@orenda
|
Keyfim öyle yerine geldi ki akşam kahvelerini elimden içsinler diye mutfağa koşturdum. Asil'e verirken biraz fazla mı eğildim ne? Nazlımla ilgilenirken, Minişe takılırken her zamankinden fazla güldüğüm hemen dikkatini çekti sanki. Gözü üstümden ayrılmadı. Ama en çok ben gülerken gözüm ona döndüğünde, onun da hafif tebessümlü suratının bende oluşu hoşuma gitti.
Boklu boncuğumu uyuttuğumda zavallı kocam yorgunluktan sızıp kalmıştı. Nazlı'nın suyuna bakındım. Biberon da su da yoktu ortalıkta. Yıkansın diye Miniş mutfağa götürmüştür diye aşağı inip mutfağa girdim. Alacaklarımı alıp çıkacaktım ki haysiyetsiz kayınım ardımda duruyodu. Boş bulunup elim göğsüme gitti korkudan.
"Hiihhh... Ağabey, ne yapıyon öyle sessiz sessiz?"
Akşamdan beri geberdin zaten hırsından. Ben gider ayak bişey der diyodum da duramamış demek ki.
"Korkuttum mu Züleyha?"
Yüzümden hemen sildim korku izini. Sakın açığını verme bu iblise Züleyha!
"Boş bulundum yoksa neyinden korkayım?"
"Sen yaptın değil mi?"
En azından başına çorap ören kim düşünüp bulacak kadar fındık beynin varmış yavşak Kenan. Yalanla da hiç işim olmaz be haysiyetsiz kayınım ama dur bakam bi nereye gidecek bu konuşma?
"Neyi ağabey?"
Dudağını kemşre kemire başını salladı.
"Evden gideyim diye sen yaptın! Halama ne anlattın da bir an önce beni postalamanın derdine düştü?"
Kaşımı birini kaldırıp yüzümdeki gülümsemeyi iyice bi büyüttüm. Pısıp kalacağımı sanıyo ya analı oğullu bu iki aklı eksik, yazık olacaktı bunlara.
"Anam ben ne anlatayım? Kadının gönlü nasıl geniş baksana. Gelmişin yirmi beşine hala ağabeyinin eline bakıyon. Sağdan soldan kınayanları duyunca adam olasın diye kadın kendi emeğini veriyo sana."
"Adam olayım diye... Adam!"
"Öyle ya... Bizim oralarda bu yaşa gelmiş adamın bebesi olur, sen hâlâ benim kocamın eteğinden besleniyon. Ayıp ağabey, bak burada da kınıyolarmış. Az kocamı örnek al. Tek başına ne yüklerin altında da beli bükülmüyo hiç. Bi de kendine bak, elin kesilse ananın eteğinde ağlayacak haldesin."
Gözünde öyle bi deli bakış vardı ki gerçekler yüzüne vuruldukça hırsı nasıl boğuyodu iblisi.
"Ney bu Asil sevdası ya? Biriniz anlatsanıza bana, ney bu Asil efendinin kıymetini böyle artırıyor? Hepiniz ağzına bakıyorsunuz bu adamın."
"Hah bak, onu iyi dedin. Adamın... Kocam adam gibi adam, baba gibi baba. En güzeli koca gibi koca. Niye peşinde dolanmayacakmışım. Ben ömrümde görmedim böylesi yiğidi."
Mutfağı doldurası bi kahkaha attı. Küçümseyen, tiksinen bi bakış geçti yüzünden.
"Safsın Züleyha! Senin yiğit dediğin kocan ölmüş karısına neler yaptı biliyor musun? Esma kaç kere boynuzu taktı? Nazlı bile onun mu Allah bilir. Senin salak kocanın adı memlekette zalim Asil. Dayakçı Asil, tecavüzcü Asil... Sen daha kocamda kocam de. Ama helal olsun ağabeyime. İyi uyutmuş seni. Belliydi halamın niye köyden alıp geldiği seni. Asil gibi birine köylü, cahil biri katlanır anca."
