Yeni Üyelik
39.
Bölüm

AHENK & RAYİHA

@orenda

 

BÖLÜM-39-

 

 

Ceydanın Mardine gitmesiyle Korhan ve Zahir, Ahu için vize işlemlerini halletmek için uğraş vermeye başladılar.

 

Cemil olabilecek en sessiz şekilde Ahunun yurt dışına çıkış iznini hallederdi ama dayısı Ceydanın ortadan kaybolmasıyla beraber gözünü onun üzerine dikmişti. Bu riski göze alamadıkları için kendi tanıdıkları aracılığıyla İsviçreye gidişlerini sessiz sedasız halledeceklerdi.

 

Ama Ahunun dikkatini bu süreçte başka bir şey daha çekiyordu. Korhan her ne yapıyorsa birşeyler planlıyor gibiydi. Ahu bir kaç kez onu konuşturmaya çalışsa da netice alana kadar dillendirmenin manasız olacağına dair kelimeleri gevelemişti sadece.

 

Şimdi ise Korhan evden hummalı bir çalışma yürütüyordu. Ankarada olan bir müvekkiliyle konferans yaptıktan sonra Ahunun ne üzerine olduğunu bilmediği bir görüşme daha gerçekleştirmişti. Ahu sadece kahve bırakmak için ya da yemek yemesi için yanına gidiyordu.

 

Korhanın ona verdiği bilgisayarda açtığı dizinin üçüncü bölümünü izlerken başının üstünde bir baskı hissetti.

 

"Hoşuna gitti mi bebeğim?"

 

Ahu gözünü ekrandan ayırmadan başını onaylar gibi salladı.

 

"Evet... Bunu kadın yapıyor onlara değil mi?"

 

Korhan geçip yanına oturduğunda ekrana bakıp, dudağını kıvırmıştı. Üçüncü bölümde anlamış olmasına hiç şaşırmadı bile. Ahunun ayrıntılara olan dikkati onu hep mest ediyordu.

 

"Hmm... Bilmem, öyle mi? Anne sonuçta. Nereden vardın bu kanıya?"

 

Ahu sadece omuzlarını silkti. Elinde buna dair somut bir kanıt yoktu ama neredeyse de emindi.

 

"His..."

 

Korhan omzuna bir öpücük bıraktığı zaman telefonu çalmaya başladı. Ahuya doladığı kolunu çekmeden, biraz da Ahuyu kendiyle beraber çekiştirerek koltuğun uç kısmında duran telefona uzandı.

 

Ahu gözünü ekrana çevirdiğinde Muzaffer Soylunun adını gördüğünde bağdaş yaptığı bacaklarını açıp, yönünü iyice Korhana çevirmişti. Siyah gözleri iri iri açılmış Korhanın öylece çalan telefona ürkütücü bir gülümsemeyle bakışını izliyordu.

 

"Korhan?"

 

Korhan amber gözlerinde oynaşan hırs parıltısıyla Ahuya bir bakış attı ve yeterince çaldığına kanaat getirdiği telefona cevap verdi.

 

"Muzaffer bey?"

 

Adamın sesi telefondan taşacak kadar yüksekti

 

"Korhan acil sana ihtiyacım var! Korhan hemen gel Emir gidip savcıya ifade vermiş! Çabuk ol Korhan, o..."

 

"Muzaffer bey! Tamam!!! Neredesiniz şu an, ben gelene kadar kimseyle konuşmayın lütfen!"

 

"Korhan yetişmen lazım, her şey mahvoldu! Emir!!! Bunu nasıl yapar aklımı kaçıracağım!"

 

"Muzaffer bey! Telefondasınız şu an!!!"

 

Korhanın uyarısıyla adam susmak zorunda kalmıştı. İtaatkar bir şekilde onu beklediğini söyleyip kapatmıştı sadece. Kapanan telefona Korhan öfkeli bakışlar atsa da kasılmış bedenindeki gevşemeyi Ahu görebiliyordu. Telefonu orta sehpaya fırlatır gibi atıp iki eliyle yüzünü sıvazlamış ve "çok şükür" diye mırıldanmıştı.

 

"Korhan ne oldu? O çocuk... Teslim olmuş değil mi?"

 

Korhan yüzündeki elleri indirip Ahuya görüp görebileceği en güzel gülümsemeyi yolladı.

 

"Sonunda kelebeğim. Sonunda o it hak ettiği yere kendi ayaklarıyla gitti."

 

Korhanın ayaklanmasıyla Ahu da hızla kalktı. Korhan yan bir bakış attığında ise kaşları hemen çatıldı.

 

"Evde kal dersen olay çıkar Korhan! Ayağımı bile tutamazsın!"

 

Konuşmasına da müsaade etmeden yatak odasına doğru hızlı adımlarla ilerledi. Hızla taytını çıkarıp bir pantolon giymiş ve onu kapı ağzında bekleyen adama hafif alaycı bir bakış atarak evden çıkmıştı.

 

"Beni sürekli tehdit edişin sinirlerimi bozuyor!"

 

Asansörü çağırırken Korhanın sözlerine tekrar kısa bir bakış attı.

 

"Beni her seferinde geride bırakma çaban ve seni tehdit etmeye itmen beni de fazlasıyla sinir ediyor Korhan!"

 

Asansöre bindiklerinde Korhan ardında sadece tebessüm etmişti. Ahunun her haline bayılıyordu ama geri adım atmaz tavırları, kendine mum tutturuşu ayrı bir cezbediyordu onu.

 

Muzaffer Soyluyla yolda tekrar bir görüşme yaptığında ustanın işi ne kadar sağlam tuttuğunu anlamış oldu. Emir emniyette ifade vermek yerine direkt davanın savcısına gitmişti. Onu bu çizgiye taşımak için ne yaptıklarını merak etmeden yapamıyordu ama sorgulamak da zerre içinden gelmedi.

 

Savcılığa kısa sürede ulaşan Korhan, Ahunun çok göz önünde olmasını istemediği için Zahiri aramış ve kendi savcıyla görüşene kadar beraber onu beklemeleri konusunda tembihlemişti.

 

Ahunun başka bir sevdiği özelliği de tam olarak buydu. Eğer Korhana yakın bir mesafedeyse geri kalan isteklerine uyum sağlıyordu. Ahunun kaybetme korkusu istemsiz Korhana her an yakın olma zorunluluğu yüklüyordu üstüne. Ama onun dışında işine taş koyacak, onun dikkatini dağıtacak hiç bir şeye neden olmuyordu.

 

Ahu sabırla Korhanı beklerken Zahirle de biraz sohbet etme fırsatı buldu.

 

"Endişelenme... Korhan yaş tahtaya basmaz."

 

Ahu adliyeye yakın bir yerde oturdukları kafede dışarıyı izlerken Zahirin sesiyle gözlerini ona çevirdi.

 

"Biliyorum ama endişelenmeden yapamıyorum. Zahir uydurma bir hastalık mevzusu var, Korhanın üzerine kalır mı bu durum?"

 

Zahir kaşlarını çatıp bu durumu düşündü. Korhan mutlaka bunun için bir çare düşünmüş olmalıydı ama kendisine bir şey söylememişti.

 

"Dediğim gibi endişelenme sen. O çocuk kendi ayaklarıyla gittiğine göre yeteri kadar bilgilendirilmiştir ne yapıp yapmayacağına."

 

Ahu alt dudağını ısırıp, korkulu bakışlarını gizleyemese de başını salladı sadece.

 

İşin kötü tarafı basın da haberi almış ve üşüşmüşlerdi. Zahir bu yüzden de Ahuyu özellikle içerde tutmaya çalışıyordu.

 

Korhan ise savcıyla gerçekleşen görüşme sonrasında Emirle sadece beş dakika konuşabilmişti. O beş dakika da Emirin neyi ne kadar söyleyeceği kısmını tekrar hatırlatmaya yetmişti.

 

Savcı alınan ifade sonrasında nöbetçi mahkeme kararıyla Emiri çıktığı hapishaneye yeni duruşma tarihine kadar geri göndermişti.

 

Korhan onu delirmiş bir halde bekleyen Muzaffer Soyluyla karşı karşıya kaldığında dağılmış adamı üstün körü süzdü.

 

"Korhan! Emiri götürdüler! Sen ne yaptın? İfadesini geri çekmesi için konuştun mu? Savcıyı ayarladın değil mi?"

 

Korhan alev alev yanan gözlerini Muzaffere çevirip üzerine doğru iki adım attı.

 

"Siz benimle oyun mu oynuyorsunuz Muzaffer bey? Ne savcısı, ne ifade çekmesi! Kardeşiniz cinayeti nasıl işlediğini saniye saniye, tüm detaylarıyla anlatmış. O gün her hangi bir atak geçirmediğini, bilincinin tamamen yerinde olduğunu ifadesinde beş kere tekrar etmiş!"

 

"Korhan Emirle bir görüşsem... Sen halledersin, sen onu bir kere çıkardın oradan yine yaparsın. Ne istersen veririm, söz veriyorum. Bu çocuğa ne oldu anlamadım bile. Çıktığı günden beri çok mutluydu. Sabahlara kadar eğleniyordu bir anda nasıl bu hale geldi?"

 

Korhan yüzündeki sertliği zerre eksiltmeden karşısındaki adama baktı. Marifetmiş gibi söyledikleri midesini bulandırıyordu.

 

"Ben bugün kariyerimde ilk kez bir davayı sizin kardeşiniz yüzünden kaybettim Muzaffer bey! Kaybettim diyorum çünkü burdan dönüş yok! Çocuk oyuncağı mı sanıyorsunuz siz bu işleri? Kardeşinizin adına gidip sahte rapor oluşturdunuz! Eğer Emir hastalığının da bir düzmece olduğunu ifadesinde belirtseydi şu an siz Emirden önce kendiniz için çıkış kapısı arıyor olurdunuz!"

 

Muzaffer bu söylenenle kala kaldı. Düştüğü çıkmaz elini ayağını bağlarken bu hiç aklına gelmemişti.

 

"Ne?"

 

"Sanırım siz kardeşinizi içerden çıkarmak için neye bulaştığınızı idrak edememişsiniz Muzaffer bey! Dua edelim Emir kendiyle beraber sizi de yakmasın! Çünkü o hasta dosyası sizin elinizden çıktı! Benim bu durumla hiç bir alakam olmadığını ben kanıtlarım ama siz kanıtlayabilir misiniz emin olamıyorum! Bana geldiğinizde kardeşinizin böyle bir tepki vereceğini söyleseydiniz en baştan kabul etmezdim davanızı! Şimdi müsaade ederseniz gidip diğer davalarımla ilgileneceğim. Ve bir daha sakın beni böyle işlere bulaştırmaya çalışmayın! Şımarık kardeşinizin kafa karışıklığı yüzünden emek emek bu çizgiye taşıdığım kariyerimi yakmam ben Muzaffer bey! Yakmaya çalışan da nelerle baş etmek zorunda kalır siz çok iyi tanıyorsunuz beni, anlatmama gerek yok diye düşünüyorum!"

 

Korhan öfkeli adımlarla adliye binasından ayrılırken arkasında neler olduğunu bile doğru düzgün idrak edememiş adamı öylece bırakmıştı. Muzaffer zeki bir adamdı. Kardeşini bir kez daha çıkarma çabası içerisine girerse kendinin de taş altına gideceği uyarısını es geçemezdi.

 

Özellikle kardeşi için hiç umut yokken onu oradan çıkarmış bir adamla karşı karşıya kalmayı göze alamazdı.

 

Adımlarını hızlandırırken Zahiri arayıp nerede olduklarını öğrendi. Bu sefer yönünü Zahirin adını verdiği kafeye doğru atmaya başladı.

 

İçeri girdiği anda zaten kapıyı gözleyen Ahunun ayaklanmasıyla derin bir nefes alabildi. Kelebeğinin ne kadar gerildiği bembeyaz olmuş suratından bile belliydi. Daha yumuşak adımlarla yanına ulaşıp Ahunun bir şey demesine fırsat vermeden uzanıp tek koluyla sarıldı.

 

"Eve gitmeliydin... Şu haline bak yüzün bembeyaz olmuş."

 

Ahu kollarını beline sarıp, onu rahatlatan kokuyu ciğerlerine çekti.

 

"Sana uzak olmayı sevmiyorum."

 

Fısıltıyla kurulan cümle Korhanın boynuna dudaklarını bastırmasını sağlamıştı.

 

"Bitti kelebeğim, hak ettiği yerde."

 

Ahu geriye çekildiğinde yine siyah incileri tedirginlikle yüzünde dolaşıyordu.

 

"Peki hastalık... Sana zarar verecek bir şey söylemiş mi?"

 

Zahir kahvesini içerken fincanı Korhana doğru uzatmış sonra da çok keyifli bir şey izliyormuş gibi göz kırpıp küçük bir yudum almıştı.

 

"Bu ayrıntıyı nasıl çözdün dinlemek için sabırsızım ortak. "

 

O Ahunun aksine Korhanın böyle bir durumu göz ardı etmeyeceğinden emindi. Ahu duygularını bu kadar yoğun yaşamıyor olsa bu kadar endişelenmezdi gerçi.

 

Korhan geçip otururken Ahuyu da yanına çekmiş, arasında mesafe olan sandalyeyi tek eliyle kendi sandalyesine yaslamıştı. Ahunun buz gibi olmuş kahvesinden büyük bir yudum aldığında oldukça rahattı yüzü.

 

Sonra Zahire bir bakış attı.

 

"Aptal değilse kendi elleriyle hazırlayıp bana getirdiği hasta dosyasının onun başına açacağı işleri göz ardı etmemesi gerektiğini unutmaz. Sonuçta ben müvekkilimin hastalık geçmişinden müvekkilimin ağabeyi tarafından haberdar edildim. Delil karartıp, davanın seyrini değiştirecek yalancı delilleri elime verirken bunları göze alıp almadığını sordum almamış belli ki. Şimdi üzerine bir düşünsün bakalım. Kardeşinin bu yaptığı kendini de ip altına alırsa diye bir yoklasın kafasını."

 

Zahir ıslık çalıp, kısa bir alkışla karşılık verdi Korhanın sözlerine. Korhan da gözünü kendinden ayırmadan öylece merakla ağzından çıkanları bekleyen Ahunun yavaşça gevşemiş bedenini iyice kolunun altına çekti. Burnunun ucuna bir öpücük bırakıp "çok sıkmışsın kendini" diye fısıldadı.

 

"Kafama çok takıldı Korhan. Sonuçta o adama bu fikri biz götürmüş olduk ya seni söylerse diye düşünmeden yapamadım."

 

"Zaten tembihlenmişti, ezberlemiş gibi cümlelerin yerini bile değiştirmeden söyleyip duruyordu. Hapishanede kriz geçirmek için kendini tetiklediğini de itiraf etmiş. Muzaffer bir şey yapamaz artık, sadece daha az ceza alsın diye yine şirket avukatlarını yığar, belki psikolojik sorunları olduğunu iddia edip rapor çıkarmaya çalışır. Ama bana gelemez. Gerçi savcı olan biten her şeyi biliyordu, o da uyarılmış. Olabilecek en hızlı şekilde geri içeri aldırdığına göre çok da sorgulamadım."

 

Ahunun aldığı nefesi rahatlamış bir ifadeyle vermesi ve güzel bir gülümseme yeşertmesi Korhanın tekrar burnuna bir öpücük bırakmasını sağladı.

 

"Kırk yıl düşünsem şu hale geleceğine ihtimal vermezdim. Tebrikler Ahu Nar."

 

Zahirin alaycı tavrıyla Korhan Ahunun yüzünden bakışlarını çekti.

 

"Ahu! Canımı sıkma benim, yeterince gözüme batıyorsun zaten!"

 

Zahir hiç azarlanmamış gibi sırıtmaya devam etti.

 

"Ne kadar kıskanç bir adammışsın. Peki Ahu derim, seni mi kıracağım."

 

Bunları söylerken Ahuya bakıp göz kırpmıştı birde. Ahunun kısık kıkırtısı Zahirin daha yüksek kahkahasına neden oldu. Korhan, Ahuya ters bir bakış atıp düz ifadesini Zahire çevirdi.

 

"Kulaksız yeğeniyle gizli saklı ilişki yaşadığını duyunca seni nereye sürdürür bunlara yor kafanı. Benim kıskançlığım gündeminde olmasın."

 

Zahir kahvesini içerken olabilecek en umursamaz bakışı attı Korhana.

 

"Sıkıyorsa buyursun. Otuz dört yaşındayım ve kiminle ilişkim olup olmayacağını lakabı kulaksız olan bir adama danışmayacağım."

 

Korhan Ahunun kahvesinden bir yudum daha aldığında yüzünde pis bir gülümseme büyüttü.

 

"Ceyda bir gün için gittiği yerden bir haftadır dönemiyor. Sen lakabı kulaksız olan o adamı çok da küçümseme istersen."

 

Zahir yine umursamadı bu uyarıyı. Korhanın ayaklanıp yanında da Ahuyu kaldırmasını oturduğu yerden izledi. Aslında bunu söylemeyecekti ama siniri susmasına izin vermedi.

 

"Anladığım kadarıyla sen görüşebiliyorsun o fareyle. Söyle telefonunu açsın Korhan! Beni Mardine gitmek zorunda bırakmasın!"

 

Korhan kısık bir kahkaha atıp Ahunun da elini tutarak çıkışa doğru ilerlemeye başladı.

 

"Korhan yavaş..."

 

Hızlı adımlarına uyum sağlayamayan Ahunun ikazıyla duraksadı.

 

"Gerçekten Ceyda'yla görüşüyor musun?"

 

"Bir kaç kere iletişim kurmam gerekti."

 

Ahu başını sallayıp Korhanın arabasını almak için otoparka doğru yürümeye devam etti.

 

"Zahir gider mi gerçekten Mardine?"

 

Bunu bir miktar tedirgin sormuştu. Ceydanın bahsettiği kadarıyla olan ilişki görüştükleri o adamın zerre hoşuna gitmezdi. Kendinden başka kimseyi düşünmeyen şımarık bir çocuğun bir anda her şeyi itiraf edip, cezaevini kurtuluş olarak görmesini sağlayacağı çizgiye taşıyan adam Zahire neler yapar istemsiz endişelendiriyordu onu.Sonuçta aylardır bu insanlarla beraberdi ve Zahir en başından beri Ahuya çok iyi davranıyordu. Üstelik Ceyda da oldukça kıymet verdiği biriydi.

 

"Kulaksız, Zahiri parçalar ama sonra bize yaptığını yapmak ister muhtemelen. Ceydaya mesajı iletirim, Zahirle kendini nikah masasında bulmak istemiyorsa aramalarına dönecektir."

