Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Aşk Bir Sudur, İç İç Kudur

@orenda

Keyifli okumalar 😘😘

 

 

 

 

 

Meyranın dediğiyle bilinçsizce elim dudaklarıma gitti. O sırada Nazenin de duştan çıkmıştı. Üzerinde pijamaları vardı. Islak saçlarını havlu ile kuruluyordu.

 

Bir yerde başı kesilmiş kertenkele gibi kıvrılan Meyraya bir bana baktı. Ama bana biraz uzun ve biraz sırıtık baktı.

 

"Nazlı kuşum. Ne olmuş sana böyle?"

 

Meyra yine diyaframdan bir böğürtüyle hönkürdü.

 

Davar!

 

"Nazenin!!! Ay ölücem... Ay karnım... Allahımmmmmm..."

 

Zor şer kendini düzeltip oturdu. Gözündeki yaşları yüzüne sürüyordu salak. Ona tip tip bakınca cık cıkladı.

 

"Bakma öyle. Doğal serum bunlar. İsraf mı edeyim?"

 

Nazenin de elindeki havluyla işine devam ederek yanıma oturdu.

 

"Meyra ya! Senin yüzünden ağlarken aklıma göz yaşımı yüzüme sürmem düşüyor. Tüm duygusallığım gidiyor, niye böyle bir bilgiyi paylaştın ki? Babam ve oğlumu izlerken akan göz yaşımı yüzüme sürme dürtümü engelleyemiyorum."

 

"Googleye hayırsız, kadir kıymet bilmez, nankör yaz. Nazlı ve Nazenin çıksın. Öyle emin olsun ki bunu mu demek istiyorsun diye sormasın bile! "

 

Sonra bir şey demeden ayaklanıp kendi dolabından bir mendil alıp geldi.

 

Suratımın hâlini bilmediğim için sesim çıkmadı. Zaten daha yeni yeni kendime geliyordum.

 

Allahım biz ne yapmıştık öyle? Öpüşmüştük! Hemde yanaktan falan değil! Ayyyyyy içim kalkıyor. Heyecandan midem bulanır gibi bir his oluşuyor sonra sızlayarak geri çekiliyor.

 

Suratımı temizleyen Meyraya onun bana baktığı dikkatle baktım. Kaşları hafif çatıldı.

 

"Yuh amına koyim! Yeseydiniz birbirinizi yavru. Ulan zaten ben bildiydim. Kobra dediğiniz an anladım ben onu. Hey yavrum hey. Kobrayı salmış yiğido. Geçmiş olsun Nazlı boncuk. Senin uçma, kaçma işin yaş."

 

"Ya Meyra Ya! Bir dur kurban olayım. Benim tüm organlarım yer değiştirmiş, kendime gelemiyorum bile. Başladın seri atışa."

 

Yine yüzüne pis sırıtışını ekleyip suratımı iki elinin arasına alıp sıkıştırdı. Alnıma da şap diye bir öpücük bıraktı.

 

"Nazlı çiçeğim benim. Aman da aman büyümüşde kobralarla dansa başlamış. Yalnız Nazlı bu adam sana ilk öpücükde 5 cc lik dolgu etkisi yapmış. Ulan bu neyin yokluğu? Hiç mi acımadın vicdansız? Kız Nazlı aç ağzını! Aç aç aç... Aç kız!"

 

Birden bağırarak ağzımı açmaya başlayınca ne oluyor diye sıçradım.

 

"Lan bu çocuk aslan burcuydu. Tövbeler olsun cicişlerden Ceyda mı oldun yoksa? Lan ondan mı konuşmuyorsun sen?"

 

Taşan sabrımla suratımı mıncıklayan elini ittirip üç beş tane üstüne vurdum küçük küçük.

 

"Pisliksin sen pislik! Ben azgın yangınlarda can evimden, ciğerimden yanıyorum şu yaptığına bak."

 

Meyrayla beraber Nazenin de kahkaha atmaya başladı. Telefonumun sesini duyunca Meyra pisliğiyle uğraşmayı bırakıp telefona atıldım.

