Yeni Üyelik
24.
Bölüm

24.BÖLÜM~KIVILCIM~

@orenda

 

 

 

Yanından kayıp da sanki yüreğim ağzımdan çıkmayacakmış gibi bi edayla boncuğuma doğru yürüdüm. Gözümün kenarıyla bakınca alt dudağını ısırmış, hırstan mı keyiften mi belli olmayan gülüşünü tutuyodu. Bir de deli baş gibi kafayı sağa sola sallaması yok muydu bi gözüme hoş göründü.

 

"Kızım, boncuk çikolatam oynuyak mı senle az? Hiç bakamadım yavrum bugün sana, kaşınıyo mu yine dişlerin?"

 

İki pirincinin yanına arkadaş çıkacaktı belli ki ağzının suyu durmuyodu. Bir de ne bulsa hırsını alacakmış gibi ağzıyla kanıttırıyodu.

 

Gözüm kızdaydı emme aklım ardımdakindeydi. Gözü çıkmayasıca, nerelerime nasıl bakıyosa ısırıyodu etimi hep nazarları. Ben de sanki hiç umur etmiyomuşum gibi davranacam diye kasım kasım kasıldım. Sabaha et kesiği olmuş bi halde kalkmasaydım bari.

 

Kollarıma aldığım boncuk dünden beri huy ettiğini yine yaptı. Çenemi ağzına alıp kıstırıyodu. Az pirinçleri acıtıyodu emme kızımın canı sağ olsun. Madem böyle rahatlıyodu damağı, az ısırsa ne olacaktı sanki?

 

Emikleyip durunca çıkan ses, gülmemi getirdi.

 

"Kız benim sarı benekli ineğimin buzağısı gibi emip duruyon ya."

 

Kulağımın ardındaki saçlarımı da ıslak avuçlarına dolamış kaçmayım diye pusuda bekliyo zilli.

 

"Kız boncuk çikolata, bi iz et sökerim o pirinçleri."

 

Ben pamuğumla konuşurken ardımda bıraktığım herif burnunu enseme dayayana kadar dibim de olduğunu bilemedim. İçimi yüksekten düşüyomuşum gibi bu bulantı sardı bi anda.

 

"Dikkat et iz olmasın Züleyha."

 

Boyu devrilmiyesi, tabi anladı sesi içimi titretiyo bile isteye dudağı tenime değe değe konuşuyo. Fırsat bulduğu her an da dibimden ayrılma emi kocam? Kaçarım ne ederim, huy işte belli olmaz. Bak buraya da kaça kaça geldim neticede!

 

Bir iki öksürüp, ne tarafıma kaçtığı belli olmayan sesimi aradım.

 

"Çocuk o, dişi kaşınıyo. Ne etsin kuzum, hırsı bi böyle geçiyosa canı sağolsun."

 

Şimdiyece hiç etmediği bişey etti. Pek kısıktı ama duydum. Kahkaha attı ardımdan. Sonra burnunu sağa sola sürte sürte enseme yine dayadı.

 

"Nazlıya bir şey demezler Züleyha."

 

İyice dibime girince put gibi kasılıp kaldım. Kız bu bana bi burnunu dayamayacaktı belli ki.

 

Anam!!!

 

"Kime derlermiş?

 

Burnu saçımı iteyeyip ensemi ortaya çıkarmak ister gibi bi daha sağa sola salındı.

 

" Bütün gece Asil, Züleyha'nın çenesini yalamış, ısırmış derler. Çenesi bu hale geldiyse o süt gibi gerdanı, avuçlardan taşan memeleri ne olmuştur derler. "

 

Ben daha ne diyecek derken elini açık bağrıma sürdü biraz duraklayıp sanki ne diyecem diye bekledi. Benden ses çıkmayınca da sağ mememi kolumun altından geçirdiği avucunun içine kıstırdı ya aha dedim ölüyom.

 

Kız Züleyha nefes al ölüyon anam!

 

"Hiç uzaklaşmıyorsun Züleyha."

 

Gözlerim yerinden fırlayacakmış gibi ayrıldı da zerre susmayan şu dudaklarım kıpırdayamadı ya. Soluğumubile başka yerimden alacak haldeyim adam, ne uzaklaşmaya mecali?

