@orenda
|
BÖLÜM-28-
Ahu üzerlerine koşturan adımlarla gelen kadına nasıl tepki vereceğini bilemedi. Eli bilinç dışı Korhanın eline daha sıkı kenetlenmişti. Korhan tekrar "anne" diye seslenecek oldu ama sesi çok cılız çıktı. Bir anda adımları duraklayan kadın kucağındaki kediyi yere indirip iki kolunu da açarak Ahuya sıkıca sarılmıştı. "Bitti mi Derya? Geldiniz mi? Bitti mi?" Ahunun göğsüne yumruk gibi inen sözler ağzını açamamasına neden olmuştu. Put kesilen bedenine can simiti gibi sarılmış kadının kokusundan başka hiç bir şeyi duyumsayamıyordu. "Anne... Dur lütfen anne!" Korhan annesinin koluna sarılan eliyle onu çekmek istedi ama annesi büyük bir güçle hâlâ Ahuya sarılıyordu. "Ben çok yalnız kaldım Derya. Atilla abim gitti, sen gittin, Tarık gitti kimse yoktu. Ben çok yalnız kaldım." "Anne ne olur dur! O Derya değil ne olur annem..." Ahu sıkı sıkı kapadığı gözlerini araladığında Korhanın ona çok büyük bir hüzünle baktığını gördü. Bedenini ablukaya alan kollardan kurtulmak için hiç bir şey yapmıyordu. Buraya gelirken neyle karşılaşacağını hiç düşünmemişti ama düşünse bile bu asla tahmin edeceği bir şey değildi. Bilinçsizce iki yanında kaskatı kesilmiş kolları ona sıkıca sarılan kadına dolandı. Ona bakan hüzünlü gözlere dolandı siyah gözleri. Korhanın zorla yutkunduğunu gördüğünde içi daha çok ezildi. "Nurperi teyze..." İki kelimeyi kullanmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Sesi çıkar çıkmaz da bedenindeki gevşeme derin bir soluk almasına neden oldu. Ondan ayrılan kollar ve geriye çekilen bedenle omuzlarını dikleştirme ihtiyacı hissetti. Zayıf duramazdı şu an. "Nurperi teyze ben Ahuyum." Badem rengi gözlerin titreşe titreşe bakması kalbini kırıyordu. Biraz evvel nasıl ışıkla parladığını görmüştü şimdi kademe kademe suların dolduruşu ruhuna bir urgan doluyordu sanki. Bir Korhana bir kendine bakan şaşkın gözleri dudaklarını sımsıkı kapatmasına neden oldu. "Değil misin? Derya değil misin ki?" Cevap Korhanın yüzündeymiş gibi ilk ona bakmıştı ama yüzünden ayıramadığı gözleri yine suratına saplanmıştı. Başını usul usul salladı. "Doğru ya... Derya gitti ki. Doğru tabi nasıl Derya olasın ki?" "Nurperi teyze..." "Gittiler ki onlar. Gelmeyecekler. Tarık söyledi de işte. Ben birden görünce. Sen şeysin o zaman." Sürekli açılıp kapanan göz kapakları dolmuş suları taşırmıştı. Sanki yanlış bir şey yapmış gibi eli gözüne gidip hızla sildi o ıslaklığı Nurperi. "Atilla abimin nar kızısın. Öyle mi? O musun sen?" Ahu ne kadar çaba gösterse de titreyen dudaklarına ve çenesine hakim olamamıştı. Başını hızla onaylamak için salladı. Nedense bu ihtimal hiç akıllarına gelmemişti. Babaları tanışırken annelerinin de arkadaş olacağını neden Ahu hiç düşünmemişti ki? Yüzünde yakaladığı benzerliklere iç çekerek bakan kadın, omuzlarına nasıl bir yük yüklüyordu şu an? Saçlarını, gözlerini, yüzünü büyük bir hasretle izleyişi bu kadar canını yakmamalıydı. "Çok... Benziyorsun Derya'ya. Ben ondan şey yaptım da. Öyle çok ki. Ben... Ben bi kere daha sarılayım mı?" Ahunun dik durmak ve güçlü olmak adına verdiği tüm telkinleri son cümleyle yıkıldı. Ağzından kaçan hıçkırıkla biraz evvel kendine nasıl sıkı sarılmışsa aynı karşılığı verdi Nurperiye. "Ahu Nar... Deryanın kar kızı Ahu Nar... Nasıl büyümüşün annem sen? Kocaman olmuşsun bebeğim." Sırtındaki saçlarını okşaya okşaya konuşuyordu. O