Yeni Üyelik
46.
Bölüm

45.BÖLÜM~FETİH~

@orenda

Sinirim kulağımdan duman olup çıkacaktı nerdeyse. Odaya çıkıp, boncuğa bakacağım vakit Sultan abla dikildi karşıma. Hızlı hızlı yürüyen adımlarımı, karşıma geçip kesti.

 

"Gel bakıyım sen şöyle!"

 

Zaten yeterince doluydum olmadık insana patlarım diye derince bi nefes çektim içime.

 

"Bana bugün hiç elleme abla. Valla hırsıma yenilirim, olmadık laf ederim, gönlün kırılır!"

 

"Geç şu odaya Züleyha!"

 

Bu zamana kadar adımı böyle sinirli söylemediydi. Gerçi karşı hiç böyle sert de durmamıştı. Kilere kolumu tutup soktu.

 

"Şimdi söyle bakayım bu Kenan'ın senle derdi ne?"

 

"Abla..."

 

"Züleyha, işkillendim peşine takıldım. Bişey duymadım emme hışımla sen çıkınca ardından attığı bakışları gördüm. Ben saçımı boyuyom diye ağarmadı sanma. O akları da değirmende un elerken etmedim. Ben o bakışın manasını bilirim. Sen söyle Züleyha!"

 

Burnum sızladı acıyla. Hırsım ağlatacaktı beni. Şu başıma geleni kırk yıl düşünsem uğratmazdım zihnimin içine.

 

"Ben ne deyim abla? Ben şimdi ne deyim o kansız için?"

 

"Kızım, sen sinirden bastığın yeri ateşe verirken ardından ağzının suyu akarak baktı o puşt. Gözünü sevem, aklıma gelen başıma gelmesin."

 

Gözüm dolsa da suyu ateş olup akacaktı yüzüme aşağı. Ahlaksız şerefsiz ardından bakmak ne demek öğrenecekti.

 

"Onun bana bakan gözlerini oymak farz oldu!"

 

Sultan abla düşündüğündenbaşka bişey duymayı umarken tam da korktuğuyla karşılaşınca elini ağzına kapatı şaşkınlıkla.

 

"Hiii..... Vallahi mi Züleyha? Gözü çıkasıca, göz mü dikti sana?"

 

"Abla bi lafı olmadı emme sen dedin bakışını gördüm diye. Gözünü üstümden çekmiyor, olmadık yerde iç döndüresi laf ediyo. Bu kadarı bile mide bulandırmaz mı?"

 

Yüzündeki tüm kan çekilmiş gibi rengi attı. Ellerini ovuştururken bile titrediğini görebiliyodum.

 

"Ne edecez Züleyha? Bunlar şer biz bunlarla ne edecez?"

 

"Abla aklım Asil'e de diyo, iş pislik! Adamı zaten insan yerine koymamışlar. Şimdi çıkıp kardeşin karını izliyo desem ben onu nasıl toparlayım? Demesem, gemi iyice aza alacak bu."

 

Başını hızla iki yana salladı. Asilin bilme ihtimali bile kadına kalp krizi geçirtecekti.

 

"Doğru diyon. Asil şimdilik olmaz. Neslişah oğlunun halini anlamadan çözmek lazım. Anlarsa senden önce ortalığı velveleye verir. Sanki kuyruk sallayan sen gibi gösterir. Oğlunu kurtarmak için kimi harcar görmez onun gözü."

 

Birde bu vardı işte. Üstüme sıçratmadan un ufak etmem lazımdı benim o yılan yavrusunu .

 

"Ne edecez o zaman biz? Gittim kafanı ezerim uzak dur dedim. Sen diyon ardından bakışı bakış değil diye. "

 

"Dilber Hanım... Dilber hanımıma diyecez. O suyu bulandırmadan halleder. Bende ortaya döküp malamat olsun isterim emme ucu sana dokunur kızım. Demiyon biliyom emme Asil hakkında edilen lafları duydun. Şimdi daha yeni gelin geldin. Kime ne denirse millet ona inanır. Adını çıkaracak iş yapmayak sinirimizden."

 

Çok doğru diyodu. Bu işi biz kendi başımıza çözmeye çalışırsak zararın büyüğünü ben çekerdim. Benimle beraber Asili de mahvederlerdi.

 

"Halam... O bilir demi ne edeceğini?"

 

"Bilir bilir. O sesi çıkmadan eder ne edecekse. Sen usturuplu dur Züleyha. Hırslarından senin canını yakarlar bunlar. Hiç adın geçmesin aman ha."

