayrıldım. Köy yoluna doğru giderken arkadan gelen araba yanımda durdu. Tanıdığım arabanın camı açıldı ve binbaşı Ali ile göz göze geldik.
" Gideceğiniz yere kadar bırakayım Hanfendi."
" Bilemedim şimdi."
" Bu sefer itiraz kabul etmiyoruz." Gülüp çantamı arka koltuğa atıp öne oturdum. Havalimanına kadar sessizce götürdü. Araba durunca inip arkadan çantamı aldım. Açık camdan baktım.
" Teşekkürler."
" Nedemek." Kafamla selam verip gidecekken arkadan sesini duyup döndüm.
" Kendine dikkat et yüzbaşı."
" Sizde binbaşı.". Gülüp binadan içeri girdim. Kendime en yakın zamanda ki bileti alıp bir saat bekledim. Bir saatin sonunda uçağa binip görev şehrime gittim. Hakkari de inince taksi ile karargaha geçtim. Üstümü değiştirip toplantı odasına gittim. İki kişi dışında herkes buradaydı. Semih ile Kerem beni görünce ayağa kalkıp hazır olda beklemeye başladılar.
" Rahat rahat, diğerleri nerde?"
" Sizi bekliyorlardı komutanım ben haber verip geliyim."
" İyi olur." Boş bir yere oturup duvara bakmaya başladım. Toplantıdan donra albay ve Kürşat komutan ile konuşup bizim evin çevresine bir kaç kişi göndermem gerek. O şerefsizlerin kuyruk acısı ile ne yapacağı belli olmaz.
Odanın kapısı açıldı ve içeri albay dahil tüm tim girdi. Hemen ayağa kalktım. Almay eli ile oturmanı gösterdi.
" Herkes otursun acelemiz var. " Herkes yerlerine geçince ekranda bir fotoraf belirdi. Bir bina fotoğrafıydı. Binanın üstünde Selvi köyü ilkokulu yazıyordu.
" İstihbarattan alınan bilgiler ile okula saldıracaklar. Amaçları ne bilmiyoruz." Ekranda başka bir fotoraf göründü. Teröristin uzaktan çekilmiş bir fotoğrafı vardı.
" Elebaşları bu, adı Şehmuz ama herkes ona kunduz der. Yıllar önce bizlerden biri öndeki iki dişi hariç diğer dişlerini dökmüş."
Yaşar kendini tutamadı.
" Ellerine sağlık." dedi. Kürşat abi kısa bir sus bakışı atıp albaya geri döndü.
" Saldırıya geleceğini sanmıyoruz. Büyük ihtimalle itlerini yollar ama siz yinede gözünüzü dört açın. Eğer görürseniz sağ bir şekilde alıp getirin."
" Emredersiniz."
" On dakika sonra çıkıyorsunuz. Araçlar ile gideceksiniz."
" Emredersiniz."
Albay gidince bizde ayağa kalkıp hangara indik. Yelekleri giyip cepleri doldurduk. Çantayıda tam mı diye kontrol ettikten sonra Kürşat abiye döndüm.
" Komutanım albay ile konuşmam gereken bir konu var ."
" Önemli bir şey mi Güneş?"
" Sayılır komutanım. Dün Mardin de bir ufak olay olduda ailem için koruma isteyecektim."
" Gel birlikte gidelim."
Kürşat abi ile yukarı albayın odasına çıktık. Kapıyı çalıp izin gelince içeri girdik.
" Rahat asker. Sizi dinliyorum."
Kürşat abi başladı söze.
"Komutanım Yüzbaşı Güneş'in bir durumu varda."
" Evet yüzbaşı?"
" Komutanım dün Mardin'de ailemin yanındayken terörisler geldi. Akşam bize misafir olarak gelen ailenin oğlu binbaşı, onu takip etmişler. Küçük bir çatışma oldu sonrasında jandarma geldi. Yinede bunların kuyruk acısı olur izniniz olursa evin çevresine koruma için bir kaç kişi istiyorum."
