@orenda
|
Elimde telefon nasıl bir tepki verecek diye delirirken iki kafa daha girdi ekranın önüne.
"Kız! İlk seferden fazla mı oldu acaba? Adamın dalağı şişmiş olmasın."
Dediği laf ilk güldürecekti ki aklıma gelenlerle yine melankolim tepeme üşüştü.
"Kim bilir kimleri ne hallerde gördü? Buna mı yükselecek?"
Mırıltım ve kelimelerin zihnimde yer ettiği olasılıklar genzimi yaktı. Kafama aldığım darbeyle doğru düzgün acı bile çektirmiyorlardı dinine yandımın odasında!
"Kes! Kendine acıma seansını benim yanımda yapma! Eğer öyle bir şeyler yaptıysa bir hâl çare düşüneceğiz."
"Ne yapabiliriz aptal! Hayır ne yapabiliriz yani?"
Meyra küçümser bakışlarıyla yanıma oturup bacaklarını havalı olduğuna inandığı bir şekilde üst üste attı.
"Sonuçta bu camiada bir çevrem, bir ahbap listem, bir hatır için çiğ tavuk yiyecek birikimim var. Veterinerlikten Yasin kısırlaştırılma sürecinde bize yardım eder boklu boncuğum."
İstesemde ciddiyetimi koruyamadım. Bu aptal yüzünden hepimiz okulu bitirip ruh ve sinir hastalıklarında rezervasyon yaptıracaktık.
"Çarelerin beni korkutmaya başlıyor."
Elimdeki telefon titreyince hemen açtım.
Evet Yiğit değilsin! Peki benden ne istiyorsun?
Çok bir şey değil be aslanım. Kalbini versen razıyım.
Meyranın benimle gurur duyacağı kalitede bir krolukla karşılık vermiştim sonuçta. Madem başladık bir işe sürdürmek gerekiyordu artık. Hem baktım sıvıyorum bir hat kırmak çok da zor bir eylem değildi.
Üstelik şu an onunla mesajlaşıyor olduğum gerçeği hoş görün ama ÇILDIRMAMA NEDEN OLACAK KADAR GÜZELDİ!!!
Ne bu şimdi? Ergen fantezisi mi? Ne olacak böyle? Amaç ne yani?
Beni küçümsediğini hissediyorum bi'tanem. İlerde bunu çocuklarımıza anlatırken çok utanırsın.
Ha evleniyoruz da!
Bizde lay lay lom olmaz aslan parçası. Bi kere aldık seni yüreğimize. Burdan sonra o damatlığı giydirmeden düşmem yakandan!
Şu an keyiften çıldırıyordum. Kıçımda kurt varmış gibi kıpırdanmam tabiki bir takım mavi led ışıklardan kaçmadı.
"Bu sırıtış! Bu dudak ısırma! Bu kurtlu kıvranış!!!! Oldu bu iş Nazo. Bu boklu boncuk bıldırcını ökseye düşürmüş."
Meyra bağıra çağıra dans ederek Nazenini de kendine uyduruyordu.
"Ya ne olur bu gece bari yandakiler duvara vurmasın. Ayrıca Masai Kabilesinin dans gösterisini bırakalım onlar yapsın. Sen çiftleşmek için dişisini etkilemeye çalışan orangutan gibi görünüyorsun."
"Be nankör köpek! Ben sana kaç kere elit elit laf sokma bana diyorum. Hissederek küfür edemiyorum o zaman. Ayrıca boş yapma, eniştem ne demiş onu söyle!"
Dudağımı ısırıp elimdeki telefonu Meyraya uzattım. Mavi gözleri her an ekrana düşebilirdi.
"Hey yavrum hey. Bizde kimlere kimlere akıl veriyoruz. İşte istediğim kamyoncu ruhu. İşte senden beklediğimiz gol hamleleri. Ulan iyiki sana su verirken her seferinde içine tükürmüşüm. Bak nasıl huyumdan kapmışsın."
İğrenç bir gülüşle bakarken ağzım ayrıldı. Nazenin de dehşetle bakıyordu.