 

"O adam beni ürkütüyor."

 

"Geleneksel kuralları var. Ceyda ve Cemil onun elinde büyüdüğü için de anne babasından daha çok söz sahibi. Bu durum onların problemi, bizi ilgilendirmez kelebek."

 

"Arkadaşımız onlar. Üstelik parçalar dediğin kişi ortağın."

 

"Cemilin yanından kardeşini alıp götürmeye çalıştığı andan itibaren gözüme fazlasıyla battı. Kulaksızın yapacaklarına üzüleceğimi sanmıyorum."

 

Yola çıktıklarında Ahu eve gideceklerini sanırken Korhan başka bir rota oluşturmuştu. Üzerine çöken durgunlukla Ahu kaşlarını çattı.

 

"Korhan?"

 

Korhan başını anlık çevirip Ahuya baksa da bir şey demeden arabayı sürmeye devam etti. Gece saat onu geçtiğinde bir sitenin önünde park etti arabayı.

 

"Neden geldik buraya Korhan?"

 

Ahu etrafa bakarken nerede olduklarını da çıkarmaya çalışıyordu. Korhanın sessizliği de huzursuz etti hemen.

 

"Bitanem?"

 

Korhan arabadan indiğinde Ahuda hızla inip yanına geçti. Hemen elini tutup, kendine bakmasını sağladı.

 

"Kime geldik Korhan?"

 

Korhan hiç bir şey söylemeden orta seviyede hayatları barındıran sitenin içerisindeki ilk bloğa doğru ilerledi.

 

Onun üzerine çöken bu durgunluk Ahunun da daha fazla sorgulamasını kesmişti.

 

Zilde Adil Çakmak ismine basıp bir süre otomatın açılmasını beklerken ayağını hafif hafif yere vuruyordu. Ahu dağılan saçını toplamak için elini çekecek gibi olduğunda Korhanın hızla parmaklarını daha bir sıkı hale getirmesi kaşlarını çatmasına neden oldu. Korhan gözlerinde dolaşan o huzursuz ifadeyle Ahuya baktı.

 

"Elimi bırakma..."

 

Çaresiz bir seslenişti. Kapı sesiyle Ahu bir şey demeden yüzünü Korhanın açtığı kapıya çevirdi.

 

Bir kat çıktıkları apartmanda açık kapıda onları bekleyen adamı gördüğünde ise soluğu göğsüne düğümlenmişti. Hızla bakışları Korhanın yüzüne çevrildi. Korhan dümdüz bir ifadeyle karşısındaki adama bakıyordu.

 

"Siz?"

 

Adamın kısık sesi apartman boşluğunda yankılandı sanki.

 

"Melike hanım... Onu da çağırır mısınız?"

 

Adam geriye doğru bakmış sonra ise yüzündeki elem dolu ifadeyle geri Korhana dönmüştü.

 

"Lütfen gidin buradan. İlacını yeni aldı, azıcık uyuyabiliyor zaten. Onu da almayın elimizden!"

 

Ahu dilinden kan tadı hissedecek kadar dilinin ucunu ısırmış, adamın sözleriyle dik durmaya çalışıyordu. Korhanın parmaklarına dolanan parmaklarını aynı direnç hissiyle sıktı.

 

"Lütfen..."

 

Adam başını iki yana salladı öylece. Çöken omuzları, yüzüne çökmüş hüzünün artık ev sahibi olduğu çizgiler Korhan ve Ahu için çok zordu.

 

"Gidin buradan Korhan Bey. Oğlum gitti, geride iki evladım daha var benim. Annelerinin de sebebi olmayın!"

 

Adam kapıyı kapatacakken Korhan hızla atılıp kapanmadan eliyle durdurdu.

 

"Lütfen Adil Bey. Size söyleyeceklerimi duyduktan sonra gideceğim. Bir daha hiç karşınıza çıkmayacağım söz veriyorum. Ama şimdi müsaade edin bana."

 

Adil Korhanın gözlerine bir kaç saniye baktıktan sonra gitmeyeceğinden emin olunca pes etmişlikle omuzlarını düşürmüş ve bir şey demeden içeri doğru adımlamıştı. Aradan bir dakika geçtikten sonra kolundan tutarak desteklediği kadınla kapı ağzında göz göze geldi.

 

Kadının rengi solmuş gözleri Korhana çarpar çarpmaz hızlı bir öfke sarmıştı irislerini.

 

"Sen!!!"

 

"Sadece beş dakikanızı istiyorum Melike Hanım. Ondan sonra söz veriyorum bir daha asla sizi rahatsız etmeyeceğim."

 

"Ne yüzle kapımdasın? Nasıl karşımdasın hâlâ?"

 

Kadının sona doğru titreyerek susan haliyle Korhan boğazındaki yumruyu yutmaya çalıştı.

 

"Emir Soylu... Bugün akşam sekiz itibariyle tekrar tutulandı Melike Hanım. Bir daha oradan asla çıkamayacak size söz veriyorum. Acınızı geçirecek bir şey değil ama bunu benden duyun istedim."

 

Melike ve Adilin çatılan kaşlarıyla kurumuş dudağını yalayıp geri konuşmaya devam etti.

 

"Ben... O gün size yaşatmak zorunda kaldığım şey için affınızı istiyorum. Mecbur olmasam..."

 

Melike bir adım öne çıkıp, çatık kaşlarla söylenenleri idrak etmeye çalıştı.

 

"Sen ne diyorsun? Nasıl? Ama o gün..."

 

"Kendimce sebeplerim vardı Melike hanım ama asla oğlunuzun katilini kurtarma isteğiyle girmedim bu işe. Sadece... Mecbur olduğumu bilmenizi istiyorum. Ve haklıydınız, ben uzun zamandır doğru düzgün uyumuyorum Melike Hanım."

 

Kadın gözlerini Korhandan çekip yanı başında öylece titreyen gözlerle kendine bakan kızla göz göze geldi. O siyahlıklarda büyük bir özür gizliydi. Aynı ifade karşısındaki adamda da vardı.

 

"Niye?"

 

Korhan başını iki yana salladı. Bunu tabiki anlatamazdı ama en azından gözlerine bakarak ben onurumu satmadım demek istiyordu.

 

"Sadece mecbur olduğumu bilmenizi istedim. Sandığınız gibi parayla alakalı değildi. Sizin kadar bende çaresizdim. Kendi itiraf etti suçunu. Oradan çıkmaması için elimden gelen her şeyi yapacağımın sözünü size veriyorum. Sizde Muzaffer Soylunun size ulaşma çabalarına asla dönmeyin lütfen."

 

Korhan cebinden kartını çıkarıp kadına doğru uzattı.

 

"Çaresiz kaldı, sizi tehdit etmek gibi bir aptallık yapacak olursa bana ulaşın. Ama bu durum aramızda kalmalı."

 

Karı koca büyük bir şaşkınlıkla ellerindeki karta ve karşılarında konuşan adama bakıp durdular. Korhan yanında öylece duran Ahuya tekrar bakıp son kez karşısındaki çiftte gözlerini gezdirdi.

 

"Kaybınız için çok üzgünüz Melike Hanım. Size o gün yaşatmak zorunda kaldıklarımız için çok üzgünüz."

 

Ahunun sesiyle Korhan açılan ağzını kapattı. Tekrar kelebeğine baktığında kadına dolu dolu gözlerle baktığını gördü. Melike hanımın gözünden kayan yaş Ahunun yüreğini kor ateşlere atmıştı.

 

"Çıkmayacak ama değil mi? Benim yavrum buz gibi toprak altında yatarken gününü gün etmeyecek o katil... Gördüm ben! Onun elinde benim oğlumun son soluğu varken nasıl güldüğünü izledim. Arkadaşlarıyla nasıl kutladığını izledim!"

 

Cevap Ahudaymış gibi ona soruşu, daha on gün önce haykırarak acısını yüzlerine bağırmamış gibi medet dilenir hali Korhanın dik durmaya çalışan beline sert bir darbe indiriyordu.

 

Korhan duyduklarıyla daha çok kin doldu. Muzaffer Soylu dünyayı dize getirse bile Korhan tekrar başına yıkacaktı dünyasını.

 

"Size yemin ederim çıkmayacak! Bundan sonra aldığı nefes bile haram ona!"

 

Korhan en son bunu söyleyip ardında onu öylece izleyen karı kocayı bırakıp, Ahuyla apartmandan çıktı. İkisi de tek kelime etmiyordu. Adımları olabildiğine yavaş arabaya doğru ilerlediler. Korhan kapıya dokunduğu an Ahu atılıp sıkıca boynuna dolamıştı kollarını. Dudaklarını nabzının attığı kısma yaslayıp üç öpücük bıraktı.

 

"Kalbini çok seviyorum Korhan Yıldıray. Her şeyini çok seviyorum ama kalbin..."

 

Dudakları tenine sürtüne sürtüne söyledi cümlelerini. Korhanın yutkunurken hareket eden adem elmasına güçlü bir öpücük daha bırakıp, derince bir soluk çekti ciğerlerine.

 

"Hep babam gibi kokuyorsun sanıyordum."

 

Ahunun fısıltısı Korhanın duyacağı kadardı sadece.

 

"İlk zamanlar beni delirten, özlemimi harlayan kokunu sadece babam gibi olduğu için kabullenemiyordum. Ama şimdi..."

 

Ahu geriye çekilip Korhanın kehribarlarına baktı. Yüzünde öyle duru, öyle içine çeken bir gülümseme vardı ki Korhan her seferinde karnına tekme yemiş gibi sarsılıyordu.

 

"Sen sadece babam gibi kokmuyorsun Korhan. Sen inandığım, güvendiğim, beklediğim her şeyin kokusunu taşıyorsun. O zamanlar sahip olamayacağım her şeyi yüzüme çarpan kokun şimdi en büyük inancım. Sen sadece kokunla bile bana yaşam vaat ediyorsun."

 

"Kelebeğim..."

 

Ahunun tebessümü dişleri görünesi bir gülümsemeye dönüştü. Bu kelimeden buram buram akan mahcubiyet içini kıpır kıpır etmişti. Bu sefer dudakları Korhanın çenesine yaslandı. Öpmedi ama bir süre teniyle temasını da kesmedi.

 

"Seninle öyle çok gurur duyuyorum ki. Hiç bir şeyi atlamayışınla, geride bırakmayışınla, gücünle, vicdanınla öyle çok gurur duyuyorum ki. İyiki beni o gün çamurdan çekip aldın Korhan. Sensizlik diye bir ihtimal çok korkutucu çünkü."

 

"Hep kendine daha çok aşık edeceksin değil mi benim güzel ateşim."

 

Ahu başını iki yana sallarken bu kez burnu çenesine sürtündü.

 

"Sana hep çok aşık olacağım benim güzel kehribarım."

 

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋

 

Korhan Ahunun sırtını, göğsüne yaslamış, sıkıca sarılarak uyurken çalan zil sesiyle sıçradı. Komodinin üzerindeki telefon da titreşimde olduğu için rahatsız edici bir halde çalıyordu. Bedenini kaldırırken Ahu da çıkan sese uyanmıştı.

 

"Korhan?"

 

"Yok bir şey korkma. Bir saniye telefonu almam lazım."

 

Zil hâlâ ısrarla çalmaya devam ederken Korhan telefonu da eline almıştı. Zahirin aramasını görünce kaşları çatıldı. Üzerine hızla yatarken çıkardığı tişörtü geçirip çalan kapıya bakmak için kalktı. Ahu da aynı şekilde sadece Korhana ait bir tişörtle yatmıştı. Altına olabilecek en hızlı şekilde bir şort geçirebildi.

Kapıya doğru koşturduğunda Ceyda ve Zahirin kapıda dikildiklerini gördü.

 

"Ne? Ne oluyor?"

 

Korhanın yanına geçtiğinde ikili içeri girmişti bile.

 

"Sabah dört! "

 

Ceyda umursamaz bir halde ters bir bakış atıp içeri doğru adımladı. Kendini yığılır gibi salondaki koltuğa bıraktı.

 

"Sizin İsviçre işi tamam ama acele etmeniz lazım."

 

Zahir de aynı şekilde içeri geçip Ceydanın yanına oturdu. Ceydanın dağınık görüntüsünün aksine Zahir saçlarına kadar olabilecek en muntazam görüntüyü sergiliyordu.

 

"Ne oluyor burda adam akıllı anlatın."

 

Ceyda Zahire ters bir bakış atıp konuş der gibi bir mimik sergiledi. Zahir de aynı ters bakışla karşılık verdi.

 

"Senin adam vize sıkıntısını çözdü bende ulaşım sıkıntısını hallettim. Kısa bir süremiz olacak. O yüzden hızla hazırlanırsanız güzel olur. Peder son sözü o söylemiş sayılmak için altıdan önce Türkiye semalarından çıkmış olmamızı istiyor."

 

Korhan gözünü kapatıp başını geriye doğru yasladı. Burun kemiğini bir kaç saniye sıktıktan sonra Zahirin ona bakan gözlerine karşılık verdi.

 

"Babandan mı yardım aldın!"

 

Zahri tek kaşını kaldırıp bacak bacak üzerine atmıştı.

 

"Sence!"

 

"Aslında..."

 

Ceyda mırıldanır gibi araya girdi. Korhanın öfkeyle Zahire bakan gözleri kendisine çevrilmişti.

 

"Başka şansınız da yoktu açıkcası. Özel bir jete ihtiyacınız var çünkü dayım bindiğiniz taksinin plakasına kadar izletiyor sizi. Yani her hangi bir sisteme girip, bilet aldığınızda bunu engelleyemezdim. Ama bunun babası her şeyi yapabilir."

 

Zahir hararetle durumu Korhana anlatan kıza baktı bu sefer.

 

"Bunun?"

 

Ceyda baygın bir bakış attı.

 

"Şimdi hiç sırası değil akbaba. Zamanımızın dar olduğunu sen söyledin."

 

Zahir bu uyarıyla beraber tekrar ayaklandı.

 

"Üzerinize bir şey alın hemen çıkmamız lazım. Ben anlatacağım ortak sana olanı."

 

Korhan neler olduğunu tam anlamasa da bir kaç fikri vardı.

 

"Ağzını kapalı tutacak çünkü sen de benim yanımda olacaksın?"

 

Zahir büyük bir sırıtmayla baktı Korhana.

 

"Hiç yormuyorsun beni. Aynen öyle. Üç gün içerisinde geri dönmüş olmamızı istiyor. Tabi durumdan ilk haberdar edilecek kişinin kendi olması şartını es geçmedi yaşlı iblis."

 

"Timura daha da önemlisi Türkiye üssünün başkanına bir şey demeyeceğinden eminsin!"

 

"Dostum emin olmasam onun ayarladığı plan üzerinden ilerlemezdim. Hadi Korhan, zaman kaybediyoruz!"

 

Korhan Ahuya bir baş hareketi yapıp yatak odasına doğru yürümesini istedi. Beraber odaya girdiklerinde dolapta duran Ahuya ait sırt çantasını kaptı.

 

"Ordan gerekli olacak her şeyi alırız Ahu Nar. Şimdilik bir iki parça bir şey al. Hızlı olalım kelebeğim."

 

Ahu denileni yaparken bir yandan da durum değerlendirmesi yapıyordu.

 

"Bu adama güvenebilir miyiz Korhan? Ya bizi kontrol etmek için yardım ediyormuş gibi davranıyorsa?"

 

Korhan için tişört, pantolon ve iç çamaşırı alırken başını kaldırıp onu izleyen adamla göz göze geldi.

 

"Biz oraya gidip, aradığımızı bulduktan sonra çok da bir önemi kalmayacak Ahu Nar. Sadece onlardan önce orda bizi ne bekliyor bunu bulalım yeter. Ayrıca Zahire olan zaafı göz ardı edilemeyecek kadar büyük."

 

Ahu Korhanın zihninin derinliklerinde dediği her şeyi düşündüğüne ve ona uygun bir yol haritası oluşturduğuna emin oldu. Başını sorgulamadan onaylayıp çantanın fermuarını kapattı.

 

Odadan çıkacağı zaman Korhan elini yakalamıştı.

 

"Ahu Nar?"

 

Ahu neden durdurduğunu anlamadı. Soru sorar gibi baktığında Korhanın yüzüne ve açıktaki bacaklarına bakıp kaçınan gözlerini gördü.

 

"Tayt giysen yada eşofman. Sabah soğuğu olur, üşürsün."

 

Ahu iki kaşını da kaldırıp minicik bir tebessüm yeşertti yüzünde.

 

"Mayıs bitmek üzere..."

 

"Üşürsün Ahu Nar. Başka bir şey giysen?"

 

Ahu başını iki yana sallayıp dolaba doğru ilerledi. Şu an zamanları bu kadar kısıtlı olmasa bu durumla bir süre eğlenebilirdi. Hızla Korhanın gözlerine baka baka altındaki şortu çıkarıp ince bir formda olan taytını giydi. Korhanın tişörtünü çıkarmaya yeltenmemişti bile.

 

Korhanın bedenini arsızca süzen gözlerinin ağırlığıyla yanına yürüdü tekrar. Çantayı Korhan almıştı eline, uzanmadı. Ama azıcık da olsa sataşmadan bırakamazdı.

 

"Saçlarımı da açayım mı Korhan? Boynum... Açıkta ya üşür belki."

 

Korhanı delirten o ses tonuyla fısıldar gibi kurdu bu cümleleri. Peşinden söylenen adamın ne dediğini anlamasa da aklını almasına dair sitem ettiğini hissediyordu.

 

Zahirin arabasıyla olabilecek en hızlı şekilde havaalanına ulaştılar. Ahu ellerinin ne kadar uzun olduğunu hiç bir yerde takılmadan ve diğer yolcuların aksine başka bir geçiş kapısı kullanarak ilerlemelerinden anlamıştı. Kimse pasaport kontrolü bile yapmamıştı ama Ahu bir anda kendini sekiz kişilik jetin koltuğunda kemerini bağlarken buldu. Ceyda karşısına geçip yerleşirken göz kırptı Ahuya.

 

"Burjuva köpek derken abartmıyormuşum değil mi ahu ceylan? Jet Güneşe ait değil bu arada. Bizzat babacığının şahsına hizmet ediyor."

 

Ahu alt dudağını ısırmış bir halde gözlerini etrafta gezdirdi. En son Korhan ve Zahirin ayakta hararetle konuştukları kısıma baktı.

 

"Cemil gelmeyecek anladığım kadarıyla."

 

Ceyda kaşlarını indirip kaldırdı.

