Yeni Üyelik
37.
Bölüm

36.BÖLÜM~ÖC~

@orenda

 

 

 

Ömrümce görmediğim yeri şu üç günde gördüm. Gülmediğim tüm gülüşlerimi kocamla, kızımın yanında saldım. Gözüm parmağımdaki yüzüğe her takılışında buruk bir tebessüm esir aldı beni. Ne ağır, ne kıymetli bir emanetti bu böyle.

 

Allah ömür verirse Nazlı'mın zamanı gelene kadar parmağımda kalacaktı. Baktıkça boncuğumun bendeki değerini hatırlatan yüzük, günü gelince kızımın parmağına geçecekti.

 

İçim doldu doldu taştı. Ben meğer ne çok muhtaçmışım iki tatlı söze, bir güler yüze? Başıma gelene kadar bilemedim bile eksikliği ne fena bişeymiş.

 

Bu zamanın içinde bi şeyi daha öğrendim. Benim kocamın dışa başka içi bambaşkaymış. Dışına bakan kara kış görürken, içi bahar bahçeymiş. Ama bi konu da çok haklıymış herifim. Kızı babasına çekmiş essahtan. Eli dursa ayağı durmuyodu bu adamın. Kızın ağzına bi kaşık çorba uzatıyo, saniye sekmiyo ki elime bi öpücük koyuyodu. Ayıp, etme, millet var dedikçe kaşını çatıp onlara ne diye yüzünü dönüyodu. Yalan demeyecem çok hoşuma gidiyodu da ayıptı işte. Kocanın karısına böyle davrandığını ben kimsede görmedim ki.

 

Pek güzel geçti tatilimiz. Ama Asil'in telefonu hiç susmamaya başlayınca hadi dönek dedim. İş bilmez kaynatamla, bi boka yaramayan oğlu ellerini bişeye sürmediğinden bütün işler halamın başına kaldı. Kadıncağız da işin içinden çıkamadıkça Asil'i aradı. Asil iki gün daha kalalım dese de bana bu kadarı da yetti zaten. Hem söz verdi, yine gezdirecek bizi kızımla.

 

Kürkçü dükkanının kapısı açılınca Miniş ağzı kulaklarında karşıladı bizi.

 

"Oy ablam... Hoş geldiniz. Gözüm yollarda kaldı valla. Nazlı'sız, sensiz ölü çıkmışa döndük ya."

 

"Geldik balım. Düğün alayına çeviririz inşallah."

 

Kıkır kıkır güldü zilli. Asil de yandan bana bi bakış atıp başını salladı. Biliyodum artık bu bakışı. Sen çok fenasın diyodu kocam kendince. Öyleydim çok şükür.

 

Asil elindekileri kapı ağzına bırakıp hemen restorana yol aldı. Ben de ne edeyim işte gözü çıkası bu gelinlik illa kaynana sıfatı görmeyi gerektirecek. Girdim uzak günü yakın olası Neslişah'ın oturduğu odaya.

 

"Ooo gelin hanım, dönmüşsünüz."

 

"Hoş buldum kaynanam, döndük valla."

 

Yoldan gelene hoş geldin diyemeyecek kadar yol yordam öğrenememiş bu yaşınaca!

 

"Biz daha gelmezsiniz sanıyorduk, malum tenezzül edip giderken bile haber vermediniz ya."

 

İzin alacakmışız demek ki!

 

"Aman kaynanam nasıl dönmüyek? O kadar iş var da Asil'imden başka yapacak adam yok ki. Halam perperişan olmuş yorgunluktan. Susmadı telefonları. Bende dönek bari, sensiz batıracaklar varımızı yoğumuzu dedim."

 

Gözleriyle her yanımı deşti ben konuştukça. He anam bizim varımız yoğumuz. Halam, Nazlım, ben bi de kocam.

 

Anasının ödemine ödem eklenirken Birgül hanım girdi hemen lafa.

 

"Sen ne demek istiyorsun Züleyha? Laflarına dikkat et. Kenanla babam da ne kadar çalıştı üç günde."

 

"Doğru diyon Birgül, haklısın. Kenan ağabey hoşaf olmuş ya. Kaç gündür o gidip gelmiş. Allah ondan razı olsun. Daha demin de Asil'i restorana aldıkları peçeteleri nereden aldıklarını sormak için aramışıdı. Bitmişse demek ki."

 

Çok yorgunum be Birgül. Bununla idare ediver bu günlük. Söz bak, başka zaman eşekten düşmüşe döndürecem seni.

