Yeni Üyelik
76.
Bölüm

75.BÖLÜM~İŞVE~

@orenda

Vaziyet alın eyyyyyyy gençlik. Kan, gözyaşı, kaos, entrika sonrası aşna fişna zamanı.

 

Keyifli okumalar öptüm şapur şupur🤤😘😘😘😘😘😘😘

 

Murat eniştenin sayesinde alem yaptığımız zamanın üstünden on gün geçti. Asil içeri girip halimizi görünce hepimizi bi güzel kalayladı.

 

Neymiş efendim hasta kadına böyle ağır yemekler verilirmiymiş. Verilse kocası yokmuymuş, o en iyisini yaptırıp getirtmeyi akıl edemezmiymiş. Otuz yaşına gelmiş çocuk gibiymiş. Murat eniştenin evlenip barklanmak neyineymiş.

 

Enişteyi elden geçirmeye doyamamış olacak ki yönünü bana döndü. Hadi bunlar çocuk akıllıymış da ben niye bunlara uyuyomuşum. Az üste çıkayım diye ben nerdeyse Zeyneple yaşıtım diyecek oldum bin ah işittim. Hay dilim kopaydı, nerden dedim o lafı ben.

 

Hepsini suya götürürmüşüm, ırmakta üç tur yıkatır da bi tas su içirmeden yol verirmişim. Anam ben neymişim ya? İnsanın adı çıkacağına canı çıksın. Hiç suçum yokken bi saat nutuk dinledik beyden.

 

Sonra gitti doktoru alıp geldi. İnsan karısının yüzünü yer eder mi hiç? Ne yediysem bir bir saydırdı. Yediğim avuç içi kadar lahmacunla, serçe parmağım kadar kebap nasıl gözlerine göründüyse tövbe daha da sürmem elimi hiç bi getirdiklerine.

 

Doktora lahmacunla salata yedim diyecek oldum bi baktı, nevrim döndü korkudan. Pis görümcelerim de gemi batarken kaçan sıçanlar gibi anında kaçtılar odadan. Murat enişte yanımdan geçip giderken bol bol sabır diledi, haklı adam. Valla çok haklı. Bu musturun siniri hiç çekilesi değil valla. Evde olsak serada yatırılacak herif. Doktorda rahatsızlanırsam hemşireyi gece çağırmamı söyleyip gitti.

 

Kaşını çatmaktan tek kaş olacaktı bu gidişle. O kadar adamın içinde ne yediysem saydırdı diye küstüm bende. Ah eniştem essah çok haklısın. Bunlar açın halinden zerre anlamıyolar.

 

Gece olunca bi ağrı yokladı karnımı. Dur geçer dedim emme tövbe geçmiyo. Yanımdaki suratsıza belli etmicem diye iki kat zorlandım. Tam geçecek gibi oldu yine bıçak saplanır gibi girdi. Ben bişey demedim emme o anladı. Ah Züleyha diye diye hemşireyi çağırdı. Böyle olacağını biliyolarmış meğerse. Uzun süre çorbayla beslenip birden ağır yiyince acısını da böyle çekiyomuşun.

 

Nerden biliyim canım ben, doktor muyum? Nefsim çekti yedim işte! O geceyi sabah ettim ama bi sorun nasıl ettim. Benim karnımın sıkıntısı yetmezmiş gibi sürekli başımda sokranan heriften alacaktım acımı.

 

Öyle böyle fındığın on ikinci haftası doldu çok şükür. Nerdeyse bir ay olacaktı şu yatağa yapışalı. Beni böyle yatalak edemezdi kimse de fındığın hatrı büyüktü. Bişey olur korkusuna hâlâ da tuvalete Asille gidiyodum. Doktor son kontrolüyle düşük riskini şimdilik anlattığımızı ama tüm hamileliğimde kontrollü olmamı söyleyip çıkışımı onayladı çok şükür.

 

Asil çıkış işlemlerini yapmak için gitti. Halam da üst baş getirmiş, üstümü giymeme yardım ediyodu.

 

"Nerde kaldı Asil, anne? Çıkak artık şurdan."

 

"Gelir şimdi kızım. Nazlıya anneyi almaya gidiyoruz dedik, delirdi kuzum. Gözü kapıdadır şimdi."

 

"Oy kurban olurum kokusuna. Kaç gündür burnumda tütüyo yavrum. Boğazı geçti dimi anne? Hiç bişeyciği kalmadı ele?"

 

Dilber annem eliyle saçlarımı düzeltip, elindeki lastiği acıtmadan bağladı.

 

"Yok annem iyi dedim ya. Hastanede gelip giderken üşüttük heralde çocuğu. Miniş hep yanındaydı zaten. Hiç çıkarmadık evden, iyi şimdi."

 

Yavrum hastane, ev arasında perişan olduğundan bi gece ateşlenmiş. Annemle, miniş koştura koştura hastaneye getirmişler. Bademcikleri kızarmış yavrumun, iyileşsin diye ilaç vermiş doktor. Daha beter olmasın diye o günden sonra hiç yanıma gelmedi. Kendi rahatıma değil ama boncuğuma kavuşacam diye bahar, bahçeydi içim.

 

Kapı aralanıp Asil içeri girince oturduğum yerden hemen ayağa kalktım.

 

"Dakika bir gol bir Züleyha. Ne dedi doktor? Yavaş hareketler! Yavaş, usul, ağır, aheste. Anladın mı söz dinlemez zümrüt göz?"

 

Gözümü süzüp, suratımı astım. Yanından da hiç bişey demeden geçtim. Huysuzdu bu huysuz. Yaşlanınca huzur evine vermek farz olmuştu artık.

 

Arabada geçen yarım saatin sonunda evimin kapısı aralanınca burnumun direği sızladı. Kalbim sonsuz şükürler sıraladı. Ya kokusuna doymadan bu kapıdan ayrılaydım ne olurdu benim halim?

 

Herkes avluya toplaşmıştı. İçeri girince Sultan ablanın koşturarak gelişine sesli güldüm. Götü, göbeği dağıtarak geldiğini biliyo muydu acaba?

 

"Oy şükürler olsun rabbime. Allahım hamd ü senalar olsun sana."

 

Ağzı kocaman açılmış pek güzel gülüyodu emme gözünden de boncuk boncuk yaşlar dökülüyodu. Tombul yüzü kıpkırmızı olmuştu. Hiç kan bağım yoktu, tanışıklığımız altı ayı geçmemişti ama nasıl güzel bi gönül bağı vardı gönlümle. Sıkı sıkı sardı kolları. Boyu pek küçük emme aklıyla kalbi dağlar kadar olan kadına onun muhabbetiyle karşılık verdim.

 

"Sultan ablaaaa... Kız hasret kaldım yemeklerine. Kurban olayım elini üstümden çekme, acımdan öldüreceklerdi beni."

 

"Neler neler ettim sana gelin hanım. Daha da istediğin olursa seslen bi saate önünde valla."

 

Asil elindeki valize uzanan minişin omzunu sıkıp vermedi. Gözünü de bana dikip kaşını kaldırdı.

