Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21.BÖLÜM~NİKAH~

@orenda

Karşısına geçtiğimde üstümdeki elbiseye içli içli baktı. Sonra merdiven başındaki Dilber halama dönüp derin bi soluk aldı. O da biliyodu demek ki sandık bekleyen duayı.

 

"Çok yakışmış..."

 

Bi bunu dedi dili ama gözü var ya gözü. Züleyha kip dur anam bu girdap gibi gözler feleğimizi şaşırtır bizim. Nazlıyı sağ koluna aldı, sol eliyle de bana uzanacak gibi oldu da birden atılıp aldım boncuğumu kollarından. Belini sapıtacaktı çocuğun! Suratı asılıp kaşı çatılınca ne oldu diyeceğidim ki yaptığımı anladım. Ondan kaçtım gibi olduydu sanki.

 

Erkek kısmı az salak oluyo. Mala anlatır gibi anlatmak icap ediyo bazı şeyleri.

 

"Nazlı hareketlendi, nerdeyse dokuz aylık olacak. Öyle tek kolunla kıçından tutarsan geri atılır. Allah korusun, belini sapıtırsa ne olur halimiz? Dikkat et emi anam, tutarken bi elin hep belinde olsun."

 

Ben tatlı tatlı anlatayım, kalın kafasına girsin diye dil dökeyim o ne yapsın? Ne yapsın ha!

 

Önce aval aval suratıma baksın, sonra da suratıma suratıma hönkürerek gülsün! Anam adamın huyuna suyuna bişey mi oldu? Nikahta keramet var derlerdi de bizim ki daha kıyılmadan mı gösterdi efsununu.

 

Kaşını çatmaktan tek kaş olmuş herif ağız dolusu gülüyodu ya. Stresten neyim sinirlerine mi şey oldu ki. Bi kere canazenin birinde kadına olmuşudu. Üzüntüden gülmüş de susturmak için iğne yapmıştı hemşire. Ondan mı oldu acaba buna?

 

"Sen, sen nasıl bir şeysin?"

 

Anam ben ne ettim ki şimdi? Herif kafayı yedi, böğürerek gülüyo da sebebi ben mi oldum şimdi? Başını da inanmazmış gibi sağa sola sallıyo deli baş.

 

"Züleyha, sen bana imtihansın! Yemin ederim imtihansın."

 

“Estağfurullah, ben ne ettim ki şimdi?”

 

Asıl sen bana intihansın saf herif! İnsan gibi bişey öğretiyom da bi kulağından giriyo diğerinden çıkıyo. Kucağımdaki kız kıpraşınca böyle durmayı sevmediğini anımsadım da sırtını göğsüme yaslayıp, tek elimle karnına dolandım. Ayakları boşa gelince, sallamayı bek seviyodu. Sonra boşta kalan elime sımsıcak bişey dolandı. İki göğsümün arasında da kıyamet o zaman koptu işte. Parmaklarıma dolanan iri ele sebep birden hıçkırdım.

 

Kör olmayası heyecanım, ne zaman azıtsa hıçkırık edip bela oluyodu başıma. Öyle zaptedemediğim bişey değildi de boş bulundum ondan oldu sanki. Geldiğim günden beri düşmana bakar gibi bakan o değilmiş gibi yine dudağı titredi karşımda. Birde iyice dibime dibime sokuldu.

 

"Heyecanlandın mı sen? Hıçkırık mı tutuyor seni heyecanlanınca?"

 

"Yok ondan değil, ne ondan olsun? Şey oldum ya, korktum kızı düşürecen diye ondan oldu. Hep olur, korkunca yani olur."

 

Gevrek gevrek gülüyo bu karşımda. Bana daha fenalı bişeyler oluyo. Kurban olduğum, Züleyha kulunu şu nursuza rezil mi edecen? Nefesini yüzümde hissedene kadar dibime girdi de puta döndüm sanki. Kıpırdıyamadım ya. Ulu orta yerdeydik, millet bişey ediyoz sanacaktı.

 

"Demek korkunca hıçkırıyorsun Züleyha. Bunu öğrenmem iyi oldu. Korkutmam bende seni, dikkat ederim."

