@orenda
|
Asil'in yüzünü bürüyen karanlık içime kasvet tohumları ekiyodu sanki.
Nerden çıkmışıtı bu lanet kadın? Bunca zaman yokken yeni mi aklına düşmüştü Nazlı? Bırakmazmış! Neyi bırakmıyodu? Kimin kızını kimden alıyodu o?
Benim de adım Züleyha'ysa evimi ateşe verseler vermezdim kızımı.
Konağa yanaştıkça yüreğimin çarpıntısı canımı yaktı. Nazlı hâlâ uyuyodu. Uyanıp, boncuk çikolatalara benzeyen gözleriyle bi kere baksa, salyası aka aka "anni..." dese ortalığı yıkarcasına ağlayacaktım sanki.
Bi yanım taş altında kalmış gibi güçsüzken bi yanım kızıma ulaşacak herkesi ellerimle parçalayacak kadar diriydi.
Tırnaklarımın etlerini kanata kanata yolmaya drvam ederken Asilin elinin sıcaklığıyla kapalı gözlerimi açtım.
"Merak etme Züleyha! Benim kızımı benden alacak adam doğmadı daha. Derdini öğrenelim, siktir olur gider geldiği yere."
Yüzümü döndüm, nasıl öfkeliydi?
"Durup dururken nerden çıktı ki bu kadın Asil?"
"Bilmiyorum ama öğreniriz. Avucunu rahat bırak zümrüt göz, kanatmışsın bak. Nazlı bizim, güçlü olabilir ama o kadar da değil. Ülkede çocuğu babasından alıp teyzesine verecek kanun yok!"
Öyle deyince bi içim ferahladı. Benim aklım o kadarına ermezdi emme Asil diyosa kesin doğrudur diyodum içime içime .
Sonunda vardık kapıya. Aşağı indiğimde minişle Sultan abla korkulu gözlerle girişte bizi bekliyodu.
"Züleyha, Nazlı'yı ver minişe! Kızımızı korkutmasınlar, uyuyor hâlâ."
Kollarımdan bırakmak gelmese de Asil öyle keskin söylediki bırakmam diyemedim. Dudakları titreyen minişe uzattım boncuğumu.
Elimi sıkıca kavrayınca, eğilmiş başımı da dikip salona doğru yürüdük beraber.
İçeri girdiğimizde Dilber anam ayakta bi sağa bi sola gidiyodu. İçerde ev adamından başka üç kişi vardı. Biri iyice yaşını başını almış, iri kıyım bi adamdı. Yanında oturan kadın ise pek melül duruyodu. Ama benim gözlerimi çekemediğim biri vardı ki yüreğim korkuynan sıkıştı.
Uzun boylu, kırklarına yanaşmış sarışın bi kadın gözünü dikmiş ikimize bakıyodu. Bi insan oturunca azıcık kırışmaz mı üstü başı, kırışmamıştı bile. Giydiği siyah pantolon ceket jilet gibiydi. Kadında bi düzen vardı ki üstüne toz düşse hemen yerini belli ederdi.
Ayağa kalkıp beni üstün körü süzdü. Sonra çattığı kaşlarıyla Asil'e baktı.
"Hayırdır Sema Hanım, bunca zamandan sonra evimde ne işiniz var?"
Kadın iğrentiyle baktı Asile. Kinimi artıracak kadar yüzünü kara kaplamıştı.
"Sema Hanım? Ablayken Sema hanım olduk demek Asil?"
"Haneme misafir adabıyla gelseydiniz aynı samimiyetle ağırlanırdınız! Ama görüyorum ki hiç de misafirliğe gelmiş gibi değilsiniz "
"Misafir olmayla işimiz yok, doğru! Evlenmişsin!"
Bu lafı deyip yine beni küçümseyen bakışlarını üstüme doladı.
"Evet de sizi ilgilendiren kısmı nerede bunun?"
"Kime sordun Asil?"
Asil öne doğru iki adım atıp daha bi dik durdu karşısında.
"Hayırdır Sema hanım, ben neyi ne zaman birine sormuşum ki şimdi hak sahibi oluyorsunuz?"