 

"Dayım beni, kendi işi için bir hafta yanında tutuğunu söylemesinden dolayı ona taktı kafayı. Bir hafta kan kusturdu resmen. Bin kere neler yaptığımızı anlattırdı. Sırayı karıştırsam yalancı muamelesi gördüm. Diken üstünde. Korhandan güçlü bir atak beklediği için de gözünü sekiz açmış durumda."

 

Ahu onaylar gibi başını salladı. Sonra tekrar Ceydanın gözlerine baktı.

 

"Aslında... Sende mi kalsaydın Ceyda? Problem çıkmasını istemiyorum, bizim için yeterince çabalıyorsun. Şimdi İsviçreye kadar gelmek zorunda değilsin."

 

Ceyda gözünün kenarıyla hâlâ Korhanla konuşan Zahire baktı. Sonra da kendinden cevap bekleyen Ahuya gülümsedi.

 

"Bu fırsatı asla kaçırmam bebek surat. Neyle karşılaşacaksınız bilmiyoruz, temkinli davranmakta fayda var."

 

Ahu uzanıp Ceydanın dizindeki elini sıkıca kavradı. Yüzünde bol tedirginlik olsa da Ceydanın da yanında olmasından kaynaklı mutlu bir ifade vardı.

 

"Bizim için yaptığın her şeye çok teşekkür ederim Ceyda. Zahir de öyle. İkiniz her işinizi gücünüzü bırakıp bizim için uğraşıyorsunuz."

 

Ceyda minik bir gülümsemeyle elini tutan eli kavradı. Başı bu kez Korhana çevrildi. Sonra Ahuya baktı.

 

"Hiç söylemedi değil mi?"

 

Ahu neden bahsettiğini anlamadığı için kaşlarını çatmıştı.

 

"Korhana benim çok büyük bir borcum var Ahu . Hayatım boyunca ödeyemeyeceğim kadar büyük. Bakma biz itişir kakışırız, söylenir dururum ama o bana ikinci bir hayat vermek için çok çabaladı."

 

Ahunun gözleri anlamak ister gibi öylece Ceydanın kahvelerindeydi.

 

"Ben yirmi bir yaşında yanlış bir adamla takılarak bir sürü yanlışa bulaştım Ahu. Bununla beraber kendimi uyuşturucunun kucağında buldum."

 

Ahunun duyduklarıyla sol eli göğsüne gitmişti. Yüzündeki şok olmuş ifadeye Ceyda öylece baktı. Gülümsemesi büyüdü ama asla keyifli bir yüz ifadesi yoktu.

 

"Bizim Korhanla yolumuz o zaman kesişti esasında. Onlar Cemil aracılığıyla adımı biliyordu sadece. Bir iki kere görmüşlüğüm vardı ama hiç konuşmadık. Ben kendimi kaybetmiş bir halde saçma sapan işler yapıp..."

 

Ceydanın sesi hatırladıklarıyla kısılmış, utanç yüzünü yakmıştı. Gözleri Ahunun elini sıkıca tutan beyaz ellerine saplandı bir süre. Sonra ona dikkatle, bolca da dehşetle bakan siyah gözlere tutundu.

 

"Bilgisayardaki becerimi kullanıp hırsızlık yaptım Ahu. Dayımın haberi olmadan uyuşturucu alabilmek için..."

 

"Ceyda sen... Ama nasıl?"

 

"Cemil beni düştüğüm bataktan kurtarmak için Korhana gitmiş. Dayım bunu affetmezdi Ahu. Bu onun kaldırabileceği bir şey değildi. Gördün bizi. Anne baba kendi hayatında, dayımın elinde büyüdük biz. Boşandıktan sonra ikisi de kendine yeni evlilikler yeni aileler kurdu. Biz dayıma kaldık. Emek emek büyüttüğü kızın bir keş olması emin ol kulaksız Timur için öyle kolay hadise değil."

 

"Tedavi mi gördün?"

 

Ahu bunu fısıltı şeklinde söyleyebildi. Ceyda da başını ağır ağır salladı.

 

"Dayım duymadan hesabından para aşırdığım insanların bana dava açmasını Korhan engelledi. Hackerlık ağır suç sonuçta ve ben reşitim. Dayım bana öğretilen her şeyi hırsızlık için kullandığımı öğrendiğinde yasaların biçtiği suçta yargılanmamı engellemezdi. Cemil bana kıyamadı, Korhan da Cemile. Tüm paralar fazlasıyla sahiplerine iade edildi. Korhan bunun karşılığında tedaviyi şart koştu. Ben çok kötü bir haldeydim. Kim ne derse sesimi çıkaramayacak kadar acizdim. Tedavi başladığında haliyle dayım öğrendi durumu. Ama yaptığım hırsızlığı bilmiyor. Gerçi uyuşturucunun şiddetini de bin yalanla Cemil ve Korhan hafifletti. Bir kaç kez hap aldım sanıyor. Ona rağmen gözü hep üzerimde. Asıl yaptıklarımı bilse asla yanından ayrılmama müsade etmezdi. Sadece hayatımı değil özgürlüğümü de Korhan sağladı yani. Gözetiminde olacağıma dair güvence vermese ondan farklı bir şehirde olmama izin vermezdi."

 

Ahu alt dudağını ısırmış, kendine mahçup bir ifadeyle bakan kızdan gözlerini ayırmadı. Diğer elini de Ceydanın eline sardı. Utançla Ahuya bakmasını istemiyordu. Geçmişte kalmış bir şeyler için ömrü boyunca boynunu bükmesini, üstelik bunu arkadaş olarak kabul ettiği birine karşı yapmasına Ahu dayanamazdı ki.

 

"İnsanız Ceyda... Ne zaman düşeceğimiz, nasıl kalkacağımız belli olmuyor ki. Yaşıyoruz işte... Rüzgar nereye savurur kestirebilsek böyle olur muyduk?"

 

Bu sefer Ahu Korhana baktı. Yüzündeki hayran ifade Ceydanın gülümsemesine neden oldu.

 

"O olmasa karşında oturabilirmiydim bilmiyorum. O gelip Ahinin mezarında bana el uzatmasa ben kendimi şu günde bulamazdım Ceyda."

 

Ahu Korhandaki gözlerini Ceydaya çevirdi.

 

"Ahiye gitmek için altı yılımı ne amaçla geçirdim unuturdum Ceyda. Beni Ahiye götürmesi için kardeşimin adını kirletiyorlar diye bağırdığım intihardan medet dilenirdim. Çünkü Ahi gitti ben kimsesiz kaldım. Dünyanın ne kadar büyük olduğu, beni kimsesizliğimde yutacağı korkusu dayanılmazdı."

 

Derin bir soluk aldı Ahu.

 

"Bazen kayboluyor işte insan. Işığı arayacak gücü tükeniyor. "

 

Ceyda gülümsemesini büyüttüğünde Ahunun güzel yüzüne baktı.

 

"Senin vampir ışık olma konusunda çok iyi. Gerçi o zamanlarını gördüğüm kadarıyla o da kendine ışık diye seni seçmişti. Senin dillendirdiğin gerçeği Cemil bana korku dolu sesiyle Korhan için fısıldadı. Neden kalkıp geldim sanıyorsun bir anda? O akbaba bile bu ihtimalden korktuğu için Ankaradaki ofisi sallayıp burdan ayrılmadı hiç."

 

Ahu şimdi Zahir ve Korhanın yanlarına gelen pilotla konuşmalarını izlerken Korhanla göz göze geldi. Ona her baktığında irislerini kaplayan o ışık tekrar yandı. Korhanın öylesine bakıp çekilecek gözleri Ahunun hayran bakışlarıyla kalakalmıştı.

 

"Benim vampirim..."

 

Ahunun mırıltısıyla Korhan ne dediğini anlamadığı için kaşlarını hafif çattı. Sonra da Korhanın her gördüğünde kehribarlarını kendinden ayıramadığı o güzel gülümsemesini yüzüne nakış gibi işledi. Korhanın kıvrılan dudağıyla bu kez Ceydaya baktı.

 

"Biz ziyan olduk Ceyda. Hayatlarımız en başından adım adım ziyan oldu. Ama Korhanla da birbirimizi böyle bulduk."

 

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋

 

Kalkışa hazır olduklarında Korhan Ahunun, Zahir ise Ceydanın yanına oturmuş kemerlerini bağlamışlardı.

 

Korhan bir kaç kez Ahuya neyi olduğunu sorduğunda aldığı tek yanıt yanağına uzun süre bastırılıp kalan dudakları oldu.

 

Erken bir saatte öylece yataktan kalkıp, koşturarak hava alanına gelmelerinden sebep Ahu uçuşun ilk yarım saatinde başını Korhanın omzuna yaslamış ve çok kısa bir süre sonra da uykuya dalmıştı. Ahu uyurken Ceyda da adam hakkında edinebildiği bir iki kısıtlı bilgiyi Korhana aktardı. Ulaşılması oldukça zor biriydi. öylece ellerini sallayarak girmeleri çok zor olacaktı. Görüşme taleplerini nasıl kabul ettirirler bunun üzerine kafa yordular. Çok dikkat çekmeden adama ulaşmak oldukça önemliydi. Çarşamba, perşembe ve cuma günleri bankada olan adam salı günleri aile şirketinde tüm gününü geçiriyordu. Pazartesi düzenli zaman geçirdiği bir klupte spor aktivitelerine katılıyordu ama son bir kaç ayda bu durum baya sekme yaşanmış görünüyordu. Ceyda elinde olanların bundan ibaret olduğunu söyleyip öylece Korhana baktı. Bugün pazartesiydi. Yine de ilk şirkete ve bankaya giderek şanslarını deneyeceklerdi. Dikkatini çekmek için ne yapacakları konusunda da sorun yaşadılar. Adamla randevu oluşturmak için bile aylar öncesinden kişisel asistanıyla iletişim kurmaları gerekiyordu.

Yaklaşık üç saat sonra iniş için hazırlanmalarını söyleyen kabin görevlisiyle Korhan Ahuyu derin uykusundan uyandırdı. Dağılmış saçlarını kaymış tokanın insafından kurtarıp, yüzünü okşaya okşaya inişe geçeceklerini fısıldadı kulağına.

 

Kısa sürede iniş tamamlandığında çıkış için hızlı hareket ettiler. Jet yakıt ikmali sonrasında hızla geri dönüş yapacaktı.

 

Kısa sürede bir otele yerleşip, bir kaç saat dinlenmek için odalarına çekildiler. İki saat sonrasında beraber yapılan bir kahvaltı sonucunda ise nerede olduğunu bilmedikleri adama ulaşma umuduyla ilk bankaya gittiler. Korhan ve Zahirin büyük ısrarları sonucunda sadece bankada onu asiste eden kişiyle görüşebilmişlerdi. Ama Roland Brunnerın şu an nerede olduğuna dair fikri olmadığı söylemiyle çıktılar. Bu kez rotaları aile şirketi olarak kullanılan büyük plazaydı. Burda da resepsiyonun ilerisine ulaşamadılar. Ne yapacaklarını düşündükleri anda Ahu gözlerini etrafta gezdirirken Ceydanın resmini gösterdiği kadının hızlı adımlarla çıkışa ilerlediğini gördü.

 

"Bu! Kişisel asistanı değil mi? Ceyda?"

 

Ahunun işaret ettiği yere baktıklarında gerçekten o olduğunu gördü Ceyda. Korhanın elini kavrayıp hızlı adımlarla kadının peşine takıldı Ahu.

 

(Konuşmalar ingilizce esasında ama okurken dikkatinizin dağılmaması için Türkçeyle devam ediyorum.)

 

"Bayan Larissa! "

 

Ahunun yüksek sesiyle saçlarını sıkı bir topuz yapmış, çivi topuk ayakkabılarının üzerinde dimdik duran otuzlarının ortasındaki kadın duraksadı. Gözündeki gözlükler, kıpkırmızı ruju, tek bir kırışıklık olmayan ipek gömleği ve kalem eteğiyle kadın korkutucu bir düzende ikisine bakıyordu.

 

"Bana mı seslendiniz?"

 

Turniklerden geçmeden kadını yakaladıkları için Ahu derin bir nefes aldı. başını da onaylar gibi salladı.

 

"Sizinle mutlaka konuşmam gerekiyor Bayan Larissa. İnanın çok önemli bir durum olmasa sizi rahatsız etmezdik."

 

Kadın rahatsızca kolundaki prada saate bakıp yüzünü buruşturdu.

 

"Üzgünüm ama şu an hiç zamanım yok. Asistanımdan randevu alırsanız daha sonra bir görüşme sağlayabiliriz."

 

Kadın ardını dönüp gidecek gibi olduğunda Ahu atılıp kolunu tutmuştu ve tam o saniyede etrafında dört tane güvenlik görevlisi belirdi. Zahir ve Ceydanın yanlarına gelmesiyle çember biraz daha daraltıldı.

 

Korhan Ahunun beline elini sarıp durmaları için elini kaldırdı.

 

"Lütfen Bayan Larissa. Bu oldukça acil bir durum. Bizim zaman kaybetmeden Roland Brunner ile görüşmemiz gerekiyor!"

 

Kadın küçümser bir bakış attı sadece.

 

"Üzgünüm ama bunun ihtimali bile söz konusu değil. Önümüzdeki iki ay tüm randevuları dolu Bay Brunnerın."

 

Korhan başını iki yana salladı.

 

"Emin olun bizim kaybedecek saatlerimiz bile yok. Lütfen onunla görüşme zorunluluğumuzu söyleyin. Bu oldukça önemli bir durum. Bizim olduğu kadar Bay Brunner içinde öyle."

 

Korhanın sert sesiyle kadın kaşlarını kaldırıp tekrar karşısındaki adamı süzdü.

 

"Üzgünüm, her talebi öylece kabul etmiş olsam Bay Brunner için nefes alacak zaman bile yaratamazdım. Lütfen asistanımdan randevu talep edin, o sizi yönlendirecektir."

 

Kadın ardını dönüp ilerleyecekken Ahunun yüksek sesiyle duraksadı.

 

"Onu arayın lütfen! Ona Derya Saruhanlının onu görmek istediğini söyleyin!"

 

Kadın duraksayıp Ahunun kararlılıkla bakan yüzünü süzdü. Ahu, Korhanın elini bırakıp iki adım öne çıktı.

 

"Şu an sadece bir kaç saniye telefonunu arayın. Eğer bizi öylece çevirdiğinizi öğrenirse işinizi kaybetmeniz çok kolay olur Bayan Larissa. Bizi geri çevirirse sizi yormadan çıkıp gideceğiz!"

 

Ahu oldukça büyük bir kumar oynuyordu ama başka da ihtimalleri yoktu. Kendi adları bir şey ifade etmiyor olabilirdi ama annesinin ismi adamı onlara getirecek tek güvencesiydi.

 

Kadın ise başından savabilirdi ama nedensizce duraksamasının önüne geçemedi. O kadar emin bir ifadeyle tehdit edilmişti ki hata yapma ihtimalini sorgularken buldu kendini. Sonra derin bir nefesi geri bıraktı.

 

"Sadece soracağım ve red cevabıyla sizde gideceksiniz!"

 

Ahu başını yukarı kaldırdı. Kendinden emin duruşu kadının eminliğini sekteye uğratıyordu.

 

"Reddetmeyecek. Sadece ismimi söyleyin!"

 

Kadın, Ahudan gözlerini ayırmadan çantasındaki telefonu çıkarıp bir tuşa basmıştı sadece. Telefon en fazla üç dört saniye sonra cevap bulduğunda kadın konuştu.

 

"Efendim ısrarla sizinle görüşmek isteyen dört kişi var burda. Kendilerinden çok eminler, reddetmeyeceğinize inanıyorlar."

 

Kadın telefonu kulağından ayırmadan Ahuya bakmaya devam etti. "İsmi tekrar eder misiniz?" diye Ahunun biraz evvel söylediği ismi sordu.

 

"Derya Saruhanlı!"

 

Kadın başını onaylar gibi sallayıp telefonda cevap bekleyen adama Ahunun verdiği isimi tekrarladı.

 

"Derya Saruhanlı sizinle görüşmek ister efendim. Ne yapmamı önerirsiniz?"

 

Kadın sustuğunda yay gibi kaşları an an çatılmaya, mavi gözleri Ahu ve Korhanın arasında gidip gelemeye başladı. Yüzünün renginin de attığı ikisi tarafından hemen fark edilmişti. Korhan tekrar uzanıp Ahunun elini tuttu ve yanına çekti. Kadının kulağından indirdiği telefon sonrasında sol kulağına dokunmasını "Tüm binayı boşaltın, girişleri kapatın!" komutu ikisinin de kaşlarını çatmasına neden olmuştu. Korhan ardında öylece dikilen Zahire baktı bir an.

 

"Benimle geliyorsunuz! Bay Brunner gelene kadar odasında size eşlik edeceğim. En fazla yarım saat içinde burada olacak."

 

Kadının sert adımlarla önden ilerlemesiyle Korhan ve Ahu gözgöze geldi.

 

"Bizi bekliyormuş Ahu Nar. O da zaten bizi bekliyormuş..."

 

Korhanın mırıltısından sonra Ahu gözlerini etrafta dolaştırdı. Güvenlik çalışanlarının seri hareketlerle çalışanlar dahil herkesi binadan çıkardıklarını , sistemli ama hızlı hareketlerle binanın boşlatığltığını izledi. Biraz evvel onları dışarı atmak için gelen dört koruma bu sefer dışardan gelebilecek her hangi bir saldırı için etraflarında çember oluşturmuştu. Onları bekleyen kadına göz atıp yürümeye başladılar. Asansöre bindiklerinde kadının dördünü de dikkatle incelediğinin farkındaydı Ahu. Otuz ikinci katta duran asansörle dışarı çıktıklarında burada da kimsenin olmadığı oldukça dikkat çekiciydi. Sadece dakikalar içerisinde koca plazayı boşalttıracak kadar büyük bir etki yaratmıştı annesinin adı.

 

"Bay Brunner gelene kadar size ne ikram etmemi isterdiniz?"

 

Kadının odanın içerisine ilerlemesi camları karartması, içeri aydınlatmayı açması ve güvenlik sansörünü devreye sokması Korhanı oldukça germeye başlamıştı.

 

"Bir şey istemiyoruz!"

 

Dikkatle odayı tarayan gözleri bir şey bulacakmış gibi her ayrıntıyı tavaf etti. Oldukça lüks tasarlanmış oda dikkat dağıtıcıydı. Koca bir alan kütüphane olarak dizayn edilmişti. Gelen ziyaretçilere ikramların hazırlandığı oldukça şık bir barda konumlandırılmıştı. Kadının hızlı hareketlerle kahve hazırlayışı dikkate alınırsa Ronald Brunner misafirlerine ikramı da yine kişisel asistanı yapıyordu.