 

Birgül bana güzel güzel bakışlar atarken, bi elinde biberon bi elinde de Nazlı, Miniş girdi.

 

"Kız abla, bu beni unutmuş ya. Yüz çevirdi de içmedi mamasını. Sana getirdim."

 

Yavruma değen yüzüm Birgül yüzünden çıkan dikenlerini çiçeğe çevirdi.

 

"Ver ablam sen, içiririm ben kızıma."

 

Boncuk hemen üstüme atılıp, ağzını yüzünü sürmeye başlayınca kıkırtımı tutamadım .

 

"İlahi gelin hanım. Uzaktan bakan da sen doğurdun sanacak. Asil yokken bari böyle paralama kendini. Anası gibi sanki tövbe estağfurullah. Üvey olduğunu biz biliyoruz, sen milletin içinde yapacaksın bunları. "

 

Dedikleri ense kökünden aşağı sancı oldu çıktı. Gözüm seğirmeye başlayınca Nazlıyı bi daha öpüp ardında kalan kadını görmek için yüzümü döndüm.

 

Asil, yiğidim sen bunca sene eline ekmek bıçağını nasıl almadın kocam? Evliya sabrı varmış benim evimin direğinde. Üç aya kalmaz dayanamam bu Neslişah’ın kaba etlerini inceltirim ya ben. Üstten üsten ikisini de küçümseyerek süzdüm.

 

"Valla kaynanam, doğurduğuna herkes ana olur. Meziyet doğurmadan ana olabilmekte. Gerçi şu ara kimi görsem doğurduğuna bile ana olamamış! İş bilmez, laf bilmez, ar, edep hiç bilmez çocuk yetiştirip salmış ortaya. Gerçi ana dediğimiz bunları bilecek ki çocuğuna öğretecek ele kaynanam!"

 

Gözüm Birgül’le arasında dolaştıkça hissetti tabi soktuğum lafı .Hırsından kurbanlık boğa gibi solursun işte Neslişah sürütmesi. Sen benim kocama anasız kaldın deyip eziyet etmek ne görmedin daha. Konuşup asabımı bozmasınlar diye Nazlıyla konulur gibi edip, salon çıkışına doğru yürüdüm.

 

"Gel boncuk çikolatam, bi suya sokalım seni. Terlemişin balım."

 

Daha da yüzüme bişey demediler. Emme kapı kapanır kapanmaz Neslişah'ın işimiz var bununla dediğini de duydum. Ha şunu bileydin saçı uzun aklı kıt karı!

 

Öğlene kadar odada oturdum da yine duramadım indim aşağı. Az salonda Nazlı'yla eğleşeceğidim ki Neslişah'ın gülerek Birgül'e anlattıklarını duydum. Bana şöyle bi baktılar sonra da yokmuşum gibi konuşmaya, milletin dedikodusunu etmeye devam ettiler. Kendimin iki kızı var demeden kınadıklarını duydukça içlerinin leş kokusunu nasıl sakladılar aklım almadı. Baktım tepem atacak, kızı da alıp çıktım yanlarından. Mutfağa girdiğimde de herkesin koşturduğunu gördüm. Sultan ablayı ter basmış, her yanı su akıtıyodu. Şöyle bi baktı da elindeki hamuru yoğurmaya devam etti.

 

"Hoşgeldin gelin hanım. Kusura kalma karşılayamadım. Başımı mutfaktan çıkaramadım valla sabahtan beri."

 

"Ne kusuru abla, kolay gele."

 

Yanakları kıpkırmızı olmuş hâlde gülümseyip, göstere göstere süzdü beni.

 

"E biz senin eziğini buluruz diyoduk, pek bi gücün kuvvetin yerinde senin."

 

Dediğiyle bi kahkaha saldım mutfağı inletesi.

 

"Canım çıksa da huyum baki diyon hemi abla."

 

"Allah'a çok şükür o kadar düşmedik daha."

 

Güldüm haline. Yerden bitme boyuyla her yana yetişiyodu valla. Kızı mama sandalyesine oturttum, eline de salatalık verdim de bi işin ucundan bende tutayım dedim.

 

"Bunca hazırlık niye, demediniz daha?"

 

Zarife abla seslendi hemen.

 

"İkindi çayına Neslişah hanımın dernek arkadaşları geleceğimiş. Sabah haber edince az geciktik bizde. Elif'le Miniş de ortalığı tekrar elden geçiriyorlar. Şimdi biri bir şey der, bize gelmesin laf."

 

"Hmmm... Gelenleri pek bi seviyonuz sanki."