 

Gözü açıkta kalan gerdanıma kaydı. Allah’ım nikah öncesi ölüp gidecem, ardımdan o Sultan karısı koca gördü sevindirik oldu diye laf çıkaracak. Belli belirsiz burnunun ucu boynuma değdi. Of ki of, daha da iflah olmam ben.

 

"Şu nikahı kıyalım Züleyha, sonra da boynundan burnuma dolan gardenya kokunu konuşuruz."

 

Gözüm azıcık etrafta dolaştı. Halamın bakmıyomuş gibi edip gülüşünü saklamasından ziyade Sultan ablanın hiç çekinmeden izleyişi, bide gevrek gevrek gülüşü çok utandırdı beni. Aksi gibi benim de gülesim geliyodu. Köyde nişanlanıp, gizli saklı görüşen, cilveleşen kızlar gibi oldum sanki.

 

Hey gidinin koca Asil beyi hey. Posta koyuyodun yatağıma süs olma diye. Beyde olsan karı kısmının kokusuna tav oluyon işte. Bi de benim gibisi olunca oncacık aklını da boynuma bırakıyon. Tam gerinip sırıtacaktım, zifaf gecesi geldi aklıma.

 

Anam!! Anam, anam, anam!!! Bu herif gece beni götürmek için yol mu yapıyodu yoksa? Koz bu böyle yanaşmazdı essah beni götürmek için halleniyodu ya.

 

Sonrası hayal gibi oldu bitti. Masaya oturtulduğumu, kucağımdan alınmak istenen boncuğa yapışışımı, nikah memuruna evet deyişimi hep sisin ardından izledim. Ayağa kalkıp da elleri yüzümü kavrayınca, birde şap diye alnıma dudağını bastırınca uyandım gündüz düşümden. Nikah memuru cüzdanı elime tutuşturunca Züleyha Çarmıh’ın, Züleyha Sulhan olduğunu o zaman anladım.

 

Vay başıma gelenler! Üç günde kocaya kaçıp, nikahı kıydırıp bir de ana oldum ya ben!

 

Memur gidince Sultan abla bi odaya çekti beni üstümün açık yerlerini örtecek beyaz bi ferace giydirip başıma da iğne oyasından bi namaz örtüsü örttü. Dini nikah kıyılacaktı birazdan. Ağzında duasıyla hiç gevşeklik etmeden beni hocanın beklediği odaya götürdü. Kadının gözünde öyle bi bakış vardı ki duaları bile peşi peşine takıyodu.

 

İçeri geçtiğimde maşallah hepsi benden önce gelip kurulmuştu yerlerine. Bizim oralarda dini nikah kıyılırken bi hoca, iki şahit, gelinle güveyden başkasını sokmazlardı. Haset bulaşacak, nazar edecek gözü uzak tutarlardı nikahtan. Demek ki Adana da cümbür cemaat nikahlanıyoduk.

 

Asil bey geçip oturmuştu yerine, bende sessizce iliştim yer minderinin üstüne. Ellerim dizlerimde, dişlerim titriyodu valla. Hükümet nikahında böyle olmadıydım. Bi kere Hatice aba Allah katında kıyılan nikahta bi arş dolusu melek izler dediydi. Ondan heralde yüreğim hızlı hızlı attı. Rabbim şerden kaçarken girdiğim yolu hayıra çıkar. Sen utandırma ya Rab.

 

İçimden dua sıralarken gözüm halamın kucağında öylece boncuk boncuk bana bakan Nazlıma takıldı. Eli yine ağzında nasıl bakıyodu öyle. Göz göze gelince de hemen iki kolunu havaya kaldırıp açıp kapattı. Gel diyodu boncuğum. Gel al beni...

 

"Daha da toplayacak adamınız kalmadıysa nikah aktine başlıyorum gadasını aldığım."

 

Hocanın sesiyle boncuğumdan çektim gözlerimi.

Hoca efendi sessiz dilime ses oldu valla. Gözü kaynatamdaydı emme kınar gibi üvey kaynanama bakar gibi etti.

 

"Hadi kıy nikahı Süleyman. Yemekler soğuyacak valla."

 

Kaynatam öte dünyaya boğaz derdine düşüp gitmezse aha da tüm Adana suratıma tükürsün.

 

"Mehir ne istiyorsun kocandan kızım?"

