Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26.BÖLÜM~SULUSEPKEN~

@orenda

 

 

 

Gözüme giren gün ışıklarına boş bulunup ağız dolusu söveceğidim ki nerde olduğum düştü aklıma.

 

Anam dün evlendim ya ben!

 

Kız gözün çıkmaya Züleyha, şunca sene durup da dank diye üç günlük herife nikah kıydın ya. Gerçi şükürsüz köpekler gibi söylenme, ağzına çarparım Züleyha! Kapı gibi adam bulmuşun, yetmemiş yakasına Nazlı gibi boncuğu da takıp paket edip vermişler ne ettim dede bi belletmiyommu sana?

 

Esnemekten ayrılacak ağzıma elimin tersini yaslayıp soluma doğru döndüm de nasıl sıçradım birden. E bu herif uyumayıp, gözünü dikmiş bize bakıyodu ya. Neye böyle bakıyodu diyecek oldum dibime girmiş, bi elini de döşümden içeri sokmuş uyuyan kızı fark ettim.

 

Allah seni ne etmeye Nazlı. Kız boklu göt! Kız bacaksız kuş o elin mememde ne ediyo kız? Zaten yan döndüm diye iyice aradan fırlayacak hale gelmişler. Çaktırmadan gözetleyenime bakayım dedim de içten içe bi tövbe çektim. Hadi bebe uykuda, farkında olamamış peki ya bu mustur neye böyle seyre dalmış?

 

Eline bi tütün tutuşturayım, manzaraya karşı iyi gider ağam mı diyeyim ne yapayım şimdi ben buna?

 

Bu herif haram ne biliyosa eğer aylardır karısız kalmış adamdı. Bizde köyden çıktık diye hiç bişey bilmiyo değildik ya. O köyün karıları toplanınca duyduğun akıllarla ilim irfan sahibi oluyodu genç kızlar. Sati yenge erkenden ölüp gidince Selami ağabey bi yıl geçmeden evlenmek istediydi. Hepimiz bi kınayacak gibi olduk emme Hatice aba, bekar oğlanı evde tutmak kolayda, evlilik nimetlerini bilenle baş edemez anası demişti. Selami ağabeyden çok anası evlendirip harama düşmeden başını bağlamanın derdindeymiş. Aha burda da kadın milletinin çektiğini gördü gözlerim. Şu lafı kocası ölmüş bi kadın dese kırk kapıda lafı dönerdi nasıl kudurmuş diye. Hatice abam da aynı ben gibi düşünüp, biz etsek şunu köyde bi tas su içirmezler dediydi. Gerçi sonra az gülüşüp, hatun tadına varan daha da eline tamah etmez dedi de hepimizin yüzünü kızarttıydı. Suratımı saklaya saklaya çaylarını önüne koydum da mutfağa kaçıp bi güzel güldüydüm. Edepsizdi hepiside.

 

Şimdi göğsümü kıskaca almış dikizleyen herifle onu anımsadım. Evlilik ne biliyodu bu adam. Yanında da bi içim su Züleyha uzanıyodu. E herif çölde kalmış bedevi gibi suyu izlemesin miydi?

 

Neyse izlesindi, sesini çıkarma Züleyha. Seni izlemezse dalyan gibi herife seyir sunacak çok olur. Zaten beni üzdü diye pişman da oldu. Az burnunu sürtecez kızım, yoksa avladığımız ceylanı kimseye yem edecek değiliz evvel Allah.

 

"Günaydın Asil Bey."

 

Seyir bitti efendi, gel kendine arada çocuk var. Sağlığı yerinde adamın sabah sabah olmadık yerleri karıncalanır. Daha çok bakıp da kızın yanında çadır kurma!

 

Gözümün içine içine bakıp kaşını çattı. Kız ne oldu şimdi? Televizyonu kapattık diye hemen surat mı sallandıracak bu böyle?

 

"Günaydın Züleyha. Ama evlendik biliyorsun değil mi?"

 

Anam ikide bi söylüyo gülmemi getiriyo ya hepten. He anam evlendik, buldumcuk oldu adam. Evlendik evlendik diye geziyo. Kız gülme Züleyha hoppalar gibi. Az usul otur. Ne der hep Hatice aban? Ağır oturanın ağırlığınca altını olur.

 

"Biliyom beyim, imza atarken bi yanda da ben oturuyodum."

 

"O zaman niye hala beyim deyip duruyorsun kadın. Adım yok mu benim?"

 

 

Hıı... Anlaşıldıydı karın ağrısı. Aman ben de ne biliyim, geldim geleli bey dedim diye dilime yapışmış işte. Öyle birden da adını nasıl söyleyim ben? Utanıyom işte, az hâlden anla adam!

