Yeni Üyelik
25.
Bölüm

HAR & NAR

@orenda

 

 

BÖLÜM-25-

 

Ahu biraz evvel duyduğu kelimeleri harflerine ayırarak içerisinde analiz etmeye çalışırken ona parlayan gözlerle bakan adam, dişlerini sıkmasına neden oluyordu. Eğlenceli miydi tam da şu an olanlar?

Bu kadın!

Bu kadın nasıl böyle pervasız bir cümle kurabilirdi? Peki o kurabiliyordu, Korhan nasıl müsamaha gösterirdi?

Karşısındaki amber rengi gözlere karşı büyük bir öfke alevlendi içinde.

Ahu, Korhana bakarken ama zaman akıyordu. Bu akan zamanda ise masalarında dikilen kadın konuşmaya devam ediyordu.

"Tam kalabalık bir zamana denk geldim, hiç boş masa yokmuş Zahir."

Yüzündeki ifade donuk bir hâl aldığında konuşan sarışın kadına bir bakış attı. Gerçekten kadınlar dudaklarını büzerek konuşmayı bırakmalıydı. Sevimli olduklarını düşünüyor olabilirlerdi ama kesinlikle bu bir şehir efsanesiydi!

"Rezervasyonsuz ne işin var kızım burda?"

"Ne bileyim, bir anda deli gibi pesto soslu makarna istedi canım. Ve buranın şefi bir harika. Kalktım geldim ama ayakta kaldım, size katılsam sorun olur mu?"

Ecenin bir anda kendini masaya davet ettirme çabasıyla Korhan Ahuda ki bakışlarını ayırıp Eceye baktı. Kaşları derince çatılmıştı.

Restoran da dolaşan gözleri gerçekten kalabalık olduğunu anlamasını sağlamıştı ama ne gereksiz bir talepti bu?

Zahirin de masaya biraz şaşırmış, biraz rahatsız bakışlar attığını görünce onun da bu durumdan hoşlanmadığını anladı.

Ece ise Zahirin kalkık kaşları ve yüzündeki o hafif memnuniyetsiz ifadeyi görmemiş gibi masada oturanlarda gözleri dolaştı. Siyah, uzun saçları olan kızda biraz fazla oyalandı.

"Size katılsam rahatsızlık verir miyim? Öğleden sonra yoğun bir programım olacak, başka bir yere gitmekle zaman harcamak istemiyorum. "

Sonra gözü Korhan ve Zahirin arasında kalan sandalyeye takılıp gülümsedi.

Ceyda da Ahunun düz bakışlarına denk bakışlarla kadını süzdü bir kaç saniye. Anlık Zahir ile göz göze geldiğinde ise umursamaz bir tavırla suyuna uzanıp içti.
Korhanın hâlâ tepkisiz kalışıyla Zahir derin bir soluk alıp başını onaylar gibi salladı.

"Buyur Ece, yeni başlamıştık bizde."

Ece yüzündeki gülümseme yetersizmiş gibi biraz daha büyütmüştü gülüşünü.

"Sağol Zahirciğim, Korhana kalsa kelime israfında bulunmayacak."

Ece geçip sandalyeye oturduğunda masada tekrar gözlerini gezdirdi.

"Merhaba benim kalaslar tanıştırma nezaketinde bulunmadı, ben tanıtayım kendimi. Ece Demir, Psikiyatr Hekimim. Korhanla üniversite de tanıştık, Zahirle ise bir beş yılımız var ha Zahir?"

Zahir Ceyda gibi suyuna uzanıp bir yudum alırken başını onaylar gibi salladı.

Ecenin gözleri Ceydaya yöneldiği için Ceyda istifini bozmadan ismini söyledi.

"Arkadaşım değiller, mecburi bir ortaklık bizimkisi."

Ecenin kaşları şaşırdığı için havaya kalkmıştı ama gülümseme hâlâ yüzündeydi.

"Vay canına, çok açık sözlüsün."

Sonra Cemile baktı. Cemil de kardeşi gibi sadece ismini söyledi. Ortamda tuhaf bir elektrik vardı ve sanılanın aksine Cemil arkadaş çevresi dışında pek de konuşmayı seven biri değildi.

Sonunda Ece asıl merak ettiği kişiye gözlerini dikti. Korhanın bu kıza nasıl baktığını ilk andan itibaren fark etmişti ve deli gibi ona bahsettiği kadın olup olmadığını düşünüyordu.

"Sizin kalaslar nezaket konusun da oldukça sıkıntılılar. Ahu..."

Ece gülümseyip elini sıktı.

"Memnun oldum tanıştığıma."

Biraz evvel masada olan o sıcak hava tamamen dağılmıştı. Korhan gözlerini bir an bile Ahudan çekmiyordu. Saniyeler önce kıskançlıkla parlayan siyah incileri buza dönmüş bir hâlde kendine dokunmuş, o andan itibaren ise bir kere bile yüzüne bakmamıştı.

Sonra bir farkındalık düştü zihnine. Ahuyu takip etmekten kaçırdığı detay kaşlarını çatmasına neden oldu. Biraz evvel Ecenin kurduğu cümle çok açık uçluydu.

"Eee Korhan... Çok sessizsin, seni tanımasam benden rahatsız olduğunu düşüneceğim."

Korhan, Ahunun çatal ve bıçağına uzanarak yemeğine devam ettiğini gördüğünde ise bozguna uğradı. Nedense Ahunun bir şey bahane ederek masadan kalkmak isteyeceğini düşünmüştü.

"Bir şey mi demiştin Ece?"

Gözünü Ahudan çekip yanında oturan kadına çevirdi.

"Ne kadar dikkatin dağınık bu gün. Geçen günden sonra gelmedin, gelirsin sanmıştım."

Korhan sarılarına anbean sızan soğuklukla bu boş muhabbetin anlamını çözmeye çalıştı. Ecenin oyun oynayası vardı demek ki.
Ceydanın tek kaşı kalkmış, eğlenen bir ifadeyle kendine baktığını görünce de amacına ulaştığını fark etti. Ahunun yanlış anlamasına izin veremezdi. Korhan küçük hesaplarla yönetilen oyunlara düşecek kapasitede biri değildi.

"Baş ağrılarım için verdiğin antidepresan bence çok bir işe yaramadı ama Ahu Nar artık tam içmem gerektiğini söylüyor. Bir süre daha deneyeceğim bakalım."

Ece, Korhanın sözleriyle tam karşılarında yemeğine devam eden kadına baktı.

"Hmmm... Bir doktorun verdiği ilaçların dozunu aynı doktor ayarlasa çok daha sağlıklı olur aslında Korhan, internet bilgisiyle sağlık yönlendirilmemeli."

Ahunun çatalı ağzına doğru giderken bir saniye duraksadı ama sonra devam etti. Üzerindeki bakışları hissetse bile yemeğine devam ediyordu.

"Ahu Nar intörn hekim Ece! Eminim basit bir antidepresanın yarımdan bütüne geçme takvimini biliyordur ki o uyarmasa ben çoktan bırakmıştım bile. Neyse, biz yemeğimizi yemiştik zaten. Kalkalım mı Ahu Nar?"

Ahu yemeğini çiğnerken adını duymasıyla konuşan adama baktı. Ağzındakini yavaş yavaş öğütene kadar da bakışlarını çekmedi.

"Ben yemeye devam ediyorum Korhan, sen gidebilirsin istersen."

Korhan, Ahuya kalkalım mı derken kendi sandalyesinden kalkmıştı bile. Şimdi böyle bir karşılığı asla beklemiyordu. Eceden rahatsız olduğuna adı kadar emindi. Ecenin daha ilk dakikadan kurduğu yersiz cümleyle gözünden geçen kıskançlık ateşini gördüğüne yemin edebilirdi. Ama şimdi! Şimdi bu kadar umursamaz bir yüz ifadesiyle ona bakarken yanılıyor olmasını sorgulayacak oldu.

Yanağının içini ısırarak dik bakışlarını Ahu Nara dikti. Ahu ise tabağına dönmüş, yemeğe devam ediyordu. Sıkıntıyla bir nefes bırakıp kalktığı yere gerisin geri oturdu.

Ne yapmaya çalıştığı hakkında zerre kadar bir fikri yoktu ama canı sıkılmaya başlamıştı. Ahu tarafından kıskanıldığını hissederek keyiflenen yanı tuzla buz olmuştu. Sanki hiç bir şeyden haberi yokken tüm suçlamalara maruz kalan biri gibi hissediyordu şu an.

Ece ise bir saniye bile ikisinin üzerinden bakışlarını ayırmıyordu. Korhanın gergin tavırlarına rağmen kız son derece kayıtsızdı. Bu kadının Korhanın bahsettiği kişi olduğuna emindi. Nereden diye sorsalar bir şey diyemezdi ama içgüdüleri o olduğunu bağırıyordu Eceye.