konuşuyor Ahu parçalanıyordu. Hiç tanımadığınız biri için kalbinize bu kadar şiddetli sevgi akın edebilir miydi? Ahu annesinin adını titreyerek, özlemle anan bu kadına bir anda öyle büyük bir sevgi hissetmeye başladı ki teselli etmek için geldiği kadında teselli ararken buldu kendini. Hiç tanımadığı bir kadına sanki yıllardır özlem duyuyormuş gibi sarıldı. Sonunda ayrıldıklarında Nurperinin yaşlarla ıslanmış yüzünü eğip, elinin üzerine düşen elbisesinin kollarıyla kurulayışını izlediler. Başını kaldırdığında ise yüzünde hiç ağlamamış gibi bir gülümseme vardı. Yanında onu bakleyen oğluna dönüp, ona da sardı kollarını. "Yavrum... İki gözümün ışığı ... Geldin annem. Sürpriz yaptın bir de ha?" Korhan göğsüne gelen başını elinin içiyle iyice sinesine yaslamış, saçlarına da öpücükler bırakmıştı. Gözleri onları izleyen kıza döndü. Ahu boşluğa bakar gibi izliyordu ikisini. "Deli oğlum benim. Niye söylemedin annem geleceğini? Birde bana kimi getirmiş? Emine!!! Emine koş gel bak kimler kimler gelmiş." Nurperi geriye çekilip kollarını sıkıca kavradığı oğlunu yakından bir kere daha süzdü. "Zayıflamışsın bal kuzum. Yüzün küçücük kalmış, hasta mısın evladım?" Korhan bu kez de alnına öpücük bıraktı. "İyiyim annem, hiç bir şeyim yok. Evham yapmak için yer arıyorsun." "Yok yok bilmem mi ben yavrumu? Çok yormuşlar benim evladımı. Gözlerinin altı çökmüş. Ama hemen iyi ederim annecim, yemekler yaparım. Şifalı çaylar kaynatırım hemen iyi ederim." "Oooo o zaman hiç bir şeyim kalmaz, endişelenme. Biraz uykusuzum sadece, geçer hemen." Nurperi yana doğru çekilip onları izleyen kıza döndü. Yüzünü öyle dikkatli izliyordu ki Ahu istemsiz tedirgin oluyordu. "Sen nasıl buldun Ahuyu? Nasıl sürpriz oldu? Allahım çok güzel, aynı annesi Korhan. Ne güzel bi gün bu gün böyle." Korhan göz göze geldiği kıza yutkunarak baktı. Derin bir nefes aldığında Ahu ne yapacağını çoktan anlamıştı. "Sevinirsin diye... Onun bu kadar büyüdüğünü görmeni çok istedim. Bir de... Ahu Nar da seni görmeyi çok istedi." Nurperi son söylediklerinde yüzünü kaplayan bir gülümsemeyle içini sızlattı Ahunun. "Oy güzel kuzum benim. Özler tabi. özler... İlk kez benim çorbamı içti özlemez mi? Ay ay ay soğukta ben sizi tuttum ya burda. Ay çocuğum demiyorsunuz hiç, hadi girin içeri. Nasıl da buldun onu, ah benim akıllı çocuğum, nasıl getirmiş bana?" Tam o anda arka taraftan yavaş yavaş gelen kadına baktılar. Kadın biraz evvel Nurperinin kucağından indirdiği kediyi almıştı ellerine. Onlar sarılırken kedi muhtemelen arkaya geri kaçmıştı. "Ah hoşgeldin Korhan oğlum. Ne iyi ettin. Bende sesleniyorum ahiretliğime, bakmıyor. Meğer oğlu gelmiş de beni bodrumda unutmuş." Nurperinin utançtan kızaran yanakları Ahuya onu daha fazla inceleme isteği veriyordu. Gerçekten suçlu bir çocuk gibi bakışlarını yere eğmişti. "Özür dilerim Emine. Ben çocukları görünce... Vallahi bir anlık unuttum yoksa bağırdım ki sana. Koş dedim. Korhan geldi dedim. Hem bak kimi getirmiş?" Kadının meraklı bakışları üzerine döndüğünde başını selam verir gibi eğmişti Ahu. Sonra Nurperinin kıkırtısını duydu. "Sen de hoşgeldin hanım kızım." "Şaşkın Emine, nerden bileceksin ki? Desene tanımıyorum diye. Tanımazsın sen. O Der..." Sonra nedense bir an kaşları çatılmış, söylediği yanlış bir şeymiş gibi hemen dudaklarını birbirine kapanıp ağzından kaçacak olanı oraya saklamıştı. "Eski