Yeni Üyelik
73.
Bölüm

71.BÖLÜM~İHANET~

@orenda

Bu bölümü çok seviyorum. Bana hiç unutmayacağım 17. Yaş öğüdüm gizli çünkü. Hayatımın en doğru, en yerinde öğüdüydü. Umarım sizin için de daraldığınız anda mum ışığı gibi bir etki sağlar.

 

Güzel bir gün olsun bebeklerim💙

 

 

Nedendir bilmem içimden düşüyomuş gibi bi his çekip aldı benden uykuyu. Gözümü araladığımda gün ışımamıştı. Sabah ezanının huzur veren sesi de doluyodu her yana. Odanın kısık ışığında gözümü dolaştırdım. Asil camın kenarında, başını cama yaslamış dışarıyı izliyodu.

Tüm gece uyumamış mıydı hiç?

 

"Asil..."

 

Sesimle sıçrar gibi kaldırdı başını. Bi sağa sola bakacak gibi oldu emme sonra hemen bana döndü.

 

"Züleyha! Ağrın mı var güzelim? Dur hemen hemşireyi çağırıyorum."

 

"Dur dur... Yok ağrım falan."

 

Az kafası karışık, bolca da yorgun hâli canımı sıktı. Aklıma getirmeyee çalışsam da benm gözümün kapalı olduğu vakitlerde ne hâlde olduğunu düşünmek bile çok zordu.

 

"Niye uyandın bu saatte?"

 

"İlaçlardan heralde çok uyuyom ya, vakitsiz uykum kaçtı demek ki. Sen niye hiç dinlenmedin Asil?"

 

Ağır ağır yanıma doğru yanaştı. Essah mı diyom yoksa onu oyalamak için kandırıyom mu anlamaya çalışıyodu besbelli.

 

"Uyku tutmadı. Beni kandırmıyorsun değil mi? Yok ağrın."

 

"Yok kocam, iyiyim. Hadi gel az yanıma, dinlen. Olmaz mı?"

 

Asilin bi bana bi de yatağa bakışından az kenara kaydım. Uykudayken boş bulunup elimi hızla çekince serum girişine zarar verdim diye elimi değiştirdilerdi. Sağa doğru iyice kayıp yan döndüm. Sol elimdeki seruma dikkat ederek de kolumu yastığa doğru uzattım. E bu kadar yer açtım anlardı heralde!

 

Yavaşca yanaşıp ayağındaki ayakkabıları çıkardı.

 

"Rahatın bozulacak ama böyle de."

 

Ağzından çıkan farklı olsada gözünden ne çok yanımda yatmak istediğini görüyodum ben.

 

"Rahatım ben Asil, gel hadi."

 

Nazlı gibi başını koluma yaslayıp, burnunu göğsüme sürttü. Derin derin de koklayınca burnumun ucundaki başına dudaklarımı yasladım.

 

Ben hep geride kalanın çok acı çektiğine inandım. Babam gitti ben kaldım diyeydi belki de bu fikrim. O sokak aralığında Asil için canım daha çok yandı. Belki vademiz dolacak, ben iki yavrumu alıp gidecektim ama geride kalan çok acıyacaktı.

 

Bi zamanlar geride kalmanın acısını yaşayan Züleyha, şimdi geride kalma korkusuyla sınanmış canına devâ olmak istiyodu. Kendi büyümüş, gözleri çocuk kalmış kocasına, geçti diye teselliler sıralamanın derdindeydi.

 

Ağrım sızım ilaçlardan sebep yoktu. Aksi bi hareket etmezsem sağ yanımdaki kaynamak için gün sayan yara da acımıyodu. Ama Asil'in kahve gözlerindeki bi bakış, sürekli yutkunmama mani oluyodu.

 

"Nazlı gibi yatıyon hemen mustur. Baba kız bi marazınızı alamadınız göğsümden."

 

Kısık gülüşünü duyunca bi kere daha dudaklarımı yasladım saçlarının dibine.

 

"Çok güzel kokuyorsun. Baba, kız ömür boyu doymayacağız kokuna. E bir ortakçı daha çıktı. Yandın zümrüt göz."

 

Küçük fındığım aklıma düşünce yğzümdeki eğreti gülüş daha bi büyüdü.

 

"Oy anası yesin o ortakçıyı. Kalbi nasıl pıtı pıtı atıyo Asil. Babası gibi, nasıl güçlü benim yavrum."

 

Asil başını az kaldırıp, gözümün içine baktı. İki yana sallandı başı.

 

"Yok! Babası gibi değil. Annesi gibi, annesi gibi gücü gurur duyulası."

 

"Gördün dimi ama! Ne dedi doktor, kuzum için. Sıkı sıkı tutunmuş dedi. Minnacık ama pek yaman olacak."

 

"Şükürler olsun..."

 

Bu kez eğilip karnımı öptü çokca. Yanıma ne vakit yanaşsa, tenime değmese bile dudağını yaslıyodu bulduğu her yere.