 

"En son yediklerin sana neler etti hatırla Züleyha hanım."

 

Biz bunla sonunda girecektik birbirimize. Gözüme çok batıyodu şu sıra. Hiç dediklerini duymamışım gibi yine çevirdim suratımı. Sırayla herkesle kucaklaştım. Hepsinden bol bol hayır dua aldım.

 

Salona geçtiğimde Elif koşturarak yastık, pike getirdi hemen. İyiyim desem bile kim dinliyodu sanki beni. Sonra kucağınca boncuk çikolatamla miniş girdi odaya. Yeni uykudan kalmış kızım, başı minişin omzumdayken pek tepki vermedi kimseye. Ama gözü benim olduğum tarafa kayınca uykudan ayılamamış gözleri çakmak çakmak parladı.

 

"ANNİİİİİ...."

 

Çığlığına hem kahkaha attım hem gözümden kayan yaşı elimle sakladım. Açılan avuçlarına bende kollarımı kaldırarak karşılık verdim. Minişin koynuma yasladığı kızımla yarışa girmiş gibi birbirimizi öpmeye başladık.

 

"Boncuğum... Annesi yesin kız büyümüşün ya sen. Anam anam anam... Ağırlaşmışın valla."

 

Şap şap ellerini, başını boynunu öpüp özlemimi ferahlatmaya çalıştım.

 

"Anniii deldin?"

 

"Geldim tabi balım. Çok özledim seni, sende özledin mi annem beni?"

 

Islak dudakları çeneme, yanağıma salyalarını süre süre öpücükler koydu.

 

"Öşnedim."

 

"Kız bu dil ne olmuş bu dil? Parçalarım seni, ham yaparım her yerini."

 

Göbüşünü öptükçe kıkır kıkır güldü. Oyuncak bebek gibi yoğurasım, canımın içine soka soka sevesim vardı.

 

"Ham nap."

 

"Yaparım tabi. Boncuk çikolata gözlerini ısırırım."

 

Kucağımda evirip çevirdikçe keyfi katlandı. Elleri ensemdeki saçları kavrayıp ağzına çekiyodu hep. Suratımı ıslatan öpüşleri şifaydı sanki.

 

"Bababa... "

 

Babasına bakıp bi de ona göstermiyo mu beni yüreğim çırpındıkça çırpındı sevgisinden. Boncuk gözleri yüzümden hiç ayrılmıyodu kuzumun. Hele bir de iki kelimeyi yan yana getirmeye başladı ya nasıl tatlıydı dili.

 

"Anni deldi..."

 

Asil yanımıza geçip oturunca saçlarıma bi öpücük bırakıp Nazlı'yı kucağına aldı. Benim öptüğüm gibi bir sürü öptü. Tabi sakalın diye söylenecek halde değilim ya sürer sefasını. Elimin yüzümün bakılır hali kalmadığını sabah yüzümü yıkarken gördüm. Asil benim berbere seni de götürüyüm dese hakkıydı valla.

 

"Geldi bal kızım. Nazlımın zümrüt annesi gelmiş. Sen gel bakayım şuraya. Az da baba yesin seni. "

 

Asil Nazlıyı alıp havalara attıkça odayı inletti çığlıkları bal peteğimin.

 

"Miniş, iyi demi kuzum? Geçti mi boğazı?"

 

"Geçti abla aklın kalmasın. İlaçlarını hep saatinde verdim, hep yemeklerini et suyuyla pişirdim. Hiç bi şeyi kalmadı çok şükür."

 

"Hakkını nasıl öderim miniş? Allah yüzün gibi bahtını da açık etsin."

 

"O nasıl söz abla. Nazlı bizim kıymetlimiz, gözümüzü çeker miyiz onun üstünden? Hem daha fındığımız da gelecek, yolunu gözlüyoz öyle."

 

Dediğiyle elim karnıma gitti. Usul usul okşadım. Küçük fındık iyiydi çok şükür. Asil hepimizin hayrına bağış yapmıştı çocuk esirgeme kurumuna. Doktorumun, "fındığın sağlığı iyi" dediği günde de Kemal abiye kurban kestirmesi için tembiler verdiğini duydum. Gönlü çok genişti benim kocamın. Ağzını burnunu yediğim, her hayırın bela def ettiğini söyler ona göre malının zekatını vermekten kaçınmazdı.

 

Doya kana evimin kokusunu solurken Asil'in telefonu çaldı. Nazlımı kollarıma bıraktı telefona bakmak için. Camın önünde konuşup, sıkıntıyla yanımıza geldi.

 

"Hala restorana geçelim. Denetlemeye gelmişler, müdür aradı."

 

Dilber annem ağırca ayaklanıp başını salladı.

 

"Yeni açıldı ya eksik evrak varmı diye sıkı tutarlar ilk yıl. Çıkalım oğlum, muhasebeciyi de ara geçen ayların faturaları lazım olacaktır."

 

Biz daha ne oluyo diyemeden Asil bi kere daha öptü alnımı sonrada Nazlı'ya kondurdu aynı öpücükten. Aynısını annem de yaptı. Giderken de sakın kalkma diye anne tembihini bıraktı. Hemencecik gittiler.

 

Öğlen olunca Sultan abla tepsiyle getirdi yemeğimi önüme. Tuvalete gidecek olsam herkes ayaklanıyodu hemen. Zeynep zillisi de yemek yerken basıldığımız günün hikayesini yazıp atmış Instagram mı ne meretse ona. Milletin yazdığı yorumları okuyup okuyup güldü. Adlarımızı değiştirerek atmış Allahtan. Kendi içimizdeki rezilliğimiz yetmezmiş gibi bi de oraya malamat olmaya hacet yoktu.

 

"Yalnız yenge, o kadar yiyip de ağabeyime hiç bişey yiyemedim dedin ya. Ben orda yıkıldım. Gülmemek için yüz felci olacaktım resmen."

 

"Ne yedim zilli? Nencağız yedim sanki?"

 

"Aaaa Zeynep unuttun mu? Avuç içi kadar lahmacun, serçe parmağı kadar kebaptı hepsi. Ha bir de lahmacunu hep salatayla yemişti."

 

Böğüre böğüre güldüler pislikler. Az daha ayaklanıyım. Bunların başına bi çorap örmek lazımdı. Kimsede öcümü bırakmayı hiç sevmezdim ben.

 

"Ağabeyin hönkürerek azarlarken Murat eniştenin ardında saklanıyodun çıngıraklı Birgül. Sen o korkuyla bunları nasıl duydun ki?"

 

Zeynep yine güldü. Gözüme çok batıyo, valla pek fazla batıyo. İki güne başına bişey gelmese Allah verede.

 

"Ay abla haklı yengem. Resmen zamk gibi eniştemin arkasına yapıştın."

 

"Kızım Asil ağabeyimin bağırdığını hiç duymadım, tuhaf oluyorum o bağırınca."

