Yeni Üyelik
53.
Bölüm

52.BÖLÜM~ARZU~

@orenda

 

 

 

 

Benle bağları olmasa bile tel gibi gerildim durdum bütün akşam. Neslişah’la, Semiha teyze sidik yarıştıracaz diye hop oturup hop kalktı.

 

Bir ara uzağa attıracak şey yok sizde, donunuzu ıslatacağınız diyecek gibi oldum tuttum kendimi. Düğün yerine Neslişah kulp buldu, Semiha ille de ora olacak dedi. Gelinliği İstanbul’dan alacaz diye diş biledi Neslişah, Semiha buraların suyumu çıktı diye şarladı.

 

Ama bitişi iyi yerden yaptılar. Semiha teyze bizle otururlar, koskoca konak dedi. Neslişah ev üstüne ev olmaz diye diklendi. Ağzı bal yiyesi Semiha teyzem, sen o evin üstünde ne geziyon o zaman dedi de boyalı boysuz kaynanamı morlara, kızıllara buladı. Asil'in evde ne işiniz var demeye getirdi canını yediğim. Kız Semiha, şu lafının hatırına iş bilmez gelinine hamur açmayı da öğretecem kız. Hadi yine iyisin.

 

Kapıyı kapatınca Birgül bi of çekti ki vallahi acıyacak oldum haline. Anası buradan, kaynanası oradan iyi çekiştireceklerdi bunu. Sırtı da dik bişey değildi ki ezdirmesin kendini.

 

Anladığım kadarıyla Murat enişte iyi hoş adamdı ama anasının lafının önüne geçip, karım ne derse o diyecek mi bilemedim. Gerçi akılsız değildi, Birgülün dediklerinin aslında onun istekleri olmadığını anlıyomuş gibi Neslişaha ters ters bakarken gördüm bi kaç kez. Saf Birgül de anasından aferin bekleyen malın teki olduğu için ceviz kabuğunu doldurmayacak şeyleri laf diye söylüyodu. Az aklı olsa tatlı dil Semiha teyzeyi pamuk ederdi halbuki.

 

Murat eniştenin gülen yüzüne bakıp kaç kere sabır çekti kadın. Bi evin tek evladı diye el bebek gül bebek büyütmüşler. Az ana kuzusu mu etmişler onu da ne? Çok da güvenemedim, bi hinlik vardı sanki de çözecek kadar muhabbet kuramadık daha.

 

Misafirleri yolculayınca ayakta duracak derman kalmamıştı hiç birimizde. En iyisini biz ettik Züleyha. Düğündü, dernekti, dünürcülüktü uğraşamayacak kadar canımıza düşkünüz bacım biz.

 

Sonunda odamıza çıktık da rahatladım. Ayağımdaki ayakkabılar nasıl acıttı canımı. Boncuk çikolatam geçe kaldık diye mamasını içerken uyudu gitti.

 

"Of of offf... Acıdı valla..."

 

"Ne oldu Züleyha?"

 

"Ayakkabılar ayağımı acıtmış Asil. Yara olurlar kesin."

 

Ben yatağa oturup, ayakkabıyı çıkaracakken Asil önümde diz çöktü. Ayakkabının yandaki kopçasını çıkarıp ayağımı feraha kavuşturdu şükür. Bantların kenarları kesmişti valla etimi.

 

"Kıpkırmızı olmuş, giyme bir daha bunu."

 

Hem beni uyarıp hem de diğer ayağımı da kurtardı canım kocam. Avucunun içine de alıp bir güzel ovaladı ki kendimden geçiyodum valla.

 

"Birgül için yaptığın çok güzel bir şeydi Züleyha . Üstelik sana karşı nasıl bir tavır takındığını hepimiz görüyoruz. Her şeyin nasıl böyle güzel oluyor anlamıyorum."

 

Sen ayaklarımı böyle ov aslanım bak daha nasıl güzelleşir Züleyhan?

 

"Çatal dilli görümcemi kimseye yar edemem Asil efendi. Birine laf sokulacaksa ben sokarım Allah’ıma bin şükür."