Bu ettikleriyle kulağımdan kızıl lavlar çıkacakmış gibi sinir doldum. Gözlerimi iri iri açıp, kaşlarımı çattım.
"O ağzını yıka benim kocamın adını öyle an! Yediririm o lafları sana! Sen kimsin de benim kocamı kötülüyon? Kaç yaşına gelmişin bi baltaya sap olamamışın. Ömrünü Asil'i kıskanarak geçirmişin. Bu zamana kadar zati mutsuzdu diye elleşmediğin belli. Şimdi yüzü gülüyo diye mi kaldıramıyon? Şükret Kenan... Sana buncağız ettiğime şükret! Dua et bu kadar cahilim ben. Dua et yal bulacağın bi kapıya sürdürdüm seni. "
Duruşumu daha bi dikettim. En fazla üç beş santim uzundu benden. Ama benim yarım kadar dik duruşu yoktu.
"Sana ettiğimle yetin. Ağabeyinin kulağına o bakışlarının maksadını fısıldasam memleketi dar eder size. Bi anda kendini kapının önünde bulun. Siz iyi alışmışınız bulduğunuzun canını yakmaya emme ben onlara benzemem! Kızıma, kocama bi kere daha iliş bak bakalım girebiliyon mu Adana'ya? O köylü kızı hepinizi ayağının altına alır da izlersiniz öylece!"
Dünya laf ettim ama onun duyduğu, gördüğü bi Asilin adına edilenlerdi. İçten içe haseti boğup öldürecek hâle gelmiş de kimse bilememiş ya.
"Her şeyi o hak eder değil mi? Asil akıllı, Asil bilgili, bırakın Asil yapar! Durun onu Asil bilir. Kenan sen karışma Asil'in işi! Önce Asile soralım. Senin neyini hak ediyor Asil? Kaç yaş var aranızda, çocuklu Züleyha çocuklu! Genceciksin, çok güzelsin, niye onun elinde israf olasın? Akıllısın... Herkesi hayran bırakacak kadar akıllısın Asil mi seni hak ediyor Allah aşkına güldürme beni!"
Hırsımdan gözüm dönüyodu yeminle. Şimdi köşedeki bıçaklardan birini kapıp kocama uzanan dilini kessem feriştahı gelse alamazdı elimden.
"Hoşt! Daha yeni ne dedim ben? Kocamın adını desturla an! Beni Asil hak etmiyoda yediği kaba pisleyen bi haysiyetsiz mi hak ediyo? Bak bu benim son uyarım. Senle beraber ananı, bacını da telef ederim hiç ardımda nere yanmış dönüp bakmam. Bugünü iyi belle. Lafımın üstüne üç gün komadan gönderildiğini unutma. Gelip afili laflar edip odasına çekilecek kadın değilim ben. O ağzın bir daha Nazlı'ya uzansın bu gününü mumla aratırım sana. Bak ağabeyine de ben neyim de? Onun adına kötü diyenler bile önünde eğiliyo, sen nesin şu hayatta? Kimsin? Yarın defol git, adam olman için ustanın eline bak. Hoş, benim zerre umudum yok ya..."
Daha da açılan ağzı laf edemedi. Yanından geçerken ayağının dibine tükürüp geçtim. Hışımla çıktım odaya. Ulan Kenan... Ben bi ağabeyimi kötü bilirdim, senin gibisini kırk kahpe aynı yatağa girse çıkaramazmış.
Utanmaz arlanmaz birde kocamı kötülüyo bana! Kızımı lekeliyo! Allah'ım ona öyle bi zulüm yolla ki nankör kullarının hakkı neymiş görsün Züleyha kulun.
Yatağa girdiğimde bile sinirden etlerim titriyodu. Ne zaman ki yanımdan bi kol göğsüne çekip uyuttu, rahata erdim. Uykusunun arasında dudağı boynuma yaslandı, kokumu soludu ya sinirden titreyen her bir etim duruldu.
Sen bi kafirlerin elinde nasıl böyle temiz kaldın be kocam? Nasıl merhametini öldğrmeyip hepsini def etmedin başından?