Avucuna aldığı elimi sıktığından bile bi haberdi. Yüzü dümdüz, hiç bişey hissetmiyomuş gibi olsa da eli nasıl darda olduğunu gösteriyodu bana.
"Ben yeğenimi üvey anne eline bırakmam Asil! Kimse Nazlı'yı hor görüp, güçsüzlüğünden faydalanamaz!"
Bana öyle bi baktı ki o kahverengi gözleri toprak olup yutacak gibiydi. Bu karı neyin hırsına buraya gelmişidi derken Neslişah'ın gülecek gibi oluşunu, sonra hemen yüzünü saklayışını izledim.
Bu karı nerden çıktı belli olmuşudu şimdi. Bundan sonra olacak olana da kimse günah demesindi artık. Kocam üzerine düşeni yapmazsa ben yapardım. Asilin asaleti de merhameti de buraya kadardı. Bu gün bu evden Neslişah'ı yollamazsa beni yollayacaktı. Şu zamanaca adam Allahtan korkusuna koymamış kapının önüne derken daha bende damla fesatlık alacak bardak kalmamıştı.
Gelene kadar içimi karaya bulayan korku yerini öyle bi sinire bıraktı ki. Elime sıkı sıkı yapışan adam olmasa üstüne atlayıp saçını başını yolacaktım.
Asil kahkahayla gülünce gözümü yılandan ayırdım. Ama öyle bi kahkahaydı ki siniri herkese yayıldı. Zeynep iyice ablasına sokuldu, ürkmekten.
"Teyzeye bakın bir! Kardeşinin cenazesine misafir gibi gelip giden teyze evime gelecek, kızıma karışacak öyle mi? Geç o masalları Sema hanım, derdin ne onu söyle?"
"Derdim Nazlı, Asil! Ben işimin yoğunluğuyla senin nasıl bir adam olduğunu araştıramadım. Esma'ya iyi gelirsin belki dedim ama çok pişman oldum. O kadar sözün hepsi yalan dolanmış. Adamım diye gezme ortalıkta."
Bu ayarsız karı ne biçim konuşuyodu benim kocamla? Belli Neslişahın fitneleriyle gelmiş emme kimin adamlığını diline dolaması gerektiğini öğretecektik demek ki! Ben hoşt diyemeden yine Asil girdi araya.
"Ben üzerime ne düştüyse yaptım kardeşine, adamlığımı sorgulamak size kalmadı. Yediği kaba pisleyen oydu! Ayrıca benim sana verilmiş tek bir sözüm bile yok!"
"Nasıl yok? Ben Esma'yla konuştum. Tedavisinde hep yardımcı olacaktın. Annem, Neslişah hanım hepsi aynı şeyi söyledi. Kardeşime derman olacaktın. Sen ne yaptın? Şizofreni tanısı konulmuş bir kadından, doktor onayı olmadan çocuk istedin. Kardeşim, sırf sen istiyorsun diye kaldıramayacağı kadar büyük bir yükün altına girdi. Buraya gelmeden baktım, bir tane ya bir tane doktor kaydı yok evlilik sonrası! Bir kere bile götürüp psikiyatriden ilaçlarını yazdıramadın mı? Madem çok aşıktın, böyle mi baktın kardeşime? Kim bilir benim bilmediğim daha neler yaptın?"
Duyduğumuz şeylerle öylece kala kaldık. Asil puta dönmüşüdü sanki. Karşısındaki kadın ne diyo idrak edemedi. Gerçi ben de anlamadım ettiği lafların dibini.
"Ne? Ne diyorsun sen?"
"Kes Allah aşkına! Adam mısın sen be? İnsan karısının hastalığını zerre önemsemeyip böyle bir buhrana sürükler mi? Kim bilir o arabayı hangi korkuların içinde sıkışırken öyle süratle sürdü? Onun ölümüne bile sen sebepsin Asil Bey! Yazıklar olsun ki Nergis hanımın senin gibi bir oğlu olmuş. Zerre kadar acımam yok artık sana. Ne kadar tanıdığım varsa hepsinden yardım alacağım. Kızının yüzünü bile göremeyeceksin artık!"