 

Başını geriye atıp kahkahayla güldü. Hemen elimi ağzına kapattım da sesini kestim. Kızı uyandırırsa bütün gece o beklerdi başını.

 

"Nazlı uyanacak mustur, niye öyle gülüyon?"

 

"Şu sahiplenişine ölüyorum kızım. Hazır Nazlı uyumuşken az da beni sahiplensen ya."

 

Cilveli cilveli omzumu silkip, dudağımı büktüm.

 

"Hiç de elleşme. Daha masa da ettiğini unutmadım."

 

Ayağımı ovan eli bacağıma doğru çıkmaya başladı. Bu adam bana dokundukça olmadık yerlerimde karıncalar geziyodu sanki.

 

"Ne yaptım ki masada?"

 

"Sen daha iyi biliyon."

 

"Az ilgilen istediyse suç mu? Karısı sevse, gönlünü görse… Bütün gün uzak kalıyoruz zaten. Gece sabaha kadar teninde dinlensem fena mı olur?"

 

Çocuk avutur gibi ne güzel konuşuyodu öyle. Dudağımı ısırıp anca tutabildim gülüşümü. Eli kolumu da gezip omzuma çıktı.

 

"Züleyha bu elbiseden hiçbir yerine dokunamıyorum ben."

 

"E sana da bi yaranamadım Asil. Bağrım açık olsa laf edersin, vay bu bacağın hali ne dersin. Şimdi de açık değil diye söyleniyon."

 

"Odamızda istediğini giy zümrüt göz. Hatta hiç giyme, öylesi daha çok hoşuma gider."

 

"Tabi canım, öyle yaparım bundan sonra. Bende hiç sevmiyom şu sutyeni neyi biliyon mu? Nasıl sıkıyolar."

 

Ben suratına suratına fısıldadıkça adamın gözünün bebeği bile büyüdü. Hele bir yutkunuşu vardı, nerdeyse yüzüne gülecektim.

 

Sultan abla sağ olsun bu gün mutfakta hepimize ders verdi. Birgül bile "bunlar nasıl konular?" deyip ağız eğecekti de bi zamandan sonra ağzı açık dinledi. Erkekler kadınların konuşmasını severmiş aslında ama yerini iyi bilmek lazımmış. "Konuşacaksan yatakta konuş, sesini de kısık tut ki büyüsü bozulmasın" dedi. E o dediyse haklıdır ne diyeyim. Hem kocayı kendine hep ondan bekleyerek bağlayamazmışsın. Elini taşın altına koymak icap edermiş. Evlilik dediğine tek kişinin sırtı yetmezmiş. Pilavdan dönen Züleyha'nın kaşığı kırılsın.

 

Omuzlarını iki elimle kavrayıp yana döndürdüm bedenini. Yatağa oturunca da çıktım oturdum kucağına. Elim gömleğinin üst düğmesinde oynarken de fısıldamaya başladım.

 

"Çok yoruldun mu bugün işte?"

 

Adem elmasının kıpırdanışıyla dudağını izleyen gözlerim bende kilitlenmiş gözlerine değdi. Hep böyle baksa ya ömrğ boyunca bana.

 

"Yok... Yorulmadım işte. Niye yorulayım, yoktu pek iş."

 

Tabi adam alışkın değil, şaftı azıcık kaydı ya ne dediğinin de farkında değil.

 

"Yorgun değilim diyon yani."

 

"Değilim Züleyha..."

 

"Uyumazsın yani?"

 

"Şu saatten sonra uyuyan yerlerimi sikeyim."

 

Nazlıya gitmesin sesim diye kıkırtımı kısık tuttum.

 

"Şşşşhhh... Niye küfür ediyon ki şimdi? Hem canın çok istediyse ben varım burada. Akşama kadar yolunu gözleyen karın dururken niye başka şeylere halleniyon."

 

Üstüne doğru eğilim, yüzüne yakın konuştukça ellerimin altındaki omuzları kasılmaya devam etti.