bir ahbabımız vardı Tarıkla. Bize gelmişlerdi ama bebeklerdi o zaman. Şey vardı birde..." Kadın bu sefer ardını yokladı sanki birini arıyormuş gibi. Sağına soluna baktı. Kaşları derince çatıldı. "Yok... İkizi yok... Küçük oğlan yok ki." Ahunun dişleri alt dudağına saplandı. "İçeri geçelim mi annem, üşümüş bak ellerin. Hasta oluruz burda durursak. Karanlık da çöktü." Korhanın konuyu değiştirme çabası hızla sonuç vermişti. "Ay doğru ya. Biz üşüdük, Ahuda üşüdü. Yürü kuzum, bembeyaz olmuş yüzün hadi içeri yavrum." Korhanın kolunu tutan eli onu peşi sıra çekiştirirken Ahuya da diğer eli asıldı. Ahu sık sık Korhana bakıyordu ama ne diyeceklerini bilemedikleri için ağzını açamıyordu. "İyi ki karnıyarık yapmışız Emine. İçine mi doğdu ki? Ondan ondan... İçine doğdu senin. Hissettin geleceklerini. Sen karnıyarık sever misin Ahu? Çok sever Korhan, keşke ne sevdiğini bilseydim." Kadının çekiştirmelerine ve konuşmalarına hiç bir tepki vermeden ikisi de peşinden ilerledi. İçeri girdiklerinde sağa sola bakındı Ahu. Ne aradığını bilmeden tanıdık bir şeyler görme umuduyla gözlerini gezdirdi. "Tarık!!!" Nurperinin yüksek çıkan sesi Korhanın bir zamanlar ona bahsettiği gerçeği de aklına düşürdü. "Tarık bak kim geldi Tarık? Bize geldi... Büyümüş ki kocaman olmuş. Aynı annesi olmuş Tarık." Kendini büyükçe bir salonda tablo boyutlarında bir resmin önünde buldu Ahu. Fotoğrafta ayakta duran bir adam vardı. Galiba bu evin bahçesinde çekilmişti . Yüzü fotoğrafın büyütülmüş boyutundan kaynaklı oldukça netti. Korhanın amber gözlerini kimden aldığını böylece öğrenmiş oldu Ahu. Korhana göre çok daha sarışın bir yapısı vardı. Saçlarını ve ten rengini annesindden almıştı Korhan. "Kardeşinin nar kızı gelmiş Tarık. Çok büyümüş." "Annem... Hadi oturalım biraz ha. Ahu Nar sonra tanışır babamla . Şimdi o kadar uzun yoldan geldik ki... Çok yoruldu. Birde ben yorgunum diye üç saattir arabayı o kullandı. Şimdi dinlense biraz olmaz mı?" Nurperinin çatılan kaşları hemen Ahuya döndü. "Yavrum... Niye söylemiyorsun annem? Ay ben çok konuştum yine. Hiç rahat bırakmadım ki seni de. Otur! Otur hemen kuzum, yemek hazırlayalım. Dinlen sen. Oy güzel kızım, nasıl güzel dimi Korhan?" Korhan aheste aheste başını sallayıp "çok güzel" diye mırıldandı. Nurperi bu sefer Emine ye baktı. "Hadi Emine hemen sofra kurmamız lazım. Çok açlar, yorgunlar bak. Hazırlayalım, ayran yapayım mı Emine? Bu kez tuzu çok koymayacağım söz." "Tamam ahiretliğim, yap sen ayranı. Bende soğumuş mu yemekler bir bakayım." Kapı ağzında bekleyen kadının koluna girip mutfağa doğru yönlendirmişti Nurper. Hâlâ konuşmaya devam ediyordu. "Turşu koyalım mı ki Emine? Yakışır mı yemeğin yanına?" "Yakışır ahiretliğim, canın mı istedi?" "İstedi... Ahu da ister belki. Ona, benim turşu yaparken sana yardım ettiğimi söylesene. Korhan sevmez ama koymasak mı?" Sesler kaybolduğunda aynı anda ikisinin de başı birbirine dönmüştü. "Korhan!" Korhan yaklaşıp can havliyle adını mırıldanan kızı kollarına aldı. "Hiç aklımıza gelmedi Ahu Nar. Babalarımız tanıyor sandık, annem hiç aklıma gelmedi." "Annem sandı beni Korhan. Nefes alamadım o bana Derya dedikçe." Ahu beline sıkı sıkı sarılıp, yüzünü iyice göğsüne gizledi. "Güzel kelebeğim benim. Düşünmem lazımdı ama gerçekten hiç aklıma gelmedi. Böyle idare edelim Ahu Nar. Ben senin kim olduğunu bilerek ona getirmiş olayım. Anneni