Yeni Üyelik
22.
Bölüm

KIŞ & KARDELEN

@orenda

 

 

BÖLÜM-22-

 

 

Ahu kulağına fısıldanan kelimelerle öylece kala kaldı.
Korhanın baş edilmesi imkansız bir adam olduğunu biliyordu ama nedense her seferinde buna şaşırmadan yapamıyordu.
Korhan gibi kısık bir sesle "arsız!" diye mırıldandı. Korhanın burnu hala saçlarının içinde aşağı yukarı hareket ediyordu. Ahunun fısıldayışıyla burnundan kahkahaya benzer bir ses çıkardı. Sonra da geri çekildi.

Ahu onları şaşkınlıkla izleyen üç çift göze baktığında yutkundu. Bunu sesli itiraf edemese de Korhan ona yaklaştığında zamandan yada mekandan soyutlanıyordu. Halbuki Ahu biriyle bu kadar yakın şekilde oturmazdı bile. Korhanın mutlaka eli kolu durmuyor, ya bacağına ya eline dokunuyordu. Hiç olmadı saçlarının uçlarına iki parmağı mutlaka dolanmış oluyordu.

İstemsiz Korhanın burcunu merak ederken buldu kendini. Böyle temas bağımlısı birinin burcu ne olabilirdi hiç bir fikri yoktu.

Zahirin öksürür gibi bir iki çıkardığı sesle azıcık daha çekti kendini Korhandan. Zaten koltuğun ucundaydı ve bu utanmaz adam sürekli üstüne geldiği için azıcık yerde oturmaya çalışıyordu.

"Yani sen şimdi diyorsun ki ilk duruşmada tutuksuz yargılatırım sonrasını Muzaffer düşünsün! Öyle mi?"

Korhan da konuşup, ne olduğunu anlamaya çalışan arkadaşına döndü yüzünü. Geriye doğru yaslanırken Ahunun dizindeki eli yine tutup avcunun içine kıstırmıştı bile. Zahir saniyelik bir bakış daha attı. Merakı baskın gelmese bununla mutlaka dalga geçerdi.

"Tam olarak öyle değil ama ana fikir bu diyelim."

Zahir karışmış aklıyla oturup film izler gibi onları izleyen kardeşlere, Ahuya, en son yine Korhana baktı.

"Korhan, Muzafferi başına musallat etmek istediğinden emin misin? İlla bela olacak yarıda bıraktın diye. Bu kadar derdin içinde gerek var mı ona?"

Korhanın dümdüz bakışlarından hiç bir şey anlayamadıkça panikliyordu Zahir. Ya gerçekten düşünmeden hareket ediyordu ya da düşündüğü her neyse ona çok güveniyordu. Ama korkusunu ayyuka çıkaran asıl bu değildi. Onu endişelendiren, Korhan kaybından sonra ne yaşıyorsa içinde yaşıyordu. Önceden mutlaka beyin fırtınası yaparlardı ama şimdi Zahire de zorlamadıkça tek kelime anlatmıyordu. Şu an bile Ahu uyarmasa katil birini çıkaracağını düşünmüştü.

"Orayı da babanın imkanlarına bırakırız Zahir. Ne dersin, yardım eder mi bize?"

"Oğlum adam gibi anlatsan bir şey derim de ne planlıyorsun anlamıyorum ki."

Ahunun merakla çevrilen bakışlarını görünce gerçekten ne düşündüğünü onun da bilmediğini anladı.

Korhan ise sadece planlamada zaman hatası yapmazsa sıkıntı yaşamayacağından son derece emindi.

"Ben savunmamı hazırlarım Zahir. Çocuğun çıkması için gerekli her şeyi yaparım ama çocuk benim savunma yapmama müsade etmeden suçunu itiraf ederse bu meseleyi Muzaffer kardeşiyle çözsün bir zahmet. Kimsenin aile için karmaşasına da burnumu sokacak halim yok. Mahkeme günü çocuğun itirafından sonra da kimse benden savuna yapmamı isteyemez değil mi? Ben müvekkilim ne diyorsa onu desteklemeye tabiiyim."

Zahirin kalkan kaşları ve kıvrılan dudağıyla içine bir ferahlık doldu.

"Çocuğu bir şekilde alıp, tehdit edip, suçunu itiraf etmeye ittireceksin. Doğru! Kardeşinin itirafından sonra Muzaffer sana hiç bir şey söyleyemez. Ama biz bu çocuğu o seviyede manipüle nasıl edeceğiz?"

Korhan yine boş vermişlikle omuzlarını silkti.

"Orda da baban bana olan borcunu ödesin. Bir zahmet çocuğu dışarda sürünmektense içerde yaşamanın daha akıllıca olduğuna ikna etsin. Ailesinin ve kendinin hayatta kalması için yaptığının cezasını çekmesi gerektiğine ikna olursa ağabeyi bile engel olamaz itirafına."

Olacak olanı anlayan adam alt dudağını dişiyle kıstırıp, onaylar gibi başını salladı. En mantıklı yaklaşılacak yöntem buydu.

Daha sonra Korhan bir anda ayaklanmış ve elinden tuttuğu kızı da beraberinde kaldırmıştı.

"Yeter bu kadar misafirlik bize. Sonra görüşürüz, gidelim mi artık Ahu Nar?"