 

"Ödlek seni. Ben o bağıran boğayı süt kedisine dönderiyom hey gidi hey. Sen o enişteyle ne olacan haberin yok daha."

 

Birgül ağzını yaya yaya gülerken yüzünde kaldı gülüşü.

 

"O ne demek be?"

 

"Enişte kudurmuş Birgül. Allah yardımcın olsun mikrop görümcem. Düz duvara tırmanacak vaziyette ki bana ilikli çorba taşıdı kaç gün."

 

Durdu önce, gözlerini belertti, sonra hoşuna gitmiş olacak ki güldü yine.

 

"Ay... Nasıl tatlı şikayet ediyor evlenemedik diye gördünüz değil mi? Benden daha çok istiyor resmen, canım aşkım."

 

Bu kızın düzelmeyecek tek kötü huyu varsa konuşmanın ortasında hülyaya dalışıydı valla. Gözler bayık bayık yukarı bakıp, suratı kayıyodu sanki.

 

"Bu yine ayak üstü uykuya daldı Zeynep."

 

"Alıştım artık yenge."

 

Az dalaşasım vardı valla. Ne zamandır adam akıllı bir birimizle upraşmıyoz diye bulaşmadan duramadım.

 

"Kız Birgül, sen memeni yaptıracaktın ne oldu o iş?"

 

Daldığı rüyadan bi kova soğuk suyla uyandırdım şaşkolozu. Zeyneple ağzımız kulaklarımıza varırcasına güldük asılan yüzüne.

 

"Şunu hatırlatmasan ölürsün değil mi? Olmadı o iş. İyileşme sürece tahminimden uzun çıktı. Ay of ya kaldım ben böyle."

 

"Kız niye öyle diyon? Azıcık aşım ağrısız başım demişler. Hem o şeyler elledikçe sağa sola kaçmaz mı ki? Adam anlardı hep."

 

"Sen ne anlarsın pis kadın. Zeyneple benim hakkımı yemişsin resmen. O göğüslerinde iki masumun ahı var farkında mısın?"

 

Göğüslerine bakıp göz kırptım bi de şen kahkaha attım ki surat asmak isterken o da güldü dayanamayıp.

 

"Üzülme kız. Enişte büyütür, ben aldım ondan o ışığı."

 

"Zavallı Muratım. 75A ile karşılaşınca inşallah çok yıkılmaz."

 

Serzenişi pek komiğime gitti. Bi de sanki göğsüyle konuşuyomuş gibi önüne bakmıyo mu gülmekten çenem ağrıdı.

 

Nazlım yerde oynamaktan sıkılmış olacak ki ayaklanıp pıtı pıtı yanıma yanaştı. Alıp koynuma yasladım. Başını göğsüme yaslayıp, burnunu sürterek kokluyodu bal kızım.

 

"Ay durun öyle yenge. Çok tatlısınız, ışık şahane çekiyorum."

 

Elindeki telefonla üç beş fotoğrafımızı çekti zilli. Bunu hep yapıyodu zaten.

 

"Sana yolladım yenge."

 

"Zeynep sabah çektiklerini bana atsana. Murata anlık diye yollayım. Saçlarımın maşası bozuldu böyle anlık atamam."

 

Zeynep telefonuna gömülüp dediğini yaparken Birgüle baktım.

 

"O ne kız? Adam zaten hep yanında niye resim atıyon?"

 

"Hep yanımda ama şu an değil. Yanımda yokken fotoğraf atıyorum ki aklı sürekli bende olsun. Etraf kurt çakal kaynıyor sonuçta. Aklını meşgul etmekte fayda var. Hem heyecan oluyor böyle."

 

"Hmmm... Hep atıyon yeni resmini?"

 

"Tabi canım, sürekli anlık istiyor zaten. Sende yollasana ağabeyime. Heyecanı diri tutmak lazım."

 

Dediğini pek anlamadım esasında. Yüzümün alık halinden anlamadığımı gördü Birgül. Gelip yanıma oturdu.

 

"Bak şimdi. Senin fotoğraflardan en masum görünüşlü olanı ama arka planda erotik çağrışım yapanı seçip ağabeyime atıyoruz."

 

"Kız!!! Allah canını almasın. Ne erotiği kız?"

 

"Züleyha... Bilmiyorsun bu işleri öğren bari. İlişkiyi diri tutmak lazım diyorum. Bir yıldır bu Murat nasıl duruyor sence."

 

Dediğiyle tükrüğü boğazıma kaçtı. Zaten anası milleti kınayıp duruyo diye bu kızın başına bişey gelir korkusu içimi yokluyodu böyle deyince daha bi beter oldum.

 

"Kız... Kız gözünü seveyim nikahsız bi boklar yedim deme. Yediysende bana deme."

 

"Ay hayır tabiki. Ben ilk gecenin büyüsüne inananlardanım. Ama şimdi yanlışlıkla yakası hafif açılmış tişörtle resim atmışlığım var. Kısa şortum varken kedi seviyordum, aaaa bu resmi neden Murat görmesin demişliğim var. Sen kedi atarsın ama o kişi çıplak bacağını görür."

 

Gözümü dikip baktım dediği laflara. Kafamdan ince ince geçirdim.

 

"Birgül..."

 

"Efendim."

 

"Sizde kudurukluk soydan mış görümcem. Babanızın uçkur sevdasını yakalayıp, kapmışınız."

 

Ben ciddi ciddi azıtmışınız siz diyom bunlar kahkahalarıyla kızımı sıçratıyolar.

 

"Gel bak, deneyelim. Ne kadar hoşuna gidecek."

 

Eline telefonumu alıp kurcaladı. Evirdi çevirdi sonrada yaptığı iş pek marifetmiş gibi gülerek elime geri verdi.

 

 

 

Siz:

 

Kızımız nasıl özlemiş beni babası, hiç ayrılmıyo kucağımdan.

 

"Bak anlamasın diye senin dilimden yazdım."

 

Bi resme bi yazdığına baktım. Bu ne diyo derken gömleğin yakası karnımaca inmiş onu gördüm. Anam memelerim ortadaydı ya benim.

 

"Kız bu ne?"

 

"Biz Nazlının sana sokuluşunu attık ama bakalım ağabeyim sadece Nazlıyı mı görecek?"

 

Kaşlarını oynata oynata gülünce istemeden bende güldüm. Anam bunlar benim kocamı usul, akıllı bişey sanıyodu ele. Kız sizin o ağabeyiniz, benim üstümde çul gibi elbise varken kaç beden hemen anlamıştı ya. Efendi sandığınız o abiniz nikahı kıyar kıymaz mememi avuçladı saftirikler.

 

"Sen şimdi böyle yapınca erkekler daha çok mu düşkün oluyo diyon?"

 

"Tabiki. Güven bana, valla bak. Çok ateşli bir çift olabilirsiniz."

 

Allahım karnım ağrıyo. Kısılmaktan karnıma karnıma sancı giriyo. Ulan Asil herkes nasıl mazlum biliyo ya seni. Ah bi bilseler yatağı kıracak ahvalde olduğunu ne derler o zaman.