Asil iyice koptu gidiyodu valla. Dudaklarımı izleyip, yutkundukça beni de götürüyodu gittiği yere.

 

"Züleyha aç şu düğmeleri artık..."

 

"Niye ki? Sohbet ediyoduk ne güzel."

 

"Sen aç, biz edeceğiz seninle sohbet."

 

"Sıcak mı oldu?"

 

"Yavrum yanıyorum, ne sıcağı?"

 

"E ben seni daha çok yakacaktım bu gece ama kocam."

 

Lafım bitmeden dudaklarıma yapıştı. Elleri de kaçacakmışım gibi yüzümü kavradı.

 

 

 

 

***************

 

 

Asil kendine istekle karşılık veren kadını öptükçe daha çok yoldan çıkıyordu sanki. Böyle güçlü bir his, nasıl kontrol edilirdi ki? Züleyha ile defalarca sevişmişlerdi ve o ilk defa kendi gelmişti. Züleyha’ya yakışır şekilde cilve yapmış, kendini arzuladığını göstermişti. Eli ensesinde ki minik düğmeyi açıp, küçük fermuarın ucunu yakalayınca dili de tadına âşık olduğu dudaklardan içeri sızdı. Öpüşmenin bile böyle zevk vermesi normal miydi? Önceden duysa saçmalık der geçerdi.

 

Sırtını açtığı elbisenin gevşemesiyle kollarındaki askıları da omuzlarına aşağı düştü. Sadece balenleri olan ve göğüslerini tamamen belli eden siyah dantelden sutyen çok yakışmıştı.

 

 

 

Beyaz tenine yakışmayan bir renk var mıydı acaba? Dudaklarından ayrılınca boynunu da tatmak istemişti ama bu gece Züleyha çok başkaydı. Gömleğinin düğmelerini hızla açıp tenini özgür bıraktı ince parmakları. Eli dantelden belli olan uca gidip baş parmağıyla okşadı.

 

"Çok yakışmış sana."

 

"Beğendin mi?"

 

"Çok beğendim zümrüt göz."

 

"Senin için giydim. Beni daha çok beğenirsin diye..."

 

Yutkundu ama karısının dudaklarından çıkanlar geçmedi gırtlağından. Gerçekten Züleyha bu gece bambaşkaydı ve bu Asil'i daha da çok kışkırtıyordu.

 

"Benim için mi? Ben beğeneyim diye mi giydin bunu?"

 

"Hı hı... Güzel gör beni istiyom ben. Hep beni düşün, aklından çıkmayım hiç."

 

Asilin hayranlıkla titreyen irisleri bi an bile ayrılamıyordu Züleyhanın yüzünden. Kendine büyü yapılıyormuş gibi bir hissin içinde, zevk dolu bir siste savruluyordu.

 

"Offf... Züleyha bende bana yetesi bir akıl bırakmayacaksın değil mi? Zerrelerime kadar tutsak edeceksin avuçlarına. Yavrum ben sen diye yanıyorum görmüyor musun?"

 

Asil ağzından çıkanları duyamayacak kadar arzunun içine karışmıştı. Züleyha ise duyduklarından memnun yüzüne farkında olmadan oldukça iç yakan bir gülümseme kondurdu. Sadece üç düğmesi açılmış gömleğin yakasına elini getirip Asil'i yatağa yatması için itti.

 

Asil ne yapacağını sabırsızlıkla beklerken ata biner gibi üzerine çıkıp oturdu. Elbisesi üzerindeydi ama kocası sağ olsun, üst kısmı karnının aşağısına kadar inmişti. Çok beğendiği sutyeni bir de bu açıdan görmesinde hiçbir sakınca yoktu sonuçta.

 

"Züleyham..."

 

"Bütün gün iştesin. Yine de yorulmuşsundur belki. Biraz yardım edeyim kocama. Yükünü hafifleteyim..."

 

Hem konuşup hem açamadığı düğmeleri özgürlüğüne kavuşturdu.

