Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27.BÖLÜM~İLK KURŞUN~

@orenda

 

 

Masa da bi an ses kesildi. Neslişah hanımın da ağzı balık gibi açılıp örtüldü ya daha bi iştaha geldim. Geldim geleli var mı yok mu belli olmayan kayınım da ilk yüzüme o zaman baktı.

 

Kız anam sen yaşıyo muydun? Ben seni öldüydün de gömmeyi unuttular sanıyodum ya.

 

Küçük görümüm bek tatlıydı Allah'ı var. Ağzını peçeteyle siliyomuş gibi edip gülüşünü sakladın emme benden kaçmaz Zeyno. Neyse sende öğrenecen yengem huyumu suyumu. Az zaman geçsin hele. Ama anasının yan sanayisi o Birgül var ya Birgül fırsat versen anasını geçer.

 

Neslişah dilli düdük ama Birgül sinsi. Her lafın peşine anasına bakıyo aferin bekleyen enikler gibi. Böylesi daha tehlikeli olur derler. Kendi başını taşıyamıyo da illa tasmasını çekecek birini bekliyo. Dikkat edip, saman altından yürütücez o zaman yavrum seninle savaşı.

 

Hem evleniyomuş Allah'ıma bin şükür. Birgül'den çok ben sevinmişimdir bu habere. Üç ay sıkacaz dişimizi Züleyha. Gidici ata, ıslıkla koşmayı öğretip yorulmaya lüzum yok.

 

Ben kızımın karnını doyurmanın derdindeyken anam ne gördüm. Lan herif kaba saba gibi duruyon emme için pamuk mu yoksam senin? Tabağıma börekten, peynirden, domatesten, salatalıktan koyuyo.

 

Bak bak bak Züleyha. Bunlar hep etinin lezzetinin mahareti. Adam vardı tadına, yol yapıyo gönlünü görmek için. Yap aslanım, karının gönlünü hoş tut. Tut ki onunda seni hoş edeceği zamanları olsun.

 

Gülüşümü esirgemeden hizmetimi nasıl güzel görüyo izledim. Sonra aklıma düşen hinlik daha bi büyüttü yüzümdeki gülümsemeyi.

 

Bak şimdi ne edecez Züleyha. Hadi az aklıyla oynayak ki evde yokken aklındakiyle idare etsin. Dibine yanaşıp, etrafı süzdüm. Millet yemeğinin derdindeydi. Kaynatam ise tabağı da yutsam nolur ki diyodu. Boşalmış tabağa niye göz diksin yoksa? Kulağına yakınken fısıldadım.

 

"Bunlar çok Asil. Nasıl yiyecem ben bu kadar öğünü?"

 

Yüzüme baktı da geri döndü. Durdu duramadı bi daha baktı. Kız dudağa bak dudağa. Titreyecek ya, Allah ne etmeye seni Asil. Eli yeni hatun eli görmüş oğlanlar gibi gülüşecek nerdeyse. Adını sesledim ya hoşuna gitti demek ki.

 

"Dünde çok az yedin. İki üç zeytin, azıcık peynirle durdun bütün gün."

 

Oy kocama bakın benim kocama! Yediğim lokmaya kadar süzmüş beni. Gözünü ayıramadıysa demek ki. Nazlı'ma benzeyen boncuk gözünü yerim senin.

 

İyi davranacaktı bu bana. Belli kumaşında yoktu tiyniyetsizlik.

 

"Sağolasın, emme sen de ye. Bütün gün iş koşturacan. Dermandan düşme. Allah korusun ya hasta olursan ne ederim ben?"

 

Yine ışık kayar gibi parladı gözleri. Gülecek gibi olup sakındı yine yüzünü. Hali tavrı pek tuhafıma gitti ama.

 

Haftan dolmadı Züleyha, bu adam ne böyle kemik bekleyen köpekler gibi? Azıcık ilgilendin diye gözünden şimşek çıkmadığı kaldı. İçime niyeyse bı hırs doldu. Masayı tekrar boydan boya süzdüm.

 

Ne ettiniz lan siz bu adama? Ne ettiniz de üç günlük kızın azıcık ilgisiyle gözü parlar oldu? Yaşı da küçük değildi ki görmemiş bilmemiş diyek.

 

"Yerim Züleyha, korkma sen hasta da olmam. Daha bir iyi bakarım kendime."

 

Bir iki peynir çeşidinden tabağıma yerleştirirken fısıldadı bunları da. Bu cilveleşme işi pek güzelmiş ya böyle.

 

"Yenge sen kaç yaşındaydın?"

 

Kaynımın sesiyle azıcık sıçrar gibi oldum. Kocamla fingirdeyecem derken masadakileri unutmuştum.