 

"Asil..."

 

"Hmm..."

 

"Kurban olayım sil at gözünden şu bakışı. Valla içimi yakıyon kocam. Bak yavrularımız iyi, ben iyiyim, sen iyisin."

 

Başını karnımdan kaldırıp, dirseğine tasladı kafasını. Sonra işaret parmağı dudağımdaki yarığa, gözümün altına korka korka sürtündü.

 

"İhtimal Züleyha... Diğer ihtimal mahvediyor beni."

 

Sessizce durdum bir süre. Kokumu ciğerlerine sık sık çekişini dinledim. Arada boynuma bıraktığı öpüşlerinin tadını çıkardım.

 

"Züleyham... O sokak aralığında, nasıl! Nasıl dayandın? Nasıl gücünü yetirdin?"

 

"Kendine eziyet ediyon!"

 

"Aklım almıyor çünkü."

 

Bilmiş bilmiş güldüm bu sefer. Yaşadığım korkuyu da acıyı da durup durup dillendirecek, kendimle beraber onu da durmadan yakacak halim yoktu ki.

 

"Beni derdest edip, alıp götürecek adam anasının karnından çıkmadı daha Asil efendi. Birinin etini, diğerinin gözünü eline verdim. Dua etsinler karnımda bebem, kucağımda kızım vardı. O sokağa kanlarını akıtmadıysam iki yavruma gelecek zararın korkusunaydı."

 

Eli usul usul ameliyat yerimi okşadı. O kadar sargının, örtünün altından görüyomuş gibi baktı. Sonra sol yüzümde yere sürtününce olan soyulmaya, gözümün altındaki morluğa daha dikkatli doladı bakışını. Geriye az çıkıp sol kolumun dirseğine, küçük taşların battığı kısımı okşadı.

 

"Karnınaydı bıçak... Karnına geleceğini anlayınca... Bebeğimizi korumak için. Nazlıya öyle sarılmıştın ki ayıramadılar. Seni nasıl korkutmuşlar, tek başına neler yaşatmışlar? Offf!!! Of Züleyha..."

 

Gözünde canlandırdıkça eziyeti bitmeyecekti kendine. Elimi yüzüme uzattım, bebek sever gibi okşadım. Eliyle, yüzündeki elimi yakalayıp defalarca öptü.

 

"Nasıl ödeyeceğim hakkını? Ben sana nasıl yetişip, layık bir koca olacağım?"

 

"Karı koca arasında hak hukuk olmaz Asil efendi. Eğer öyle olursa sorma dediğin isini pasağını sorarım. Hem ne demek layık olmak? Şu ettiğin lafa bak mustur, senden iyisini mi bulacağımışım ben? "

 

Gülecek gibi oldu yüzü çok şükür. Ama hemencecik silinip yine kasveti döndü haresine.

 

"Böyle güçlü oluşun korkutuyor beni. İçine biriktirip bir anda ortalığa saçılacak, sana daha da zarar verecek diye çok korkuyorum."

 

Gözünün bebeğindeki titreme bundan sebepti demek. Yok sayıp sayıp bi anda darma duman olurum diye korku ekiyodu yüreğine.

 

"Asil... Ben niye böyleyim biliyon mu?"

 

Sorumu anlamadı. Kaşları çatıldı, düşündü emme zerre anlamadı.

 

"Bi çoğunu demedim ben geçmişimin. Bi çok başıma gelen felaketi yuttum, unuttum. Derdim ne senden gizlemekti, ne de içime yer etmesiydi. Ben güzel günümü aklıma derin çiziklerle işlerim ki her güzelliği zihnimde kalsın. Ama kötü günü siler atarım, yok sayarım, yaşamamışım gibi karanlığa gömerim. Bu günün güzelliğini, yarının umudunu kaçırmayım diye geçmişe yanmayı bıraktım çünkü. Benim akıl hocalarım yana yana öğrenmişler bunları. Bi ablam vardı ameleliğe geliyodu Yunus amcamgilin tarlaya. Onlar yazlık işçisiydi. Bana bi gün dedi ki "otuzbeşimdeyim, Allah bana bi fırsat versede on beşimle yüzleşsem onun saçını başını yolarım saflığından ötürü. Yirmi beşimle karşılaşsam da yüzüne tükürürüm kıymet bilmez her insana akıttığı yaşlardan, şu yaşımın ise yüzüne bakamıyom. Geçmişe yanmaktan bugünü kaçırdı otuz beşindeki Şerife" demişti. Çok yakmışlardı canını, oda geçmişe yanmaktan bu gündeki güzel her şeyi kaçırmışıdı. Sordum ben ona. Hiç mi yok güzel bişey ömründe diye. Olmuştur elbet dedi. Olmuştur da ben o zaman geçen giden acıların yularını elimden hiç bırakmadım ki iyiyi güzeli göreyim."