tanıyor, babana abi diyor ama Emine ablanın yanında adlarını anmadı. Sizden de bana hiç bahsetmemişti. Yardım et bana bebeğim." Ahu başı göğsünde olsa bile onaylar gibi salladı. "Gelmişsiniz bu eve Ahu Nar. Ben nasıl hatırlamam? Ne zaman geldiniz kim bilir?" "Ben... Onlar gidene kadar hiç Türkiye'ye geldiğimizi bilmiyordum bile. Of Allahım sesi hâlâ kulaklarımda, içim çekildi sandım. Bana öyle bir sarıldı ki." Korhan başını biraz eğip boynunu öpebilecek aralık buldu kendine. "Seni görünce beni bile unuttu. O zaman iyi tanıyor olmalı. Hiç bahsetmedi ki. Bir kere bile ailenin adını ağzına almadı yanımızda. Ama biraz durulalım, direkt sorarsak panikleyip iyice suskunlaşır. Hadi mutfağa geçelim. Yemeği oraya hazırlıyorlar galiba." Ahu geriye çekilip saçlarını eliyle düzelmeye başladı. Bileğindeki lastikle hemen toplayıp daralmışlık hissinden kurtulmaya çalıştı. Korhanın kademe kademe çatılan kaşlarına ise göz devirdi. "Uzak dur vampir! İnan şu an hiç senin saç fetişinle uğraşam. Duvarlar üstüme üstüme geliyor, yüzümü yıkamam lazım." Korhan ağzını açtı ama Ahunun çatılan kaşlarıyla geri kapattı. Ona banyonun yerini gösterip montlarını asmak için vestiyere ilerledi. Mutfaktan mırıltı sesleri geliyordu. "Öyle mi diyorsun Emine?" "Valla ahiretliğim senin oğlan arkadaşına böyle bakmıyorsa başka bi niyetle getirdi kızı." "Ay hadi inşallah." İkisinin kıkırtısını duyduğunda yüzünde küçük bir tebessüm oluştu. Emine ablası kaşla göz arasında kendini izleyip, nokta atışı yapmıştı bile. Banyodan çıkan Ahuyu görünce elini kavrayıp mutfağa doğru ilerledi. Ahu elini çekmeye çalışsa bile parmakları daha sıkı kavramıştı. "Rahat dur kelebek!" "Elimi bari bırak manyak!" "Emine abla kimsin anlamış bile yavrum, boşuna uğraşma." Ahunun konuşmasına müsade etmeden çekiştirerek içeri sokmuştu bile. İki kadının kendilerine dönen yüzleri ve hemen ellerine kayan bakışlarıyla Korhanın gülümser ifadesi sırıtmaya dönmüş oldu. Nurperinin yüzünde de aynı haylaz ifade vardı. Gözleri mekik dokur gibi sürekli ellerine ve yüzlerine dönüyordu. "Hadi oturun annem, hazır her şey. Yoğurt çorbası seviyor musun yavrum hâlâ? Emine biliyor musun ilk kez çorba içtiğinde bizdeydiler. Uçaktan korkmuş gelene kadar. Çok ağlamış, gözleri şişmişti. Ama çorbamı içerken hiç ağlamadı. Babası tok evin aç kedisi dedi ona." Kıkırtısı yine doldu mutfağa. Kaselere çorba servis ederken anlattığı anıyla Korhan ve Ahu yine göz göze geldiler. Ahu hasta olunca Korhan ona yoğurt çorbası yapmıştı. İkisinin de aklına gelen detay yüzlerinde kırık bir tebessüme neden oldu. Masaya yerleşip yemeklerini yerken çok konuşmadılar. Korhan çorbasına ekmek doğrayıp attığında, turşu tabağını önüne yaklaştırdığında, Ahunun aranan gözlerine bakıp hemen tuzu uzattığında Emine ve Nurperi gözlerinin altından ikisini izliyor ve birbirlerine bakıp sessiz olduklarını sanarak gülüyorlardı. Korhan biten tabağından başını kaldırdığında annesiyle gözgöze geldi. Başını yana yatırıp, sakince aklına takılanı sordu. "Anne, Ahu Nar bize ne zaman gelmişti? Hatırlayamadım da." Nurperi teessüf eder gibi bakıp Ahuya dönmüş ve yine o parlak gülüşlerinden birini hediye etmişti. "Kaç aylıktın ki yavrum? Hmm... Dişlerin çıkacakmış ama çıkmamıştı, sancılanmıştı. Annesi bir şey sürdü dişlerine, ağrısını alıyormuş. Ay kaç aylıktın ki? Bir tatlıydın ki Ahu. Böyle çorabında