 

Kaynımın dili de varmış, bide konuşabiliyomuş valla. Geldiğimden beri varlığım ırgalamadığından kesin Birgül gibi bu da abisine layık görmedi beni dediydim.

 

"Yirmi birimi dolduruyom ağabey."

 

Kaşını kaldırıp yüzüme bön bön baktı. Ama yanlış sanmışım sanki ben. Abisine yakıştıramazmış gibi bi eziklemedi beni de şaşırdı dediğime.

 

"Pek gençmişsin..."

 

Noluyo lan burda? Yaşımı sorup gözünü kaçırarak niye bakıyo bu herif benim kocama? Ben beni yakıştıramaz sanacakken başka bi hâl aldı sıfatı. O bakışın maksadını doğru anladıysam acır gibiydi ifadesi. İçimi niyeyse bi hırs doldurdu ama olmadık bişey düşünüp yanlışa meyil etmeyim diye dümdüz tuttum yüzümü.

 

"Sayı mı veriyo adama yaşını ağabey? Ben yaşadığı verir biliyodum."

 

"Öyle tabi, haklısın."

 

Haklısın dedi emme zerre samimiyet yoktu o lafta Kenan efendi. Bak beni kıllandıracak laf etmen! Miniş içime kin düşürdü üç beş anlattığıyla. Beni üstünüze sıçratman. Asil'in çatalı sıkıp başını az eğişini gördüm ya iyice aklıma koydum. Bunların huyu suyu ne, iyi bilmek lazımdı. Minişi odaya çekip ne biliyosa öttürmek farz olmuştu. Bu ev pek de göründüğü gibi değildi anlaşılan.

 

Gerçi o yavrumu da uyarmak icap ediyodu. Pek küçük, pek safçaydı. Hemen bana bile dökülmüştü evin içinde olanları. Sahip çıkıp yol göstermezsek kullananı çok olurdu.

 

Aklıma bunu da yazdım. Minişe kimseye güvenilmeyeceğini, kime sırtını yaslasa ilk bıçağı oradan yiyeceğini bi güzel anlatmak icap ediyodu. Kalbi temiz olana şerriyle leke düşürmek isteyen çok olur bu dinine yandımın dünyasında!

 

En çok beyaza bulaşırlar ki kendilerinden bi farkı kalmasın.

 

Erkekler kalkınca bende kucağımda kızımla ayaklandım. Neslişah gözlerini kısmış yine etimi ısırıyodu. Şu bakışın kömüşü öldürür Naslişah! Nasıl korunacaz biz ana kız senin hasedinden?

 

Aynı Lalezar gibisin ya Neslişah, dine imana gelsen, beş vakite beş vakit namaz eklesen gözümde yoksun artık.

 

Lanet karı...

 

Asil benimde ayaklandığımı görünce bitmemiş tabağıma bakıp geri yüzümü gözledi. Gözünün birini kırpmıştı işaret verir gibi.

 

"Yukarı mı çıkacaksın?"

 

"Yooo..."

 

"Niye kalktın, kahvaltın da bitmemiş?"

 

"E işe gideceksin ya, seni yolculayacaktım. Hayır duası etmeden mi göndereyim işe?"

 

Gözünün altından Dilber halaya bakıp azıcıcık güldü. Millet anlamaz ama benim röntgen cihazı gözlerimden kaçmaz o gülüş Asil Bey. Adamın ciğerini çekerim bakışımla ben. Hoşuna gitti ele peşin sıra dolaşmam? Bak gör, sen insan gibi davranınca nasıl güzel hanım oluyom sana?

 

 

Boncuk çikolata da pek hareketliydi anam bugün. Elimden kayacak da belini sapıtacam diye yüreğim çırpınıyodu. Bel boşluğuma oturtup belini sıkıca kavradım. Kapı ağzına gelince eğilip Nazlının boynunu öptü. Gözünün kenarıyla da beni gözlüyodu.

 

"Bakma öyle, dudaklarımı değdirdim sadece. Sakallarımı batırmadım. Bak böyle..."

 

Ben daha ne ediyo anlamadan gelip alnıma bi tatlı öpücük koydu ki. Bu Nazlı zillisi babası onu somurduğunda ne böyle güldüğünü anladım. İnsanın içi gıdıklanır gibi oluyomuş ya. Öpüp çekilince bişey bekler gibi yüzüme bakındı. Ne istiyon diyecek oldum sonra yüzüne gülümsedim. Hadi Züleyha, adamın aklına bütün gün seni düşünecek bişey koy bacım. Boş boş gönderme. Genç adam sonuçta, cebinde dursun. Lazım olur belki.

 

"Asil..."

 

"Hmm..."