 

Hiç o ağzını açmadan ben atladım hemen. Birgül yellozunun "zengin adam tatlı gelince, ana baba dinlemeden geliniyormuş" dediğini unutmadım daha.

 

"On gram altın mehirle nikahını kabul ediyom hocam."

 

Adam bu zenginlikte bunu mu istiyon saf der gibi baktı bana ya istemezdim ben kimsenin malını mülkünü. Onların olsundu dünyalık, bana huzur gerekti. Asil beye de nolduysa şimdi sinirini burnundan soluyodu.

 

"Sen oraya Seyhan’daki restoranı yaz hocam."

 

Diliynen dişi arsında 'on gram diyor birde' diye söylendi.

 

 

 

Malında gözüm yok işte mustur herif. Öpüp başına koyacağına, beni el üstünde tutacağına sohranıyon bide. Şükürsüz nursuz!

 

Sonra dediği yine düştü aklıma.

O ne dedi hocaya öyle? Restoran mı dedi? Bunlarda malın hiç mi hükmü yoktu anam böyle bol kepçe saçıyolardı. Ben aklımda geçenleri hizaya dizmeye çalışırken arkamdan bi inilti geldi. Döndüm bahtımda Neslişah hanımın avucuna kolonya döken Zeynep’i gördüm.

 

"Siz devam edin ağabey, şekeri düştü bir şeyi yok."

 

Giden restoran pek kıymetliydi heralde ki Neslişah hanımın yüreğine iniyodu. Gerek yok, o fazla diyecek gibi olduysam da şu çatal dillinin giden beti benzi yüzü suyu hürmetine açmadım ağzımı. Sonunda hoca nikaha başladı. Mehri müeccel karşılığı Yusuf Salih kızı Züleyha, Hızır oğlu Asil'in karısı oldu. Sonra hep beraber kurulan sofraya geçildi. Hoca ahbapmış ya yemeğe şahitlerle beraber o da katıldı. Dizime oturttuğum Nazlı'nın ağzına çorbaya bandığım ekmeği yedirirken kulağımın dibinde bi nefes hissettim.

 

"Sen yemedin hiç bir şey. Ver Nazlı'yı da çorban soğumasın."

 

Yüzünde var yok arası bi gülüşle yüzümü süzdü bi güzel.

Nikah kıyıldı ya gir dibime dibime. Aman boş koma!

 

Daha yeni evlendik bi de gülerken görsün güzelliğimi diye bende gülümsedim.

 

"Bitti zaten, doydun mu boncuğum? Züleyha'n da yesin mi yemeğini?"

 

Kucağımdan aldığı kızı kendi dizine oturttu. Bir eliyle de belini sardığı gözümden kaçmadı. Aferin nursuza, böyle böyle adam edeceğidim onu.

 

"Züleyha'n değil annesi diyeceksin. Nazlı kızımızın annesi."

 

Gözüme baka baka ettiği lafla yüzümü daha büyük bi gülümseme yayıldı. Anam bi hoşuma gitti ağzından dökülenler. İçimi bi hoş etti ki sormayın gitsin. İlk kez beni böyle bir sayıyodu. Nazlı'nın anası olmaya denk görüyodu. Dişlerimi göstere göstere güldüm.

 

Ödüm kopuyodu Allah biliyo ya Neslişah gibi görür beni, Nazlıyı benden hep sakınır diye. Öyle etmeyecekti. Kızının gönlüne beni de ortakçı görecekti. Belki boncuğu çok sevdiğimi görünce üveysin bile demezdi.

 

"Doğru diyon beyim, öyle derim."

 

Bendeki yüzü boncuğa döndü. Burnunu yanağını küçük küçük öptü. Bak bunu da öğrenmiş, iş vardı bunda çok şükür. Sonra ki dediklerini demiyeydi keyfim pek yerindeydi.

 

"Değil mi Nazlı kızım. Anne yemeğini yesin, küçük kızını uyutsun. Sonra da baba anneyi uyutsun..."

 

Asilciğim hızın bin beşyüz aslanım. İyidir iyi. Ne istediğini bilen erkekler kalmadı piyasada. Dişil enerjilerine tükürdüklerim nazlanma hakkımıza bile çöktüler.

 

Bölüm düşüncelerini bu paragrafın altına alalım💙🥹🫠

 

Loading...
0%