 

Asil'in yanık teni çok hoşuna gidiyordu. Göğsünde bir avuç tüy ve kasıklarında başlayıp pantolonun içinde kaybolan tüylerde. Onu fark etmeden çok etkiliyordu. Eli göğsünü okşamaya başladı. Parmakları gezdikçe kasılıp, gevşeyen adamı etkiliyor olmak derin bir haz veriyordu kadınlık iç güdülerine. Züleyha henüz bilmiyordu ama kadınlar, erkeklerini parmaklarıyla bu şekilde etkilemeyi, güçlerini avuçlarında hissetmeyi severlerdi.

 

Onu kararmış gözleriyle izleyen adama baktı. Gözlerini ayırmadan üzerine eğilip, köprücük kemiğine ıslak bir öpücük bıraktı. Sonra bir öpücük daha... Ve bir öpücük daha... Âdem elmasını dudaklarında hissedene kadar tekrarladı bunu. Özellikle boynunu geriye attığında daha çok belli olan bu çıkıntı tahmin edemeyeceği kadar çekiyordu kendine kadını. Diliyle tadını çıkarır gibi üzerinden defalarca geçti Züleyha. Asil ona ne yapıyorsa aynısını yapmak, kendine hissettirilen duyguları, adamda da yaşamak istiyordu.

 

Asil'in genzinden çıkan güçlü hırıldayış doğru yolda olduğunun göstergesi olmalıydı. Dudakları bu sefer göğsüne doğru kaydı. Bunu ilk günlerinden beri yapmak isteyip cesaret edememişti. Ama şimdi... Tüylerin arasında gezen dili adamın minik göğüs ucuna ulaştı. Asil bunu yaptığında kendi çok zevk alıyordu, belki o da hoşlanırdı. Küçük ucu, dudaklarının arasına kıstırıp yalamaya başladı. Biraz önce duyduğu sesin çok daha güçlüsü Asil'in dudaklarından fırladı. Züleyha başını kaldırıp adama baktı. Yanlış bir şey yapma korkusu hâlâ içerisinde bir yerde saklıydı.

 

"Hoşuna... Gitmedi mi?"

 

"Züleyha... Aklımı oynatacağım, bu çok tahrik edici. Kadın hoşuna gitmedi mi ne?"

 

Boğuk, hafif hırıltılı ses can çekişir gibi çıkmıştı. Aldığı karşılıkla mest oldu Züleyha. Ve tekrar eğilip bu sefer diğer ucu emip, ısırmaya başladı. Yüzü biraz daha aşağı kaydığında kalçaları da karnından aşağı, içini ateşiyle sızlatan bir yere denk geldi. Dilinin teninde gezmesine sertleşmiş erkekliğine sürtünen kalçaları da eklendi. Asil kıvrılan beli can simidine yapışır gibi yakaladı.

 

Böylesi bir haz hiçbir şeyde olamazdı. Züleyha üzerinde yarı çıplak, bedeninde ıslak dilini gezdirirken ve kalçaları ateş almış erkekliğine sürtünürken aklını oynatabilirdi. İki eliyle kavradığı beli daha sert bastırdı. Ama olmuyordu... Yetmiyordu... İçindeki hayvan, bir an önce karısının içine dalmak, duvarlarını parçalarcasına gidip gelmek istiyordu. Ama düşünebilen çok az bir kısmı ise Züleyha'nın neler yapacağının merakıyla sabretmesini söylüyordu.

 

Karısı tekrar üzerinden doğrulduğunda parlak zümrüt gözleri koyu bir hareye dönmüştü. Züleyha'yı etkiliyordu. Onu bir erkek olarak baştan çıkarıyor oluşu, dayanılmaz bir haz veriyordu Asil'e. Titreyen ellerinin kemerine gittiğini gördü. Yatakta biraz daha geriye kayıp Züleyha için alan oluşturdu. Açılan pantolon düğmesiyle hediye bekleyen çocuklardan bir farkı yoktu şu anda. Alt dudağını dişleri arasına kıstırıp karısının parmaklarını seyretmeye devam etti.

