Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16.BÖLÜM~ALIŞMAK~

@orenda

Asil alımı, çalımı nasıl bir şey anlamadığı kadının kendi kızını söylenerek götürüşüne şaşırmaktan hiç bir şey diyemedi. Bir süre daha kapıya bakakalmıştı. Tam olarak idrak edemediğini düşündü.

 

Allah aşkına biraz önce tam olarak ne olmuştu öyle?

 

Kadın kızını öpüyor diye söylenmiş bir de üstüne trip atıp, kızını kollarına alıp kendi odasına geçmişti. Derin derin nefes aldı verdi. İçinden yirmiye kadar saydı, yok olmadı. Gerçekten bu nasıl bir şeydi böyle? Kızının odasında ki emzirme koltuğuna geçip oturdu. Boş beşiği izledi bir süre. Üzerinde oturduğu koltuğu ne hayallerle almıştı, bir kere bile anne sütü alamayan kızına.

 

Dişlerini sıktı istemsizce, o kadının "göğüslerim sarkar, ben bunu yapamam" deyişi çınladı kulaklarında. Lanet olasıca kendi kanından olana bile sevgi besleyemeyecek kadar kendine aşıktı.

 

Sonra Züleyha düştü hırsla kapanmış gözlerinin önüne. Nazlı'yla konuşurken birine yaranma korkusu taşımayan cümleleri kabul etmek istemese de hoşuna gitmişti. Kucağına alırken terlemiş sırtını düşünüp, battaniye atmıştı hemen. Halası da Miniş de çok iyi bakıyordu kızına, inkar etse çarpılırdı ama yeterli değildi işte.

 

Biraz önce çok daha iyi fark etti bunu. Nazlı bebeği seviliyordu ama kimse Züleyha'nın yaptığını yapmamıştı. Zarar gördüğünde babasından bile koruyacak biri lazımdı bebeğine. İncindiğini gördüğü an, önüne siper olacak biri...

 

Hiç susmuyordu üstelik. Dudaklarının kıvrılmasını engelleyemedi. Gevezenin tekiydi besbelli. Birde en pejmürde haliyle, boyuna bakmadan dikleniyordu. Gözlerini kapatıp, başını geriye yasladı. Yüzündeki gülümsemenin farkında olsa asla yapmazdı. O iri zümrüt gözlerini aça aça lütfedip birde arada sırada kızını öpme hakkı vermişti hanımefendi. Ne lütuftu ama.

 

Böyle yaparsa Nazlıyı da kendine benzetirdi sonunda. Çenesi durmayan, boyuna bakmayan, laf ebesi bir kızı olur çıkardı.

 

Bu düşünce nedense rahatsız etmedi Asili. Halbuki en büyük korkusu Nazlının annesine benzeyecek olmasıydı. Onun gibi kendine aşık, bencil, vurdumduymaz ve merhametsiz olma ihtimali bile içini titretiyordu korkudan.

 

Daha fazla düşünürse yine eskiye dalacak, toparlanmak için aldığı ilaçların tüm etkisini ortadan kaldıracaktı. Odasına gidip yatağına girdi, sabah Züleyha'nın varlığı ortaya dökülmeden çıkmak istedi konaktan. Dilber hanım azıcık Neslişah'ın çenesini çekecekti artık. Hem Seyhan'da ki restorana uzun zamandır gidip denetlemiyordu, bu işi de aradan çıkarmış olurdu.

 

*********

 

Elim belimde yatağın ortasında oturan çitlenbiğe baktım. Yok valla, ne kadar bakarsam bakayım bunda uyuyacak göz yoktu. Eline de almış tülbentimi , ağzının şörüğünü çala çala iki dişiyle emek emek oyaladığım çiçeğini kemiriyodu.

 

"Kız, nediyon sen öyle? İğne oyası ne zor bişey biliyon mu sen? Kopartırım iki pirincini de dişsiz gedik kalın valla."

 

Yok anam ben bu kızın ipini kip tutmazsam oyuncak edecek beni elinde. Ben burda disiplinli disiplinli bişey anlatıyom, utanmadan ağzını ayırarak gülüyo ya. Hiç kime diyom ben onca lafı belli değil.

 

"Sabah görücüye çıkacam daha ben biliyon mu sen? Gözüm başım şişmiş halde nasıl beğendirecem ben kaynana kısmına kendimi?"

 

Yanlamasına uzandım yanına boncuğun. Elini tutup şip şip öptüm. Babası olacak nemrut o sakalla öpüyosa benim yumuşacık yüzüme sesini çıkarmasın hanım kız. Bak aklıma geldi de geri dikeldim yine.

 

"Kız Nazlı, sen niye yaygarayı basıp ağlamıyon kız seni somurduklarında? Bak bu böyle olmaz boncuk çikolatam. Öyle herkese kendini elletme yok. Sen şimdi pek güzelsin, sağını solunu mıncırmadan bırakmaz eller."

 

Bi an duraksadım. Bahsettiğim adam el sayılmazdı ele?

