Yeni Üyelik
23.
Bölüm

23.BÖLÜM~ATMACA~

@orenda

 

 

 

Gecenin son bölümü💙

Bir sürü yeni okuyucum var da nasıl utangaçlar, nasıl sessizler. Kızlar valla şurda bir avuç kaldık sahip çıkın bize. Eskiler bilir ne diyorduk okuyup kaçana?

"Erinenin oğlu kızı olmaz" hadi bakalım eller yıldız ve yoruma😘

 

Asil sanki karşısında yetişkin biri varmış gibi konuşan, planlar kuran, o planları sanki biri onaylamış gibi geri cevaplar bulan kızı izlerken gülümsemesini yine tutamadı.

 

Tuhaf biriydi Züleyha. Ama bu tuhaflık asla kötü anlamda değildi.

 

Birde insanda ilginç bir his uyandırıyordu. Sınırlarını zorlamaya sürüklüyordu istemsiz Asili.

 

Mesela şimdi yaklaşsa ona nasıl tepki verirdi acaba? Halası ona uzanmaktan korkma demişti. Biraz sokulsa, az koklasa istemem der miydi?

 

Salıncağa söylenen, Nazlının yatacağı yeri dert eden kadını tekrar süzdü. Ne kadar düşünmek istemese de korktuğu hisler boynuna dolanmış bir urgan gibi sıkıyordu.

 

Böyle güzel olmasa ne olurdu sanki? Bu kadar genç olmasa... Asili kimse yakıştırmazdı yanına. Kulağı duyası mutlaka dillendirirlerdi. Şimdi pek farkında değildi ama aradaki yaş farkı elbet onun da bir zaman sonra gözüne batacaktı.

 

Asilin kışı, Züleyhanın baharıyla yarışamazdı ki. Sonra...

 

Korktuğu o ihtimal de ortadaydı hâlâ. Ya eskisi gibiyse her şey demeden yapamıyordu. Ama etkilenmişti de. Kokusunu ilk aldığı an, tenine değecek kadar yaklaştığında kanının kaynadığını hissetmişti. Buz gibi değildi hisleri. Midesinde bir çalkalanma hissetmemişti. Aksine! Biraz daha müsait bir yer olsa dudaklarını azıcık değdirmeyi bile deneyebilirdi.

 

Derin bir soluk aldı. Biraz sınırları zorlasa... Hem kendini hem Züleyhayı azıcık yoklasa...

 

Zararlı çıkar mıydı? Bunu denemeden bilemeyeceği için cesaretini topladı. İçini gencecik delikanlılar gibi bir heyecan saracaktı neredeyse.

 

Züleyhanın kapıları ona ne kadar açık test etmeden bilemezdi. Eli gömleğinin düğmesine gittiğinde dudağındaki hınzır gülüşü hafifletti.

 

Şimdi küçük bir serçeyi ökseye çekme vaktiydi...

 

***********

 

 

 

Hih diye ardımı döndüm. Bu ne zaman girmişidi de zerre ses duymamıştım ben? Hem o niye gömleğinin düğmelerini çözüp üstüme üstüme geliyodu şimdi?

 

Gözüne başına sahip çık Züleyha! Erkek düşkünü Lalezar gibi bakarsan, herifin döşündeki azıcık kılı yuttururum sana! O erkek, bilmiyon mu sen onların nefsini? Kız hadi erkek görmedin bilmiyon, ağabeyini de mi görmedin? Lalezar bi taraflarını sallaya sallaya yürüyünce bir anda kalkışa geçen yanlarını. O kalkanları indirmek için Lalezar'ın attığı çığlıkları. Halil'imle Yiğidime ananızın dişi ağrıyomuş ondan yıkıyo ortalığı diye attığın yalanlar, tek başına götürecek seni cehenneme.

 

Çek o gözlerini işimiz var daha seninle. Asil beye serçe dediği Züleyha'nın atmaca çıkması şokunu yaşatacağız. Hem bu adam da nasıl sözünün eriymiş öyle? Serçe merçe diyodun, ne dikiyon gözünü bana diye çemkirsem ağzını açaman Asil Bey!

 

Sanki hiç soyunuşu sırtımdan ter akıtmıyomuş gibi şöylecene bi bakıp yönümü küçük valize döndüm. Gözünü sevdimin Adana'sı, bunca sıcağa insanın içindeki yağı eritip akıtırdı. Çatal dil kaynanam götündeki, göbeğindeki kaçak katları nasıl sakındı ola ki?

