Yeni Üyelik
57.
Bölüm

56.BÖLÜM~SIĞINAK~

@orenda

 

Sabah sabah olacak iş değil şu bölüm de denk gelmiş işte kusuruma bakmazsınız umarım😈

 

​​​​​​Beğenileriniz ve yorumlarınız burada da büyümemiz için çok önemli, okuyup geçmeyin olur mu kuşlarım💙

 

 

 

 

 

 

Sabaha karşı gözü açılmış, bir daha dalamamıştı uykusuna. Yanında bebek gibi uyuyan, kıvrıldığı için de küçücük kalan karısından ayıramıyordu gözlerini. Dün Züleyha'nın bağıra çağıra söylediği her söz ok olup saplanmıştı göğsüne.

 

Asil'in Züleyha'sı var demişti. Ezdirmem ikisini diye sesiyle tüm konağı inletmişti. Sahi hiç böyle sahiplenilip, korunmuş muydu Asil? Ortalığı ateşe verecek kadar kimse adını böyle dillendirmemişti. Kimse "o benim, üzdürmem" diye kendini paralamamıştı.

 

Güzel yüzünün her bir zerresini izlerken kapalı gözlerine doğru biraz daha yaklaştırdı yüzünü. Şimdi görmese de göz kapaklarının altında saklanan yeşillere nasıl meftun olduğunu herkes görüyor muydu acaba?

 

Daha da önemlisi o görüyor muydu?

 

Asilin su perisi Züleyha...

Boncuğunun annesi Züleyha...

Evinin ışığı Züleyha...

Zümrüt gibi gözleriyle Asili kendine hapseden, bu duvarları sıcak bir yuvaya çeviren zümrütü.

 

Ne büyük haksızlıktı ama! O güzel zümrütleri herkesi böyle rahat görebilmesi, bu şerefe hiç bir çaba harcamadan erişmesi büyük haksızlıktı.

 

Dünkü halini düşündükçe dudakları kıvrılmak için can çekişiyor, ihtimaller zihnini deştikçe yüreği sıtma tutmuş gibi titriyordu.

 

Hayatının hiçbir döneminde büyük büyük yükselişler, sert tepkilerle ortalığı yıkan biri olmamışken nasıl Züleyha’nın deli akan kanı onu mest edebilirdi? Desibeli yüksek her konuşmadan rahatsızlık duyarken, konağı inleten bağırış nasıl olur da böyle mutlu hissettirirdi birine? Böyle bir sahiplenilme, korunup, kollanma mümkün müydü?

 

Hakkını inkar edemezdi. Halası hep desteğiydi onun. Altı yaşından beri, eli hep üstündeydi. Ama onunda öyle çok kendine yetesi derdi vardı ki yalnız kalmak zorunda kalmıştı Asil. Hastalığı halasını mahvetmişti. En son ameliyatına kadar sürekli geçirdiği kürtajlar, kanamalar onu bitirmişti. İyileşip, sağlığına kavuşana kadar da Asil eski küçük çocuk değildi artık.

Oradan sonrası daha kolaydı. En azından kimseye kırılmamayı ve kimseyi umursamamayı öğrenmişti. İyi olmadıkları her hallerinden belli olan bir arkadaş grubu vardı. Kendi başına açtığı dertlerden evdekileri de görmez olmuştu. Bu kötü değildi o zaman ki Asil için. Oyalanacak daha yüzeysel dertler babasının kör bakışlarının önüne geçmişti artık. Neden böyle demekten vazgeçmişti. Ne zaman ki halası tekrar bir rahatsızlık geçirip yanında olmasını istemişti oradan sonra duruldu. Rahminin alınmasıyla bitti sanılan illet, yumurtalıklarında sancı olarak dönünce tekrar küçük bir operasyon yaşamak zorunda kalmıştı. Ve Asil'i yanında istemişti. Sonrası üniversite yılları ve hayatı boyunca hiç olmadığı kadar huzurlu bir hayattı. Mezun olur olmaz kulaksız ustasından aldığı eğitimle, pişmiş halde işinin başına geçmişti.

Hayatının hatırlamak istemediği kısmını es geçti.