"Aşkolsun Korhan, ben geldim diye mi kalkıyorsun yoksa? Rahatsız olacağını söylesen, oturmazdım."

Korhana attığı trip istediği karşılığı bulamamıştı. Gözlerini devirip karşısındaki kıza çatık kaşlarla bakmaya devam etti.
Korhan ondan bahsederken "belki de hiç benim olmayacak" gibi bir cümle kurmuştu. Kızın kayıtsız tutumunu seyrettikçe Korhanın karşılık alamadığı bir durum olduğunu düşündü. Bu onu nedensizce eğlendirdi. Korhan Yıldıray, kazanamayacağı bir dava dosyasına mı bakıyordu acaba?

Açıkcası bu masaya otururken bir amaç gütmemişti. Sadece geçen gün Korhanın ona böyle kayıtsız kalması ve bahsettiği kadın biraz tetiklemişti onu. Merak baş edilmesi güç bir duyguydu neticede. Korhanla yaşadıkları kısa süreli birliktelikte iş arkadaşı çizgisinde bir dönem geçirmişlerdi. Böyle söyleyebiliyordu çünkü insanlar sevgililerinin evinde kalabilmeliydi. Ece bir kere bile Korhanın evinde kalamamıştı. Gerçi Ece de çok ilişki ve sorumluluk insanı değildi. Ayrılma kararları bile "çok gereksiz bir şeydi" gibi cümleler içeriyordu. Korhan birlikteliğin son bulması üzerine kısa bir görüşme yapmış ve oradan adliyeye geçeceğini söylemişti. Evet ayrılık konuşmaları, iş görüşmesi kadar yavan olmuştu. Ece de o akşam kendine izin vermiş ve gecesini oldukça keyifli bitirmişti. Göz yaşı, üzüntü, ihtimaller gibi detaylar tabiki yoktu. Ordan sonraki görüşmeleri de iş üzerine olurdu zaten. Çoğunlukla Zahirin yönlendirdiği hastalarla ilgilenirdi Ece.

Şu an onu burda durmaya iten tek şey, karşısındaki soğuk yüzlü kadındı. Korhanın beslediği hislerden bile haberi yokken onu sadakatle bağlanmaya itecek ne yapmış olabilirdi ki? Kendine itiraf etmesi gerekirse masaya geldiğinde Korhanla bilerek öyle konuşmuştu. Korhanın bahsettiği kadın olup olmadığını anlamak için küçük bir kelime oyunundan kimseye zarar gelmezdi. Ama kadın beklediği küçücük bile bir çıkışı ona vermemişti. Öyle kayıtsızdı ki konu Korhandan uzaklaşmış Eceye gösterdiği bu kayıtsız tutuma sinirlenmeye evrilmişti.

Onun gibi bir kadını böyle yok sayışı oldukça sinir bozucuydu. Ece kendinin farkında olan bir kadındı. Alımlıydı, girdiği ortamda kendine baktırmayı bilirdi. Çoğu zaman erkeklerden ziyade hemcinslerinin bakışlarını hissederdi üzerinde. Bundan da hangi kadın hoşnut olmazdı ki?

"Hmmm demek intörn hekimsin sende Ahu Nar?"

Ahu içeceğinden bir yudum içip, peçeteyle dudaklarını sildi.

"Ahuyu kullanıyorum Ece hanım. Evet ama dondurdum okulumu. Yani tam olarak intörn hekim sayılmıyorum."

Ece kaşlarını hafif çatıp, düşünüyormuş gibi masanın örtüsüne dikti gözlerini. Adının tamamını Korhan seslenirken böyle söylememişti. Demekki sadece ona izin veriyordu. Belki de sandığı kadar tek taraflı bir durum değildi. Gülümsemesini korumaya çalıştı. Karşısındaki kız onu bir tehdit olarak görmemişti anlaşılan. Ece gibi bir kadın masadayken tehdit olarak görmemek aptallıktı! Sonra başka bir detay zihnine süzüldü.

"Bir dakika! Bu isim nerden tanıdık diyorum, Korhan senin yardımcı olmamı istediğin kişi Ahuydu değil mi?"

Korhan bu saçma ortamda tam olarak ne kadar daha kalacağını kestirmeye çalışırken masadan kalkmadığı için Ahuya da bileniyordu. Ama asıl kızgınlığıyla yüzleşecek olan Zahirdi. Onu böyle sıkıntılı bir ortamda bıraktığı için öfkesini üzerine çekmeyi başarmıştı.

"Evet Ece, kurul kararı için rapora ihtiyacım olmuştu. Ahu Nar, bize o sıra Ece yardımcı oldu. "

Ahu hafif başını eğip Eceye baktı.

"Teşekkürler yardımlarınız için Ece hanım."

"Rica ederim, o kadar yılın emeğini kaybetmeni asla istemezdim."

Ahu nedensizce bu cümlenin samimiyetle kurulup kurulmadığını kestiremedi. Kadının amacı neydi çok anlamadı ama bu ortamdan çıkana kadar da çok bir tepki vermek istemiyordu. Korhan, Onurla ayak üstü kurulan bir kaç kelimeye bile surat asabiliyorken eski sevgilisiyle aynı masaya oturmalarını nasıl yorumlayacak merak ediyordu.

"Ceyda şu tuzu uzatır mısın?"

Zahirin sesiyle başları o yöne çevrildi. Zahir boynundaki kravatı gevşetir gibi bir iki çekiştirip Ceydaya sırıtarak baktı. Ceyda ise hiç umursamazca gözlerini Zahirde tutmaya devam ediyordu.

"Eline ne oldu, kiraya mı verdin?"

"Efendim?"

"Elin diyorum, uzanma mesafendeki tuzluğu benden istiyorsan iskanına el koymuşlar demektir. "

"Kızım altı üstü tuzluk!"

"Eeee..."

"Ölür müsün uzatsan?"

"Aslında ölmem, şahsen ben yapı itibariyle oldukça yardımsever bir vatandaşım ama bu gün sana bi ayrı kuruluyorum Fas kırması. Yani nedense ölsen toprağını ben atarmışım gibi bir hissiyat. Böylesi bir uyuz olunuşluk. Anlatabiliyor muyum derdimi?"

Ece ve Cemilin gülmeleri dışında kimse tepki vermemişti. Ece bunun bir şakalaşma olduğunu düşündüğü için, Cemil ise sürekli kardeşini izleyen adamın göt edilişinden duyduğu hazla kısa bir kahkaha atmıştı.

Zahirin ters bakışların üzerinde hissedince de aynı bakışlarla karşılık vererek yanındaki kız kardeşinin saçlarına doğru uzanıp, öpücük bırakmış sonra sandalyesine yaslanmıştı.

"O kadar aksi birisin ki!"

"En sevidiğim huyu bu kardeşimin Zahir abi."

Cemile de aynı ters bakışlarla baktı. Kendi çok mu keyif alıyordu şu durumdan? Ne yapmasını bekliyorlardı acaba? Ece ben de oturabilir miyim derken çıkıp gösterseydi ya bu aksi tutumu. Korhan zaten üstünden geçecekti. Ahuya hiç bakmak istemedi zaten. Bu hiç hoş olmamıştı ve kabak onun başına patlayacaktı. Çok kısa Korhan ve Ahuya baktı. Araları açılırsa gerçekten bir süre başı ağrıyan o olacaktı.

"Eee Ahu, sormam rahatsız etmeyecekse son yılında neden okulunu dondurma kararı aldın acaba? Ben TSSB olarak Korhanın isteği üzerine bir rapor hazırladım ama gerçek nedeni bilmiyorum."

Ahu kaçamak bir bakış attı Korhana. Sonra merakla ona bakan kadına döndü.

"Özel hayatımla alakalı sorunlar Ece Hanım."

Ece alt dudağını ısırdı. O olabilecek en nazik şekilde iletişim kurmaya çalışırken kızın yaptığı kabalıktı. Tavrını kişisel yorumlaması normaldi.

"Yaşın küçük tabiki canım, yirmi yaşında var mısın emin bile değilim ama eğitim hayatını küçük problemler yüzünden böyle gereksiz askıya alırsan hekimlik ruhunu yaşatamazsın!"

"Ece!"

Bu çok yanlış bir cümle olmuştu işte. Bu Ahuya kurulabilecek en yanlış cümlelerden biriydi. Siyah gözlerinden geçen öfke Ecenin yüzünde minicik bir gülümsemeye neden oldu. Onu yok sayarak, yüzüne bile bakmayarak umursamamanın küçük bir ödemesi olarak düşünmeliydi Ahu hanım.