Çok şükür güne hayırlı haberle başladık. Kenan ipsizi tez elden yollandı. Öyle ki kahvaltıya bile oturmadı çok şükür. Gözünün altından bakışına da böğüre böğüre gülecektim. Küskün, elinden oyuncağı alınmış çocuk gibiydi. Neslişah hanım tembih üstüne tembih sıraladıkça daha da keyiflendim. İki gün sonra ben dayanamıyom diye kaçamazdı. Anası da malsız mülksüz kalma korkusuyla tüm umudunu bu işe bağlamıştı. Adi karı!
Birinden kurtulduk Züleyha. Allah diğer çıngıraklının gününü yanaştırsın. Öğlene doğru Nazlı'yla meyve yerken halam geldi.
Eli belinde ikimizi de süzdü üstten aşağı.
"Kalk bakalım Züleyha Hanım. Hazırlan, dün aldığımız mavi çiçekli elbiseyi giy kocanı ziyarete git."
Hııı... Bi de o vardı.
"Hala o elbise şey değil mi?"
"Ney?"
"Hala göğüsler ortada, bacağı da açık. Asil bana kızmasın?"
"Biraz söylenecek haliyle. O kadarını da sen hallet kızım, konuşturma beni. Hadi kalk, geçe kalma. Birini silkeledik Züleyha şimdi diğerini kendin halledeceksin. Kaç yıl sonra oğlumun yüzü gülmüş huzurunu bozacak her şeyden el birliğiyle kurtulacağız kızım. Kalk da Züleyha Sulhanla bir kere daha tanışsın Çiğdem hanım."
Böyle de söyleyince gülmemi tutamamdım. O da benle kahkaha attı. İnsanın sırtında şöyle bi anne eli olsa hiç düşmez ki. Azıcık bile dizi kanamaz.
Dilber halamın geri eve girmesiyle odaya koşturduk kızımla. Hemen üstünü başını giydirdim boncuğun. Kızımı yerdeki oyun halısının üstüne koyunca dün alınan, etiketi bile üzerinde olan elbiseyi aldım elime. Valla Asil beni paralardı. Eteği uzun olsa da yırtmacı vardı. Her yürümemde tiril tiril olan kumaştan sebep o bacak çıkacaktı ortaya. E bide göğüsler meydana seriliyodu. Üstüme geçirdim.

Züleyha, yürek yemişin bacım. Kocan seni çiğ çiğ yer bununla görse. Hem böyle düşünüp hem gülmemi tutamadım. Halam bir de kolye uzatıp elbiseye çok kızarsa kolyenle gönlünü alırsın diye güldürmüştü beni.
Dönüp dönüp aynaya baktıkça cesaretimi toplayıp çıkmak pek zor oldu odadan. Pek örtülü sayılmazdım da bu kadar da açık hiç giymemiştim şu zamana kadar. Geri üstümden çıkaracak oldum restorandaki kuyruklu düştü aklıma yine.
Unutmaya lüzum yok neticede Çiğdem zillisi var. Kıçında don bulacaz diye kör olduk o gün Züleyha. Yürürken de elin etek ucunu az kavrasın ne olmuş? Zeynep de Birgül de giyiyo. Kimse laf etmedi. Sana da demez kimse bişeycik. Hem az gözü şenlensin herifinin.
Kendime gazı vere vere indim aşağı. Dilber halamla olmaz olası kaynanam oturuyodu. Hiç Neslişaha bakmadan halamın beni süzen gözlerine bakındım.
"Hala ben nasıl gidecem oraya? Senle mi gitsek?"
"Bende birazdan çıkacağım kızım, bir telefon bekliyorum. Kazım efendi götürür seni. Hatta Miniş de gelsin yanında. Nazlı'yla ilgilenir, sende kocanla bir yemek yersin."
Neslişah yılan gözlerini üstümde üç beş tur gezdirdi.
"Hayırdır nereye böyle gelin hanım? Giyinmiş kuşanmışsın, evlendin evleneli kabak çiçeği gibi açıldın maşallah."