 

Ama şimdi tedbirli olmalıydı. İlk halasıyla konuşup mantıklı adımlar atmalıydı. Onlarla aynı evde kalamazlardı ama evi de onlara bırakıp gitmeye gururu izin vermiyordu.

 

Neslişah bilenmişti!

 

Neslişah, Züleyha'nın dik duruşunu, geri adım atmaz karakterini gördüğünde kolay lokma olmadığını anlamış ve hırsla bilenmişti. Şimdiye kadar bulaşmama sebebi onu köylü bir kız olarak görmesi olmalıydı. Dünden sonra, o sözlerden sonra asla rahat durmayacağını biliyordu. Asil çok daha doğru adımlar atmalıydı. Neslişah'ı başka eve yollamak da yetmezdi esasında. Tamamen hayatlarından çıkaracak bir yol bulmalıydı. Cemil'le tekrar bir görüşme yapacaktı ertesi gün. Eline telefonunu aldı, Cemilden mesaj vardı. Gece Neslişah, Kenan'la konuşmuştu. Mesajına dönüş yapıp tekrar komodine bıraktı telefonunu.

 

Keşke Mustafa denilen sapığın konum takibini yapabilselerdi. Bu Cemil'in işini, kendi çıkarları üzerine kullanmaya giriyordu ve Asil kendi için onun mesleğinde zarar görmesini istemiyordu. Ama işler rayından çıkarsa yapardı!

 

Neslişah, Züleyha'nın kaçtığı geçmişini duyarsa mutlaka kullanırdı. Buna fırsat veremezdi. Ama Züleyha ona bas bas bağırırken, yüzünü kaplayan karanlığı görmüştü. Züleyha'yı germeden, paniklemesine sebep olmadan sessizce Neslişah'ın ipini çekmesi en iyisiydi. Artık ailesiyle onu aynı ülkede bile yaşatmak istemiyordu. Mustafa meselesini de çok ağzına almaması gerekiyordu. Adı geçtiğinde Züleyha'nın gözlerini kaplayan korkuyu görebiliyordu. Kendini dik tutmaya, umursamıyormuş gibi davranmaya çalıştığının farkındaydı. Adamla ilgili ne biliyorsa içten içe Züleyha için çok ürkütücüydü. Karısının, hayatı korkarak yaşamasını istemiyordu Asil. Neslişah'a bağırırken ne kadar özgürse o kadar öyle kalmalıydı Züleyha.

 

Ah... Bir de o vardı. Züleyha'nın dişi bir aslan gibi yuvasını koruyuşu...

 

Hayatı boyunca böyle ateşli bir sahne görmüş müydü acaba? Her şeyden bağımsız alev alan gözleri, sinirden kızarmış yüzü, üstte duracak diye dik tuttuğu boynu akıl alacak seraplar gibiydi. İçini saran endişeden sebep o zaman düşünemediği her şeyi şimdi uyuyan karısını izleyerek düşünüyordu.

 

 

Rüya gibiydi Züleyha. Asla gerçek olamayacak bir rüya. Dudakları titredi. Kenan’ı da evden göndermekte parmağının olduğunu düşünmemişti. Halası istedi sanmıştı. Nazlıyla ilgili olur olmaz söylemlerinden bahsetmişti. Acaba bir zamanlar kendine yaptığı imayı Züleyhaya da mı yapmıştı? Züleyhaya biri Nazlıyla ilgili olumsuz tek bir şey söylese demek evinden, memleketinden olacaktı. Alt dudağını ısırıp, kahkaha atmak isteyen yanlarını durdurmaya çalıştı. Nazlı ve onu izlemekten daha güzel hiç bir şey olamazdı.

 

Sonra söylediği başka bir şeyle dişlerini ortaya serecek bir şekilde sırıttı. Birgül'e ne yapmıştı acaba? Duacı olması gerektiğini savunuyordu Züleyha. Mutlaka bir şey yapmış olmalıydı. Bu daha da çok gülümsemesine neden oldu. Saate gözü takıldı altıya yirmi vardı hâlâ. İyice yaklaştı yakınına. Uyansaydı keşke. Asil'in zerre uykusu yoktu şu an. Züleyha da uyansaydı bir şeyler yaparlardı. Biraz yakın bir şeyler.