"Aslında yirmi üç yaşında, yetişkin bir kadınım Ece hanım. Ama nedense otuzlarının sonunda ki tüm hemcinslerim yaşımı daha küçük sanıyor, şaşırmadım yani sözlerinize. Gerçi son sınıf olduğumu bilirken yaşımı hesaplayamamış olmanız tuhaf. Neyse olabiliyor böyle dikkatsizlikler, insanız neticede. Ama beni çok şaşırttınız açıkcası. Ben psikiyatride bulunduğum kısıtlı zaman aralığında hocalarımdan ilk hükümsüz vaka yaklaşımını kavramayı öğrenmiştim. Beni tanımıyorsunuz, sebeplerimi bilmiyorsunuz ama problemimi küçümseye biliyorsunuz. Açıkcası Korhanın ilaçları konusundaki güvensizliğine hak verecek gibiyim."

Ahu ellerini çenesinin altında birleştirmiş tek ton bir ses rengiyle konuşmaya devam ediyordu.

Ece gözleri kısılmış bir hâlde konuşan kıza dik bakışlarını atarken eli yanındaki Korhanın kolunun üzerine kondu. Ona yaptığı yaş iması canını sıkmıştı. Otuz yaşında olduğunu tabiki tahmin ettiğine emindi ama sırf ona küçük iması yaptığı için böyle davranması çok çocukcaydı. Yüzünde küçümseyici bir gülümseme pehdah olurken Korhana döndürdü bedeninin yönünü. Korhan su bardağına uzanarak Ecenin elinin kıskacından kolunu kurtardı.

"Oldukça gergin bir arkadaşın varmış Korhan. Ben yardımcı olmak maksadıyla küçük bir nasihat vermek istemiştim."

Korhan büyük bir yudum aldığı suyunu yerine bırakırken Ahuyla göz göze geldi.

"Ahu Nar senin danışanın olmadığına göre nasihatına da ihtiyacı yoktur Ece. Üstelik dediği gibi yirmi üç yaşında, yetişkin bir kadına isteği dışında öneride bulunmayı doğru bulmuyorum. Psikiyatr olan sensin, sen doğru mu buluyorsun yoksa?"

Ece Korhandan tam olarak bir destek beklemese de böyle kelimelerde duymayacağından emindi. Yüzünü izleyen siyah bakışların farkındalığıyla elini tekrar kolunun üzerine koyup sıktı.

"Belki de tanı konusunda doğru tesbit yapmışsındır, sonuçta sen istemiştin TSSB için rapor hazırlamamı. İyi bir psikiyatrdan destek almak iyi olabilir diye düşünüyorum."

Yüzünü tekrar Ahuya dönüp samimiyetsiz gülümsemesiyle gözlerini kıstı.

"Mesleki deformasyon olarak düşün Ahu. Bir insanın yardıma ihtiyacı olduğunu hissedince müdahale etmeden duramıyor insan belli bir zamandan sonra."

Korhanın ona sertçe dönen yüzü ve çatılmış kaşlarıyla biraz ileri gittiğinin o an farkına vardı. Ama Korhan ağzını açamadan karşısından geldi ses.

"Aslında Ece Hanım haklı olabilir Korhan. "

Kadın şaşırmış bir halde Ahuya bakıp, konuşmasına devam etmesini bekledi.

"Ama ben hâlâ şu kısımda tereddütdeyim. Travma sonrası stres bozukluğu olabilecek biriyle bu şekilde konuşmak ne derece doğru? Mesela şu an siz sevgilimin kolunu tutuyorsunuz ve bunu ikinci kez yapıyorsunuz. Masaya geldiğiniz andan itibaren farkındasınız yine de açık uçlu, basit düşürücü cümleler kurup öfkemi üzerinize çekme çabasına giriyorsunuz."

Ahu, Ece gibi kaşlarını kaldırıp, çenesinde başladığı ellerini çözdü. Önündeki çatala uzanıp, tabağından azıcık sos alarak ağzına götürdü çatalı. Sonra ise parmakalarıyla tuttuğu çatalı bir iki kere havada salladı.

"Stresimi yönetemeyen ruh halim, sevgilimin koluna ısrarla dokunmaya çalışan bir kadının eline çatal saplamak istese bunu kim yadırgayabilir ki?"

Ecenin eli refleksle Korhanın kolundan ayrılmıştı. Onu tedirgin eden kelimeleri miydi, sesindeki netlik miydi yoksa gözlerindeki o soğuk kararlı ifade miydi bilmiyordu ama ensesinden aşağı buz gibi bir hissin kaydığını duyumsadı.

"Korkmayın canım neyse ki sandığınız gibi bir durumum yok. Küçük kelime oyunlarıyla, dikkat çekmeye çalışan insanları çok da kaale almıyorum ben. Ama madem birbirimize nasihatlar veriyoruz Ece hanım, ben de küçük bir dokunuş yapayım. Danışanlarınız ve diğer insanları birbirinden ayıramıyorsanız ve önlüğünüzü gerektiği yerlerde çıkaramıyorsanız belki sizde yardım almalısınız. İşini ne zaman yapması gerektiğini bilen, insanların tamamını hastası olarak göremeyeceği ayrımını kavramış, profesyonel bir psikolog size iyi gelebilir."

Ahu çıt çıkmayan masa da sandalyesini seramik zemine sürterek geriye itip, ayağa kalktı. Ona dimdik bakışlarla bakan kadından gözlerini ayırıp Zahire döndü.

"Yemek için teşekkürler Zahir, bir daha ki sefere ben ısmarlamak isterim. Çok keyif aldım davetinizden. "

Küçük çantasını omzuna takıp Ceyda ve Cemile de küçük bir baş selamı verip restoranın vestiyerine doğru adımlamaya başladı. Ardından sertçe itilen sandalyenin sesini duymuştu ama umursamadan montunu görevliden rica edip üzerine giymeden çıkışa ilerledi.

Dışarı çıktığında soğuk hava yüzüne kırbaç gibi çarpmıştı. Montunu hızlı hareketlerle giyinmeye çalışırken gözleri taksi arayışındaydı. Boş olduğunu düşündüğü birine elini kaldıracakken kolu biri tarafından tutularak indirildi.

"Ahu Nar!"

"Çek elini!"

"Niye beni beklemeden gidiyorsun? "

"Çek elini kolumdan!"

Ahunun öfkeyle çıkan sesiyle Korhan durakladı. Biraz evvel Eceye söylediklerinin tadını bile çıkaramamıştı. Halbuki o sevgilim kelimesindeki tüm harflerin tınısının keyfini sürmek hakkıydı. Şimdi Ahu kendine öfkeyle bakarken kendi kaşları da çatıldı.

"Ne oluyor?"

"Korhan çekil! Sinirliyim, ağzımdan kötü şeyler çıkabilir!"

"Bana mı? Bana mı sinirlisin sen? Zahir davet etti masaya!"

Ahu da tam olarak cevap veremiyordu işte bu soruya. Kadın kendini emrivakiyle davet ettirmişti. Korhanla iletişim kurmaya çalıştığında da Korhan karşılık vermemişti, hatta masaya oturur oturmaz kalkmak da istemişti ama şu an çok öfkeliydi. En son böyle ne zaman sinirlenmişti hatırlamıyordu bile. Öfkesini kontrol edemeyeceğinden korktuğu için dişleri dilinin ucunu ısırıyordu.

"Arabaya yürü Ahu Nar! Evde konuşacağız!"

"Konuşacak bir şey yok!"

Korhan şiddetli bir nefes bırakıp belinden tutarak Ahuyu yönlendirdi. Ahu hızlı iki adımla belindeki elin, tutuşundan bedenini kurtarmıştı. Bu Korhanı daha da çileden çıkardı. İkisi arabaya bindiğinde kapılar hiç de nazik bir şekilde kapatılmadı.

Ahunun tüm bedenini cama dönerek oturuşu, iletişime ne kadar kapalı olduğunu sergiliyordu zaten.
Eve ulaştıklarında, asansörde hatta içeri girdiklerinde bile Ahu olabilecek en uzak mesafede durmaya çalıştıkça Korhanın öfkesi de alevleniyordu.

Onun hiç bir suçu yoktu!

Ama şimdi Ahu hanım onu yine yok sayarak bedel ödetiyordu. Bir gün için güzel anlar biriktirmek isterken ilk Onur sonra Ece o günü ne kadar mahvedebilirse o kadar yok etmişti. Zahirin suratında iz bırakmadan da içi rahatlamayacaktı.

İçeri girer girmez banyoya doğru yönelen kızın kolunu atılarak yakaladı.

"Gel buraya, gidip bir yerlere kapanmayacaksın! Derdin neyse söyleyeceksin!"

Ahunun siyah gözlerindeki kıvılcımları da işte bu emir kipli cümleler tutuşturdu.

"Sana ne!"

"Ne demek sana ne?"

"Derdimi söylemek istiyor muyum ben, sana ne? Bir yere kapanmak istiyorsam bunu yaparım sana ne? Benimle böyle konuşarak istediğini yaptıracağını sanıyorsan çık o hayal dünyasından!"