Asil'in hâlâ kilitlenmiş gibi kadına bakışı iyice canımı sıktı. Ölen karısının asıl derdi hastalığıymış meğer. Üzüldüm ne yalan diyeyim. Netice de gencecik bi can gitti.
Emme kızımın adına bulaştı ya cinlerim tepeme sıçradı!
"Orda bi duracaksın Sema hanım! Sen kimin kızını kimden alıyon?"
Asildeki elimi çekip öne doğru iki adım attım. İyice karşısına dikildim bu şirazesizin! Gerçi böceğe bakar gibi yine süzdü her bi yanımı. Dengi görmedi tabi, dengi olmayanı sevmez insanoğlu. Gerçi dengi olanı da sevmez ya neyse.
"Muhatapım sen değilsin! Haddini bil, kim olarak konuşuyorsun karşımda sen?"
"Ben kimim biliyon mu? Nazlı'nın anne dediğiyim ben. Yolda görsen tanımayacağın yeğeninin öğününü yediren, altını temizleyenim. Gece koynunda uyutanım ben! Öyle gelip üsten üsten konuşturmam seni! Kızımı benden alıp götürecen öyle mi? Önce bi öldür gücün yetiyosa beni, sonra geç bakalım babasını geçebiliyosan. Kimin kızını alıyomuşun sen?"
Dudağını büzüp, geç bunları der gibi elini salladı
"Ne dramatik bir şov. Ne oluyor böyle hisli anne pozları keserek, yeni kocana mı yaranıyorsun? Nazlıyı alıp gitsem en çok sen sevinirsin!"
"O tür işleri sizin gibiler bilir. Benim sizin gibi kırk farklı sıfatım yok çok şükür. Ben bu eve geleli üç ayı geçti, nerdeydin bunca zaman?"
"Benim bu evlilikten haberim olalı bir ay bile olmadı."
"Hah bak onu diyom işte! Senin bacın öleli on ay olmuş, yeğenin yaşına değdi değecek. Nerdesin bunca zamandır? Kim bakıyo bu kıza, kim yediriyo, kim içiriyo, nerdesin? Bi ay olacakmış Asilin evlendiğini duyalı. Yeni kalkıp gelmek mi düştü aklına? Nazlı kaç aydır üvey ana elinde, nerden biliyon dövüyom mu sövüyom mu? Nerden biliyon aç yatırıp, eziyet ediyom mu? Nasıl yastığa koydun o başını sen bi aydır? Sizin nasıl yüreğiniz varki şuncacık sabiyi kimsesiz bi baba eline koyup sırtınızı dönebilmişiniz? Sen işini, yeğeninden üstün tutmuşun nerde anneannesi, dedesi? Hepiniz mi öldünüz? "
Dediklerim olmayan suratını kızarttı. Ağzı açıldı açıldı kapandı ama belli ki cevabı yoktu sorularımın. Biraz evvel kılığımı şemalimi beğenmeyip küçümseyerek attığı bakılları insanlığını bepenmeyen Züleyha yolladı ona.
"Şimdi kuyruğuna ne takıldı da aklına Nazlı düştü? Bi anda vahiy mi indi de yeğenim var diyesin geldi? Nazlıyı benden alaman ya tut ki aldın diyelim aha bu kadar adam şahit, benim yavruma uzanan kim olursa olsun parmaklarımla alırım canını. Essahtan değer veriyomuş gibi konuşup beni dinden imandan çıkarma! "
"Biz düşünmüyoruz da sen mi düşünüyorsun? Bu ne cüret ayrıca, nasıl konuşursun sen benimle bu ses tonuyla? Karşında kim var önce öğrende ağzını aç!"
"Beni iyi tanı, adım Züleyha benim. Yüzünü bilmediğin o kızın anasıyım ben. Karnında yeşermese de yüreğinde büyüten anasıyım. Hepiniz nasılda insansınız, nasıl da üst mevkilerde adınız var emme zerre Allah korkunuz yok! Ben kimseye yavrumu vermiyom! Senin gibi dış kapının mandalına, kirli zıbınını bile vermiyom!"
Kadın üstüme doğru adım atacakken Asil'in sesi odayı inletti.
