Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7: Bana mı yürüyon?

@oohhhaaaaaaa

İçeri girince annem salonda söylenerek yerden cam topluyordu.

 

" Terbiyesiz herif. Dua etsin Güneş yoktu. Birde ağzını yaya yaya konuşuyor. Bir tane geçiricem ağzının ortasına... Halsiyetsiz, karşıma geçmiş gerine gerine , bın sızdın çık ıtkılındım, diyo. "

 

Daha fazla kendimi tutamadım.

 

" Ne diyo ne diyo."

 

Annem hızla arkasını dönüp bana baktı.

 

"Güneş."

 

" Ne dedi o adam sana? Kim lan o adam?"

 

" Bi sakin ol kızım."

 

Ayağa kalkıp önümde durdu.

 

" Anne, kim o dedim?"

 

" Aman saçma sapan biri. Sen acıkmadın mı ? Yemek koyayım sana ben."

 

Annemin önüne geçtim.

 

" İsim ver anne, bak çok bir şey yapmayacağım."

 

" Söz ver kız."

 

" Anne."

 

" Dudu teyzenin oğlu."

 

"Yani."

 

" Ne biliyim elin adamının ismini, Dudu teyzenin oğlu işte."

 

" Başka oğlu var mı?"

 

" Büyük oğlu var ama burda değil."

 

" İyi, iyi. Evi nerde."

 

" Ay kızım gitmesen mi? Bak başını derde sokma."

 

" Ev anne."

 

" Dutluğun karşısındaki evde otu..."

 

Hemen evden çıktım. Sert adımlar ile eve doğru gitmeye başladım. Annem arkamdan geliyordu. Kapının önüne gelince yumruklayarak çalmaya başladım. Çok geçmeden öbür taraftan biri" ne oluyor lan." diyerek kapıyı açtı.

 

"Anne bu mu?"

 

" Kızım.". Anladım bu. Adamın yakasına yapıştım.

 

" Seni birdaha bizim evin önünden geçerken görürsem hiç hoş şeyler olmaz."

 

Elimi itmeye çalışırken bağırarak konuşmaya başladı.

 

" Ne diyorsun sen, bırak yakamı."

 

" Birdaha anneme yaklaşırsan..."

 

"Beni tehdit mi ediyorsun?"

 

" Ne anladıysan o." Bizim bağrışmamıza bir kaç kişi gelmeye başladı.

 

" Bırak kızım beni, hem anneni..."

 

Yüzüne attığım yumruk ile yere yapıştı.

 

" Bak hala anneni diyor. Yaşın başın benden büyük ama benim sinirimi bozarsan yaşa başa bakmam ona göre."

 

" Kızım gel gidelim."

 

Arkamı dönüp gidecekken bizim arkamıza bakanların şaşırdığını görünce arkama döndüm. Adam belinden silahı çıkartıp bana doğrulttu. Kolumu annemden kurtarıp adamın üstüne gitmeye başladım.

 

" Beni mi vuracan?"

 

İyice yaklaşıp silahın önüne geldim.

 

" Annemden uzak duruyosun, anladın mı?"

 

" Durmuyorum lan, seviyorum anneni."

 

" Senin babanın çanağına..."

 

Silahı hızla elinden alıp uzağa fırlattım. Adamın yakasına yapısıp yumruk atmaya başladım.

 

" Biz gördük o sevgileri lan, iki gün sonra ne sevgi kalıyor, ne insanlık." Havada ki yumruğum tutulunca sinirle çekmeye çalıştım.

 

" Güneş dur."

 

" Bırak ya, birda karşıma geçmiş artıst artıst konuşuyo. Al o sevgini kıçına sok lan."

 

Adamın üstünden çekilince çeken kişiye döndüm. Ali ciddi bir şekilde bana bakıyordu. Hala sinirim geçmediği için elimi kolumu ondan kurtarıp çıktım. Annemi kolumun altına alıp eve doğru gitmeye başladık. Maşalla köydeki herkes de toplanmış kapıya arkamızdan bakıyor. Daha çok bakarlar. Benim annemi artık kimse üzemez, izin vermem. Annemi eve bırakıp çıktım. Yayla yoluna doğru gittim. Arkamdan biri geliyordu ama takmadan çıkmaya devam ettim. Uzun bir yürümenin sonunda yaylaya geldim. Açık alana baktım. Bir ağzacın dibine oturdum. Elimle yüzümü sıvazladım. Babamdan sonra annem tekrar evlendi. Kendi kararı bir şey diyemem ama evlendiği adam...ilk başlarda canım, aşkım, birtanem derdi. O sıralar bende eğitimdeyim, eve arada uğruyorum. Bir gün eve geldim annem kapıyı açtı. Yüzünde morluk gördüğüm an anladım ama yinede sordum. O adam yapmış. Akşama kadar bekledim. O adam eve gelince tuttum yakasından biraz dövdüm. Hemen ardından zaten annem ile boşandılar. Şeytan görsün yüzünü. Şimdi kimse bana gelipte aşıkmış, sevgiymiş demesin.