"Ahu Nar! Eceyi oraya ben çağırmadım, kalkalım dedim üstelik sana."

"Ece kim Korhan? Kim o kadın ki masaya gelir gelmez kaçar gibi kalkmak istedin? Niye arkadaşlarımızla oturup yemek yerken bir anda kalkmamız gerekiyor?"

"Ahu Nar!"

Ahu kolundaki elini silkeleyerek çekti ve salona doğru hızlı adımlar attı.

"Bak farkındayım hoş bir durum olmadı ama kontrolüm dışında oldu, sende gördün."

Ahu yüzünü ardındaki adama dönüp burnunu havaya dikerek bir bakış fırlattı.

"Sen Onurla beş dakika ayak üstü konuşmama bile tahammül edemezken ben eski sevgilinle aynı masaya oturdum Korhan. Neydi o laflar? Sabahın köründe derdine deva ne verdi sana? Nerden alıyor bu cesareti? Nasıl kelimeler onlar, kimden buluyor bu yüzü?"

"Ahu Nar ilaçlardan bahsettiğini söyledim. Baş ağrıları için yazdığı ilaçları söylüyordu."

"Sen aptal mısın?"

"Ahu Nar!"

"Sen bu kadar aptal mısın da o sözlerin maksadını anlamıyorsun. Kadın alenen neyi ima etti o masada ki herkes anladı da sen mi anlamadın?"

Korhan sağ elini beline koyup sol ile yüzünü sıvazladı.

"Bak ben... O zaman aramız seninle böyle değildi ve benim aklım fikrim senle doluydu. Bir kaç kelime söyledim seninle ilgili. O da bahsettiğim kadın kim merak etmişti, ben cevap vermeyince kafasına takmış demek ki. Seni kışkırtmak istediği için yaptı. Bahsettiğim kadın sen misin emin olmak için!"

"Sen... Sen beni sevgiline mi anlattın?"

"Ahu Nar öyle olmadığını biliyorsun! Öfkelisin ve sözlerimi çarpıtıyorsun. Sadece bir ilaç için gittim. Tek derdim siktimin beynindeki ağrıyı hafifletecek bir ilaçtı. Doktor olarak bir kaç şey sordu ve ben de hayatımda belki de hiç olmayacak birinin kafamı darma duman ettiğini söylemiş bulundum. "

"Nasıl bir doktorsa bu gün gelip, masamıza oturup bana psikolojik destek almam için önerilerde bulunabiliyor!"

"Orda yaptığı saygısızlığa sen müdehale etmesen ben edecektim zaten. Ama gördüğüm kadarıyla senin de kelimelerin baya zehirli olabiliyor."

"Ne yapmamı önerirdin? Eteğinde beni sevgiline karşı savunmanı mı beklemeliydim?"

Korhan iki adım daha üzerine doğru yürüdü.

"Yeter! Sevgili deyip durma artık! Ayrıca emin ol şu dünyada savunmama ihtiyacı olmayacak tek kişi sensin. Oturduğun yerden sakin sakin yemeğini yerken hepimizin ağzına sıçabiliyorsun!"

"Terbiyesizleşme!"

"Senin yüzünden! Zıvanadan çıkarıyorsun beni, küfür ediyorum bende!"

Ahu sanki her yeri öfkeden titremiyormuş gibi gülümseyecek gibi oldu. Sonra yine gözünün önüne koluna tutunan kırmızı ojeli parmaklar düştü.

"Ben Onurla tokalaştım diye ardından etmediğin küfür kalmadı ama Ece hanımın koluna sarılmadığı kaldı!"

"Bende rahatsız oldum, gördün! Çektim hemen kolumu."

"Hayır merak ediyorum Onur elimi sıktı diye delirdin, sarıldığını görmüş olsaydın ne yapardın? Bu gün ikimizde çok medeni günümüzdeyiz ya hani, çok merak ediyorum böyle sakin sakin bakar mıydın bana?"

"Ne demek sarılmak?"

"Azıcık bile ima yapmadı Onur ama gözlerinle deştin yüzünü!"

"Ne zaman sarıldı, ben geldiğimde yeni gelmemiş miydi o yavşak?"

Korhanın öfkeyle parlayan gözlerine aynı öfkeyle bakmaya devam etti Ahu.

"Onur senin kim olduğunu anladığı andan itibaren mesafasini korudu üstelik. Ya o kadın!"

"Ben gömleği denerken mi geldi yanına? O zaman mı sarıldı, nasıl sarıldı?"

"Öyle geçmişin imasını bile yapmadı sana hırslanıp. O da diyebilirdi ama yapmadı!"

"Nasıl bir sarılma bu? Kollarını mı doladı etrafına, ne kadarlık bir sarılma?"

"Ece hanımın terbiyesizliğine karşı Onur nezaketini korudu. Ona rağmen çocuğu öldürecek gibi baktın. Birde sana gerek yok diye cümleler kurdun!"

"LAN NE ARA SARILDI O KODUMUN YAVŞAĞI?"

Ahu bu adamın karşısında değişiyordu. Hiç yapmadığı, yapmayı hayal bile etmediği şeyler yapıyordu. Mesela şu an ki öfkesinin hırsını atmak için Korhanı kışkırtmak gibi saçma sapan şeyler düşünebiliyordu .

"Ne var bunda Korhan? Beni çok merak etmiş, görünce sarıldı. Hayır ne var ki? Ben de mesela sevgilinle yemek yedim. Sırf beni kışkırtmak için sevişmişsiniz gibi ima yapan sevgilin!"

"SEVGİLİM FALAN DEĞİL, SÖYLEYİP DURMA ARTIK! SİKECEĞİM ŞİMDİ ONURUNU DA ECESİNİ DE!"

"BAĞIRMA BANA! HEM NE DEDİN SEN?"

Korhan durdu, bir adım geri çekildi. Derin bir nefes aldı, mantıklı davranmıyordu. Şu ana kadar sesini hiç bu kadar yüksek duymadığı kızı da kendine benzetmişti.

"Tamam sakinleşelim. Saçma sapan konuşturma beni. Yok öyle bir şey ayrıca, kızgınlıkla söyledim. Of Ahu Nar delirtiyorsun beni!"

"Sakinleşmiyorum efendim, bu seferde ben çıkıyorum zıvanadan! Hani sen her seferinde kendini aklayacak bir şey buluyorsun ya bu sefer de ben deliriyorum var mı itirazın?"

İki elini beline koyarak böyle de başını yukarı kaldırıp diklenerek korkutucu olduğunu sanıyorsa çok yanılıyordu. Ama şu an bunu söyleyip daha çok fitili ateşleyemezdi.

"Ahu Nar... Bak öyle sandığın gibi bir ilişki değildi. Öyle olsa zaten iş yapamazdık ki ben zaten çok nadir görüyorum Eceyi. Onlar Zahirle paslaşırlar. Ben çoğunlukla Ankaradaydım şu kadar zamandır. İlk kez rapor için yardım istedim ben. Başka hiç bir zaman gidip de şunu yapalım demedim!"

Ahu ne anlatıyorsun sen der gibi baktığı için Korhan da neyin açıklamasını yaptığını anlayamadı zaten. Hem yine nasıl ona gelmişti ki soru sırası? Şu an açıklığa kavuşması gereken çok daha önemli bir şey vardı.

"O dallama niye sarılıyor sana Ahu Nar? Sen niye müsade ediyorsun?"

Dönüp dolaşıp aynı yere gelmesine hiç şaşırmadı Ahu.

"Ne var Korhan? Eski bir arkadaşım olarak taziyede bulundu. Farkındaysan öyle sarıldık, saçlarını okşadım, yok kokusunu soludum tarzı imada falan da bulunmadı. Ece hanımın aksine yerini bilip, saygı duydu."

Ensesinden sanki biri düzenli olarak balyozla vuruyordu Korhana. Beynini yerinden oynatan sancılar gözlerine kadar iniyordu.

"Ne yaptı dedin sen? Kokunu mu soludu?"

Ahu çıldıracaktı gerçekten. O neyden bahsederken karşısındaki kalas ne anlıyordu. Ayağını yere çarpıp kısık bir çığlık attı.

"Sen... Sen insanın aklıyla oynarsın!"

Ardını dönüp bu sefer daha seri adımlarla gitmeye çalıştığında belinden kavranıp, ayakları yerden kesilmişti. Ne olduğunu anlayamadan yüzü duvara gelecek şekilde bedenini Korhanın ve duvarın arasında sıkışmış buldu.

"Çekil şurdan aptal!"

"Kapa çeneni! Saçlarını koklamış, ben onu kanırta kanırta sikerken bakalım burnunu kullanabilecek mi?"

"Yapmadı öyle bir şey! Ruh hastası manyak, örnek verdim ben. ÇEKİL!"

Korhan burnunu saçlarının arasına sokup, ensesine değdirdi.