 

Nazlı bir konuda hatan varmış. Lav gibi olan senmişsin. Hem akıyor hem yakıyorsun boncuk!

 

Suratımı anbean kaplayan gülüş ve telefonumu göğsüme bastırarak sarılışım

tabiki bir takım mobeselerden kaçmadı.

 

"Ay tipe bak! Ay şu sırıtışa, şu tipi kayıklığa, şu armutluğa bir bak Nazenin. Ama ses etmiyorum. Çünkü bir Asil beyciğim iki Halil enişteciğim kadar erkeklere tahammül edebilirim. Geri kalan hepsi hödük!"

 

Ben atılıp evimin erkeklerini savunacakken mıyıltı gibi bir ses duyuldu.

 

"Aslında Asaf beyde çok naif biri..."

 

İkimizin de başı elindeki havluya bakarak konuşan Nazenine takıldı. Meyranın sarı, kahve karışımı kaşları ilk saçlarına kadar yukarı kalktı ama bana göz kırpıp susmamı tembihleyince ağzımı açmadım.

 

"Öyle mi diyorsun Nazeninim?"

 

"Öyle valla. Çok kibar bir bey. Ay Meyra elini yakmış, yazık bakmamış birde hiç. Allahım korusun, mikrop falan kapsa ya!"

 

Meyra yerden yavaşca kalkıp avına odaklandı. Bende keyifle ökseye çektiği kuşumu izledim.

 

"Nazenin kuşum, şey bu Asaf bey kimdi? Hatırlayamadım."

 

Nazenin bir bana bir Meyraya baktı.

 

"Ya Halil eniştenin arkadaşı var ya o işte."

 

"Sen nerden tanıyorsun ki Halil enişteciğinin arkadaşını?"

 

"Okula gelmişlerdi işte. Beni yurda bıraktı sağolsun. Nazlı Halille gidince dolmuşla gitmeme gönlü razı gelmedi heralde. Ya bu polis ve askerlerin korumacı tavırları çok hisli değil mi? Allahım hepsini korusun."

 

"Amin amin... Eee sen hemencecik nasıl karar verdin ki kibarlığına?"

 

"Ay Meyra! Çok kibar konuştu benimle diyorum ya. Bu gün bir safsın ki çiçeğim."

 

"Öyleyim balım haklısın. Ne konuştunuz bakalım Asaf Beyle."

 

"Ya Meyra sıcak bir şey tutmuş. Eli nasıl yanmış görmeliydin. Yazık uykusuz muydu acaba? Yorgun falandı kesin. Hiç krem ney de sürmemiş. Bende bir manavda durdurdum işte. Elma kabuğu sardım avcuna. Ağrısını alır, iz kalmaz diye anneannem hep öyle yapardı."

 

Meyra iri iri gözlerini açıp bir bana bir Nazenine baktı.

 

Sonra hırsla üstüme atlayıp sağımı solumu çekiştirmeye, az da yolmaya çalıştı. Tabiki aynı şekilde karşılık verdim.

 

"Ne oldu manyak? Niye kudurdun yine? Ay bırak saçımı. Suratını ısırırım Meyra. Kız bırak!!!"

 

"Seni Allah kahretmesin pis deccal! Kendini yaktın doymadın gözünü bu sübyana mı diktin? Hadi seni bulduğumuzda her şey için geçti, şuncacık yavruyu niye aşk illetine bulaştırıyorsun?"

 

"Ya ne diyorsun ya? Ay bırak, memem acıyor memem!"

 

Zor şer üzerimden attığım sarı çiyanı etkisiz hâle getirmiştim.

 

Bir bana bir Nazenine içli içli bakıyordu. Gören duyan gerçekten kötü bir şey yaptım sanardı.

