@orenda
|
Uzun bir bölüm güzeller. O yüzden bol bol yorum ve güzel yıldızlar hak ediyorum bence💙
Son dedikleriyle soluğum ciğerime yapışıp kaldı. Anam ne diyo bunlar? Ne karısı ne dayağı ne öldürüp saklaması?
Aldığım soluk zehir oldu ciğerime. Mıhlanıp kaldım sanki. Ben ne duydum Allahım? Ben nasıl bi derdin içine düştüm?
Dur Züleyha! Dur gözünü sevem. Şimdi hiç sırası değil. Git yüzüne su çal, kendine gel. Aklını iki eksik eteğe teslim etme bacım. Sakinleş bi önce!
Soluğumu düzene sokmaya çalıştıkça şeytan enseme doğru fısıldadı. Niye eski hanımın adı hiç geçmiyo bu evde Züleyha? Kadın öleli hepi topu yedi ay olmuş. Bebesi iki aylıkken mevta olan kadın nasıl ölmüş niye kimse ağzını açmıyo? Hiç mi Nazlı için resim saklamaz insan? Odayı elden geçirdin bi tane fotoğraf yok.
Daraldıkça vesvesem çoğaldı. Ben sıkıldıkça üstüme karabasanlar çöktü. Kaynatam yasaklamış da niye yasaklamış? Böylesi nasıl iş?
Aklım soru sordukça yüreğim bas bas Asil yapmaz öyle şey diye bağırdı? Yapmaz ele Züleyha?
Güven olur mu ağzına nimet diye ilk çiğ süt giren insana? Şeytanı bile hayrette bırakan insan bu bacım, neyi yapmıyo? Senin ağabeyinin yaptığını düşman yapmazdı, elin adamını nerden biliyon da kefil oluyon?
Zor şer içerde oturanları yolculadım. Ah yüreğim sen nasıl bi ateşe düştün? Ben bu işin aslını astarını nasıl öğrenecem? Karısını öldürmüş diyo kadın, kızının anasına bunu eden sana ne etmez? Sultan abla bilir diyecek olsam niye bana varsa böyle iş anlatsın?
Akşam yemeğini de kaldırınca odama dar düştüm. Ne edecem ben, kime ne diyecem? Nazlım da sanki içimin kasvetini bilmiş gibi nasıl huzursuzdu bütün akşam. Durup durup ağlayası tuttukça elim ayağım şaştı. Zor şer bi ılık suya sokup ince bi zıbın geçirdim üstüne, ışığı da iyice kısıp koynuma aldım. Pek seviyodu döşümde uyumayı. Yakası kapalı pijamanın üç düğmesini araladım ki rahat rahat eli değsin etime.
Gecenin üçü oldu da bir damla uyku uğramadı gözüme. Sonra dedim dur Züleyha!
Sen ne ediyon?
Sen zerre lafına itimat etmediğin karının ağzından çıkanlarla kendine ne ediyon? O karı üvey olmasa da öz olsa bile gönlün sevmezdi zaten. Çünkü biliyon Züleyha! Kötünün bakışını biliyon sen.
O adamı görmedin mi? Baban seni nasıl öper koklarsa oda kızını öyle seviyo. Kendi hırsına yenilse bile Nazlı'ya kıyıp edemez öyle kötülük. Söylenen laftan önce söyleyen adama bakarsın sen, etme! Aslı astarı nedir bilmeden kocanın üstünden çekecen mi elini şimdi? El kadar bebeyken kendi evinde sığıntı etmiş o karı senin kocanı. Miniş bile Asili adam yerine koymadıklarını ağzının içinde geveliyo. Şimdi hakkında iyi mi konuşacaktı sanki? Bu işte bi iş var Züleyha.
Asil ağzını açana kadar milletin lafına gidersen, o nerden geldiği belli olmayan lakırtıların peşine düşen aklı kıt karılar gibi davranırsan yolarım saçlarını! Tependen açarım bi pencere, güneş görsün ışıksız aklın.
İçimde bi karara varınca soluklandım. Dilber hala adaletli kadındı. Yeğeni de olsa katilin birine arka çıkmazdı. Ölmüş yengesinin öcüne ağabeyinin suratına sille çarpan kadın bunu etmezdi. Hem Asil de etmezdi. Çok ketumdu emme kara değildi kalbi.