"Koklayamaz kimse seni. Kimse bakamaz, dokunamaz, sarılamaz! Sen benimsin!!!"

"Bok seninim!"

Korhan bir anda duyduğuyla kalakaldı. Dudakları titredi, sonra da dişlerini ensesine geçirdi.

"Ayyyy!!! Bırak pislik, çekil!"

"Ne dedin biraz evvel sen? Bir daha söyle bakalım onu."

"Senin yüzünden söyledim. Kızdırıyorsun beni, utanmaz!"

"Ben miyim utanmaz? Küfür ettin..."

Ahu dudaklarını sıkı sıkı bastırdı. Çileden çıkmıştı, o zaten hiç böyle biri değildi ki. Hep Korhan yapmıştı.

"Kışkırttın beni, senin yüzünden."

Korhan biraz daha bedenini yasladı Ahuya. Dudakları küçük küçük öpücükler bırakırken Ahunun sözleriyle biraz daha büyüdü. Dili karıştı işin içine. Ensesinden omzuna doğru kayan dudakları, öpmenin boyutunu emme olarak değiştirmişti.

"Korhan... Çekil!"

Ahunun güçlü tutmaya çalıştığı sesi titremese çok daha etkili olacaktı.

"Sen benim kelebeğimsin..."

Kollarını sıkıca kavrayan elleri omuzlarına doğru sürtünerek ilerledi.

"Ece yada diğer kadınlar umurumda mı sanıyorsun? Ben saçlarına dolandım kaldım, senden başkasını gözüm görüyor mu sanıyorsun?"

"O kadın... Yaptığı ima iğrençti!"

Ahu teninde gezen dudakların verdiği hisle kapanmak isteyen gözlerini zor aralık tutuyordu. Bulanıklaşan bilinci yüzünden mantıklı düşünecek durumda değildi.

"Öyleydi... Ama kimin umurunda Ahu Nar? Ben gecemi gündüzümü seni düşünerek geçirirken kimin umurunda? "

Kollarından omuzlarına doğru kayan eli kazağın tek omzunu çekiştirip açığa çıkardı. Dili sürtünerek boynundan omzuna doğru kaydı.

"Tadın çok güzel Ahu Nar."

Ahunun yutkununca hareket eden boynuna doğru ilerledi bu sefer eli. Çenesinin altından boynunu kavrayıp sol elini de beline sardı. Bedeninin alt kısmındaki sızlayan sertliğini daha iyi hissettirmek için karnına bastırıp kalçalarını kendine doğru ittirdi.

"Hayatımın hiç bir döneminde zevk düşkünü biri olmadım ama senin bacaklarının arasına girebilmek için kan akıtabilirmişim gibi geliyor..."

"Korhan..."

"Çıplak bedenini yatağımda seyretmek için ne yapmalıyım Ahu Nar? Görmüyor musun beni, sana dokunmazsam ölecek gibiyim görmüyor musun?"

Korhanın hem konuşup hem boynu ve omzu arasında sürekli dolaşan dudakları kalp atışlarını kulaklarında hissetmesine neden oluyordu. Karnının altını sancılandıran bir sızı vardı ve cayır cayır yakıyordu onu.
Kalçalarında hissettiği sertlik usulca ona sürtündüğünde bir inleme taştı ısırarak zaptetmek istediği dudaklarından.

Korhanın karnındaki eli yavaşça yukarı doğru hareket etmeye başladığında ise telaşla nefes aldı.

"Ne... Ne yapıyorsun? Korhan!"

"Dayanamıyorum artık. Durduramıyorum kendimi. Çok yakınım sana, nefes alışını sayabiliyorum, öyle yakınım. "

Ahu güç almak ister gibi bir elini yüzünün yakınında duvara yasladı. Diğerini ise Korhanın göğsüne doğru hareketlenen elinin üzerine kapattı.

"Öfkeliyim sana."

Korhan boynundaki dudağını yukarı çıkarıp kulak memesini dişleriyle kıstırdı. Ahudan gelen sızlanış gibi iniltiyle dilini kulağında gezdirmeye, onu daha çok tahrik etmek için yalamaya başladı.

"Benim güzel ateşim... Bana izin versen. Şimdi parmaklarımı kadınlığında dolaştırsam ıslandığına eminim. Beni istiyorsun Ahum. Seni istediğim gibi istiyorsun."

Hala boynunu kavrayan eli yutkunmak için hareket eden boynunu, nabzının hızlanışını dokularında oldukça ne hissediyordu.

Bedenini geriye çektiğinde Ahu derin bir soluk aldı. Büyük bir çığın üzerinden kaldırılışını hissetti sanki. Ama o an asla beklemediği bir şey oldu. Kazağının ensesinden dört parmak aşağıda su damlası gibi küçük bir dekoltesi vardı. Korhanın iki elini o küçük açıklıkta hissetti ilk, ama yaptığı şeyi asla beklemiyordu.

Korhanın sağ ve sol elinin iki parmağı kıskaç olarak girdiği açıklığı hırsla iki yana çekiştirdi. İnce trikodan kazak, böylesi bir baskıya dayanamadığı için sökülme ve yırtılma arası bir kararsızlıkla beline kadar açıldı. Çıkan iç gıcıklayıcı ses Ahuyu girdiği şoktan çıkardı.

"SEN! SEN NE YAPTIN?"

Korhan çığlık gibi çıkan sesini umursamadan dudaklarını iki kürek kemiğinin arasına bastırdı. Öpücüğünü büyütüp dilini hissettirdi.

"Korhan?"

Ona seslenen Ahuyu duyamayacak kadar kaybolmuştu. Kulaklarında uğultu gibi bir ses vardı. Düşündüğü tek şey dilinin dolaştığı tenden ona akın akın yağan bu histi.

Ahunun açığa çıkan sırtından biraz uzaklaşıp parmaklarının ardıyla omurgasını boydan boya dolaştı. Teninin beyazlığı, parmaklarının teninde ne kadar koyu kaldığını öyle güzel bir tezatlıkla gösteriyordu ki. Sırtının tam ortasında duran sütyen klipsini iki parmağının hızlı hareketiyle açtı. Ahunun sızlanır gibi iniltisiyle dudakları kıvrılmıştı.

"Tenin çok güzel."

Ahu üzerinden çekilen ağırlığın vermiş olduğu o rahatlama hissiyle yüzünü ardındaki adama döndü. Suratı kıpkırmızıydı. Dudakları ısırılmaktan berelenmişti. Ama gözleri...

Onun Korhanı bir lav deryasına atan siyah hareleri ışıl ışıldı. Gökyüzünde ne kadar yıldız varsa irislerine saklamış gibi parlıyordu.

Korhan bir kaç nefeslik zaman tanıdı ona. Eğer istemezse diye kendini dizginleye biliyorken öylece baktı. Tam Ahunun onu istemediği hissi içine yayılırken Ahu öne doğru atılıp ellerini saçlarına geçirdi ve dudaklarını Korhanın aklını alacak bir vahşilikle dudaklarına sapladı. Çarpışan dişleri veya sızlayan tenleri hiç önemli değildi. Tüm hücrelerini saran şehvet, acıyla karışık zevkin esiri etmişti bile.

Ahunun dudaklarına yetişmek için asılma çabasını kalçalarının altından tutup hızla kucağına alarak bitirdi. Biraz evvel yüzünü yasladığı duvara bu kez sırtı çarptı kelebeğinin.

Ahunun başlattığı öpüşme çoktan Korhanın hakimiyetine girmişti bile. Dili ağzının içine girip dilini yakaladığında ikisinden de aynı anda inilti süzüldü.

Daha da yakın olmak için kıvranan bedeni, bacaklarının arasına sertleşmiş uzvunu bastırdı.

"Ahu Nar... Kokun mahvediyor beni."

Ahu tırnaklarını ensesine biraz daha bastırdı.

"Yatak odasına..."

Korhanın bu fısıltıya tepkisi, hızlı onaylayarak sallanan başı oldu. Kalçalarını biraz daha sıkıp, kucağındaki bedeni karnına doğru kaldırdı. Adımları yatak odasına yöneldiğinde dişlerinin kızarttığı dudaklara kısa ama etkisi güçlü öpücükler bırakıyordu. Belini sabit tutan elini, kapı koluna götürdüğünde Ahunun yüzünden biraz uzaklaştı.

"Bu odaya... Yatak odasına girersem durmam Ahu Nar!"

Ahu azıcık bile çekingen bir hâl içinde değildi. Bakışları oldukça kararlıydı.

"Durmanı istesem kucağına çıkmazdım Korhan."

Uzanıp dudaklarını Korhanın dudaklarına sürttü ve geri çekildi.

"Durmanı istesem, dudaklarını ısırmazdım."

Korhanın sarılarında yanan ateş harlandı. Kızıl damarlar varlığını belli etmek ister gibi parladı.