"Kes!!!!! Olduğun yerde kal Sema hanım. Benim karımla böyle konuşmaya asıl sen hangi cüretle kalkışıyorsun? O ağzın Nazlı'nın adını almasın bir daha. Züleyha'nın dediği gibi, sen işinden gözünü ayırıp kardeşinin cenazesinde misafir olan birisin. Yeğenini düşünecek en son kişi bile olamazsın. Şimdi Esma'nın ne hastalığı olduğunu söyleyeceksin bana!"
Kadın gözkerini iri iri açıp Asile döndü bu kez de olmayan sıfatını.
"Şimdi de ben bilmiyorum mu diyeceksin? Esma'nın şizofreni olduğunu biliyordun Asil! Ben kardeşimle konuştum, içim rahat etmedi Neslişah hanımla da konuştum. Sana düğünde ona iyi bakacak mısın dedim. Sen 'başımla beraber' diye kendin söz verdin."
"Ben! Senin! Kardeşinin! Hasta! Olduğunu bile bilmiyordum! Senin kardeşin benim hayatımı mahvetti, yetmedi ölürken kızıma bile leke bırakmak için elinden geleni yaptı."
"Esma dönemsel ataklarını oldukça kolay halledebiliyordu. Birinci evredeydi henüz. Sadece ilaçlarını kullanması yeterliydi. Sadece küçük bir hap alması yeterliydi! Birinci evrede koruyabilir, hayatını ilerleme göstermeden devam ettirebilirdi! "
"Lan sen bana kafayı mı yedirteceksin? Ben senin kardeşinin hastalığını bile yeni öğreniyorum. Sen o hesabı lafına güvendiğin akbabalardan soracaksın. Ama önce ben soracağım!"
Kadın bi bana bi Asil'e bakıp bakıp durdu. Yüzündeki o kibirli duruş yerini şaşkınlığa bırakmışıdı.
"Asil ... Sen ciddisin!"
Anasına, Neslişah'a baktı da taştan ses geldi ikisinden gelmedi.
"Siz... Anne siz bana dediniz! Anne ikinizle de görüştüm ben, hastalığını biliyor dediniz. Sorun etmiyor, tedavisi için çok uğraşıyor dediniz! Neslişah hanım, ben size sordum. İyi bakacak mı incitir mi diye sordum. Kendiniz söylediniz Asil en iyi doktorları araştırıyor diye!"
Odaya girdiğimizde boyu hepimizi geçen kadın bi ardına bi önüne bakmaktan , duyduklarının zorunu hazmedememekten küçüldü de küçüldü. Allah canını almasın bunların, ne etmişti bunlar böyle? Kadın gibi benim de dilim tutuldu.
"Ben senin kardeşinin hastalığını bilmiyorum Sema hanım. Ama kardeşinin buhranlarıyla boğuşacağım diye çektiğim çileyi biliyorum. Benim evime yılanı öz babam soktu eyvallah da senin anan kendi kızına niye kıymış sen asıl onu sor!"
Asil'in zerre kısılmayan buz gibi sesi, gözünü Neslişah'a dikmiş bakışı tüylerimi diken diken etti.
"Anne ne yaptınız siz?"
Kadon bi yanı başında dikşlen adama bi kızına bakıp, başını eğdi.
"Anne!!!"
"Kızım vallah billah hoca efendi dedi. Evlense içindeki cin çıkar dedi. Evlendirdik, Neslişah her bişeye yardım etti gurban olduğum. Sonra geçti o deli halleri. Tam bitti illet derken yine kudurdu. Hoca efendi muska yazdı, bi de bebe doğursa çıkar bebeyle beraber cin dedi. Konuştuk Esma'yla hemen gebe kaldı. Kimse duymasın, adımıza leke gelmesin diye canımızı verdik emme mukadderat. Musallat olan iblis aldı canını. Baban hepimizi tembihledi, Çaldıranların kızı cinliymiş nasıl dedirtek ele güne?"
Ağzım ayrılmış karşımdaki karıyı dinliyodum. Anam bunlar ne anlatıyodu böyle? Ne cini, ne çıkarması diye tükürüğümde boğulacak hale geldim. Kızı hastayken doktora götüreceğine muskacıya mı götürmüş bu karı? Vay başımıza gelen! Benim gözlerim daha ne görecek derken bu nasıl işiti böyle?