kirazlar vardı, içimden ısırmak geldi o tombul bacakları. Ama ısırmadım annem, vallahi bak. Kıyamam ki hem ben. Çok ağladın ama... Hatırlasana Korhan çorbasını içirdim ben, annesi ilk kez yemek veriyorum dedi. Sen ağladı diye kucağına aldın ama ben çok korktum belini acıtırsın diye. Acıtmadın annem, korkma. Ben kucağından alacaktım da annesi bırak, sevsin dedi. Halbuki ben o korkar diye alacaktım, hiç korkmamış." Korhan ve Ahu tekrar gözgöze geldiler. Korhan o zamanlar sekiz dokuz yaşlarında olmalıydı. Ahu ek besine yeni geçtiğine göre ve diş sancıları başladığı dikkate alınırsa altı aylık olmalıydı. Korhan nedense aklında böyle bir anı yakalayamadı. Biraz düşünmesi lazımdı. Ama onun dikkatini çeken başka bir şey vardı. Ahuya gözleri kısılı baktı. Ahu da dikkatle ve kaşları hafif çatık annesini izliyordu. "Şey... Nurperi teyze. Annem hangi elbisesini giymişti o gün?" Korhanın takıldığı kısımı, demek ki Ahu da es geçmemişti. Bundan yirki küsür yıl öncesi için oldukça detaylı şeyler dile getiriyordu annesi. Ve bir şey daha gözüne battı. Ahuya sarılırken annesinin ve babasının adını sıklıkla dile getiren kadın Emine abla geldiğinden beri hiç adlarını ağzına almamıştı. Annesi kimsenin bir şeyini başkasına anlatmazdı. Ya aklına gelemez ya da ilgisini bile çekmezdi böyle gündelik olaylar. Onunla konuşan birinin düşüneceği şeyin aksine güçlü de bir hafızası vardı ama şimdi Korhan daha çok dikkatini verdi diye mi bilinmez bu kadar detay gözüne batmıştı. "Hmmm... Şeydi... Annen elbise giymez ki çok kuzum. Takım giyermiş ama o da işte olunca. Pantolon vardı. Böyle lacivert gibi. Sonra üstünde çok güzel bir bluz vardı. İpek miydi ki acaba? Gök yüzü gibi mavi bluzunu çok beğenmiştim. Saçlarını da açmıştı. İşte hep topluyormuş, baban dedi. "Peki biz bir kere mi geldik sizi ziyarete?" Nurperinin duyguları öyle hızlı değişiyordu ki Ahu yakalayamıyordu. Şimdi ise hüzün gölgelemişti gözlerini. "Annen geldi bazenleri babanla ama siz gelemediniz ki. Çok istedim ama olmazmış. Tarık söyledi. Sonra... Sonra şey oldu, ben çok ağladım. Tağrığa dedim ben bakarım, onları getir korkarlar dedim. Suhan da bebekti hem. Siz oynardınız beraber. Yatak yapacaktım ben size. Tarık olmaz dedi. Olmazmış! Ama ben bakardım vallahi. Anneannen vermedi sizi bana." Emine hanım sessiz sessiz yemeğini yiyordu. Arada hüzünle Nurperiye ve Ahuya kaçamak bakışlar atsa da hiç yorum yapmıyordu. Aynı sessizlik Ahu ve Korhanda da vardı. Nurperi konuştukça sadece dinliyorlar, hiç bir şekilde konuşmasına ortak olamıyorlardı. Nurperi badem gözleri parlayarak yine Ahuya baktı. "Küçük oğlan nerde Ahu? Hep uyudu o, hiç sevdirmedi kendini bana. Uyuyor diye azıcık öpebildim o zaman. Ne zaman gelecek yanımıza?" Ahunun karnı buruldu. Medet dilenir gibi Korhana baktı hemen. Kendilerini kurtaracak bir yalan bulmasını, onu bu cendereden çıkarmasını istedi. Korhanın dilini dudağına sürtüp, nefes almasıyla da omuzları gevşedi. "Annem... Sen aslında onunla tanıştın ama sana söylemeyi unutmuş." Ahu dehşetle gözlerini araladı, Nurperi ise düşüncelere daldığından kaşları çatıktı. "Tanıştım mı ben? Yok tanışmadım, unutur muyum hiç? Unutmam annem. Yok yok yanlışın var, unutmam." Korhan yuvarlak masada yanında oturan annesinin eline uzanıp derin bir öpücük bıraktı. Kadının dikkati çok çabuk dağılıyordu. Hemen o da başı önüne eğilmiş oğlunun