"Sen aklımı alacaksın."

Ahu onaylamaz bir ifadeyle iki yana salladı başını. Yine yüzünü olabildiğine yaklaştırıp, dudaklarına dokundurdu dudaklarını.

"Sadece aklınla yetinmem! Ruhunu, hayatını, nefesini, her şeyini vereceksen bana gel Korhan."

Kapı açılıp ikisini içeri soktuğunda alt dudağını kıstırıp çekiştirdi dudaklarıyla.

"Başka ihtimalim varmış gibi. Senden başka gidecek dünyam, soluyacak havam, yaşayacak hayatım varmış gibi."

Ahunun konuşmasına fırsat vermeden içer gibi öpmeye devam etti. Odanın ortasına geldiklerinde kucağından yavaşça kaydırarak indirdi Ahuyu.

Ahu geriye bir adım atarak elini Korhanın kazağının uç kısımlarına götürdü.

"Ben senin gibi bir vahşi olmadığım için nezaketle çıkaracağım kazağını Korhan."

Adamın sağa doğru kıvrılan ve parlayan gözleri oldukça tekinsiz bir duruş sergiliyordu.

"Hiç bir fikrin yok Ahu Nar. Şu an içimdeki kasırgaya dair azıcık bir fikrin olsa ne kadar vahşileşe bileceğimi belki tahmin edebilirdin."

Ahunun ellerinin üzerine ellerini koyup giysisinden biran evvel kurtulmak için acele etti. Üst bedeni çıplak kaldığında aralarındaki kısa mesafeyi kapattı.

Ahunun ona yaptığı gibi kazağın etek uçlarına parmaklarını sarması ve kopçasını açtığı sütyenle beraber çıkarması iki saniye bile sürmemişti. Ahunun çıplaklığını iki yana dağılan kara saçları saklıyordu. Korhan yüzündeki her duyguyu bir atmaca dikkatiyle takip etti.

Ahu gün ortasında olmalarondan dolayı aydınlık odada gözlerini gezdirdi. Dudaklarını birbirine bastırıp storları açık olan pencerelere baktı. Mırıltıyla "çok aydınlık" demeden duramadı.

Korhanın oldukça hoşuna giden bir ayrıntıydı bu. Gün ışığı parlak teninin her zerresini göstermek için yardımcı oluyordu ona.

"Daha iyisi olamazdı Ahu Nar. Senin teninde görmediğim hiç bir hücre kalmayacak."

Ahu ona tüm şeffaflığıyla bakarken kalp atışları olabilirmiş gibi daha da çok hızlanıyordu. Sırtını okşadığı gibi parmakları şimdi de üstünü siyah saçlarının sakladığı dolgunluğun üzerine gitti. Ucunu ortaya çıkarana kadar okşadı.

"Sergi gecesi göğüslerinin arasına gizlenen kelebeği bile kıskandığıma inanamamıştım. Ama çok haklıymışım güzel ateşim."

Gözleri, parmaklarının saçlarını omzundan aşağı atmasını büyük bir dikkatle takip ediyordu. Ahunun gözlerinin yüzüne kilitlendiğinin farkındaydı ama şu an ona sunulan seyirden ayrılıp bakışlarına karşılık veremiyordu.

"Bir metal parçasının bile hazinenin arasına girmesine tahammülüm yok Ahu Nar."

Parmağı göğsünün ucuna doğru hareket edince Ahunun düz duruşu kırılmış, titrek bir nefes almıştı. Bunu kaçırmayan Korhan ise gülümsemesini ondan saklamadı. Dikkatle göğüslerine bakan gözleri yüzüne çevrildiğinde alt dudağını ısırmıştı.

"Tenin bembeyaz, memelerin dolgun ve uçları çok güzel bir pembe. Onlara dişlerimle yapacaklarımdan sonra alacakları renk büyüleyici olacak."

Ahunun yutkunmasıyla uzanıp boğazının alt kısmındaki küçük çöküntüye dudaklarını bastırdı.
Göğsünün ucunu tutup hafif sıktığında Ahunun genzinden gellen ses mest etti onu.

Boynundan sürtünerek yukarı çıkan dudakları, kulağının dibinde durdu.

"Vücudun alev gibi, için de yanıyor mu Ahu Nar?"

Ahu elini göğsüne yasladığında onun teninin de sıcaklığı avuç içlerini yakmıştı. Eli Korhanı taklit eder gibi sürtünerek boynuna doğru yol aldı ve dolandı. Yüzü Korhanın sağ kulağının yanına olabildiğince yaklaştı.

"Bilmiyorum Korhan, bunu öğrenecek olan sensin. Söylesene, içim tenini yakar mı?"

Korhan onu uzun zamandır arzuluyordu. Aklı Ahuya kaydığı andan beri kokusuna, tenine tutsaktı zaten. Ama şimdi Ahunun çok başka bir yüzüyle karşılaşıyordu. Ahunun ondan sakınmadığı tutkulu hâliyle teslimiyetini izliyordu. Ve Korhan aklını oynatıp, sanrılar görmüyorsa bu kadın gerçekten onu küle çevirecek kadar kordu.

Ahuyu tek koluyla sarmalayıp bir anda yatağa doğru fırlattı. Ahunun attığı çığlık ve doğrulma çabasını sonuçsuz bırakarak üzerine kapandı. Bedenlerinin çıplaklığı ilk kez bu kadar yakındı. İkisi de aynı anda soluklarını tutmuştu.

"Sabırlı ve nazik olmak için elimden geleni yapıyorum. Ama sen zerre kadar vicdan sahibi değilsin. Sen beni delirtip bir barbar gibi kadınlığını talan etmem için kışkırtıyorsun! "

Ahunun konuşmasına izin vermeden sağ göğsünü şiddetle sıkıp, sol göğsüne dudaklarını kapattı. Yakaladığı ucu dişleriyle kıstırıp emmeye başladığında Ahudan gelen haz iniltileriyle okşadığı memesini rahat bırakarak aşağı doğru kaymaya başladı. Göğüs ucuna yaptığı işkencenin şiddetini artırıp, dişlerini de kattı emmesine. Ama diğer eli...

Pantolonunun düğmesini açan, fermuarını aralayan diğer eli kulaklarını uğuldatıyordu. Korhanın pantolonunun içine bir yılan gibi kayarak giren eliyle çığlık gibi ismini bağırdı.

Korhan eziyet ettiği göğsünden dudaklarını ayırıp yüz yüze gelecekleri şekilde başını yukarı uzatmıştı.

"Gözlerini kapatma!"

Uyarısıyla kısılı bakışları can havliyle açıldı Ahunun.
Eli çamaşırının üzerinden arasına dokunduğunda üst dudağına dişlerini sapladı. Korhan dudaklarıyla sataşarak rahat bırakması için öpücükler bıraktı.

"Çamaşırın ıslak."

"Korhan..."

"Ve çok sıcak. Beni içine davet ediyor, avcumdaki ıslaklığından bile anlayabiliyorum. Bedeninin her zerresi içine girip çıkmam için sızlıyor."

"Ko-konuşma böyle."

İnsanı ürperten o gülümseme yine dudaklarına sirayet etti. Ahunun ağzının kupkuru olmasına neden oluyordu Korhanın bu gülümsemesi.

"Alıştıracağım. Seni çok daha fazlasına, çok daha kirli kelimelere alıştıracağım güzel kelebeğim."

Eli çamaşırının üzerinden okşamayı bırakıp içeri kaydığında gözleri kapandı Ahunun. Bedeninin istekle kıvranan kısmına dokunan ten, hiç hissetmediği kadar yoğun hislere neden oluyordu. Kendi çaresiz kıvranışını, Korhanın inleyişinde buldu.

"Ahum... Benim güzel ateşim... Çok sıcak, çok ıslak. Sadece parmaklarımı içine soksam boşalacak gibiyim. "

Bir insanın gözlerinde böyle ateşten çemberler hiç görmemişti Ahu. Hiç kimse ona böyle büyük bir tutkuyla bakmamıştı. Kadınlığının dudakları arasına kayan parmaklar aşağı yukarı hareket ettikçe karnında alev alan his kırbaçlanıyordu sanki. Güçleniyor, yoğunlaşıyor, onu çok büyük bir cehenneme davet ediyordu.

Bilinci dışında Korhanın eline bedenini ittiğini bile fark edemedi.

"Hiişşttt... Elime değil Ahu Nar, ağzıma boşalacaksın."

Korhandan duyduğu kelimelerle gözleri dehşetle açıldı. Bu fazlaydı. Bu şu an için çok fazlaydı.

"Korhan ben... Hayır..."

"Bana güven kelebeğim. Dilimi kadınlığında çok seveceksin. O güzel yarığında hareket ettikçe her şey çok daha güzel olacak. Seni öyle güzel bir yere götüreceğim ki Ahu Nar, bundan sonra o bacakların benim için hiç kapanmayacak."