 

Nefesini yüzünde hissedecek kadar sokuldu. Önce burnuna, sonra kaşına bir öpücük kondurdu. Onu uyandırsa, kızar mıydı acaba? Dünden sonra çok güvenemiyordu alacağı tepkiye.

 

Züleyha'nın istediği gibi Neslişah'a tepki göstermemesi kırmıştı karısını. Ama Züleyha tanımasa da Asil tanıyordu Neslişah'ı. Ne kadar Züleyha'yı destekleyip, Neslişah'a karşı dursa o kadar daha bilenecekti Neslişah. Züleyha'nın zarar görebileceği hiçbir ihtimal seçenek dahi olamazdı. İyi düşünmeliydi. Öyle iyi düşünmeliydi ki Neslişah, evden gönderilişinde sesini çıkaramayacak kadar zor bir halin içinde kalmalıydı. Ama öncesinde öfkesini Züleyhadan uzaklaştırması gerekiyordu. Eskisi gibi Asile yoğunlaşacak nedenler vermeliydi.

 

Yüzüne kondurduğu buse huylandırmıştı sonunda karısını. Biraz daha tepki gösterse işi kolaylaşırdı. Burnunu sürttü bu sefer de yanağına. Azıcık da sakalları gezindi o yanakta.

 

"Asil..."

 

Sonunda bir tepki alabilmişti. Nazlı ıh dese uyanıyordu ama. Bir saattir uğraşlarına anca sonuç alabilmişti.

 

"Güzel bebeğim..."

 

"Nazlı... Nazlı mı ağlıyo?"

 

"Yok, uyuyor o..."

 

"Ne oldu o zaman?"

 

Sesi hala boğuk ve kısıktı. Uykudan tam ayılamadığı her halinden belliydi.

 

"Uyuyamıyorum..."

 

"Niye ki? "

 

"Bilmiyorum, kaçtı uykum."

 

"E ben ne yapacağım ki?"

 

"Züleyha..."

 

"Hmmm..."

 

"Sevişelim mi?"

 

Yarı uykuda gözler duyduğu cümleyle ayrılacak kadar açıldı.

 

"Ne?"

 

"Bana sözün vardı. Sevişelim mi?"

 

Züleyha duyduğuyla alık alık baktı. Uykudan dolayı algısı mı zayıflamıştı acaba?

 

"Beni... Uykundan buna mı uyandın sen? Allah bildiği gibi yapsın Asil seni."

 

Asil çok haklı olduğuna inanarak başını salladı.

 

"Söz verdin tutmadın. Banyoda sevişecektin benle. Hem uykundan da ayılırsın. Nazlı dokuza kadar uyanmaz."

 

"Sen essah buna uyandırmışın ya beni!"

 

"Sevişecek misin benle?"

 

Böyle de söyleyince ne diyeceğini bilemedi Züleyha. Çocuk gibiydi valla adam. Ama istediği pek çocukluğa yaraşır cinsten bir oyun değildi. Gülse mi ağlasa mı bilemedi. Böyle mi oluyordu erkekler acaba? Ağır oturaklı sandığı tüm adamlar karılarının yanında başka bir hale mi bürünüyordu?

 

Yok diyesi de gelmiyordu hiç. Nasıl da bakıyordu gözünün içine? Hem çok günahtı bir kere. Yani en azından o böyle duymuştu köyün yaşlılarından. Dinden habersiz değildi ya Züleyha. Dudaklarını gülmemek için birbirine bastırdı.

 

"Asil..."

 

"Sevişecek miyiz?"

 

"Adam şöyle sorup durma. Hiç mi dilinin ayarı yok?"

 

"Tamam demedin hâlâ."

 

Züleyha takılmış plak gibi aynı şeyleri söyleyip duran adamdan daha fazla gülümsemesini saklayamadı. Züleyha’nın güldüğünü görünce Asil de tebessüm etmişti.

 

"Kalk bakalım dışı koca adam, içi çocuk herifim. Kızışmışın belli. Bi su dökelim, serinletelim seni."

 

Duyduğu sözlerle Asil'in yüzünü kocaman bir gülümseme kapladı. Karısı da istiyordu onu. Sadece Züleyha'ca kabul ediyordu. O da ayrı hoşuna gidiyordu ya. Züleyha'ya özgü cümlelerle isteklerini dile getirmesi çok keyifliydi.

