Yeni Üyelik
30.
Bölüm

30.BÖLÜM~KORUYUCU~

@orenda

 

 

 

 

 

 

Dediği lafla yavaşça kucağından kaydırıp, yere basmama yardım etti. Kapkaraydı gözleri. Yutkunmanın dışında hiç bişey edemedim.

 

Anam biz ne ettik? Allah belanı vermeye Züleyha! Sen de az kuduruk çıkmadın ya. Herifin kucağında inim inim inledin. Birde karı etmezse etmesin diyodun yelloz! Herif az daha yoklamasa sağını solunu alaf alıp konağı yakacağımışın!

 

Yüzümde cehennem ateşi vardı sanki. Gözüne bakmaya mecal kalmadı hiç bi zerremde.

 

He anam he. Utanıyomuş gibi kaçır gözünü. Adam görüp duymadı sanki yılan gibi kıvrılışlarını. Ama nasıl güzel etti dimi kız zilli Züleyha? Sen dur dur herifin hasını bul. Lan, Lalezar arayıp da hava atamıyom ya yanıyo içim yanıyo.

 

Gerçi yanan yerlerimin yerini de iyi öğretti Asil Efendi.

 

Elinden kayıp banyoya kaçıp banyoya saklandım da ben burda ne kadar kalacam ki? Kocam yanan yerlerim soğumuş mu diye bi daha kontrol eder mi ki? Kendi düşündüğüme kendim güldüm.

 

Allah’ım aklıma mukayyet ol. Valla sapıttım. Benim yolum yol değilmiş anam. Bişey bahane olup evlenmeseymişim o yol beni yollu edeceğimiş vallahi de billahi de.

 

Kendimi eze eze sonunda banyodan çıkınca Asil'in yatağa sere serpe uzandığını gördüm. Hoşaf oldu tabi adam. Yoldan geldi, yorgun demeden kucağında evirip çevirdi o kadar ağırlığımızı.

 

"Hiç çıkmayacaksın sandım zümrüt göz."

 

Mırıl mırıl çıkan sesi nasıl keyifliydi onun öyle? Valla eğleşiyodu benle bu utanmaz arsız! İnsan ben demin ne laflar ettim öyle diye hayıflanmaz mıydı canım?

 

İkidir de zümrüt diyodu ya gözlerime nasıl hoşuma gidiyodu.

 

"Şey ettim ya. Şey dediysem o şey değil, banyo yani. Saçım bi zor açılıyo ki, yoldum her yanını."

 

"Hmm..."

 

Gülüyo gevur tohumu. Halime bakıp bakıp gülüyo. Onda olmayan ar damarımla eğleniyo.

 

"Gel Züleyha..."

 

Gördün mü Züleyha, seni de kediye döndüren varmış bacım. Aslanım kaplanım deme, çarparım ağzına. Miyavlıyodun daha demin!

 

Bebemin başına gidip baktım da rüyada melekler güldürüyodu yavrumu. Baban ananla ne boklar yerken uyuyon ya kızım. Eğilip kokladım da kıyın kıyın yanaştım yatağa. Hadi Züleyha, ne olmuş az elleştiyseniz? Kocan kız senin, daha ne eder bu azgınlıkla herif sana?

 

 

"Utanıyor musun benden?"

 

Belli ki sen dirhem utanmıyon Asil efendi!

 

"Bi sus kurban olam!"

 

Gevrek gevrek gül zati mustur herif. Ben gönlünü yapayım diye ne hallere düşmüşüm, gördüğümün altından nasıl kalkmışım aman düşünme.

 

Yalnız Züleyha, burada bi şey kalktıysa o şey senin değil bacım. Ha üzülme sana hallenip kalktı o başka mevzu.

 

"Yarın beraber Mersin’e gidelim. Üç beş gün kafa dinleyelim. Çok yoruldum şu restoranın izinleri için koştururken. Sende sıkılmışsındır evde. Geldin geleli kapıya bile çıkmadın. "

 

"Dünya malınız var, daha ne edecekseniz fazlasını? Hem ben pek öyle gezme falan bilmem. Sıkma canını benim için. Yediğim önümde yemediğim ardımda. İş yok güç yok, niye bunalayım?"