 

Gerçi pek aklıma yattı bu iş. Niyeyse hoşuma gitti uzaktayken bile aklını hep benle doldurmak.

Asilden mesaj beklerken aklıma gelenle canım daraldı.

 

"Pişt... Kız görümcelerim, benim insanlığım kalmadı. Hastanede yatmak derken suratım ayrı bacaklarım ayrı iklimin ormanı artık. Eğilip, bükülemiyom bi hâl çare bulsak ya bana. "

 

"Ay doğru senin epilasyonun yok değil mi?"

 

"Anlamadığım dilden konuşma benle. Yolarım saçını başını, karşına geçer ay senin saçın yoktu ele derim."

 

"Neyse neyse ben anlatırım sana. Hamilesin zaten şu an lazere gitmen mümkün değil. Ağda yapalım sana, Zeynep iple kaş bıyık almada çok iyi. İster misin?"

 

"Essah mı diyonuz kız? Yapar mısınız böyle bi sevap? Valla abiniz görecek diye ödüm kopuyo ya."

 

Birgül ayaklanıp Zeynebi de kaldırdı.

 

"Ben lazere gitmeden önce hep Zeynep yapıyordu. Zeynep hala gitmediği için ben yapıyorum onun bacaklarına ağdayı. Kalk bakalım Züleyha hanım. Tüm laf sokuşlarının intikamını alacağım. Nerelerinden başlayalım?"

 

"Bi canımı acıt, abini arar ameliyat yerime vurdu diye ağlarım. Hem bi bacaklarım bi de yüzüm. Avretimi açacak değilim heralde görümcelerime."

 

"Yaaa.... Tüm hayallerim suya düştü şu an."

 

"Yenge dur Nazlıyla kalkma sakın. Ağabeyim dalağımızı ağzımızdan alır. Minişe verelim, o ilgilenirken biz de bakım yaparız. Ay maske falan da yapalım. Manikür, pedikür ay bayılırım."

 

Hevesli hevesli hallerine güldüm. Tam cevap verecekken telefonum titredi.

 

Asil kocam:

 

Nazlı kızım çok akıllı güzelim. Yerinin kıymetini iyi biliyor;)

 

Kızlara belli etmeyecem diye dudaklarım sızladı. Kuduruk kocam nereye bakacağını şaşırmamıştı belli ki.

 

Siz

Özlemişse demekki.

 

Asil kocam:

Özlemez mi? Yanıyor hasretinden!!!"

 

Siz:

Çok mu yanıyor?

 

Asil kocam:

Ah bir bilsen zümrüt göz. Haftalardır hasret, aklı da sabrı da kalmadı.

 

Siz:

Esirgeyeni mi var canım? Canı ne zaman isterse emrine amade.

 

Siz:

Kızımın;)

 

Asil kocam:

Aklımla oynama benim ZÜLEYHA! dünya kadar adam var şurda, aklıma olmadık hayal sokma!!!

 

Kıkır kıkır güldüm dediğine. Bu iş pek zevkliymiş ya kız. Çok hoşuma gitti valla.

 

Kızların yardımıyla yukarı, Zeynebin odaya girdik. Onlar malzemeleri hazırlarken ben de yatağında bekledim. Ağda ısınana kadar kaşımla bıyığımdan kurtuldum. Zeynep pek işime yarayacaktı benim.

 

"Kız Zeynep, sen çok işe yararmışın. Sen hemen evlenme olur mu yengem?"

 

"Yazıklar olsun Züleyha! Ben evlenip gideyim diye mum yakmadığın kaldı."

 

Dediğine durup baktım öylece.

 

"Kız! O nasıl söz? Essahı var mı o işin? Yakarsam mum hemen evlenin mi ki?"

 

Gariplerimin ikisi de ilk anlamadı. Gözler balık gibi baktı sonra da böğüre böğüre güldüler.

 

"Bir an ama sadece bir an gitmeni istemiyorum diyeceksin sandım. Gerçekten balık burcu olmak insanı çok yoruyor."

 

Yine ortalığı inlete inlete güldük. Zeynep bir güzel yüzümün şeklini şemalini verdi . Birgül de açtı bacaklarımı pis pis sırıtarak bantları sıralamaya başladı.

 

"Züleyha!!! Bu bana sürekli yılan dediğin için."

 

Boyu devrilesi şak diye çekti. Anam etim de kaldı bantta etim.

 

"Boyun devrilsin diyecem boy da yok gödek karı! Allah korkun yok mu kız senin, gebeyim ben."

 

Zeynep elimin tırnaklarını düzeltirken başını kaldırıp sırıttı.

 

"Senden süper Hürrem vibe alıyorum yenge. Ne diyorsun her yıl gebeyim diye gezer misin?"

 

Boştaki elimle şak diye alnına geçirdim avuç içimi.

 

"Gözü çıkmayasıca, süt ineğine mi dönecem ben? Yok üç beş yıl bebe falan. İkisiyle iadere edeceğiniz, ben kursa gidecem."

 

"Hayırdır Züleyha ne kursu?"

 

Gerine gerine baktım ikisine. Tabi bunların haberi yoktu kocamla planlarımızdan.

 

"Yemek kursuna gidecem, Asil dedi. Zümrüt gözlü karım, sen gibi beceriklisi, sen gibi eli işe yakışanı, sen gibi her eline aldığını altın edeni yok. Kendi restoranını kendin yönet dedi. Siz bilmezsiniz Allahın fukaraları. Abiniz bana koca resteron verdi ya."

 

Doya kana havamı atıp gerine gerine yaslandım. Birbirlerine bakıp böğürerek güldüler suratıma.

 

"Ay Allahım manyak bu kadın. Züleyha bunları Asil ağabeyim mi söyledi?"

 

"Siz sessiz sakin ağabeyiniz o kapıların ardında bana neler neler söylediğini nerden bileceksiniz? Evimin direği gözüme bakıyo kıskanç hasetler."

 

"Hayır aynı lafları benim Muratımın söylemediğini nerden biliyorsun acaba? Ne vaadler, ne aşk şiirleri. Söylemeyim de gözün değmesin, malum yeşil gözlüsün. Nazarınla başımıza yıkarsın dünyayı."

 

"İkinizden de tiksiniyorum şu an. İğrençsiniz, mıç mıç sevgililerinizi övüyorsunuz birde. Ay kusacağım."

 

Zeynebim sıfatı öğürür gibi hareketler yapınca ikinci şaplağını Birgülden yedi.

 

"Kız yengem, kıskandın mı anam sen? Üzülme yengem senin yok diye. Birden oluyo, hiç anlamıyon. Nasip işte şak diye buluyo hiç aklında yokken."

 

Biz yine Birgülle gülüşünce iki eliyle gırtlağını sıkıp kendini yatağa attı.

 

"Bunlar hep yeni gelin videolarının altına yaptığım yorumların dönüşü bana. Evren resmen kınadığım muhabbetlerle beni cezalandırıyor. Allahım bunlar ne acılar?"