İç çekip soluğumu bıraktım. Bu gelinler dua ederken çöpsğz üzüm diye boşuna etmiyolar valla. Kaynana kısmını sevmiyo değiliz de mermer taşta adı yazsa daha bi kanım kaynardı sanki.
"Ay nereye olsun kaynanam, kocamı ziyaret edelim dedik. Sağ olsun halam dün aldı elbisemi. Nasıl yakışmış mı?"
Burnunu kıvıra kıvıra süzdü pis nazarlarıyla.
"Bizim zamanımızda gelinler önce kaynanalarından icazet alırdı. Belli hiç yol yordam öğretilmemiş."
"Hiii... Hiç olur mu öyle şey? Rahmetli Nergis annem olsaydı, her bişeyimi demeden adımımı atmazdım. Nur içinde yatsın. Herkes nasıl da güzel konuşuyo peşinden."
Nergis dediğim dakika rengi attı mikrobun. Adını da mı unutturacağını sandın yelloz karı? Sen daha bana bulaşmaman gerektiğini pek anlamamışın Neslişah hanım. Yoksa böyle o kadar boya içinde bile sinirden kırmızıya bularım adamı.
Seni kaynanadan sayacağımı nerden çıkardın ola? Saygı da sevgide önce hak edilir benim kitabımda. Oturduğun yerden beklenilmez!
"Hadi Züleyha’cığım, çık sen kızım. Geç kalma. Neslişah sende dinlen istersen, yüzünün rengi hoşuma gitmedi."
Halam konuşunca ona laf düşmedi tabi. Sonunda boncuk hanımla yola revan olduk da yüreğim çırpınmaya başladı.
"Kız... Fındıklı lokum. Gittiğimiz yerde uslu duracan ele annem. Babaya gidiyoz, akıllı uslu duralım da ana kız nasıl da hanımmış desinler emi. Bağırıp, çağırmak yok ona göre. İyice çığlık atmayı oyun ettin."
"Valla öyle etti abla. Bu kız bi ağlamayı biliyodu. Şimdi hiç zahmet etmiyo valla. Yaygarayı basıp, başına topluyo hepimizi "
Boncuğumun ağzıma girmeye çalışan parmaklarını şap diye bi öpücük bıraktım hemen. Kıkırtımı da tutamadım.
"Miniş... Ablam benden huy kaparsa yeriz ayvayı..."
İkimizde güle güle gözümüzden yaş getirdik .
"Valla ne güzel olur işte abla. Dimdik kız olur, kimse elleşemez."
"Onun anası babası başında olsun da kimseye elleştirmeyiz çok şükür. Hemi kızım? Anan sana uzananı paralar dimi yavrum? Olmadık yerlere sokar sokar çıkarır. Hemi annem? Bi anne de bakıyım kız. Hadi de bi, yüzüm gülsün. Anne... Anne..."
"Anniii..."
Şap diye öptüm, ses arabada çınladı valla. Bu kız, kendine sebep olacak elimde kalacaktı ya. Allahtan Asil yoktu da lafı sözü olmadı. Bala batırsam böyle tatlı olmaz bi kul.
"Ağzını yerim senin. Hadi bi de baba de. Baba dememiz lazım boncuğum, herif öyle ciğerci kedisi gibi bekliyo. Günah garibe, iki harfi de sıralayıver canım."
Miniş kıkır kıkır gülerken önden Kazım abinin de gülmesi geldi. Aynadan göz göze gelince kendini sıkıp yola döndü adam.
"Allah iyiliğini versin gelin hanım. Asil beye de bir sen garip derdin zaten "
Lafıyla bende güldüm. Essah, Asil'e de garip denir miydi? Boyuna posuna maşallah çektiğim, aslan gibiydi.
"Abi, sen daha kime neler diyo bi duysan? Evin içinde gülmemizi tuta tuta yüzümüz eğildi bizim."
Zilli Miniş! Kime ne demişim bu zamanaca? İftira atmaya da utanmıyo suratıma karşı. Sessiz sakin köşemde oturuyom sanki, neyimi gördü bu kız benim?