 

Züleyha ise açılan pantolonu kendini cesaretlendirip çamaşırıyla beraber aşağı çekti. Her gördüğünde ürktüğü erkekliğine alışıyordu. Şu an içerisinde filizlenen dokunma isteği başka türlü bir nedenden olamazdı yoksa. Titreyen elleri tahrik olmuş, rengi neredeyse morarmış penise ulaştı. Hafif hafif dokunup, sıcaklığını paylaştı.

 

"Züleyha lütfen... Lütfen parmaklarını dola. Dayanamayacağım daha fazla."

 

Asil'in gözlerine bakarak ellerini demir sertliğinde ama ipeksi bir hisle kaplı erkekliğine doladı. Asil'in ona öğrettiği gibi yukardan aşağı ve aşağıdan yukarı okşayarak elini gezdirdi. Ucundan sızan bir damla zevk suyunu baş parmağıyla dağıttı.

 

"Asil..."

 

"Söyle bebeğim..."

 

Bunu yapıp yapamayacağını bilmiyordu ama istiyordu da. Züleyha neyden çekinirse onu yapmak isterdi zaten. Oldum olası sınırlarını zorlamayı seven biri olmuştu.

 

"Senin bana yaptığını bende yapayım mı?"

 

Asil derince yutkundu. Kadının dudaklarına ve elinin içinde can çekişen penisine baktı. Bunun için kan akıtabilirdi. Böyle bir şeyi Züleyha ile yaşamak için var olan her şeyinden vazgeçebilirdi.

 

"Sen... Gerçekten mi? Düşünürken bile boşalabilirim. Of Züleyha... Tiksinebilirsin, yapmak zorunda değilsin."

 

Züleyha ağır ağır başınıiki yana salladı.

 

"Ben tiksinmem... Yani bir senden bir de Nazlı'dan mümkünü yok tiksinmem."

 

"Aklımı... Aklımı alacaksın benim. Çok güzelsin, bu şekilde izlemek bile delirtiyor beni."

 

Bunu onay olarak kabul etti Züleyha. Bedenini bacaklarından aşağı kaydırıp iyice yaklaştı. Avucunda ateşten bir meşale tutuyordu sanki. Dili ilk önce başına değdi. Değişikti... Biraz daha bunu tekrar etti. Ne hissettiğini anlamadı ama rahatsız olmamıştı.

 

"Züleyha ... Lütfen ağzına al. Hadi benim güzel bebeğim, onu ağzına al..."

 

Asil'in yalvarır gibi çıkan sesiyle dudakları kıvrıldı. Koca adamı bu hale sadece bir iki dil darbesi mi getirmişti yani?

 

"Gel bakalım ejderha. Züleyha'nın karşısında şansının olmadığını öğrenme vakti..."

 

Fısıltısını zevk deryasında kaybolmuş kocası duymadı. Ama Züleyha ağzının içine giren baştan sonra kükreyen kocasını duydu.

 

"Dilini etrafında dolaştır bebeğim."

 

Dediğini itaatkâr bir öğrenci gibi yaptı.

 

"Birazını daha alabilir misin? Miden bulanırsa bırak hemen. Ama şimdi dene lütfen. Biraz daha girebilir mi ağzına?"

 

Züleyha bir iki santim daha ağzının içine kaydırdı.

 

"Ahhhh... Züleyha... Çok güzel... Güzel bebeğim bu çok güzel..."

 

Duyduklarıyla biraz daha almaya çalıştı. Buradan sonrası fazla olacaktı. Dili sataşarak etrafında dönüyordu.

 

"Züleyham şimdi benim yaptığım gibi yap... O küçük kadınlığına girip çıktığım gibi ağzına girip çıkmama izin ver."