 

"Korhan sinyal kesici var odada, telefonlar çekmiyor. Ayrıca dışardan lazer görüşü kapatan bir sistem kurmuş adam odasındaki camlara."

 

Korhan başını sallayıp Zahiri onayladı.

 

"Farkındayım. Güvenlik düzeyini üst seviyede tutuyor."

 

Zahir Ceydanın kendi telefonunu kullanılır hale getirmek için yüklü bir programı aktive etmesine dalga geçer bir sırıtma ile baktı.

 

"Boşuna uğraşma, adam lazer görüşler için önlem almış senin yazılımlar bir işe yaramaz."

 

Ceyda da burnunu sinirle kıvırdı. "Farkındayım..." Diye mırıldanmanın ötesine geçmedi ama.

 

Önlerine bırakılan kahve fincanıyla kadın gördüklerinden beri ilk kez insanı bir mimik kullanmış ve gülümsemişti.

 

"Bay Brunner gelene kadar sizi en iyi şekilde ağırlamamı emretti. Lütfen kahve ikramımı kabul edin. Aşağıda size istemeden kaba bir tutum sergilediysem bağışlamanızı rica ediyorum."

 

Kadının değişen tavrıyla Ahunun gözleri tekrar Korhan çevrildi.

 

"Sadece annemin adı bile bunlara sebep olduysa... Korhan kim bu adam?"

 

Türkçe konuştuğu için kadının onları anlamadığının bilincindeydi Ahu. Zaten yüzündeki ifade de net olarak ikisini sorgulayışını göz önünde bulunduruyordu.

 

"Geldiğinde öğreneceğiz kelebeğim. "

 

Ahunun buz kesmiş ellerini iki avcunun içine alarak ısıtmaya çalıştı. Halbuki hep elleri sıcacık olur ve Korhanı alıştığı soğukluktan hep Ahu çekip alırdı.

 

Asistanın yarım saat söyleminin aksine on beş dakika sonra kapı açılmış, içeri atmışlı yaşlarının sonlarında ama oldukça dik duruşa sahip bir adam girmişti.

 

Adam girer girmez odada gözlerini bir şey arar gibi çevirmiş ve anında Ahuda kilitlenip kalmıştı gözleri. Adımı sekteye uğradı. Ahu adamın ona dikkatle bakan gözleriyle oturduğu yerden ayağa kalktı ve aynı araştıran bakışları o da Ronald Brunnerın yüzüne çevirdi. Adamın yutkunması, irice açılmış gözleri hayretini asla gizlemiyordu.

 

"Sen... Aman tanrım!"

 

Adamın bu kez gözleri Ahunun elini sıkıca tutmuş Korhana çevrildi. Kaşları havaya kalktı.

 

"Yıldırayın oğlu?"

 

Bu gözleri bir kaç kez görse de unutacak kadar yaşlılığa teslim olmamıştı henüz. Korhanın ağır ağır sallanan başıyla adam derin bir soluk aldı. Sonra onları dikkatle izleyen asistanına baktı.

 

"Larissa dışarı çık ve tüm güvenlik çemberini kırmızı kodda tutulduğundan emin ol! Bölgede kayıtta olan tüm kameralardan görüntülerini sil!"

 

Kadın asla sorgulama eğilimine girmeden başını bir kez onaylar gibi eğmiş ve hızla çıkışa ilerlemişti. Ronald Brunner ileri doğru adımlayıp Ahunun boştaki eline doğru izin ister bir mimikle uzandı. Ahu elini uzattığında iki avcuyla kavradı.

 

"Annene ait her şey yeniden canlanmış gibi. Ona bakıyormuşum gibi..."

 

Adamın mırıldanarak kurduğu cümlelerle Ahu kaşlarını çatmıştı. Onları neyin böyle birbirine bağladığını çok merak ediyordu. Korhanın kendine doğru çekmesiyle Adamın elindeki eli sıyrılıp düştü. Ronald Brunner bu hareketine bozulmak yerine gülümsemeyle yetinmişti sadece.

Sonra odadaki iki kişiye daha merakla baktı adam. Ahu kendini açıklama yapmak zorunda hissetti o an.

 

"Arkadaşlarımız... Sizi bulmak da bize yardım edip, buraya gelmemizi sağladılar."

 

Başını onaylar gibi sallayan adam bu kez Zahir ve Ceydanın elini sıkmış ve oturmaları için eliyle yer göstermişti. Geçip kendi yerine oturmaktansa Ahu ve Korhanın tam karşısına yerleşti. Bu kez Korhanı dikkatle inceledi.

 

"Daha uzun sürecek diye endişeleniyordum. Ahmet sana anahtarı ulaştırdığını söylediği andan beri sizi bekliyorum."

 

Ahmet hocanın adıyla Ahunun gözleri tekrar Korhana çevrildi.

 

"Bizi tanıyorsunuz?"

 

Adam başını onaylar gibi salladı.

 

"Biz tanımıyoruz sizi. Annemle nasıl bir bağınız var bilmiyoruz. Biz tam olarak burada bile ne aradığımızı bilmiyoruz!"

 

Adam kırık bir tebessümle baktı Ahunun yüzüne. Deryanın yıllar öncede kalmış yüzü şu an karşısında ona bakıyordu ve bu çok tuhaf hissettiriyordu kendini.

 

"Derya ile yolumuzun nasıl kesiştiğini biliyor olmalısın. Seni buraya getiren senin için bıraktığım kırıntılardı sonuçta."

 

"Sizi bulmamız için bıraktıklarınızı biliyoruz. Ama Ahu Nar ile ne alakası var onu hâlâ bilmiyoruz."

 

Ronald Brunner gülümseyip hafif bir sesle Nar dedi. Ama teleffuzu harfleri yaymasına, tuhaf bir tınıda çıkmasına neden olmuştu.

 

"Sadece Atilla kızı için bu ismi kullanıyordu. Güzel bir kıza güzel bir ad."

 

Mırıltısı sessizlikle kaplı odada herkesin duyacağı yükseklikte çıktı.. Sonra kararlı bakışları Korhana çevrildi.

 

"Sadece onu beklemiyordum genç adam, ben seni de bekliyordum. Babanla bir kaç kez sohbet etme şerefine nail oldum."

 

"Biz neden buradayız Bay Brunner?"

 

Ahunun sabırsız bir tınıyla çıkan sesi adamın dikkatini kendine vermesini sağlamıştı.

 

"Bende bir emanetiniz var Ahu. Onu almak için geldiniz. Bende siz gelene kadar onu güvenli tutma sözü vermiştim annene. Ben ölmeden gelmiş olmanızın huzurunu yaşıyorum şu anda, lütfen kusuruma bakmayın."

 

Ahu başını iki yana salladı. Kafası karmakarışıktı. Neyin nerde olduğunu, burada ne yaptıklarını, annesini, babasını, Tarık Yıldırayı çözemiyordu.

 

"Anlatın lütfen..."

 

Adam ayağa kalkıp masasına doğru ilerledi. Saat kolçağından çıkardığı bir anahtarla odasındaki küçük kasasını açtı ve içinden bir fotoğraf çıkardı. Tekrar yanlarına geldiğinde fotoğrafı Ahuya uzattı. Resimde on yaşlarında bir kız çocuğu vardı. Ahunun iliğe kimin ihtiyacı olduğunu anlatmak ister gibi saçları olmayan bir kız çocuğu.

 

"Kızım Elissa. Annenle tanışmamız kızım sayesinde oldu. Çok çaresiz kaldığımız bir anda ilik bağışıyla Derya bize baharı getirdi. İlk transfer sonrasında ona ulaşmak istedim. Bize yaşamı geri hediye eden o güzel kalpli insanı gözlerimle görmek istedim. "

 

Ahu fotoğraftaki gözlerini kaldırıp adama tekrar baktı.

 

"İlk transfer?"

 

Adam ağır ağır başını salladı.

 

" 1989 da Elissa altı yaşındayken ilk transferi gerçekleşti. Her şey çok iyi gidiyordu. İlikle uyum sağladı ve biz kızımızı uzaktan değil yakından sever hale gelecek kadar iyi gördük. Ama on iki yaşında hastalık tekrarladı."

 

Başını kaldıran adam Ahunun gözlerine bakışlarını kilitledi.

 

"Tek bir telefon... Sadece kızım ölüyor dedim ve ertesi gün Derya burdaydı. Bana dediği tek şey operasyon için her şeyi hazırlamam olduğu. Halbuki ben yalvarmak için aramıştım onu. Bir kez daha bize hayat vermesi için ayaklarına kapanmak istemiştim. O öyle güzel kalpli biri ki... Annen benim hayatım boyunca karşıma çıkmış en mükemmel insan Ahu. Ben onun ayağına servetimi sermeye razıyken hiç bir şey istemedi benden. İnanılmaz birisi. Bu kez yanında biri daha vardı. Kim olduğunu biliyordum ama hiç tanışmamıştım. Babanla beraber geldiler. Tahliller, operasyona hazırlık süreci hep beraber gerçekleşti. Bu süreç eşimi de çok yıpratmıştı. Psikolojik olarak oldukça kötü bir durumdaydı. Dirayetli durmak için çok çabalıyordum ama bende çok yorulmuştum. Elissa günden güne erirken... Saçları bile daha istediği uzunluğa erişmemişti ki. O Deryanın uzun saçlarını isterken tekrar..."

 

Adamın titreyen sesi duraksadı.

 

"Derya ve Atilla bana kardeşlik yaptılar. O hiç sahip olmadığım kız kardeşim benim. Bana kızımla geçirebilecek yedi yıl verdi. Elissa ikinci bir transferi ilki kadar kolay tolere edemedi. Bitkin bedeni sekiz ay sonra bıraktı kendini. Onunla beraber eşim de gitti. Çok çaresiz kaldığım anlarda Derya ve Atilla tekrar ayağa kalkmam için yardım ettiler bana. "

 

"Sonra ne oldu?"

 

Korhanın sesiyle adam gözlerini Ahudan ayırdı.

 

"Sonra... Sonra ilk kez Derya benden yardım istedi. Çok çaresiz olduğunu ve ona yardım edebilecek tek kişinin ben olduğumu söyledi. "

 

Yüzü gülümseyerek Ahuya çevrildi bu kez.

 

"Hamileydi, üstelik ikiz... Ülkede doğurmasının imkanı yoktu ve biran evvel göze batmadan İsviçreye gelmesi gerektiğini anlattı. Ona yardım etmem için neredeyse yalvaracaktı. O ses tonundaki çaresizliği biliyorum Ahu. Ona korkmamasını söyledim. Bebeklerini sağlıkla doğurabilmesi için ne yapmamı istediğini sordum ve onu kısa sürede buradaki konsolosluğa aldırdım. Her konsolosluk çalışanının başına gelebilecek bir görevlendirme emriyle geçişi sağlandı. Güvenli bir eve yerleşti. Atilla onu güvenlik çemberine aldı ve durumlarının dikkat çekmemesi için sık sık ülkede olması gerektiğini bana açıkladı. Onun olmadığı süreçte bir ağabey olarak Deryayı ben korudum. Bebekler doğdu. Sağlıklı bir kız ve erkek çocuğu. Elissadan sonra..."

 

Adamın gözleri muhteşem bir ışıltıyla parlıyordu.

 

"Derya beni tekrar kurtardı böylece Ahu. Size yakın olmama izin vererek kaybımın acısını hafifletti. Kendi ailem dahil kimseyi etrafımda görmeye dayanamazken Atilla, Derya ve siz bana yeni bir aile oluşturdunuz. Ona duyduğum minnetin bir sınırı yok."

 

Ahu yanağının içini ısıra ısıra yara yapmıştı. Ailesinin birlikten hariç kurdukları başka bir hayatları daha vardı. Karşısındaki adam bu hayatın içinden canlı kalan tek kişiydi.

 

Hayır dedi kalbi. O hayattan Nurperi annesi de sağ kurtulmuştu. Ailesinin ve Tarık Babasının Nurperi annesini korumak için her şeyden uzak tuttuğunu şimdi daha iyi anlıyordu.

 

"Ceyda sizi araştırırken kızınız olduğu bilgisine erişemedi."

 

Ahunun hafif soru barındıran cümlesiyle adam tekrar başını salladı.

 

"Bazı şeyler iğne ucundaki hasara bakar Ahu. Sizi de buraya iğne ucu gibi bırakılmış hasarlar getirdi. Ahmet anahtarı Tarığın oğluna ulaştırdığı haberini bana gönderene kadar Derya ile bağım olabilecek tüm geçmişimi sıfırladım. Kızımın Türkiyede yapılan transferine dair hiç bir kayıt zaten sisteme girmemişti. Ama Deryanın kızına güvenim tamdı benim. 89 kayıtlarını sıfırladığımda mutlaka dikkatini çekeceğini biliyordum."

 

Korhan anlamak ister gibi adamın sözlerini tekrar zihninden geçirdi.

 

"Siz 89 kayıtlarını anahtar bana ulaştıktan sonra mı sildirdiniz?"

 

Adam başını salladı sadece.

 

"Kardeşime olanı biliyorsunuz o zaman! Öyleyse neden daha önce yardım etmediniz bize? Madem annem bu kadar değerli neden aylardır bu halde kalmamıza izin verdiniz. Onları bulamıyoruz!"

 

Ahunun dolu dolu gözlerine baktı bu kez Ronald. Başını iki yana salladı.

 

"Üzgünüm kızım, annene verdiğim sözün dışına çıkamazdım. O bu konuda beni defalarca uyardı. Sen ya da kardeşin bana gelmeden benim gitmem yasaktı. Ben sadece bir bekçiyim. Daha fazlasını yapmaya kalkışmam her şeyin mahvolmasına neden olabilir. Bankayı kiralama fikri Atilladan geldi. Bir ülkenin merkez bankası kabul edilen yere kimse kolay kolay ulaşamazdı ve baban bunun güveniyle kasayı bankanın ana kasasında saklamanın akıllıca olacağını düşünüyordu. Derya ise sizin geleceğiniz için bankanın yüzde birlik hissesini satın aldı. Maddi olarak sizi böyle güvenceye alacağını biliyordu. Üstelik yüzde birlik hissedarların kârdan yararlanmak dışında hiç bir sorumluluğu olmadığı için size bu kanaldan ulaşacak kimse olmayacaktı. Kardeşin ve seni bu şekilde korumaya çalıştı. "

 

"Ama Ahi... O öldü sandım ben. Mezarında ağlattılar beni!"

 

Ronald başını iki yana salladı tekrar.

 

"Öldüremezler... Bu çok büyük bir risk. Kasayı hanginiz açabilir bilmiyoruz. Onlar da bilmiyor. Atilla anahtar olarak hanginizi seçti annen bile bilmiyordu."

 

Zahirin ve Ceydanın öne doğru eğilmeleri, Korhanın bedenini dikleştirmesi ve Ahunun şaşkınlıkla aralanmış gözleriyla bakıştı bir süre.

 

"Derya ve Atilla suikastten altı ay önce Tarık Yıldırayla beraber son kez beni ziyaret etti. Zamanı gelince benden teslim alınması için kasanın anahtarlarını Tarığa vermemi istediler. Atilla bu görevi kendilerinin tamamlayamayacağını biliyordu. Derya da hayatlarının tehlikede olduğundan emindi. Bunun için size miras diye kasa bırakıldı. Tarığı en son gördüğümde oğlunun er yada geç sizi bana getireceğini söyledi."

 

Adam duraksayıp bir şeyleri hatırlamak ister gibi gözlerini kısmıştı sonra tekrar Korhana baktı.

 

"Onlar... Çok da hakim olmadığım bir güce hizmet ediyorlardı. Tarık yeterince büyüdüğünüzde bir araya getirileceğinize dair bir şeyler söylemişti bana."

 

Adam Korhanın yangın yerine dönmüş gözlerine baktı.

 

"Ben kasanın bekçisiyim Ahu. Yıldıray anahtarı bana getirecek koruyucu. Ama anahtar kim bilemeyiz..."

 

Bir süre duyduklarını hazmetmek için onlara zaman verdi Ronald Brunner. Zahir ve Korhan konuşulan her şeyi tekrar kafalarında bir sıraya dizip, açık varmı diye eşelerken Ceyda Ahuya su getirmiş ve içmesi için yardımcı olmuştu.

 

"İyi misin Ahu ceylan?"

 

Ahu omuzlarını silkti sadece.

 

"Bilmem... İyiyim heralde."

 

Korhan kendi masasında onları izleyen adama bir bakış atıp Ahuya doğru adımladı.

 

"Kasayı görelim Ahu Nar. Maden bilgilerini böyle saklamışlar demek ki. Onunla ne yapabiliriz düşünelim .Ona göre tekrar bir plan kurarız."

 

Ahu ayağa kalkıp başını salladı. Onları dikkatle izleyen adama çevirdi bu kez yüzünü.

 

"Kasa nerede? Görmek istiyoruz."

 

Ronald oturduğu yerden ayağa kalkıp başını salladı.

 

"Kasa bankanın ana kanadında kurulan yeni bir düzenekle korunuyor. Gün içerisinde bankayı tamamen boşalttırıp, kasayı açtırmak çok riskli olabilir. Fazlasıyla dikkat çeker gün içerisinde borsadaki hareketlenme. Her şeyi ayarlamaya çalışacağım. Yarın sabah borsa açılmadan ve banka çalışanları mesaiye başlamadan kasaya erişim için düzenlemeleri yapmam gerekiyor ama bu saatten sonra yetişmesi imkansız. Anahtarlara ihtiyacınız olacak. Öylece açmanız imkansız."

 

Korhan tekrar Ahuya bakıp gözlerindeki onayı gördükten sonra adama yüzünü çevirdi.

 

"Zamanımız kısıtlı. İki gün içinde Türkiyeye dönmüş olmamız lazım. İçinde ne olduğunu gördükten sonra kardeşlerimizi almamız daha kolay olacak."

 

Ronald gözlerini kapatıp açtı.

 

"Bana ihtiyacınız olan her konuda sizi desteklerim. Bundan sonraki süreçte dahil, bana her şekilde ulaşabilirsiniz. Sizi güvenliğinden emin olduğum bir otele yerleştirecekler. Dinlenin. Sabaha karşı otelinizden alınacaksınız."