 

"Alışmışım ya ondan herhâlde."

 

Kaşını yine çatıp ters ters baktı. Alnı kolay kırışırdı bu gidişle.

 

"O çok bilmiş dilini şimdi de adıma alıştır Züleyha. Yoksa terbiye etmem icap edecek o dilini."

 

Ben ağzımı açıp konuşacak gibi oldum şap diye dudağımın kenarını öpüp kalktı ya adam. Eşekten düşmüşe döndüm bir anda. Kurban olam, yüreğim az oturduğun yerde otur, şimdi canımın derdindeyim bide sen girme araya.

 

Sonra da sessizce kalkıp banyoya yollandı. Kız o nasıl sesti öyle? O nasıl öpüştü? Dut yemiş bülbüle çevirdi ya bizi. Anam karnımın altına sancı girdi de nasıl tatlı bi his bıraktı azemde. Lafı da sokup gitti, altında kaldık.

 

Gözünü açıp, çığlıklı gülüşüyle bana seslenen boncuğa baktım.

 

"Gördün mü kız babanı? Anana ne etti, ne dedi öyle? Herifin altında kalırım da lafının altında kalmam boncuk! Bi şekilde o lafı döndürüp geri vermek lazım. Şimdi kalkta bi götünü başını temizleyek.”

 

Bana doğru döner gibi edip yanıma sokulan kızı elimle yakalayıp kaldıracakken gözlerim iri iri açıldı. Anam essah malamatın tekiydi bu kız.

 

“ Kız bu ne, kız Allah ne etmesin seni? Yanın niye ıslak ki? Südükledin, bezin de gücü yetmedi mi kız? Kalk kalk banyo ettirek Allah'ın südüklü boncuğu seni."

 

Hemen büyük valizi yere yatırıp kapağını açtım. Elime gelen iki parçayı üstüme hemen geçirmem lazımdı. Banyodaki çıkmadan, südüklü yatağı daha da malamat etmeden diz kapağımın altında kalan pilili bi etek bi de aynı renginden olan ipek kolsuz gömleği geçirdim sırtıma.

 

 

 

Bu Dilber hala çok zarif kadındı canım. Nasıl güzel olmuştum, nasıl hanım hanımcık görünüyodum ben böyle? Gelinim diye bile bile açık renk olana el attım hemen. Dilber hala laf edecek kadın değildi emme o kaynanam olacak kadın gözünü çekmezdi üstümden şimdi. Bizim oralarda zifaf sonrası geline beyaz yaşmak yaparlardı. Akça pakça giyineyim de alnımın akını bilsin Neslişah Hanım.

 

Tam penye battaniyeye sardığım kızı aşağıda ki banyoya götürecektim ki anam anam anam!

 

Bu ne? Bu mustur belinde havluyla ne ediyo öyle? Züleyha! Züleyha diyom bakma kız! Bile isteye yapıyo domuz, bakma! Gör adaleli vücudunu da erimiş tereyağına dön diye ediyo bu gevur. Erirsen ekmeğinin üstüne çalıp yer seni Züleyha. Yatağının süsü diyodu Züleyha, çek o kör olmayasıca gözünü adamın tüy başından!

 

Bakmıyacaktım da havludan bile belli oluyodu, nasıl bakmayayım? Lalezarın kırk yılın başı bi doğru konuşacağı tutmuşudu onunda bana giresi vardı. Elindeki baş havlusuyla kurulanarak yanıma doğru geldi.

 

"Ne oldu?"

 

Gözümü çekip, sağda solda oyalayacam diye imanım gevredi.

 

"Şey etmiş, işemiş. Şeye götürecem, battı battaniye. Bez dayanmamış, çok su içiyo ondan herhal. Hava sıcak napsın, susuyo hep. Yatak da gitti. Su dökmek lazım."

 

Gözüm göğsünden aşağı kayıp, küçük siyah tüylerin başladığı yerden geçerek havluda kaybolan su damlasında takıldı kaldı yine, tutamadım ki kendimi.

 

"Nazlı işemiş, bezden sızmış. Üstü kirlenmiş, sende yıkayacaksın. Doğru mu anladım Züleyha? "

 

 

Ağırca başımı sallamayı akıl edebildim çok şükür.

O nasıl Züleyha demek yiğidim? Sen adımı böyle seslenecen, ben iki bacağımın üstünde nerden güç bulup dikilecem?

 

"Hıı... Öyle dedim ya."

 

Yanaşıp südüklü prensesin başını öptü. Sanki gülmek istiyomuş da kendini sıkıyomuş gibiydi yüzü de. Benle eğleşiyodu belli ki. Malamat oldum adama ilk günden.