O ne konuşsa ikna olmak için hazırda bekleyen yanı anında teslim oluyordu. Büyülenmiş gibi gözlerinden ayrılamayan irisleri ne yaptığını bilmeden kapanıp açılarak onay verdi.

Korhan klitorisini okşamayı tam o anda bıraktığında ise Ahuyu sonradan utanca boğacak bir şey gerçekleşti. Eli uzaklaşır korkusuyla bacaklarının arasındaki eli kavradı.

"Şşşttt... Parmaklarımdan daha çok seveceksin bunu."

Geriye çekilip Ahunun üzerinde dim dik durdu. Sereserpe yatan kızın belindeki kemer kısmına parmakalarını geçirerek bacaklarından pantolonu sıyırdı. Küçük bir çamaşırdan başka hiç bir şeyi olmayan bedenini üstten izleyerek, her bir zerresini özümsemeye çalışıyordu. Sağ kalça kemiğinin üzerinde kırmızı bir doğum lekesi vardı. Tam kemiğin en belirgin hattında kırmızı bir gül açmış gibi duruyordu. Öyle güzel görünüyordu ki dili tadına bakmak için çırpınıyordu. Uzanıp ilk minik bir öpücük bıraktı ama daha fazlasını isteyen yanını zapt edemediği için dili karıştı dudaklarının oyununa. Ahudan gelen inleme sesleri bedeninin can çekişen kısmını çok daha zora sokuyordu.

Kalçalarını okşamaya başladı. Hafif hafif sıkarak duyularını olabilecek en hassas noktaya taşıyordu. Parmaklerının nazik çabasıyla çamaşırının iki yanındaki iplerini tutarak küçük parçayı da bacaklarından aşağı kaydırdı. Aydınlık oda hiç bir şeyi saklamıyordu.

Ahunun tertemiz kadınlığı, arzuyla sulanmış, ısınmış ve kızarmıştı. Bedeninde biriken orgazm isteği klitorisinin şişmesine neden olmuştu.

İki eliyle diz kapağının ardını kavrayıp bacaklarını iki yana açtı. Ahunun kapanmış gözleri kısıkça aralandığında onu dikkatle izleyen amber gözleri gördü.

Korhan bakışlarını çekmeden dizlerinin altındaki ellerini kalçasına kadar kaydırdı ve iki yandan kavradığı bedeni biraz yükseltti.

Ahunun sırtı yatakta olsa da kalçaları havalanmıştı.

"Beni izle Ahu Nar."

Korhan bunu sürekli Ahuya yapıyormuş gibi bacaklarının arasına kafasını soktu. İlk dudaklarını hissettiğinde biraz önceki iniltilerinden daha yüksek bir inilti duyuldu. Dudaklarının arasından sızan dili, işin içine karıştığında ise duvarlara güçlü bir çığlık çarptı.

Korhan kalçalarını tekrar yatağa indirip iyice kendine yer bulmak için bacaklarını omuzlarına doğru attı. Ahu ise can havliyle saçlarına aslımıştı Korhanın.

İçinde hissettiği elektrik akımı gibi bir titreyiş ne istediğini söylemiyordu. Saçlarını uzaklaşsın diye çekecekken onu bacaklarının arasına bastırmasının asla mantıklı bir manası yoktu.

"Korhan! Ahhhh Korhan lütfen..."

Korhanın diliyle kadınlığını kırbaçlaması ağzından çıkan ismiyle daha da hızlandı. Bedenindeki açıklığa dilini bastırdıkça çığlık atma isteği artıyordu. Kolunu ağzına kapayıp, sesini zaptetmeye çalışması öyle yorucuydu ki.

Korhanın baş parmağını klitorisinde hissettiğinde çığlığını kolu da engelleyemedi. İçine girip çıkma hamleleri yapan diline, baş parmağı okşayarak eşlik ediyordu.

Ahunun tüm bedenini saran ince ter tabakası, hızla atan kalbi ve nefesini asla tam alamayan ciğerleri çırpınmaya devam ettikçe Korhan saldırısını artırdı.

Ahunun iç bacaklarında hissettiği titremeyle bir an dilini hareket ettirmemişti. Ahudan duyduğu "hayır!" çığlığıyla sırıtmasını engelleyemedi ve güzel kelebeğine istediğini verdi. Dili içini kamçılarken parmağı tahrik oluşunu artırmak için daha hızlı hareket etti.

Ahunun hıçkırır gibi iç çekişi, titreyen bacakları ve saçlarına asılan eliyle zevk havuzundan bir yudum içtiğini anladı.

Ahu ise bacaklarının arasından kayıp giden bu hissin verdiği keyfin içerisinde debeleniyordu. Acı çekiyor gibi bir zevkti ve hissettiği hiç bir şeye benzemiyordu.

Bedeni pelte gibi yığılmıştı sanki. Hiç bir hücresine beyninin gücü yetmiyordu. Onun dağılmış halini izleyen adamdan sakınmak için çarşafı üzerine çekme isteği vardı ama uyuşmuş elleri o çarşafa uzanamıyordu.

Korhanın yangın yerine dönen yüzü olabilecek en ciddi hâliyle her bir zerresini izliyorken böyle sereserpe kalmak, bu kadar savunmasız bir pozisyonda durmak çok zordu.

"Bakma!"

Korhan iki yana salladı başını. Dizlerinin üzerinde durarak bedenini dikleştirdiğinde pantolonunda ki şişkinlik oldukça dikkat çekiciydi.

"Sana bakmadan durmam ben artık kelebek! Seni izlemeden, seni hissetmeden yaşayamam. "

Ahunun bacaklarını birbirine bastırdığını gördüğünde o dudak kıvrımı yine yerini almıştı sağ köşede. Elinin kemerine gittiğini gördüğünde yutkunmasını engelleyemedi.

Korhan sanki onu çıldırtmak ister gibi ağır adımlarla kemerini aralayıp, düğmesini açmıştı. Fermuarını kaydırmasını, kot pantolonun önünde aralanan kısımdaki kabarıklığı hipnoz olmuş gibi izledi Ahu.

Korhan pantolonun izin verdiği ölçüde kalçalarına düşmesini sağladı. Siyah boxerın sıktığı ereksiyonunu elinin yardımıyla çıkardı. Bunları yaparken onu izleyen Ahudan bir an bile gözlerini ayırmıyordu.

Ahunun penisini görünce verdiği tepkiyle sırıtması arttı. İrileşmiş siyah gözleri, alt dudağına hızla saplanmış köpek dişi onunla uğraşma isteği doğurdu içinde.

"Ne oldu doktor hanım? Seni onunla korkutamayacağımı söylediğin günler çok uzak da değil. Ürküttü mü seni?"

Ahu açığa çıkmış penisini avcuyla kavrayan ve sıkan adamın hareketlerini takip ederken, Korhanın sözleri hızla bakışlarını yukarı taşıdı. Ne yaptığını bilmeden bir gözlerine bir elinin içinde okşanan uzva bakıyordu.

"Korktuğumu kim söyledi?"

Sesindeki çatlama olmasa cümlesi oldukça kararlı çıkacaktı. Aslında korku da değildi bu. Sadece...

Sadece şu zamana kadar erkek penisini diğer organlarla aynı gördüğü için beyninde bir yere oturtmamıştı. Bir gözden, koldan yada karaciğerden farkı yoktu Ahu için. Ama şimdi çok başka bir kimlikle ve amaç için karşısında okşanan uzva o kadar da masum bakamıyordu.

"Umarım içine onu alırken de böyle kararlı olursun Ahu Nar."

Ahu tekrar gözlerini Korhana çevirdi. Onunla dalga geçmesi sinirlerini bozuyordu. Sağ elinin parmaklarını iki göğsünün arasından, göbek deliğinin altına kadar tüy dokunuşlarıyla hareket ettirdi.

"Bana nazik davranıp biraz evvel dilinin verdiği hissi yaşatacaksa neden olmasın Korhan?"

İşte bu oya gibi işlediği iradesini yok eden, sabır diye bağıran tüm hücrelerinin sesini kesen zavallı bir cümleydi.

Korhanın üzerine atılmasını ve ağzını parçalar gibi öpmesini karşılayacak zaman bile bulamadı. Bacaklarının hareketinden pantolonundan kurtulmaya çalıştığını anladı Ahu. Sonra araladığı bacaklarının arasına giren sıcaklıkla soluğu ciğerine düğümlendi.

"Ahh... Ahu Nar! Sen beni öldürüyorsun. Sen benim irademi sikip atıyorsun! Of çok sıcak..."

Konuşurken kadınlığına sürtünen penisiyle nefes almayı unuttu Ahu. Sıcak olan Korhandı. Adı gibi kor olup yakıyordu Ahuyu.

"Benim güzel ateşim. Ceylan gözlü Ahum..."