saçlarını öpmüştü. "Üzülürsün diye... Sana söyleyememiş kim olduğunu. Suhan... Onunla geldi buraya. Sen çok sevdin hatta." Nurperinin kısılmış gözleri büyük bir farkındalıkla açıldı. Yüzü şaşkınlığının boyutunu her zerresiyle ele veriyordu. "Ama... Ama Suhan buraya... Ama o şeyi getirdi." Ahuya bakan yüzü onu onaylasın diye aşağı yukarı sallanıyordu. Ahu da başını hafif sallayarak karşılık verdi. Yine burnu sızlamaya başlamıştı. "Ahi benim kardeşim Nurperi teyze. Suhan onu sana getirmişti, hatırladın mı?" Kadının karışan kafası ve sürekli düşünmek için boşluğa bakan gözleriyle Ahu yüzünü Korhana çevirdi. Bunu neden söylediğini anlamamıştı ama aklından bir şey geçirdiğine emindi. "Ama... Ama ben bilemedim. Senin adını bildim onunkini niye bilemedim ki?" Bunları masanın köşesinde duran ayran sürahisine bakarak söylüyordu. "Uçak yüzünden çok uyudu. Baban hep mızmız oğlum dedi. Adını mı söylemedi ki bana? Yok canım söylemiştir. Sen hiç uyumadın, o uyudu. Zaten sabah olmadan geri gittiniz. Azıcık sevebildik. Senle oynadık hep, Korhana kız bebek ister misin dedim ben? Kızlar çok güzel oluyormuş, kızım olsun dedim. Ahiymiş adı." Sözler kendine söylenir gibi mırıltıyla çıkıyordu ağzından. Kademe kademe yüzünü kaplayan utançla Ahuya bakmıştı en sonunda. "Vallahi hep ikizler dediler. Sonra baban mız mız oğlum uyanırsa hep ağlar dedi. Biz bebekler dedik, adınızı söylemedik ki. Korhan! Korhan adını söyledi. Ahu Nar dedi sana. Hepimiz Ahu dedik. Sedece Korhan ve baban Ahu Nar dedi. Bak bunu unutmadım. Küçük oğlanın adını söyleseler onu da unutmazdım." Ahu küçük bir çocuk gibi elini yumruk yapan ve baş parmağının kenarını işaret parmağıyla yolan kadının eline uzandı. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Korhanın ilk zamanlar adını ısrarla tam söylemesi sinirini bozmuştu. Demek ki Korhan bunu ilk kez yapmıyordu. Gözleri ona dikkatle bakan adama takıldı. Kendine derin derin ve çatık kaşlarla baktığına göre annesinin söylediklerini hatırlamaya çalışıyordu. "Haklısın Nurperi teyze. Adını söylememişler. Zaten bizde bebekleri öyle sevmez miyiz? Söyleseler unutmazdın, haklısın." Nurperi Ahunun gönül koymadığın görünce sanki büyük bir kabahatten azat olmuş gibi rahatlamıştı. Mimikkeri saniye saniye değişiyordu. Ahu onu izlerken bir çocuğun masumiyetini görüyordu sanki. Ne düşünüyorsa yüzünde sergiliyordu Nurperi. Sessiz ortama yine Nurperinin sesi doldu. "Ayyyy... Ay ben bilmeden yine de nasıl sevdim bak görüyor musun Korhan? Çok tatlıydı hemen sevdirdi kendini. Ah kalbim tanımış ondan kesin. Vallahi ondan. Bilmesem bile tanımış kalbim. Görüyor musun Emine? İçim bilmiş kimin yavrusu olduğunu da ondan hemencecik sevmişim ben zeytin gözlü kuzumu. Yemekler yaptı bize, oy yesin onu teyzesi. Bilmişim ben bilmişim. Sende sevdin dimi onu Emine? " "Maşallah çok güzel çocuktu ahiretliğim. Efendi, güler yüzlü, birde çok becerikliydi. Kanın çekmiş demek ki." Annesi konuşuyordu ama Korhanın gözü Ahudan ayrılmıyordu. Başı öne düşmüş iki elini masanın altında saklayan kızın ne kadar zor durumda olduğunu Korhan en derinlerinde hissediyordu. Ahunun güçlü durmak için verdiği emek omurgasına saplanan bir sızı oluyordu. "Suhan dediydi o zaman seni. Allahım! Suhanın dediği kız senmişsin. Bak beni nasıl da kandırmışlar yaramazlar? Ahinin ikizi var, burayı çok sever dedi. Ama siz yazın gelecektiniz