Ahu bir anda neden ayaklandığını anlamasa da uyum sağladı. Kısa sürede evdekilerle vedalaşıp çıktıklarında Korhana kaşlarını kaldırmış bir halde bakıyordu. Asansörü çağıran adam bir bakış atıp göz kırptı.

"Neden öyle bakıyorsun?"

"Neden öylece hemen kalktın?"

Korhan açılan asansör kapısıyla Ahunun belinden tutup yürümesi için yönlendirdi.

"Ceydanın sürekli gözlerini üzerimize dikip, uzaylı görmüş gibi bakması rahatsız etti. O baktıkça benden uzaklaşmaya çalışman daha da rahatsız etti."

Ahu burnundan sesli bir nefes verip "neden acaba?" diye mırıldandı. Korhan ise şaşırarak baktı.

"Ne! Niye bana öyle bakıyorsun?"

"Senin yüzünden bize öyle bakıyorlar olabilir mi? Ve senin yüzünden hareketlerimi kontrol ediyorumdur belki!"

"Ben ne yaptım?"

Ahunun hayretle açılan gözlerine dudağında küçük bir tebessümle baktı Korhan.

"Rol yapma lütfen. Basbaya biliyorsun! Elin ayağın durmuyor, haliyle insanlarda tuhaf karşılıyor bana olan yaklaşımını. E sen rahat durmadığın için mecburen ben düzgün görünmeye çalışıyorum."

Korhan aralarındaki iki üç adımlık mesafeyi kapattı. Eli yine durmamıştı sahiden. Uzanıp saç tutamını, Ahuyu alıştırdığı gibi iki parmağının arasında okşamaya başlamıştı bile.

"Sana olan yaklaşımım... Sana nasıl yaklaşıyorum ben Ahu Nar?"

Nefesinin hızlandığını hissetti. Gözlerine bile bakmıyordu konuşurken. Parmaklarıyla kıstırdığı saç tutamını izliyordu öylece ama sesini kullanmayı öyle iyi biliyordu ki soluk alışını bile sekteye uğratıyordu çoğu zaman.

"Sürekli... Dokunuyorsun. Üstelik çok açık seçik konuşuyorsun."

Korhanın dudağında oluşan o kıvrım Ahunun karnında sancıya neden oldu.

"Sana dokunuyor olmam seni rahatsız ediyor mu kelebek?"

Bir adım daha üstüne yürüdüğünde Ahu bilinçsizce geriye çekildi. Sırtı aynaya değdiğinde ikinci adımı havada kaldı.

"Öyle bir şey demedim... Sadece insanlar neden bize bakıyor açıklıyorum. Bilerek anlamıyor olduğunu bilsem de saf gibi anlatmaya çalışıyorum işte."

Korhan uzanıp alnında burnunu dolaştırmaya başladı. Sol şakağından sağ şakağına kadar koklayarak ilerleyişi tüylerini diken diken etmişti.

"Benim sorum bu değildi Ahu Nar. Ben sana dokunduğumda rahatsız olup olmadığını merak ediyorum."

Ahunun nefesini tutuşu, dudağındaki o minik kıvrımı büyüttü. Burnu sağ şakağından yüzüne doğru inmeye başladı.

"Cevap Ahu Nar! Cevap vermedin hâlâ."

"Cevabını bildiğin sorular sormak huyun mu? Rahatsız olsam dokunamazsın Korhan."

"Cevabını duymayı sevdiğim soruları sık sık sormak huyum diyelim Ahu Nar. Dilersen sen de bana sorabilirsin. Ben oldukça açık bir adamım. Sana dokunmaktan ne denli zevk aldığımı söylemekten çekinmem."

Korhanın biten cümlesiyle asansörün kapıları aynı anda açıldı. İçeri dolan oksijen sanki kurtuluş habercisiymiş gibi Ahunun ciğerlerine doldu. Kendini yana atıp biran önce şurdan kurtulmanın derdindeydi. Bu adamla ne zaman konuşsa ensesindeki saçları dahil tüm tüyleri acı verecek şekilde sızlıyordu.

Bunun pekala farkında olan adam da ardından kısık bir gülme sesinden başka bir şey yapmadı.

Arabaya bindiklerinde ikisi de sessizdi. Korhan dalgın dalgın telefonuna bakan kıza bakış atıp yola döndü.

"Neyin var kelebek? Arabaya bindiğinden beri durgunsun."

Ahu ise hâlâ gözleri ekranda omuzlarını silkti.

"Yasemin..."

Korhan fısıltıyla çıkan isimden sonra kıza biraz daha dikkatli baktı.

"Ne olmuş ona?"

Ahu yine omuzlarını silkti. Şu anki hâli her şeye küsen bir çocuktan farksızdı.

"Resim atmış bana. Bisküvili pasta yapmış. Yaptım ama yiyemiyorum yazmış. Ben... Çok severim diye hep yapardı Yasemin."

Aralarına bir süre daha sessizlik girdi sonra Ahunun fısıltıyla "Korhan..." demesiyle gözlerini yoldan tekrar ayırdı.
Kızın sesindeki o kırıklık, mahsunluk içine oturdu her seferinde Korhanın.

"Söyle güzel Ahu..."

Yoldan ayırmadığı gözleri adını seslenen kızı konuşmaya teşfik etti.

"Ben Yasemini çok özledim. Ne zaman gideceğim ben ona? Geçmedi mi tehlike, hem nasıl bir tehlike var anlamıyorum ben?"