 

İtişe kakışa ama bol bol gülüşerek sağım solumu yoldurdum. Maskelendim, kremlendim pamuk gibi oldum.

 

Sonra pamuk kızımı da alıp banyoya girdik. Bolca oynaştık suda. Uzun zamandır birbirimize hasret kaldık diye özlemimizi dindirdik. Sonra telefon gözüme yine battı. Kız yelloz Birgül, huyuma huy ekledin ya. Alıp bi resmimizi çektim hemen. Sonra da evimin direğine attım.

 

Siz:

 

 

Kızımla keyif yapıyoz babası. Şu ayakların tombulluğuna bi bak.

 

Anında hemen gördü de mesaj yazmaya başladı bile.

 

Asil kocam:

Züleyha ne yaptığını biliyorum YAPMA!!! Yapma güzel karım. Allah aşkına yapma!!!

 

Siz:

Anam ne ettim ben şimdi? Evde yokken bizi özlen diye resimimizi atıyom yine yaranamıyom.

 

Asil Kocam:

Nazlımın ayaklarını ısırırım. Ama o ayakların altındaki bacaklara ne yaparım biliyor musun Züleyha?

 

Kıkır kıkır güldüm dediğine. Ben gülüyom diye Nazlı balım da güldü.

 

"Kız bu iş çok güzel valla. Anam biz bunu niye bu kadar geç öğrendik? Hemi annem? Babanın şaftını kaydırak mı bal böcüğüm?"

 

"Baba..."

 

"He annem baba ya. Olduğu yerden ateşi tekrar buluyomuş senin o baban."

 

Tekrar elime telefonu alıp son bi mesaj yazdım çıktım hemen.

 

Siz:

Bilmiyom kocam. Zamanında biliyosam da unutmuşum demekki.

 

Nazlımı duruladım, kendimde durulanıp çıktık banyodan. Nazlıya güzel bi üst baş giydirdim sonra da kendim giyinmeye başladım. Aynaya bakınca karnımın çıkmaya başladığını görüp pek sevindim. Yavru fındığım ben burdayım diyodu ya artık.

 

"Anası yesin buncağızımı. Büyüyon mu sen fındığım?"

 

Elim karnımı okşarken şeytan yine dürttü beni. Yavaş yavaş gidip telefonu yine aldım elime. Karşıdan ayarlayıp çektiğim resme bakıp pis pis sırıttım.

 

 

Siz:

 

Babasııııııı bak fındığımız büyümüş ya.

 

Asil kocam:

 

KADIN!!! dünya adam var diyorum hiç mi insafın yok???? Züleyha güzel bebeğim ne olur yalvarıyorum yapma ne olur? Bak çok kötü durumdayım Allahını seviyorsan yapmaaaa!!!

 

Siz:

Kocam ben şimdi ne yaptım ki sana? Karnımı görünce pek sevindim sen de gör diye attıydım.

 

Nazlıyı sıçratacak kadar yüksek kahkaha attım. Oy ağzını burnunu yediğim. Sen ne güzel yalvarıyon öyle. Anam içim gidiyo içim!

 

Asil kocam:

Sen var ya sen. Sen beni yakacaksın, en iyi ihtimalle sekiz ay yok kızım. SEKİZ AY!!! Ama o sekiz ay dolunca ne olacak Züleyha hanım?

 

Siz:

Ne olacakmış yakışıklı kocam?"

 

Asil kocam:

Süprizi kaçmasın zümrüt göz. Ama o güzel kalçaların otururken çok sızlayacak;)

 

Yine güldüm dediğine. Göz de kırpmış mustur kocam. Yüreğim hopladı sanki mesajıyla. Karşımda kırptığı gözler canlandı hayalimde hemen. Allahım sen bana güç kuvvet ver emme yanıyom ben Asil diye.

 

İçimin harından sebep bişey giymeden yatakta debelenen boncuğun yanına gittim. Sütyenimi almış kafasına takıyodu zilli.

 

"Kız!!! Ne ediyon sen ne? O ikizlerin takkesi senin portakal kafana olur mu? Hem o iki tane annem, bak biri boşta kalmış, ver hadi."

 

"Mermem! Menim!"

 

"Çirkefe bak hele! Kime vermiyon, asıl benim o."

 

"Menim!"

 

İki eliyle sarılmış alamadım sütyenimi elinden. Nasıl hırslı, nasıl çirkef bu kız ya.

 

"Kız koparırım o boklu götünü. Ver şunu, ezdin bütün. Şekli şemali kalmadı. Sen büyü ben sana daha güzelini alırım annem."

 

"Mermem!"

 

Burdan sonrası haktı artık. Ben ağır uslu entel anneler gibi ricamı ettim. Üstümü düşeni yaptım.

 

"Vermiyon yani sen şimdi benim malım?"

 

"Mermem! Menim o!"

 

Üstüne atılıp iki elinide açtım. Sonra yüzümü kollarının altına sürte sürte gıdıkladım.

 

"ANNİİİİİİİ"

 

"Anni ya anni! Sen kimin lafını dinlemiyon zilli? Isırıyım mı şişko göbeğini? Saat yapayımmı o kollarına? Boyun beni geçene kadar ben ne dersem o zilli boncuk hanım. De bakıyım şimdi. Akıllı duracam, söz dinliyecem, hanım olacam anne diye."

 

Kahkahası şen şarkılar gibi kulağımda cıvıldadı. Hem gıdıkladım hem öptüm ıslak ıslak.

 

"Occam..."

 

"Hah aferin hanım da olcanmı?"

 

"Occam..."

 

"Ağzını yerim senin, elimde kalın bak."

 

Aldım kucağıma göğsüme yasladım. Küçük ayakları gözüme pek tatlı gelince o telefona elim bi daha gitti.

 

 

 

Siz:

Bu ayakları ısırmayak mı kocam?

 

Mesajım mavi oldu bişey yazmadı.

 

Siz:

Banyodan sonra nasıl tatlı olmuş.

 

E bu da mavi oldu yine bişey yazmadı bu herif.

 

"Asil, canım kocam niye görüyonda bişey demiyon?

 

Asil kocam:

 

"Sen kotanı doldurdun Züleyha hanım. Madem din, iman, merhamet yok! Bekle karım, BEKLE BENİ!!!"

 

E bu böyle dedi ama niye başka bişey demedi ki. Birgül büyük harfle yazmak bağırmak dediydi. Kızdı mı ola bu bana? Tabi o kadar işin içinde uğraşmak zor geldi mustur efendiye. Ne olmuş az gönlümü görse? İlgi istiyoz sanki nolmuş? Murat eniştenin hoşuna gidiyomuş böyle şeyler bide bizimkine bak. Hemen bi bağırma, çağırma. Ayıya gül vermişler götüne tutmuş işte. Bu davardan da fingirdeşme anca bu kadar olurdu.

 

Kalktım hırsla üstümü giydim. Sonra da Nazlımla aşağı inmek istediğimden minişi arayıp çağırdım. Boncuğu korurken fındığı üzmeye hacet yoktu. Yeni yeni yerine yerleşmişken, yavruma eziyet edemezdim.