"Anne... Anne siz ne yaptınız? Baba!"
"Kes Sema! Evde konuşuruh bu meseleleri! Evin sırrını ele verecek değilik."
Karşımdaki yarma kılıklı herifin ağzından leş dökülürken Asil'in dizlerini tutup başını öne eğerek güldüğünü gördüm. Herifime kafayı yedirdiler sonunda. Adam aklını zayi etti!
"Asil! Asil kurban olayım neye gülüyon?"
Başını iki yana sallayıp, eğildiği yerden yüzüme baktı da yandı içim. Mahvettiler benim kocamı. El birliğiyle hiç ettiler.
"Neye gülüyorum? Ben neye gülüyorum öyle mi Züleyha! Şunlara bak, Allah için şunlara bir bak! Hasta kızlarını tedavi ettirmek yerine hocalara muskaya giden aileye bak, kardeşi ne haldeyken işini bırakıp gelemeyen ablaya bak! Küçücük çocukken eve soktuğu yılan yüzünden suratıma bakamayan babama bak! Hepsi el birliğiyle hayatımı sikmişler Züleyha! Hepsi el ele verip Nazlı'nın, benim hayatımı sikmiş!"
"Asil..."
"Lan ben sizin kızınız yüzünden insan içine çıkamadım aylarca. Onun ardında bıraktığı pisliği örteceğim diye rezil rüsva oldum. Bile bile çanak tutmuşsunuz sizde! Birinizden biri de yanıma gelip, bu kızın böyle bir derdi var diyemedimi? Bana taktığı boynuz, kızıma sıçramasın diye Zalim Asil oldum, tecavüzcü, dayakçı Asil oldum! Allah hepinizin belasını versin! "
Durdu bu kez karşısında omuzları düşmüş kadına baktı.
"Çok düşünüyordun kardeşini niye sen tedavi ettirmedin? Hadi ettiremedin, çok önemli insansın ya! İşinden geri kalmaman lazım ya! Beni arayıp bir kere bile nasıl gidiyor tedavisi diye soramadın mı? Bir kere de Asil ilacını içti mi diyemedi mi o dilin?"
"Ben... Her konuştuğumda çok iyiydi sesi. Ben bilemedim, zaten on altı saat çalışıyorum. Ben anlamadım yalan söylediklerini!"
"Ya bi siktir git Allah aşkına! Ödün mü koptu kardeşinin hastalığı duyulur da o çok sevdiğin kariyerin darbe alır diye? "
Asil ellerini başına bastıra bastıra volta attı odanın ortasında. Hali hiç iyi değildi. Onu öyle gördükçe bişey olacak diye yüreğime iniyodu. Sonra adımları bıçak gibi kesildi de babasına döndü.
"Sen... Sen biliyordun! Esma'nın durumunu biliyordun! Ondan yardım ettin bana, kimse yanındakini öğrenmesin diye ondan koşturup durdun. Bir şekilde ortaya çıkarsa benimle karşı karşıya kalamamak için yaptın!"
"Oğlum... Asil... Dinime,kitabıma ölmüş ananın başına..."
"Kes... Benim ölmüş annemin adını ağzına alacak adam mısın lan sen? Ulan bir kere be bir kere babalık yaptın onda da kendi götünün korkusuna mıydı?"
Adı batasıca kaynatam Neslişaha bakıp hemen kaçırdı gözünü. Biliyodu tabi de. Biliyodu Allahtan korkmaz. Gencecik bi kadının hayatını bitirirlerken, oğlunun da başını yakıyolardı el birliğiyle.
"Ben bu işi öğrendiğimde Nazlı doğmuşudu. Ortaya saçsam olan olmuşudu. Yav ne yapaydım? Asil bu karı hastaymış, kendi kendine kafayı yiyomuş boşa mı diyeydim? Zati ben çok kızdım Neslişah'a, özürünü diler oda. Yav ne bilsin, kız çok sevdalandım diye onu da kandırmış. Böyle deli hallerini o da bilmiyomuş. Yoksa neyin etsin öyle kötülük? Evlen yuvan olsun diye herkesden çok kendini paralamadı mı?"
