Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm - Delta'nın Yolculuğu

@orangewriter


​​​​​​Hepinize merhaba sevgili dostlarım, bu kurgumu sizlerle paylaşma zamanım geldi. Bu hikaye sizi alıp başka bir diyara götürecek. Umarım ilk bölümü keyifle okursunuz.

 

 

30/03/2024

 

 

 

...

 

Serin bir eylül akşamıydı bense herşeyden bıkmış,bunalmış otobüste evime doğru gidiyordum. Sahi biz niçin vardık yaşamak için mi? yoksa ölmek için mi? biz neydik ve ne oluyorduk biz kimdik öncelikle onu bunu bilmem ama ben deltaydım, her zaman koşturan ve durmadan bir şeyler peşinde yürüyen biriydim. 17 yaşında lise son sınıf öğrencisiydim. Gece hayatım bile olmayan sadece bir köle olarak dönüyordum o eve ya da bir kuklaydım onların gözünde. bana asla değer verilmiyor, beni oynatıyorlardı ve bende oynuyordum. Oynayalım bakalım daha nereye kadar, sahte arkadaşlarımın hepimizin birbirimizin arkasından konuştuğu ama yüz yüze gelince birbirimizin yüzüne güldüğümüz, az önce ailemin aramasıyla evime dönüyordum.

 

Bu düşünceler beynimde ses verirken, varacağım noktaya yavaşça gelmiştim. Usul usul yavaşça yerimden doğrulup kalktım ani bir sesle;

 

"Müsait bir yerde inebilir miyim? Dedim

 

Otobüs sessizce doğruldu arabadan korkuyla indim. Ailemin beni nasıl azarlayacağı kulaklarımda çınlıyordu bana her gün olduğu gibi nasıl bir muamelede bulanacaklarını düşünüyordum. O eve varmamayı şuracıkta ölmeyi diliyordum. Ama birden kendimi evin önünde buldum. Merdivenleri hızlı hızlı ve ikişer,ikişer çıkıyordum. Kapıya geldiğimde korkuyla kapıyı tıklattım. Annemin sinirli ve asık suratı beni buldu.

 

"Nerdeydin kız? Ben sana saat on olmadan burada olunacak demedim mi? Sen laftan anlamıyon heralde geç içeri"

 

Annemin bu dedikleri beni daha da korkutuyordu. Kendince iyi bir şey yaptıklarını zannediyorlardı ama bu bir işkenceydi dünya artık eskisi gibi değildi, keşke sadece bu konular olsa ama bitmek bilmeyen kuralları içimi yiyiyordu.

 

"Anne otobüs geç geldi anca yetişebildim." dedim.

 

"Bak sen öyle mi? Her hafta ayrı bir bahane kız, bundan sonra dışarıya adımını atmayacaksın. Okuldan eve, evden okula anlıyon mu beni"

 

Babamın bu olanları öylece izleyip sesini çıkarmayaşına sinir oldum. Elinde kumandayla durmadan hep haber izliyordu. Asla bir dizi,bir film izlememize izin vermiyordu. Bu olanlardan sonra içerden çıkıp odama geçtim.

 

Kıyafet dolabıma odaklanıp sessizce ağladım. Ve ölmeyi diledim. Her zaman ki olduğu gibi, kendimi yabancı dizi ve kitaplarda olduğu gibi fantastik bir evrende hayal ettim ama bu sadece hayallerimde olurdu zaten. Neden fantastik bir evren,doğaüstü güçleri olan bir dünya yoktu? Bir dünya bu kadar sıkıcı ve mutsuz olabilir miydi? İşte bu yüzden ben ölmeyi ve bir daha doğmamayı diliyordum.

 

Odamın bir köşesinde durmadan gidip geliyordum. Ne yapmalıyım? nasıl bir yol izlemeliyilim? Diye düşünüyordum ama her zaman ki yaptığımı yapacaktım. Evimin ilerisindeki göle gidecektim beni her koşuldu yalnız bırakmıyordu her koşulda hep elimi tutuyordu. Galiba gerçek dostum göldü.

 

Odamın pencerisinden bir ip sarkıtıp onuda yatağa bağladım. Her zamanki olduğu gibi, iplere tutunup yavaşça indim.