 

Miniş kızımı kucaklayıp aşağı inerken bende ağır aksak adımlarla indim. Kızlar oturmuş dergi karıştırıyodu. Gelip yanlarına çöktüğümde de Sultan abla elinde ballı sütle geldi.

 

"Bunu içecek mişin gelin hanım. Asil beyin kesin talimatı."

 

"Ver içiyim abla, o Asil beyin olacak mustura da resmimi çek at. Gerçi ne anlar o resimden ya?"

 

Söylene söylene bi dikişte içtim bardağı.

 

"Ne oldu Züleyha? Keyfin yerindeydi, şimdi sinir küpüsün. Ay hamilelik hormonları mı?"

 

"Ne hormonu kız? Abin gibi nursuz, kadir kıymet bilmez varken benim sinirim inmez aşağı. O hormonlara sıra gelemez, davar abin bin hormon gücünde."

 

Pislikler, ben bunlar için saçımı süpürge edeyim bunlar benim hırsımın üstünde tepinsinler. Gülen ayrık ağızlarına ayağımı sokacaktım şimdi.

 

"Ay bu fotoğrafa beklediğ tepkiyi alamamış. Ay yazık benim çatal dilli Züleyhama."

 

"Birgül, sen beni hasta belleyip meydanı boş buldun ya. Aha da çok hastayım Birgül, nah sana yaza kadar düğün. Tırmanın o düz duvarlara nişanlınla beraber."

 

Sırıtan sıfatı duvara çarpmış gibi kala kaldı. Şimdi tükürük saçarak gülme sırası bendeydi.

 

"Şaka... Şaka yapıyorsun. Sen, ben evleneyim diye hemen iyileşirsin bikere. Şaka yani bu."

 

"Yooo ne şaka edeceğimişim. Ben biricik görümcemin düğününde oynamak istiyom, e bu halde nasıl olacak o iş? Hem daha yeni başımdan ne işler geçti, ruhum pek hasta benim. Ayıp değil mi insanın yengesi ölümden dönmüşte, nikah mı kıyarmış? Senin o nişanlın cin olmadan adam çarpıyo ya hah onun cin kalibelisine kavalla çifte telli oynatırım ben. Bi Semiha teyzemi aramama bakar."

 

"Abla ya gerçekten zamanın birinde çok günah işlemişiz. Bir tarafta Murat eniştem öbür tarafta Züleyha yengem. Bunlar bizi mahvedecekler, oyuncak olacağız resmen."

 

Zeynebin korka korka çıkan sesine en pis sırıtışımla karşılık verdim. Üstlerine gazap küllerimi dökmeye devam ederken Asil girdi içeri. Bunun ne işi vardı şimdi? İşini gücünü bırakıp nasıl gelebilmişti buralaraca?

 

"Ağabey?"

 

"Efendim Zeynep."

 

"Erkencisin."

 

"Öyle olması gerekti. Ne yapıyorsunuz?"

 

Gözünü üstüme diktiğini etimi ısıran nazarlarından anlıyodum. Ama küs olduğumdan bakamıyodum.

 

"Sen niye yatmıyorsun Züleyha?"

 

"Canım istemiyo!"

 

"İster ister. Doktor sık sık yatsın dedi. Hadi yürü odaya, uyuyacaksın."

 

"Hiç bile uyuyamam şu saatte. Canım görümcelerimle hasbihal ediyom ben!"

 

"Kadın beni delirtme! Kalk uyuyacaksın! Doktor dedi diyorum."

 

"Ay Züleyha gerçekten hiç yatmadın. Dinlen, bir şey olur Allah korusun."

 

Birgülün lafıyla gördün mü der gibi gözüyle işaret etti mustur.

 

"Yaa bak nasıl haklı canın görümcen! Kalk uyuyacaksın Züleyha, kızdırma beni!"

 

Hiç umurumda değilmiş gibi siftinerek kalktım. Usul usul merdivenlere doğru yürümeye başladım. Ardımdan gelen ayak seslerini hiç duymamazlığa verdim. Bi kat çıkmıştım ki bi anda dünyam döndü. Ağzımdan çıkan çığlığı tutamadım.

 

"Ne ediyon manyak herif?"

 

"Seni mi bekleyelim bir saatte bir adım? Kucağımızda çıkarıyoruz yine yaranamıyoruz hanımefendiye."

 

"Ayağım var çok şükür. Her bi işimi kendim görürüm."

 

"Sus Züleyha! Ben sana göstereceğim gördüğün işleri."

 

Kucağında yokmuşum gibi odamızın olduğu kata çıkardı bizi hızlı hızlı.

Odaya girince de yatağın üstüne bırakıp geri döndü. Ne ediyon diyemeden kapının kilidi dönünce bi yutkunma hissi geldi durdu boğazıma.

 

"Niye kilitledin o kapıyı?"

 

Keşke sesim kedi gibi çıkmayaydı. Böyle hiç havalı olamadım.

Ardını dönünce boynundaki kravatı çekip çıkardı. Yere düşen kravata bakarken gömleğinin düğmelerini de açtığını gördüm.

 

Anam anam anam o ne ediyo öyle? Anam o soyunuyo ya.

 

"Ne var ne bakıyorsun?, Yirmi tane adamın içinde azdırmadan düşünecektin. Şimdi kaldırdığın ne varsa indir Züleyha hanım."

 

"Ben ne ettim sanki, bişey mi ettim? Evde yokken özlen diye resim atayım dedim bi tek."

 

"Hı hı inandım Züleyha. Tamamen iyi niyetinden hiç şüpheye düşmedim zaten."

 

Beni niye korku aldı şimdi ki. Anam adamın tipi kararmış nasıl korkmuyacaksam? Elinde paralayacak gibi bakıyo valla.

 

"Asil şöyle gelip durma üstüme imdat diye bağırırım."

 

"Sen bilirsin güzel bebeğim. Bu evde benimle kilitli olduğun odanın kapısını zorlayacak adam yok. Ama ne yaptığımızı bilsinler istersen bağırmalısın bencede."

 

Üstü iyice çıplak kalınca eli kemerine gitti. Oy anam, biz az sabrını zorlayacaktık, bunun sabrı ne çabuk doluyomuş öyle.

 

"Şey edemeyiz ki, yasak."

 

"Şey etmeyiz bizde. Sonuçta ben daha ıslak daha sıcak başka yerlerini de biliyorum."

 

Oy oy oy komşularrrrr!!! Biri itfaiyeyi arasın. Çaldıranlardan sonra beni yakmaya gelmiş bu mustur. Benim ateşim bana yetmez gibi benzinle misafirliğe gelmiş ya taaa oralardan.

 

Kemeri iki yana açıp pantolonun da düğmesini aralayınca gözüm oraya takıldı. Ben gördüğümü anlayacam derken dibime girmişti zaten. Daha sesim çıkmadan üstümdeki bluz çıkarılmış, odanın bi köşesine fırlatılmıştı bile.