Asil sırtına koca koca kayalar bindirlimiş omuzlarını düşürdü ya genzim yanmaya başladı. Baktı bi zaman baba dediği adama. Daha kaç zaman olduydu ki koynunda ben onun gibi olmayacağım deyişine.
"Lan sen var ya sen insan mısın? Sen baba mısın? Küçücük çocuktum arkanı döndüğünde. Daha on beşimdeydim annemin serasını yıktırdığında. Boğazınla uçkurun arasında gittin gittin geldin. Sırf babamsın diye yıllardır elimi üstünden çekmedim lan ben! Siktir olup gideceksin o yılan karınla evimden! Defolup gideceksin! Sana baba diyen Asil'i düz yatırıp ters siksinler! Senin babalığına sıçayım ben!"
Asil evi inlete inlete kovunca ikisi birden derde düştü. beslişah kıyın kıyın yanaştı kocasına. Bişey yap diye yüzüne baktı korkuyla.
"Asil ne diyon? Oğlumsun sen, niye öyle diyon? Kötülüğünü istermiyiz, nereye gidek biz? Babanı bu yaştan sonra yaban ellere atıp, sersefil mi edecen? El alemi babasına bile zulüm etmiş diye kendine mi güldürecen?"
"Var ya... Şu saatten sonra sikimde bile değil. Cehenneme kadar yolun var! Sizin yüzünüzden, senin kahpe karın yüzünden bi can hiç olup gitti lan. Bilsek halini arardık çareyi, sizin iğrenç hesaplarınız yüzünden Nazlı'ya, onu kim doğurdu söyleyemeyeceğim. Kızıma orospunun kızı demesinler diye zalimin kızı derdirttim lan ben! Allah hepinizin belasını versin."
Odanın içine her kafadan bi ses yayıldıkça beynim zonklamaya başladı. Dilber anamın eli döşünde, korkulu bakışları iyice içimi sızlattı. Sema denilen kadın da bi o tarafa bi bu tarafa bakıp ağlıyodu. Odanın içinde ayıbından utanmayan bi Neslişah, bi kaynatam bi de Esma'nın babası vardı. Belliydi anası pek saf, pek cahildi. Kızına şifayı muska da arayacak kadar hemde güçlüydü cehaleti. Ama babası, öyle bi domuzdu ki ölse ölüsüne tükürülür. Besbelli ailesinin adına yaraşmıyo diye kızın hastalığını gizlemiş, bu günece susmuşutu.
"Asil... Asil yavrum... Vallaha kötülük olsun diye değil... Üç çocuğumun başının hakkına yemin olsun. Pek seviyordu Esma seni. O dedi vallahi! Asil bendeki illeti öğrenirse istemez beni dedi. Hem öyle çok bir şeyi yokmuş. İlacını alıyormuş hemen geçiyormuş. Anası bak burada, elime kapandı çok seviyorum, onsuz ölürüm diye. Yüreğim dayanmadı haline, vallaha bilemedim ben böyle olacağını."
Asil Neslişah'a şeytana bakar gibi baktı da ayırmadı gözünü. Benim iki dakkada anladığımı o en başından biliyodu tabi. Gözü Neslişahtaydı ama lafı Semaya oldu.
"Sema hanım seni kim aradı, kim çağırdı buraya? Nazlıya kötü davranıldığını nerden çıkardınız?"
Eliyle yüzünü ovuştıran kadın bi baba bi Asile baktı.
"Ben... Neslişah hanım aradı. O söyledi."
"Yalan!!! Vallaha billaha yalan. Ben kötü davranıyor ne demedim. Nazlı'nın anası var, gözün arkada kalmasın diye söyledim."
"Yani kötü davranıyor demedin ama üvey olduğunu bastıra bastıra söyledin. Gelip gözünle gör diye sürekli tekrar ettin. İçime kuşku düştü. Bu kadın ısrarla gör diyorsa yeğenime eziyet ediyorlar galiba diye düşünmeye ittin beni."