" Tamam yüzbaşı ben halledicem sen merak etme. "
" Emredersiniz."
" Görev sizi bekler. Allah yolunuzu açık etsin."
" Saol." Kürşat abi ile odadan çıkıp araçlara doğru gitmeye başladık.
" Güneş, kardeşim sen belamı çekiyorsun ."
" Normalde çekmem abi, neden?"
" Çekmez misin? Geçen ki görevde mayına basan sen, ondan önce ki görevde yaralanan tek kişi sen."
" Şans abi."
" Bir daha yaralanırsan elimden çekeceğin var."
" Emredersiniz." Aracın öğne gelince Kürşat abi bin emri verdi. Kendine şoförün yanına oturdu. İki araba gidiyorduk. Öndeki aracın soför yanınada ben oturdum. Önde biz arkada diğerleri gitmeye başladık.
Bir kaç saatlik yoldan sonra araçlar durdu. Herkes indi. Fotoğrafını gördüğümüz okul karşımızda duruyordu. Bahçedeki çocukların sesleri geliyordu.
" Tim beni iyi dinle. Güneş sen okulu ve çevresini göreceğin yüksek bir yere geçiyorsun. Semih,Yusuf ve Arda okulun arkası sizde. Kerem , yaşar ile okulun içinde öndesiniz. Bizde Berkay ile herkesi çıkartıcaz. Anlaşılmayan!"
" Emredersiniz." Okulun çaprazında iki katlı evin çatısına çıktım. Silahımı kurup yerime yerleştim. Etrafa bakmaya başladım. Kulaklıktan herkesin yerine geçtiğini duydum. Kürşat komutan ile Berkay çocukları bir araya topluyorlardı. İlerden gelen araçları görünce kulaklığı aktif edip konuşmaya başladım.
" Komutanım gelen var."
" Çocuklar daha çıkmadı Güneş, onlar olduğuna emin misin?"
Daha dikkatli baktım.
" Eminim komutanım, aracın üstüne silah yerleştirip gelmişler şerefsizler."
" Çocukları çakarmamız için kaç dakika verirsin."
" Beş dakika komutanım."
" Kerem gel yardım et bize. Çocukları öğretmen ile askeri araca bindirip uzaklaştırmamız kız gerek."
" Emredersiniz." Okula baktım. Çocuklar sırayla araçlara bindi. Gelenlere baktım çok yaklaştılar.
" Komutanım şu anda hareket etmeniz gerek. Her an sizi görebilirler."
Baktığımda son çocuğuda arabaya koydular. Soför koltuğundaki asker sürmeye başladı.
" Yusuf çocuklar ile git."
Yusuf araca koşup çocukların yanına bindi. Araçlar çalıştı ve hızla uzaklaştı. Keremde onlar ile gitmişti. Kürşat komutab okula girip Kerem'in yerine geçti.
" Hazır olun, emrim ile ilk kurşunu sık Güneş."
" Emredersiniz " Adamlar yaklaştı yaklaştı ve komutanın ateş emri ile araçtaki silahın başında duran adamı indirdim. Sesi duyar duymaz çatışma başladı. Araçtan inen itler koşarak okulun etrafına yayılmaya başladı. Gördüğümü indirmeye devam ettim.
" Okulun güneyinden geliyorlar." dedim.
Silah sesleri arasında kulaklıktan Arda'nın sesini duydum.
" Hallediyorum."
" Semih arkanda."
" Sağol kardeşim."
Çatışma hızla devam ederken cebimdeki telsizden ses geldi.
" Komutanım." Bu Keremin sesiydi.
" SÖYLE FAÇALI."
" Bizim buraya gelenler var."
" KAÇ KİŞİLER."
" Yirmiye yakın komutanım "
"NE OLUYOR LAN BURDA. GÜNEŞ KEREMLERİN YANINA DESTEĞE GİT. TUZAĞA DÜŞMÜŞ OLABİLİRİZ. ÇOCUKLARI VE ÖĞRETMENİ KORUYUN."
"Emredersiniz."