Sessizce ilk Züleyha girdi banyoya. Sonra duşa kabine birde küvete baktı. Alt dudağını istemsizce ısırdı. Hangisinde o iş daha kolay olurdu ki? Ne yapacağını bilemeden Asil de girmişti.

 

"Küveti dolduralım bebeğim. Üstümde inip kalkman daha kolay olur."

 

Lafları yumru gibi oturdu boğazına. Kendisi mi yapacaktı ne yapılacaksa? Arsız herif birden de öyle söyleyince ateş bastı yüzünü. Gözünün önüne Asil'in üstünde bir Züleyha düşünce silkelendi hemen. Çok fenaydı, hem de çok çok fenaydı o görüntü.

 

Asil önüne geçip küveti doldurmak için suyu açtı. Üstündeki tişörtü de hemen çıkarıp lavabonun yanındaki kirli sepetine fırlattı. Ardını döndüğünde ona ne yapacağını bilemez bir halde bakan karısına doğru yaklaşıp omzuna bir öpücük kondurdu. Sonra boynuna, sonra çenesine.

 

"Çok hoşuma gidiyor tenindeki koku."

 

Derin derin soluduğu boynu dudaklarının arasına kıstırıp emmeye başladı.

 

"Sen dün öyle söyledin ya Züleyha. Uyku girmedi gözüme."

 

"Ne... Söyledim!" diye fısıldayabildi Züleyha zorla bulduğu sesiyle.

 

"Asil'in Züleyha’sı var dedin. Bir sürü şey söyledin ama ben en çok orda kitlenip kaldım sanki."

 

Derin derin soluyan Züleyha, boynundaki dudakların ona hissettirdiği duyguyu göz ardı edip adamın ağzından çıkanlara konsantre olamıyordu.

 

"Niye... Neden öyle oldun ki?"

 

"Asil'in Züleyha’sı çok güzel geliyor kulağa. Hiçbir şeyi olmayan Asil'in dünyalara bedel Züleyha’sı var artık."

 

"Züleyha'nın da onu ondan bile çok düşünen Asil'i var."

 

Ensesinden parmaklarını saçlarına doladı Asil. Yüzünü iyice yukarı kaldırıp bir nefeslik mesafesine kadar yaklaştı. Züleyha’nın da kendi hakkında böyle düşünüyor olması kalbinin atışını hızlandırıyordu. Yavaş yavaştı belki ama karısı da onu sevmeye başlıyordu.

 

"Canını verir o Asil Züleyha'sına. Kimse uzanamaz ona. Kimse benim zümrütümü üzüp, incitemez."

 

"Biliyom... Güveniyom ben... Sen bekle dediysen vardır bi bildiğin, beklerim. "

 

Ağzından çıkan son kelimeyle Asil dudaklarını hırsla yakaladı karısının. Uykudan dolayı hafif şişmiş dudakları, dişlerinin arasına kıstırıp büyük bir açlıkla emmeye başladı. Dili tadını daha iyi alabilmek için derinlerine sokuldu. Dilini yakaladı ve bir bebeğin meme emmesi gibi büyük bir istekle dilini emdi.

 

"Sen hayatsın... Hücrelerine kadar yaşam kokuyorsun..."

 

Tek koluyla belinden desteklediği karısını ayaklarının üzerine çıkardı. Boyları biraz daha yakındı şimdi. Soğuk ayaklarının hissi bile ayrı bir zevk deryasına itiyordu onu. Üzerindeki şortlu gecelik takımının üstünü çıkardı. Altında sutyeni olmadığından göğüsleri ortaya serilmişti. Sağ eli göğsüne tırmanıp usul usul okşadı. Sonra ona istekle bakan gözlere kapılıp tekrar yakaladı dudaklarını. Nazik okşayışlar naifliğini kaybedip sertleşti. Züleyha'nın gırtlağından gelen inleyişi ile dudaklarından azıcık uzaklaştı.

 

"Acıttım mı?"

 

"Biraz..."

 

"Öpersem geçer belki..."

 

Sözünü bitirip boynunu biraz daha eğerek göğsünün ucunu aldı bu seferde ağzına. Dilini küçük tomurcuğunda gezdirdikçe karısının beli geriye doğru bükülüyordu. Dişlerini de eklediğinde zevkli bir inleyiş çarptı seramik kaplı duvarlara. Bir adım gerileyip dizlerinin üzerine çöktü. Şortu, çamaşırıyla beraber indirdiğinde karısı çırılçıplaktı ve büyüleyici bir güzellikteydi.

