Yeni Üyelik
33.
Bölüm

32.BÖLÜM~UMUT~

@orenda

Çok farklıydı. Huyu, suyu bakışı, konuşması, göz süzüşü, cilvesi görüp görebileceği herkesten çok farklıydı. Asil hâlâ tam olarak inanamıyordu. Züleyha öyle ya da böyle hakkında konuşulanları duymuştu. Ama gitmemişti. Gitmeyi bırak "ne diyor bu insanlar?" diye hesap bile sormamıştı.

 

Ona güvenmişti...

 

Züleyha, Asil'e koşulsuzca güvenip gelmişti. Gerçeği bilmeden tenine dokunmasına izin vermişti. Bu mümkün müydü? Bir kadının böyle vefakâr olması. Halasından başka kimi gördüyse hep bir ihanetine tanık olmuştu.

 

Neslişah babasını severdi ama kıçını kurtarmak için sayısız yalan da söylerdi. Birgül bile evlenmeden başlamıştı yalanlara. Evdeyim deyip çıktığı gezmeleri, yalandan ağlayıp sıraladığı istekleri. Asil'in öyle çok midesi bulanıyordu ki çıkarların her şeyin üzerinde tutulduğu bu sahtelikten.

 

Ama şimdi yanında söylene söylene uykuya dalan kadının mertliği kimsede yoktu. Asla lafını sakınmayacak kadar gözü karaydı. Korksa da geri adım atmayacak kadar cesur. Elindekini kimseye vermeyecek kadar güçlü. Asil hayatının hiçbir anında bunun yarısı kadar güçlü olmamıştı. Sadece kızının geleceğini düşününce hissetmişti içinde bir güç.

 

Yıllardır hayalini kurduğu ailesine baktı. Kısık ama içten bir kahkaha çıktı dudaklarından. Zamanını unuttuğu bir dönemde ettiği dua kabul olmuştu. Züleyha adı gibi bir su perisiydi. Sihriyle kızını da kendini de tutsak etmişti avuçlarına.

 

Onunla geçirdiği gece gözünün önünden gitmiyordu bir türlü. Dudaklarının tadını aldığında delireceğini sanmıştı resmen. Hiçbir tecrübesi yoktu ve bu o kadar belliydi ki ona karşın Züleyha tam bir dişiydi. İçinde kendinin bile farkında olmadığı çok ateşli bir kadın vardı.

 

Kar kadar beyaz gerdanında gezen dudaklarıyla mest olmuştu. Öyle güzel inlemişti ki Asil o an boşalacağını sanmıştı. Ve bu mümkün bile değildi.

En azından Züleyhaya kadar mümkün değildi.

 

Ağırdan alması, onu hazırlaması gerekiyordu. Yaşı küçüktü ve tecrübesizdi ama yapamayacak kadar baştan çıkmıştı. Bir yanı sakin olmasını öğütlerken diğer yanı göğüslerinin tadına bakması için onu kışkırtıyordu.

 

Şu an da yatakta serili bacaklarını gördükçe tekrar tahrik oldu. O gece bu sütun bacaklar beline dolanmıştı. Elleri pürüzsüz tende dolaştıkça zümrüt gözlerinde kızıl bir ateş yandığını gördü Asil. Züleyha azla yetinecek bir kadın değildi. Verdiği kadarını isterken asla çekinmeyeceğini, erkekliği ona sürtünürken verdiği karşılıktan anladı. Es kaza erken boşalsa, Züleyha yarım kalmışlığın hırsıyla onu odadan bile atabilirdi.

 

Bu daha çok tebessüm etmesine neden oldu. Her yanı ateş bir kadınla hiç tanışmamıştı. Bir çocuğu vardı ama hayatı boyunca hiçbir zaman böyle tatmin olduğu bir sevişmede yaşamamıştı. Gece sadece birbirlerini keşfetmişlerdi, daha fazlasını istese de talep etmemişti. Ama bundan sonraki yakınlaşmalarında durabileceğini sanmıyordu Asil.

 

Kabul etmek istemese de Züleyha geldiğinde yaptığı yersiz çıkışı, içten içe rahatsızlığının verdiği bir utanç olduğunu biliyordu. Bir kadına yetememek erkek için çok utanç vericiydi. Defalarca bu konuda aşağılanmış bir adam olarak önlem almaya çalışmıştı kendince.