Gördün on günde. Kaynatan iş bilmez boğazsağın teki, kayının desen sürme eşekler gibi tek başına gidemiyo. Koca evin yükü halanla kocanın üstünde. İstese bin kere bırakıp gider, ne haliniz varsa görün derdi. Yine de elini çekmemiş bu kokuşmuşların üstünden. Kara kalp ettirir mi bunca iyiliği o adama?
Gördün hallerini, adamı aileden bile saymıyolardı. Zeynep hariç birinin ağzından duydun mu adını? Her gün Kenan ne sever, Hızır ne yer derdine düşen Neslişah bi kere de Asil'e şundan pişsin dedi mi? Demedi!
Gideli bi hafta oldu ne ettiler, halleri iyimi, başları dertte mi diyen olmadı.
Aklını başına al, bulduğun yuvana sahip çık. Asil sana kendi ayaklarıyla gelip derdini anlatana kadar da adamı uylama. Bak yine diyom Züleyha, bu işte bi iş var! Ana olacam, yuva olacam diye bol keseden konuşuyodun. İlk duyduğuna yuvanı mı dağıtacan?
Kendi içimde kıyameti kopardım da sonunda dindi marazım. İçimin sesi susmadı ama beni de düştüğüm dertten çekip aldı. Hatice abam beni olmayacak yere emanet etmezdi bi kere. Varsa da böyle bişey dibi başkaydı besbelli. En çok aklınla övünürsün sen Züleyha, salak salak hareket etme. Beni de dinden imandan çıkarma!
Sonra çok şükür az ferahladım da uykuya daldım. Sabah olunca kahvaltıya inmek için odadan çıktım. Yavru boncuğum geceki gibi değildi çok şükür. Ay parçası yüzü gülüyodu. Bide bu ara harfleri heceleyip -ababababab demiyo muydu alıp ısırasım geliyodu şörüklü ağzını. Sofraya geçmeden evin telefonu çaldı. Sultan abla bana seslenene kadar bakmadıydım. Asil bey deyince aldım elinden ahizeyi.
"Züleyha..."
"Hmm..."
"Nasılsınız?"
"İyiyiz çok şükür, sen nasılsın?"
"İzin işleri bitti akşama evde oluruz inşallah."
"Çok şükür, sağ salim gelin."
Durdu… Kapatacak sandım ilk ama yine adımı fısıldar gibi seslendi.
"Züleyha..."
"Hmmm..."
"Dün kadınlar toplanmış evde."
"Öyle oldu, gelin görmeye gelmişler. "
"Canını sıkacak bir şey oldu mu Züleyha?"
"Yok, ne olacağıdı ki?"
Yine konuşmadı bi zaman. O böyle edince içim üşüdü yazın sıcağında.
"Yok bir şey de sorayım dedim. Ankara'dan bir şey ister misin?"
"Canının sağlığını isterim sadece... Asil, Nazlı çok özledi seni. Tez vakit gelin inşallah."
Durgun sesi işte tam o anda canlandı. Telefonu açtığımdan beri sesi pek puslu, çok sıkkındı. Şimdi can geldi sanki.
"Gelirim tabi Züleyha. Nazlı özlemiş madem, hemen gelirim ben. "
Telefonu kapayınca dudaklarım titredi. Olur olmadık yere adama tavır almadım ya iyi ettim iyi. Bilmeden yanlışa düşersem hiç toparlayamazdım derme çatma yuvamı. Hem bak o da biliyo, kadınların toplanmışlığını. Sorarken sesi nasıl korkak çıktı. Duydun sende. Belli bi laf dolaşıyo ortada da doğrusu mu dolaşıyo önce öğrenmek gerek.
Kız hatırla... Nazifeyi hatırla! Kızcağız midesini bozup pınar başında kusa kusa işi bitmişti de biz eve yol alana kadar kızın adı üç aylık gebeye çıkmıştı. Hangi laf olduğu gibi giderdi öte tarafa?
İçime içime konuşmayı kesip masaya geçtim.Sofrada halamla, Asil'siz de hiç oturasım yoktu emme zıkkım olsun gelinsen mecburdun işte. Kahvaltı biter bitmez ayaklandım ama.