 

Sultan abla göbeğini hoplata hoplata güldü. Ağzını yaya yaya "en çok ben seviyom valla, ölseler helvalarını kimseye kavurtturmam kendim ederim." dedi de kahkaha attırdı bana.

 

Sultan abla mutfağın avluya bakan camına döndü , elini havluyla sildi haldır haldır.

 

"Anam bu karı niye erkenden gelmiş? Koş kız Zarife, Çerçicilerin Şennur geldi bile. Karşıla, dili durmaz onun."

 

Dediği adla bi kaşlarımı çatacak gibi oldum. İçerde edilen laflar düştü hatrıma.

 

"Abla bu kadın yeni torunu olan mıydı?"

 

"He kızım, ölümden dönmüş kızıyla torunu. Erken doğmuş sabi, kırk kurban kestirip tüm Adana'ya dağıttı geçenlerde."

 

Ağır ağır başımı sallarken de dudağımın kenarını kemirmeye başladım bile. Aklımın içinde şeytanlar cirit atmaya başladıydı daha adı duyar duymaz.

 

"Abla???"

 

Hamura şekil verirken hııı... diye bi ses çıkardı sadece.

 

"Bu Neslişah, Asil pek küçükken gelmiş ya..."

 

"Öyle oldu kızım..."

 

Sesi titredi ama kafasını kaldırıp bakmadı yüzüme.

 

"Abla çok mu kötülük etti benim kocama."

 

Yalan demezdi Sultan abla. Hakikatli kadındı. Ben insan lafı nasıl bişey bilirdim. Bi evlada öz anası kaldırıp tokat atsa anasıdır der susarlardı ama üvey olan laf söylese dünya laf yüklenirdi üstüne. Bilmeden yanlış bişey etmeye vicdanım el vermiyodu. Gerçi görünen de ortadaydı ama sormadan bişey yapmayacaktım.

 

Sultan abla derin bi nefes alıp gözümün içine baktı.

 

"Daha altı yaşında, ağzı süt kokan çocuk ölmüş anasını kapı ağzında bekledi. Babası tutup kolundan aha sana yeni ana aldım bu daha güzel dedi. Bunu diyen babayı görüp iyi davranır mı kızım? "

 

Ben bişey demedim ama gözünü de çekmedi gözümden.

 

"Kendi sofrasına el oldu o çocuğum, kendi evine misafir etti. Lokmanın birini ısırsa diğerini bıraktı. Kaç kez yeni toplanmış sofradan sonra Dilber hanımım mutfakta yedirdi. Zaten pek konuşmazdı iyice sustu."

 

Eli hırslı hırslı işine döndü geri.

 

"Beni konuşturma Züleyha! Şurdan ekmek yiyom benim ağzımı açtırma kızım!"

 

Geldim geleli adımı ilk kez söyledi. İlk kez konuşurken böyle sertti sesi. Bişey demedim ama bildim. O kadın benim kocama neler etti bildim. Derince soluyup, ardımı döndüm de salona doğru yol aldım.

 

Mersine gitmeden evvel Züleyha kimmiş bi belledek diyodum, zamanı gelmiş demek ki. Halilim gibi Asil de baba sofrasında emanet oturmuş demek. Kendi evinin eli etmiş adi karı! Bi de gözüme baka baka Nazlımın üvey anası oluşumu yüzledi. Demek kızımın az aklı erse kulağına neler duyuracak.

 

Ama bende Züleyhaysam Nazlı büyümeden o dilini konuşamaz hâle getiririm Neslişah! Asile ettiğini Nazlıya yapmaya bi daha götün yemeyecek ahvalin içinde bırakırım ben seni.

 

İçeri girdim. Hiç sol tarafında oturan kadına gözümü değdirmeden yüzümde koca bi gülüşle yanına yanaştım. Niye böyle yüzüne bakıyom şaşırdı da bişey diyemedi kadın var diye.

 

"Kaynanam şu bahsettiğin kadın gelince, kimmiş bana gösterecen mi?"

 

Tatlı tatlı konuşunca daha bi bön bön baktı suratıma. Utanma belasına yüz de asamıyodu.

 

"Kimi diyorsun kızım?"

 

"Hani kızı evlenmeden çocuk peydahlamışta, erken doğum diye tüm Adana'ya oyun etmişler. Dedin ya şeytan gibi karı diye. Kırk kurban kestirdi diye anlatıyodun ya. Essahtan erken doğumdu gibi gösterip, canlarını korusun diye mevlütler okuttu diye anlatıyodun Birgül'e. Valla nasıl merak ediyom, nasıl akıllı kadınmış o. Gelince gözünle işaret et ben anlarım."