Korhan içinde bir şeyin kırıldığını hissetti. Bu hissi daha önce yaşamadığı için bilmiyordu ne olduğunu. Yol kenarında çıkış yapan bir arabanın peşinden bir mağazanın önüne park etti aracını. Ahu da telefondan ayırdığı gözlerini kaldırıp etrafa baktı. Eve gelmemişlerdi henüz.

"Neden durduk?"

Korhan yüzünü bile isteye mimiksiz bir hâlde Ahuya döndü.

"Gitmek mi istiyorsun evden? Yanımda kalmaktan bıktın mı?"

Ahu oldukça şaşırdı. Bahsettiği şey bu değildi aslında. Sadece Yasemini görmek, biraz sarılmak ve yaptığı pastasını yemek istiyordu. Zaten dile getirdiklerini de hemen olsun diye söylememişti bile. Öylesine kurulmuş bir cümleydi.

"Ben... Öyle değil. Yani azıcık da olsa görsem diye. Çok özledim onu. Yaseminden başka kimsem kalmadı ki benim. Anneannem gitti. Ahi, Sûhan gitti. Geçmişimden bir tek Yasemin var. Özledim diye."

Korhanın içene yavaş yavaş sızan suçluluk hissiyle yüzündeki ifadesizlik maskesini de kırdı. Ahu öyle söyleyince tamamen gitmek istediğini sanmıştı. Nedensizce bir öfke kaplamıştı içini. Korhan Ahusuz gün geçiremez haldeyken kızın gitmeye dair kullandığı her kelimeyi yanış anlamadan başka bir şey yapmıyordu. Ahunun kullandığı her sözü, aklıyla dinleyemeden duyguları onu manipüle ediyordu.

Gözleri hâlâ ışığı açık olan telefona kaydı.

"Özür dilerim Ahu Nar, birden sert çıkıştım."

Kendinin kemerini açtıktan sonra uzanıp kızın kemerini de açtı. Elini kavrayıp nabzının attığı kısma dudaklarını bastırdı.
Dudakları ince derinin üzerindeyken tekrar kıpırdadı.

"Benden gitmek istiyorsun sandım, evimizden. Kırdım mı seni?"

Ahu uzanıp bileğine eğilmiş başına dokundu. Saçlarının alnına düşmüş tutamlarını okşar gibi yana doğru yatırdı.
Onun ne istediğini biliyordu ama cesaret edemiyordu Ahu. Üstelik kendini oturup dinlese, bütün bunlara neden sesin çıkmıyor dese, cevap gün gibi ortadaydı.
Korhanın, ondan gelecek azıcık ilgisine bile ne kadar muhtaç olduğunu çok net anladığı anlardan birindeydiler.
Dilini dudaklarında gezdirip o da biraz daha yaklaştı hâlâ bileğine dudaklarını bastıran adama.

"Evimizden gitmek istemiyorum Korhan. Senden gitmek istemiyorum, sadece çok özlemiştim. Biraz görsem diye. Aslında öyle de değil yani düşünmeden konuştum. Ne istediğimi bende bilmiyorum ama istediğim şey senden uzaklaşmak falan değil."

Korhan duydularıyla geriye çekildi. Ahunun ona bakan ceylan gözleri sarı irislerinde ne de güzel dolaşıyordu.
Kapalı hâlde duran avcunu parmaklarıyla aralayıp gözlerini Ahudan zerre çekmeden dudaklarını avcunun içine bastırdı.

"Gidelim mi?"

Ahu ne demek istediğini anlayamadığı için öylece bakmaya devam etti.

"Yasemine? Senin sevdiğin o pastayı yemeye, beraber gidelim mi? Ama biraz oyalanalım ha. Kararsın hava biraz daha. Sonra arabayı burda bırakır taksiyle gideriz. Kapıcı eve girdiğimizi mutlaka takip ediyordur. En azından alabildiğimiz kadar tedbir alalım. O evle bir bağın kalmadığını düşünüyor olmalılar izleyenler. Şimdi tekrar seni orda görürlerse... Bilmiyorum, ne düşünmem gerektiği konusunda emin değilim ama arkadaşına değer veriyorsun riske atmayalım. Olur mu Ahu Nar?

Ahu dudağını ısırıp kararsızlıkla baktı.

"Şey... Bir tehlike varsa gitmeyelim o zaman. Yani dayanırım ben. Yaseminin başına dert açmak istemiyorum."

Korhan sol elini yüzüne götürüp yanağını baş parmağıyla okşadı.

"Sizi izleyenler dekan gibi babanın ayarladığı biri de olabilir. Emin olmamam seni kısıtlamama neden. Farkındayım bensiz dışarı bile çıkmana izin vermiyorum ama korkuyorum Ahu Nar. Yıllarca izlemiş bu adam seni. Hiç bir şey yapmamış ama neyi izlemiş bilmediğimiz sürece risk hep olacak. Senden, uzaklaşayım diye benim yanımda olmaktan kork diye yatağına kutu bıraktılar. Eminim şu an da izliyorlar seni. Yanımda olduğunu gördükçe Yaseminle olan bağının kesildiğini düşünmeleri için o gün o evden çıkardım seni. Gerçi sürekli Zahirin babasının da peşimize taktıkları var. Biz değilse bile onlar fark ederlerdi diye düşünüyorum."

Ahu sürekli birileri tarafından takip edildiğini duyduğunda istemsiz gözleri etrafta dolaşmaya başladı. Bu çok rahatsız ediciydi.