Asil gelecek diye mutfağı ayağa kaldırdım. Dilber halamla, Asil ne seviyosa o pişecekti bugün. Neslişah hanım gelip de ona sorulmadan akşam yemeğinin adını koydum diye sokrandı da bi sorun bakalım ben götüme taktım mı onu?
Asil yüksük çorbasını seviyomuş, kibbe ve su böreğine de pek düşkünmüş. Tatlı pek sevmezmiş ama karakuş olunca sofrada yok demezmiş. Sağ olsun Sultan abla dedi. Neyi seviyosa da elimle aş ettim. Fırsatımız olmamıştı ki elimle besleyeyim kocamı.
Akşam üstü bahçe tarafı hareketlenince Nazlı'yı giydirmeyi de bitirdim. Allah'ım ya rabbim nasıl güzeldi benim bebeğim. Hemen felak nas okudum da nazarımdan korudum. Sonuçta en çok yavrularına anaların gözü değermiş.

Bende kızıma özendim de onun üstündeki renklerden bi üst baş geçirdim sırtıma. Beyaz kolları kısa gömleğim, diz kapağımın az altında pembe pilili eteğimle takım gibi olduk boncuğumla. Nasıl imreniyodum bir örnek giyinen ana kızlara. Keşke halam bi alışverişe daha çıkarsa da iki üç bişey alsaydı kızımla bana.

Şu topuklu ayakkabı işi biraz canımı sıkıyodu emme pek de güzel yakışıyodu. Hem adamın yanında tıfıl tavuk gibi kalmamak lazımdı. Baksana Birgül'le Zeynep’e, hiç saçları başları yapılı olmadan çıkıyolar mıydı odalarından? Bakımlı olmak lazımdı. Buralar bizim köye benzemiyodu valla. Asil de boylu poslu adamın teki, yanına yaraşmak lazım. Zaten okumamışlığımı yüzleyip durdular bi de şeklim, şemalim dillerine dolanmasın!
Kapı ağzına geldiğim de çalan tokmak sesiyle Minişe elimle dur dedim. Evin gelini açsın kapıyı kocasına. Kapı aralanıp da kaynatam, kayınım, halam en geriden de kocam girdi. Emme yüzü yüz değildi. Nasıl asık, nasıl sıkıntılıydı bu böyle? Ne olmuştu ki buna? O kadar hazırlanmışız etmişiz gözünün altıyla bakıp bıraktı sadece. Az süzeydin bari Asil, boşa mı gitti benim o kadar süsüm şimdi?
Nasıl canım sıkıldı nasıl! Millet içeri geçerken Dilber halaya döndüm yüzümü. İlk Nazlı'nın sonrada benim yüzüme bi öpücük kondurdu.
"Özlemişim kızım sizi."
"Ah halam, bir de bana sor."
Gülüp, boncuğun üstünden tek koluyla sardı boynumu. Mis gibi kokuyodu bu kadın. Şöyle alsa beni, bi koynunda uyutsa tüm derdim tasam kesilecekti sanki. O ardını dönüp gidince hala kapı ağzında duran adama baktım. Nasıl güzel yanaşıyodu bu ilk gün, niye böyle etti ki şimdi bu bana?
"Hoş geldin."
Gözü sürekli gözümden kaçmasa derdi ne anlayacaktım. Sonra ortalığın kalabalığına göz atıp bende geriye çekildim az.
Dur hele bi, odaya geçek biz onu konuştururuz Züleyha.
Akşam yemeğini yedik de büyük salona çekildik çok şükür. Birazdan herkes çekilirdi odasına. Asil'in hali hal değildi. Ona bakmadığımda sürekli gözü üstümdeydi. Ne zaman yüzümü çevirsem hemen kaçıyodu girdabına takılıp kaldığım gözleri. Bi utangaçlık, mahcubiyet mi desem dert binmişlik mi desem çözemedim ruhundan geçeni. İşin kötüsü halam da aynı hâl vardı. Gözündeki tedirginliği görmemek için kör olmak lazımdı.
Kahve ne içecekleri zaman Nazlı bezini batırmışıdı. Alıp odada değiştirirken yine Neslişah'ın sesini duydum.