 

"Bu günlük anneyi sen kaptın Nazlı hanım. Yarın yıkanma sırası babada. Lif sürerken bakalım anneye. Dili kadar eli de güçlü mü? "

 

Nazlıya dediği ama beni yerle bir ettiği lafla soluğum tıkandı kaldı. Ne dedi bu şimdi? Elim ne edecekti? Anam, herif giyin gözünü sevem aklıma bişey oldu. Elimin gücünü ne edecekti bu? Çıplak çıplak üstüme yanaştı zaten! Vay başıma gelen, bu herif benim elime mi verecekti?

 

Soluk soluğa eski odaya attım kendimi. Nazlı'nın banyosunu hazırlarken elime yüzüme bi daha su çarptım.

 

Züleyha...

 

Yandın Züleyha. Bu herif ağabeyin gibi safça değil Züleyha. Biz onu parmağımızda oynatırken oda bizi kucağında oynatacak Züleyha!

 

"Allah da seni ne etsin boncuk! O elin yüzümü tükürükleye tükürükleye şamarlamayı biliyo ele! Ben babanın karşısında mala dönerken bi tane geçiremedin mi zilli? Aha bak gördü benim halimi. Şimdi o mustur baban daha tövbe çabut geçirmez sırtına."

 

Hiç iplemedi beni fittirik boncuk. Suyu sıçrata sıçrata oynadı. Kızlar babaya düşkün olur derlerdi de anam bu kızda bokunu çıkarmıştı be!

 

Nazlı'yı hemen yıkayıp odaya geçtiğimde ne zaman geldiğini duymadığım adam da oradaydı.

 

"Hadi giydirelim, kahvaltıya ayrı inmek yakışı kalmaz."

 

Haklıydı... Evin içinde kaç ev olduğu belli değilken kocamla aramda olanı dışarıya belli etmemek lazımdı. Aşağıya beraber inince seslerde bıçak gibi kesildi. Herkesin gözü üstümüzde bi bana bi Asil b...-alıştır ağzını Züleyha- Asil'e döndü.

 

Sabahlarını hayırlayıp masaya geçtik beraber. Nazlı kızım kucağımda acından ölmüş ya yavrum. Yumurtasını ezdim. Peyniri de tabağa koyup masaya bakınmaya başladım.

 

"Ne arıyorsun?"

 

Asil'in sesiyle gülümseyip cevap verdim.

 

"Minişe Nazlı için ceviz döv havanda dediydim."

 

Asil elindeki çay bardağını bırakıp masanın ortasına doğru uzandı, ceviz kasesini önüme bıraktı.

 

"Bak burada."

 

"Miniş, ablam tahta havanda dövdün ele?"

 

Miniş elindeki tepside son kalanları da masaya yerleştirip bana gülümseyip hemen başını salladı.

 

"He abla, sen dediydin ya."

 

Cevizi peynirin üstüne az döküp karıştırır gibi ederken bi tıslama duydum.

 

"Gelin hanım ilk günden hanımcılık mı ediyorsun? Ne olmuş ceviz robotta kıyılsa? "

 

Hey gidinin Neşlişah hanımı, kendine ettiğine yazık değil mi? İnsan huyunu suyunu bilmediği kısrağın götünün ardında durur mu? Aha bak tepecem şimdi seni, kendine ettiğin reva mı?

 

Yüzüme kocamanından bi gülüş kondurdum.

 

"Aşkolsun kaynanam, sen dururken ne hanımlık edeceğidim ben? Cevizin şifası çelik bıçağa değince uçar gider. Hem öğüne yeni başlamış bebelere peynirle yedirilir ki aklı güçlü olsun.”

 

Kıkırdar gibi edip tatlı tatlı baktım boyası gözünden akmış kaynanama. Biraz da utanmış gibi başımı eğdim ki hakkını veriyim ettiğim lafın.

 

“ Amannn... Kusuruma bakma kaynanam. Üç çocuk doğurmuşun buncacık aklı sen bilmeyecen de daha iki günlük ana ben mi bilecem? Benimki de laf işte."

 

Alın al morun mor oldu mu Neslişah? Üç çocuk büyütmüşün peynirin cevizle şifasını duymamışın. Yüzüne boya çalıp, koluna altın takarak sen anca benim dilimin biçtiği kadar hanım olursun.

 

Sultan ablanın diliyle dişi arasında Asilin yüzü güler korkusuna gelini istemiyo sanki ben bilmiyom dediğini işitmemiş değildim.

 

Öğren Neslişah hanım. El kadar oğlanken canını yaktığın kocamın ahını almaya beni gönderdi rabbim. Ağzında, düşman için akrep besleyen Züleyha'yı iyi öğren.

 

Loading...
0%