 

Yine Ronald Brunnerın tahsis ettiği araçla bahsedilen otele doğru yola çıktılar. Hepsinin kafası oldukça karışıktı. Şu ana kadar görüp görebilecekleri en lüks otelde dört farklı suit hazırlanmıştı her biri için. Otel müşterileri için sınırsız hizmet sunma amaçlı tasarlanmış gibiydi. Zahirin önerisiyle suitlerden birine girip durum değerlendirmesi yapmaya karar verdiler.

 

Gözden kaçan bir şeyler var mı diye düşündükleri anda Ceydanın telefonuyla Korhan ve Zahir konuşmasını yarıda kesti. Ceyda ise arayanı gördüğünde dudakları kıvrılmıştı.

 

"Gün bitmeden aklına geldiği için çok şanslısın Cemil. On ikiyi bir geçe hesabındaki bütün parayı alıp kendime hediye alacaktım."

 

"..."

 

"Bu seferlik böyle olsun ne yapalım. Ama hediyemden vazgeçtim sanma. Ben senin hediyeni aldım bile. Döndüğümde kendim vereceğim."

 

"..."

 

Tüm bakışlar üstüne çevrilince Ceyda gözlerini hızla etrafta gezdirip tekrar Cemille konuşmasına döndü.

 

"Sende iyiki doğdun kardeşim. Bunu sık sık benden duyamazsın ama bu hayatta en sevdiğim hep sensin. Hep sen olacaksın."

 

"..."

 

Ceyda kısık bir kahkaha attı.

 

"Çok hızlı özlemişsin beni. Telafi edeceğim ağabey."

 

Ceyda telefonu kapattığında üçü de pür dikkat kendisine bakıyordu. Yüzündeki gülümsemeyi azıcık bile eksiltmeden Ahuyla göz göze geldi.

 

"Sadece doğum günümüzde bana abilik yapmasına izin veriyorum, seviniyor çocuk."

 

Kendi aralarında bir espiriye dönen bu durum onu çok eğlendiriyordu. Ceyda başını iki yana sallayıp telefonu bıraktığında bu sefer tamamen tesadüf Zahirle göz göze geldi.

 

"Doğum gününüz mü bugün?"

 

Zahirin sorusu çok yalın çıkmıştı. Ceyda ağır ağır başını salladı. Ahu da oturduğu yerden ayaklanıp iyice yanına yaklaştı arkadaşının.

 

"Bizim için Cemilden ayrı mı geçireceksin sen? Neden söylemedin Ceyda?"

 

Ahunun mahçup ifadesine umursamazca omuz silkerek karşılık verdi.

 

"Kızım yaşlanıyorum farkındaysan. Yirmi yedi yaşına giriyorum, otuza şurda bir şey kalmamış birde partileyecek miydim? Döndüğümde Cemille aynı muma üfleriz biz zaten. Merak etme, canını sıkacak başka konular var bunu da düşünme lütfen."

 

Ahu uzanıp boynuna sarıldı.

 

"İyiki doğmuşsunuz Ceyda. İyiki hayatımda Cemil ve senin gibi biri var. Bana arkadaş olduğun için çok teşekkürler."

 

Ceyda da aynı samimiyetle karşılık verdi Ahunun sarılışına. Zahirin bir saniye bile yüzünden ayrılmayan bakışlarından kaçmak için mükemmel bir fırsattı. Ama konuşmasıyla onu yok sayması pek de mümkün değildi.

 

"Otelde muhteşem bir club varmış. Yorumlara göz attım da herkes ilk clubtan bahsetmiş. Bugün yeterince kafamız karıştığına göre akşam orda biraz eğlenebiliriz. Buraya gelmişken görmeden gitmek aptallık olur."

 

Korhan, Zahirin amacını bildiği için aynı saniyede uyum sağladı.

 

"Güzel olur. Biraz kafamızı boşaltırız. "

 

Ahu güzel bir gülümsemeyle Ceydaya baktı.

 

"Senin doğum gününü de kutlamış oluruz. Döndüğümüzde Cemil ve senin için ayrı pasta keseriz olmaz mı Ceyda?"

 

"Yahu ne kutlaması? Biz birbirimize unutturmamak için kutluyoruz öyle. Ama eğlenmekse maksat bak işte orda iş değişir."

 

Ceyda göz kırptığında Ahu bu kez Korhana baktı.

 

"Alışveriş yapabileceğimiz bir yer var mı Korhan? "

 

Soru Korhana olsa da buna da Zahir cevap verdi.

 

"Otelin kendine ait AVM var. Ordan istediğinizi alabilirsiniz."

 

Ahu her şeyi bir kaç saatliğine es geçip Ceydanın elini tutup, ayaklanmasını sağlamıştı.

 

"Hadi sana doğum günü hediyesi almamız lazım. "

 

"Çok abartıyorsun ahu ceylan, ben takmıyorum bu kadar."

 

Ahu asılıp yerinden kaldırdı Ceydayı.

 

"Lütfen... Çok mahcup hissediyorum kendimi. Senin için en azından bunu yapmama izin ver."

 

Ceydanın pek utanmayla falan işi olmazdı ama nedense yanakları yanmaya başladı. Dediği doğruydu aslında. Sadece Cemil ve kendine unutturmamak için her yıl tek bir muma üflerlerdi. Dayısının pek böyle şeylerle alakası yoktu. Annesi yada babasının da aklına gelebilecek kadar hayatlarında değillerdi. Gerçi onlar için doğmuş olmaları baya bir sıkıntı çıkarmıştı boşanma sürecinde. Mecburiyetle iki çocuktan birini alma zorunluluğu dayısının müdahale etmesiyle son bulmuş, ikisini de bu ağır yükten kurtarmıştı. Kimse dokuz yaşında iki yaramaz veledin ayak bağı olmasını istemiyordu hayatında. Bu anne ve baba olsa bile yeni arzulanan hayat için sıkıntı demekti.

 

Şimdi karşısındaki kız belki de dünyanın derdini sırtında taşırken kendinin asla büyütülmemesi gereken durumuna el atma çabasına girmişti.

 

"Alalım madem. Bana dans ederken kot tişört kombini yerine bir elbise lazım görünüyor."

 

Ayağa kalkıp pantolonunun paçalarını düzeltti.

 

"Eee nerdeymiş bu AVM? Bakalım ahu ceylanla alışveriş de keyifli geçiyor mu?"

 

Ahu gülümseyip köşeye bıraktığı sırt çantasına doğru ilerlediğinde Korhan ayağa kalktı bu sefer. Cüzdanından bir kart çıkarıp Ahuya uzattı.

 

"Bu kez değil kelebek! Şimdi bu kartı alıyorsun, ikimiz adına Ceydaya hediyesini seçiyorsun. Sonra da kocanı mutlu edecek güzel bir elbise kendine alıyorsun."

 

"Korhan ama..."

 

"Ama senin ihtiyacın yok biliyorum Ahu Nar. Ben kocan olarak bunu yapma hakkımı elimden almanı istemiyorum."

 

Ahu daha fazla uzatmadan Korhanın elinden kartı aldı. Korhan için böyle şeyler değerliydi demek ki. Onlar bir hayatın her zerresini ortak yaşamak isterken böyle küçük şeylere takılması saçma olurdu.

 

"Teşekkür ederim bitanem."

 

Ahu geri çekileceği anda Korhan belinden kavrayıp geri kendine yapışmasını sağladı. Kulak memesine minik bir öpücük bırakıp "iç çamaşırı almak istersen çekinme kelebeğim" diye fısıldamayı ihmal etmedi.

Ahunun yüzüne yayılan pembeliğin üstüne bu kez kendi dudaklarını yasladı.

 

"Benim için bir ayakkabı seçmeni istiyorum Ahu Nar. Yüksek ve ince topuklu bir ayakkabı..."

 

Geriye çekilip ağzı aralanmış Ahunun alt dudağını baş parmağı ile okşadı. Kehribar gözlerini siyah incilerden ayırmadan dudağına sürttüğü parmağı kendi dudakları arasına alıp, emdi. Ahunun büyülenmiş gibi kendine bakan gözlerine bin farklı vaadle bakıyordu.

 

Zahir ise ağır ağır adımlarla onları sırıtarak izleyen Ceydaya yaklaştı. Tek eli cebinde Ceydanın topuzundan fırlamış lacivert tutamı parmağına doladı.

 

"Doğum günü ha."

 

Ceyda yutkunmasını engeleyemedi. Sonra hafif korkak bakışları Korhana kaydı.

 

"Geri bas akbaba!"

 

"Ne? Bilmediğini sanıyor olamazsın."

 

"Biliyor olması gözüne sokmamı gerektirmiyor."

 

Tıslar gibi çıkmıştı sesi. Zahirin kısık kahkahasıyla Korhanı gözetleyen bakışları yanında dikilen adama çevrildi.

 

"Seni tanımasam çekiniyorsun sanacağım."

 

Ceyda tam o anda Zahirin onunla eğlenen bakışlarına düz bir ifadeyle baktı.

 

"Beni tanıyor musun Zahir?"

 

Zahirin yüzündeki gülümsemeyi kıran, yerine hafif öfkeli çizgiler atan bir soruydu.

 

"İzin vermiyorsun!"

 

"Seninle anlaştık çünkü. Daha fazlasını istemediğimi açıkça söyledim! Sende zaten bunu bekliyormuşsun gibi hemen kabul ettin!"

 

Zahir iyice dibine yaklaştığında Ceyda soluğunu yüzünde hissedebiliyordu.

 

"Avukatlar için ne derler bilirsin. Biz yalan konusunda çok da etik değerleri siklemeyiz. O an için öyle demem gerekiyormuş demek ki öyle söylemişim. Şimdi işime başka geliyordur böyle söylerim."

 

Ceydanın kişisel alanını zorlayarak söylemişti her bir kelimeyi. Sonra da elini arka cebine atıp cüzdanını çıkardı.

 

"Bu gün hazırlıksız yakalandım o yüzden bir kereye mahsus doğum günü hediyeni benim adıma sen seçeceksin. Elbise olacak. Benim için parlamanı istiyorum. Ne kadar doğum günü senin olsa da hediye paketinin jelatinini ben çıkaracağım gecenin sonunda."

 

Ceydanın itiraz için açılan ağzı Zahirin neredeyse dudaklarına değecek mesafeye yaklaşmasıyla kapandı.

 

"Beni at siki gibi ortada bıraktığın günün hesabını böyle kapatırız. Akşam yirmi yedinci yaşını kutladıktan sonra benim adıma aldığın elbiseyi benim için sen çıkaracaksın."

 

Zahir geriye çekilip göz kırptı Ceydaya. Sonra da sıradan bir hareketle elleri iki cebinde Korhana doğru adımlamaya başladı.

 

Ahu Zahirin kendilerine yaklaştığını gördüğünde iki adım geriye çekildi. Ceydaya sataşmakla meşgul olan adamın Korhanın sırtı sayesinde biraz evvel olanları görmemiş olmasını sağlıyordu. Onlar ikili ilişkiler konusunda fazlasıyla rahatlardı ama Ahu toplum içinde böyle yakın temaslara alışkın değildi.

 

Her hangi bir ima duyma korkusuyla hiç Zahire bakmadan Ceydaya doğru hızlı adımlarla ilerledi. Ceydanın atan rengi yüzünden de biraz tedirgindi. Onu üzecek bir şey söylemiş olmasından ödü kopuyordu. Zahir Korhanla beraber Suitin diğer odasına doğru yürüdüğünde fısıltıyla Ceyda dedi.

 

"İyi misin? Su ister misin?"

 

Ceyda alık bakışlarını giden adamın ardından ayırıp Ahuya çevirdi. Ağzında biriken tüm suyu zorla yutar gibi bir yutkunuş sergiledi.

 

"Ahu ceylan... Allah belamı versin ayakta boşalıyordum. Hassiktir! Hassiktir bu akbaba beni yemek için ölmemi bile beklemeyecek canlı canlı koparacak etlerimi."

 

Ahunun dehşetle açılmış gözlerini gördüğünde oldukça güçlü bir kahkaha patlattı.

 

"Şu tipinin haline bak."

 

Ahu başını iki yana sallayıp koluna girerek Ceydayı yürütmeye başladı.

 

"Hiç birinizin ağzında filtre yok! delirteceksiniz beni bir gün!"

 

"Kızım sen doktorsun, ne dedim ben şimdi?"

 

"Orgazm içerikli problemleri bir vaka olduğunda dikkate alıyorum, arkadaşımdan duymak taktir edersin ki çok normal değil!"

 

"Orgazm konusunda bir problemim yok benim! Yeter ki karşımdaki hemen boşalmasın."

 

"Kapat çeneni doğum gününde ağzına sütur atmak istemiyorum!"

 

Birbirleriyle atışarak Asansöre doğru ilerlediler. Katların krokisi asansörde olduğu için hangi katta alış veriş merkezinin olduğunu bulmaları zor olmamıştı. Dolaşmaya başladıklarında ise beklediklerine oranla çok üst düzey bir hizmet sunduklarını gördüler. Otel müşterilerinin ihtiyaçları için başka bir yeri tercih etmelerine hiç gerek kalmamıştı.

 

Ahu çok aramadan kendi için bir elbiseyi gözüne kestirdi. Elbiseyi hızla almış olsa da aykkabı konusunda istemsiz daha inceleyiciydi. Sonunda karar verdiğinde Ceydanın kararsızlığıyla baş etmesi gerekiyordu.

 

 

 

Ceyda gerçek anlamda insanı delirtecek kadar karasız bir insandı. Ağzından çıkan tek şeyin parlamak istiyorum olması Ahuyu çileden çıkma noktasına taşımıştı. Sonunda girdikleri bir mağazada eline geçirdiği ve Ceydayı parlatacağına inandığı bir elbiseyi denemesi için kabine gönderdi. Ceyda kabinden çıktığında yüzündeki gülümseme elbiseyi beğendiğini gösteriyordu. Ahu da seçtiği payetli elbisenin Ceydanın tenine çok yakıştığını düşündü.

 

 

"Ahu bu çok güzel oldu. Harika bir korsesi var. Göğüslerimi ne kadar güzel gösterdiğine bakar mısın?"

 

Ahu başını iki yana sallayıp kıkırdamasını engelleyemedi.

 

"Evet farkındayım. Şu an bakışıyoruz onlarla."

 

Ceyda tekrar aynaya bakıp sağını solunu inceledi.

 

"Akbaba bana kartını verdiği için pişman olacak çünkü elbisem için bir de ayakkabı alacağım. Sonra kuaföre gideceğim. Cilt bakımı yaptıralım mı Zahirin kartından Ahu ceylan? Bu hediye paketini gece açmak ona hiç ucuza maal olmamalı."

 

Ahu sanki konuştuklarını anlayacaklarmış gibi etrafta dolaşan müşterilere dehşetle baktı.

 

"Aman Allahım sus artık, bunu bu kadar açık söylemek zorunda mısın?"

 

Ceyda saçlarını sağa sola atarken memnuniyetsiz bir bakış atıyordu. Sonra Ahuya göz kırptı.

 

"Ne? Hiç bir şey demedim ki. Seviştiğimizi biliyorsun zaten. Ahu saçlarımındaki lacivertler olmuyor elbiseme. Kuaförde normal saç rengime döneyim, sonra tekrar yaptırırım."

 

Ahu pes etmişlikle başını iki yana salladı.

 

"Tamam... Ayrıca elbiseyi ben ve Korhan hediye ediyoruz. Diğer! ihtiyaçlarını Zahirin kartından karşılarsın artık. Eminim sadece kuaför masrafların bile hesabında sağlam bir delik açacak gibi.

 

Ceydanın kıkırtısı kahkahaya dönüştü.

 

"Pekiii... Elbisemi karı koca siz alın. Zahirciğim bana ayakkabı ve kuaför hediye etsin."

 

Ahu alt dudağını ısırıp Ceydaya baktı. Gözünü kaçırdı sonra geri baktı.

 

"Benim iç çamaşırı almam lazım, kuaför öncesi bakalım mı?"

 

Ceydanın ıslığı yüzünün yanmasına daha çok neden oluyordu.

 

"Vampire yaşatıyorsun bu hayatı. Ayakkabınla uyumlu kan kırmızısı bir iç çamaşırı alıp, Korhanın yüksek IQ sunu normal seviyelere indirmeye ne dersin? İnsanlık için oldukça faydalı olabilir. "

 

"Susar mısın?"

 

"Victoria's Secret hak etmiyor mu yani kocacığın?"

 

"Hâlâ konuşuyorsun!"

 

"İtiraz etmiyorsun ama. Seninde gönlün g-string istiyor belli ki."

 

"Sonunda delireceğim sizin yanınızda!"

 

Söylene söylene ilerleyip tam da Ceydanın dediği gibi mağazaya girdiler. Tüm alışveriş sürecinden çok daha uzun sürmüştü burdaki zamanları.

 

Ahu, Ceydanın tüm aşırılıklarını kapatmaya çalışsa da fazlasıyla eğleniyordu. Oldukça yorucu bir günden sonra öyle iyi gelmişti ki Ceydanın enerjisiyle dolu anlar, ne kadar dur dese de çok keyif alıyordu.

 

Kuaför öncesi otelin restoran katında bir şeyler atıştırıp tekrar AVM katına çıktılar. Cilt bakımı, manikür, pedikür, makyaj, saç derken akşam saatlerini de böylece kapatmış oldular. Korhanın bir kaç arayışına her seferinde yarım saate bitiyor demek zorunda kalmıştı Ahu. Son aramasına ise siz gidin, birazdan aşağı ineceğiz diyerek karşılık verdi.

 

Ahu hazır bir halde Ceydanın kıyafetini giymesini bekliyordu. Ceyda da kısa sürede giyindiğinde nihayet çıkabildiler.

Bir çok bakışın altında asansörlere ulaşıp clubün olduğu kata inmek için harekete geçtiler. Ekside kalan clup sandıklarının aksine basık, yada dar değildi. olabilecek en geniş ölçüde tutulmuş ve muhteşem bir şekilde dizayn edilmişti. Otel müşterilerini ağırladığı için de korkunç bir kalabalık yoktu. En çok bu rahatlattı Ahuyu. Birbirine değmek zorunda kalınmasından hiç hoşlanmıyordu. Ceyda yüksek platformlarda ki dansçılara bakıp tekrar bir ıslık çaldı. Clup içindeki ışıklandırma bile kalitesini bağırıyordu. Sonra bar kısmında aradıklarını görünce Ahunun kolunu tutup işaret etti.