 

Bak nasıl keyfi yerine geldi? Masada düşmüş yüzünü toplamadan gönderir miyim yiğidim ben seni? O gödek kardeşin iki lokmanı kursağında koydu, hiç öyle salar mıyım evden?

 

"Akşam geçe kalmazsın demi?"

 

"Kalmam Züleyha..."

 

"Asil..."

 

"Hmm..."

 

"Akşama canım bişey ister mi? Sevdiğin varsa söylesen de onu pişirsem."

 

Gözümün içine baktı kaldı öylece. Konuşsun diye bekledim ama kitlenmiş gibi göz bebeği bile kıpırdamadı.

 

"Benim istediğim mi?"

 

Ağırca salladım başımı.

 

"Ben pek halama, Sultan ablaya sorup öğrenemedim daha. Ne seversin ne sevmezsin bilmediğimden... Ama öğretirsen hemen öğrenirim. Canının sevdiğini pişireyim."

 

Boğazında bişey varmış gibi yutkundu. Başı döşüme yaslanmış öylece duran boncuğuma baktı, tuhaf bi gülümseme geçti sanki yüzünden. Sonra yine gözüme mıhladı gözünü.

 

"Yorma kendini Züleyha. Nazlı da var zaten, onunla ilgilenirken fazlasıyla yoruluyorsun. Mutfaktakiler yapar, asıl sen canın ne isterse söyle yapsınlar. Zaten yemek seçmem ben. Ne olsa yerim."

 

Peki der gibi başımı eğip, tatlı tatlı baktım bende. Yorulurum diye de derde düşmüş bak görüyon mu hemenden?

 

"Çok yorma kendini emi. Öğlen öğününü güzel ye. Güçten düşersin Allah korusun, Nazlı çok üzülür."

 

Adamın kararmış kışına bahar geldi ya bi anda. Yüzünde ikramlık değil dolu dolu tabakta gülüş verdi bize. Nazlı'yı kattım emme saf değildi ya herif, anlardı iş attığımı. Gözündeki bakışın parıltısıyla da içim ferahladı.

 

"Aklı kalmasın Nazlı'mın bende, daha çok dikkat ederim bundan sonra zümrüt göz. "

 

"Allaha emanet ol, işin rast gitsin."

 

Dönüp gidecek gibi oldu kapı ağzına baktı. Şöyle bi pencereleri süzdü. Sonra şap diye dudağımın kenarını öpüp çıkıp gitti.

 

Anam.... Gözün kör olmaya herif! E ben aklına beni koyup göndereceğidim. Şimdi ne olacak benim aklıma? Gülüşüm büyüdü de büyüdü. Arsız, mustur! Hiç kapı ağzı, bi gören olur da demedi ya.

 

Bi de ne dedi o öyle bana? Zümrüt göz diye mi gönülleyecekti bu beni? Kıkırtım daha bi işvelendi. Boncuk da sanki ona gülmüşüm gibi hemen ortakçım oldu.

 

"Gördün ele babanı boncuk çikolata? Senin gözler boncuk benimkiler zümrüt. Isırma kız! Ne dedi baban? Millet başka başka anlarsa asıl ben ısırırım götünü!"

 

Biraz odada Nazlımla eğleştim de kapı tıkladı. Miniş içeri girip ikimize bakınca küçük gözleri gülüşünden kısılıp kayboldu.

 

"Abla Neslişah hanım, gelinin elinden kahve içmeyezeğiz mi dedi."

 

Duyduğumla toparlanıp, azıcık sıyrılmış eteğimi düzelttim. Nazlı saçımla oynarken yolmuştu yine beni. Orayı da bi hale yola koydum.

 

"İçsin ablam. Gelinin elinden bi acı kahvesini içsin canım kaynanam."

 

Kikir kikir gülüp eliyle ağzını örttü zilli. Bunlara da eğlence olduk ilk günden Züleyha. Adımızı çıkarmazlar inşallah edepsiz diye.

 

 

"Abla kız, kahvaltıda ettiğin var ya... Biz bi güldük ki ona."

 

 

"Ne etmişim kız ben kahvaltıda?"

 

"Bilmezden gelme, Sultan ablam dedi ki bu kız Neslişah'ı parmağında oynatır. Neslişah da üstündeki dansöz urbasını giydikten sonra anlar düştüğü hali."

 

Bodur tavuk Sultan! Demek hemenden başladın dedikodumu etmeye? Miniş gibi benim de kıkırdayasım geldi. Karı en azından hemen anlıyodu kişinin astarını.

 

"Öyle mi dedi senin Sultan ablan?"

 

"He valla öyle dedi. Hepimiz gülüştük mutfakta. Zaten Asil beyimin de yüzünde güller açıyodu ya pek sevdiler bizimkiler seni."