 

Yatağın kenarındaki bedenimi tutup kolunun altına çekti birde. Herif de kömüş gücü vardı anam. Hiç ağırlığım ırgalamıyodu kollarını.

 

"Olmaz öyle. Ben gezdiririm seni her fırsatta. Bu evden sıkılıp bunalmanı istemiyorum Züleyha."

 

Dudağını büküp, göz kırptı bi de tatlı tatlı ya benim de gülmemi getirdi.

 

"Ben bu adamla niye evlendim, gün yüzü göstermedi bana dedirtmeyelim değil mi?"

 

Eğleşiyodu garibim. Şunca ömrümde bu evde gördüğüm rahatı hiç görmediğimden habersiz neler diyodu. Geldim geleli yüzümün rengi bile değişti farkında değil ki. Kağıt gibi olan suratıma öbür evde sille izleri renk katardı. Şimdi gülecem derken kızarır oldu. Sabaha ağrısız uyanır oldum. Gece kırılan kemiklerimi ovalamakla uğraşmaz oldum. Nerden bilecek işte? Bişey demedim bende. Ama Asil suskunluğumu yanlış anladı sanki.

 

"Züleyha... Biraz önce olanlar seni rahatsız mı etti?"

 

Öylece boş boş baktım dediğine. Ne diyo la bu saftirik herif? Şu yaşımıza kadar nerde bulmuşuz böyle zevk-i sefayı acaba?

 

"Yok, niye öyle dedin?"

 

"Yüzüme bile bakmıyorsun, ben galiba biraz abarttım. Korkuttum mu seni? Tutamadım kendimi. "

 

"Nasıl bakam Asil Efendi? Senin ar damarın çatlamış hey yavrum hey! Utanıyo mu bu kız deme hiç, gel üstüme?"

 

Kısık sesli ama içten bi kahkaha attı. Belki de ilk kez böyle tasasız gördüm yüzünü.

 

"Ben üstüne gelirim Züleyha da senin için gecede iki şimdilik fazla olur."

 

Anam... Anam ne dedi bu bize? Gözlerim yuvasından çıkacak gibi ayrıldı. Vay kuduruk it, vay azıtmış domuz arın nerde efendi? Edebin nerde senin?

 

"Züleyha, sana şimdi bir şey diyeceğim. Bunu karıma söylemek doğru değil biliyorum ama biraz önce yaşadıklarımızın benim için ne ifade ettiğini anla istiyorum."

 

Daha demin gülen adamın yüzü ciddileşti saniyesinde.

 

"Neymiş o?"

 

Mıyıldadım tenezzül etmez gibi ama pek meraklanmıştım.

 

Daha ne olduğunu anlamadan bir anda tersim düz oldu da sırtım yatakta, herifi de üstümde buldum.

 

Züleyha hıçkırma, ölümü gör hıçkırma kız. Erkek milletine onca fırsat verilmez, hıçkırma!

 

"Hıııkkkk.... "

 

Allah boyun devrilmesin Züleyha! Senden adam olacak da bende görecem!

 

"Korkuyor musun?"

 

Pis pis sırıtan ağzına kürek soktuğum. Nasıl da eğleşiyo benle hiç haya etmeden?

 

 

"Korkma Züleyha ısırmaz. En azından şimdilik!"

 

"Asil, Allah aşkına dur. İlk günden herifin elinde kalmış dedirtecen sen."

 

Kız bu niye böyle gülüyo şimdi?

 

Akıllıyım de gez Züleyha, içinden diyeceğini dışından dersen aha da böyle maskara olursun elin gevuruna.

 

"Seninle ne yapacağım, ah Züleyha ah. Nasıl bir şey çıktın sen benim başıma? Bin yıl düşünsem böylesinin bana nasip olacağı aklıma gelmezdi."