 

Ayarı iyi tutturmak lazım Züleyha. Ettiği lafı hem yutturmak, hem de gözüne büyü indirecek bişeyler bırakmak lazım. Gömleğinin iliklerini açıp iki yanına saldı. Parmaklarım dokunmak için kaşınmadı desem, yalanım boğazıma dolanırdı.

 

"Bu elbise de halamın işi mi Züleyha?"

 

Laf attığı elbisemi azıcık süzüp iç çektim. Ne güzel şeylerim olmuştu hemenden.

 

"Hmmm... Sağolsun bi düzgün düzdü ki milletin ağzı açık kaldı. Yok alma dedim de hiç dinlemedi ki beni."

 

Bacın kıyıda köşede analığına "niye bu kadar alışveriş yapılıyor" dedi de sümüğünü akıta akıta ağladı demedim. Hemen görüm, kaynana çekiştiriyo dedirtmeye hacet yoktu. Hem ben kocasının eline bakacak kız mıydım? Kendi dilim yeterdi görümce bükmeye.

 

Ben çatık kaşı asabımı bozacak derken kararmış gözleri düğmenin üstündeki açıklığa saplanmıştı. Gecenin adı var Züleyha, zifaf diyolar ya bacım, adam girmiş havasına.

 

"Evde bekar oğlan var dedim mi sana Züleyha?"

 

"Hıı dediydin. Senin de daha bekar olduğun bi zamanda dediydin."

 

Üstüme üstüme abandı mustur. Pısıp geriletecek, heybetiyle aklımı bulandıracak sanki.

 

Hey gidinin Asil beyi, ben hiç haberi bile olmadan o ağabeyimin başına ne çoraplar ördüm bileydin bu havan hop diye sönerdi.

 

İşaret parmağı ilk düğmenin üstüne gelip durunca dayanamadım. Kız valla dayanamadım, can bu be! Gözüne değmesin dediğim gözüm takıldı girdaba işte. İyice dibime girdi, sesini de kıstı. Sanki Nazlım duysa anlayacak.

 

"Ben sözlüydüm o zaman Züleyha. Haneme nasıl düştüğünü anlamadığım bir ateş parçasıyla."

 

Hah düştün mü dilime Asil Bey? Belledecem ben sana serçeyi!

 

"Serçeydim hani, süstüm ben? "

 

Sesimi pusladım sanki alınır gibi. Dudağımı da büktüm azcık ki merhamet damarına kan gitsin. Cilve yapmak lazımdı biraz.

 

"Sen hala serçesin Züleyha. Dalıma konan, bahçeme ses getiren serçesin."

 

Yutkundum da zor gitti tükürüğüm. Eli düğmeden yukarıya ağrı yol almaya başladı. Tut kendini Züleyha, az gösterecez çok elletmicez bacım.

 

Ama elinin sıcağı da harladıkça harladı içimdeki yangını. Bilerek göğsümün oluğuna daha çok bastırdı. Eli yetmezmiş gibi yüzü de boynuma yanaşınca yüreğim ağzımdan fırlayacak sandım.

 

"Parfüm değil bu, çok az. Bak bu kadar yaklaşınca doluyor ciğerlerime. Ama çok naif. Sen naif olamayacak kadar dişisin Züleyha. Bu kokunun kaynağı ne?"

 

Anam! Bu nasıl herifdi böyle?

Bi kere daha dediydi, essah merak ediyodu ya kokumu. Hoşuma gitti niyeyse böyle demesi.

 

"Parfüm, kolanya değil. Babam rahmetli olunca bi baş ağrısı peydah olduydu, uyutmuyodu. Sağolsun Yunus emmim var. İlçeden aktara bi yağ yaptırmış benim için. Gardenya çiçeğini bildin mi? Hah onun özünden. Kulakların ardına sürünce şifa oluyodu. Ağrıma da gelmeyen uykuma da iyi geldi. Sonra sonra geçti o halim ama ben bırakamadım yağı sürmeyi. İlk onun sayesinde babam düşüme girdiydi. Alışkanlık işte. Bide ben bir şeye alışınca hiç vazgeçemiyom ondan."

 

Nazlımdan gizlimiz saklımız var gibi fısıldıyoduk birbirimize. Yüzüme ferah nefesi çarptıkça dişlerim titreyecek gibi oluyodu.

 

"Alışınca, vazgeçmezsin... "

 

Gözümün içine içine baktı. Nasıl desem bi ışık kaydı geçti de yüreğime sızı gibi bi his düşürdü sanki.

 

"Tenine başka bir şey sürme olur mu Züleyha? Bir ben, bir de Nazlı bilsin bahçenin miskini."