"Bilmiyorum Birgül, duydu bizi diyorum işte. Ama kız hiç kimseye bir şey sormamış. Ben anlamadım ki aklının dibinde ne var bunun? Saçma sapan konuşma Birgül, ne olduysa onu söyledim tabi ki! Selin mi Senem mi herneyse o kız kendi anlatmadı mı Asilin Esmaya yaptıklarını. Ben mi uydurdum onca lafı? Kız dövüyordu Esmayı diye yanımızda ağladı! Ört pas ettiğini de duyurdum kulağına. Esma'ya neler yapmış, çocuk için kızı zorlamış hepsini Senem anlattı, sen de dinledin. Aslında kaza yapmasının sebebi olduğunu da diyecektim de gitti hemen. Bekleyelim bakalım. Gerçekten bir şey bilmiyor mu bu Allahın köylüsü yoksa haberi var da para tatlı mı geliyor göreceğiz!"
Dişim yanağımı kese kese kızıyla konuşmalarını dinledim.
Lan ağzına sıçtığımın yosması, sen benim bebemin yanında ağzımı bozdurdun ya ben sana gösterecem ananın hörekesini! Gizli gizli arka odalardan beni mi oynatacan sen kuş kadar aklınla?
Gerçi yalan dedik demedi karı! Sanki olanı duyurduğunu anlatıyodu kızına. Bi de şahit diye başka birinin adını söyleyip durdu. Allahım ne edecem ben?
Yoksa yine dinlediğimi bile bile mi böyle konuştu? Önceki laf gibi bunu da iyice huylanayım diye kulağıma duyurdu belki.
Züleyha şimdi sen bi karar verecen bacım. Nikahında olduğun adama ,halana, Hatice abana mı güvenecen yoksa duyduğun lafla adım atıp başka bi yola mı girecen?
Kaynar kazanlarda yandım da rabbime sığınıp Asil'e güvenmeyi seçtim. Ne yalan söyleyim yeni kavuştuğum yuvamı elimin tersiyle itmek gelmiyodu içimden. Nazlı vardı bi kere. Onu nasıl bırakacaktım ben? Halil’le, Yiğit’siz kaldıktan sonra Nazlısızlık öldürürdü beni. Hem...
Hem Asil kötü değildi ki. Olmasın Allahım ne olur? Benim mecalim kalmadı başka bi kötünün elinde can çekişmeye, o da şer çıkmasın!
Daha fazla düşünüp durmayı bıraktım. Temizlenip odadan çıktık boncukla. Hiç bişey yokmuş gibi yine girdik salona. Asili gözlemekten şaşı oldum iki saat. Kalksana herif, daha ne oturuyon? Gözüne gözüne bakıyom işte!
Çok şükür kaynatam kalktı da biz de ayaklanabildik. Odaya geçsek bile taştan ses var adamdan yoktu. Sağımı solumu elleyen, laf ebeliği yapan Asil'e ne olmuştu böyle?
Elimdeki işleri bitirene kadar daha mühlet verdim. Gözleri kapanan yavrumu uyutup, babasını uyutmamak lazımdı ama.
Çok şükür akıllı kızım da beş dakikada dalmıştı rüyasına. Balkon tarafından gelen tütün kokusuyla oraya geçtim.
"Asil..."
Yüzüme baktı da geri döndü yüzünü. İçime öküz oturmuştu. Ben ne güzel yuvam oldu diye sevinirken bu adam böyle niye ediyodu şimdi bana? Boğuluyomuş gibi bi nefes çekti içine.
"Duydun değil mi Züleyha?"
Biliyodu. Onun hakkında ne kpnuşuluyosa bildiğimi biliyodu...
"Neyi?"
Sesi bi içime oturdu ki gidip sırtını sıvazlayasım geldi. O düşük omuzlar hiç yakışmıyodu boyuna, posuna.
"Duydun... Duyururlar çünkü. Mutlaka söylerler, çekmezler üstümden ellerini. Az mutlu olacak gibi olurum hemen göz dikerler."
"Asil, gel balkonda konuşmayalım. Hadi içeri gir."