 

Çok yakındı! Aklımı toplayıp laf bile sokamıyom ben böyle. Yüzü dibimdeydi yine. Aksi gibi dudağına bakasım geliyodu hep. Sağımı solumu örseleyen, her yerimde gezen dudağı...

 

"Ne diyeceğisen de adam, kaldın üstümde!"

 

"Hani biraz önce seninle yan odada yaptıklarımız var ya..."

 

Kulağıma kulağıma fısıldayıp içime ateşi salıyo ırz düşmanı. İşinin ehli belli, beni bile bu hale koyan neler eder neler?

 

"Sadece kadınlığına sürtündüm Züleyha. İçine bile girmedim ama ergen oğlanlar gibi boşaldım. İnan ben bunu o kadar az yaşadım ki."

 

Geriye çekilince dediğini aklımda bir iki daha çevirdim. Ne diyodu bu adam? İyi de...

 

"Ne... Ne demek ki bu?"

 

Burnunu boynuma sürtüp derince kokumu soludu. Ne diyecekse sanki kendini hazırlıyomuş gibi bi ahval vardı üstünde.

 

"Bir rahatsızlığım var benim. Yani vardı... Bilmiyorum... Şu an kafam çok karışık. Erekte olabiliyorum ama birleşmede boşalamıyorum. Kendi işimi kendim görmem gerekiyor."

 

Dediği hiç bişeyi anlamadım. Kız Züleyha bu ne diyo? Kız daha yeni bacağına aşağıya tarlaya serper gibi tohumunu serpti ya. Nasıl boşalamıyomuş?

 

"Ama..."

 

"Biliyorum. Ben de anlamadım. Tedavi gördüm ama sonuç alamamıştım o zamanlar. Zaten nasıl desem, önceki evliliğimde bir süreden sonra cinsel hayatımız bitmiş oldu ben rahatsızlanınca. Nazlı tüp bebek yöntemiyle oldu Züleyha."

 

"Asil ben anlamıyom ki hiç bişey."

 

Derin bi soluk alıp yana attı kendini. Dediği hiç bi laf aklıma yatmamıştı. Niye böyle bişey etmişti bunlar kafam basmadı. Başı yastıkta tavanı izleyince konuşmayacak herhalde dedim.

 

"O, Birgül’ün arkadaşıydı. Evlen diye tutturup, gösterdiler işte. Bende çok düşünmedim açıkçası. Bir evim, yuvam, ailem olur belki diye kabul ettim. Yaşım da gelmişti. Hiçbir şey beklediğim gibi olmadı, onun için de öyle."

 

Eski karısını anlatıyodu. Lafa girip önünde durmamak, konuşmasını kesmemek için öylece dinlemeye başladım. Yoksa ben onca edilen lafın nerden büyüdüğünü düşünüp, dert sahibi olacaktım.

 

 

*****************************

 

 

 

Asil biraz daha izledi tavanı. Bilmesi gerekiyordu Züleyha olanları. Mutlaka kulağına gelecek, içinde yenemeyecekti. Şimdi sabırla onu beklemişti ama her duyduğundan sonra illa tavırları değişecekti. İçinden bir ses bunu Züleyha'ya söylemenin ne kadar doğru olacağını sorguladı. Ya sırrına ortak olup korumazsa? Ya anlatırsa diye aklı kuşkuyla kıvrandı.

 

Böyle de bir yola girerken baştan kusurlu olmayacak mıydı ilişkileri? Eğer gerçekten Züleyha duyduklarına yenilip, kestirip atmadıysa belki onu anlardı? Sonuçta sabırla dönmesini beklemişti. Hesap sormak yerine başkalarının lafından önce sen demişti. Ne olacaksa olsun diye fısıldadı.