Sonunda yol bitti de indik arabadan. Kızın bacaklarını açıp yan tarafıma oturtur gibi dayadım. Hemen eller boynuma dolandı bal peteğimin. Kapıdaki çocuk görür görmez tanıdı ki koşturarak bize doğru geldi.
"Hoş geldiniz Züleyha hanım. Asil bey mutfakta. Kemal beyle küçük bir toplantı yapıyor. Ben eşlik ederim size."
Başımı sallayıp, oğlanın peşine takıldık. Mutfak deyince de hiç böyle yer beklemiyodum anam. Koca koca beş tezgâh kurulmuş başındaki çalışanlar koşturuyodu. Asil Kemal ağabeyle, tezgâha koydukları kâğıda bişeyler yazıp duruyodu. Kafası kalkıp geri inecek gibi oldu, beni görünce durakladı. Önce bi yüzümü süzdü, kızına baktı. Sonra kızın elinin olduğu bağrıma kaydı gözü. Daha sonrada yırtmacın eteğinden azı görünen bacağıma dolandı. Kaşları bi hızlı çatıldı ki adam saniyede tek kaş oldu ya.
Dudağı Züleyha diye fısıldadı. Sesini duymadım emme anlamıştım adımı zikrettiğini. Elindeki kalemi Kemal ağabeye verip üstüme üstüme gelince bi tırsacak gibi oldum.
"Miniş sen Nazlı'yı al. Serkan, bahçe kısmına götür ağırla güzelce. Ben yengene restoranı gezdirip geliyorum."
Kızı kucağımdan söküp Minişe verişini valla ağzım açık izledim. Elimi de koca eliyle kavrayınca çekiştire çekiştire koşturdu beni.
"Asil ne ediyon? Adam dursana düşecem şimdi. Valla bi düşüyüm belledirim ben sana."
"Dur sen Züleyha Hanım! Kim kime bellediyor görürüz!"
Üst tarafa çıkan merdivenlere doğru hızlı hızlı giderken Çiğdem yellozunun yanından geçtik. Ağzı ayrılmış bize bakıyodu.
Mikrop karı!
"Asil rezil oluyoz, ne sürüklüyon? "
Ben söylendim de adam ağzını aralamadı ya. Sonunda bi kapının önüne gelip, cebindeki anahtarla açtı da içeri girdik. Daha ne oluyo demeden sırtım duvara yaslandı, ağzı ağzımı örttü. Hırsından ısıra ısıra işi bitti dudaklarımı.
Az geri çekilecek olduğunda zorla soluk alabildim.
"Asil ne ediyon?"
"Bu ne hâl Züleyha? Sen beni delirtecek misin?"
Gözünün karası üstümde dolaştıkça sert nefesleri yüzüme çarptı.
"Ne varmış halimde? Halam aldı dün. Giderken giy, yakıştı dedi."
Geriye çekilip tekrar boydan boya süzdü üstümü. Girdap gibi gözleri baktıkça içine çekiyodu beni.
"Lan yakışmış zaten. Çok yakışmış..."
İyice dibime yanaştı mustur.
"Züleyha memelerin ortada. Bacakların ortada, nasıl saklayacağım ben seni böyle? Şu haline bak gelene kadar kaç kişi gördü seni böyle?"
"Arabada geldim Asil kim görecek? Hem hiç de ortada değil. Sen yukardan bakıyon ya ondan öyle görünüyo. Yoksa karşımdan bakan bişey görmez. Hem tiril tiril, çok hoşuma gitti benim."
Boğazında gıcık var sanki, bir iki öksürdü. Dudağının kenarına dilini sürtüp kısılı gözleriyle bi kez daha göğüslerimi tavaf etti arsız.
"Benim de hoşuma gitti Züleyha. Çok fazla gitti. Az daha gitsin değil mi? Madem giydin, hakkını verelim elbisenin! "
Anam ne ediyo bu şimdi böyle? Yırtmaçtan açıkta kalan bacağımı eliyle kavrayıp beline doladı ya bi anda. Parmakları da okşamaya başladı hemen.
"Asil ne yapıyon? Dur... Burada olacak şey mi?"