"Hiç bir hamle gelmiyor. O gün gelen tehdite benzer bir şeyler olabilir diye bekledim, hiç hareket yok. Sırf o evden uzaklaştın diye yine seni yada beni tehdit ederler diyordum ama olmadı. Nerde olduğun açıkca izleniyorsa belli halbuki ."

"Kafam çok karışıyor Korhan. Ne yapacağız biz böyle? Gözlerimizi bağlayıp, koca labirente terk ettiler bizi. Hocam, babam için önümüzdeki yirmi yılı bile planlamıştır dedi. O zaman yaşadığı süreç harici başına gelecekleri de düşünmüş olması gerekmez mi? Yani o kadar uzun vadede plan yapan biri mutlaka gelen tehditlerin gerçekleşme ihtimalini de düşünmüştür. Ki zaten okul hayatım, babanın bizi buraya getirmesi bu kanıya çıkıyor. Belki de yaptığı plan hep bu sonuç üzerineydi."

Korhan ne demek istediğini anladı. Başını ağır ağır onaylar gibi salladı.

"Bende öyle düşünüyorum. Atilla Saruhanlı uzun vadede bir plan kurduysa bu plan mutlaka onun ölüm haliyle devreye girmiş olmalı. Bizden bir şey istiyorlarsa mutlaka çıkacaklar karşımıza. Seninle yapmamız gereken tek şey kayıplarımızın başına ne geldi onu bilmek. Daha fazlasını eşelersek ve babalarımız kendilerince bir düzen oluşturduysa bunu boza bilirmişiz gibi geliyor. Babama güveniyorum Ahu Nar. Yapmak istediği her ne ise bilmeden dağıtmak istemiyorum."

Bizden bir şey istiyorlarsa derken Ahuya, kendini de dahil edişi kalbini ısıttı. Dudağı kıvrıldı. Eli yüzüne uzanıp okşamaya başladı.

Daha sonra da Korhanın beklemediği bir şey yaptı. Parmağının okşadığı kısma dudaklarını yasladı. Öper gibi değil de kokusunu hissetmek ister gibi yaslı dudakları tende bir süre kaldı.

"O zaman babalarımıza güvenelim. Adli tıp raporunu onaylayan doktoru bulmanın dışına çıkmayalım."

Ahunun dudakları tenine sürtüne sürtüne kurduğu cümleyle gözlerini kapatmıştı. İçindeki bu karanlık, kaybolmuşluk hissine çok iyi gelmişti Ahunun ona attığı adım.

Bir süre arabada bu konu hakkında konuşarak şehrin üzerine karanlığın çökmesini beklediler. Korhan da aslında bunların oldukça minik tedbirler olduğunu biliyordu ama sadece bir gözcünün olma ihtimaline sığınıyordu. Arabayı çalıştırdığında heyecanla yerinde kıpırdanan, bir ön cama bir sağındakine bakan kızı dudağı kıvrılmış bir şekilde baktı.

"Ahu Nar, evden çıkarken valiz hazırlayalım olur mu? Eşyalarının tamamını almaya çalış güzelim. Dışardan bir daha dönneyecekmişsin imajı çizmekte fayda var. Üstelik bizde çok az eşya var. İzin de vermiyorsun alalım, zorluk çekiyorsun."

Ahu başını sallayarak onayladı. Gerçekten eşya konusunda sıkıntı çekiyordu. Sürekli yanında getirdiği üç beş parça kıyafeti yıkayıp kullanıyordu. Alışveriş yapmak istese Korhan sergiye giderken elbiseyi aldı diye çok bozulmuştu. Nereye gitse peşinde olan adamın yanında rahatça alışveriş de yapamazdı. Aynı zamanda Korhanın almasına da müsade edemezdi.

"Evet... İyi olur aslında. Şey Korhan , Yasemine ne diyeceğiz? Yani o beni Muğlada sanıyordu ya."

Korhan , Yasemine gitme kararından beri bunu kafasında kurmuştu zaten.

"Muğla da olduğunu doğrula. Bir süre sonra peşinden benim de geldiğimi söyle. İlk olarak kaybımın acısıyla baş edemediğimi ve onlara en yakın olan kişiye ihtiyaç duyduğumu anlat. Sonra seninle evi düzenlediğimizi, bunun ikimize de iyi geldiğini fark ettiğini söylersin. Sonra da benim sana kafayı taktığımı anlat. Eminim arkadaşın bu kısma daha fazla ilgi gösterir. "

Keskin konuşma tarzı sona doğru eğlenceli bir tınıyla çıkınca Ahunun da dudakları gerildi. Haklıydı. Yasemin en çok o kısımla ilgilenecekti. Haftalardır görmediği arkadaşına gidiyor olmak şu an ona o kadar iyi gelmişti ki bedenini saran bu rahatlamışlık hissi için bile Korhana minnettardı.

"Ama Ahu Nar, diğer meseleler üzerine hiç konuşmasan çok iyi olur. Biz artık birbirimiz dışında kimseye detay vermezsek çok daha sağlıklı olacak her şey.'

Ahunun çatılan kaşlarına parmağıyla uzanıp düzeltmek ister gibi okşadı.

"Etrafımızda kim ne için var bilemeyiz artık kelebek. Selam verdiğimiz adam ne çıkar, kim çıkar iyice karıştık. Sadece ikimiz, anlaştık mı güzelim?"