 

"Evlendik her şey normaldi ilk zamanlar. Benim açımdan güzel gidiyordu en azından. Büyük beklentilerle başlamadığın sürece her şey iyi gelir insana neticede. Ama zamanla değişmeye başladı o sakin evlilik. O gezmeyi seviyordu ben evin içini. Onun gözü hep dışardaydı, benimse beklentim kendi halimizde küçük bir dünyaydı. Sana yemin ederim denedim. Arkadaş ortamına katılmak, yaşama hevesine ortak olmak için denedim. Ama o insanlar çok farklıydı Züleyha. Eşli katıldığımız yemeklerde adamı arkadaşının karısıyla öpüşürken tuvalette bastım. Selen miydi neydi kızın adı? Esman’ın peşinden ayrılmazdı pek. Diğerini tanımıyorum bile. Yalvar yakar peşimde dolaştı, paçamı zor bıraktı şerefsiz. Çocuklarına kıyıp diyemedim. Ona anlattım şaşırmadı bile. Düşünebiliyor musun, böylesi bir ahlaksızlığa şaşırmadı bile? Bu benim için dönüm noktası oldu sanki. Artık her yaptığı daha çok gözüme batmaya başladı. Gece kulüplerinde eğlenmek istiyordu, sürekli alışveriş yapmak, o lanet arkadaşlarıyla sabaha kadar partilemek! Bense sadece bir ailem olsun dedim. Konaktan ayrıldık evlenince. İstediği gibi bir ev kurmuştuk nişanlılıkta. Bana arkadaşlarının yaptığı pis şeyleri anlattıkça midem bulanıyordu. Sonra hiç arkalarından anlattığı şeyleri düşünmeden görüşüyordu. Bu benim için kabul edilebilir bir şey değil Züleyha. Onda Neslişah’ı görmeye başladım. Tüm halleri, konuşmaları, insanların kusurlarına bakıp dalga geçişi aynı Neslişah’tı.”

 

O günlere tekrar gitmiş gibi içi üşüdü. Esma’nın tavırları değiştikçe Asil de değişmeye, ona baktıkça rahatsız hisler beslemeye başlamıştı. Bir kadın olarak, karısı olarak göremiyordu onu. Yaklşıp, sarılacak olsa biran evvel bırakmasından başka bir şey düşünmüyordu.

 

“Sonra rahatsızlanmaya başladım. Git gide arttı rahatsızlığım. Banyoda kendimi tatmin edebiliyordum ama ilişki de asla olmuyordu. İyice aramız açıldı. Eve bir ben gelir oldum. İyice koptuk. Zaten kocalık vazifelerini yerine getiremeyen bir adam olarak çok kötü bir ruh hali içindeydim. Sonra niyeyse çocuk diye tutturdu. Allah var deli gibi sevindim. Bir bebeği hayal etmek bile kışıma bahar getirdi sanki. Gezmeye diye İstanbul’a gittik Nazlı için. Nasipmiş ilk seferde de oldu. Ben düzeleceğiz sanırken her şey daha kötüye gitti. Hırçınlığı, kavgaları her seferinde daha kötüydü. Benim durumum da çıldırmasını destekledi. Kusmaları başlayınca, aldırmak için tutturdu. Engel oldum, sonra her şey için bebeği suçladı. Defalarca alkol, sigara kullanırken yakaladım. Psikoloğa götürmek istedim evdeki her şeyi parçaladı. Adını deliye çıkarmaya çalışmakla suçladı. Gözümü ayıramadım hamileliğinde. Her an benden gizli bir şry yapacak diye uyku uyuyamaz oldum. Zor şer bir hamilelikten sonra doğurmak istemedi. Sezaryen yaptı doktorlar. Bedenindeki iz için Nazlıyı suçladı. Emzirmeyi reddetti. "

 

 

Soluklanıp, durakladı Asil. Burnundan tıslar gibi bir nefes verip acıyla güldü. Her kelimesi bir anı taşıyordu gözlerinin önüne. Hiddetlenmek istemese de öfke sinsice sızıyordu kanına.

 

"Göğüsleri bozulurmuş! Zaten kocaman bir kesiğe neden olmuş! Emzirip kendini harabeye çeviremezmiş. Doktorla konuştum. Lohusalık sendromu olabilir dedi. Anlayış, ilgi falan filan işte. Nazlının her şeyiyle ben ilgilendim daha çok kötüye gitmesin. Yorulursa bebeği reddeder diye. Ama o ara çok daha kötü bir şeyden şüphelenmeye başladım."