 

"Bu adam malın iyisinden anlıyorsa Nazenine düşmüştür. Allahım bunlar nasıl acılar? Allahım inşallah kobranın arkadaşı engerek dolanmaz benim çiçeğime. Allahım bu odaya bir aşık yeter, ikincisine benim sinir sistemim hazır değil. Allahımmmmm ebu cehilgillerden Nazlıyı kendi ayağına takılıp burnunun üstüne düşür yarabbim. "

 

Yerde dizlerini döve döve rol kesen manyağa sıfır tepkiyle baktık. Sakinleşene kadar müdehalenin hiç bir faydası olmuyordu çünkü. Bunlar hep tecrübeydi sonuçta.

 

Zaten aklım telefondaydı. Halile suratını sildin mi diye sorsam çok güler miydi bana? Ben o kadarcık yolda bile iki güvenlik görevlisi, üç beş öğrenciye madara olmuştum zaten. Yeşil gözlerini ısırdığım ya arkadaşının yanına öyle bir halde giderse.

 

Meyra yerde dövüne dövüne küfür ederken elim kenardan telefona ulaştı.

 

Halil??

 

Nazlı boncuğum?

 

Hemen de cevap veriyor ya suratını döve döve sevesim geliyor. Hem zaten öpüştük sonuçta. İlişkimiz ilerledi, istediğimi yapabilirim. Yani inşallah öyledir!

 

Halil yüzüne baktın mı hiç? Ben karanlıktı biraz ya. Birde şey olunca. Görememişim de!

 

Ya ben şimdi nasıl suratın rujuma bulanmış. Biz birbirimizi yerken ruj da suratına renk katmış nasıl diyecektim?

Hemen görüldü mesaj ama cevap yazmadı. Ben dudağımı kemire kemire mesajını beklerken alnıma bir şey çarptı.

 

"Lan!!! Ağzına sıçtımın boncuğu, sen ortalığın bi tarafına koyup niye orda sırıtarak kırıştırıyorsun elin kobrasıyla?"

 

"Ya Meyra dur şimdi. Halil, Asafın yanına gidecekti. Yüzüne çeki düzen versin. Önemli bir mevzu bu."

 

Meyra yerden ayaklanıp ellerini beline koydu. Çirkef moduna geçince hiç çekilmiyordu ama ya.

 

"Bana bak Nazenin kuşu, elin oğlanlarının yarasını sarmak sana düşmez. O kalbine, işgüzar vicdanına sahip çık! Ben bir tane daha ortalıkda 'aşığım' diye sümük akıtana tahammül edemem!"

 

"Meyroşum... Ne aşkı ama ya? Eli yanmıştı diye şey yaptım. Hem yazık. Bu bizim insanlık vazifemiz ayrıca. Bizim orda askere, polise hürmeti sevaptan sayarlar."

 

"Bizim burda da kuduran kalplere yol yapmak sayarlar Nazenin hanım. Bu Asaf meselesini kapatıyoruz. Hiç yaşanmamış, elin oğluna hiç iş atmamışın gibi sayıyoruz. Lan Zülüş itten kopuktan korunmanız için bana emanet etti sizi. Ben nasıl zaptedeceğim böyle giderse ikinizi de?"

 

Suçlu çocuklar gibi başımızda nutuk çekişini izledik. Meyra gibi bir arkadaşınız varsa o zıvanadan çıkmış halinde asla bulamazdınız.

 

"Nazenin kuşum hiç bulaşma. Sakinleşene kadar susalım. Sonuçta ite dalaşacağımıza çalıyı dolaşmak en mantıklı hamle oluyor."

 

Yan yan bana bakan kızı hiç umursamadım. Az biraz sakinleşince, açlığında etkisiyle yemekhane katına çıktık. Meyranın söylenmeleriyle dolu bir yemek geçirdik. Telefonda sınıf grubuna bildirimler düşünce elimdeki ayranı bırakıp mesajlara girdim.

 

Ondaki ders sekize alınmıştı. Hoca D7 de bizi derste görmek istediğini ve imzanın da kesinlikle alınacağını müjdeliyordu.

 

"Ne oldu kız? Suratın yerde yine . Halil sen berbat öpüşüyorsun ayrılalım mı dedi yoksa?"