Ne demek istediğini anladığında başını usul usul salladı.

"Anlıyorum, haklısın..."

Korhan uzanıp yanağına küçük bir öpücük bıraktı. "İkimiz" diye fısıldadı. Ahu bu kadar yakından gördüğü gözlere derin derin baktı. Korhan gibi "sadece ikimiz" diye mırıldandı. Kıvrılan dudaklarından, duyduğunun ne kadar hoşuna gittiğini anlayabiliyordu.

Hava kararıp Korhan arabasını oldukça tenha bir sokağa park edince telefonla yakın duraktan taksi çağırdılar. Taksiyle bir saati geçen bir sürede Ahunun dört yılının geçtiği evin önünde indiler. O kadar çok şey oluyor ve bir o kadar hiç bir şey olmuyorken evini ne kadar özlediğini bile anlamamıştı. Salonlarının ışığını yanarken görünce fark etti bunuda.

Her an elinde hissettiği o soğuk el parmaklarına dolandı. Sanki Ahunun sıcak avuçlarının arasında burada olduğunu hissetsin diye Korhanın parmakları böylesine soğuktu.

Ahu elini kavrayan soğukluğu düşünürken, Korhan " içimdeki buzu çözmek için mi bu kadar sıcaksın?" diye fısıldadı. Ahuya hissettirdiği o müthiş duygudan bir haber kendi kendine çıkarım yaptı.

Ahunun şu an ellerini sinesine sokup, sıcacık olana kadar sarılma istediğinden habersiz adımlarını sıklaştırdı.

Ahu anahtarıyla giriş kapısını açsa da şimdi zili çalmak istiyordu. Kalbi çok hızlı atıyordu. Yasemin nasıl karşılayacak onu bilmiyordu ama özlediğini görmeye çok ihtiyacı vardı. Onu bıraktı diye kızgın olmasını istemiyordu. Onu bıraktığını düşünmesini de istemiyordu. Bir kaç hızlı nefes alıp zile bastı.

Kapı aralandığında öylece kala kaldılar. Yasemin olabildiğine pejmürde bir hâlde, elinde koca bir tabak dolusu bisküvili pastayla karşılamıştı onları. Gözleri şişti, burnu da kızarıktı. Ahu ağladığını anladığında burnu sızladı.

Yasemin ise çok daha kötü bir haldeydi. Bir anda çok yalnız kalmış, derslerin arasında yorulmaktan kendini bulamamıştı. Üstelik bu gün çok kötü bir hastane günü geçirmişti. Eve geldiğinde sırf Ahu seviyor diye yaptığı koca bir tepsi pastayı ağlayarak yiyor ve kendine eziyet ediyordu.

"Ahu... Ahum..."

Sesi o kadar kısık ve tarazlı çıktı ki bu kadar yakın olmasalar duyamazlardı. Sonrası ise çok daha fenaydı. Yasemin elindeki tabağı kapının yan kısmında kalan vestiyere fırlatır gibi bırakıp "Ahu!!!" diye çığlık attığında apartman boşluğu inlemişti.

"Hiiişşşttt sus lütfen, herkes kapıya çıkacak. "

"Geldin..." Diye mırıldanıp Yasemin üstüne atlamıştı. Ahu da özlemi içini titreten kıza sıkı sıkı sarıldı. Üstündeki babanne hırkasını, pijemasını kalın çorapların içine alışını bile özlemiş olmak burnundaki sızıyı artırdı. Gözünden yaş kaysada gülümseme gibi bir ifade dudaklarındaydı.

"Ahu... Çok özledim seni, Allahım çok teşekkürler. Öyle çok ihtiyacım vardı ki sana, of iyiki geldin Ahu."

İkisinin hasretle sarıldığı zamanları Korhan bir kenarda sessizce izledi. Ahu bir çok hissini içinde yaşadığından Yaseminin aslında onun için ne ifade ettiğini tam olarak anlamamıştı. Sadece arkadaş olmadığını birbirine sıkı sıkı sarılışlarından görebiliyordu.

Yasemin, Ahudan azıcık uzaklaşıp bakmış ve tekrar sarılmıştı. Bu sırada onları dikkatle izleyen adamın varlığını fark etti. Boğazını temizleyip biraz geriye çekildi.

"Ahu?"

Soru sorar gibi çıkınca adı dudaklarından Ahu da Korhana baktı.

"İçerde konuşalım mı canım?"

Yasemin başını sallayıp kapıyı iyice araladı. İçeri girdiklerinde Korhanın evi dikkatle izleyişi, olabildiğine rahat hareketlerle koltuğa yerleşimi Yasemini şaşırtmıştı. Sonra üzerinin hali düştü aklına. Ayağında pikaçhu desenli kalın çorapları vardı. Bir misafiri karşılamak için olabilecek en felaket haldeydi. Kapıya gelen kargocular bile onu çok daha iyi hallerde yakalıyordu.

"Iııı hoşgeldiniz. Şey kusura bakmayın, ben geleceğinizi bilmediğim için... Yani tabi çok sevindim gelmenize yanlış anlaşılmayım şimdi."

Yaseminin kıvranarak kendini ifade etmesini Ahu tatlı tatlı izledi. Korhanda oturduğu yerden ayaklanıp kıza elini uzattı.

"Sen kusura bakma Yasemin. Biz habersiz geldik, Korhan ben. Ahu Nar seni çok özleyince sürpriz yapmak istedik. İnşallah rahatsız etmemişizdir."