kuzum. Senin okulunun dersleri bi çokmuş ki. Suhan söyledi. Yemek bile yiyemiyor, çok yoruluyor dedi. Dayanamadın sen erken geldin dimi? Tabi Suhanla, Ahi gidince yazı bekleyemedin. Ah benim güzel kuzum. Ahunun kademe kademe solgunlaşan tenine Korhan daha fazla tahammül edemedi. Sesi istemsiz bir tık fazla çıktı. "Ahu Nar! Pantolonuna yemek dökülmüş güzelim, gel temizleyelim." Ahu hiç ses çıkarmadan hızla masadan kalkmış ve ardını dönüp kendini mutfaktan dışarıya fırlatmıştı. Nurperinin "eşek sıpası, utandırdın" sözlerini son anda duymuştu. Ahu banyoya girer girmez yığılır gibi banyo paspasının üzerine bıraktı kendini. Elini nefes almak için daraldıkça daralan bağrına yasladı. "Allahım yardım et. Allahım güç ver ne olur..." Mırıltıyla dualar fısıldayan dudaklarına zapt edemediği yaşları aktı. Göz yaşının tadı yine yakmıştı canını. Sessizce aralanan kapıdan içeri kimin girdiğini biliyordu. Korhan ardından diz çöküp, sırtına sarılınca kendini sıkmaktan kaskatı kesilmiş bedeni gevşedi. "Çok mu acıyor canın nar kelebeğim? Buraya gelirken kanatlarının böyle yanacağı hiç aklıma gelmedi benim." Ahunun hıçkırığı biraz daha şiddetlendi. "Ahum... " "Korhan... Korhan ne yapacağız biz? Nasıl çıkacağız biz bu işin içinden Korhan? Suhanı duyarsa çok üzülür diyordum Ahiye nasıl bağlanır bir kere görmede? Şimdi kim olduğunu biliyor. Allahım yardım et, nefes alamıyorum ben, bize yardım et!" Korhan göğsüne sıkı sıkı bastırdığı kıza ne diyeceğini bilemiyordu. Ahunun ağzından dökülen her kelime onun da içinde yangınlara neden oluyordu. Annesini Suhanın yasından korumaya çalışırken Ahinin gidişini de saklamak zorundaydı artık. En başta kurdukları oyunu olduğu gibi devam ettirmeleri lazımdı. Ama nereye kadar? "Güzel kelebeğim benim. Biliyorum çok yorgunsun ama dayanmak zorundayız Ahum. Burda ona hiç bir şeyi hissettiremeyiz Ahu. Onunla telefonda konuşurken mahvoldun, tüm emeklerini bozamayız." Ahu yanaklarındaki ıslaklığı eliyle silip, burnunu çekti. "Ahu Nar, annem bir şeyler biliyor olmalı. Biliyorum çok şey istiyorum senden ama bana yardım et ne olur. Tek başıma adım bile atamıyorum." Ahu bir kere daha burnunu çekip, başını salladı. Korhanın yüzünü göremiyordu ama keder izleri, her gözünü kapattığında zihnine akıyordu sanki. "Tamam... Tamam iyiyim, endişelenme benim için. Onu mutlu etmek için geldik, üzemeyiz. Yüzümü yıkamam lazım." Korhan karnına doladığı kollarını çözüp, bacaklarının arasında tuttuğu kızı serbest bıraktı. İlk kendi kalkıp sonra Ahunun kalkması için yardım etti. Hiç bir şey söylemeden lavaboya yaklaştırıp, yüzünü kendi elleriyle yıkadı. Topladığı yerden çıkan tutamlar elektriklenmişti, elinin ıslaklığıyla yatıştırdı. "Şimdi daha iyi misin bebeğim?" Küçük bir çocuk gibi başını sallayıp, Korhanın bayıldığı o hareketini tekrarladı. Omuzlarını silkti... "Güzel, küçük kelebeğim benim. Her zerren şifalı diye mi bu kadar güzelsin yoksa güzelliğinin getirisi mi bu halin asla ayrım yapamıyorum." Ahu ne diyeceğini bilemedi sadece sıkıca beline doladı kollarını. "Hadi çok durduk, merak ederler bizi Korhan. Bencillik yapamayız, onu üzemeyiz." Korhan son bir kere alnına öpücük bırakıp tekrar ellerini avuçlarıyla sıkıştırdı. Çıkıp mutfağa girdiklerinde fısır fısır konuşmaları dudaklarının tebessümle kıvrımasına neden olmuştu. İlk Ahuyu oturtup tekrar yerine yerleşti. Annesinin