 

"Biliyom abla. Şu saate kadar sesini kesecek kadın değilim de mecbur açmadım ağzımı. Bi yerde namussuzluk varsa kadına yıkarlar yükü. Kendi doğurduğu haysiyetsize toz kondurmaz."

 

"Hah... Akıllı kızım. Şimdi bişey olmamış gibi yüzünü topla. Ben bi ara Dilber hanımıma bizi dışarı çıkarması gerektiğini duyururum. Evde konuşulmaz. Adın batsın Kenan! Gevur tohumu musun yediğin kaba sıçıyon?"

 

"Öyleymiş abla... Öyleymiş adı batasıca. Abla Asil'e demiyom diye içim içimi yiyo. Yanlış bişey etmiyoz ele biz?"

 

"Gözünü sevdiğim o duyarsa ortalıkta taş üstünde taş kalmaz. Emme düşmanın onurlusu makbul. Bu kadın senin adını kirletir. Asil inanmaz elbet de bu kadar emeğine yazık değil mi yavrum? Derler toplar alır gider sizi rahat edin diye. E bu pisliklerin eline mi versin onca emeğini, anasının evini?"

 

Son söylediği yine yıktırdığı serayı düşürdü aklıma. Asili ağlatışı geldi içime de nefretim katlandı.

 

"Yok... Olmaz o... Ben zati buradalar diye hazmedemiyom. Bide adamın onca emeğine sebep olmam. Yok tamam! Halama diyek biz..."

 

Kilerden çıkarken yine etrafı gözledi. Miniş kucağında bebemle bizi görünce alık alık baktı yavrum.

 

"Abla ne ediyonuz ki siz orda?"

 

"Kız bu kurulara güve mi düşmüş gözüm göremedi? Gelin hanıma dedim bak bi diye. Allah korusun kurtlanırsa her şey diye aklım çıktı ya."

 

"Ayyyy... Düşmüş mü abla, o kadar defne yaprağı koyduk, bez torbaya döktük? Yine mi düşmüş?"

 

"Yok kız. Ben yanlış görmüşüm."

 

Kaşla göz arasında nasıl konuyu değiştirdi bu yerden bitme kadın? Ben bile bi an ince bulgur sanki güvelenmiş diyecek oldum. Sonra ellerini açmış beni kendine çağıran kızımla gözgöze geldim. Yüreğimdeki ateşe su dökülmüş gibi oldu.

 

"Annesinin boncuğu... Ne yapıyon bal kızım? Gel azıcık seveyim seni. Oy yerim şörüklü ağzını. Oy annesi yesin bal yanaklarını."

 

Kollarını kaldırıp da o tombul ellerini açıp kapadıkça yiyesim geliyodu. Beni kucağına al derken hep böyle yapıyodu boncuk çikolatam.

 

"Gel kuş üzümüm. Minişin kucağı rahat değilmiş demi annem? Gel bal peteğim..."

 

"Aninninini.."

 

Ağzından çıkanlarla öylece kala kaldım. O boncuklar bana gülerek bakıp, ne dedi öyle?

 

"Nazlı..."

 

Sultan ablanın şen kahkahasıyle Nazlının gülen yüzünde asılı kalmış bakışlarımı çekebildim.

 

"Kız bu anne mi diyo? Anam Asil Bey duymasın, gelin hanım kıza bellettin mi adını?"

 

"Anininni..."

 

"Ay abla valla anne diyo ya bu. Asil Bey duyarken bende görmek istiyom valla."

 

Elim öylece havada kaldı. Boğazıma oturdu ya bi düğüm. Ne nefes alabildi ciğerlerim ne de atabildi yüreğim. Burnumu bi sızı aldı ki sorman gitsin. Gözüm de doldu hemencecik, puslandı görüşüm. Benim can özüm ne etti bana öyle? Benim karnımda yeşermese de kalbimde büyüttüğüm tomurcuğum çiçek açtı ya. Canımın en darlı anında bahara çevirdi gönlümü.

 

"Boncuk kızım..."

 

Elleri hala aç kapa yapıp bana uzanan, iki dişini göstere göstere gülen yavrumu aldım kucağıma. Bağrıma bastım, içime sokar gibi. Sokup, orda yaşasın der gibi...

 

"Aninini..."

 

"Ölürüm ben senin yoluna. Anne diyen dillerine ölürüm ki. Allah'ım ben kime ne ettim de verdin bu yavruyu bana? Şükürler olsun Allah'ım..."