 

Derin bi nefes aldım. Asil'e bakacam diye yan dönmekten az sızım arttı. Geriye yaslanıp, başımı yastığa koydu.

 

"Ben Şerife ablam olmak istemiyom Asil. Ben başıma şu bela, bu melanet geldi diye bu günün güzelliğini, yarın için kuracağım hayali kaçırmak istemiyom."

 

Yüzümden çekmediği bakışlarına dönüp karşılık vermedim. Be dediysem bi Asili teselli etmenin sebebine değildi çünkü. Kendime bi daha hatırlatmam lazımdı.

 

"Nazlıyı benden alacaklar sandım, kızımız evimizde. Bebeğimi kaybettim diye bağırdım, kalp atışını duyurdu Allah kulaklarıma. Seni göremezsem dedim, sen geride kalırsan diye feryat ettim bak koynumdasın. Olmaz Asil! Benim vaktim, saatim be zaman dolacak bilmeden heba edecek bi anım bile yok. Yaşayacam ben. Çocuklarımla, kocamla, evimde gönlümce yaşayacam. İtin köpeğin beni atmaya çalıştığı kuyuda kısılı kalmayacam."

 

O da yaslandığı yerden serumlu elimi tutup öpmeye devam etti. Çok seviyodu niyeyse elimi, parmaklarımı öpmeyi.

 

"Bir bu kadar daha yaşasam ulaşamayacağım senin bilgeliğine. Yirmi iki yaşındasın. Sadece yirmi iki. "

 

Sonra sustu. Yan yana uzun uzun sustuk bi zaman.

Asil bişey diyecek gibi oldu ama sonra niyeyse vazgeçip geri yaslandı göğsüme. Nefes alışı on beş olmadan yine kaldırdı kafasını.

 

"Her şey geçip gitsin tatile gidelim mi? Sen, ben, Nazlı, küçük fındık. Güzel bir tatil yapalım."

 

Yüzümü kocaman bi gülümseme kapladı. Dilinden dökülenlerle gözünden hayali geçiyodu, nasıl belliydi.

 

"Gidek de kış geliyo kocam. Soğuk olmaz mı? Ben pek sevdiydim denizi."

 

"Şimdilik kış tatili yaparız, üstelik o kadar çok soğumadı havalar. Suyu sevdin sen doğru. Ben hallederim, sen merak etme. Deniz olmasa da güzel şifalı sulardan havuzlara gireriz. Bir sürü yer göstereceğim sana, bir sürü güzel anı olacak. Haklısın... Çok haklısın her gününü çok güzel yaşatacağım Züleyham. Gözümü ayırmayacağım üstünden."

 

Olur der gibi başımı salladım. Canını sıkmak istemiyodum ama aklımdaki de beni pek tedirgin ediyodu. Belki boşa evham yapıyodum ama Nazlı bi ihtimalin önü açıklığına bırakılmazdı.

 

"Asil! İşin aslı ortaya çıktı mı?"

 

Hemen gerilmese daha rahat soracam ya mayınlı bölge gibi mübarek. Hangi lafta patlar diye korkutuyo mustur.

 

"Sen bunları düşünme, ben hallediyorum her şeyi!"

 

"Asil o dediğin olmaz! Bak biliyom, bende çok korktum emme gizli saklı iş yürütülmez. Başımıza bu melaneti kim açtı demeye hacet yok. O gevura gökten zembille inmedi yerim. Ama mesele bi o değil. Nazlı'yı da almanın peşindeydi diğer namussuz. Hem Asil bu kadın nerden biliyodu bizim orda olacağımızı? Adam mı takmış, gözlüyo mu her bişeyimizi?"

 

Bıkkın bi soluk alıp biraz dikleştirdi kendini. Sırtını ardımızdaki başlığa verdi.

 

"Esma'nın babası da bu işin içinde."

 

"Hi!!! O haysiyetsizin derdi ne? Ne istiyo bizden?"

 

"Tam derdi ne bilmiyorum. Ama Semayla olan olayda giderken tehdit etmişti bir o geliyor aklıma."

 

O günü baştan sona aklımdan geri geçirdim. Adamın yüzü, kullandığı iki üç kelam aklıma geldikçe midem bulandı sanki.

 

"Yok Asil... Bi tek o günün hırsı değil o."

 

Asil kısılmış gözüyle bakıp, ne diyom anlamaya çalıştı.

 

"Sema Nazlıyı almaya gelmişti, belki hâlâ onun derdindedir. Belki o kadın istemiştir."

 

"Ben Neslişah'ı az biraz tanıdıysam bu aklı o adama veren odur. Sema'nın bulaşacağı pislik değil bu iş.O gevur tohumunda büyük büyük işlere girecek akıl yok. Adı batasıcanın aile adı çıkar diye korkar."

 

"Üzerine düşünemedim hiç ama haklısın."

 

"Asil sen bu herifi tehdit ettiydin."