"Züleyha çok güzelsin. Saçlarını açalım ama. Böyle boynun hep ortada. Görmesin kimse benim kıymetlimi."
Boynumu öpe öpe konuştukça gözümü açık tutamadım ki ben. Her bir sözünü yutacağım diye gırtlağım acıdı.
"Asil... Nazlı dışarda bizi bekler."
"Miniş bakar ona. İlgilenir kızımızla. Çok özledim seni Züleyha. Birde böyle giymişsin, akıl bırakmadın gelir gelmez bende. Durmak falan istemiyorum ben. Şuna bak elimin altında kayıyorsun ipek gibi."
"Adam, iş yerin bura! Olur mu hiç?"
Sesim böyle kırık çıkmasa dediğimi iplerdi de konuşacak hâl kalmadı o bacağımı okşadıkça.
"Ne güzel işte. Sen yokken, yaptıklarımızı hatırlar biraz daha şevkle çalışırım. Bu kolyeyi de halam mı aldı sana?"
Dilini kolyeyle beraber gerdanıma sürttüğünde başım geriye doğru düştü.
"Asil... Sever dedi... Gü- güzel olmuş mu?"
Dili bu kez çatalımı okşadı ıslak ıslak.
"Çok güzel olmuş. İki göğsünün arasına nasıl da yakışmış. Bacaklarını biraz daha arala Züleyha."
Anam bu kafaya koymuş, bozacak bizim abdesti. Biri gelse rezil rüsva olacaz. Daha da temizleyemeyiz biz adımızı da.
"Asil bi gelen olur."
"Kapıyı kilitledim, merak etme. Kimse gelemez."
Gözü çıkmıyasıca! Kafaya koymuş bu beni inletmeden bırakmayacak ya.
Eee Züleyha Hanım, adamı coşturup durduk olan sana olacak bak. Şimdi iki seferdir eline verdiğin harı, sana dayasın da gör gününü. Allah verede hırsından insan içine çıkamayacak hâle sokmasa seni.
"Asil..."
"Günlerdir dokunamıyorum, yanıyorum diyorum kızım. Offf... Züleyha dokunsam memelerin ortaya saçılacak gibi."
Daha ne ediyon diyemeden önümde diz çöktü. Anam anam anam... Ondan olmaz, valla olmaz. Yıkar sesim ortalığı, malamat oluruz.
"Asil yapma, kurban olayım. Rezil olacaz!"
"Tadını özledim... Hadi biraz arala bacaklarını güzel bebeğim."
Ayağımdaki terlikleri tek tek çıkarıp ardına attı. Adamın erişimde hiç sıkıntısı yoktu ki anam. Kolaylık olsun diye kendi elimle kendi ipimi çekmişim ben. Elleri iki bacağımdan yukarı doğru çıkıp, çamaşırımın iplerini yakalayınca başımı duvara daha da yasladım. O böyle önümde durunca nasıl dayanayım, buda can değil mi? El kadar çamaşırı bacaklarımdan tek tek çekip çıkardı, ben daha ettiğini anlayamadan burnuna tutup kokladı ya çenem yere düşecekti.
"Ölüyorum kokuna... Tadın gibi, kokunda eşsiz..."
Karnıma yumruk yesem böyle titretip, sarsmazdı. İşaret parmağı açıkta kalan kadınlığıma gidince gözlerim kapandı bir anda. Bakacak mecalim bile kalmamıştı.
"Aç gözlerini... Sen beni izlerken yalayacağım seni..."
Pis ağzıyla nasıl baş edecez biz bunu Züleyha? Bu adam, rahibeyi kiliseye küstürür.
Ağzını hırsla kadınlığıma kapatınca sağ elimle ağzımı kapattım birden. Ben buradan iki bacağımın üstüne, sağlam bi çıkayım fakir sevindirecektim valla.
"Hoşuna gidiyor mu?"
Ölüyom anam diye feryat etmeme ağzımdaki elim engel adam, sen daha ne soruyon?
"Benim çok hoşuma gidiyor da seni merak ettim "
Eğleş bakalım Asil Efendi. Düştüm eline ya kıvrandır...