 

Asil duraksadı. Gözünü bile kırpmadan kendine bakan kızın yeşil gözlerine baktı. Başını iki yana salladı .

 

"Züleyha şimdi sana söyleyeceğim şey bizim sırrımız! Lütfen bana ihanet etme. Lütfen Nazlıya kıyma. Ben seninle gerçekten aile olmak istiyorum. Eğer gönlünde azıcık şüphe varsa sustur beni."

 

Züleyha hızla iki yana salladı başını. İki dizinin üstüne toplanıp Asilin elini kavradı.

 

"Etmem... Ben size ihanet eder miyim hiç? Asil sen gelenece aklım yüreğimi darma duman etti benim. Ama Nazlıyı sevişine güvendim de ne duyduysam gerime attım. Sen de benim Nazlıya olan düşkünlüğüme güven. "

 

Asil elini kavramış eli dudaklarına yaklaştırıp tam nabzının üstünü öptü.

 

"Telefonu ortadan kalktı Züleyha. Asla açıkta bırakmıyordu. Banyodan ses gelince kendi kendime konuşuyorum diyordu. Sonra o lanet gün oldu işte. Hayatımı mahvetti! Sadece iki saatliğine restorana gittim. Döndüğümde Nazlı çatlayacak kadar ağlıyordu, o elinde içkiyle öyle bebeği izliyordu. Tahammül edemeyeceğini söyledi. Eline arabasının anahtarını alıp çıktı evden. Neye uğradığımı şaşırdım. Nazlıyı sakinleştirip, nefesini düzene sokana kadar aklımı oynatacağım sandım. Halamı arayıp eve çağırdım."

 

 

Aklına geldikçe sinirleri daha bir geriliyordu. Nazlı mosmor olmuştu ağlamaktan. İçi katılacak haldeydi. Bıraktığı mamayı bile içirmemişti.

 

"Halama kızımı bırakıp telefona yüklediğim uygulamadan yerine baktım. Telefonlar ortadan kaldırılınca şüphelendim yalan yok. Yeri meydanda bir parkı gösteriyordu. Hızla arabayı oraya sürdüm. Parkta adamın birine sarılıyordu. Kan beynime sıçradı sanki. Adını bağırdığımla nasıl korktuğunu gözlerinden bile görebiliyordum. Arabaya koşup bindi adamla. Bende peşlerinden sürdüm, deli gibi hız yapıyorduk. Devlet hastanesi çıkışında bir sapak var, virajı dönemediler hızdan dolayı da altı yedi kere takla attılar. Sonrası bildiğin gibi. Ama ölüp gitmeyle bitmiyor işler. Onun hızla takip edişim herkes tarafından duyuldu."

 

Adli işlemler yasak konularak sessiz halledilmişti. Asil babasından bir orda babalık gördü sadece. Kimse Esma'nın yanındaki adamı bilmedi. Esma'nın ailesi de duyulmaması için tüm güçlerini seferber etmişlerdi. O gün iki ceset vardı ama ikisinin birbiriyle bağı kapatılmıştı.

 

Züleyha ise bambaşka bir haldeydi. Gözleri korkuyla aralanmış, dudakları duyduğu şeylerin şaşkınlığıyla kapanamamıştı.

 

"Sonra onun arkadaşları sayesinde bir sürü laf yayıldı. Benden yana uğradığı zulümler, gördüğü şiddet, zorla hamile kalması. İstemediği halde çocuk doğurmaya zorlanması... Ailesinin de işine geldi, kızlarının acısını benden çıkardılar. Herkesin sevip saydığı Asil zalim Asil oldu çıktı bir anda."

 

Züleyha dut yemiş bülbül gibi dinledi olanları. Bu nasıl işti? Bu kadın nasıl bir kadındı? Hadi kocasını sevmiyordu kendi bebeğine bunu nasıl yapmıştı? Züleyha’nın anlayabileceği bir zalimlik değildi bu.

 

"Babamla halam tüm imkanlarını kullanıp etrafı temizlediler. Onun adının yanına adamın ki eklenmedi."