Korhanın kurduğu her cümleyle Yaseminin kaşları havaya kalktı. Ahuya sorgular bakışlar attığında ise gözlerinden kaçan siyah gözlerini gördü.

"Çok sevindirdiniz beni. Bu gün Ahuyu görmek gerçekten ödül gibi oldu bana. Lütfen oturun Korhan bey."

"Korhan dersen mutlu olurum Yasemin. Ahu Nar senden o kadar çok bahsetti ki tanıyor gibiyim. Ahu Nar için bu denli kıymetli biriyle resmi olmak istemem."

Ahu bilerek Korhanın böyle konuştuğunu, Yasemini yönlendirdiğini anladı. Alt dudağını ısırıp arkadaşının dikkatini nereye istiyorsa oraya yoğunlaştırmasına sessizce uyum sağladı.

Şu an emindi ki Yasemin ne yaptığından, nerde olduğundan ziyade Korhanla ne alakasının olduğunu düşünüyordu.
Yaseminin kademe kademe artan gülümsemesiyle de Korhanın amacına ulaşmasını taktir etti.

"Ay çok sevindim! Yani sevindim derken benden bahsetmesine. Şey beni güzel anlatmış ya öyle işte. Lütfen rahatına bak. Ahu, biz şey yapalım. Çay yapalım canım. Hem pastada var, sen çok seversin çayla pastayı. "

Yaseminin şaşkın çuvallayışı, tatlı kurtarma çabası nasıl iyi geliyordu ona. Ahu çay sevmezdi aslında. O alışkanlıkların esiri olmuş bir kahveciydi. Hatıra gönüle bir kaç bardak içerdi. Bunu Yasemin kadar Korhan da biliyordu. Şu an ise biran evvel yalnız kalma çabasına giriyordu. Korhanın kıvrılan dudağına bakıp iç çekti. Tabiki kaçırmamıştı Yaseminin niyetini.

"Evet canım, çay yapalım biz. Dışarısı soğuktu, iyi gelir. Hem nasıl güzel denk geldi Yasemin. Uzun zamandır yemiyordum. Mesaj atınca çok sevindim."

Yasemin hemen koluna girip Ahuyu mutfağa doğru çekiştirmeye başlamıştı bile.

"Kreması da çok güzel olmuş biliyor musun? Sen geleceksin diye belki de. Hiç uğraşmadığım ama en güzel yaptığım krema olabilir. "

Mutfağa girdiklerinde Yasemin kapıya bakıp hemen dibine girdi.

"Allahım Allahım neler oluyor Ahu? Bu adam ne alaka? Sen Muğla'dan onunla mı geldin? Ay nasıl samimi konuştu öyle, siz samimiyeti iyi ilerletmişsiniz belliki. Ay bir sürü soru var hangisini sorayım? Kız bu adam çok yakışıklıymış ya. Ahu sana felfena bakıyor? Of neyse bunları sonra cevapla, nasılsın Ahu? Döndün değil mi? Yeter bu kadar Muğla havası. Çok özledim seni. Neler yaptın orda?"

Telaşlı telaşlı konuşan kızın ağzına elini bastırıp susturdu Ahu.

"Önce sakin ol arkadaşım, sırayla gidelim. Ben senin gibi bin soruya aynı hızda cevap veremiyorum."

Yasemin iri iri açtığı gözleriyle ağzını kapatan elden uzaklaştı. Hemen başını salladı.

"Tamam. Sakinim şu an! Hadi anlat ama her şeyi anlat."

Ahu tebessüm edip ocağın üzerindeki çaydanlığa uzandı. Dalga geçer gibi Yasemine bir bakış atıp, su doldurduğu çaydanlığı geri ocağa bıraktı. Sonuçta çay demlemek için gelmişlerdi mutfağa!

"Uzaklaşmam gerekiyordu biliyorsun. İyi değildim Yasemin, hâlâ da değilim ama alışmaya çalışıyorum. Bir şekilde yaşamak zorundayım."

"Biliyorum bitanem ama sen Ahusun! Çok güçlüsün. Üstesinden bir şekilde geleceksin. Beraber geleceğiz Ahu. Ben hep yanında olurum ki senin."

Ahu uzanıp yanağına minik bir öpücük bıraktı.

"İyiki varsın Yasemin. Biliyorum... Bana verdiğin değeri biliyorum. Ama dönemem buraya. Henüz değil. Şimdi yapamam."

Yaseminin düşen omuzlarını görünce vicdan azabı göğsünü daralttı. Sonra yüzündeki o mahsunluğu kırmak için gülümsemeye çalışması, yüzüne dikkatle bakışı o vicdan azabını harladı.

"Olsun! Olsun tamamen iyi hissedince gelirsin. Madem orda olmak sana fayda sağlıyor. Ama ben bu adam ne alaka anlamadım ki."

Ahu deli gibi merak ettiği asıl konuya gelişine yine gülümsedi.

"Ben gidince bir süre sonra peşimden geldi. Aramıştı, bende nerde olduğumu söyledim. O da çok zor zamanlar geçirdi, geçiriyor Yasemin. Biz aynı yerden parçalandık, o beni çok iyi anlıyor."

Yaseminin mırıltıyla "onun da canı senin kadar yandı" demesine başını salladı.
Geçip mutfak masasına oturdu. Yasemin de hemen yanındakine yerleşip, elini tuttu.