Ağzı olmadık yerlerimi darmaduman ederken eli gömleğine gitti de tek tek öndeki düğmeleri çözdü. İki yana sarkan gömleği göğsünü ortaya serdi. Doya kana elimi gezdiremedim hiç. Göğsünde çok olmasa da tüyleri vardı. Niyeyse pek hoşuma gidiyodu. Parmaklarım, üstünde gezmek için kıvranıyodu sanki. Karnım yangın yerine dönmeye başlayınca dili çekildi.
Anam niye durdu bu? Ben böyle mi kalacaktım? Kız niye durdu şimdi? Kasıklarım sızım sızım sızladı valla!
"Ne... Ne oldu? Niye durdun?"
Vallahi ağlayacaktım ya hırsımdan . Kör olmayasıca bu kadar ettin, niye böyle koydun beni? Pis pis sırıtıp alttan alta baktı yüzüme.
"Ben içindeyken boşalacağız. Tek başına rahatlamak yok sana Züleyha Hanım. Eee... Gireyim mi içine? İzin veriyor musun?"
Bu bile isteye beni kıvama getirip, sırf ağzımdan istediğini duymak için etmiş bana bunu! Allah da seni bildiği gibi etsin Asil!
"Sen... Seni pis domuz. Emme belledirim ben sana. Nasıl Züleyha diye meletiyom seni gör!"
"Hala söylemedin ... Benimle burada sevişecek misin?"
Züleyha... Şu halden kurtar bizi sonra hakkını avcuna koruz bacım. Önce derdimizin dermanını al. Bak yanıyoz olduğumuz yerde.
"Ben de bunun acısını alırım senden."
Dilim hırslı hırslı döktü laflarını ama omzundan tutup da ayağa kaldırdım. Elim sinirden mi yarım kalmışlıktan mı bilmem tir tir titreyerek kemerine ulaştı. Arkamdan atlı da kovalamıyodu emme benim ejderhayla yüz yüze bi hasbihal etmem lazımdı şimdi. Kemeri aralayıp da pantolonunun önünü açınca yüzüne baktım. Gözleri kararmış birde alt dudağını hırsla ısırıp gözünü dikmiş elimi izliyodu.
Omuz başlarımı kapatan kumaşı iki yana indirip göğüslerimi meydana serdi. Askıları görünmesin diye elbiseye uyan sutyen takmıştım. Hırsından o garipte nasiplendi de karnıma kadar indi aşağı. İki eli de hiç vakit kaybetmeden üstüne kapanıp hırsla sıktı.
"Off... Çok güzeller. Nefesimi kesiyor şu görüntü. Elimden bile taşıyorlar. Çok güzelsin Züleyha..."
Dudakları konuşmasını bitirir bitirmez sağ göğsümün üstüne kapandı. Yalaya yalaya ucuna ulaşıp kavradı da iniltimi tutamadım. Diğer eli sol göğsümü sıkıp gevşettikçe ağzı da sağ göğsümü emip sızlatıyodu.
"Asil... Yanıyom sanki..."
"Daha çok yakacağım Züleyha. Bacaklarının arasına çarptıkça daha çok artacak ateşin..."
Göğsümden hırsını alınca geri doğruldu. Önünü araladığım pantolonundan erkekliğini çıkarınca bi ona bi yüzüne baktım. Dilim istemsiz alt dudağımı yalayınca parmağı da ıslak dudağımı sürterek gezdi.
"Kucağıma çık. Duvara sırtını iyice yasla, destek alırsın. Ben belini sıkıca kavrayacağım. İyice ıslandın, içine kaymam çok rahat olacak."
Ne dediyse başımı sallayıp onayladım. Elleri eteklerimi kavrayıp yukarı sıyırınca güzelim elbise karnımda toplandı. Sağ ayağımı beline sarıp solu destekledi hemen. Omzuna asılan kollarım sayesinde kucağına çıkmıştım bile. Kalçalarımın altından iki eli de destekleyince yerim pek rahat oldu.