 

" Tamam el değil baban emme ona da sınır koyacaz emi kızım. Sakalı varsa, tütün ziftlenip geldiyse, üstü başı kir içindeyse basacaz yaygarayı hemi yavrum. Kız ne ediyon ne? Bırak şu yemeniyi, valla ipin arasına takacan oncacık dişi, ara ki bulasın bi daha. Hem bana laf getirme emi kuzum. El kadar bebeye bakamamış dedirtip de adımı beceriksize çıkarma."

 

Ben konuştukça bunun gözü açıldı valla. Uyutmayacam diye onca fiştekledim, gözü korksun istedim de bunda korkacak göz yoktu.

 

"Yarın kaynanam olacak, gözü başı bi tuhaf bunun, yüzünde meymenet yok derse boklu bezin içinde bekletirim Nazlı hanım seni. Aha da Züleyha dediydi dersin."

 

Az oynaya, az konuşa, biraz cilveleşe cilveleşe başı göğsümde uykuya daldı. Kokusu burnuma sızdıkça içim çekildi sanki. Şuncacık bebeler öksüz kalmasa nede güzel olurdu dünya. Şu yaşımda anasızlık bana bile nasıl koyarken bu günahsız ne edecekti?

 

Nazlıyı koklarken aklıma getirmemeye çalıştığım iki yavrum düştü yine hatrıma. Ne ettilerdi acaba?Emin amca hemen gelip almış olsa keşke. Yiğit çok korkmuştur, Halil de mahsun mahsun kapı gözlemiştir kesin. Yüzüme aşağı göz yaşım kaydı. Bu yürek yangınım, hasretliğim beni ne hale koyacaktı? Özlemleri şimdiden kavururuken onlarsız nasıl yaşaycaktım ben?

 

O anda derdimden çekip alan bi el koynuma doğru süzüldü. Nazlının yumak parmakları yakama yapıştı uykusunun arasında. İyice bide sokuldu ya sızıma şifa oldu sanki. Acep beni neyi bilecekti? Bu adam beni karısı etmeyecekse Nazlıma da ana olmayacak mıydım yoksa?

 

Yok orada duracaktı şimdi! Madem gelip benim koynuma koymuşlardı ölsem el olmayı kabul edemezdim ben. Halilimle Yiğitim bile dilleri dolaşır arada anne derken Nazlıya el olmak istemiyodum ben. Bi tutam saçının üstüne dudağımı yasladım.

 

"Seni görseler bi severler ki boncuğum. Ben çok özledim Nazlı. İki yavrumu da çok özledim."

 

Koynumda sıcağı, burnumda kokusuyla daldım bende uykuya...

 

*********

 

"Şunlara bak hele Dilber Hanımım."

 

"Kız abla, essah nolmuş bunlara böyle?"

 

"Sessiz olun azıcık, uyanmasınlar."

 

"Dilber hanımım sen nerden bulup getirdin bu kızı? Daha evvel getireydin nolurdu ya."

 

"Sultan, kızlar bir uyansın tarlalara pamuğa gidersin bu sene."

 

Duyduklarımla gözümü açmadım da az kendime geleyim diye uyuyomuş gibi yaptım. Kollarımın arasındaki minicik sıcaklığın varlığını hatırladığımda kıyın kıyın burnumu boynuna sokup derince bi soluk çektim içime. Öylece de gözümü açmak şart oldu. Miniş, Sultan abla, Dilber hala film seyreder gibi seyrediyolardı valla.

 

Hiç mahrem neymiş bilmezmiş gibi. Sorsak köylü bendim anam ama adabı muaşeret bi ben uyuyodum şu evde.

 

Neyse Züleyha, misafirliğimiz çıkmadı daha. Bu kız da nasıl çirkefmiş dedirtip, dillere düşmüyek kızım.

 

"Hayırlı sabahlar cümleten."

 

Kibar kibar lafı soktum bakam kim anlayacak? Cümleten dedim üstüne basa basa. Cümbür cemaat odamda sabahı niye hayırlıyoz der gibi dedim inşallah anlarlardı.

 

"Hayırlı sabahlar gelin hanım. Sizin oralarda gelin kısmı bu saate kalır mıymış?"

 

Sultan abla anlamıyomuş demek ki. Ziyanı yoktu şimdiki hal. İlerde gönlünü kırmadan, incitmeden öğretirdik nasıl olsa.

 

"Yok abla, ben biraz yorulmuşum da. Bi de Nazlı uyumadıydı beşe kadar. Öyle kalmışım ben."

 

Dilber hala yan yan Sultan ablaya bakıp başını sağa sola salladı da bişey demedi. O demedi ama ben anladım. Sen adam olman demeye getirdi kalkık kaşıyla. Kaç yaşına gelmişin daha nerde ne konuşacağını öğrenemedin der gibi salladı başını valla.

 

"Bakma kızım sen Sultan'a, takılıyor o sana. Nazlı'nın sesini hiç duymamışız biz. Demek sen alıp getirdin de ondan ortalığı ayağa kaldırmadı."

 

Kız bu evde adamı kesseler kimse duymaz ya. Ölüm uykusuna mı yattıydınız da kızın içi katılır gibi tutdurduğu avudu duymadınız?