 

"Bakkk ordalar. Hadi gidelim, müzikler şahane. "

 

Hafif dans eder adımlarla Ahuyla beraber bara doğru ilerledi. Zahirin anlattığı bir şeyi kaşları çatılmış dinleyen Korhan sanki hissetmiş gibi başını kaldırıp etrafta gözlerini gezdirdi. Beş saniye de Ahuyla gözgöze gelmişti. Ahu yanıp sönerek yüzüne vuran ışıklardan mimiklerini çok net göremese de başını sol omzuna doğru yatırışını ve onu santim santim izleyişini görebiliyordu.

 

"Vampirin ilk dakikadan nakavt Ahu. Bakalım ben akbaba için yeterince ışıldayan bir paketmiyim?"

 

Ahu kıkırtısını engellemedi.

 

"Lütfen yanımızda sevişmeyin. Lütfen lütfen lütfen..."

 

Ceyda ilk andan beri en çok hoşuna giden kısım olan göğüslerini havayla doldurup daha bir dikkat çeker hâle getirdi.

 

"Bakacağız bebeğim, söz veremem."

 

Yanlarına yaklaştıklarında Korhan ayağa kalkmış Ahusunu bekliyordu. Zahir ise gördüklerinden memnun, tadını çıkarır gibi elindeki içkiyi yudumlayarak Ceydayı süzüyordu.

 

" Canıma kastın var kelebek."

 

Elini uzatıp, parmaklarının ucundan tuttu. Kendine iyice yaklaştırdığında bir kez daha süzdü. Gözleri kapanmış bir halde Ahunun yüzüne doğru yaklaşmıştı. Burnu koklayarak teninde dolaştı.

 

"Çok... Güzel kokuyorsun..."

 

Ahu gözleri parıl parıl parlayarak iltifatlarını kabul ediyordu. Korhanın mest olmuş bakışları kalbinin çarpıntısını artırdı. Korhan geriye çekilip bu kez ayaklarına baktı. Alt dudağını dişiyle kıstırıp bir süre gözlerini ayaklarından ayırmadı.

 

"Çok güzel..."

 

Kehribar bir yangın başlamış gibiydi gözlerinde. Ahuyu yutkunmaya iten, aldığı soluğun yetersiz olduğunu hissettiren çok keskin bir ifade konmuştu Korhanın simasına.

 

"Onları daha aydınlık bir yerde ayaklarında görmek istiyorum."

 

Kulağına sürtüne sürtüne sarf edilen kelimeler gözlerini ağırca kapatmasına neden oldu.

 

Ceyda ise güzelliğinin farkında, hak ettiği iltifatları almak için Zahirin konuşmasını bekliyordu. İki bacağını aralayan adam uzanıp elini tutmuş tek bir hareketle etrafında dönmesini sağlamıştı.

 

"Üzgünüm akbaba kartın kullanılamayacak kadar hasar aldı."

 

Onu keyifle seyreden adama tek kaşını kaldırıp, yüzünü buruştıurdu.

 

"Yada hiç üzgün değilim, inanılmaz keyifliydi benim için. "

 

Zahir bırakmadığı elinden asılıp Ceydanın sol dizine oturmasını sağladı. Saçları toplanmış, boynu açığa çıkmıştı. Dudağını boynuna sürttü bir iki saniye.

 

"Hediye paketi çok güzel olmuş. Emin ol kartımın durumu şu an zerre umurumda değil. Ben daha çok paket açılışı için sabırsızım."

 

Ceyda kulak çınlatan bir kahkaha atıp oturtulduğu dizden kalkıp Zahirin elini kavradı. Onun da kalkmasını sağladığında kalçalarını sallayarak dans pistine doğru yürütmeye başladı.

 

"Vaadler vaadler akbaba. Önce pistte bir tozunu alayım da sonra açarsın hediye paketini."

 

Daha çok Ceydanın Zahire sürtünerek dans ettiği, Zahirin hafif adımlarla eşlik ettiği bir danstı.

 

Korhan Ahuyu yanına oturduktan sonra elbisesinin yırtmacından açılan bacağına baktı. İşaret parmağını sürterek tüm açıklıkta dolaştı. Sonra omuzlarına dağılan, dalgalandırılmış saçlarının, bordo bir rujla boyanmış dudaklarının seyir keyfini süzdü. Tüm yüzünde renk olarak bir tek ruju vardı ve o renk baş döndürüyordu.

 

"Bu şekilde bakma."

 

Ahunun sık sık bakışlarını kaçırıp, etrafta dolaşması sonra dayanamayıp tekrar gözlerine çarpması tebessümünü büyüttü.

 

Eli Ahunun ince askısına gidip oynamaya başladı.

 

"Resim sergisine gittiğimiz gece de böyle delirtmiştin beni. Yapmamız gerekene yoğunlaşmam lazımdı ama ben sadece teninin güzelliğini, göğüslerinin arasına sıkışmış kolyeyi, kokunu, saçlarını düşünebildim. O gün sana dilediğim gibi dokunamadım ama şimdi..."

 

Parmağının ucuyla düşürdüğü askısını yine parmaklarının ucuyla yerine yerleştirdi.

İki parmağı ince dersinden belli olan nabız atışının üzerinde sürtündü.

 

"Dudaklarını öpmek istiyorum."

 

Ahunun yüzüne çok yaklaşarak söylemişti bunları.

 

"Korhan..."

 

Ayakkabısının rengine uydurulmuş kırmızılıktaki dudaklara sürtüneceği anda bir el Ahunun eline yapışmış ve ne olduğunu anlamadan kalkmasını sağlamıştı.

 

"Üzgünüm vampir, kıza dişlerini geçirmeden ben alıyorum onu. Malum doğum günüm. Her istediğimi de yapıyorsunuz, sefasını sürelim değil mi? Kalk ahu ceylan dans edeceğiz. Bu kadar hazırlık Korhan seni bar taburesinde götürsün diye değil tabiki."

 

Ceyda hızlı hızlı konuşup Ahunun kıkırdamasına neden olduktan sonra kaşları kalkmış kendisine bakan Korhana göz kırpmıştı. Ahuyu piste çekerken yanlarından geçen garsonun tepsisinden iki kokteyl de aşırdı.

Birini Ahuya verdiğinde sorgulayan bakışlarına kaçlarını çattı.

 

"Bir kere de uyum sağla be kızım. "

 

Ahu elindeki renkli kokteylin içinde ne var bilmiyordu ama Ceydaya ayak uydurmak için küçük bir yudum aldı. Tadı hoşuna gittiğinde daha büyük bir yudumla başını sallamıştı.

 

Ceydanın daha hareketli figürlerinin aksine Ahu usturupluydu. Gözü sık sık Korhana çevrildiğinde onunda elinde bir bardak keyifle kendini izlediğini gördü. Elindeki içkinin bitmesiyle yakınında kıvırıp duran Ceydanın kulağına uzandı.

 

"Bu çok güzelmiş Ceyda bir tane daha alalım mı?"

 

Ceyda yüzünde ışıl ışıl bir gülümsemeyle kendini savurmaya devam ederken gözleri pistte servise devam eden garsonları taradı. Birine yine dans ederek yaklaşmış ve kendilerine iki kokteyl daha almıştı.

 

Müzik hareketlendikçe ve kokteylin içindeki az miktardaki alkol Ahunun kanına yayıldıkça biraz daha rahatlamış Ceydaya tam da istediği ölçüde eşlik etmeye başlamıştı. Bir süreden sonra Ceydanın toplanmış saçları darmadağınık bir hâl almıştı. Ahunun da tenini kaplayan ince ter parlıyordu. Hiç deneyimlemediği bir özgürlükle, çekinmeden, kendini kısıtlamadan dans etmeye devam etti. Ara ara Korhanla göz göze geldiğinde aralarındaki mesafeden bile belli olan bakışları sanki bir kamçı gibi onu daha cüretkar bir hâle taşıyordu. Saçlarını elleriyle toplayıp kalçalarını sallarken Korhana ne yaptığını çok iyi biliyordu.

 

Ceydanın eline uzattığı hiç bir bardağı geri çevirmemişti. Bilincinin de bulandığının pek âlâ farkındaydı ama bu hissi sevmişti. Kafasında susmayan her çığlık durmuş gibiydi sanki. Düşünmek zorunda hissetmiyordu kendini. Sadece kahkaha atıyor, dans ediyor ve onu aşkla izleyen Korhana bakıyordu.

 

Saçlarını savurup Ceydayla sırtlarını birbirine yaslayarak döndükleri anda bir kadının Korhana yaklaştığını ve onun kocasına güldüğünü fark etti. kaşları ışık hızıyla çatıldı. Bakışını netleştirmek ister gibi gözlerini hızlı hızlı kırpıştırdı ama ışıklar yüzünden görüşü çok puslanmıştı. Kadının sallandığını gördü. Korhana elini uzattığını fark ettiğinde ise ne yaptığını bile bilmeden hızlı adımlarla Korhana doğru ilerledi.

 

Ceyda bileğini tutuğunda "nereye" diye bağırdı kulağına.

 

"Kocama asılıyor! Benim kocama asılıyor, apandisini alacağım onun!"

 

Ceyda yarı ayık aklıyla aranıp Korhan ve Zahire baktı. Zahir de ayaklanmış başlarında duran kadına bir şey söylüyordu.

 

"Hiii orospuya bak gurup kuracak gözümüzün önünde! Benim akbabama meze olmaya çalışıyor!"

 

"Şıllık! Korhana güldü, bırak kolumu Ceyda!"

 

Ahu topuklular yüzünden ve bulanmış aklı nedeniyle çok da düzgün olmayan adımlarla Korhana doğru yürümeye çalıştı. Yanlarına yaklaştığında Korhanın ilgilenmiyoruz dediğini duymuştu ama beyninin içini kızıl bir perdeyle kapatmış öfke bunu es geçti. Düşündüğü tek şey kızıl saçlı kadının kafa derisini ondan ayıracak bir neşterinin olmamasıydı.

Atılıp tırnaklarını geçirircesine kadının kolunu kavradı.

 

"O benim! Benim vampirim o!"

 

Ahunun çığlık gibi yüksek sesine kadın döndüğünde gözleri irice açılmıştı. Ahu Türkçe konuştuğunun bile farkında değildi.

 

"Nooo! Let go of my arm!!!"

 

"Benim kocama güldün! Parçalayacağım seni!"

 

"Stupid! Leave me!"

 

Kadın elinden kurtulmak istese de Ahunun bileğine saplanmış parmaklarını açamıyordu.

 

"Beni seviyor o! Benim kocam!"

 

"Ahu Nar! Bırak kelebeğim kadını!"

 

Korhan usulca yaklaşıp beline doladı kolunu. Ahuyu ilk kez böyle yüksek sesle duyuyordu. Yüzündeki öfke daha önce şahit olduğu hiç bir şeye benzemiyordu.

 

Ahu tüm öfkesi gözlerinden taşar bir halde bu kez Korhana baktı.

 

"Seni de geberteceğim!"

 

Korhan şaşkınlıkla gözlerini büyüttü. Ceydanın keyifle onları izleyişini gözünün kıyısından görebiliyordu.

 

"Sen ne içirdin ona?"

 

Ceyda umursamazca omuzlarını silkip kendini Zahirin üstüne doğru bıraktı.

 

"Sana bakmasına izin verdin seni de geberteceğim. Ama önce bu orospunun..."

 

Ahu durup kaşlarını çattı. Sonra bakışları Ceydaya kaydı.

 

"Orospu muydu Ceyda?"

 

Ceyda çok iyi bir şey yapıyormuş gibi durduğu yerden sallanarak başını hızla onaylar gibi eğdi ve iki baş parmağını havaya kaldırdı. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

 

"Kocanla bundan yapmak istedi. Bence orospu!"

 

İki parmağını bu kez birbirine sürterek Ahunun öfkesini ne kadar büyüttüğünü bilmeden konuşmuştu. Ahu aynı hızla tekrar bileğini kendinden kurtarmaya çalışan kadına döndü.

 

"Ne!!! Sen benim kocamla mı sevişmek istedin? Sana sonda takacağım ve bu çok acılı olacak!"

 

Ahu bileğini çekerken Korhanın eli tekrar devreye girdi. Ahunun parmaklarını kadının bileğinden ayırdı.

 

"Kelebeğim sakinleş..."

 

Sonra Zahire baktı kaşları çatık bir halde.

 

"Kapat şunun çenesini!"

 

Zahir sırıtarak Ceydanın boynuna kolunu dolayıp kendine doğru iyice yaslanmasını sağladı.

 

"You are crazy! Let me go, stupid woman!"

 

Ahu yerin ayaklarından kaydığını hissettiğinde sendeleyecek gibi oldu. Korhanın beline sarılan kolu sıklaştı.

 

"Bırak beni Korhan! Önce onu parçalayacağım sonra seni! Sensin aptal!"

 

"Kelebeğim, sakinleş. O da sarhoş."

 

Ahu öfkeli bakışlarını tekrar karşısında bileğini ovalayarak kendine bakan kadına çevirdi.

 

"O benim kocam! My husband! Benimle sevişebilir sadece! Ona söyle Korhan! My wife de ona. We are making love!"

 

Ahu doğru bir şey yapmış gibi birde başını sallıyordu. Korhanın gülmemek için birbirine sıkıca bastırdığı dudaklarının aksiye Zahir ve Ceyda kahkaha atıyorlardı. Ahu bedenini Korhana doğru çevirip iki elini yüzüne yasladı. Gözlerini iri iri açmış Korhana bakıyordu.

 

"Biz sevişiyoruz değil mi Korhan? Bak ayakkabıyı da aldım. İç çamaşırı bile aldım ben. Söyle ona sevgilim, ben Ahuyla sevişiyorum de."

 

Sonra doğru kaşları çatıldı. Bu kez başını iki yana salladı.

 

"Yok öyle deme. Ahu deme sen Ahu Nar de."

 

Korhan elini başının ardına yaslayıp Ahunun yüzünü göğsüne bastırdı. Kısık tutmaya çalıştığı kahkahasını tutmak çok zor olmaya başlamıştı.

 

"Tamam kelebeğim. Ben haddini bildireceğim ona. Yorulmuşsun bebeğim, çıkalım artık."

 

Ahu başını zorla Korhanın baskı yapan elinden kurtarıp tekrar yüzüne baktı.

 

" O içtiğim çok güzeldi Korhan, ondan alsana."

 

Sonra gözlerini etrafta dolaştırdı. Aradığı biri vardı ama unuttu kim olduğunu.

Sonra bir nedenden Korhana öfkeli olduğu geldi aklına kaşları yine çatıldı.

 

"Ben senin için ayakkabı aldım! Sen neden konuşuyorsun başka kadınlarla?"

 

"Konuşmadım bebeğim, sarhoştu taşkınlık çıkarmasın diye gitmesini rica ettim."

 

Ahu başını onaylar gibi sallayıp bu kez kendi isteğiyle kafasını Korhanın omzuna yasladı.

 

"Ne terbiyesiz insanlar var Korhan. Sarhoş oluyorsan içme değil mi ama?"

 

"Haklısın kelebeğim."

 

"Bu ışıklar da gözümü yakıyor zaten benim."

 

Mırıldanarak söyledi bunları.

 

"Odamıza gidelim mi güzelim? Yaslan bana."

 

Ahu başını sallayıp kendini daha çok Korhana bıraktı. Sonra bir şey hatırlamış gibi yine kalktı o baş.

 

"Ayakkabım güzel ama dimi Korhan?"

 

"Çok güzel bebeğim."

 

Korhan küçük bir çocuğu oyalar gibi Ahuyu oyalarken bardaki telefonuna uzanıp aldı.

 

"Biz gidiyoruz. Sizde odalarınıza gidin!"

 

Zahir sırıtışını bozmadığında Ceyda Zahirin boynunu öpüyordu. Korhanın sabır çektireceği bir sesle de "hediye paketini açaçak" diye bağırıyordu.

 

Korhan iki adım attıklarında Ahunun bacaklarına dolandığını görünce başını iki yana sallayıp kucağına aldı. Yaptığı hızlı hareket sonunda Ahu çığlık atmış sonra da tiz bir kahkaha bırakmıştı.

 

"Ayakkabılarım çok güzel Korhan!"

 

Yüksek sesine gülümsemeden yapamadı. Onu daha önce hiç böyle görmemişti ve gördüğü en tatlı sarhoş olabilirdi.

 

"Sevişecek miyiz Korhan?"

 

Korhan bu soruyla gözlerini hızla etrafta dolaştırdı. En azından Zahir ve Ceydadan uzaklaşmışlardı.

 

"Ayakkabı aldım ben senin için. İç çamaşırı da aldım üstelik çok pahalı. "

 

"Yarın umarım bunları hatırlarsın kelebek. O an ki yüz ifadeni görmeyi çok istiyorum."

 

Korhan ağır adımlarla, kucağındaki Ahuyla yürümeye devam ederken mırıldanmıştı bunları. Ahu da yorulmuş başını omzuna geri yasladı.

 

"Zahir Ceydanın hediye paketini açacak. Sende benimkini açsana. İç çamaşırım da kırmızı söyledim mi?"

 

Korhan duraksayıp Ahunun mırıl mırıl konuşarak gözlerini kapatmasına baktı.

 

"Bunu söyledikten sonra uyumayacaksın umarım!"

 

Ahu başını iki yana oynattı.

 

"Yok hediye paketi oldum ben, açacaksın. Çok para verdim görmen lazım."

 

Asansöre geldiğinde kısık kahkahası Ahuyu gülümsetti.

 

"Çok güzel gülüyorsun Korhan. Ayakkabıya da çok para verdim zaten. Kocam aldı bana."

 

"Hoşuna gittiyse daha çok şey alır kocan sana. İnatçılık yapma yeter.

"

 

Ahu başını kaldırıp yarı açık gözleriyle kaşlarını çattı.

 

"Var benim param. Kimseden almam ben. "

 

Sonra duraksadı etrafına baktı nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Anlamadığında geri başını omzuna yasladı.

 

"Kocam aldı ama. Ceyda dedi. Korhan yaşadı bu gece diye. Yaşadın mı korhan?"

 

Asansör kendi katlarına geldiğinde Korhan şiddetli bir öpücük bırakmıştı Ahunun yanağına.

 

"Senle yaşanmaz mı hiç? Hadi sana duş aldırmalıyız."

 

"Duşta mı sevişeceğiz?"

 

Korhanın adımları duraksadı.

 

"Öyle mi yapacağız?"

 

Ahu ayaklarını sallayıp ayakkabılarına bakıyordu.

 

"Ama ayakkabılarımı çıkaralım olur mu ıslanmasınlar. İç çamaşırıma da önce bak sonra onları da çıkaralım. Benim de göğüslerim çok güzel oldu ama ben öyle ulu orta söylemiyorum Korhan."