 

Az daha kalsam zırıl zırıl ağlayacaktım nerdeyse. Kimi bilmez ama Nazlı içimden en büyük korkumu söküp aldı. Aklım çıkıyodu beni anası olarak istemezse diye. Parmak kadar boyuyla nefes üfledi canıma.

 

"Abla, bak kızım ne diyo bana?"

 

"Duydum kızım duydum... Bugüne çok şükür."

 

Dönüp ardını mutfağa koşturur gibi gitti ocaktaki yemeği bahane edip. Ama titreyen sesini duydum ben. Bi anasız kalanın bileceği bişeydi bu. Dünyayı sersen önlerine annenin okşayışını veremezdin. Nazlı'yla ya yolumuz kesişmeseydi? Ben evlatsız, o anasız kalsa hep mi eksik olurduk biz? Olurduk ya... Kuzumu alıp odama geçtim. Sürekli anne dese de duysam diye ne kadar oyuncak varsa döküp oyun kurdum kızımla. Ağzı "aninnii" dedikçe kahkahalarla güldüm. Gözümde saatte Asil gelsin diye bekliyodum. Gelse de bizi bi böyle görse. Kızının dili bile isteye ne demiş duysa keşke.

 

Çok şükür akşamı ettik de boklu boncuğumla daha kapı çalmadan açtık. Bizi hevesli hevesli karşısında görünce bi durakladı emme yorgun yüzü de hemen ışıldadı.

 

"Babasını kapıda mı karşılıyor nazlı kızım? Annesiyle hasret mi kalmışlar yollarıma?"

 

Hele mustura bak hele. Emme ben kızın anne derken görecem o sıfatını senin. Gözünü parlatası bi gülüş kondurdum yüzüme.

 

"Yaaa... Özledi babası seni. Yolunu gözlüyo yavrum."

 

"Hmmm... Sende durum ne Züleyha Hanım? Şöyle dolu dolu kocam desen de yorgunluğum geçse."

 

Kıkır kıkır güldük kızımla dediğine. Ben "kocam" derken sesini inceltişine, Nazlımda ben gülüyom diye çınlattı ortalığı. Asil uzanıp bi benim bi kızının alnına öpücük kondurdu.

 

"Sen bana yine belletmeden gidip üstümü değişeyim. Elimi yüzümü yıkayım zümrüt göz."

 

"Aslan kocam benim. Bak böyle ol ben hiç çemkirir miyim sana? Hanım hanım ağzından çıkan lafı gözlerim."

 

"Sen ne dedin de ben yapmadım Zümrüt göz? "

 

Hah bak böyle hizaya sokarlar adamı Asil Efendi. Keyfim yerinde salona geçtim. Birgül'le Zeynep önlerinde bi dolu dergiye bakıp konuşuyolardı. Neslişah hanım da içeri girince dikti gözünü, üstten üstten beni süzüyodu.

 

"Bizimkiler gelmemiş mi gelin hanım? Tek Asil mi girdi eve?"

 

Her lafı mı batar insana, batiyodu valla. Bizimki diye kendi kocasını, oğlunu sahiplenip Asil'i ayırması bile batıyodu gözüme.

 

"He kaynanam. Benimki gelmiş, seninkileri görmedim ben."

 

Adam olsan bu laf bile çok ya sana. Asil'i sen kabullensen ben veriyom mu sana kaknem karı?

 

"Yenge... Gelinlik bakıyoruz, gelsene sende."

 

Birgülün düğün hazırlığı başlamıştı demek ki. Gözünün kenarıyla baktı ama kötü bişey söyleyesi yoktu demek ki.

 

"Valla ben bakarım da Birgül ben gibi cahilinin güzelmiş dediğine bakmaz yengem."

 

Birgül başını yan yatırıp ofladı bu dediğime.

 

"Of Züleyha, saçmalama istersen. Gel bak, niye öyle deyim? Sen de iyice insan sınıflandıran biri olarak görüyorsun beni."

 

Tövbeler olsun, komşularrrrr... Noluyo kız buna? Bu benle laf sokmadan, hor görmeden konuştu mu essah? Bişey demeyip yanaştım yanlarına. Nazlıyı da kucağıma oturtup gösterdiklerine baktım.

 

"Bak bence bu olsun yenge? Çok marjinal değil mi?"

 

"Marjinal mi ne onu bilmem de o olmaz yengem. Gördüm ben kaynanasını. Olmadık laf edip gönlünü kırar. Bak şu var ya, incecik güpürlü... Hah o... O pek zarifmiş. Yakasına açık der mi Murat enişte?"