 

"Kes sesini sarı sırtlan. Yarın kahvaltıya gidecektik Halilimle. Hoca dersi erkene çekmiş. Of ya!"

 

"Şu kız Halilim demiyormu, tabağı ağzına sokasım geliyor!"

 

Hiç Meyrayı umursamadan telefona geri döndüm.

 

Halil bizim kahvaltı işi yattı maalesef. Dersim sekize alınmış:(

 

Bi on dakika mesajı görmedi. Sonra çevrimiçi olur olmaz bana yazmaya başladı. Bu devirde son görülmesi kapanmamış erkek vahada su kadar kıymetli a dostlar.

 

O zaman dersin bitince almaya gelsem Nazlı boncuğum? Olmaz mı öyle?"

 

Ay olmaz mı? Olmazmı canımın içi? Tabiki olur. Sen bana zaman ayır bak daha neler neler olur.

 

Ama suratını düzelttin mi demedin, beni derde saldın be Halilim.

 

Şey Halil. Demedin ama yüzünü silmiş miydin?

 

Bir iki dakika ekrana baktım. Hala çevrim içiydi.

 

Evet güzelim, dudaklarının tadına doyarken fark etmemişim. Aklımı almış olman da muhtemel. Işıklarda fark ettim bende. İlk kez bu kadar dikkatsiz olduğum bir ânı bana yaşattın Nazlı. Hiç şaşırtmıyorsun!

 

Hiç bir şey diyemedim. Sen bendeki kıyameti bilmesende olur sevgilim. İlerde dalga geçmen için yeterince malzeme veriyorum zaten ben sana.

 

Bir süre kızlarla, bir süre derslerle uğraşıp uyku için yatağa girdim. Gözümün önüne sürekli dudaklarımın üzerindeki dudakları geliyordu. Kalbim, umarım beni yarı yolda bırakmazsın. Çünkü Halil bizi böyle öpmeye devam ederse ekstra mesai yapacak gibisin...

 

Ertesi gün sekizde derse zor şer yetiştim. Bütün gece öpüşme içerikli düşlerde koşmanın bir takım yan etkileri vardı sonuçta.

 

Öğlen Meyra ve Nazeninin de dersi biteceği için beraber çıkmak için sözleştik. Halil başka mesaj atmamıştı. Ne zaman gelecekti, nereye gidecektik bilmiyordum hiç.

 

Nazeninin dersi bitip yanıma gelince beraber mühendislik fakültesine doğru yürümeye başladık. Arkamızdan bir ses duyunca durakladık.

 

"Nazlı..."

 

Aynı sınıftan Ömerin hızlı adımlarla bize doğru geldiğini görünce durduk.

 

"Kızlar sesleniyorum niye duymuyorsunuz?"

 

"Fark etmedik biz. Kusura bakma. Hayırdır, koşmuşsunda."

 

"Ha evet ya. Hani şiir dinletisi olacaktı ya. İzin çıkmış dekandan, müzik bölümü konser de verecek. Bizim o saatte ders var da hocadan rica ettik ders saatini kaydırması için. Sınıftaki herkes imzayla kabul ederse olur demiş Nihat hoca. Sana imza attırmadık. Hadi imzala da az kulaklarımız şenlensin."

 

"Hadi ya. Çok iyiymiş. Ver imzalayım, derste niye söylemiyorsunuz çocuk? Perşembe öğleden sonra o zaman."

 

"Ben staj sonrası günlerde çok hata veriyorum be nazlı kız."

 

"Nazlı!!!"

 

Uzattığı kağıdı imzalarken ardımdan gür bir ses duydum. Başımı kaldırıp baktığımda Halil Asafla bize doğru geliyordu. Yüzümü büyük bir tebessüm kapladı. Bir günde de özlemezsin be Nazlı!

 

Yanıma gelip şakağımı öperken gözü Ömerdeydi. Halil bana bakarken o yeşillerini sıcacık yapıp, başkalarına nasıl bu kadar buz gibi bakabiliyordu asla anlamayacaktım.