 

Hızlıca koştum. Nefesim durana kadar koştum içimdeki bu öfkeyi ancak koşmak durdurabilirdi. Ve zaten göle gelmiştim. Gölün su almayan kenarına oturdum ve sessizce ağladım. Gözlerimde yaş kalmamıştı ağlamaktan ama yine de ağlamak istiyordum.

 

Tam karşımda duran bir grup berduş gördüm. Her birinin elinde bir bira vardı ve kendi seslerinin farkında olmadan bağırarak konuşuyorlardı. Onlara gorünmemeye çalışarak korkuyla irkildim. Ama onlara görünmüştüm. Adımlarım yavaşça hızlanıyordu. Arkamdan gelen seslere kulak asmamaya çalışıyor ve ilerliyordum. Galiba ölüm vaktim gelmişti.

 

"Hışşt güzellik buraya bak buraya nereye böyle daha yeni başlıyoruz"

 

Kahkahalarla güldüler bu kadar gülünecek ne vardı gerçekten anlamıyordum.

 

"Nasıl kız ama"

 

"Bebek bebek"

 

Ve bir kahkaha daha attılar. Bu iğrenç konuşmalardan sonra gölün hareket ettiğini ve bana doğru geldiğini gördüm.

 

Korkuyla bağırdım. Berduşlar ise anlamayarak benim olduğum tarafa doğru baktılar.

 

"Noluyo lan? Dedi içlerinden biri

 

Bense başka bir diyarda buldum kendimi. Yemyeşil bir ormandaydım ayaklarım çıplak ve üzerimde kısa bir beyaz elbise vardı. Attığım adımlardan güç alıyor ve huzurla ilerliyordum. Cildimde benle birlikten ilerleyen sarı,sarı parıltılar vardı. Masmavi bir şelale gördüm ve avuçlarımı açıp doya,doya içtim. Su o kadar tatlıydı ki içtikçe içesim geliyordu. Rüyada gibiydim resmen ve yine durmadan ilerliyordum ama birden kendimi karanlık gri bir dünyada buldum. Yürüyordum ve bir yerden piyano melodisi geliyordu. Sese doğru ilerlediğimde bir kız gördüm. Benim yaşlarımda saçları toplu üzerinde ise siyah bir gömlek ve uzun, kalın bir etek vardı. Gözlerini kapatmış, kendini piyanonun ritmine bırakmıştı. Omzuna dokunup onu uyandırmaya çalıştım. O ise bir çığlık attı.

 

"Sen de kimsin be" dedi

 

"Yoksa"

 

"Merhaba, ben bilmiyorum nerede olduğumu ayrıca ben delta"dedim ve elimi uzattım o ise bana iğrenerek baktı.

 

"Çek şu pis ellerini üstümden sen üstüne başına bakmıyor musun ya pislik içindesin resmen" dedi

 

Üstüme baktığımda o beyaz,temiz elbise gitmiş yerine tozdan beter kirli bir elbise yerini almıştı.

 

Bana bakıp;

 

"Hem sen nereden geliyorsun" dedi.

 

"Dünyadan"dedim.

 

"Dünyadan mı"?

 

"Evet neden bu kadar şaşırdın ki"

 

"Bilmem orayı hiç duymadım." Dedi

 

Birden hiç anlam veremeyerek hemen ayağa kalktı. "Çabuk gitmeliyiz"dedi "neden noluyo"dedim. "Anlatırım çabuk süpürgeme bin"eski neredeyse kıralacak o süpürgeye bindim. Gökyüzü uçarken daha karanlık görünüyordu. Aşağı baktığımda hizalanmış evler ve bir çok kuleler ve kaleler görüyordum. Sonunda diye bağırmak istiyordum. Kurtulmuştum. O sıkıcı, herkesin birbirine psikolojik şiddet uyguladığı ve para için kendilerini satacakları o dünyadan kurtulmuştum. Gerçekten tam da istediğim buydu daha ötesi olamazdı.