"Meyroşum yapmadım de. Lütfen öyle bir şey yapmadım de, çok sağlıksız. Hem bana da su verdin, bana da mı Meyra?"
Bizi sinir etmenin verdiği keyifle ağzı gerçekten kulaklarına kadar ayrılmıştı. Nazenine de bana baktığı gibi pis pis baktı.
"Vicdansız köpek! Hadi bana yapıyorsun şu kıza nasıl kıyıyorsun be?"
"Asıl ona şart. Bu minnoşlukla ne yaparlar biliyormusun benim kuşuma? Doğaya salmadan önce saldırı taktiklerini genlerine işlemeye çalışıyorum. Bunlar hep sizin için kadir kıymet bilmez ekmeksizler."
Yandakilerin pat küt duvara vurmasıyla üçümüzde başımızı çevirdik. Nazenin müdüriyete şikayete inerlermi diye dertlenmeye başlamıştı bile.
"Bu amına kodumun tavukları onda uyuyacak diye biz neyin eziyetini çekiyoruz acaba?"
Meyra duvarı delecek sinirde bakıyordu. Yavaşça ayaklanıp yanına yaklaştım. Onun yüzünden kaç kavganın ortasında kaldığımızı hatırlamıyordum bile.
"Laaannnn!!! Şebnem çirkefi! Bırak onu, akşam beşte yatsan tavuk götü gibi buruşmuş göz altların düzelmez lan! "
Hızla elimi ağzına kapatsam bile bağırtısının yan odaya ulaşmakla kalmadığına emindim. Hışımla açılan kapı, gözlerimi kapatmama ve hırslı bir soluk bırakmama neden oldu.
"Bıktık senden ya! Yeter artık yeter! İnsanlarla yaşıyorsan insan gibi davran."
"Kızım dayak arsızı mısın sen? Daha geçen gün gittin şikayete. Ne dediler sana? Gece on ikiye kadar herkes herkesi hoş görmek zorunda. Biz mecbur muyuz on da uyuyorsun diye tıp oynamaya?"
"Evet mecbursun! Ben on da uyuyorsam o sesini keseceksin! Ben uyanık olsam bile o sesini keseceksin! Saygı duyacaksın?"
"Yok ya! Peki sen sabahın altısında kapıları çarparken, saç kuruturken ve o iğrenç müziklerle dünyamızı karartırken inandığın saygıya dair hangi maddeyi uyguladın?"
Meyracığım! Saygı duyacaksın dedim ama benden aynı karşılığı alacaksın demedim ki."
Bu kızda sevmediğim ilk şey buydu. Şebnemde inanılmaz bir şımarıklık vardı. Dünyanın kendi ekseninde döndüğünü sanıyordu. Normalde Meyranın yükselişlerinin mutlaka önüne geçerken Şebnemle olan hiç bir tartışmasında onu durdurmak gelmiyordu içimden.
Yine de diğer kızlar etkilenmesin diye elimi sırtına koydum. Şebnem bunu görünce yüzünde çok çirkin bir gülümseme oldu.
"Bak sahibinde tuttu tasmandan! Hadi kıstır kuyruğunu ve sus."
Meyranın saldıracağını anlayınca elimle koluna yapıştım.
"Bebeğim hadi uğraşmayalım bununla. Seni hazırlamamız lazım. Saçlarına falan bakım yapalım. Sonuçta Sinan en çok saçlarını sevdiğini söyledi. Yarınki randevuya en güzel halinle katılmalısın."
Odamı paylaştığım ve hayatımın sonuna kadar da yanımda olmalarını istediğim bu iki kızın muhteşem bir özelliği vardı. Ne dersem ayrıntıya girmeden demek istediğimi anlarlar ve uyum sağlarlardı.
"Ne? Hangi Sinan?"
Biraz önce itici çıkan cırtlak sesi kısılmıştı.
"Hangisi olacak canım? Hukukta okuyan var ya. Meyranın peşinde dolaşıyordu ne zamandır. Randevu için ikna etmiş bizim kızı çakal. Ses için üzgünüm Şebnemciğim, şimdi hazırlanması lazım bizimkinin. Biraz gergin mazur gör. Randevu için çok heyecanlı da."