 

Yüzü al oldu, mor oldu, anam durdu yeşile çaldı. Aha gidiyo bizim kaynana. Eli ayağı şaştı, kahve fincanını güzelim halıya döktü. Birgül de ağzı yayık gibi açılmış öylece kala kaldı. Ben ilk ses Neslişahtan gelir derken bi çığırtı koptu ardından.

 

"Seni Allah kahretsin Neslişah! Demek derdimi dedim de gittin ortalığa sakız ettin beni? "

 

Kadın bi hışımla kalktı yerinden. Çantasını da eline aldı ama boğa gibi soluyodu valla. Bi ara ben bile tırsacak gibi oldum.

 

"Seni bir daha derneğin kapısından bakarken bile görmeyeceğim Neslişah! Dinime kitabıma kızının parmağındaki yüzüğün sökülüp alınması ağzımdan çıkan bir lafa bakar! Bunu da ölsem unutmayacağım!"

 

Kadın bi gitti pir gitti. Yangınını da aldı gitti. Ortalığı tozu dumana kattı gitti. İçimin yağlarını akıttı da gitti. Gitti ama nasıl güzel gitti.

 

Koca salonda çıt bile çıkmıyodu çarpılıp, kapanan kapıdan sonra.

 

Dur Züleyha şimdi gülmüyecez bacım. Odamıza girelim, böğüre böğüre atacaz içimizin neşesini. Şimdi şaşır biraz, korku koy gözüne azcık. Aç ağzını az daha. Hah böyle iyisin, devam et sen buradan.

 

"Sen... Sen ne yaptın? Senin o dilini bükmez miyim ben? Seni paralamaz mıyım ben densiz?"

 

"Ne... Ne bilem kaynanam kadının o olduğunu? Evvelden Birgül'e anlatırken kulağım duydu ya. Merak ettiydim kim ki diye. Ne bilem ben, tanımıyom ki kimseyi ben."

 

"Yalan söylüyor anne! Bilerek yaptı bu yılan. Bile isteye rezil etti bizi!"

 

Birgül anasının üstünden bana atılacak gibi olunca bi ses duyuldu odada.

 

"Birgül!"

 

Asil, kaynatam, halam, kayınım durmuş üçümüze öyle bakıyolardı. Ne olduğunu anlamadılar bile. Ama Asilin gözleri alev gibi yanıyodu.

 

"Ne oluyor burada? Yengene saldırmak ne Birgül? "

 

Birgülü atılacak yüzük korkusu sardığından gözleri dolu dolu Asile baktı bu kez.

 

"Ama ağabey, yaptığını biliyor musun? Onun yüzünden benim evliliğim bozulabilir. Annemi rezil etti, tüm emeklerini elinden aldı."

 

"Ne oluyor burada? Bağırıp çağırmadan deyin ne diyecekseniz! Babanız mı var eşek başı mı var höykürüyonuz!"

 

"Baba bu kız Şennur teyzenin yanında anneme kızının durumunu sordu. Annemi bile isteye arkasından dedikodusunu yapıyormuş gibi gösterdi."

 

Yüzümü düşürüp sanki utanmış gibi gözlerimi kaçırıp durdum. Omuzlarımı düşürdüm mahzun halimi iyice belli edeyim diye.

 

"Yok kaynatam ben nerden bilem kim kimdir. Birgül'le konuşurken duydum, pek bi gülüştüklerinden merak ettiydim ben. Öyle kim ki o kadın diye soracak oldum kadın buradaymış zati."

 

Asil dolmuş gözüme bakıp dişlerini daha bi sıktı sanki. Çenesi kasılmıştı.

 

"Bir daha yengene saygısızlık ettiğini görmeyim Birgül! Siz dedikodu yapacaksınız sonra da başınıza olmadık bir şey gelince suçsuz olana yıkacaksınız öylemi? Utanmadan insanların dertlerini konuştuğunuz yetmiyor gibi ortalıkta gülüyorsunuz bir de! Benim karıma saygısızlık yapan bana yapmış sayılır. Bana saygısızlık yapanın da evim de işi ne Birgül?"

 

"Ama ağabey... Nişanı attırırım dedi. Senin karın..."

 

"Yeter! Bunları duymak istemiyorum. Nerde ne konuşacağınızı bu yaşa kadar öğrenmediyseniz başınıza gelene de razı olacaksınız. Odaya çık Züleyha!"

 

 

 

 

 

Loading...
0%