 

Birgül üstün körü Zeynep’in uzattığı modele baktı. Aslında bakıp çekecekti gözünü ya sonra bi hoşuna gidecek gibi oldu sanki. Eline alıp az bakındı sağına soluna.

 

"Murat karışmaz öyle şeylere aslında... Fransız güpürü kullanmışlar."

 

"Ay abla, sen işaret koyda ben internetten sorgulatıp ayrıntılı bakayım. İnci işlemesi de var sanki."

 

"Ay yok ya Zeynep. Bu çok ağır gibi. Bana gitmez sanki..."

 

Öyle deyince daha bişey demedim. Emme ben beğenmiştim. Sonra Asil odaya girince ayaklandım. Boncuğun yüzünü bana döndürüp kucaklarken Birgül'ün derginin arasına kağıt koyduğunu gördüm emme.

 

"Babanlar gelmedi mi Asil? Neredeler ki?"

 

"Gelirler birazdan Neslişah hanım. Ben kendi arabamla geldim. Bir ara Kenan geldi restorana, beraber çıkmışlar."

 

"Haaa.... Baba oğul gezeceklerse demek ki..."

 

Asil'e döndü yüzüm. Hiç dinlemiyodu sanki. Nazlı'nın yüzüne uzanan elini öpüyodu konuşan yokmuş gibi.

 

"Yorgun musun Asil? Gözlerinin altı morarmış."

 

Elim gözünü altını okşadı sanki geçirecek gibi. Yüzünü hemen avuç içime yasladı.

 

"İyiyim güzelim. Soğutucularda problem çıktı, onun için koşturduk."

 

"Çok yoruluyosun..."

 

Benim dertlenişim yüzünü güldürdü de göz kırptı hemen.

 

"Masaj yaparsan geçer aslında."

 

Elim hala yüzündeyken dediğiyle etrafa bakıp ağzına küçücük vurdum. Edepsiz diye de fısıldadım. Arsız mustur, kötü laf ediyom, neyime gülüyosan?

 

Yarım saat var yok geldi iki tiyniyetsiz. Kenan efendi benden alacağına doymuş demek ki kafası kalkmadı önünden. Sen az dur... Ben seni şu evden göndermenin bi yolunu bulayım, o zaman görecem olmayan sıfatını. Sofraya geçince Nazlı'yı sol yanıma oturtup çorbasını içirmeye başladım.

 

"Annini..."

 

Anne deyişiyle elimdeki kaşık havada kaldı. Hemen yüzüm Asil'e döndü. Ne diyecekti diye yüreğim ağzımdan çıkacaktı sanki. Çiğnediği lokma öylece ağzında kaldı. Kaşığını bırakıp yüzünü bize döndü. Bir Nazlı boncuğuma bi bana bakıp durdu alık alık.

 

"Anne mi dedi?"

 

Başımı salladım hızlı hızlı gülerek. Dudağını ısırıp kucağımdaki bal peteğime yanaştı iyice.

 

"Anne mi dedin nazlı kızım? Dilin çözülmeye başladı da anne mi diyorsun artık sen?"

 

Tüm maharet bendeymiş gibi kasıla kasıla baktım kocama. Öyle küçümsenecek iş miydi? Bir buçuk ayı doldurduğum evliliğimde babadan önce anne demiş kızım. Az buz şey miydi canım bu?

 

"Bak o kadar uğraştın baba desin diye ama gör boncuğumu. Annesi gönlünü nasıl almış?"

 

Yüzüme baktı. Böyle uzun uzun, sanki kimse yokmuş gibi. Kaşlarımı, gözlerimi, yanaklarımı milim milim inceledi gözünün kahvesi.

 

Zerrelerim bile titredi o beni böyle izlerken. Bişey oldu içime. Karnıma tekme yemişim gibi bi sancı saplandı. Ne olduğumu bilemedim. Yüreğim öyle bi atmaya başladı ki ağzımı açsam ağzımdan çıkacaktı sanki. Asil hep pek güzel bakardı bana. Hiç gönlümü kırmazdı da şimdi öyle bi baktı ki ben vurgun yemiş sandala döndüm.

 

İç çekip yüzüme yanaştı suratı. Eli de yüzüme düşmüş bi tutam saçı kulağımın ardına sıkıştırdı.

 

"Anası bi kızının gönlünü almakla yetinmedi ki. Babasını da kattı peşine..."

 

Aşık oldukkkkkkkkkkkkk

 

Loading...
0%