Kafasını salladı ama böyle canından geçmiş gibi bir bezmişlik vardı halinde. Kafasında kurmuş, asılacaksa asmış, kesilecekse kesmişti besbelli.
"Neyi duydum Asil konuş bi benle."
İlk o zaman başını kaldırdı yerden. Geldi geleli ilk o zaman taa gözümün içine baktı.
"Tüm Adana beni niye zalim biliyor, hiç mi sormayacaksın Züleyha? O kadınlar boşuna gelmemiştir. Neslişah bilerek çağırmıştır eve. İlla biri bir şey desin de aklına girsin diye bile isteye biz gider gitmez misafir ağırlayası tutmuştur."
Bu peşin hükmü canımı sıktı az da tepemin tasını attırdı. Neslişahı biliyon ama beni daha bilememişin mustur!
"Önce bi orda dur Asil efendi! Ben kimin nesi olduğunu bilmediğim karılardan duyduğuma itibar edecek kadın mıyım?"
"Niye sormuyorsun o zaman?"
Çocuk gibi geldi sesi. Hadi suç işledim, ver cezamı da bitsin bu çile der gibiydi.
"Sen istediğin de anlat diye. Belli bi iş var. Yalan demeyecem duydum olmaz olasıcalardan bişeyler. Emme ben iki lafa yuvamın içine nifak sokmam Asil! Ne olduğu belli o kadının. Şer yüzünden akıyo, iyilik etmeye duyurmadı bana bunları. "
"Züleyha..."
Şimdi de öyle bi seslendi ki adımı boyu, posu diye övdüğüm adam karşımda küçük bi oğlan çocuğuna döndü sanki. Neydi bu adamın boynunu karşımda böyle büken dert? Merhamet arayan gözleri Halil’in yeşilleri gibi göründü gözüme. Yiğit’in masumiyeti çöktü sanki üstüne.
"Şimdi de demek istemezsen deme Asil. İçin anlatmak istemedikçe sakın ha zorunluluktan bana bişey deme. Ben sabrederim vallahi de hiç darlamam. Beklerim güvenip derdini açmanı."
"Gitmeyeceksin... Beni dinlemeden, duyduklarında korkup gitmeyeceksin..."
Hayret vardı sesinde. İnanamaz gibi, ama bir yandan da geldiğinden beri üzerindeki ölü toprağı da kalkmıştı. Essah onu hiç dinlemeden bırakıp gidecem sanmıştı bu adam.
"Ne gidecekmişim? Kızımı, kocamı koyup gidecek Züleyha mıyım ben?"
Gözünde bi bakış vardı ki içimi yaktı koca herif. Çocuk gibi bi sevinç peydah oldu suratında. Daha ne oluyo ne ediyon demeden atılıp o koca elleriyle yakaladı yüzümü. Ağzı ağzımın üstüne örtüldü de ölüyom sandım.
Komşular... Kız yetişin yanıyom...
Sıcacık dudakları, yapıştığı dudaklarımı nasıl hırsla öpüyodu öyle? Böylesini Bihter’le Behlül de görmedim anam ben. Ağzımı örseleyen ağzı az geri çekildi.
"Züleyha, aç dudaklarını. İzin ver hadi."
Aklım gitti herif, dediğini bile anlamıyom ki ben! Neremi açacağımı şaşırdım. Yanıyom! Sen aç nere açılacaksa.
"Gitmeyeceksin, bırakmayacaksın bizi."
Sesi titriyodu. Islak dudakları her lafta ıslattığı dudaklarıma çarpıyodu. İçime içime ılık bi his yayıldı. Kasıklarım nasıl sancılandı birden. Tüm tüylerim ayağa nasıl dikildi anlamadım bile? Bu ne menem bi histi böyle?
"Gitmek yok Asil."
Lafım bitmeden tekrar dudaklarımı kavradı. Sanki kaçmaya meyilim varmış gibi elleri mengeneye almışdı yüzümü. Öptükçe hırslanıyo daha da çok kavrıyodu ağzı ağzımı. Ben böyle bişey ne duydum ne bildim.
Kız Lalezar, sen bundan demek öyle mart kedisi gibi geziyodun Hamza’nın tepesinde.
"Bırakma bizi."