 

Süpürgeyle, evin içinde bulmuştuk kendimizi bir kadın belirdi önümüzde sarı ve kumral tonlarında saçları ve makyajlı yüzü kendini aşık ettiriyordu resmen, bu heralde kızın annesiydi

 

"Nerdesin falez az daha çamuranlara yem olacaktın..."

"Ama her zaman böyle yapıyorsun olmaz böyle,bu yanındaki kız kim tatlım"

 

Beni hayatında ilk defa insan görmüş görmüş gibi süzdü. Gerçi öyle görünüyordum bu kirli elbisenin içerisinde.

 

Bilmiyorum anne ormanda piyano çalarkan gördüm ve çamuranlara yem olmamak için kendimle birlikte getirdim.

 

Çamuranlanlar da kimdi böyle ve neden onlardan kaçıyorduk.

 

"İyi etmişsin kızım"

 

"İsmin ne yavrum"dedi bana gülümser ve şevkatli bir anne tavırı alarak bana ismimi sordu. O an bir anne hissini iliklerime kadar hissettim sanki.

 

"Delta"

 

"Anlamadım"dedi.

 

"Delta efendim delta"

 

"Bende ember tanıştığımıza memnun oldum delta"

 

"Nereden geliyorsun bakalım"

 

"Dünyadan geliyorum."

 

"Dünya ilk defa duydum"dedi dünya kelimesini kendi içinde şahlaştırarak, dünya hım dünya.

 

"Burası sertefüs dedi cadılar diyarı"

 

Gülümseyerek başımı salladım.

 

"Seni yıkayalım istiyorsan tatlım ha böyle mağara kızı gibi görünüyorsun"

 

Üçümüz de sesli bir kahkaha attık mağara kızı olayına.

 

Yıkanmaya girdiğimde içerisi banyodan çok hamamı andırıyordu. İçerisinde mermer büyük bir küre vardı. Oturmak için ve kenarlarda da musluklar,içeride daha yıkanmadan buharlı bir görüntü hakimdi ember hanım musluğun sıcak tarafını açtı ve leğeni önüne koyup doldurmaya başladı.

 

"Otur kızım bakalım otur" dedi bana bende dediğini yapıp mermer büyük küreye oturdum. Üstümdekileri soydum ve taşın üzerine oturdum. Çıplak bedenim donma hissiyle kendini ağırdan hissettirdi. Ember hanım leğeni getirip kürenin üstüne koydu. Tası alıp başımdan aşağı döktü. Sıcak suyun hissi o kadar güzeldi ki içime kadar hissettim o duyguyu ve bir daha döktü bir sabunla başımı ovalayıp saçlarımı taradı. "Bu parıltılar neden cildinden gitmiyor"diye söyleniyordu içinden sahiden neden bu parıltılar bedenime hapsolmuştu? Sabunun kokusu adeta bir sakızı andırıyordu gördüğüm en güzel kokulardandı. Bu sabun sanki yıllarca aradığım koku buymuş gibi hissettiriyordu. Yıkanmam bittikten sonra ember hanım bir havlu uzattı. Havluyu alıp bedenimi kuruladım. Falezin gece pijamalarindan birini giyerek üstüme de kazağını geçirdim. Ember hanım da o sırada sobayı yakmıştı. Soba ben giyinene kadar harlanmıştı. Sobanın üzerinde pişen bozanın kokusunu birebir alıyordum. İçimde duyduğum bu huzur sanki yıllardır bu dünya beni bekliyormuş gibi hissettiriyordu. Sonunda ait olduğum yerdeydim.

 

"Al iç kuzum içini ısıtır"

 

ember hanımın bu sözüyle irkildim. Uzattığı bozayı aldım ve yudumlamaya başladım. Elimde bozanın sıcaklığını hissedebiliyordum. Falez sobanın sıcaklığıyla çoktan uykuya dalmıştı bile, bende yatış pozisyonuna geçip bedenimi yana doğru çevirdim. Ruhumu uykuya bırakıp düşlere daldım.

 

Bölüm sonu.

 

İlk bölüm nasıldı? Beğendiniz mi? Umarım beğenmişsinizdir. Yazdığım hikayeye oy vermeyi ve destek olmayı unutmayın! Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşçakalın.

 

 

 

"✨✨✨"

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%