 

"Demek sen memelerini gözüme sokmak için kızımızı bahane edersin ha?"

 

"Yok, tövbe etmedim öyle şey."

 

Sesim gitti benim. Sesime ne olduysa çıkamıyo valla. Her şeye çemkiren dilim dönmüyo.

 

"Banyoda ıslak bacaklarını atarsın demek bana. Haftalardır belime sarılmayan o bacakları gözüme sokmanın elbet bir bedeli olacak."

 

"Nazlının... Ayaklarını attıydım..."

 

"Hımmm birde fındığı atıyordun değil mi? Kasıklarına kadar açtığın karnınla. Göğüslerini bu kez tam gösterememişsin ama gelip yakından emin olmam gerekti be durumdalar diye."

 

Öbür dediklerini duymamışım gibi bi tek fındık kısmı için laf attım ortaya.

 

"Heee büyümüş ele babası?"

 

"Ondan hızlı büyüyen memelerinle kalçalarına bakmaktan fark edemedim Züleyha. Bir de yakından bakalım."

 

Eli omzumu itip gerisin geri yatırdı beni. Beli lastik olan eşofman parmaklarını çengel gibi kullanmasıyla sıyrılıp çıktı altımdan.

 

Dudakları diz kapağıma ısırıklar bıraktı.

 

"Kaşlarını almışsın... Bacaklarda pürüzsüz, demek ondan bu kadar gösteriş yapılıyor sabahtan beri."

 

"Hiçde bile. Yok öyle bişey "

 

"Başka yerlerin de böyle pürüzsüz mü görelim güzel bebeğim."

 

Ağzımı açacak oldum parmakları çenemi kavrayıp dudaklarımı ağzının içine aldı. Öyle çok özlemiştim ki tadını gırtlağımdan çıkan iniltiyle dudakları kıvrıldı. Pis mendebur, halime mi gülüyodu benim?

 

Benim yandığım yerden yakmadan bırakır mıydım hiç. Alt dudağına dişlerimi geçirip sürterek çektim. Biraz önce benden çıkan sesin daha güçlüsünü duydu kulaklarım.

 

"Ölüyorum hasretinden."

 

"Hasretlik çek diyen mi var kocam?"

 

Gözlerinin bebeği bile büyümüştü. Üstüme ağırlığını vermese de uzandı. Ne zamandır sızlayan göğüslerim ağırlığının altında kıvrandı sanki.

 

"Kokun insanda akıl bırakmaz senin..."

 

Dudakları boynuma doğru ısırıklar bıraka bıraka indi. Eli bacak arama gitti. Çıtlı atletimin çıtlarını açıp biraz doğruldu. Gözlerinden bi an bile ayrılmadı bakışlarım, ellerimi yukarı doğru kaldırdım. Atleti sıyırırken tenime değen elleriyle içim titredi sanki. Bi insanın aldığı soluk bile bi başka insana kıymetli olur muydu? Oluyodu valla. Asil nefes alıyodu ama sanki benim ciğerlerim doluyodu onun soluğuyla.

 

Atlet çıkıp gidince göğüslerimin yarısı ortada kalmıştı. Eli sırtıma gidip üstümü tamamen çıplak bıraktı. Geriye doğru çektiği başıyla her santimimi turladı hareleri. Uzak diyarlardan gelen bi göçmenin topraklarına hasretliği gibi bi bakıştı bu.

 

"Asil... Bakacak mısın hep, sevmeyecen mi beni?"

 

"Her zerreni ayrı ayrı seveceğim sevgilim. Saç tellerinden parmak uçlarına kadar her karışında özlemimi dindireceğim."

 

Boynuma aşağı öpe öpe ettiği laflarla parmaklarım yatağın çarşafını kavradı. Hamilelikten dolayı iyice hassaslaşmış göğüslerim dudaklarının ıslaklığıyla ağırlaştıkça ağırlaştılar. Sağ göğsümün ucunu kıstıran dişleri yüzünden dudaklarımı sıkı sıkı örttüm. İçimde bağıra çağıra derdini anlatan bi kadın vardı sanki.

 

"Tadın daha bir güzelleşmiş sanki."

 

Göğsüme bakarak ettiği kelamlar boynuma aşağı sıcaklık oldu aktı. Karnım, kasıklarım sızladıkça sızladı.

 

Göğsümden ayrılan dudağı sürtünerek göbek deliğime kadar yol çizdi.

 

"Asil... Asil dayanamıyom sanki."

 

Dişleriyle etimi azıcık kıstırıp bıraktı. Sonra yüzüme doğru geri yaklaştı. Eli karnımdan aşağı sürtününce parmaklarım daha güçlü asıldı çarşafa.

 

"Çok mu doldu benim güzel bebeğim. Uzun zamandır içine giremedim diye sızlıyor mu?"

 

"Çok... Hemde çok sızlıyo..."

 

Bi insanın bakışı hem korkutup hem nasıl insanın içini hoplatırcasına etkilerdi. Asil böyle anlarımızda bi bakıyodu bana ben kendimi dünyada bir sanıyodum.

 

"Bütün gün oyuncak ettin beni. Her fotoğrafında kasıklarım boşalmak için delirdi sanki."

 

"Hoşuna gider diye..."

 

"Gitti bebeğim. Hoşuma çok gitti. Öyle ki restoranda denetleme ekibini bırakıp karımın memelerini yalamaya geldim."

 

Ağzım kupkuru oldu. Dediği her kelime ateş olup yaktı bacaklarımın arasını.

 

"Ne olur... Söndür artık ateşimi..."

 

Sesim hiç böyle aciz, böyle muhtaç çıkmış mıydı şu zamanaca?

 

Hiç bişey demeden tekrar dudaklarıma yapıştı. Bu sefer dili de ağzımın içine girip damağımda dolaştı. Öpüşleri hırslandıkça saçlarına asıldım. Tüm gücümü ondan alıyodum sanki.

 

Geriye çıkıp ilk gözlerime sonra da çamaşırımın hala durduğu kadınlığıma baktı. Yatağın kenarına dizlerinin üstüne çöktü. Çamaşırımın kenarlarından tutup aheste aheste bacaklarımdan çıkarışını izledim.

 

Topuklarımı yatağın kenarına bastırışını, ayak bileklerime ıslak öpüşler bırakışını izlemek ölüm gibiydi. Dudağı diz kapağımın iç kısmından yukarı doğru tırmandı. Canımın attığı yere nefesi değince iniltime yine sahip olamadım. İlk dilinin ucuyla dokundu.

 

"Asil... Lütfen, nolur..."

 

" Dilim içine girse zararı olur mu sence Züleyha?"

 

"Olmaz! Olmaz niye olsun, olmaz!"

 

Asil'in heybetine aksi bi kıkırtı duydum.

 

"Seni hep hamile bırakmam gerekecek zümrüt göz. Onu yalamam için kıvranıyor oluşun çok güzel çünkü."