 

O gün edilen her laf aklıma doldukça gözümde şimşekler çaktı sanki.

 

"Asil, Esma'nın her bişeyini ortaya dökmekle tehdit ettin. Ben olsam seni öldüremiyosam ağzını bağlayacak kadar elime alırdım seni. Neslişah da iyi biliyo ki seni bi tek Nazlıyla eline alır. Allah belanı versin haysiyetsiz karı. Ben bi tarafa Nazlı bi tarafa gidecek, sen ortada nereye koşacağını bilemiyecen. İblisin aklına gelmez."

 

Ben aslında kendi kendime konuşuyodum düşündükçe emme dediklerim konuştukça aklıma daha bi yatıyodu. Derdi Asilin aklıyla oynamaktı. Asil perişan oldukça, ikimizi de bulamadıkça ona gün doğacaktı.

 

"Ben! O kadına öyle şeyler yapacağım ki yirmi altı yıl önce girdiği kapıdan hiç girmemiş olmayı dileyecek!"

 

"Polisler aldı mı onu?"

 

"Züleyham, sen bunları düşünme. İyileşmeye bak. Bebeğimiz sen iyi olursan güçlenir. Nazlımız evimizde bizi bekliyor. Sen sadece sağlığını düşün. Merak etme sen diğer konuları."

 

"Nasıl merak etmiyem mustur! Gözümü açtım üstün başın is karası. Öğlen oluyo hemşireler Çaldıranların yanan malını konuşuyo! Bak zıvanadan çıkmıyom üstüne gelmeyim diye emme ne ettin Asil sen?"

 

Bana bıktın bıkkın bakıp bi de sıkılmış gibi oflayınca şap diye geçirdim elimi göğsüne.

 

"Öyle başından savmak ister gibi bakma bana, hasret bırakırım seni göğsüme. "

 

Essah diyomuşum gibi geri koydu kafasını bağrıma doğru. Kolu hem sıkı sıkı sarmak şster gibi uzanıyo hem de acıtırım diye çekiniyo ya kalbinin güzelliği şifa oluyodu her yanıma.

 

"O sıkar Züleyha hanım. Şu sıra bunlarda en az hak sahibi sensin."

 

Önlüğün altında çıplak göğsümü bi kaç kere öptü hemen.

 

"Ben yavrularımla hazinemi paylaşırım, seni dışlarsak görün gününü."

 

Sonunda dişlerini gösterecek kadar güldü Allah'a şükürler olsun. İyice yanıma yanaşıp yüzüme, gözlerime baktı. Sonrada şap diye öptü dudaklarımı. Pek kısa sürdü emme hiç bişey anlamadım ki ben bundan.

 

"O hazinenin bekçisiyim kızım ben, nereye dışarda kalıyormuşum?"

 

Bebeğimi muayene eden doktorun dedikleri aklıma gelince dudağımı ısırıp kahkahamı tuttum.

 

"Asil bizi emekliye ayırdılar biliyon dimi kocam?" Senin fındık doğana kadar dükkan kapalı. E bi de bunun lohusalığı var, ohhhoooo o zamanaca körelir senin bekçilik meziyetlerin."

 

Sırıta sırıta asılmış yüzüne bakıyodum. Çocuk gibi burnunu düşürmüş, kaşını çatmıştı. Sonra aklına ne hinlik geldiyse içimi ürperten bi sırıtış sardı yüzünü. Elimi geri yakalayıp parmaklarımı öpmeye başladı.

 

"Demokrasilerde çareler tükenmez Züleyha hanım. Anladık bir süre yuvamızdan kovulduk ama bizimde bir takım evimizdeymiş gibi hissettirecek nimetlerimiz var."

 

Ettiği laflarda bişey yok derdim esasında da kara kara gözlerini ağzıma dikip baş parmağıyla dudağımı okşamasa, işaret parmağımın ucunu küçük küçük ısırmasa. Lafları boğazımda kalınca zor yutkundum. Anam anam anam...

Onca ay hemi? Oy Züleyha, çık hastaneden sen de Asil efendi belletsin sana dünya kaç bucak.

 

Tabi ben kilitlenip kalınca hoşuna gitti musturun, geri girdi koynuma. Kokusunda huzur vardı sanki, kollarında esanslı bi güven kokusu saklıydı. Açılmış uykum geri girdi gözlerime de rahat bi rüyaya daldım en sevdiğimin kollarında. Uykuya dalarkenden "çok seviyom" deyişi çalındı kulağıma, ordan sonrası safi huzurdu.

 

 

 

 

 

 

 

*************

 

 

 

 

 

Asil işleri kontrol etmenin bahanesiyle kahvaltıdan sonra hastaneden ayrıldı. Hastanenin çevresine Kemal ağabeyinin yardımıyla bir çok adam konuşlamıştı. Halası da karısının yanunda olacaktı.