 

"Ama neden? Sana böyle bişey yapmalarına neden yok demedin? Hakkında ileri geri konuşuyolar Asil. Asıl pislik bilinmeden rahmetle mi anılacak?"

 

"Nazlı için..."

 

Anlamadı Züleyha, düşünemiyordu da zaten. Böyle bir şey ne görmüş ne duymuştu. Aklını çalıştırıp doğru düzgün iki kelime bile edemiyordu.

 

"Ben anlamıyom ki seni."

 

"Burada hiçbir şey unutulmaz Züleyha. Ortaya saçılmak için zamanını gözlerler. İyisi iyidir Allah var ama kötüsü de çok gaddardır. Nazlım büyüyecek, genç kız olacak. Ne olacak benim kızım o zaman? Canını yakmak isteyen annesinin yaptığını vuracak yüzüne. Evliyken başka adama kaçan, iki aylık kızını bırakanın tek bir namı olur burada. Adı neyin kızına çıkacaktı yavrumun? Bu duyulursa unutulur mu? Kızımı korumam lazım Züleyha. Ben iki kötü seçeneğin arasından birini kabullendim. Nazlı zalim bir adamın kızı olarak yaşayabilir ama annesine ahlaksız diyen insanların varlığıyla yaşayamaz."

 

Züleyha'nın burnunun direği sızladı. Öyle çok ağlamazdı zaten. Öğrenmişti ağlayışlarının ağabeyini de Lalezarı da nasıl mest ettiğini. Sonra kesmişti göz yaşlarını gözünden. Ama duydukları...

 

Bir babanın kızını korumak için adını zalime çıksa bile umursamayışı. Asil çok güzel bir adamdı, çok güzel bir babaydı.

 

Kendi hayatı geldi hemen aklına. Yiğit kabakulak olup dili şiştiğinde ağabeyi hiç umursamamıştı.. Züleyha doktora götürene kadar köyde kaç adama yalvarmıştı arabaları için. Yalın ayak koştururken kaç insandan medet dilenmişti.

 

Şimdi bakıyordu karşısındaki adama. Baba işte bu olmalıydı. Evladını korumak için adını, canını bir kenara atacak kadar mert adamlara baba denmeliydi.

 

Sonra Nazlı bebeğinin bahtsızlığını düşündü. Bir hıçkırık fırladı ağzından. Anadan yana yüzü güleniyle kesişmeyecek miydi yolu? Ya Asil o gün daha geç gelseydi? Ya bebeği ağlamaktan çatlayıp ölseydi? Daha kırkı yeni çıkmış yavru kendi soluğunda boğulsaydı. Düşündükçe ağlamaları şiddetlendi.

 

 

"Asil... Asil sizi bana yazan yaradana kurban olurum. Ya yetişmeyeydin Asil? Allah'ım ya yavruma o gün bişey olsaydı. Az daha geç kalaydın ya..."

 

Asil hıçkırmaktan nefesi kesilen kızın yüzünü avuçladı. Islaklığı gözlerindeki zümrütleri daha bir parlatmıştı. Değerli iki mücevheri gelip koymuşlardı sanki.

 

Duymuştu konuşulanları ama ona güvenmişti. Kardeşleri bile yüzüne kaçamak bakışlar atarken, alttan alta acaba mı diye bakarken on gün önce hayatına giren bu kadın senden dinlemeden inanmam demişti. Boğazı düğümlendi. Halasından başka kimse Asil'e inanıp, güvenmezdi. Bilmediği bir zamanda birine çok büyük bir şey yapmıştı. Yoksa Züleyha gibisinin onun alnına yazılması mümkün değildi.

 

Kızı için döktüğü göz yaşlarına baktıkça kalbi kuş oldu. Kanından olmayan ama canı yaptığı yavrusuna böyle büyük sevgi besleyen kızın göğsüne kondu...

 

 

 

Ah Asillllll😞 nazlı çok şanslı Asil. Be olursa olsun her kızın senin gibi babası olmalı.

 

Loading...
0%