Bulunduğum yerden görünmeden inip diğerlerinin yanına gittim. Araçları ağaçlık bir yere çekmişler ilerdeki kayaların ardından gelen itler ile çatışmaya başlamışlar bile. Tepelik bir yere geçip kamufle oldum. Silahı ayarlayıp sıkmaya başladım. Silah sesi ile şerefsizler ne oluyor diye etrafa bakmaya başladılar. Başını çıkaranı vurmaya devam ettim. Bir süre yerini bulamadılar. Son yedi kişi kalmışken itlerden biri beni gördü ve sıkmaya başladı. Kerem ile Yusuf adamları darladıkları için diğerleri başını çıkarıp da bana dönemiyordu bile. İt ateş edince kafamı kaldırıp direk alnının çatından vurdum. Kalanlarıda kısa sürede halledip çıktık. Keremlerin yanına indim. İkiside çocukları konturol ederken etrafa bakıp telsizden Kürşat komutana seslendim.
" Gölge bir.". Bir süre bekledim ama ses gelmedi.
" Gölge bir cevap ver." Yine ses gelmeyince endişelenmeye başladım.
"Gölde üç beni duyuyor musun?"
Yine cevap gelmedi. İçime dolan korku ile sakin olmaya çalıştım.
" Kerem ". Hemen yanıma geldi.
" Karargah ile iletişime geç."
" Emredersiniz." Etrafı kontrol etmeye devam ettim. Tekrar şansımı denemek için telsizi açtım.
" Gölge bir orda mısın?... Gölge beş cevap ver."
Uzun bir sessizlik oldu. İlerdeki çatışma sesi bitmişti ama bizimkilerden bir ses yoktu. Öncelik siviller olduğu için burda kalmam gerekiyor. Sakin Güneş onlara bir şey olmaz. Yusuf koşarak yanıma geldi.
" Komutanım diğerlerini ulaşamıyorum."
" Biliyorum Yusuf.". Kerem yanıma gelip telsizi verdi. Kafasını sallayınca karargaha ulaştığını anladım.
" Komutanım."
" Seni dinliyorum yüzbaşı."
" Siviller güvende ancak Kürşat komutanım, Semih, Arda, Yaşar ve Berkay'a ulaşamıyoruz."
" Nasıl ulaşamıyoruz yüzbaşı."
" Biz siviller ile uzağa çekildik komutanım, diğerleri ise okulun orda kaldı. İki tarafada aynı anda saldırdılar. Buraya desteğe geldim ama değerlerinden ses yok."
" Siviller öncelik yüzbaşı. Sivilleri evlerine bırak ve okula gidip konturol et. Geri dönüş beliyorum."
" Emredersiniz." Telsiz kapanınca derin bir nefes verdim. Ayaklarım koşarak okula doğru gitmek istesede sakin kalıp araçta bekleyen iki askere ve Kerem ile Yusuf'a baktım.
" Gidiyoruz beyler. Çocukları evlerine bırakıcaz."
" Ama komutanım diğerleri..."
" Emir böyle Yusuf. Sivilleri bırakınca geri dönüp kontrol edicez şimid araçlara bin."
Aracın önüne binip yanımdaki askere gideceğimiz güzergahı anlattım. Hemen yola çıktı. Arkadan gelen araç ile yarım saat gittikten sonra çocukların yaşadığı köye geldik. Okul neden bukadar uzakta bilmesemde çocuklar aramadan hızla inip evlerine koştu. Öğretmende inip etrafa bakmaya başaldı. Birini arıyor gibiydi. Sonra bağırmaya başladı.
" Mete.... Mete...". Yanına gittim.
" Bir sorun mu var?"
" Mete...Mete yok. Sınıftan çıktığına eminim ama."
" Çocuğun araca bindiğini görmediniz mi?"
Sesim fazlasıyla sinirli çıkmıştı. Nasıl çocuğu kaybederdi. Koşarak yanımdan geçip ilerde ki bir evin önünde durdu. Acilen geri dönmem gerekiyor ama öğretmen çocuğu kaybetti. HARİKA! |
0% |