Korhan'dan gelen mesajla Seyhandaki restoranına doğru yola koyuldu. Cemil ve Korhan onu bekliyordu.

 

Kısa sürede odasına girdiğinde Korhan elindeki kağıtları sıra sıra dizmiş, kalemle üstünden geçiyordu. Cemil ise bir telefonuna bir kağıtlara bakıyordu.

 

"Hayırdır! Öğlenden sonra buluşacaktık."

 

İkili başını kaldırıp geri kağıtlara döndüler. Kısa süre Korhan üç beş yere işaret bırakıp toparladı hepsini.

 

"Küçük bir durum değerlendirmesi yapıyoruz, otur."

 

Amber hareleri bir Asil'in bir Cemil'in üstünde dolaştı.

 

"Ustayla konuştun mu Asil?"

 

"Fırsatım olmadı."

 

"Ben konuştum. Hastanedeki kiklop iki güne çıkıp sorguya alınacak. Usta köyünde neyi var neyi yok el koymuş. Devletin verdiği avukata kaldı. Bu işimizi çok kolaylar. İfade sırasında Dursunun da Neslişahında adını bir kaç kere telaffuz ettiririz."

 

Asil geçip karşısına otururken tek gözünü kısıp, emin olmak ister gibi Korhanın suratını süzdü.

 

"Nerden biliyorsun o avukatın senin istediğini yapacağını?"

 

Asil kınar gibi bir bakışla bakıyordu Korhana. Korhan ise yüzünün sol yanına doğru kaymış bir sırıtışla küstah bakışlar atıyordu.

 

Korhan hiç kendini ifade etme lütfuna girmedi. O yüzden Cemil atladı lafa.

 

"Abi, ayıptır söylemesi Korhan abim için kan emici dediklerinden bulaşmaz diye düşünüyoruz. Adını duyduysa bu davanın avukatı olarak, Mustafayı savunmayacağına kalıbımı basarım."

 

"Ha camiada adın sülük oldu yani!"

 

Bu Korhana büyük bir kahkaha attırmıştı. Cemil ise başını deri koltuğa yaslayıp kısık kısık güldü.

 

"Vampir diyerek elit bir şekilde senin dediğine getiriyorlar lafı abi."

 

Asil öylece baktı arkadaşının yüzüne. Beş yıl olmuştu görmeyeli. Uzun bir zamandı, tanışalı on iki yıl olmuşken beş yıl oldukça uzun bir zamandı.

 

"Aklındakini anlat bakalım. Sen böyle bakıyorsan rotayı oluşturmuşsun demektir."

 

"Hâlâ bakışımdan düşüncemi okuyabiliyorsan ne mutlu bana!"

 

Kırgınlıkla çıkan sesi umursamadı Asil. O meselelere girerlerse Korhan zararlı çıkardı çünkü!

 

"Anlat!"

 

"Diğeri sorguya alınmış ama tek kelime konuşmamış Dursunla ilgili. Mustafa tuttu beni demiş sadece. Ama Neslişah için bizim Mustafanın ifadesine ihtiyacımız var. Bunu halledeceğiz orda endişem yok ama hemen bu kadını içeri alacak bir delilde olması lazım. Adam kaçırmaya azmettirmekten ki yengenin organ kaybıyla adam öldürmeye azmettirmek de girer bunun içine. Cemil burda sen hallediyorsun o işi."

 

"Afbuyur! Ben ne yapacağım?"

 

"Eski bir dostumuzu arıyorsun. Elinde ne kadar iş varsa bırakıyor ve Neslişah'la Mustafanın telefon oporötörünün yazılımına sızıyor. Neslişahdan giden arama olacak ve on saniye sürmemiş olsun."

 

Cemil iri iri açtı gözlerini.

 

"Ulan söz verdik ya! Ben daha nasıl arayayım, yüz mü bıraktın?? En son ağzıma sıçıp, ölüme bile gelme dedi senin yüzünden!"

 

"Benim canımı sıkma Cemil! Arayıp işimizi halletmesini söyle yoksa ben bu kadar işin içinde hiç erinmem devletin resmi kanalını hacleyip iki bakanın yolsuzluk videosunu nasıl yayınladığını ortaya saçarım. Birde devletime yardım olsun diye karşı avukatlığını üstlenirim. "

 

Cemil sinirlense de bir şey diyemedi. Elini yüzüne hırsla sürüp telefonunu çıkardı.

Çalan telefon bir kaç kez açılmadı ama en sonunda cevap alabildi.

Kulağına gelen bağırtıyla bir an yutkundu Cemil.

 

"Çiçeğim, insan abisine öyle seslenir mi? Tamam özür dilerim, çok haklısın ama çok özledim kızım seni. Ceyda, abisinin balı ocağına düştüm kurtar beni."

 

"..."

 

"Ceyda annemize küfür ediyorsun şu an, mecbur kalmıştık kızım. Çiçeğim kurban olayım bir dinle."