 

"Sana bakmak bile beni azdırıyor."

 

Bu sözleri kadınlığına bakarak söylediğinden sebep, Züleyha kiminle konuştuğuna emin olamadı. Sağ dizine dudaklarını bastırıp küçük ısırıklarla bel kemiğine kadar ıslak bir yol çizdi. Elleri kalçalarını kavrayıp, sıkıca parmaklarını geçirmişti yumuşacık tene. Göbeğinde oyalanan dudaklar, tadını almak ister gibi yalayarak sol tarafına kadar ilerledi. Kadınlığının üstünde biraz daha oyalandı. Züleyha'nın saçlarına giden eli ve bilinçsizce çekiştiren parmakları içindeki ateşi harlıyordu.

 

"Tadın muazzam..."

 

Önünde eğildiği bedene aşağıdan daha dikkatli baktı. Çakmak çakmak yanan yeşil orman onu daha da kışkırtıyordu. Ayağa kalktığında kendinden aşağıda kalan karısı başını geriye atıp, gözlerinin en derinlerine baktı.

 

"Eşofmanımı çıkar Züleyha."

 

Güçlü bir yutkunuştan sonra gözleri ayrılmadan Züleyha gri eşofmanı bacaklarından sıyırdı. Siyah çamaşırın belindeki lastikte dolandı parmakları.

 

"Onu da çıkar."

 

Asil'in ona yaptığı gibi dizlerinin üzerine çöktü. Siyah çamaşırın beline geçirdiği parmakları sıyırıp bacaklarından çıkardı. Yüzünün hizasında kalan erkekliği tüm heybetiyle karşısındaydı. Kendini zifiri karanlığa dönmüş bakışlarla izleyen adama bakarak dudaklarını yaladı. Eli, erkekliğine gidip başını sıktı. Asil'in alt dudağını hırsla ısırışı ve sık aldığı solukların etkisiyle küçük ama tehlikeli bir gülümseme kondu yüzüne. Dilini çıkarıp aşağıdan yukarıya kadar şeker yalar gibi yalaması ayaklarındaki tüm gücü almıştı adamın.

 

"Sikeyim... Kahretsin... Dur! Dur bu sefer olmaz. Bu sefer daha uzun istiyorum güzel karım. Ama sen beni o küçük ağzına alırsan dayanamam."

 

"Tadın... Güzel..."

 

"Siktir... Züleyha! Ayağa kalk! Ben suratına boşalmadan kalk ayağa!"

 

Kendini sıkmaktan boğuklaşmış sesi oldukça etkiliydi. Züleyha onu bu hale getiriyor olmanın hazzında çıldırıyordu. Kocaman, akıllı, görmüş geçirmiş ve etkileyici biriydi kocası. Sadece diliyle onu kıvranacak hale sokuyor olması, içindeki kabına sığmaz kadını çıldırtıyordu.

 

"Beni sen uyandırdın kocam. Gönlünü görmeyeyim mi?"

 

"Sen var ya sen, çok fena bir ateş parçasısın. Az kaldı, ebemi bile sikersin yakında."

 

"Hiişştt... Niye küfür ediyon ki şimdi?"

 

"Beni soktuğun durumun tek karşılığı bu çünkü Züleyha. Sırtını dön. Lavabodan tutun. Sırtını öpmedim uzun zamandır."

 

"Çok da uzun değildi sanki emme, sen daha iyi bilin tabi."

 

Züleyha lavabonun kenarlarından tutununca karşısındaki geniş aynada yansımalarını gördü. Bu çok fazlaydı...

 

"İyi bak... Ben senin kalçalarının arasından kayıp, kadınlığını talan ederken bizi izleyeceksin."

 

"Asil... Bu... Ayıp..."

 

"Ayıp yok Züleyha. Bizim aramızda ayıp için bir sınır yok. Birbirimizin en kirli, en uç hallerini izleyeceğiz. Bu ikimizin arasında bir oyun."

 

Karısının aynada gözlerine tutunmuş titreyen harelerine takıldı.