 

" Güneş." Yanıma oturan adama dik dik baktım.

 

" Ne Güneş, ne?"

 

" Sakinleş."

 

" Sakinim ben, hem sen niye burdasın. Yürü git sonra sevgilinle aran bozulacak suçlu ben olacam, hiç uğraşamam sizin ilişkinizle."

 

" Biz onunla sev..."

 

" Ali bey, gidin."

 

Bir anda beni kendine doğru çekti. Dengemi kuramayıp göğsüne düştüm. Hemen geri çekilip kızacakken işaret parmağını dudağımın üstüne koyup susmamı söyledi.

 

" O kız benim sevgilim falan değil. "

 

Elimle elini tutup kenara çektim.

 

" Banane."

 

"Bak güneş..." Bir tarafa bakınca bende baktım. Elim dala elinin üstündeydi, hemen çekip biraz uzaklaştım.

 

" Bakın Ali bey, sinirliyim ve çatacak adam arıyorum. Bence bu kişi siz olmayın."

 

" O neden?"

 

" Ya sabır. Benimle derdiniz ne?"

 

" Sensin?"

 

" Ne?"

 

" Derdim sensin. Ne zaman konuşsam bir mesafe, ne zaman yaklaşsam bir duvar."

 

" Hayırdır sen bana mı yürüyon?"

 

" Yani bu şekilde demezdim ama, evet."

 

" İyi, benim işim olmaz o bezlerde. Gidin başka birini bulun."

 

" Cık, olmaz."

 

" İyi o zaman ölene kadar sap kal, banane."

 

"Cık, buda olmaz."

 

" Of ne istiyorsun o zaman."

 

" Zaman."

 

" İyi , Allah uzun ömür versin o zamanda." Ayağa kalkıp gidiyorken kolumdan tutup çekti. Boş elimle yumruk atacakken geri çekildi.

 

" Bakın üst rütbeli birini dövdüm diye tutanak yemek istemem."

 

" Merak etme dövemezsin zaten."

 

Al işte, gazla çalışıyorum mübarek. Off gidip döveyim ne kaybederim.

 

Üstüne gitmeye başladım. Yumruğumu kaldırdığım sırada tekme attım. Tekmemi geri itip yumruk attı. Geri çekilip bu sefer ben yumruk attım. Kolumdan tutup ters çevirdi. Dizinin arkasına vurup elimden kurtuldum. Uzun bir süre böyle gitti. Bir saat sonunda nefes nefese geri çekildim. Yüzünün haline baktım. Bir kaç yumruk atmıştım ve kaşı patlamıştı. Benimde dudağımın kenarı acıyor ama iyi geldi. Yere yatıp kollarımı açtım.

 

" İyi geldi. "

 

"Sevindim."

 

Bir dak dakika sessizlikten sonra konuştu.

 

" Adamı niye dövdün."

 

" Gözü anneme kaymış, gözünü çıkarmadığıma dua etsin."

 

Yanıma uzandı. Güneş çoktan batmaya başlamıştı. Gece burda olmamız pek güvenli değildi ama ikimizde takmadık.

 

" Kahve sözün var."

 

" Ne zaman verdim o sözü ben ?"

 

" Hastaneden, kafeteryada otururken."

 

" Ne hatılamıyorum öyle bir şey"

 

" O peşinde gezen lavuk gelince söyledinya. Biz çoktan kahve içtik dedin. Ben o kahveyi içmedim."

 

" Gerçekten mi?"

 

" Hıhı."

 

" İyi, gel eve bi kahve yapıyım."

 

" Emin misin? "

 

" Evet."

 

" Başka zamana olsun, şimdi geç oldu. Gelmem uyudun olmaz."

 

" Ha ama şu anda benimle baş başa dağın tepesinde uzanman sorun değil."

 

" Cık, sorun değil."

 

" Binbaşı"

 

" Hı."

 

" Şu bulut sana benziyo."

 

" Hangisi?"

 

" Bak şu, oduna benzeyen."

 

Kafamı yana çevirip tepkisine baktım. Gördüğüm tek şey ise bana bakan bir binbaşı. Gözlerinde gördüğüm şey ile ne söyliyeceğimi bilemedim. Neydi o? Sevgi mi? Nasıl bukadar yopun olur peki. Yutkunup kafamı çevirdim. Kendine gel kızım. İki bakışa kanamazsın sen.