 

Konuştukça boynuma değen dudakları aklımı alıyodu Allahım, yardım et kuluna! Ben uzaklaşsa da soluğum düzene girse derken küçük küçük öptü boynumdan kulak dibime kadar. Yutkunuşum bile dudaklarından nasiplendi.

 

Allahtan bu kendine karı istemiyodu bir de!

 

Bu adam ateşti, bu adam beni küle çevirirdi.

 

Dur kurban olayım diye bağırmama aha da şuncacık kalmıştı. Ama bu nursuz beni ayartmayı kafaya koymuştu belli ki. Yüzüme yukarı çıkan küçük öpüşleri tam dudağımın üstünde durdu.

 

Kız! Kız bu ne ediyo? Anam televizyondakiler gibi ağzımı mı yalayacak bu benim?

 

"Kalbinin atışını dudaklarımda hissetmek çok güzelmiş Züleyha. Nazlı'ya alıştığın gibi bana da alışsan olur mu? Çünkü ben kokunu aldım. Uzağında durmak istemiyorum. Beni, bedenimi kabullen bir an önce. Şimdi hazır ben kendimi tutup dilimi boğazına kadar sokmuyorken uzaklaş. Sadece birkaç saniyen var."

 

Dudaklarıma değen dudaklarının fısıltısı büyü gibiydi valla. Ama çok şükür kırağı atlatmış kurtlar, ayazda titremezdi. Tamam titrerdi de kuyruğu yine de dik tutmayı bilirdi.

 

Benden uzaklaşmadan, dudakları hala dudaklarıma pek yakınken konuştum.

 

"Sen Nazlı'ya bakarak ol da babası. Ben bi üstümü soyunayım."

 

İki adım gerisine çekildiğimde yutkunmaya çalışan boynu gözüme takıldı. Hah öyle gözünü belerttire belettire baktırırlar adamı. Yatak süsünü belledecem ben sana! Gün görmemiş, gözü açılmamış safcana, biçare kızı sanki yatağına koşa koşa gelmiş gibi utandırmak neymiş öğretecem ben. Öyle ağzıma ağzıma fısıldıyarak beni kıvama getirecen hemi? Gör sen yatağında bi süslüğü layık gördüğün Züleyha'yı.

 

Bak aklıma geldi yine attı tepemin tası. Ben o uçkurdan kaçıyom diye önüme bakmadım lan, sen neyine güveniyon da herif düşkünüymüşüm gibi konuşuyon?

 

Küçük valizi kapıp banyoya yollandım. Yüreğim kudurmuş gibi atsa da zaptederdim ben onu. Az soluklanıp kendime geleyim diye gözümü dolaştırdım banyoda.

 

Burada pek geniş, pek bi ferahtı anam. Herif zevki-sefasına pek düşkündü, belliydi valla.

 

Ben ne güzel banyonun fayanslarını izleyerek valizi araladım da dünyam başıma yıkıldı. Kız Sultan abla, Neslişah cadısına el atmadan senin ipini çekmeyen Züleyha'yı, beyin yatağına süs etsinler! Anam anam anam, bunlar ne bunlar?

 

Kız bu ip benim götümün neresini örtecek? Allah, ettiğini çek emi Sultan abla! Kocan şu iplere dolasın o koca götünü! Hiç ele yakışır bişey yok ya burda. Memelerime sütyen diye tül koymuşlar. Kız ucu bile örtülmez, ucu!

 

Allah'ım ben o boyu uzun aklı kısa beyi peşimde meletecektim. Kedi gibi dibimde gezdirecektim. Ben bunları giysem herif beni miyavlatırdı ya.

 

"Hah çok şükür kurban olduğum. Az insan içine yaraşır bişey koymuş işgüzar karı. Gerçi bunun da alt eteğini dikmeyi unutmuşlar emme, memeleri koruruz hiç değilse. Kör olmayası, yanımda bebe varken ne edeceğidim de koydun bunları? Kuduruk karı! Sen daha bilmemişin beni. Ama ben belledecem sana Züleyha kim."

 

 

 

Sultan ablaya sohrana sohrana geçirdim üstüme ikili beyaz geceliği. Az öne eğilsem bi taraflarıma, bişey dayamak için emek vermesine gerek kalmazdı içerdekinin. Aynaya şöyle bi bakacak gibi oldum.

 

Oy anam oy kaderin böylemi yazılmış senin Züleyha? Köydeki sapığın uçkurundan kaçarken Adana'nın ateşinde kavrulmuş musturuna çıtır çerez mi olacağıdın sen?