 

"Şimdi belini biraz daha eğ ve kalçalarını dik. Ben senin içinde gidip gelirken izlemeni istiyorum."

 

Ağzından çıkan erotik eylemin sonucu, hızla gözlerine bakan gözlerin kaçışı oldu. Dudağı yana doğru kıvrıldı. Kirli konuşması onu utandırıyordu ama aynı zamanda da deli gibi tahrik ettiği ıslanmış kadınlığından oldukça belliydi. İçine işleyerek büyütülmüş tabularından çıkmaya başlamıştı Züleyha. Onlar karı kocaydı ve dünya üzerinde birbirlerine en yakın olabilecek iki kişilerdi. Asil hiç kimsenin yanında bu kadar şeffaf olmamıştı, olamazdı da. Ama Züleyha bambaşkaydı. Kimsenin bilmediği, arzu dolu adamı Züleyha'nın görüyor olması onu daha da çok kamçılıyordu. Sertleşmekten sızlayan erkekliğini kalçalarının arasına bir iki kere sürtüp kadınlığının girişine dayadı.

 

"Bacaklarını biraz daha arala bebeğim."

 

Dediği kelimelerin anında yapılıyor oluşu oldukça hoşuna gidiyordu. Yavaşça içine kaydı. Dardı Züleyha. Gençliği, cinsellikle yakın zamanda tanışıyor olması onu sımsıkı karşılamasına neden oluyordu.

 

"Biraz daha arala. Çok darsın..."

 

Kendini geri çekip bir kere daha itti. Erkekliğinin yarısını içine sığdırdığında ikisinin de sesi banyoda yankılandı.

 

"Çok sıcak... Çok ıslak... Off..."

 

"Asil... Ah..."

 

Karısının zevkle inleyişi, bekleyen bedeninin önündeki seti yıktı. Bir anda kasıkları kalçalarına şiddetle çarparak içine daldı.

 

"Gözlerini aç Züleyha. Aynadan bize bakacaksın."

 

"Asil... Hayır, utanıyom ben."

 

"Eğer bizi izlemezsen böyle kalırsın güzelim. Şehvetten ateş gibi yanan kadınlığına istediğini vermem. Aç o güzel gözlerini."

 

Tehditi işe yaramış olacak ki gözleri aynadan tekrar buluştu.

 

"İzle bizi... İçine her girdiğimde yüzünün aldığı ifadeyi gör... Beni gör... Her girip çıkmam da yankılanan sesimizi duy... Sana nasıl yanıyorum izle bizi..."

 

Her cümlesinde geri çekilip cümlesi biter bitmez içine çarpması gözlerinin anlık kapanmalarına neden oluyordu. Hareketleri ritim yakaladıkça daha şiddetlenmişti. Tenin tene çarpma sesleri kulaklarını sızlatıyordu Züleyha'nın. Parmakları lavaboyu sıkmaktan bembeyaz kesilmişti. İçi kaynamaya, o doluluk hissiyle kıvranmaya başlamıştı. Kalçalarını sıkan parmaklar canını yakıyordu ama zevk o kadar güçlüydü ki umurunda bile olmuyordu o acı.

 

"Asil... Ah... Asil ...ben"

 

"Sen titriyorsun... Züleyha... Ah... Boşalacak mısın?"

 

"Ben... Şey..."

 

"Gel güzel bebeğim..."

 

Asil'in onayı sanki tüm direnen kalelerini yıkmış gibi kasıklarında biriken lavın akmasına neden olmuştu. Güçten düşen vücuduna, beline sarılan kol destek oluyordu. Biraz soluklanıp, dünyanın renklerini tekrar görmeye başlayınca kalçalarının arasında hala sert bir şekilde duran uzvu hissetti. İstemsiz, ani bir korku peydah oldu içinde.

 

"Asil... Asil sen şey olmadın..."

 

"Ben, küvette üstümde senin zıpladığını izlerken boşalacağım Züleyha."

 

Dişlerini sıka sıka verdiği cevap ne kadar zor konuştuğunun göstergesiydi sanki. Yüzünü kendine döndüren adama ve hala aralarında dimdik duran erkekliğine baktı.

 

"Su soğuyacak... Seni öyle izlemek istiyorum."

 

"Ben... Yapamazsam?"