 

Aklımı toplayınca verecektim cevabını. Şimdi yedi köyü bir birine katacak aklım iki laf edemeyecek haldeydi.

 

Sonra o sıcak dili hırsla canıma kastetti. Ben kıvrandıkça daha çok gezdi en kuytularımda. İçime girip çıkar gibi ettikçe ben nerdeymişim, kim varmış diye düşünemeden çığlıklarım odayı doldurdu. Haftalardır onsuzluğun birikmişliği bi anda aktı gitti bacaklarımdan. Tüm sızlayan yerlerim feraha kavuştu. Titremelerim geçene kadar dilinin kırbacı durmadı.

 

Kıpırdayacak hali kalmayan bedenim öyle uzanırken tekrar yüzüme yaklaştı bakışları.

 

"İyi misin güzel bebeğim? Söndü mü ateşin?"

 

Dalga geçer gibi ettiği laf bi an içimi harladı sanki. Bu benle eğleşiyodu ya, önümde oyuncak ederdim ben onu. Nolduğunu anlamadan yatağa dayadığı elini çekip yana doğru devrilmesini sağladım. Bacağımın biri altında kalmıştı emme sol bacağımı üstünden aşırıp karnına oturdum. Onun üstü çıplaktı emme altında hala pantolonu vardı. Bense çırıl çıplak üstünden bakıyodum ona.

 

"Benim ateşim öyle kolay sönecek gibi değil Asil efendi. Ama şimdi senin ateşini kontrol edek bir de. Bakalım bensiz kalmak ne hale sokmuş seni."

 

Yerleri değiştiğimizde fark ettim. Üstten bakmak essah pek keyifliymiş. Adem elmasının zorlanır gibi hareket edişiyle eğilip dilimi sürttüm çıkıntıya.

 

"Züleyham... Ateş parçam."

 

"Biraz önce yandığım yerden yakayım mı kocam? Sonuçta bi ıslak ve sıcak yerim kadınlığım değil."

 

Daha derin yutkundu bu sefer.

 

"Miden... Bulanır ama."

 

"Biraz yalvarsan, az gönlümü hoş edecek laflar etsen hiç bulanmaz biliyon mu?"

 

"Gelmişimi geçmişimi sikeceksin değil mi?"

 

"Estafurullah kocam o nasıl söz? Eğer istersen heybetinde dilimi dolaştırayım diyom."

 

Alnı boncuk boncuk terle doldu. Boynunun damarları derisini yarıp çıkacaktı sanki.

 

"Ha istemiyosan tamam, sen bilin..."

 

"Züleyha... Züleyha dur. Tamam lütfen hadi yap şunu artık lütfen. Kızım ölüp gideceğim al artık ağzına."

 

"Bu pek yalvarmak gibi olmadı sanki."

 

"Tamam... Ne istersen yapacağım güzel karım. Sen ne dersen emrine amadeyim, hadi Züleyham. Ağrıdan öleceğim, o küçük ağzına al beni..."

 

Güldüm emme daha da gitmedim üstüne. Aşağı doğru kayıp ayaklarımı yere bastım. Elim pantolonuna gidince hemen kendini kaldırdı yukarı. Kolaylık olsun diye ettiğine daha çok güldüm. Çamaşırıyla sıyırıp attığım pantolondan sonra erkekliğine diktim gözlerimi.

 

"Ona böyle bakıp durma! Hadi..."

 

Vazgeçtim, yapmıyom desem boşar mıydı ola beni? Yüzü bile kıpkırmızıydı kendini sıkmaktan. İlk elimle kavrayıp sıktım. Hemen ucundan sızan damlayı etrafa yaydım. Diğer elimi de işin içine katıp biraz okşadım. Hırıltısı alt dudağımı ısırmama neden olacak kadar cezbetti sanki beni. Biraz önce rahatlayan ben değilmişim gibi tekrar kasıklarım sancılandı. Önüne doğru eğilip dilimin ucunu sürttüğümde ahhhh diye bi bağırtı duydum. Başımı kaldırıp bakmadım haline, elimdekinin tadını çıkarmadaydı aklım.

 

Dilim etrafında döndükçe damarları daha bi belirginleşti.

 

"Züleyham... Güzel bebeğim, biraz daha al. Hadi zümrütüm, ağzının içine alabildiğin kadar al. "

 

Dediğini yapıp biraz daha aldım emme dahası fazla gelecekti sanki. Kendimi tutamaz da kusacak olursam Asil tövbe bi daha yaklaşmazdı bana. Boşta kalan kısmını avcuma hapsettim. İçime girip çıkıyomuş gibi ağzıma girip çıkmaya başladı. Eli de saçlarımı kavramış sanki sıkmamak için can çekişiyodu.

 

"Offf.... Ağzın çok güzel Züleyha. Beni param parça edecek kadar güzel. Çok özlemişim tenini."

 

Her kelimesinde daha şevkli sürdürdüm hareketlerimi. Sonra bi anda omuzlarımdan tutup geriye çekildi.

 

"Bir kere daha benimle gelmek ister misin?"

 

Gözlerine istekle baktım ama tek laf etmedim. Koltuk altımdan kavrayıp üstüne doğru çekti beni. Sonrada yavaşca sırtım yatağa değecek şekilde çevirdi. Bacaklarımı beline dolayınca benim tükürüğümle ıslanmış erkekliğini sızlayan yerime sürttü. İkimizde aynı anda inledik.

 

"Nasıl dayanacağım? Aylar var nasıl?"

 

"Asil... Yanıyom..."

 

"Bende Züleyha. İçine girip, duvarlarına çarpamadıkça ateşte yürüyorum sanki."

 

Konuşurken biraz daha hızlı sürttü kendini bana. Islaklığım bulaştıkça daha rahat kaydı. İğne batıyomuş gibi tatlı tatlı sızılar sardı yine her yanımı.

 

Sol bacağımı eliyle kavrayıp yatağa bastırdı Asil. Daha çok aralayayım diye de eli bacağımı mengeneye aldı sanki.

 

Kadınlığımın üstünde sürtündükçe kulaklarım uğuldamaya başladı. Sıkı sıkı kapattığım gözlerimi araladığımda ikimizin arasına baktığını gördüm. Sonra kafasını kaldırıp benimle gözgöze geldi. Bi an gözünden kayan ışığı yakaladım sonra yine dudaklarıma saldırdı. Ağzı ağzımdan, erkekliği kadınlığımdan tüm hıncını alır gibi saldırdı. Ben yükseldiğim yerden kendimi onun güvenli kucağına bırakırken çığlıklarım ağzının içinde kayboldu. Titremelerim durulurken kadınlığımın üstüne akan sıcak tohumlarıyla onunda kendini bıraktığını anladım.

 

Bi süre başı boynumda soluklandı. Yükünü üstüme tam vermese de ağırlığını iyice hissediyodum. Ama bu çok güzel bişeydi. Asil'in bedeninin altında kalmış bedenim pek keyifliydi.

 

Kulak mememi öptü.

 

"Evime hoş geldim Züleyha. Hem de çok hoş geldim..."

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%