Neslişah hakkı varmış gibi bu kez yğzünü Semaya çevirdi. Tüm suç ondaymış gibi kınayan bakışlarını esirgemedi hiç.
"Sen kendi aklının oyununu bana niye yük ediyorsun şimdi? Ben sana keşke kızı kendi gözünle de görsen dedim. Küçücük bebek teyzesini bir kere görmeden büyüyecek diye insanlık ettimse suç mu? Zaten kardeşinin cenazesinin bile kalmasını bekleyemedin belki az vicdanın vardır diye insanlık ettim gelmiş evime ne nifak tohumları septin bak iki dakkadan. Hem siz bana Esmanın böyle olduğunu demediniz ki! Az hastalığı var dediniz. İlaç alıyor bir şeyi kalmıyor dedi annen. Sor bana inanmıyorsan! Kendin demedin mi Şükran, kıza büyü yapmışlar büyü bozulunca hiç bir şeyi kalmaz diye yemin etmedin mi?"
"Ben... Size inanamıyorum! Büyü ne demek? Ayrıca ben size Esmanın hastalık seyri hakkında bilgi verdim. Kaliteli bir hayatı olursa şizofreni birinci evrede kalır, hiç bir sorun yaşamaz diye anlattım. Kanıt isterseniz doktor raporlarını da gösteririm."
Asil yine güler gibi burnundan ses çıkardı. O böyle ettikçe ben korkuyodum. Bişey olacak, sinirden canına bi zeval gelecek diye aklım çıkıyodu. Sema istediği kadar konuşup, kendini anlatsın o başına bu çorapları kimin ördüğünü zaten biliyodu.
"Sen var ya... Hayatım boyunca görüp görebileceğim en aşağılık yaratıksın. Aklın ne kadar pislik varsa ona çalışıyor değil mi? Sultan hanım!!!"
Anam noluyodu şimdi? Niye Sultan ablanın adını, konağı inletecek kadar bağırıyodu bu? Yufka yüreğinden dert yandığım adamın içinden ne çıkmışıdı böyle? Sanki gözüm üstünden azıcık çekilse, herkese saldırıp kanını akıtacak gibi karaydı yüzü. Kapıyı hızla açan Sultan ablayla göz göze geldik. Başını iki yana sallayıp, dudağını ısırdı.
"Sultan hanım, biran evvel Hızır beyin ve Neslişah hanımın eşyalarını toplayın. Nereye gitmek istiyorlarsa götürsün Kazım efendi. Bu konakta ikisine ait tek bir çöp kalmayacak. Kızlar kalmak isterlerse kapımız açık ama analarıyla gitmek isterlerse bir daha bu kapıdan onlarda giremez. Herkes öylece bakıyodu ettiği laflara.
"Kime diyorum ben Sultan? Evde izleri bile kalmayacak, hesabını hepinize sorarım. İşine gelmeyen defolup gitsin evimden! Bıktım artık yediği kaba sıçan insan beslemekten!"
Korku ikisini de nasıl sardıysa kara yüzleri un gibi beyaza döndü.
"Oğlum, etme eyleme! Şu yaştan sonra ne edek biz? Yaşım başım ortada, sağlığım kötü. Asil kurban olayım..."
"Onu karın olacak yılana sorarsın. Vardır onun köşeye zulaladığı başka planları. Sırf annemin adına yakışmayacak bir hareketim olmasın diye bu kadar yıl çektim kahrınızı. Sizin pisliğiniz benim kızımın canına sebep olacaktı!"
"Abi..."
"Zeynep, isterseniz ömür boyu yanımda yeriniz var. Başımın üstünde taşırım ama ananızın zerre yeri yok etrafımda artık!"
"Ben... Abi ben gitmem bir yere."
"Kes sesini Zeynep! Sana konuşma demiyormuyum ben?"
Zeynepe bağırınca Birgül kardeşini kolundan tutup ardına doğru çekiştirdi.
"Anne dur artık, ne olur dur artık! Ya biz bıktık artık senin yaptıkların yüzünden insanlara rezil olmaktan!"
Neslişah iki elini beline koyup sanki tüm derdin suçu onunmuş gibi Birgüle çevirdi kara yüzünü.