gözleri kıpır kıpırdı. İkisi arasında öyle hızlı dolaşıyordu ki ne kadar daha dayanacaağını merak etti Korhan. Zaten Nurperi de bu merakı hemen yanıtladı. "Şey... Ben şey diyecektim de... Şimdi siz geldiniz ya. Iııı Suhan gelince gelmediydiniz de şimdi geldiniz ya ikiniz. .." Korhan kaşlarını kaldırıp gülümseyen ifadesini bozmadan annesinin kıvranışını izledi. Gözünün kenarıyla Ahuya baktığında onun da yanaklarının kızardığını ve kaşları kalkmış halde annesine baktığını gördü. İkisi öyle şaşkın ve o kadar sevimliydiler ki kahkaha atacaktı neredeyse Korhan. "Hmmm evet ikimiz gelelim dedik bu sefer. Sen ne sormak istiyordun annem?" Tabiki sormak istediği soruyu biliyordu. Ama böyle kıvrandıkça da onunla uğraşmama ihtimali yoktu ki. "Şey diyecektim ben. Suhanla Ahi geldi ya... Onlar şey olmuşlar. Şimdi siz de geldiniz, o zaman siz demi?" Ahunun siyah gözlerindeki titreşim ve alt dudağına saplanan dişi sanki tutmak istediği bir tebessümün izlerini saklıyordu. "Biz de mi ney annem?" Nurperi yüzündeki mahcubiyeti silip kızgın bir ifade bürünüp gözlerine baktı. "Annem alık mısın sen? Niye anlamıyorsun beni? Ben burda yavrumu utandırmayım diyorum sen saflar gibi bir türlü anlamıyorsun! Şey misiniz diyorum işte şey!" İşaret parmaklarını birbirine sürterek yaptığı işarete Korhan dayanamayıp kısa bir kahkaha attı. "Ama annem ben anlamadım ki. O ne demek öyle? Ne anlama geliyor o işaret Emine abla, sen biliyor musun?" Korhanın annesiyle uğraşmasına Emine de kıkırdadı. Annesinin çattığı kaşları, gözlerini iri iri açıp Ahuyu işaret eden bakışları o kadar tatlıydı ki engel olamıyordu bu yaptığına. "Korhanım, evlatcım bu büyük şehirler aklını çok yormuş annecim. Az biraz saf olmuşun sen. Sevgili diyorum işte. Anlasana çocuğum, hiç halden anlamıyorsun ki. Ahum utanmasın diye anlatmaya çalışıyorum hiç anlamıyorsun!" Hararetli hararetli annesinin saydırmalarını yüzünde arsız bir sırıtışla izliyordu. Ahunun öne düşen başı ve kıvrılan dudaklarını gördüğünde daha da büyüdü gülümsemesi. Zerre çekince emareleri göstermeden geriye yaslanıp kollarını göğsüne doladığında Ahunun her zerresini izlemeye başladı. "-cık... Sevgilim değil Ahu." Ahunun hızla kalkan başı ve şaşkınlıkla aralanmış gözlerine daha sonra gülecekti. Sarı gözlerini siyah incilere saplayıp konuşmaya devam etti. "Ahu benim eşim..." Bir şangırtı koptu. Biri elinden çatalını düşürmüş, diğeri ayran bardağını devirmiş iki kadına baktı. İkisi de şaşkınlıktan ağızları açık bakıyordu ona. İlk kendine gelip konuşan Emine ablası oldu. "Oğlum evlendiniz mi? Hiç heberimiz olmadı." Korhan başını iki yana sallayıp tekrar Ahuya döndü. "Karım demedim Emine abla, Ahu eşim dedim. " Sonra ona iri badem gözleriyle bakan annesine başını sol tarafa yatırarak baktı. "Hatırlıyor musun babam sana bir hikaye anlatmış, sende bize anlatmıştın. Hani şu insanların çift yaratıldığıyla ilgili." Nurperi hızlı hızlı başını salladı. "Ben sonunda diğer yarımı, eşimi buldum anne. O yüzden o benim sadece sevgilim değil aynı zamanda eşim." Nurperinin gülümseyen yüzü, yaşlarla parıldayan gözleri Korhanda dolaşsa da sık sık Ahuya da dönüyordu. Bayram sabahı çocukları gibi bir sevinç vardı simasında. "Sende mi tamamlandın annem? Eksik yanını sende mi tamam ettin?" Korhan aheste aheste başını salladı. "Eksik kalan her yanımı tamamlayacak yarımı buldum anne."
|
0% |