 

Gerçi kendi de çok acımasızdı düştüğü durum karşısında. Esma onu aşağıladıkça Asil de daha çok yüklenir olmuştu içten içe beceriksiz bir adam oluşuna. Cinsellik nefret edilesi bir boyuta ulaşmıştı onun için.

 

Hayatında bir kadına asla istiyaç duymayacak o kişiydi Asil. Bir kadınla sevişme fikri bile tenini ürpertiyordu.

 

Ama onu kızıyla gördüğü zaman...

 

Kar beyazı teninden gardenyayı kokladığı an, hiçbir teşvike gerek kalmamış, erekte olmuştu. Bu da bir ilkti işte. Saniyeler içerisinde kanının erkekliğinde toplanması...

 

Eğer yaşadığı şaşkınlığı atlatabilse yanından öylece kayıp gitmesine asla izin vermezdi. Bedenindeki değişim onu şoka sokmasa mutlaka dudakları biraz daha tenine değer ve hissettirdiği bu değişimin be kadar yoğun olduğunu anlamaya çalışırdı.

 

Şimdi ise iyiki yapmadığı gerçeğiyle derin bir nefes aldı. Gece hissettiği şeyleri kapı ağzında yaşamış olsa ne yapar kendi bile bilmiyordu.

Züleyha’nın dilini emerken yaşam içmişti sanki. Otuz iki yaşında yetişkin biri değildi, genç bir delikanlıydı kalbi o an.

 

Yaşadıkları her şeyi her an tekrarlayabilirdi. Asla doymayacakmış gibi bir arzu kaplıyordu bedenini.

 

 

Göğüsleri çok güzeldi, elleri, gözleri, bacakları, boynu ve en fenası lav akıtan kadınlığı. Önünde diz çökmemek, tadına bakmamak için kendini tutması çok zor olmuştu. İlk yakınlaşmalarında o kadar ileri gidip ürkütmek istemiyordu ama tepkisini de deli gibi merak ediyordu.

 

Ve ilerde bir gün. Eğer isterse... Züleyha'yı dizlerinin üstünde, o zümrüt gözleriyle kendine bakarken izlemek hayal edilebilecek en ateşli fanteziydi.

 

Kahretsin düşünürken bile tahrik olmuştu. Böyle bir şey mümkün olur muydu? Züleyha ile o kadar bir, o kadar yakın. Birbirlerinden zerre tiksinme duygusu olmadan böyle bir an paylaşabilirler miydi?

 

Bu düşünceler bile rahatsızlığının varlığını engellemiyordu. Asil vurgun yemiş gibi hissediyordu günlerdir. Defalarca ürolog kontrolünden geçmişti ve kayıtlara işlenmesi gereken fiziksel bir soruna rastlanmamıştı. Üroloğu, psikolojik olabileceğini söyleyince seanslara başlamıştı. Nedenini az çok tahmin edebiliyordu. Asil bu tür yardımları acizlik olarak da görmüyordu ama Esma'nın yetersizliğini defalarca yüzüne vuruşu istemeden ondan daha çok uzaklaşmasına neden oluyordu.

 

Kaç erkek karısının ağzından "hiç bir şeyi beceremediğin gibi bunu da yapamıyorsun" cümlelerini duyup akıl sağlığını koruyabilirdi ki? Üstelik hak da veriyordu o zamanlar Esmaya. Asil karısını tatmin edemeyen bir adam olmanın altında eziliyordu.

 

Her şey onu boğmuyormuş gibi sürekli başka dertlerle uğraşması gerekmişti aylarca. Kenan sağlık sorunundan tesadüfen haberdar olmuştu. Şu ana kadar hiçbir imada bulunmasa bile kahvaltıda Züleyha'ya yaşını sorması ve acıyan gözlerle ona bakması zoruna gitmişti.

 

Kenan, genç karısını tatmin edemeyecek bir adam olduğunu düşünüyordu. Araları çok iyi değildi ama hiç de kötü olmamıştı. Sadece annesinin dolduruşlarından dolayı bir kıskançlığı vardı ama kontrol edebiliyordu. İçten içe sevgi ve hayranlık beslediği için böyle olduğunu düşünmek daha iyi geliyordu ruhuna.