 

"Şimdi çeneni Nazlı'nın ağzından al olur mu Züleyha? Kimin ne dediği umurumda olmaz ama konuşulacaksa kızımın değil benim yaptıklarım konuşulsun."

 

Gevur tohumu çeksene elini. Çek Allah'ın azıcık dinin ,imanın varsa çek, ölecem! Avucunda yoğurduğu göğsüm dile gelecek de 'kurtarın beni bu imansızdan' diyecek haldeydi çek, nefes alamıyom çek elini!

 

Ben soluk soluğa nefeslenirken boştaki eliyle enseme dökülen saçlarımı araladı. Çıplak tenime önce dudaklarını değdirdi sonra dilinin ucuyla ense kökümden boynuma doğru ıslak bi yol çizdi. Kızı önden, babası arkadan kapı kola aldılar beni.

 

"Ne... Ne ediyon? Dur..."

 

Kurban olduğum kucağımdaki bebenin hatırına, dermanı kesilen kollarıma fer ver. Kayıp düşecek yoksa bebem.

 

"Kokun gibi tadında eşsizmiş Züleyha..."

 

"Dur kurban olayım Nazlı va-var..."

 

Bi kez daha derince soludu kokumu. Sonra kulağımın dibine dudaklarını yasladı.

 

"Şşiittt... Korkma... Azıcık kokladım, başka bir şey yapmayacağım. Çok güzel kokuyorsun Züleyha. Banyoya gireceğim, dinlen çok yoruldun bütün gün."

 

Soluk soluğa kalmış halde kendimi toplamaya çalışırken çıktığım banyonun kapısı örtüldü. Ciğerim yanmış gibi huh diye bi soluk koyuverdim.

 

Ben nasıl bi yere düştüm kurban olduğum mevlam? Bu nasıl adam böyle?

 

Sonra çattığım kaşlarımı sabahlığın güpürünü dişleyen kıza çevirdim. Yoldaş dediğim kız ilk sapakta sattı ya beni!

 

"Kız Nazlı! Kız bu başıma gelen ne benim? Bana bak boncuk, bi uyu etlerini bükerim senin! Anana sahip çıkacan, baban olacak çakala yem etmeyecen beni bu gece. Kız ağır usul adam dedik azmış ya bu. Ben bunu bu kuduruklukla durduramam tek başıma. Söz yarın anne-kız şeylerinden tokamızı takıp gezinecez evde senle. Ama gözünü seveyim şimdi hemen uyuyup kalma emi yavrum."

 

Tekrar kapı sesi duyulunca sesimi kıstım. Nazlı'yla konuşuşumu duyup, kızımla arama girmesin diye. Usul adımlarla gelip tam karşıma çöktü oda. Gözü Nazlı'daydı emme arada beni süzüyodu. Sanki anlamıyom!

 

"Kızım... Babacım... Uyuyacak mısın prensesim?"

 

Hııı ne prenses ya. Aşağı oda da bi batman bok temizleyen Züleyha'ya sor o prensesi sen. Hem uyku muyku yok ona! Nöbet tutacak, anasının ırzını koruyacak.

 

Kudurmuş herif seni!

 

"Gözlerin küçülmüş kızım, uyu babacığım. Kaşıyayım mı sırtını? Çok seviyor sırtı kaşınarak uyumayı. Temas bağımlısı gibi, illa bir el istiyor üstünde."

 

Gözünün altında bakıp geri Nazlımın sırtını kaşımaya devam etti. Bana laf soktuğunu anlamadım sanki.

 

"Hmmm... Anladım onu, kime çektiyse artık eli ete değmeden uyuyamıyo."

 

Az bulaşasım geldi ne yalan söyleyim. Ama sanki bunu demiyeydim iyiydi. Şu dilimden çektiğime bi doyamadım şu yaşa kadar. Suratıma suratıma ar damarı çatlamış gibi güldü mikrop. Gözündeki imayı görmeyecek Züleyha mıydım ben?

 

"Öyle, dokunmayı pek seviyor. Gerçi anladığım kadarıyla sen de dokunulmayı seviyorsun. Anne- kız birbirinize benzeyeceksiniz belli ki."