"Sûhanı, Ahiyi anlatıyorum ona. O da benimle dağılmış olan ne varsa tamir etmeye çalışıyor. Yasımızı beraber tutuyoruz. İyi geliyor bana Yasemin. Ona iyi geliyorum. Birbirimize ihtiyacımız var ve o bunu açıklıkla dile getirebiliyor. Çok farklı bir adam. Çok özel biri. Kalbinden geçeni bir an bile saklama huyu yok. Öyle işte. İyileşmek için birbirimize sığınıyoruz."

Yasemin, Ahuya uzun uzun baktı. Ne demek istediğini bir şekilde anlıyordu. Sonra ocakta kaynayan suyun sesine Ahu ayaklandı hemen.

Korhan mutfakta çayı bahane ederek konuşan kızların peşinden baksa da bir şey yapmadı. Telefondan maillerini kontrol etmeye başladı. Ama bir süre sonra orta sehbasında titreyip duran telefon dikkatini dağıtıyordu. Yaseminin telefonuna üstten baktı, annesi arıyordu. Arama üçüncü tekrara düşünce en azından mutfak kapısından uzatmanın sorun olmayacağını düşünüp ayaklandı. Mutfağa yaklaştığında duydukları istemsiz onu dinlemeye itti.

"Sana çok güzel bakıyor."

"Evet... O baktığında çok farklı hissediyorum."

Yasemin Ahunun genelde duyguları konusunda ne kadar ketum olduğunu bildiği için şu anki açıklığına şaşırmıştı.

"Siz... Yani birlikte misiniz?"

"Ben bunu sana nasıl anlatayım bilmiyorum ki Yasemin? Oturup bir isim koymak üzerine hiç konuşmadık ama zaten böyle bir şeye de onun hiç ihtiyacı olmadı. Dedim ya çok farklı biri. Beni de farklılaştırıyor."

"Ondan bahsederken değişiyorsun. Daha önce görmedim sende bu ifadeyi. Onur da bile?"

Korhan kapının dışında duyduğu isimle kaşları çatılmış kala kaldı. Dinlemeyi bırakması gerekiyordu ama şu andan itibaren asla bunu yapamazdı. Etik olup olmaması umurunda bile değildi. Yaseminin zikrettiği isim kıskançlık duygularını artırmaya yetmişti.

"Yasemin, Onur hayatımda ne kadar vardı? Ne için vardı sorsan cevap veremem ki. Güzel bir adamdı inkar edemem. Çok düşünceli, anlayışlı, merhametli... Onun sabrıyla altı ay bir ilişki kurabildik. Hep sevgisini de hissettirdi, inkar edemem ama bu çok başka bir şey. O zaman nöbet derdim, ders derdim, okuma yapmam lazım derdim. Önceliğim okulla ilgili olurdu ha ondan kaçmak için de değildi bunlar. Çok güzel zamanlar geçirdim ben yanında. Sahiden öncelik olarak gördüğüm içindi buluşmalarımızı reddedişim. Üstelik biliyorsun her ertelenen randevuda özür dilemek istesem bile anlayışlıydı. Yine de bir şeylerin eksik olduğunu Korhan öğretti bana."

Yasemin dudağını ısırmış, Ahunun ellerini izleyerek Korhanı anlatışına odaklanmıştı. Onlara eşlik eden kulakların farkında bile değillerdi.

Ahu ellerinden bakışlarını çekip Yasemine baktı. İrisleri kararlılıkla dolu bir ifade içeriyordu.

"Ama o zaman elini tuttuğum kişi Onur değil de Korhan olsaydı ben derslerimi kaydırırdım. Akşam çalışacağıma, iki saat az uyur gece çalışırdım gibi geliyor. Bilmiyorum ki nasıl ifade edilir bu his? Korhan 'aşağıdayım, seni bekliyorum' dese ben elimdeki her şeyi bırakır koşarak aşağı inerdim muhtemelen."

Yasemin "Onur bu kapıdan kaç kere öylece gitti" diye mırıldandı. Ahu da sadece başını salladı.

Korhan sandalyenin sesiyle öylece kala kaldığı yerden ayrılıp geri salona geçti. Elindeki telefon tekrar titrese de umursamayıp, aldığı yere bıraktı.
Bakışları yerde duyduklarını düşünüyordu.

Aslında düşünmesi gereken bir şey yoktu. Ahu çok güzel bir şey söylemişti kendi için ama şeytanları çok güzel bir adamdı dediği kelimeyi sürekli fısıldıyordu. Anlayışlı, merhametli, düşünceli olan bu adamın Ahuya bir zamanlar yakın olması bile kıskançlığını körüklüyordu. Böyle bir şey hissetmeye hakkı yoktu ama Ahu çok güzel kokuyordu, başka bir adamın o kokuyu yakından hissetmiş olması dişlerini sızlattı.

Onun güzel Ahusuna bir zamanlar bir adamın dokunmuş olması, öpmesi ve Allah aklını korusun daha fazlasını yaşamış olması yanağını ısırarak hırsını zapt etmeye çalışmasına neden oluyordu.

Kısa süre sonra ellerindeki tepsiyle içeri giren kızlarla kendini toparlamaya çalıştı. Ahunun ona tebessüm edip, önüne bıraktığı tabağa ve çay bardağına baktı. Sonra geçip oturuşunu, çaydan aldığı yudumu, Yasemine bakarak pastasından aldığı minik dilimini yiyişini çok önemli bir olayı izler gibi izledi.