 

Korhan kartı okutup içeri adımlarken ters bir bakış attı Ahuya.

 

"Söyleme bir zahmet Ahu Nar! Söyleyeceksen de sadece bana söyle."

 

Ahu başını onaylar igib salladı.

 

"Tamam sana söylerim ben o zaman. Güzel oldular ama. Bak göstereyim."

 

Ahunun bir anda iki askısını düşürüp göğüslerini ortaya sermesiyle Korhan şaşkınlıkla araladı gözlerini. Askıları olmayan straplez, bordo tonlarında sütyenle bir süre bakıştı. Sonra yutkunup başını iki yana salladı. merakla tepkisini bekleyen Ahuyla göz göze geldiğinde tekrar yutkunma ihtiyacı hissetmişti.

 

"Çok... Çok güzel kelebeğim."

 

Ahu hak ettiği övgüyü aldığında tekrar başını onaylar gibi salladı.

 

"Altı daha güzel biliyor musun? G-string çok sağlıklı değil ama arada kullanabilirim bence. Sen de bak seveceksin kesin, erkekler seviyor böyle şeyleri. Korhan taşlar var arkasında bak."

 

Korhan atılıp elbiseyi sıyırmaya çalışan Ahunun ellerini tuttu.

 

"Dur! Dur tamam çok güzeldir eminim. Sarhoşsun Ahu Nar. Hadi seni yıkayalım bebeğim."

 

Ahu onaylayıp başını salladı yine.

 

"Olurrrr..."

 

Kelimeyi yaydığında Korhan geri çekildi. Ahunun yüzünde sevimli bir gülümseme oluştuğunda ne olduğunu anlamamıştı bile. Elbise bir anda üzerinden kayıp ayaklarına düştü Ahunun.

 

"Banyo da sevişelim o zaman. Ayakkabılarımı ıslatma Korhan."

 

Sarkastik adımlarla yanından geçtiğinde Korhan bir kaç saniye kendine gelemedi. Sonra ise ardını döndüğünde Ahunun bahsettiği taşlarla gözgöze geldi. Çamaşır kalçasının arasında kaybolmadan önce tek sıra şeklinde belinde taşlarla parlıyordu. Derin bir soluk aldı. Ahunun yalpalayan bedenini atılarak yakaladı.

 

"Ayık halin ayrı, sarhoş halin apayrı bir şey kelebek. Bekle şimdi."

 

Ahuyu duvara yaslayıp önünde diz çöktü. Bileğindeki kelepçeyi aralayıp ayakkabıyı ayağından çıkarmasına yardım etmişti. Tekrar ayağa kalktığında Ahunun mırıldanır gibi şarkı söylediğini duydu. Uzanın dudağına hızlı bir öpücük kondurmayı ihmal etmemişti.

 

"Gel bakalım ateşli kelebek, seni ayıltırken kendim sarhoş olacağım belli oldu.

 

Banyoya girdiğinde suyu açtı . Kendi de gömleğini ve pantolonunu çıkardığında Ahuyu geniş duşun altına çekmişti. Ilık su ilk tenine buz gibi çarptı Ahunun. Tiz bir çığlık attı.

 

"Ayyyy!!! Soğuk!"

 

"Değil... Gel bakalım buraya, miden bulanıyor mu?"

 

Ahu başını iki yana salladı.

 

"Yok midem bulanmıyor ama gözüm bulanıyor galiba Korhan, sen hiç durmuyorsun sanki."

 

"Şimdi ayılırsın. Bekle birazcık. Sabah çok eğleneceğim seninle kelebek."

 

"Sabah mı sevişeceğiz? Ama neden ben şimdi istiyorum?"

 

Ahu ellerini Korhanın ıslanmış omuzlarında gezdirerek sormuştu bunları. Korhanın "sabır" diye mırıldanmasının sebebini çözemedi. Sonra kasıklarına baskı kuran sertlikle biraz geri çekildi. Yüzünde gülümseme yeşerdi.

 

"Bak ereksiyon olmuşsun, dur çıkaralım acıtmasın."

 

Daha ne olduğunu anlamadan Ahu önünde diz çökmüş ve bokserının beline parmakalarını geçirmişti bile. Ortaya serilen erkekliği ve Ahunun pozisyonu öylece kalmasına neden oldu. Ahu bunu hep yapıyormuş gibi çamaşırını bacaklarından çıkarıp geriye attı. Sonra ıslanmış saçlarını omuzlarından geriye savurup bembeyaz göğüslerini ortaya serdi.

 

"Ahu Nar..."

 

Korhanın sesi işkence çekiyormuş gibi bir iniltiyle çıkmıştı. Ahu yüzüne vuran sudan kaynaklı gözlerini kırpıştırarak alttan yukarı doğru bakıp Korhanın neredeyse mora dönmüş erkekliğini sağ eliyle kavradı. Sol elini de kaldırıp işaret parmağını halkanın etrafında dolaştırdı.

 

"Kelebeğim..."

 

Korhanın can çekişir gibi çıkan sesiyle Ahu dudaklarını birbirine bastırdı.

 

"Bakabilir miyim biraz?"

 

Bu kadın onun sonu olacaktı. Ahu öylece önünde diz çökmüş bir halde penisini kavramaya devam ederse ve o güzel siyah gözlerini kendine böyle dikerse Korhan ölüp gidecekti.

 

"Beni mahvediyorsun."

 

Ahu alt dudağını ısırıp başını iki kez ağaşı yukarı salladı. Sonra elinde tuttuğu sıcak uzva tekrar baktı.

 

"Sünnet kesisi çok güzel..."

 

Mırıldanır gibi söylediğiyle Korhan ilk kaşlarını çattı sonra ise şaşkınlığından sıyrıldığında "ne" diyerek bir kahkaha attı.

 

Ahu dudağını büzüp, onunla dalga geçen adama kaşlarını çattı.

 

"Seni sünnet eden kesiyi çok güzel tamamlamış. Ne? Dikkatimi çekti!"

 

Korhan alt dudağını kıstırıp gülümsemesini kaybetmeye çalıştı. Çünkü Ahu bilerek yada bilmeyerek elindekini fazla sıkmaya başlamıştı.

Korhan onu sarhoş olmasından kaynaklı durdurmak istiyordu ama bir yandan da neler yapabilecceğine dair içinde oluşan marakı engelleyemiyordu.

 

Ahunun dilinin ucunu penisinin başına değdirmesiyle aldığı soluk genzinde kaldı.

 

"Ahu..."

 

Soluksuz kaldığı için ismini bile tamamlayamamıştı.

 

"Bunu hep merak ediyordum."

 

Ahu bir kez daha dilini sürttü.

 

"Su soğuk ama yine de çok sıcak."

 

Kendi kendine konuşması ve konuşmasının sonunda dilini sürtmesi Korhana kalp krizi geçirtecekti.

 

"Ahu Nar ne yapıyorsun?"

 

Sesi boğuk ve karıncalı çıktı istemsiz.

 

"Seni ağzıma almaya çalışıyorum. Bekle bir saniye öğreneceğim."

 

Ahunun dikkatini yaptığı işe vermiş haline ne diyeceğini bilemedi. Sadece penisinde hissettiği ıslaklığın tadına kendini bırakma hissiyatı vardı. O an eli suya gidip kapatmayı başarabildi. Şu an tek istediği şey Ahunun bunu bir kez daha yapmasıydı.

 

"Yapa... Yapabilir misin? Onu ağzına alabilir misin?"

 

Sesindeki yalvaran ton Ahuyu yine kıkırdattı. Buna cevap vermek yerine eylem olarak gösterecekti. Penisinin başını ağzına aldığında Korhandan çıkan iniltiyle dilini de sürttü tekrar. Geriye çekilip Korhanın tepkisini görmek için yüzüne baktı.

 

"Oldu mu? Hoşuna gittiyse devam edeceğim."

 

"Siktir!!! Gitti... Hoşuma gitti lütfen al onu ağzına. Hay sikeyim Ahu Nar lütfen al ağzına..."

 

Ahu tekrar başını sallayıp yarısına kadarı ağzına almaya çalıştı. Korhan tek elini seramiğe yaslayıp ayakta duracak gücü toplamaya çalışırken diğer eli bilinçsizce Ahunun ıslak saçlarına gitmişti. Bir yanı acıtmaktan korkarak saçlarını tutuşunu gevşetmesini istiyordu. Ama diğer yanı...

 

O saçları sıkıca kavramayı, bedenini Ahunun ağzına doğru sıralı bir şekilde itmeyi deli gibi arzuluyordu.

 

Ahu tek eliyle sabitlediği penisini ağzına sokup çıkarırken diğer eli hayalarında dolaşmaya başlamıştı.

Korhanın sert solukları güçlendiğinde hayalarını okşayan eli biraz daha acımasız dolaşmaya başladı.

 

"Ahu Nar! Ah... Siktir biraz daha... Dilini kullan kelebeğim..."

 

Ne yaptığının bilincinde olmadan kalçalarını Ahunun ağzına doğru biraz daha itti. Ahu dilini etrafında dolaştırdıkça kasıklarındaki sancı güçlendi. Onu dans ederken izlemeye başladığında harlanmıştı ateşi ama şimdi koca bir yangınla baş etmek zorunda hissediyordu kendini. Ahu ağzından çıkardığı penisini kökünden ucuna kadar yaladığında ise dayanabilecek mecal kalmadı iradesinde. Tekrar ağzına alan kadının bir kaç içeri ve dışarı hamlesiyle kendini bir anda geriye çekse de menisinin Ahunun boynundan aşağı akmasını engelleyememişti. Penisinin ucunu sıkarak gözlerini kapattı ve alnını bir kaç saniye seramiğe yasladı. Ahu hâlâ bacaklarının arasında ona bakarken kendini toparlamak hiç kolay değildi.

 

Sonra gözlerini açıp kendini tekrar yakmak ister gibi bakışlar atan kızın boynunu eliyle kavrayıp ayağa kalkmasını sağladı. Ahunun dudakları aralanmıştı. Kalıntıları boynundan aşağı sızmış, göğüslerini arasına karışmıştı. Suyu açtığında gözünü Ahudan tek bir saniye bile ayırmadı. Su ahunun yüzünden akarken dudaklarındaki ruj iyice dağılmıştı. Eliyle çenesini kavrayıp, baş parmağını kızıllığını penisine buladığı dudaklara sürttü. Baş parmağı sızı bırakacak bir güçte dudaklarını ezerek dolaştı.

 

"Beni ağzınla sikmeyi ne zamandır istiyordun Ahu Nar?"

 

Ahunun gözleri irice açıldı. Şu ana kadar Korhanın hiç bu kadar çıplak konuştuğunu duymamıştı. Korhanın çenesinden aşağı kayan parmakları yutkunurken hareket eden boynuna sürtündü. Sonra kor ateşleri andıran amber gözleri tekrar siyah irislerine tutundu.

 

"Şimdi ben sana ne yapayım kelebek?"

 

"Korhan..."

 

Ağzının etrafında dolanan parmaklar adını fısıldayan dudaklardan içeri kaydı.

 

"Seni incitirim korkusuyla frenlediğim yanlarımı nasıl tutayım şimdi ben?"

 

Korhan mırıldanır gibi konuşmaya ve Ahunun ağzına soktuğu iki parmağını dilinin üzerine sürtmeye devam etti.

 

Diğer eli sürtünerek karnından yukarı çıkıp, sağ göğsünü acı verecek bir şiddette sıkmıştı. Sonra tekrar sürtünmeye devam edip sırtına gelerek kopçayı tek hareketle açtı. Straplez çamaşır suyun verdiği ağırlıkla bedeninden kayıp düştü öğlece. Korhanın dilini okşayan parmakları ağzından çekilmemişti, Gözlerine saplanmış amberleri kaçmasına bir saniye bile izin vermiyordu. Diğer eli sırtından kayarak kalçasına doğru ilerledi bu kez. Ahunun keyifle bahsettiği taşlara sürtünüp kalçalarının arasında kaybolan ipi çekiştirdi.

 

Başını yana yatırıp Ahunun kulağına doğru fısıldadığında Ahu bedenini soğuk seramiğe tamamen yaslamıştı. Su bilincini tamamen açmasa da artık Korhanı daha net görebiliyordu.

 

"İçine burda mı girmemi istersin yoksa seni yatağa taşımalı mıyım kelebek?"

 

Dilini kulağında boydan boya sürterek gezdirdiğinde soğumuş tenine lav dökülüyormuş gibi bir his yaymıştı dilinin sıcaklığı.

 

"Yada ikisini de ister misin?"

 

Korhanın, karnının yan kısmında yer alan kemiğine sürtünen erkekliğini hissettiğinde onun tekrar erekte olduğunu anladı.

 

Kalçalarını sıkarak ilerleyen eli bu kez kadınlığının kenarlarında dolaşmaya başladı. Küçük üçgenden sızan elini kadınlığında hissettiğinde başını geriye doğru yatırdı. Korhanın ağzından ayrılan eliyle derin bir nefes aldı. Ama eli çok uzaklaşmadan çenesini sabit tutmak için geri kavramıştı yüzünü. Korhanın dudaklarına çok yaklaşmasıyle soluk alış verişi hızlandı.

 

"Bakalım ne kadar ıslaksın."

 

İki parmağı kadınlığının katmanlarını aralayıp içine doğru kaydığında açık tutmaya çalıştığı gözleri iniltiyle kapandı. Korhan iki parmağını ileri geri hareket ettirirken dilini Ahunun dudağının köşesini sürttü.

 

"Benim de seni yalamamı ister misin?"

 

"Korhan..."

 

"istersin... Yüksek sesle söylemeye utanırsın ama deli gibi istersin. Her içine girip çıktığında parmaklarımı kendine çekiyormuş gibi kasılıyor."

 

"Lütfen..."

 

Korhan, Ahunun yalvarır gibi çıkan sesiyle çenesini biraz daha sıkıp ağzını ağzıyla örttü. Dili acımasız bir saldırıyı başlatıp Ahunun ağzında dolaşmaya başladı. Ahunun dilini yakaladığında ise acı verici bir şiddetle emdi. Ahunun yaktığı ateş Korhanı küle çevirmek yerine koca bir yangını başlatmıştı. Nefessiz kalışlarını bile umursamayacak kadar şehvet tenini esir aldı. Ahunun kendini zorla çekip kurtarmasıyla bu kez hırslı dişleri sürtünerek boynuna ilerledi. Emmelerinin arasına dillerinin eziyeti de eşlik ediyordu. Ahunun kadınlığında dolaşan parmakları ıslaklığın artmasıyla geri çekildi.

 

"Dizlerinin üzerine çök! Elerini yere yasla ve bacaklarını iki yana ayır Ahu Nar!"

 

Ahu denilen her şeyi yapacak kadar büyük bir ihtiyaçla kıvranıyordu. Korhanı ikiletmeden ellerini yerdeki fayansa yaslayıp bacaklarını aralamıştı. Korhan da dizlerinin üzerine çöküp, ardından bacaklarının arasına girdiğinde onu görebilmek için başını geriye çevirdi. Korhan büyük bir keyifle hâlâ üzerinde olan alt çamaşırına bakıyordu. Sonra Ahunun içine girmek için sızıları artmış erkekliğini eliyle kavrayıp boydan boya okşadı. Sağ eli kalçasından boynuna doğru sürtünerek ilerleyip Ahunun yüzününde seramiğe yapışmasını sağlamış, kalçalarını biraz daha dikmesini kolaylaştırmıştı. Penisini bırakıp kalçalarının arasında kalan ipi kenara itti ve dik bir şekilde bekleyen erkekliğini kadınlığına yasladı.

 

"Korhannn!!!"

 

Ahunun tiz çığlığı Korhanın ikinci hamlesiyle tüm banyoda yankılandı. Erkekliğinin yarısını içine itmişti. Ahunun bilinçsizce direnç gösteren başını aşağıda tutup kendini bir kez daha içine itti. Ahunun çığlığı bu kez daha güçlüydü. Başı geriye düştüğünde hissettiği yoğun zevkle gözleri kapandı.

 

Ahunun kasılıp gevşeyen kadınlığına ağır ağır bir kaç kez daha girip çıktığında hareketleri rahatlamaya başlamıştı. Gözleri aralandı. Gördüğü manzara onu biraz evvel boşalmamış gibi tekrar uç noktaya taşımıştı. Sol elini kalçasına yaslayıp boynundaki elini tekrar kaydırarak belinin ortasına getirdi. Biraz daha bastırıp, istediği açıyı yakaladığında sağ eli de diğer kalçasının üzerini kavradı. Geriye çekilip kendini tamamen Ahunun içine ittiğinde duyduğu iniltiyle yüzünde ürtütücü bir gülümseme oluştu.

 

"Seni böyle görmek beni ne kadar azdırıyor biliyor musun?"

 

"Korhan... Lütfen... Ben dayanamıyorum."

 

Ahunun yalvarır gibi çıkan sesiyle iki güçlü darbe daha bedenine indirdi. Titreyen bacakları, ıslak zeminde kayıyordu Ahunun. Korhan geriye doğru çekilirken Ahunun beline kolunu iyice sarmış ve kucağına oturmasını sağlamıştı. Dizlerinin üzerinde, kucağında Ahu ve erkekliği içindeyken gözleri tekrar kapandı.

 

"Bekle Ahu Nar. Şimdi değil."

 

İçinde olmasına rağmen hareket etmeyi kesti. Ahunun sıcaklığında bir kaç saniye geçirdikten sonra hiç ağırlığı yokmuş gibi Ahuyu kaldırmıştı.

 

Ahunun ihtiyaçla sızlayan kısımları hissettiği boşluk sonrasında sancıyla kasıldı.

 

"Hayır lütfen... Çok yakınım..."

 

Kendini geriye çekip Korhanın kucağına tırpanmaya çalıştığında Korhan iki kalçasından kavrayıp bacaklarını beline sarmasını sağladı. Ağır adımlarla banyo kapısına geldiğinde Ahunun arayışla kendine sürtünen bedenini duvara yasladı.

 

"Çok sabırsızsın..."

 

Kulağına fısıldadığı kelimeler Ahunun ikisinin arasına kayan eli ve penisini kavrayıp kadınlığına yerleştirmesiyle sustu. Ahu baygın bakışlarını Korhanda tutmaya çalışırken kayganlığından içeri sızan sertliğin tadını çıkardı.

 

"Beni... Kıvrandıkmak hoşuna gidiyor..."

 

Sesi öfke ve haz ihtiyacıyla harmanlanmıştı. Korhanın dudağı sağa doğru kıvrıldı.