 

"Güneş."

 

"Hı"

 

" Yüzünde güneş batıyorken nasıl bukadar..."

 

" Bu kadar?"

 

" Güzel oluyorsun?"

 

Allah'ım hava ısınmaya mı başladı. Bir sıcak oldu buralar. Ne denir şimdi buna. Teşekkür ederim. Hayır öyle demekte çok sıradan olur. Sağol dedim. O ne öyle yaa. Off aklıma ilk geleni söyliyim.

 

"Eyvallah."

 

Gir kendini bir yere göm Güneş. Deve kuşu gibi kadanı toprağa sok kızım.

 

" Eyvallah. "diyip kısık sesle güldü. Ellerim ile yüzümü yellemeye başladım.

 

" Sen kızardın mı ?"

 

" Yoo, niye kızarıyım?"

 

" Sana güzel olduğunu söylediğim için olabil mi?"

 

" Yok canım, hem ilk defa duymuyorum."

 

" Hımm, başkaları da söyledi yani."

 

" Yani."

 

" Kim onlar, tanıyor muyum?"

 

" Ne bu sorgu binbaşı, hayır birde kıskanıyorum diyin tam olsun."

 

Üstüme eğilip yzülerimizi yakınlaştırdı.

 

" Kıskanıyorum."

 

Dilimi yutup öylece kaldım. Başkası olsa alnının çatında bir delik olurdu ama şimdi, elimin yerinş hatırlamıyorum.

 

Yakından göz göze bakılmaya devam ettik.

 

" Gütmemiz gerekiyor."

 

" Ne?"

 

" Geç oldu. Gitmemiz gerekiyor."

 

O an farkettim. Güneş batmış, ay ışığı altında birbirimize bakıyorduk. Lan ben hiç iyi değilim.

 

"Gidelim."

 

Ali benden uzaklaşınca ayağa kalktık. Nilikte yayla yolunu inmeye başladık. Telefondan açtığımız fener ile önümüzü görüyorduk.

 

" Görev yerin neresi?"

 

" Burası ama kısa süre sonra değişicek."

 

" Neden?"

 

" Öyle gerekiyor."

 

" Sevgiyi bizim eve gönder."

 

" Niye, kardeşim ile birilerin topuğuna sıkın diye mi?"

 

" Yok flim izlicez."

 

" İyi o zaman gönderiyim...Göreve ne zaman başlıyorsun?"

 

" Yarın."

 

" Kaçta çıkıcaksın evden?"

 

" Niye sordun?"

 

" Havalimanına kadar bırakırım."

 

" Gerk yok."

 

" Yüzbaşı."

 

" Tamam anladım, rütbe girdi işin içine. Sabah beş gibi çıkarım."

 

" Beşte evin önünde olurum. "

 

Hala yürüyoruz, bu ne bitmez yol. Çıkarken bukadar yürümedim yaa.

 

" Yoruldun mu?"

 

" Yok daha neler. Askerim ben asker."

 

" Yorulmadın mı yani?"

 

" Yoruldum lan, ne yapıcan beni kuca..."

 

Ayaklarım yerden kesilince can havli ile boynunu tuttum.

 

" Saçmalıyorsun şuan. Şaki yaptım indir beni."

 

Beni takmadan türümeye devam etti.

 

" Ali beni yere indir."

 

" Bir daha söyle."

 

" Neyi yaa."

 

"İsmimi."

 

" Niye? İsmini mi unuttun?"

 

" Söylersen indiririm."

 

" Ali hadi indir."

 

" Emrin olur." Ayaklarım yer ile buluşunca kuluna yumruk atıp yürümeye başladım.

 

" Kızdın mı?"

 

" Kızdım"

 

" Öpsem gölünü alır mıyım?"

 

" Daha çok öbür tarafa gidiş bileti alırsın."

 

" Tamam şaka yaptım, biraz yavaş ol ayağın kayacak. "

 

" Bişey olmaz bana."

 

Bir kaç dakika sonra ayağım kaydı. Belime dolanan kollar ile yeri yapışmaktan kurtuldum. Denged

e durup uzaklaştım.

 

" Şom ağızlısın sen, ayriyeten ikidir dibime dibime giritorsun yapma."

 

Dikkatli dikkatli yürümeye devam ettim.

 

" Şimdilik öyle olsun bakalım."

 

" Ya sabır Allah'ım." Yayla yolunun sonuna gelince biraz ilerleyip köye girdik.

 

" İyi akşamlar yüzbaşı."

 

" İyi akşamlar binbaşı." Eve girdim. Ne yaşadım ben öyle.

 

Loading...
0%