 

"..."

 

"Evet, maalesef başım belada Ceyda. Açığa alındım, Korhan abi de bir işini görürsek kurtarırmış beni."

 

Cemilin kendini arındırma tirafını Asil geriye yaslanarak izledi. Korhan ise elindeki kağıda bir şeyler daha yazıyordu.

 

"Abim büyüklere küfür edilir mi? Bal küpüm az dinle. Sevap işliyeceğiz bu sefer söz. Bak bi din..."

 

"..."

 

"Kızım çok haklısın, yüzüm yok ama minnacık bebeğe, hamile bir kadına çok kötülük etmişler Ceydam. Sen olmazsan elleri kolları serbest gezecekler. Hı abim..."

 

"..."

 

"Haklısın abim Allah verdi zaten belamı. Bak bi vampirin besin zincirinde ilk sıradayım."

 

"..."

 

"Oy yesin abisi pırasa saçlarını, yesin gamzeli yanaklarını."

 

"..."

 

"Hadi be! Sen yirmi beş oldun mu? Daha dün elime doğmuş gibisin kız."

 

"..."

 

"İkizdik değil mi biz? Ama güzelim 15 dakika hâlâ büyüğüm. Bence bu yabana atılır bir fark değil."

 

"..."

 

"Tamam ben olayı anlatıyorum sana."

 

Cemil eliyle Korhan ve Asil'e bir dakika deyip çıktı dışarı. Asil sinirli sinirli Korhan'a bakıyordu.

 

"Şerefsiz, çocuğu kız kardeşiyle mi tehdit ediyorsun?"

 

Korhan ofladı. Sıkılıyordu her seferinde bu muhabbetlerden.

 

"Kız çok iyi, girip çıkamayacağı kodlarıyla oynayamayacağı yazılım yok. Ne yapmamı bekliyorsun? Savcıdan arama kayıtlarını istemeden Neslişah'ın arama geçmişine Mustafayı aradığına dair bir kayıt bırakmamız lazım. Zaten olanları öğrenince dayanamaz yardım eder o."

 

"Kız yapmazsa ihbar edecek miydin?"

 

"Tabiki etmeyeceğim, Cemil de biliyor bunu ama emin de olamıyor. O da onun sorunu."

 

"Kaydı yerleştirdin diyelim sonra ne olacak?"

 

"Asıl iş orda başlıyor Asil. Neslişah için tutuklama kararı çıkana kadar diğer tarafı da halletmek lazım. Dursun çocuk kaçırmaya teşebbüsten ve adam öldürmeye azmettirmekten yargılanacak orda netiz ama senin kundaklama mevzusu için okları başka tarafa yönlendirmek lazım. Bu gün yarın yine kapına dayanır polis. Bir tane görgü tanığı yıllarca hapse neden olur."

 

Asil gözünü Korhandan ayırmadan dediklerini düşündü. Ve çok iyi biliyordu ki Korhan bunları söylüyorsa hoşuna gitmeyecek başka bir şey söylemek içindi bu kadar cümle.

 

"Aklındaki ne? Okları nereye çekeceksin?"

 

Önündeki kağıtlardan birini Asile uzatırken konuşmasına devam etti. Asil de gözüyle kağıtta ki bilgileri inceliyordu.

 

"Araştırdığıma göre pamuk fabrikası Dursunun üzerine ama kârın yüzde ellisi ortağına gidiyor. Aynı zamanda organik meyve ihracatı işini ortağı sağlıyor buna. Birbirlerinin işlerine çok dolanmışlar. Bu kadar büyük ortaklıklar anlaşmazlık durumunda büyük sıkıntılara da neden olur."

 

"Sadade gel!"

 

Asil aslında ne demek istediğini çok iyi biliyordu. Ama fevri davranmak, planının tamamını dinlemeden yüzüne bir yumruk çakmak istemiyordu.

 

"Ne demek istediğimi çok iyi anladın. Hayır ne istiyorsun? Karından çocuklarından uzakta kaç yıl istersin? Sen bir ev yakmadın, koca bir arazi ve fabrika da yaktın! Bu mu yani!"

"Ben bunca zaman Nazlı için sustum, göz yumdum. Ona söz gelmesin diye!"

 

Korhan aslında anlıyordu Asil'i. İçten içe hak da veriyordu. Kızını korumak isteyen bir baba neler yapar çok iyi biliyordu.

 

Düşüncelere daldığı anda Cemil içeri girdi. Küskün ve kızgın bakışları vardı.

 

"Ne istiyorsan yaz benim hattan Ceydaya at, süreyi de söyle. Şuncacık kız yine ebemden çıktığım saat dilimine küfür etti senin yüzünden!"

 

"İlerde affeder. Kız kardeşler ağabeylerini hep affeder Cemil. Bak bana, yüzüne bakılmayacak bir ağabeyim ama Suhan hâlâ sımsıkı sarılıyor yılda bir gördüğü abisini."