 

"He hala, uykum hafif benim. Bir iki ıh-mıh etti de merak edip odasına gittim. Altı pislenmiş ona uyandı herhalde. Sonra da uykusu iyice açılmışdı, burada oyalanak diye getirdim."

 

Babası gördü götürdüğümü diyecek gibi oldum hemen dilimi ısırdım. Sultan abla gecenin bi vakti herifnen aynı odada ne ettin der mi derdi. İyiydi hoştu da az densizdi canım.

 

"İyi yapmışsın kızım. Alışın tabi bir birinizin huyuna suyuna."

 

Anam daha gece görür görmez bildim ben. Bu zilli her gece sırtınaca sıvıyo da ondan huyunu suyunu öğren diye alttan alta duyuruyo.

 

Of ama be! Prensesim diyeceğidim prensesim! Allah'ın boklu prensesi. Milletin bahtına nazenin bebe düşer, benimkine fışkılının teki denk geldi.

 

Neyse tövbe Allah'ım tövbe. Ben razıyım boncuk çikolatamdan, boş konuşuyom ben. Sen bu Züleyha kulunun aklına bakma.

 

"Hadi Züleyha, kahvaltıya inelim kızım. Bak buradaki poşetlerde bir kaç parça kıyafet var senin için. Güzelce hazırlan beraber ineceğiz seninle."

 

Benim elbisem vardı diyecek gibi oldum sonra üstümdekilerin eski oluşu düştü aklıma. İçim az burkuldu ama gönül koyamadım. Kadın haklıydı, ev halkına kaç yıllık olduğu belli olmayan, üstüme üç beden büyük, yıkanmaktan rengi solmuş basma elbisemle çıkaramazdı ya. Utana sıkıla elindeki poşeti alıp banyoya yollandım.

 

Poşeti açtığımda içinden çıkan elbiseyi hemen üstüme geçiriverdim. Boyu diz kapağımın bir karış altında, üstünde minik minik çiçekleri olan pek güzel bişeydi. Hiç giymemiştim böylesini. Tarak, diş fırçası falan da dökülünce Dilber halaya bir kere daha imrendim. Amma görmüş geçirmiş kadındı. Yüzümü gözümü yıkayıp, saçımı taradım. Dişimi de fırçalayıp bir oh çektim. Valla kendime gelmiştim ya.

 

 

 

"Rabbim beni bi açlığınan, bi pisliğinen terbiye etme."

 

Elbisenin yaka bağrı biraz açıktı, iman tahtam ortadaydı valla. Utandım ama hoşuma da gidince niye böyleymiş bu demek gelmedi içimden. Rabbim affederdi, merhametliydi yaradanım.

 

Düz taban bir de ayakkabı koymuştu hala. Ayak numaramı hangi ara almıştı anam bunlardan korkulurdu valla. Adamın ağzından altın dişini alırlardı da sen, araya öğün kaçınca anca anlardın. Neyse ki altın dişim yoktu da bi dertten daha kurtuldum. Dışarı çıkınca utancım arttı birden. Üçü de çıplak çıkmışım gibi her yanıma bakıp yüzümü kızartıyolardı.

 

"Bak Dilber hanımım, ben dediydim sana. Üstündeki büyük belli olmuyo hazinesi diye. Süt gibi gerdanı varmış, maşallah çekelim de nazarımız değmesin zilliye."

 

Bu Sultan abladan ben çekecekdim demek ki. Herifler bakmazdı baktığı gibi. Az öte durak kızım Züleyha, bu karı bi kere daha el atmasın olmadık yerlerine.

 

"Ah Sultan ah bir şey diyemiyorum artık sana. Çok yakışmış güzel kızım hadi Züleyha, inelim artık."

 

Tam adım atacaktım onca sese götünü dike dike uyuyan kız düştü hatırıma. Yönüm ona dönünce öylece kalakaldım. Hareketlenmiş bebe bırakılmazdı koruması olmayan yatakta.

 

Ağzımı açıp Nazlı diyecek gibi oldum Dilber halanın mahsun bi gülüşle bana bakışını görüp ağzımda kaldı laf. Bazen öyle bi bakıyodu ki hüngür hüngür ağlayasımı getiriyodu. Bu kadının gözüne kim yerleştirmişti o kederi öyle?

 

"Miniş burada kalacak kızım, aklın kalmasın yavrunda."

 

Sonra da elimi tutup merdivenlere doğru yürüttü beni. Ağır aksak seslerin geldiği odaya doğru yürürken ellerimi buz kesti valla. Aralık kapıyı Dilber hala iyice açıp içeri girmem için elini belime koydu. Masanın ertafında bıdır bıdır konuşanlar bizi fark edip dut yemiş bülbül gibi susup kaldılar. Masanın başında atmışını geçmiş bi adam, biri erkek üç genç vardı. Ama masa da öyle biri daha vardı ki alt dudağımı kıstırdım dişime.

 

Kızım Züleyha, Lalezar'lardan senistediğin kadar kaçıp dur. Onlar şekil değiştirir seni memleketin başka bi ucunda yine bulur...

 

Bu kızı çok seviyorum vallahi🥹

 

Loading...
0%