 

Gözümü ayıra ayıra ettiği densiz lakırdıyı bi tarafına sokmaya hazırlanıyodum ki geri vitese taktı lafını.

 

"Yani, Nazlı elini yüzüne sürdükçe çok hoşuna gidiyor gibisin ya onun için dedim."

 

Geç bunları geç Asil bey. Senin koyun güttüğün tarlada benim kaç çobanı lâl bırakmışlığım var. Emme madem seviyon laflarla oynamayı, uyardık bizde. Çok şükür Allah'a su gibi kızdım ben. Her kabın şeklini alırdım. Azcık kızın üzerinden eğilir gibi edip yakamı kıpraştırdım da hemen kaydı gözü döşüme. Az açılırsa gözüm şenlenir diye pusuya durmuşdu çakal.

 

"He beyim pek bi seviyom dokunulmayı... Nazlı'nın elleri tarafından."

 

Sesimi de kısıp az puslandırdım da kahve gözleri kara girdaba döndü. Adamın aklını böyle alırlarda, cebime koyduydum nerde bu diye aratırlar Asil bey. Etli alt dudağını tekrar ısırıp oda azcık yüzüme yanaştı. Gözünden bi ışık kaydı sanki.

 

"Sen... Sen nesin böyle Züleyha?"

 

Dudağımı büzüp, yüzüme de mahçup bi bakış kondurdum hemen.

 

"Neyim ki beyim, bi garip Züleyha'yım işte."

 

Nah bi garipim!

 

Ben aslında içimden dedim ama sesli söylenmişim gibi başını iki yana salladı. İyi, en azından yatak süsü Züleyhanın fiyonku sıkı bağlı onu anlamış demek ki.

 

"Seninle çok işim var benim değil mi Züleyha?"

 

Yine mahsunlaştırdım bakışlarımı. Bile isteye omuz silkip, göz doldurdum.

 

"Yok beyim, ne işin olacak. Dert tasa olmam Allah'a çok şükür. Başını ağrıtmam, canını sıkıp nerden musallat oldu bu dedirtmem. Gözüne çok batıp huzurunu bozmam ben senin.

Nazlı'ya yaraşır ana olurum, gül gibi geçinir gideriz."

 

Gözüme böyle utanmış gibi baktı. İlk kaçırdı bakışlarını, başını eğdi ama sonra yüzünü kaldırıp ta göz bebeğimin içine baktı.

 

"Çok mu üzdüm ben seni Züleyha? İlk geldiğin gün gönlünü çok mu kırdım?"

 

Hiç bişey demedim. Azıcık yine omzumu oynatıp aramızdaki kızın elini öpüp gülmemi tuttum. Naz yapıyom işte mustur, nazımı görsene.

 

Tabi sen başına aldığın derdin daha kocamanlığını bilmiyon Asil bey, derdine yan. Çift nikahı da taktım ki daha elini eteğini kurtaraman benden. Sende bu kız, bende de boncuğa olan düşkünlük oldukça deveyi sana paşa paşa güttürürüm ben.

 

Tüm gün kasılmaktan, hop oturup hop kalkmaktan nasıl uyku bastırdı ki sormayın gitsin. Aynı yatakta mı yatacaktık hemenden biz ? Odaya girer girmez tadıma bakan adamla aynı yatak da ırzımız güvende mi bilemedim ki?

 

"Bu evlilik gerçek Züleyha, aklından çıkarma olur mu?"

 

Niye şimdi durup dururken böyle dedi diyecek oldum gözümün sürekli yatakla koltuk arasında gittiğini o da görmüş belli ki. Yatağın ucunda emanet oturuşum gözüne battı tabi.

 

Ama yazık bu adama da be. Hep dilime laf veriyodu. Al işte bak yine laf sokacam iyi mi oldu böyle?

 

"E geldiğim gün dedin ya bana. Nazlı'ya iyi ana olacam. Yatağına süs aramıyodun sen zaten! Şimdi nasıl olacak ki o dediğin?"

 

Gerisin geri iri bedenini yatağa saldı. Ağzından da bi of çıktı ki elimi ağzına sokmaya çalışan Nazlı bile dönüp baktı.