 

"Aradım açmadın sevgilim. "

 

Ben alık alık onun bana sevgilim demesinin şokunu yaşarken o hâlâ dik dik Ömer'e bakıyordu.

 

"Derste... Sessize almıştım da..."

 

Elini omzuma atıp göğsünün altına çekti beni. Benim fizyolojim aşka hiç uygun değil. Kalbim hemen bu kadar hızlı atarsa genç yaşımda başıma olmadık işler getirecektim. Kolunun altından başımı kaldırdığımda sadece çenesini görebildim.

 

Ömere hâlâ böyle bakmaya devam ederse çocuk bağırarak kaçacaktı.

 

"Şey... Sınıf arkadaşım, Ömer. İmza atmam gerekiyordu da oda sağolsun getirmiş."

 

Ömer her zamanki gibi güler yüzüyle elini Halile uzattı.

 

"Halil! Nazlının sevgilisiyim!"

 

Bi'tanem keşke bunu söylerken 'seni öldürürüm piç kurusu' der gibi söylemesen mi? Şu an sevgilim oluşunu ilan etmene odaklanamıyorum da.

 

Ömer daha çok gülümseyip elini uzattı.

 

"Onu anladık canım. Memnun oldum enişte. Demek bizim Nazlı kız sonunda kaptırmış kalbini."

 

"Onun kalbi hep benimdi!"

 

Bir insan hem bu kadar kro hem bu kadar cool olmamalı. O nasıl oluyor denilmesin bende ilk kez karşılaşıyorum. Ve Allah affetsin çok fena düşüyorum.

 

Ömer kahkaha atarak başını salladı.

 

"Perşembe konserde görüşürüz Nazlı kız. Çok memnun oldum enişte. Bende gideyim de kendi sevgilimi bulayım. Benimde var sevgilim de ondan dedim. Sonuçta sevgilisi olan bir insanım "

 

Ömer kahkaha ata ata uzaklaştı yanımızdan. Nazeninde dudaklarını ısıra ısıra gülmesini saklamaya çalışıyordu. Biraz utandım herkesin içinde böyle davranmasından. Gözümü etrafta gezdirirken Asafın gözlerini kısarak Nazenine baktığını fark ettim. Zavallı kuşum bizden gülüşünü saklayacağım diye ayaklarını izliyordu. Hiç bir şeyin farkında bile değildi.

 

Meyraya bu müjdeyi vermek için sabırsızlandım. Dediği yine çıkmış ve birileri siyah saçlı bir fıstığa düşmüştü.

 

Başımın üstünde bir öpücük hissedince kendimi az geriye çekip, yüzünü görmeye çalıştım.

 

Halil hâlâ giden Ömerin arkasından bakıyordu. "Yavşak" diye fısıldayışını duydum.

 

"Kabasın Halil! Çocuk imza atmam için koşturarak gelmiş. Niye öyle sert davranıyorsun ki?"

 

"Ne dedim ki boncuk? Arkadaşınla tanıştım sadece. Kim olduğumu merak eder diye de açıklama yaptım."

 

Ciddi durmaya çalışsam da gülmek için sızlayan dudaklarımı toparlayamadım. Şerefsiz çok yakışıklı, insan ciddiyetini koruyamıyor ki.

 

"İki cümleye ne kadar sevgilim sığabilirse sığdırdın maşallah. "

 

"Aynı performansı senden de bekliyorum boncuk güzelim. Sevgilim, aşkım, bi'tanem falan yakışır yani bana. Halil kim bilsinler olur mu?"

 

Küçük bir tebessümle göz kırpışı çok tatlıydı. Keşke yine öpseydi beni. Ben dün çok anlamadım çünkü. Aklım yerindeyken bir daha öpse tam olayı kavrayabilirdim.

 

"Gidelim mi güzelim?"

 

Tam Meyrayı bekliyoruz diyecekken Nazenine yaklaşan Asafı gördüm.