Korhanın hareket eden beline bacağının birini doladı. Elleride güç almak ister gibi omuzlarına saplandı. Korhan boynunu, kulak memesini şiddetle emdikçe biraz evvel içinde yanıp sönen ateş tekrar tutuştu. Kadınlığı istekle sızladı. Korhanın ona sürtünen penisine kendini iterken buldu.

"Diğer bacağını da belime dola kelebeğim."

Ahu yüzünün yakınındaki yüze uzanıp küçük bir öpücük bıraktı. Öpücüğü çenesine, oradan boynuna doğru kaydığında Korhan başını geriye atmıştı.

Ahu denileni yapıp diğer bacağını da beline sardığında penisini tam girişinde hissetti. Bunu düşünmek istemiyordu. Şimdi Korhanın boynunu öpen dudakları göğsündeki kısa tüylerin arasından kayıp göğüs kafesinin tam ortasında şekil almış kaslarına kayarak ilerledi. Hafif tuzlu tadı, dilini karıncalandıran kısa tüyleri ve genzine dolan teniyle bütünleşmiş kokusu başını döndürüyordu.

"Ahum... Dayanamıyorum."

Korhanın sızlanışıyla belindeki bacaklarını sıkılaştırdı. Alt bedenini kendine daha yakın bir konuma getirmişti bu hareketi.

Korhan Ahunun göğsünde gezen dilinin keyfini hissederken kapattığı gözlerini araladı. Biraz geriye çekildiğinde Ahunun da ona baktığını gördü. Kelimelere ihtiyaç duyulmayan o anda penisini onu içine emmek isteyen kadınlığının duvarlarından kaydırmaya başladı.

Darlığı hissettikçe ve kabarmış damarları duvarlarına değdikçe içi çekiliyordu sanki.

Otuz bir yaşında dişlerinin diplerine kadar titriyor ve ona vaad edilen cennetin kokusunu soluyordu.

Ahunun kasılan bedeni ve hafif çatılan kaşalarıyla durdurmaya çalıştı kendini. Bu o kadar zor bir şeydi ki. Böyle bir zevk hissini zaptetmeye çalışmak o kadar güçtü ki!

Bir an içinde durduramadığı yanına yenilecek gibi oldu. Ahunun acıyla inleyişi onu frenlemişti.

"Bebeğim... Eğer istersen... Durmamı istersen, canın çok yanıyorsa dururum Ahu Nar."

Ahu elini sırtına doğru kaydırdı. Diğer eli hâlâ omzunda sıkıca kavramış bir hâlde duruyordu.

"Hayır. Durmanı istemiyorum ama bana biraz izin ver."

Üst dudağını kıstıran dişleri biraz orada oyalandı sonra derin bir soluk alıp onu dikkatle izleyen adamla göz göze geldi. Minicik bir tebessüm oluştu dudaklarında.

"Bu kadar... Zor olabileceğini düşünmemiştim hiç. Ben çok daha masumken muayene ediyordum malûm."

"Ahu Nar!"

Korhanın çatılan kaşlarıyla tebessümü biraz daha büyüdü.

"Tamam. Kızma hemen, biraz şaşırmış olabilirim. Huh tamam iyiyim, devam et lütfen."

Sık ve derin soluklar alarak kaslarını gevşetmeye çalıştı ve bacaklarını fark etmeden kastığı için biraz daha araladı.

Korhanın alnında boncuk boncuk olmuş ter damlalarını gördüğünde onunda kendinden bir farkı olmadığını anladı. Omzunu kavrayan eli alnına doğru hareketlenip, nemliliği avuç içiyle sıvazladı.

Bir anda içine giren uzvun yakıcı hissiyle çığlığına engel olamadı. Anlık hissettiği acı gözlerini sulandırmıştı.
Korhanın boynuna sokulan başı ve tenine çarpan sert solukları bedenini ürperiyordu.

Tüm ağırlığını üzerinde, içinde hissediyor ve aldığı nefesleri kısa ve kesik içine kabul edebiliyordu.

"Çok mu acıttım güzelim?"

Korhanın boynuna gömüldüğü için boğuk gelen sesiyle sırtındaki eli yukarı doğru hareketlendi. Ensesini, saçlarının başladığı noktayı avcuyla sıkıca tuttu. Güç arayan yanı Korhanın bedeninde izlere neden olmuştu muhtemelen.

"Sanırım bende sırtını çizdim Korhan."

"Emin ol şu an sızlayan yerim diğer hiç bir yeri hissetmeme izin vermiyor. Ahu Nar üzerinde son soluğumu vermeden hareket etmeme izin ver lütfen."

Ahu tekrar derin bir nefes aldı. Korhan içine girdiğinde belinden çözülen bacaklarını hareket ettirip tekrar beline sararken karnının alt kısmında hissettiği sertlik minik bir çığlığa daha neden olmuştu.

"Devam et. Tamam... İyiyim..."

Minik hareketlerle ilk rahatlaması için sabretse de kızıl bir perde gibi gözünü döndüren zevk hissi hareketlerini hoyratlaştırdı. İçine girip çıktıkça etrafına yayılan ıslaklık ve Ahunun kısık iniltileri fark etmeden sertleşmesine neden oluyordu.

Yakaladıkları ritimle devam ettiği gel gitleri biraz daha vahşileşti. Ahu artık inlemiyor çok daha yüksek seslerle ona eşlik ediyordu.

"Kahretsin! Sen benimsin! Benimsin Ahu Nar!"

Korhanın bağırır gibi ona seslenip, bir buyruğu okurcasına ettiği kelimelere tepki vermeyecek kadar farklı bir şeyin içerisindeydi Ahu.

Ateş tekrar yanmış ve bacaklarının arasından lavlarını akıtması için onu kamçılamıştı.

Tek isteği bu işkencenin bitmesi ve ona biraz evvel tatdırdığı zevkin doruklarına ulaşmaktı.

Tenlerini kaplayan ter birbirlerine sürtünen bedenlerinin arasında yayılıyordu sanki.

Korhanın olabilecekmiş gibi daha seri hareket etmesi ve aralarına giren eliyle Ahunun vücudu kaymaya başladı. Aldığı her darbede bedeni yatakta yukarı doğru hareket ediyordu. Korhana sarılı kolları ki yana açılıp, tırnakalarını çarşafa geçirse bile buna engel olamadı. Yatağın enine doğru eğimli olan vücutları iç içe geçmişti. Ahunun başı boşluğa doğru kaydığında boynu gerilerek açığa çıktı. Korhan bedenini üzerinden kaldırıp saçları yere değen kıza bakarak içine girip çıkamaya devam etti.

Ahunun, onun yaptığı izleri taşıyan bedeninin her bir zerresinde gözlerini gezdirdi.

"Biliyordum... Bunu hissettim, o an da bile biliyordum."

Korhanın tok sesiyle, Ahu sarkmış başını güç kullanarak kaldırdı. Siyah gözleri puslanmıştı. Ne demek istediğini anlamadı ama soracak mecali de yoktu.
Çok yakındı! Onu çıkardığı yükseklikten atlamaya çak yakındı.

"Korhan!"

Korhan penisinin tamamını içine iterek başını geriye yasladı. Ahunun kasılan içi, orgazmın spazmalarını kalçalarında hissetmesini sağlamıştı. O anda Ahudan duyduğu acı çekiyormuş gibi gelen ses ve penisini sızlatan titreşimlerle rahatladığını anladı. Zor zapt ettiği bedeni bunu hissettiği anda kendini bırakmış, Ahunun içerisine fışkırır gibi spermlerini saçmaya başlamıştı.

Ahunun tekrar geriye düşen başıyla bedeninin halsizliği görünüyordu. Korhan tüm takati çekilen bedenini yana atmak istese de başaramadı ve üzerine yığıldı. Yarı erekte haldeki penisi hâlâ Ahunun içerisindeydi.

Biraz soluklandıklarında bu sefer Ahunun sesini duydu.

"Neyi biliyordun Korhan?"

Korhan zorla iki yana kollarını yaslayıp bedenini kaldırdı. Ahunun başı hâlâ yataktan sarkıyordu. Yutkununca hareket eden boğazına bir öpücük bıraktı. Sonra köprücük kemiğine ve daha sonra iki göğsünün arasına. Kalp atışlarının şiddetini dudaklarında hissedebiliyordu.

"O gün, ofisime geldiğin gün..."

Ahu başını kaldırıp ona bakan adamın gözlerine baktı.

"Bana kızıp ayaklanmıştın, öne eğilmiştin. Saçların masama dağıldı. O an biliyordum kelebek. Gözlerine, saçlarına, kokuna tutulacağımı ta o zaman biliyordum."

Tekrar eğilip kalbine bir öpücük daha bıraktı sonra yine gözlerini birleştirdi.

"Sana köpek gibi aşık olacağımı en başından biliyordum..."

 

Loading...
0%