 

"Dedim ya Züleyha... Sen benim ebemi bile sikersin."

 

Yüzü zevkin, yorgunluğun verdiği pembelikle daha canlı duran kızın dudaklarını tekrar yakaladı. Ağzına kan tadı gelene kadar hırsla ısırıp, emdi. Elinden tutup suyu dolmuş, girmelerini bekleyen küvete ilk Asil oturdu. Sonra elinden tuttuğu karısı ata biner gibi kucağına yerleşti.

 

"Hala çok kaygansın. Rahat olacak, endişelenme. Şimdi kalçalarını kaldır ve elinle yön ver. Senin kontrolünde olacağız."

 

Ders verir gibi anlatışı hem etkiliyor hem çekinmesine neden oluyordu Züleyha'nın. Suyun içinde tuttuğu erkekliğini, kalçalarını hafif kaldırarak girişine yasladı. Asil'in dediği gibi kayganlığı devam ediyordu. Yarısına kadar bedeninin içine giren adamla durakladı.

 

"Asil... Şey..."

 

"Böyle beni daha derinlerinde hissedeceksin. Çok daha haz verecek bu sana."

 

Asil'in ağzından çıkan her kelimeyi yutkunarak dinliyordu.

Bedenini biraz daha serbest bıraktı. Rahminin duvarlarında hissettiği muhteşem sızlamayla inlemesi, dişiyle kıstırdığı dudaklarından sızdı.

 

"Bu çok..."

 

"Evet bebeğim bu çok muazzam... Züleyha, kalk ve tekrar otur."

 

Züleyha küvetin iki yanından tutunup bedenini biraz daha kaldırıp tekrar oturdu. Aynı hareketi birkaç kere daha tekrar etti. Asil başını geriye yaslamış, Züleyha gibi küvetin kenarlarında sıkı sıkı tutunmuştu. Züleyha, boynunu geriye attığı için adem elması ortaya çıkmış adama iyice yaklaşıp dilinin ucunu etrafında gezdirdi çıkıntının. Göğüsleri adamın göğsüne yapışmış, ıslaklığın verdiği etkiyle daha hissedilir olmuştu. Bu yakınlık küvetin kenarından tutunan elleri hızla beline çekti. Sıkıca kavradığı ince beli destekleyip hızla inip kalkmasına yardım etti. Züleyha ellerini Asil'in yüzüne çıkarıp dudakları dudaklarına değecek kadar yaklaştı. Küvetten taşan su zerre umurunda değildi ikisinin de. Birbirlerinin soluklarını ciğerlerine dolduruyorlardı. Biraz evvel zevkle tırmandığı yokuşun başında buldu Züleyha tekrar kendini. Kocasının varlığını en derinlerinde hissettikçe, acıya bulanmış zevkin içinde kıvrandıkça kendinden geçiyordu.

 

"Sana doyamıyorum Siktir! Bu nasıl bir his?"

 

Adamın ağzından zorla çıkan kelimeler dudaklarına çarpıyordu.

 

"Sana bir şey olmasına izin veremem..."

 

Çok daha yakıcıydı hareketleri. Züleyha kucağında hızla zıpladıkça dudaklarını ısırarak engel olduğu hırıltı kontrolünden çıkıyordu.

 

"Ahh... Asil..."

 

"Bebeğim... Devam et Züleyha, durma sakın! Sen benimsin! Kimseye vermem seni... Can özüm, karımsın. Züleyhamsın benim. Kimse alamaz seni benden!"

 

Yorulmuş bedenleri, tatmin olma arzusuyla hareketlerini ritmik olarak devam ettiriyordu. Asilin her söylediği Züleyhanın aç bedeni ve ruhu için şifaydı sanki. Sevgisiz kalmış her yılına ödüldü. Sevilmek ne unutmuş kalbine bir darbeydi.

 

Züleyha'nın kasılan kadınlığı ve titreyen dudaklarıyla kendini durdurmak için savaş veren erkekliği istediği hazza daldı. İlk Züleyha’nın atladığı zevk deryasına Asil de kendini bıraktı. Hayal bile edemeyecekleri kadar güvenli bir sığınak buldular kalplerinin her odacığında...

 

O neydi kızzzzzz!!!

 

Loading...
0%