 

"Oy ablası yesin. Bende pek sevdim balım sizi. Şimdi inek aşağı da tükürüğü bol, şekeri az bi kahve kaynatak."

 

Yine kikir kikir güldü. Bi imrenecek gibi oldum haline. Yüzüne gam oturmadığından mı acep böyle ay parçası gibiydi? Maşallah çekelim de nazarımız değmesin Züleyha.

 

Mutfağa indiğimde sağ olsun Sultan abla gözünün radarından bi daha geçirdi beni de günüm şenlendi. Kahveleri kaynatıp yanına da suyuyla lokumunu koyunca büyük salona yollandım. Miniş peşim sıra Nazlı'yı getiriyodu.

 

Süzüle süzüle girdim, kırıtarak önlerine vardım da kahvelerini tuttum hepsine. Dilber hala eline şu tablet dediklerinden almış, gözünde de gözlük tıkır tıkır bişeyler ediyodu. Beni görünce hemen bıraktı ama elindekini.

 

"Gelin Hanım, çağırmasak yüzümüze bakacağın yok. Elinden kahveyi zor içecek olduk ilk günden!"

 

Sanki teessüf eder gibi dudak büküp, başımı yana yatırdım.

 

"Kaynanam, sen beni görmek iste yeter ki. Yamacından ayrılmam ben senin. Nazlımla ilgileniyodum odada. Kuzuma kendi düzenimi kurayım da elim şaşmasın dedim."

 

Gözünü kısa kısa bakıyo ya bi de böyle her an kusacakmış gibi duruyo! Hah insan bişey demese bile ordan ifrit oluyo bu kadına.

 

"Yormayaydın ilk günden kendini, yorgun değilsin herhâlde?"

 

Yüzündeki ima içimi bulandırdı. Vay gevur karı vay. Çirkefliğini ilk günden dökecen heral sen. Dilber hala gözlüğünün üstünden bi bakış baktı ki Neslişah, yüzünü kahve fincanıyla örttü. Hem korkuyon hem niye yılan gibi sokuyon pis karı?

 

Ben hiç ne ima etti anlamamışlağa verip orta sehpasındaki kahveme uzanıp elime aldım. Geri oturacakken az yüzümü buruşturdum. Biraz da bacakları birbirine bastırıp sık Züleyha. Hah şimdi kıçında kurt var gibi bi sağa sola yalpalan. Bu kadar yeter Züleyha bokunu çıkarma. Fazlasında kocamın adını iş bilmeze çıkarın.

 

"Yok kaynanam, yorulmam ben evvel Allah. Sen tasalanma hiç. Her bişeye yetişirim çok şükür."

 

Dilber hala ne ettiğimi gördü, gördü de büküle büküle güldü. O biliyodu ilk günden Asil'in bana elleşmeyeceğini ama bu kahpelere fırsatımı vermem çok şükür. Akılları şimdi benim yatağımdadır analı kızlı laletlerin.

 

"Züleyha abla hangi okulu bitirdin? "

 

Bu kız valla Dilber halama çok benziyo. Kız Zeyno, sen bu karıdan nasıl çıktın anam? Hiç yakışmıyon yanına valla.

 

"Ortaokul mezunuyum ben ablam."

 

"Yaaa..."

 

Gülen yüzüm Birgülün beni ezikleyen ifadesiyle düşecek gibi oldu. İlla küçümseyecen ele? İlla azıcık iyi geçiniriz belki demeden anan nasıl bakıyosa öyle bakacan bana?

 

“Öyle Birgül, pek okuyamadım ben.”

 

"Asil ağabeyim üniversite bitirdi. Arada kültür farkı çokmuş. Anlaşması zor olmasın."

 

"Bilemedim ki Birgül anlaşması zor mu olur diyon sen?"

 

Hadi sazan Birgül düş oltama da anandan sonra bir de senin üstünden geçeyim.

 

"Tabi zor olur, dilin de biraz kaba gibi."

 

"Mektep görmedim de Birgül ne bulsam okuduydum ben şu zamana kadar. Bi yerde elime geçtiydi, bak şimdi sen böyle söyleyince o geldi aklıma."

 

"Neymiş o..."

 

Dümdüz duran yüzüme dişlerimi sergileyen bi gülüş kondurdum. Ne edeyim Birgül senin de nasibine yenge diye ben düşmüşüm. Mecbur katlanacak altına serdiğim çivili mindere!

 

"Gezdim Şam ile Halep. Eyledim ilmi talep. İnsanda yok ise haya ile edep, okusa da merkep okumasa da merkep Birgül. Sen okumuşudun ele Birgül..."

 

Birgül bir süre oturamayacak gibi Züleyha. Hak etti ama balım, ben seni tutuyorum 😂

 

Loading...
0%