 

"Nasılsınız Nazenin hanım?"

 

"İyiyim Asaf bey. Eliniz nasıl oldu? İnşallah faydası olmuştur."

 

"Olmaz mı? Oldu... Çok faydası oldu."

 

Kaşlarımı kaldırmış ikisini izlerken Meyranında arkalarından geldiğini gördüm. Halile dönüp Meyrayı söyleyecekken onunda Asafa kaşlarını kaldırarak baktığını gördüm.

 

"Ne oldu Halil?"

 

"Susta... Kurallı cümle kurabiliyormuş!"

 

Sonra ne dediğini fark etmiş olacak ki bana bakıp burnumun ucunu öptü.

 

"Hadi gidelim, sana bir süprizim var."

 

Yüzüme gözlerini dikip milim milim izledi. Halil hep bunu yapardı. Çocukkende bir şeyi çok beğenirse tüm ayrıntılarıyla inceler, her detayını hafızasına kaydederdi. Şimdi ne yaptığını bildiğimden utanmama engel olamıyordum. Yeşil gözleri dudaklarıma daha dikkatli baktıkça yanaklarıma alevler damlıyordu sanki.

 

Meyra yanımıza gelince bana kaşları çatık baktığını gördüm. Sonra da kenarda birbirine yakın duran ama konuşmayan Nazenin ve Asafa gönderdi o bakışları.

 

"Selamünaleyküm gençler!"

 

Nazenin yaramazlık yaparken yakalanmış gibi hemen bir adım yana çekilip Asafla arasına mesafe koydu.

 

Meyra da dik dik Asafa bakıp Nazeninin yanına gitti. Bu kız gerçek bir manyaktı. Kolunu kendinden uzun kızın omzuna atması manyaklığının somut kanıtıydı.

 

"Bu Meyraydı değil mi?"

 

Halilin kulağıma fısıldadığıyla dudağımı ısırıp kahkahamı tuttum.

 

"Evet, Meyra."

 

"Yiğit manyak diyor bunun için."

 

"Tesbit gibi tesbit" diye mırıldandım.

 

"Asafa niye öyle bakıyor?"

 

Halil omzumdaki elini biraz daha beni çekmek için kullanıp iyice sırtımı göğsüne yasladı. Diğer eli de karnıma doğru sarıldığında iyice Halilin oluşturduğu kozanın içine girmiş gibi oldum. Omzumda sarılı olan kolu, önüme düşen saçlarımı diğer omzuma atıp tam şah damarımın üzerine bir öpücük daha bıraktı.

O öpücüğün boğazımda düğümlendiğini hissettiniz mi? Yutamadım sanki...

 

"Naze... Nazenini kıskanıyor arkadaşından..."

 

Zor şer konuşup cümle kurabildim. Çok zor şartlar altında kurulmuş bir cümle anca bu kadar oluyordu işte.

 

Dudağı hâlâ boynumun üzerindeyken gülümsediğini dudaklarının kıpırdanmasından anladım.

 

"Nabzın çok hızlı nazlı bebeğim. Seni heyecanlandırıyor muyum?"

 

"Halil..."

 

Fısıltımı o duydu mu bilmiyorum ama benim görevi bırakan kulaklarım duymadı.

Daha çok sırıttığını hissettim. Boynumun derisini azıcık dişlerinin arasına kıstırıp çekti. İçimi saran elektrik sanki ayak parmaklarımdan sancıyla çıktı.

 

"Heyecanını dudaklarımda hissetmek çok güzel sevgilim."

 

Allahım güç ver çok bayılasım geliyor. Tutamıyorum kendimi bayılasım geliyor!!!

 

"Temas bağımlısı mısın sen Halil?"

 

Kimsenin duymasını istemiyordum sesimizi. Gözünün altından bizi kesen Meyra yeterince bela olacaktı başıma zaten.

 

"Sen bağımlısıyım boncuk sevgilim. İlk andan beri sen bağımlısıyım..."

 

Loading...
0%