Dudakları anlık ayrılsa, bir iki kelime fısıldayıp daha vahşileşiyodu sanki. Dilini çeneme, oradan boynuma doğru sürterek gezdirince bi ah çıktı ağzımdan.
"Ağzını arala Züleyha, dilini ver bana."
Akıl kalmadı bizde Züleyha. Şu saatten sonra herif seni sağ korsa sabaha düşünürsün ne ettiğini. Meczup sayılırsın sen artık. E meczuba da ettiği sorulmaz ki aç ağzını kocan öyle diyo.
Aralanan dudaklarımdan içeri dili kıvrılarak girdi. Dilimi yakalayıp emmeye başlayınca feleğim şaştı valla. Yüzümdeki eli de sürtünerek aşağılara doğru yürüdükçe kasıklarım patlayacak gibi sızladı. Eteğin ucunu yakalayan eli çıplak etime değdi de ben daha hiç bişey görmemişim öğrendim. Büyük elleri kalçama doğru yürüdü. Dudakları ise soluk soluğa dudaklarımın üstünde dinleniyodu.
"Gelene kadar aklım çıktı. Gidersin, duyduklarından korkarsın da kokunsuz bırakırsın bizi diye. Az zaman ver bana Züleyha. Her şeyi anlatacağım, az zaman ver. Duydukların gibi değil. Yemin ederim yapmadım öyle şeyler."
"Sen ne vakit istersen, o zaman dinlerim seni. Ah..."
Eli kalçamı sızlatacak kadar sıkınca feryadım yine ağzında kaldı. Dudaklarım örselendikçe kanım kaynadı. Acı adamın hoşuna gider mi? Hoşuma gitti bana böyle dokunuşu.
"Seni düşlemeden duramıyorum Züleyha."
Diğer eli de insafı bırakıp göğsümün üstüne geldi kondu. Yumuşak yumuşak mememde dolanan eli bi anda kavrayınca dolgunluğunu benim iniltim yine kayıp çıktı ağımdan.
"Asil... Acıdı..."
"Dayanmadım... O günden beri her gece rüyamdasın Züleyha. Çırılçıplak altımda, üstümdesin. Memelerinin tadını düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum."
"Asil..."
"Söyle güzelim. Adım ağzına nasıl yakışıyor Züleyha. Dudakların ağzıma, memelerin ellerime nasıl yakışıyor. Çıldırıyorum sana."
"Naz... Nazlı içerde."
"Uyuyor… Babası annesinin tadına bakacak sadece. Uyusun."
"Duyarsa..."
"İnlemelerini ağzımla kapatacağım. İzin ver bana."
Neyin iznini istiyodu bu adam? Konuşurken bile elleri her yerimde dolaşıyodu zaten. Ben daha neye demeden belimden yakaladı üstümdeki gömleği. Bi anda kollarımı havalandırıp çekip çıkardı. Hırsla kollarımdan sıyırdığı kısa kolluyu odanın bi köşesine fırlattı.
Ah Züleyha ah... Ateşinde kavuracak bu adam bizi. Tek damla nefes için kıvrandıracak belli oldu.
"Uçları da dudakların kadar pembe mi güzelim?"
Ettiği lafla soluğum boğazımda düğümlendi, ulaşamadı ciğerlerime. Ölüyom, yetişin...
Dur etme diyemeden sutyenin kopçasını açtı hemencecik. Askılar omuzlarımdan kayınca gözleri kapkaraydı. İnsanı korkutacak kadar kara hem de . Gözü kör olmayasıca öyle bakılır mı insana? Elim kıvrım kıvrım kıvrandı sanki açıkta kalan göğüslerimi kapatmak için.
"Çok... Çok güzeller. Ağzıma alacağım, korkma. Tadına bakacağım sadece."
O kulağıma fısıldadı, benim kasıklarım alev aldı. Ömrümde hiç bilmezdim böyle bi hissin varlığını.
"Asil..."
"Rahatlatacağım bebeğim, sızlıyor değil mi?"
Edep kalmamış edep. Ağzı her açılışında cehennemden ateş atıyo bacaklarımın arasına.
Göğüs oluğumu boydan boya yalayan dili, sonrada nefesini üfleyen dudaklarıyla olanca tüyüm ayağa dikildi.
"Çok hassaslar, uçları dikleşti hemen."