"Öyle mi Birgül hanım? Evden atılma korkusuna kuyruğunuz mu sıkıştı? Hemen ananıza sırt dönecek zamanı mı kolluyodunuz?"
Birgülün gözünden aşağı bi yaş kaydı. Bi de o dert oldu içime. Bu olanlar duyulunca zor şer toparladığı kaynanasıyla arası bozulur muydu ki acaba? Şu utançla insan kimsenin yüzüne bakamazdı ki.
"Anne sen nelere sebep oldun farkın da mısın? Anne Esma öldü! Gencecik yaşında öldü! Siz kızın hastalığını saklamasanız belki de öyle ruhsal çöküntü yaşamayacaktı. Gencecik biri öldü diyorum duyuyor musun beni?"
"Eehhh kapat o çeneni! Sana laf düşmez Birgül!"
Gözünün yaşı arttı Birgülün. Omuzları çöktğ, ufaldıkça ufaldı.
"Yok değil mi? Gerçekten içinde zerre insanlık yok senin? Gözünde bizim bile kıymetimiz yok Esma diyorum bende salak gibi. Ne biçim bir annesin, nasıl bir insansın sen? Bize utançtan başka ne yaşattın? İnsanlara kızın olduğumu söyleyemiyorum, niye yaptın bunu bize?Gerçekten Züleyha haklı! Salağız biz, azıcık gülen yüzüne oyuncağın olan salaklarız!"
Birgül'ün hıçkıra hıçkıra ettiği laflar genzimi yaktı. Anasının ettiğini onun bile vicdanı kaldıramıyodu da Neslişah evden yol verilecek diye derde düşmüşüdü. Kalp bi kere katrana dönmeye görsün, böyle kör baktırıyodu işte insanı.
"Evimden hepiniz defolun gidin! Hiç birinizi görmek istemiyorum. Bir daha kızımın adını ağzınıza almayın Sema hanım. Sana yemin ederim benden insanlık namına zerre bırakmam, kardeşinin haberini çarşaf çarşaf yayınlatırım. O gölge düşecek diye korkudan uyku uyuyamadığın kariyerini de Adana'da Çaldıranların namını da yerle bir ederim. Şimdi siktirolup gidin evimden!"
"Orda dur Asil efendi. Ben baba adımı elaleme sakız edecek adam mıyım? Sen kimi tehtid ediyon?"
İki laf konuşamayan insan azmanı iş kendi soyadına gelince nasıl da aslan kesildi. Yüzüne kusası geliyodu insanın.
"Kapımdan siktir olup gitmezsen o baba adını beş paralık etmeyen Asilin ağzına sıçsınlar Dursun Çaldıran! Kızının nasıl öldüğünü unutma! Kızının arabasında, kiminle öldüğünü unutma sakın! Ortağının damadıyla düşüp kalktığını bir kere fısıldasam Adana'da ekmek yedirmezler sana! Her malınızı bir yaptığın ortağın seni sürdürür buralardan da ardına bakamazsın!"
Adamın kara benzi daha bi karardı. Ağarmış saçı sakalı hırsla aldığı soluğundan kıpraşıp duruyodu.
"Bu günü unutma Asil efendi!"
Ardını dönüp yürüdü. Dursun dedikleri adam, kolundan sürükleye sürükleye kapıya doğru yürüttü Sema'yı. Sünepe anası da gözünün altından Neslişah'a bakıp peşlerine takıldı.
Geriye evde kalan yılanları kuyruklarından tutup atmak kaldı diyecekken Zeynebin feryadıyla ardımıza döndük.
"Baba!!!!!"
Ardımızı dönmemizle öylece kalakaldık. Kaynatam olacak cibilliyetsiz boylu boyunca yere serilmişiti.
Ben onun başına boğazından ötürü bela gelecek derken evden atılma korkusuna gelmişti. Allah biliyo ya içimi, Asil'in derde düşeceğini bilmesem azıcık bile üzülmek gelmezdi içimden.
Asil'in kilitlenip kalmış haline bakıp derin bi nefes aldım. Çok zor günler kapıdaydı besbelli...
|
0% |