 

Asil çok kısa bir an Korhana bakıp geri elindeki kağıdı izliyormuş gibi yaptı. Hala kendine çok merhametsizdi Korhan. Suhanla bir kaç dakşka geçiren herkes ağabeyine olan hayranlığını o badem gözlerde hemen görürdü. Ama Korhanın yetemediği anlara olan öfkesi neler yaptığı gerçeğini hâlâ kapatamıyordu demek ki.

 

"İnşallah diyelim. Alırım ben onun gönlünü. Özledim zaten, burdan çıkınca giderim yanına. Eeee şimdi ne yapıyoruz?"

 

"Asil için gerekli şahit hazır. Doktorla görüştüm, az zorladı ama tabiki ikna oldu."

 

"Sen kameraları ve konteynırı hallettin mi?"

 

Asil gözlerini kısmış neyden bahsettiklerini anlamadı. "Ne kamerası" diye ikisine dikkatle baktı. Cemil de ters ters bu kez Asile baktı. Yüzünde ki kğskün ifadeyi anlayamadı ama Asil.

 

"Hallettim abi, buraya gelmeden önce hastanedeydim zaten. Özel hastane oluşu işimizi kolayladı. Zaten Asil abim de acil çıkışını kullanmış çok olmasa da poliklinik girişine göre daha yoğundu iki dakikalık zaman atlaması yapıldı. Akışta çok ayrıntılı bir araştırma yapılmazsa kopukluk yok."

 

"Oğlum ne diyorsunuz?"

 

"Abi kundaklamaya gidiyorsun kameraları düşünmüyorsun? Hadi sinirden gözün görmedi sen niye kıyafetleri hastanenin konteynırına atıyorsun? Sabah sabah çöp hizmeti sağladım sana."

 

Asil elini alnına çarptı. Bunlar aklına bile gelmemişti. Hem çok korkmuş hemde çok sinirliyken doğru düşünememişti. Gerçi Korhan gibi bir gerçekleri vardı değil mi? O düşünürdü böyle hataların telafisini. İstemsiz ardını toplayan Korhan'ı ne kadar özlemiş olduğunu fark etti. Bu hissi sevmedi o yüzden başını sallayıp çıktı o derin sudan.

 

" Zamanımız yok Asil! Esma'nın düzenlenmemiş kaza tutanaklarını ortağa yolluyoruz!"

 

Cemil şak diye konuya dalan ve kelimeleri biraz bile süslemeden böyle söyleyen adama dehşetle baktı.

 

"Hassiktir be! Korhan, abi sen bu adama bizi silktirecek misin acaba?"

 

Korhan kahve gözlerinin içinde bolca oynaşan sarılarını Asil'e dikti.

 

"Hiç bir şey yapamaz. Ailesiyle bir hayat istiyorsa ben ne dersem yapmak zorunda."

 

"Ortalığa saçılırsa!"

 

Korhan elindeki kalemi parmağının üstünde çevirip, ses getiren bir şekilde aralarondaki sehpaya çarpar gibi bıraktı. Bedeni öne doğru eğimlenmiş, Asile biraz daha yaklaşmıştı böylece.

 

"Oğlum mantıklı düşün! Ortalığa saçılma falan yok. Sadece kayınpeder ölen damadın aslında hangi kazada öldüğünü öğrenecek. Bunu gizleyen ortağını öğrenecek. Kızının bir yıldır yas tuttuğu adamın aslında ne haltlar karıştırırken geberdiğini öğrenince kime saldıracak? Dursuna! Bizim elimizde bunların birbirine girdiği bir görüntü, video olsa. Ben dava için gizlilik kararı aldırtacağım, güven bir şekilde halledeceğim. Peki hakim Esma ve damadın ilişkisini, ölümünü, ortağa giden isimsiz zarfı ve o sıralarda ortaya çıkmış kundaklamayı birbirine bağlamaz mı? Sen burda mağdur konumuna düşeceksin. Üstelik karına ve çocuklarına olan saldırıdan öyle kolay kurtulamayacaklar. Kızıyla evi basıp seni tehdit ettiğine dair bir dünya şahit var. Planlı bir saldırı yapar bu da bizim davayı. Emin ol ortağın evdede durumlar hiç iyi değil. Kızının ölen kocası ardından tuttuğu yas devam ediyormuş. Adam ailesine düşkün, bunu ortalığa kendi saçmak istemez. Kızı psikolojik olarak kötü durumda, aldatılıyor olduğunu duymasını daha kötü yapar diye istemez. Ama illa hesap sormak için Dursunun karşısına çıkacak. Zarfı gönderdiğimiz zaman ortağı adım adım izleyecek bir adamımız da olacak peşlerinde. Hırstan tedbirli mi davranacak yani ne yapacak?"

 

Asil duyduklarını kafasında çevirirken Cemil ağzı açık bir halde seri bir şekilde konuşan adama bakıyordu.