 

"O lafı eden ağzımı sikeyim ben Züleyha. Oldu mu? Rahatladın mı? Pişman oldum işte öyle dedim diye!"

 

Dudağıma dişimi geçirip yüzümü tutmaya çalıştım. Anam bunun ağzı da bozuk. Küfürbazmış ya bu. Kız Züleyha gülme sakın, etlerini burarım valla. Adamı iki günde dediği lafa pişman ettik bak görüyon mu? Gerçi hoşuma gitmiyor dersem de yalan olurdu. Kötü adam değildi belli ki. Bizim köydeki ipsizlerle kıyaslıyacak olsam gönül ağırlayışıyla hepsinden iyiydi.

 

"Yok... Estağfurullah niye öyle olayım? Sen dedin diye..."

 

Bana da bi haller olmuştu valla. Kız Lalezar, kanın içine akmasın emi. Senin ahın mı tuttu kız? Ondan mı kızışmış kısraklar gibi süzülüyom. Aklımı olmadık şeylere buluyom.

 

Kalkıp ışığı örttü, ben ses etmeyince daha da bulaşmadı bana.

 

Nazlı'yı mümkünü yok o salıncağa yatırmazdım ben. Aslında "Nazlı'ya beşik yok, aşağı odada uyutmaya ineyim" deyip az daha harlıyacaktım ama gece gece kudurtmaya, kudurtup üstüme atlatmaya gerek yoktu. Almıştı o lafını, şimdiki hal yeterdi. Ortamız da Nazlı, bi başta ben, bi başta o uzandık. Gece lambasının ışığından yüzünü çok seçemiyodum. Ama dirseğini kırıp, eline dayadığı başı bize üstten bakıyodu.

 

"Züleyha..."

 

"Hmm..."

 

Işık çok olmasa da gözünün kırpılmadan yüzümde dolaştığını görebiliyodum.

 

"Nasıl böyle olabiliyorsun?"

 

Soruyu anlamayınca başımı dirseğime dayayıp bende kaldırdım kendimi azıcık.

 

"Neyi nasıl beyim? Anlamadım ben."

 

Gözleri usul usul kısılıp kapanan Nazlı'dan mütevellit sesi pek kısık çıkıyodu.

 

"Nazlıya nasıl böyle davranabiliyorsun? Daha kaç gün oldu ki tanışalı?"

 

Adı geçer geçmez uykuya dalmış kızımın yüzüne gülümseyerek baktım.

Oy yüzü ak kızım, ne diyo bu baban senin? Sana bakan başka nasıl davranacaktı ya? İnsanın, içine sokup saklayası geliyodu güzelliğini.

 

"Başka nasıl davranılır bu yavruya babası? Ben küçükken babam ilçeden boncuk gibi çikolata poşeti getirirdi. Aynı onlara benziyo gözleri. Ay gibi pürü pak teni. Hele gülüşü, insanın ömrünü uzatacak cinsten."

 

Ağır ağır salladı başını yine.

 

"Çok seviyorsun kızımı..."

 

Böyle sesi tuhaftı. Nasıl desem, inanmaz gibi değil de inanamıyomuş gibi. Hem şaşkın, hem ılık ılık.

 

"Bahtıma Nazlı'yı yazan rabbime şükürler olsun. Kara kışıma bahar oldu boncuğum."

 

Yutkunuşu sanki gırtlağına takılmış da zor geçer gibiydi. Âdem elması bi yukarı bi aşağı oynadı.

 

Başı yastığa düşünce konuşmayacak ella daha da diye bende yasladım tüy yastığa kafamı. Hani olur ya uykuyla uyanıklık arası bi yerde sallanırsınız beşik gibi. Hah öyle bi anda yüzüme vuran bi nefes hissettim. Birde kulağımı okşayan ses...

 

"Sen neredeydin Züleyha? Biz ne hallere düştük ne ateşlerde yandık. Niye daha evvel bulmadın bizi?"

 

 

 

 

Sizi ekmek arası yapar yerim Nazlıyı da tatlı niyetine götürürüm. Ama zülüş Allah eline düşene fer kuvvet versin aşko hiç insafın yok😂🫠

 

Nasıldı bölüm yavrular????

 

Loading...
0%