"Asil... Konuşma böyle, ayıp..."
Onu susturma maksatlı açılan ağzım adını ben fark edemeden bağırır gibi sesledi. Ayıp dediğimyerde dudağımı ısırıp geriye doğru çekiltirdi.
"Şşşşş... Sessiz ol, kızımız uyanmasın. Henüz babası annesine doyamadı. Henüz ayıp bir şey yapmadık ki Züleyha."
"Ayaklarım tutmuyo sanki."
Lafım biter bitmez eteği kalçamın üstünde toplayıp iki bacağımı da kavradı. Beline doladığı bacaklarımla yüzüne daha da yaklaşmışdım şimdi. Anam ölüyom anam. Bu nasıl bişeyimiş böyle?
Üstüme yüklenince tam bacaklarımın arasındaki sertlikle tükürüğüm boğazımda kaldı. Lalet olsun Lalezar. Dilin bükülsün emi kancık karı! Ömrü hayatında bi kere doğru laf ettin onda da ikiye ayrılacağım ya.
"Asil... Asil bu..."
"Hissediyorsun değil mi? Sıcaklığını, senin için atan nabzını. Bir haftadır seni düşünerek elime boşalıyorum Züleyha. Sıcaklığını hissetmek için canını bile verecek neredeyse."
O konuştu ben utandım her lafında. Zerre çekinmeden ettiği kelamlar okşayarak geçti etimin üstünden. Dilber hala, ağır efendi dediğin oğlunun ağzı ne laflar ediyo duyuyon mu? Ama bi kere yaktı içimdeki ateşi. Daha da iflah olmak biz Züleyha. Boylu, poslu koca bulmuşun, sür sefasını. Uydum aklıma. Şu zamana kadar ne dediyse ettiğim aklım, elbet bunun da bi çaresini bulurdu.
Ellerim üzerindeki gömlek iliklerine gitti. Titremekten zıkkım olası açamıyodum ki. Ben aceleyle üstünü çıkarmaya çalışırken yine kendini bana sürttü. İçim bi hoş oldu içim. Başım geriye düşüp ah diye inleyince durur mu azıtmış herif? Durmadı... Daha bi hissedeyim diye eteği iyice yukarı sıyırdı. İncecik çamaşır ne koruyacaktı beni?
Sürtündükçe ıslandı mahremim. Ben ıslandıkça o hırslandı.
"Sıcacıksın, için de bu kadar kor Sıcacıksın, için de bu kadar kor mudur ki? Of... Züleyha aç şu siktiğimin düğmelerini. Tenini hissetmem lazım!"
Hırlayan, kudurmuş sesi anam benim niye böyle hoşuma gidiyodu ki şimdi? Zor şer gömleğini sıyırıp attım da vücudunu yasladı çıplak tenime. Keyifle gırtlağımdan geçip, Asilin kulağına ulaşan inlememi durduramadım.
Bu işin sonu nereye gidiyo Züleyha? Hiç yok da demedin, çıktın adamın kucağına bi güzel.
"Asil, ah..."
"Adımı bağıra bağıra içine gireceğim Züleyha. Yok! Senin benden çıkışın yok artık. Bugün bırakmadın sen bizi. Bir daha kimse alamaz seni benden."
Kemer tokası canımı acıttığından sızlandım. Az buruşan yüzüme bakıp geriye çekilir gibi oldu.
"Acıyor mu?"
"Kemer, batıyo..."
Bir anda beni kucağından indirince nevrim döndü. Kız yer kayıyo ya ayağımın altından. Elini kemerine atınca Allah diye bağıracaktım da dilimi ısırdım. İri iri açılmış gözlerime eğleşir gibi gülümseyerek baktı.
"Sadece rahatlayacağız. Suların erkekliğime akacak. İçine böyle, seni duvara yaslayarak, yeterince ilgilenmeden girmeyeceğim Züleyha."
Kuduruk Züleyha! Neye başını sallıyon öyle sen adama? Ne dedi duyuyon mu üşütük Züleyha? Adam ejderhasını ininden çıkarıyo kız kendine gelsene! Kör olası, bakma bakma. Sonra gördüğün rüyana girer de uçuk çıkarın.