"Şimdi sıra sende zümrüt göz. Benim ellerim senin kalçanla dolu. Hadi beni yuvama kavuştur."
Dediğiyle yüzüne baktım da derince yutkundum. Sol elimi boynundan ayırıp aramıza soktum. Elim erkekliğini kavrayınca hırlar gibi inledi. Başı geriye düşünce ortaya çıkan âdem elması dişimi kamaştırdı sanki. Aklım başımda olsa yapmayacağım bir şeyi yaptım. Boynuna dilimi boydan boya sürtüp o çıkıntının tadını çıkardım. Benim ettiğim onun ateşini daha da harlamış gibi kükredi sanki. Bu ses kasıklarımı yaktı da geçti. Böyle şehvetinin ateşi bana daha çok sıçradı . Elimle kavradığım erkekliğini kadınlığıma sürttükçe bende ağzıma hapsetmeye çalıştığım sesimi zapt edemedim.
"Asil..."
"Hadi... Hadi yerleştir yerine, dayanamıyorum daha..."
Dediğiyle erkekliğinin başını yerine ulaştırdım. Derinlerime doğru tek hamlede girince çığlığım fırladı ağzımdan.
"Ah...."
"Çıldıracağım... Her seferinde nasıl böyle hissettirebilir? Çok darsın, çok ıslaksın... Ateş gibisin, yakıyorsun ... Ölüyorum her şeyine ..."
Hem konuşup hem içime girip çıktıkça gözümün önünü pus kapladı.
"Kocam... Aslan kocam..."
"Ölsün yoluna senin kocan... Bitiyorum sana Züleyha..."
O konuştu ben kendimden geçtim. Çıplak etime çarptıkça çıkan ses beni mahvetti. Sırtım duvara sürtündükçe, o kalçalarımı sıkı sıkı tutup erkekliğinin üstünde indirip kaldırdıkça beni, delirdim sanki. Bu zevk aklımı alacaktı benim. Bi erkekle bi kadın böyle bi ateşten nasıl sağ çıkardı? İçim çekiliyodu sanki. Bu zamana kadar yaşadığım ne varsa bin misliydi şimdiki sevişmemiz. Artık hiç acımıyodu canım. İçimde gelip gittikçe sürekli artıyodu doluluğum.
"Asil ben ... Ben şey olacam gibi... Dayanamıyom..."
"Güzel karım... Boşalacak mısın? Ah... Züleyha sıkışıp kalacak gibiyim içinde. Doyamıyorum sana... Sürekli altımda, üstümde ol istiyorum. Bulduğum her yerde içine girmekten başka bir hayalim yok... Ah sen titriyorsun..."
Bacaklarım kasılıp titredikçe belinden kayacak gibi oluyodum. Güçten düşüşümü anladıkça kalçalarımı daha sıkı kavrıyodu Asil.
"Hadi ak erkekliğime güzelim. O güzel sularınla soğut beni."
Ben parçalanıp darmadağınık olurken o durmadı. Ne yerimiz ne de halimiz kaldı aklımda. Çığlıklarımı azaltmak içim ağzıma kapanan ağzı olmasa insan içine çıkacak yüzümüz kalmazdı. Hırsı da hareketleri de daha çok arttı. Bacaklarımın arasından dökülen menisini hissetsem bile durmadı. Hırsını atana kadar girip çıktı. Sonra onunda hali kalmamıştı ki yerimizi değiştirip kucağında benle sırtını duvara yaslayıp, yere doğru kaydı. Üstünde benle yere oturdu. Soluklarımız birbirine girmişti. Daha gözümüzün pusu çekilmedi bile.
"Çok... Çok aşığım sana... Gözlerine, ellerine, saçlarına, kokuna en çok da baharı bize getiren kalbine çok aşığım Züleyha... Her zerrene ölecek kadar aşığım. Azıcık uzağına gitsem nefessiz kalacak kadar aşığım. Hiç böyle bir şey için dua etmedim ama en büyük şükür sebebimsin. Çok şükür Züleyha. Varlığına, benim oluşuna, bana gelişine bin şükür..."
|
0% |