 

Kendimi az gazlayıp, biraz sırt sıvazlayıp kapıyı araladım. Sanki üstümde tartsak on gram gelmeyecek ipekliler yokmuş gibi alımla çalımla içeri girdim. Utandığımı anlarsa kesin susmazdı arsız mustur. Oda üstünü değişmişti. Gerçi üstüne bişey giymemişdi ki değişsin!Anam bu herif pek iriydi pek. Nazlı'yı yatağın ortasına koymuş göbüşünü gıdıklayarak güldürüyodu. Sırtı bana dönük olduğundan daha göremedi beni. Ama ben kafasını bebenin göbüşüne indirip kaldırırken sırtında dalgalananları pek iyicene gördüm. Anam adamın harman gibi kürek kemikleri vardı ya. Bi baştan bi başa gidek desem ortada soluk almak icap ederdi.

 

Ben üstümü giyeyim, araya kumaş sokup mesafe koyayım diye kıçımdan soluk alayım Asil bey, yangınımı gör der gibi bi atlet bile geçirmesin. Dünyalık imtihanıma bakın hele!

 

Kapının sesini duyunca kızın boynuna sokulacak başı bu yana döndü. Üst baştan alta, alttan üste fıldır fıldırdı bunun gözleri. Şu bakışın vergisi olsa devlet bi restoran da kendine alırdı valla. Boş boş durdum duramadım. Az başka yere kaysın aklı da gözünü çeksin diye "güldürüp duyuyon, içi katılacak çocuğun" diye söylendim.

 

Zilli boncuk da sanki anası babasına yem olacağım korkusuna nefes almazmış gibin gülüşüyodu. Yok anam yok, ben ne etsem bu kızın yüreği bana acımayacaktı.

 

Ağır ağır ayağa kalkıp üstüme yürüyünce valla nerdeyim, ne haldeyim demeden kaçacaktım. Allah'tan aklıma evdeki fırsatımı bekleyenler düştü de sağlam durdum durduğum yerde.

 

"Burası sıcak olur, çıkar istersen üzerindeki sabahlığı."

 

Nasıl da karısını düşünür, nasıl da kibarcıktır benim beyim. Al işte beyde olsan, sapık bi Mıstık da olsan erkek erkekti işte. Karı gördü müydü böyle tükürdüğünü yalardı.

 

Gülecek gibi oldum da zor tuttum kendimi. Züleyha, kız daha ilk dakikadan kanırtarak yalattık ya aferin kız bize. Yatak süsü Züleyha dur daha sana sağ elini yalatacak Asil Bey.

 

Anam valla elleri de büyük. Gözü çıkasıca Lalezar!

 

"Yok sağolasın beyim, alışık değilim ya çarpar beni buranın havası."

 

Kaşını çatsa da sanki ben görmedim gözünden kayan şimşeği. Bak bak sırıtmayım diye dudağını da büküyo mustur!

 

İyice dibime dibime gelince göğsünün sıcağı çarptı üstüme valla. Komşular... Koşun yetişin, bu herif alaf almış! Yüzüme doğru eğdi yüzünü.

 

Dik dur Züleyha, pıstı karşımda dedirtme bacım. Karıya bak, emme eli maşalı dedirt. Yürek yemiş belli, azcık ürkmedi dedirt. Sanki ben safdım, heybetiyle korkuyum diye etmiyodu böyle. Boynuma doğru sokuldu.

 

"Sen merak etme Züleyha, alıştırırım ben seni..."

 

Dudaklarını her kıpırdatışında boynuma değiyodu ya içim bi hoş oluyodu valla. Kız Lalezar, bundan mı ağabeyim üstüne gelsin diye tepesinde gezmelerin?

 

"Sıcağa..."

 

Oy başıma gelenler. Yakacam seni diyo bak bi de utanmadan! Hani efendi usluydu bu? Nerde bunun efendi damarları? Son lafı onun da söylemesi hiç içime sinmedi şimdi de.

 

Burnumu diktim havaya. Azıcık da sağ omzumu silktim hemen gözü kaydı omzuma. Her adımımı izleyecek miydi bu böyle? Gerçi şikayet edesim gelmedi, güzel bakıyodu insana. Dudağımı da dalga geçer gibi büzünde başını sol omzuna doğru yatırıp gözümün içine içine baktı. Nerdeyse hadi konuş, bekliyom diyecekti adam.

 

"Bura kadar olmasa da Kütahya'nın da iyi sıcağı vardır beyim. Ben her iklime alışığım, asıl sen kendini kip tut. Sıcağım, soğuğum çarpıp cereyanda kalma. Her yanın tutulur da anlayamazsın!"

 

 

 

 

Hocam şike var hocammmm. Kız güzel bunu kullanıyor. Kan farklı yere rota oluşturdu beyin boş kaldı hocammmmğğğmmmmm

 

Loading...
0%