Aklım bakma dedi de gözlerim dinlemedi ki hiç. Herif karşımda açmış pantolonun önünü, kızılay çadırı gibi kurulmuş çadırı. Ben nasıl bakmayım şimdi?
Eli yine belime gelip eteğin üstünden aşağı doğru kayınca benim kafa da geriye yaslanıp, nerden olduğunu bilmediği bi şekilde medet dilendi. Etek avucunda toplanıp belime doğru çıktı. Yine kalçalarımı önce bi elleyip, kalitesini kontrol etti mendebur herif. Sonra ayırdığı bacaklarımı geri beline sardı. Ben daha ne ediyon diyemeden güzelim çamaşır yanlardan yırtıldı ya.
"Asil ne ettin?"
"Söz daha güzellerini alacağım. Her rengini, istediğin hepsini alacağım güzel karım."
"Asil..."
Bi sıcaklık sürtününce bittim ben. Midemden aşağı doğru lav gibi bi sıcaklık aktı sanki yüksekten düşüyomuşum gibi sıkı sıkı yapıştım Asile. Lalezar haklıymışın anam sen. Bunun derdiyle boşuna yanmıyomuşun.
"Offf... Islaksın, çok ıslaksın Züleyha."
"Ben... Ah..."
"Bütün gecelerim de inlemelerini dinleyeceğim ben. İçinde nefeslenmeden uykuya dalan Asil'i tüm Adana siksin."
Kıkırtımı zapt edemedim. Minik minik ısırıklar bıraktı gülüyom diye. Onun da yüzü gülüyodu ama. Bacaklarımın arasına sürtünen uzvunu hissettikçe kurumuş boğazımı ıslatacak azıcık su aradı dilim.
"Asil bu... Bu olmaz ki. Çok büyük olmaz ki."
"Oldururuz Züleyha... Öyle güzel oldururuz ki, ah... Ayır biraz daha bacaklarını."
"Ölüyom anam..."
"Şşşşşttt... Ölmek yok. Her gece kollarımda yeniden doğduğunu izleyeceğim ben."
Sürtündükçe çıkan seslerden deli gibi utanıyodum ben. Herif de utanma namına hiç bişey yoktu ya. Kasıklarım patlayacaktı, yeminle şimdi patlayıp ortalığa saçılacaktı valla. İçimde nerden geldiğini bilmediğim bu his hem ürkütüyo hem de peşine takmış nefsimi, sürüklüyodu.
"Asil... Bişey oluyo. Ah... Ben..."
"Tutuyorum seni Züleyha, hadi gel bana."
Ben derdimi anlasın diye iki kelam daha edecekken dünyam nasıl alt üst oldu anlamadım bile. Titremekten her bir kasım sızladı durdu. Ne etti bu adam bana ki kulaklarım uğuldadı? Dişlerim titredi de bacaklarımın arasından bir avuç lav aktı sanki.
Benim başım omzuna düşüp de takatsiz kalınca daha bi hızlı abandı üstüme. Hırıltısı artmış, kulağımı yalayan dili daha bi hırçınlaşmıştı. Sonrada bacağıma aşağı sıcacık bişey aktı. Ağzından çıkan inleme sesiyle yüzümü boynuna daha güçlü gömdüm. Bi süre biz sadece nefeslendik. Ne o konuşa bildi ne de ben ağzımı açacak derman bulabildim. Sonunda yine Asil toparlaya bildi soluğunu.
"Sen... Sen benim mucizemsin. Nazlıyla bana verilmiş ödülsün Züleyha."
Başımı zar zor omzundan kaldırıp yüzüne baktım. Işıl ışıldı gözleri. Bi saniye durmadan yüzümde ki her zerreyi hazineye bakar gibi izliyodu. Hiç kimse bana böyle bakmadıydı. Hiç kimse bu kadar güzel izlemediydi yüzümü.
"Yarın... Yarın bir çanta hazırla Züleyha. Geç kalınmış bir balayımız var.”
Ver nefesleri verrrrrrrrr. Haklısın Neslişahcığım sessiz olandan korkacaksın. Vicdanı da yok bu adamın kızcağızı duvardan duvara çarptı. Şiddete hayır diyoruz dimi kızlar😂😂😂
|
0% |