Kocaman gülümseyip göz kırpmayı ihmal etmedim. Yüzünün rengi çekilmişti. Belki kimine göre bu yaptığım insanları zaaflarından vurmak olarak adlandırılabilirdi. Ama beni bilen herkes sevdiğim biri söz konusuysa onun canına okuyacağımı da hemen anlardı.
Mesela haftalardır Sinanın peşinde koşan Şebneme şu an yaptığım gibi.
Gözleri dolu dolu oldu.
"Onunla... Sevgili mi olacaksın?"
Biraz önce üstten bakışlar atan ve aşağılayan o değilmiş gibi Meyraya bakıyordu.
Meyra şeytanı da olayı çözünce imzası gibi olan sırıtışını yüzüne geçirdi.
"Öyle oldu be Şebnemcim. Çocuk kaç haftadır peşimde, kıramadım daha fazla."
"Ama... Ama ben onla..."
Daha fazla konuşmadan odadan geldiğinin aksine sessizce çıktı gitti.
"Meyra pisliği, yarın bir şekilde sevgili olmadığınızı duyur. Sadece tavrı sinirimi bozdu diye öyle yaptım. Daha fazla şerefsizlik yapmak yok, seviyor bu salak o oğlanı."
İtiraz için açılan ağzını avcumla kapattım.
"Beni sana bulaştırma. Hem o artık kapıya dayanmaları bırakır. Sırf inadına Sinanı kafeslersin diye korkar."
"Hiç eğlenceli değilsin boncuk. Bok ye!"
Kıyın kıyın ayaklarını yere çarparak yatağına gitti. Bende henüz örtüsünü bile açmadığım yatağa oturup telefona baktım. Üç yeni mesaj vardı. Heyecan tekrar aynı hızla yüreğimi sıkıştırdı.
Telefon numaramı nerden buldun?
Cevap yok mu?
Beni tanıyor musun?
Onu iplemediğimi düşünmesin diye hemen yazmaya başladım.
Sonuçta sen bir polissin. Numaranı farkında olmadan bana kendin bile vermiş olabilirsin.
Hmmm... Öyle diyorsun . Peki!
O ünlem niye şimdi? Ay bu iş çok zordu. Allahım ben bir harf için bile bu kadar düşünürsem gerçekten üşütürdüm aklımı.
Evet öyle diyorum.
Ve beni de tanıyormuşsun
Buna da evet aslan parçası.
Kamyoncu olma ihtimalin??
Hep heves etmişimdir biliyor musun? Ama maalesef kaderin sillesini farklı yerden yedik😉
Bak kızım anladım ben seni! Eğlence peşindesin ama olmaz!!! Benle oyun olmaz! Hava buz gibi, tepem atık beni kendine bulaştırma!
Ay aşkım kesin görevde. Kim bilir ne dertlerle boğuşuyordu şu saatte? Allahım ben nasıl kıyayım ona şimdi.
Eğlence yok aslan parçası. Üstelik sen nasıl üşüyebilirsin ya?
Niye üşüyemez mişim???
Benim yüreğimi yaktığın günden beri tüm ısını benden karşılaman gerekmiyor muydu senin???
Çevrim içiydi. Ay çığlık atacaktım şimdi. Hadi gördün işte yazsana. Ben "yaz artık Allahın belası" diye çığlık atma raddesine geldim, o hala çevrim içiydi. Ama yazmıyordu. Ara ara yazıyor ikonunu görsem de vazgeçiyordu. Halil beni hep çok iyi delirtmenin yollarını biliyorsun sevgilim. Varlığında da yokluğunda da.
Beş dakika geçince umutsuzlukla bıraktım telefonu elimden. Ama ben bıraktığım an bir bildirim düştü telefona. Kalbimi ağzımdan çıkartacak bir bildirim.
Madem bu oyunu oynamak istiyorsun! Benden günah gitti!!!
|
0% |