 

"Her defasında beni daha çok dehşete düşürüyorsun abi helal olsun. Ortakları birbirine kırdırıp kundaklamayı ortağın üstüne yıkacaksın ha? Tabi öbürü kendi derdinden bu işe çok bakamazda. Zaten büyük bir maddi kayıp var şu an uğraştığı. Vay anam vay. E adamın yapmadığı anlaşılmayacak mı?"

 

Korhan telefonuna gelen mesaja bakıp geri dönüş yaptı. Daha uğraşması gereken milyon tane ayrıntı vardı.

 

"Amacımız ortağı suçlu çıkarmak değil. Amacımız Dursun Çaldıran ve Neslişah yargılanırken Asil'in üstündeki suçlamaların düşmesi. Bu bir algı operasyonu esasında. Asil mağdur edilen, kullanılan, kandırılan ve üzerine oyun kurularak hapse atılmaya çalışılan bir adam olacak savcı ve hakimin gözünde. Bu bize yeter. Asil'in davası bizi yormasın ki yengenin davası için iki kat efor sarfedebilelim."

 

Asil Esmadan bir kez daha nefret etti. Kızının etkileneceğini düşünmekten kendine yapılan onursuzluğa kafa bile yorması gerekmemişti. Şimdi istemese de bir şekilde bu durumu kullanmaları gerekiyordu. Kim ne derse desin Asil yaptığından zerre pişman değildi ve böyle iğrenç insanlar yüzünden hapiste yatmayacaktı.

 

"O adam girdiği delikte ölecekmi? Yoksa kravat taktı diye bir iki yıla çıkacak mı?"

 

Korhan ne demek istediğini anladı. Bunu çok sık yaşıyor olmalarıydı belki de bu sorunun asıl amacı.

 

"Kurtaramaz o kadar kısa sürede. Üç hayata kasıt var sonuçta. Ne kadar kanunlar doğmamış bireyi yaşam başlangıcı olarak değerlendirmesede ülkeler kendi ahlak ve iradelerine göre mahkemelerinde bu durumu farklı neticelendirir. Bir savunmamızı üç hayata kasıt üzerine kuracağız. Gerisi hakimin taktiri olacak. Bu öylece kolay kurtulabilecekleri bir durum değil ama Neslişaha yoğunlaşmak lazım. Onu daha da dibe çekecek bir şeyler bulmalıyız."

 

Düşünmekten, konuşmaktan, sürekli aynı şeyleri tekrar edip farklı farklı teoriler üretmekten çok yorulmuşlardı. Cemilin acıktım isyanıyla aşağı indiler, yemeklerini yediler. O sıra da bile Korhan ve Asil altarnatif planlar üretiyorlardı.

Sonra Asil'in aklına Züleyhanın sorusu takıldı.

 

"Züleyha nerden biliyordu dedi? Onların o gün, o saatte orda olacaklarını nerden biliyordu? Gece Dursunla konuşup ertesi gün o orospu çocuğunu karşısına dikti karımın."

 

Ağzındaki lokmayı yutan Cemil kaşlarını kaldırmıştı.

 

"Evi izlemesi için birini mi tuttu diyorsun?"

 

Asil konuşmadan Korhan söze başlamıştı.

 

"Hayır, hiç zannetmiyorum. Birini tutsa bile anlık haber verebilir. Biri daha önceden çıkacaklarının, nereye gideceklerinin yerini söylemiş olmalı. Yenge doğru yere parmak basmış. Evinde biri o kadına ne yapacağınızı adım adım söylemiş."

 

"Benim evimde bu şerefsizliği yapacak adam yok!"

 

"Kusura bakma ama bu hayatta her şerefsizliği yapacak adam vardır. Siz düğün arifesindeyken sürekli hareket halindesiniz. Evi gözleyen adam bir gün önceden gidilecek alışverişi de konumu da bilemez. Dursun'la Neslişah daha önce hiç konuşmamış. Mustafa da kimse tarafından aranmamış. Biri arayıp ertesi gün gidilecek yerin ve bu gidilecek yerde senin olmayacağının bilgisini geçmiş olması lazım."

 

"Kim? Kim yapar? "

 

Sonra durdu Asil. Düşünmek istemediği o ihtimal düştü zihninin en sessiz köşelerine. Bunu yaşamak istemiyordu. Küflü bir çivi canını yakıyordu sanki.

 

Çok şey kaybetmişti ama bir kardeş kaybetmek canını çok acıtacaktı...

 

 

 

 

 

Bölüm sonu kritikleri buraya. Ne düşünüyorsunuz, az muhabbet edelim😘

 

Korhancığım??

 

 

Cemil Ceyda kardeşler??? Ziyanda çok görüyoruz onları, burda da bir azıcık okumuş olduk.

 

 

 

Ve tabiki Asilim ve zümrüt gözüm???

 

 

 

Loading...
0%