 

"Bundan ne kadar zevk aldığımı tahmin bile edemezsin. "

 

Sadece yarısının kaydığı bedene tamamını cümlesini bitirir bitirmez sapladı. Ahunun başı geriye düştüğünde Korhan bir kez daha kalçasını geriye çekip içine girmişti.

Ahunun zevkle kapanmış gözlerinden, kızarmış yüzünden bakışlarını ayırmadan yürümeye devam etti.

 

Yüksek yatağa Ahuyu öylece bıraktığında Ahu bir anda kaybettiği doluluk hissinin yokluğuyla inledi tekrar. Gözlerini araladığında bir büst gibi karşısında dikilen, kendi ıslaklığıyla parlayan erkekliğini çekinmeden ona sunan adama baktı.

 

"Bacaklarını omuzlarıma yerleştir."

 

Ahu bunu daha önce hiç yapmadığı için tereddüt etti. Korhan bunu fark ettiğinde onu beklemeden iki bacağını kavrayıp omuzlarına yerleştrdi.

 

"Onları koyduğum yerde tut kelebek. Daha çok beni hissedeceksin."

 

Aralanmış bacaklarının arasına yerleşip Ahunun yataktan biraz havalanmış kalçalarını sıktı. Sonra üzerine doğru eğilip Ahunun tüm alanını kendi hakimiyetiyle kapattı.

 

"Sabah hiç bir şeyi unutmayacaksın kelebek. İçine girip çıkmam için bana nasıl yalvardığını, beni ağzına nasıl aldığını aklına kazıyacağım bütün gece. "

 

Ahu ağzını araladığında Korhan dudaklarına yapışıp kadınlığına yaslı erkekliğini tekrar Ahuya hiç fırsat vermeden içine yerleştirdi. Ahunun acı ve zevk karışımı çığlığı boğazına doğru dağıldı. Tırnaklarının kollarını deştiğini hissediyordu ama zerre umurunda değildi. Gidip geldikçe ve Ahunun kasılan kadınlığı onu soğurdukça hareketleri çok daha acımasız bir hale ulaştı. Dudaklarını serbest bıraksa odanın her yerinde çığlıkları yankılanacaktı ama insafsız saldırısı kadınlığıyla sınırlı değildi. Aynı zamanda dudakları da kendi ağzıyla kapanmıştı. Sadece saniyelik nefes alacağı bir süre veriyor sonra yine dilini Ahunun sıcak ağzına sokuyordu. Tıpkı erkekliğinin Ahunun kadınlığına yaptığı gibi girip çıkmaları bir an bile gücünde eksilme yaşatmıyordu.

 

Ahunun dermanı kalmayan bacakları omuzlarından kaydığında ve titremeleri kontrolsüzce arttığında Korhan kısa çıkışlar ve güçlü itişlerle onu sona yaklaştırdı. Odada sadece Ahunun boğuk iniltisi değil, Korhanın hırslı solukları ve iki çıplak tenin bir birine çarpma sesleri de yankılanıyordu.

 

Ahunun kendini bıraktığı anda Korhan ağzına yaptığı işkenceye bir son verip başını kaldırdı. Ahunun zevke teslim olduğu anda başının nasıl geriye düştüğünü, boynunun bir kuğu gibi ortaya çıkışını, kapalı göz kapaklarının içinde irislerinin durmadan hareket edişini, aralanmış dudaklarından nefes almaya çalışmasını zevkle izledi.

 

Kendi orgazmı belinden spazmlar olarak bedenine yayılmaya başladığında onu bu çizgiye getirenin Ahunun boşalmasını izlemek mi yoksa kasılıp gevşeyen kadınlığının etkisimi karar veremiyordu.

 

Son damlasına kadar Ahunun içine aktığında kendini daha fazla tutamadı ve yığılır gibi bedenini Ahunun üzerine bıraktı. Solukları normala dönene kadar öylece kaldılar.

 

Ahunun kayarak sırtına doğru ilerleyen eliyle, Korhan başını kaldırdı.

 

"İçine boşaldım..."

 

Mırıldanır gibi Ahunun dudaklarına sürtünerek söylemişti bunu.

 

"Regli sonrasında ilaca başladım."

 

Korhan öpmeden sürtünerek dudaklarının etrafında dolaşmaya devam etti.

 

"Ayılmışsın..."

 

Keyif dolu fısıldadığı sözle Ahu gözlerini kapattı.

 

"Korhan..."

 

Korhan çenesine küçük bir ısırık bırakıp, burnunu yanağına doğru sürttü.

 

"Ayakkabılarına bayıldım. Elbisene... Çamaşırlarına... Bacaklarına... Göğüslerine... Beni yalayan ağzına..."

 

Ahu gözlerini sıkı sıkı kapatıp iniltiyle Korhan diyebildi sadece.

 

"Utanıyor musun?"

 

"Lütfen sus!"

 

Kahkahası Ahunun yüzünde ılık bir esinti hissi yarattı.

 

"Beni kıskandığında bu kadar vahşileşmen beni öldürüyor. Karşımda bana bakarak kalçalarını salladıktan sonra o kadını tehdit edişin. "

 

"Korhan tamam... Lütfen... Hatırlıyorum her şeyi tamam..."

 

"Düşündüğüm ve istediğim tek şey o an içine girmekti. Kendimi tutmak ne kadar zordu biliyor musun?

 

Ahunun saklanmak ister gibi başını yastığın altına itişi yine Korhanın çenesine parmakalarını sarmasıyla engellendi.

 

"Senin aslında nasıl bir kadın olduğunu bu gece çok daha iyi gördüm Ahu Nar. Her şey bittiğinde bana asıl kelebeği vereceğini biliyorum. Sıkışıp kalmamış kanatların özgürken çok daha görkemli olacak."

 

Kelimeleri Ahunun yüzüne minik öpücükler bırakarak ilerledi. Dudakları tenine minik buseler bıraktıkça Ahunun yorgunluk ve alkolün etkisiyle ağırlaşan gözlerini açmasını zorlaştırmıştı.

 

Öylece kapanan gözlerine baktı. Yüzünde keyifli bir tebessüm vardı.

 

"Uyu benim güzel ateşim. Bütün gece yandın, şimdi sönme zamanı..."

 

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋

 

Korhan bütün gece gözlerini bir saniye bile ayırmadan yatakta huzurla uyuyan Ahuyu izledi. Bugünden sonra onları hiç olmadığı kadar zor bir süreç beklerken kelebeği için bir gün özgürce uçma imkanı sunmak çok iyi gelmişti.

 

Oturduğu kanepeden yatağa dağılmış saçlarını seyretti bir süre daha. Beklediği telefon sonunda geldiğinde gözlerini ayırmadan cevap verdi. Onları aşağıda bekleyen aracın haberini aldıktan sonra ağırca ayaklanıp yatağa yaklaştı.

 

Ahunun dağılmış saçlarını parmaklarıyla okşadı.

 

"Ahu Nar..."

 

Mırıltısına gülümsemeden yapamamıştı. Yorgunluğunun biraz bile dinmediğini bu kısık sesten anlayabiliyordu.

 

"Bebeğim..."

 

Yanağına dudaklarını yasladığında Ahu gözlerini zorla araladı.

 

"Korhan?"

 

"Uyanmalısın kelebeğim, bizi bekliyorlar."

 

Ahu bir anda gerçekliğe düşmüş gibi hemen bedenini kaldırdı. Sağa sola bakındı ilk. Başında hafif bir sancı vardı ana tahammül edilmeyecek seviyede değildi.

 

"Duş al güzelim, hızlı olmalıyız."

 

Ahu birini görecekmiş gibi odada gözlerini gezdirdi ama Korhanın dediği gibi hızlı hareket etmesi gerektiğinin bilinciyle hızla kalktı yataktan. Konuşmadan kendini banyoya attı. Korhan ortalığa saçılmış her şeyi geceden toparlamıştı. Sırt çantasından ahunun kendi için aldığı pantolonu ve tişörtü çıkardı.

 

On dakika olmadan Ahu çıkmıştı. Kısa sürede hazırlanıp odadan ayrıldılar. Karşı koridordan Zahir ve Ceyda da çıkmıştı. Korhan görmemiş gibi yapsa da gözüne sokmak için ikisi de büyük kaşınıyordu.

 

Zahire ters bir bakış attı. Zahirin tam ayılamamış gözleri neye sinirlendiğini bile idrak edemeyecek haldeydi. Onun aksine Ceyda olabilecek en dinç halindeydi. Onun uykuyla çok da işi yoktu nasıl olsa.

 

Ahuya doğru atılıp koluna girdi hemen. Korhanın asansörü çağırmasını beklerken kıkırtısı Ahunun saçlarının arasına karışıyordu.

 

"Susar mısın?"

 

"Yürüyemiyorsun ahu ceylan."

 

"Sen kendine bak!"

 

Ahu onlara bakıyorla mı diye Korhan ve Zahiri kontrol ederken en fazla bunu söylemişti.

 

"Yemin ediyorum adam darbeli matkap. Ay Ahuuuu... Bu zamana kadar takıldıklarım resmen çöpmüş ya. "

 

"Allahımmmm..."

 

Ahunun iniltisine tekrar kıkırdadı Ceyda.

 

"Beğendi mi vampir aldıklarını?"

 

"Ya sussana. Sabah beş de nasıl böyle enerjik olabiliyorsun?"

 

Ceyda şeytani bir sırıtışı yüzünde büyüttü.

 

"Tüm derdim kederim akıp gittiyse demek ki. Ahu ben hediye paketi olmaya bayıldım. Düzenli aralıklarla beni fiyonklayıp akbabaya kargolar mısın?"

 

Ahu ters bir bakış atıp açılan asansör kapısına doğru ilerledi.

 

"Lütfen kocamın yanında oynaşma. Cemile ihanet ediyormuş gibi hissediyor. Etik değerleri bir anda Cemil ve dayını arayıp sizi ispiyonlamasını sağlayabilir."

 

Ceyda iri iri açtığı gözleriyle asansöre daldı ama ona dikkatle bakan iki adam yüzünden bu konuda ne kadar ciddi olduğunu sorgulayamadı. Sadece gözleriyle Ahuya bunu engelle demeye çalışıyordu. Ahunun kıvrılan dudakları ise hiç de yardım edecek gibi değildi.

 

Onları kısa sürede bankaya getiren araç banka yöneticilerine ait otoparka girdikten sonra Korhanları kullanacakları asansöre yönlendirip geri çıkmıştı. Korhan, Ronald Brunnerın ona söylediği kat numarasını tuşlayıp bankanın yöneticiler hariç kimsenin bilmediği asansöründe ilerlemeye başladı. Kısa sürede açılan kapılarla Ronald Burunner ve kişisel asistanı sabahın çok erken bir saati değilmiş gibi muntazam bir görünüşle onları karşıladı.

 

"Günaydın... Hazırsınız sanırım?"

 

Adam soruyu direkt Ahunun gözlerine bakarak söylenmişti. Ahu sadece başını eğerek onayladı.

Ronald bu kez asistanına baktı.

 

"Her şey hazır mı Larissa?"

 

"Emrettiğiniz gibi kasa açılmak üzere sistem hazır efendim."

 

Adam sadece bir kez çenesini aşağı doğru eğmişti. Sonra eliyle biraz evvel kullandıkları asansöre yönlendirdi hepsini. Asansör kapıları kapandığında elinin içinde tuttuğu anahtarı asansörde bir bölmeye soktu. Harekete geçen asansör aşağı doğru ilerlemeye başlamıştı.

 

"Kasaya ulaşmak için tek bir yol var. Anahtarının sadece bende olduğu tek giriş."

 

Bir dakika sonra duran asansörden yine ilk asistan ve Ronald inmişti. Sıcaklık oldukça düşüktü bu bölümde ama aydınlatmada sorun yoktu. ilerledikleri koridorda bir kapının önüne geçtikleri sırada Ronald retina taramasını tamamlamış ve krom kapının açılmasını sağlamıştı. Açılan kapıyla ise yeni bir alan ortaya çıktı. Bankanın parasını himaye eden kasanın kapağıyla bakıştılar bir süre.

Ronald tekrar Larissaya baktığında Larissa kulaklığına dokundu.

 

"Kasadayız. Açabilirsiniz."

 

Verilen emir sonrasında halka şeklindeki kilit dönmeye başladı. Bir kaç kez ters yöne de çevrildiğinde ağır kapak kendini dışarı doğru atmıştı. Bir insan boyutundaki kapağı açmak için Ronald elini öne doğru uzattı.

 

"Normal de kasa açılışını özel eğitimli askerlerimiz gözetiminde yaparız. Bu gün illegal bir açılış yaptığımız için kendi gücümüzle açmamız gerekecek.

 

Korhan bir şey demeden öne doğru ilerlediğinde Zahir de ona eşlik etmişti. Ağır kapıyı ikisi oldukça zorlanarak tamamen açtılar. İçeri girdiklerinde ise Ceydanın bir ıslık çalmasına neden olacak miktarda parayla karşılaşmışlardı. Korhan tekrar adama baktı.

 

"Nerde?"

 

Ronald içeri girip kasa içerisinde oluşturduğu yüzeye doğru ilerledi.

 

"Anahtarlar yanınızda değil mi?"

 

Korhana gösterdiği giriş sonrasında Korhan anahtarları çıkarıp ikisini yanyana getirdi. Birlikte sonsuzluk işaretini oluşturan eksenleri adamın gösterdiği bölmeye soktu. Dikkatle ona bakan gözleri umursamadan anahtarı çevirmeye başladı. Aynı anda sağdan ve soldan iki mekanizma sesi yankılandı ve çevirmeyi tamamladığı anahtar sonucunda bir metre kare genişliğinde metal yüzey çekmece gibi kendini dışarı doğru itti. Korhan bölme kendini dışarı itmese oranın bir çekmece olduğunu anlamamıştı bile. Metal bir duvar dışında tek iz yoktu kutunun etrafında.

 

Geniş çekmecenin içerisinde orta boyutta bir bavulu andıran kutu vardı. Korhan büyük bir dikkatle çekmeceden kutuyu çıkarıp yere bıraktı. Ahunun yanına diz çökmesiyle gözleri birbirine kilitlendi. Bir yüzük kutusu açarmış gibi kutunun kapağını açtığında ise öylece bakıp kaldı. Ceyda da merakına yenik düşüp öne doğru adımlamıştı.

 

"Bu?"

 

"Nasıl bir şey?"

 

Ahunun başlattığı cümleyi Ceyda tamamladı. Ahu uzanıp kalp ritmini takip ettikleri pedleri tuttu. Kutunun içerisinde bir bilgisayar vardı ama daha önce gördüklerine hiç benzemiyordu. Bilgisayar bir leptopu andırıyordu ama boyutu çok daha büyüktü. İki defibrilatör pedine benzer pedler bilgisayara bağlantılıydı. Parmakları amacını anlamadığı için etrafında gezindi. Sonra bilgisayarın kapak kısmında tasarımı farklı başka bir detayda dolaştı. Kapağı aralayacağı anda Ceydanın "Dur!!!" diye bağırmasıyla eli olduğu yerde kaldı. Ahu Ceydanın bilgisayarı incelemesini izlerken kaşlarını çatmış, neden onu durdurduğunu anlamamıştı.

 

"Biriniz telefonunuzun ışığını yakıp verebilir mi?"

 

Ceyda elini yere yaslayıp çok da bilgisayara yaklaşmadan söyledi bunu. Korhan hızla telefonun flaşını yakıp Ceydaya uzattı. Bilgisayardan bir kablo aracılığıyla çıkan pedleri, kapak kısmına yerleştirilmiş bölmeyi dikkatle inceledi. Başını geri kaldırdığında ondan merakla bir şeyler duymak isteyen beş kişiye baktı. Başı iki yana sallandı.

 

"Bu... Bu benim gördüğüm hiçbir şeye benzemiyor. Bizim altından kalkacağımız bir tasarım değil. Retina taraması gibi..."

 

Zahirin çatılan kaşlarıyla onaylar gibi başını salladı.

 

"Çok emin değilim ama bu şey bir güvenlik çemberine alınmış."

 

Eli yine pedlere gitti. Parmağının ucu kapaktaki bölmeye dokundu.

 

"Düşündüğüm şey mi emin değilim..."

 

"Ne Ceyda?"

 

Korhanın tahammülü bitmiş sesiyle Ceyda başını tekrar iki yana salladı.

 

"Bilgisayar sistemini aktive etmek için kalp atışı ve retina onayı gerekiyor. Yani dedim size. Yanılıyor olabilirim ama içerisindeki programlara erişmek için iki farklı insani özelliğe kodlanmış gibi. Şimdi öylece açmayı denersek içindeki her şeyi imha edebilir. Böyle bir riske giremeyiz. Fas üssüne taşımak zorundayız."

 

Korhan iyice yaklaşıp Ceyda gibi elini bilgisayarın üzerinde gezdirdi.

 

"İki insana kodlu..."

 

Pedlerin giriş noktasına baktı. Şaşkınlıkla olan biteni anlamaya çalışan Ahuyla göz göze geldi.

 

"Birinin gözleri diğerinin kalbi... Bizdeki anahtar kasayı açtı. Mirasın anahtarı iki kardeş..."

 

Mırıldanarak kurduğu her cümle zihninde yavaş yavaş şekil aldı.

Öylece cevap gözlerindeymiş gibi bakan Ahuya yüz9nde kademe kademe artan bir gülümsemeyle baktı.

 

"Hiç biri bilmiyor... Atilla Saruhanlı çocuklarından birini seçmedi. O mirasını ikisinin nefes alışına gizledi."

 

"Korhan?"

 

Korhanın gülümsemesi büyüdü.

 

"Kardeşlerimiz görev zaiyatı olamaz Ahu Nar. Güneş tüm gücünü onları sağlıkla kurtarmak için harcamak zorunda. Ahinin ve senin gözleriniz, kalbiniz onlara yaşarken lazım."

 

Açtığı kapağı dikkatle geri kapatıp çekmecesine yerleştirdi kutuyu. Dikkatle geri kapatıp, anahtarları kilitlemek için bir kez daha kullandı.

 

Dizlerinin üzerinde öylece ona bakan kadını elinden tutup ayağa kaldırdı.

Ahunun buz kesmiş bedenini kollarıyla sarmaladı. Gözleri bu kez Zahire çevrildi.

 

"Babanı ara. Jetini göndersin, bizi Umuta götürecek. Eğer kasayı istiyorlarsa Ahi ve Suhanı biran evvel bulmaları için ben değil onlar dünyayı ayağa kaldıracak...

 

Loading...
0%