 

Bir eliyle geriden destek alan Asil hafif doğruldu. Görüntü muhteşemdi. Hayal ettiğinden bile fazlasıydı bu. Defalarca Züleyha'nın güzel dudaklarından kaydığını düşlemişti ama yaşamak... Böylesini yaşıyor olmak...Sağ eli göbeğine doğru dağılmış saçları toplayıp omzundan aşağı bıraktı. Yüzünü tamamen bunu yaparken izlemek istiyordu. Ve yön vermek için saçlarını acıtmadan kavradı. Yavaş yavaş penisinin üstüne bastırıp kaldırdıkça dayanma sınırını kaybediyordu. Islak ağzın, ona yaptıkları arttıkça karısını bir anda tutup geriye yatırdı. Ne olduğunu anlayamayan kadın gözlerini kocaman açmış ona bakıyordu.

 

"Buna biraz daha devam etsen ağzına boşalacaktım. Bunu ikimizde istemeyiz bebeğim. Ben seni si... "

 

Durdu, soluklandı. Kelimelerine sahip çıkmakta zorlanıyordu.

 

"İçinde gidip gelirken boşalmak istiyorum..."

 

Züleyha sadece başını sallayarak onayladı. Böyle bir şey yaptığına inanamıyordu ama Asil'in ona bakışı bile cehennem ateşi kadar sıcaktı. Kocasını etkileyen, gerçek bir kadın gibi hissediyordu kendini. Biriyle bu kadar bütün olmak, böyle birbirine karışmak asla tahmin edilebilir bir şey değildi onun için. Ama muazzam bir histi. Asil ve kendini tek bir parça olarak görüyor olmak düşleyemeyeceği kadar büyülüydü. Asil, karısını geriye yatırdı ve hala üzerinde duran elbiseyi çıkarıp odanın içinde bir yere attı. Gözlerini karısından ayırmadan santim santim yuvasına ilerledi. Bu sıcaklığa muhtaçtı artık. Hareketleri hoyratlaştıkça Züleyha 'dan çıkan sesler de güçlendi.

 

"Bacaklarını belime dola güzelim."

 

Kadınına istediğini söylerken bir yandan da bacaklarını kavrayıp beline sarmasına yardımcı oluyordu.

 

"Acımıyor değil mi?"

 

"Hayır... Acımıyor... Ah... Asil... Devam et, acımıyor..."

 

"Çok seviyorum seni... Benim güzel Züleyham... Çok seviyorum..."

 

"Asil..."

 

Bedenine girip çıktıkça, tenin tene çarpma sesi kulaklarından sızdıkça tutkulu bir girdap da savruluyorlardı. Karışmak, dolanmak, aramak ama bulamamak... Bir kördüğümün içerisinde, ruhlarının düğümüyle yeniden var oluyorlardı. Sona yaklaştıkça bedenini sıcak bir titreme aldı ikisini de.

 

"Sana öğreteceğim... Sana yandığım gibi bana yanmayı öğreteceğim..."

 

Züleyha'nın ağzından fırlayan çığlık Asil'in dudaklarında kapana kısıldı. Asil, Züleyha'sı ile daldığı zevk deryasından yine onunla aynı anda çıktı.

 

"Ne olursa olsun kalbin benim olacak..."

 

Aşk yakıcı ve bir o kadar çıldırtıcı efsununu hiç beklemeyen bir kadınla paylaştı. Hayalini kurmadığı, umudunu tatmadığı bir sihirdi Züleyha için. Korkutucu, ürkütücü ve elsiz ayaksız bırakan bir lanetken rüyaya dönüştü.

 

Yıllarca evi bildiği yerden kilometrelerce uzağa, yaralı bir adamın yüreğine saklandığını tahmin edemezdi.

 

Gelip, bulmak ve onu benliğinde yoğurmak Züleyha'nın kaderiydi. Yusuf peygamberi kuyudan kurtaran ve onu Mısır'a hükümdar yapan Hak, Züleyha ile kalbini de ödüllendirmişti. Kimse kuyuda sonsuza kadar kalmaz.

 

Bir Züleyha gelebilir ve kuyudaki yaralıya şifa olabilirdi…

 

 

 

 

 

Aşk güzel şey beeeeğğğ🫠🫠🫠🫠 ama doğru kişiyle!

 

  

 

Loading...
0%