 

Kenan'la bu zamana kadar girdikleri tek sözlü münakaşa Nazlı'nın varlığı üzerineydi. O bebeğin ondan olamayacağını iddia etmişti ama Asil içi acıya acıya bunu teyit etmişti zaten. Hayatındaki en zor anlardan ilk üçteydi o gün. Beyaz zarfı açmak, babalığına dair sayılara bakacak cesareti bulmak onu öldürmüştü. Hayatında hıçkıra hıçkıra ağladığı tek gündü. Ya korktuğu başına gelseydi? Ya Nazlı ona ait olmasaydı? Hayatta onu koşulsuz sevebilecek tek kişi Nazlı'yken onun babası olmama ihtimali nefessiz bırakmıştı Asil'i. Yine kimse bilmezdi, yine Nazlı onun kızı olurdu ama Asil böyle bir şeyle sınanamayacak kadar güçsüzdü o zamanlar. Kenan'ın aklına soktuğu yılanların başını kesen beyaz kâğıda dudaklarını bastırarak defalarca öpmüştü. Sanki yeniden baba olmuş gibi kalbi çarpmıştı.

 

Kenan o an kötülüğünü istememişti. Bir yalana inanmasını istemiyordu sadece. Belki de genetiğine yenilen kıskançlığı olmasa çok iyi anlaşan iki kardeş olabilirlerdi. Kafasını iki yana sallayarak bu düşüncelerden arındı. Ailecek çıktıkları ilk tatili bu şekilde ziyan etmeyecekti.

 

İki saat sonra uyanıp hazırlandılar. Kıpır kıpır koşturan bu arada da kızıyla büyük adam gibi konuşan kadına bakmaktan alamıyordu kendini.

 

"Bak zilli boncuk. Buralar bizim oralara benzemez. Kimseye boncuk dağıtıp, gülüp, iş atma yok. Elin itini kopuğunu peşimize takarsan burarım etlerini. Pek civeleksin, üstüne nazarı çek aha da senden bilirim sebebini. "

 

Üzerini değiştirirken normalde asla yerinde durmayan kızı gerçekten ne söyleniyorsa anlıyormuş gibi parmağı ağzında konuşan kadını dinliyordu birde.

 

"As yüzünü. Milletin mustur bebeleri gibi ağlak ağlak dur ki anam biz buna yanaşmayak desinler. Olur mu pamuk kızım? Kız ben kime diyom? Sen daha el kadarken böyleysen büyüyünce başından ayrılmam boncuk! Züleyhanın kızı da fingirdeğin tekiymiş dedirtme bak millete."

 

Züleyha üç çocuk doğurmuş, canından bezmiş edalarında konuşsa da bunu sevdiğini görüyordu Asil. Kızına sataşarak sevmek hobisi gibi bir şeydi. Sırf hararetli hararetli konuşuyor diye Nazlı onu izlemiş, kıyafetini giydiren annesini engellememişti. Züleyha da büyük ihtimalle bu nedenle konuşmasını hiç kesmiyordu.

 

 

Otelin mağazasından güneş kremi gibi cilt bakım ürünleri aldılar. En usturuplusundan da bir mayo aldı ama hiç hoşuna gitmedi bu iş. Üstü kapatsa da sütun bacaklara çare bulamamıştı. Olabildiğince sakin bir yer bulmak şart olmuştu.

 

Bu da şaşırtıyordu Asil'i. Kıskanç bir adammış aslında, yeni fark ediyordu bunu ve hoşuna gidiyordu. Karısını kıskanmak çok keyifliydi. Arabayla daha önceki gelmelerinde keşfettiği bir koya yaklaştılar. Züleyha her yere büyülenmiş gibi bakıyordu. Deniz hayal ettiğinden bile güzeldi. Kollarında kızı vardı. Ona kaçamak bakışlar atan bir adamı vardı.

 

En önemlisi Lalezar Kütahya da kalmıştı.

 

"Asil... Burası nasıl güzel? Kızım, bak denize annem. Kız bak bu yana bak. Kime diyom? Kız çek elini ordan. Anam emzirmiyoken böyle meme düşkünüsün. Bi de emziriyo olsam ağzında gezeceğimişiz ya."

 

"Babasına çektiyse demek ki" diyerek yanından malzemelerle geçen adamla ağzı açılıp kapandı Züleyha'nın. Fısıltıyla sanki anlayacakmış gibi Nazlının kulağına eğildi.

 

"Bak görüyon mu babanı? Nasıl da ağzının tadını biliyo herifim. Kız zilli anlayacak gibi dinliyon essahtan. Hadi büyü, senle ne dedikodu yaparız dimi boklu boncuğum?"

 

"Züleyha... Hadi gelin, burası gayet uygun. Güneşte beklemeyin."

 

Züleyha oldukça geniş bir havlunun serildiğini ve bir şemsiyenin de kumlara saplanarak üstlerine koruyucu olduğunu gördü.

 

"Elinden de her iş geliyo yiğidimin. Maşallah diyek emi annem, nazara gelecek aslan gibi herif."

 

Kucağında kızı, kocasına doğru salınarak geldi.

 

"Hadi çıkar üzerini. Sen Nazlı'yı bende seni kremleyim. Çok beyazsınız, hemen kızaracaksınız yoksa."

 

Züleyha, Asil'in üzerindeki tişörtten kurtulduğunu görünce utana sıkıla elbisesini çıkardı. Çekinmemezliğe verirdi aslında da adam öyle bir bakıyordu ki en arsızının yüzü kızarırdı.

 

"Asil, burada kimse yoktur dimi?"

 

"Endişelenme, rahat edebilmek için buraya geldik. Hadi bırak elindeki elbiseyi, krem süreceğim."

 

Önü kapalı olsa da sırtı tamamen açık mayo Züleyha için çıplaklıktan yarım adım öncesiydi.

 

Nazlıyı korumaya alacak kremleri özenle sürerken sırtında hissettiği ellerle durakladı.

 

"Çok pürüzsüz cildin. Elimi sürsem izi kalacak gibi."

 

Kulağının dibinde, nefesi boynuna vuran adamla derince yutkundu. Yeni keşfettiği bu duyguları sevmişti Züleyha. Kadın olarak hissetmek büyük bir tatmin hissi veriyordu ona.

 

Hala sırtını kremleyen adam, dudaklarını boynuna sürmeye başladığında "Asil" diye fısıldadı.

 

"Züleyha, akıl oynattırır senin bu kokun. Genzime dolduğu an içimde başka bir adam can buluyor sanki. Sana dokunmak, her tarafını tatmak isteyen bir adam..."

 

"Asil, Nazlı var az öte git."

 

"Bebeğimiz tavşanının kulağını yemeye çalışırken babası da az annesini öpse. Olmaz mı?"

 

 

"Arsız..."

 

"Züleyha, tadını aldığımdan beri başka bir şey düşünemiyorum."

 

"Biri... Biri görecek, ne olur çek elini."

 

Göğsünün ucunu baş parmağıyla okşayan adam Züleyha diyene kadar bunu yaptığının bile farkında değildi.

 

"Nazlı şu an uyusaydı. Seni kumların üzerine yatırmak isterdim. Üzerine çıkmak, bacaklarını aralamak, sıcaklığını hissedene kadar sana yaklaşmak."

 

"Sus... Kurban olayım sus, kız var!"

 

"Gece bebeğimiz uyuyunca benim olacak mısın Züleyha? Her şeyinle bana karışacak mısın?"

 

"Asil..."

 

"Bekle dersen beklerim, ama kulaklarım inlemelerini duymak istiyor. Delireceğim, sana olabildiğince yakın olmazsam aklımı oynatacağım sanki."

 

"Tamam, Allah aşkına tamam. Ne diyosan tamam, çekil az! Nazlı var."

 

Asil eliyle çenesini tutup yüzünü yüzüne döndürüp sert ıslak bir öpüşmeyi başlattı. Dili ağzının içine girmiş talan ediyordu sanki. Züleyha'nın çekilmeye çalışan hallerine inat daha sıkı kavradı yüzünü ve yakaladığı dili önce emdi sonra küçük bir ısırık bırakarak geri çekildi.

 

"Bu gece... Bu gece bacaklarının arasındaki özün, ağzıma akacak Züleyha..."

 

 

Loading...
0%