Kıskançlık bir insanın başına gelebilecek en hastalıklı histi. Korhan tam da şu an bu duygunun ne kadar tehlikeli bir şey olduğunu fark etti. Çünkü onun ilgiyle izlediği her davranışını bir başka erkeğin de iç çekerek bakmış olması öfkesini besliyordu.

Üstelik hiç hakkı yoktu!

Hiç hakkının olmadığını bile bile bir zamanlar Ahunun bir adama gülümsemiş olması,belki de yanında kahkaha atmış olma ihtimali derisine iğne batırıyorlarmış gibi hissettiriyordu. Korhan Ahunun kocaman bir gülümseyişini, Sûhanın telefonundaki bir resimden görmüştü sadece. Onlar gidince, Ahunun o aydınlık gülümsemesi de kaybolmuştu. Şimdi ona sunabildiği minicik bir dudak kıvrımı olabiliyordu. Ama Korhan yine hastalıklı bulduğu bir hisle Ahunun kahkahasını istiyordu.

Ona bakarken siyah yıldızlarını ışıldatan, sesiyle büyüleyen bir kahkaha arzuluyordu.

"Korhan?"

Kızların kendi aralarında konuşması sırasında öyle dalmıştı ki adıyla seslenilene kadar ne konuştuklarını fark edemedi. Yasemin ve Ahunun dikkatle bakışıyla başını iki yana salladı.

"İyi misin Korhan? Yasemin bir şey sormuştu, daldın mı?"

Korhan hiç dokunmadığı bardağına uzanarak bir yudum aldı. Buz gibi olduğuna göre uzun zamandır şu andan soyutlanmıştı.

"Kusura bakmayın dalmışım. Sorunu bir kere daha tekrar eder misin Yasemin?"

Yasemin de anlayışla baş salladı.

"Avukatlığa ara verip vermediğini merak ettim. Ahu Muğlaya dönecekmiş ya sen burada mı kalacaksın?"

Korhan soğuk çaydan tekrar bir yudum aldı.

"Hayır onunla gideceğim. Şu sıra çok önemli olmadığı sürece dava kabul etmiyorum. Ahu Nar nerede isterse orada olacağız."

Ahu ayaklanıp elindeki bardağı aldı. "Soğumuştur o" diye mırıldanıp mutfağa gitmek için ayaklandı. Giden kızın ardından bakan adamı Yasemin çok dikkatli izliyordu.

"Ahu çok yaralı Korhan Bey."

Korhan konuşan kızla başını çevirdi. Neden bir anda böyle bir şey demişti merak etti.

"Öyle... Benim gibi çok yaralı."

Yaseminin yüzünde oldukça ciddi bir ifade belirdi. "Yaranı iyileştirmek için yara bandı kullanmazsın değil mi Korhan Bey?" dediğinde Korhan niyetini anladı. Normalde ona ültümatom verir gibi kurulan cümleleri hoş karşılamazdı. Ama biraz evvel birbirine ne denli düşkün olduğunu gördüğü kızı anlıyordu.

"Ahu Nar bir yara bandı değil Yasemin! Bu konuda ne söylersem için rahat eder bilmiyorum ama o başlı başına benim şifam. Aynı zamanda ona iyi gelmek için ne yapmam gerekirse yapacak kişiyim. Tekrar Ahu Narın o güzel gülümsemesini yakından görebilmek için her şeyi yapacak kişiyim. "

"Onu çok seviyorum Korhan Bey. Beni yanlış anlamanızı istemiyorum ama tekrar incinme ihtimali bile çok korkutuyor. Lütfen onu incitmeyin. Size değer veriyor, onu kırmayın."

Korhan gözlerini dikkatle ona bakan kızdan çekmeden başını salladı.

"Onu incitir miyim bilmiyorum Yasemin. Ben yaşamadığım gelecek üzerine çok fazla sözler vermeyi doğru bulmuyorum. Ama incitmemek için her şeyi yapacağımı bil. Ahu Nar benim kıymetlim, değerlim... Ondan tek istediğim şey ona yakın olabilmek. İyi olduğunu görebilmek. Aklın onda kalmasın, ben ona bile isteye zarar vermem."

"Size inanacağım Korhan Bey. Ahu bana okulunu dondurmak için sizin ikna ettiğinizi söyledi. Onu tekrar hayata dönderdiğiniz için güveneceğim size."

Korhan bir şey diyemeden Ahu gelip çayını bırakmıştı. Korhanın çok az konuştuğu, genelde Yaeminin sesinin duyulduğu bir akşam geçirdiler. Sürekli sorular soran, bir şeyler anlatan, Ahuya kardeş gibi davranan kızın iyi niyetinin farkındaydı. Yasemin gerçekten çok seviyordu Ahuyu. Belki elinden hiç bir şey gelemese bile uyarma isteği duyacak kadar çok. Korhan ya incitirsem dese neyle tehdit edecekti acaba? Bir şey yapamayacak olsa bile korumaya çalışmasını taktir ediyordu.

Gece saati ilerlediğinde Ahu eşyalarından bir kısmına ihtiyaç duyduğunu mırıldanıp odasına doğru yürümüştü. Korhan da peşine takıldı. Kızın odasına öylece bakışını gördüğünde ardından yaklaşıp, çenesinin altında kalan başına dudaklarını bastırdı.

"Geç oldu kelebek, hadi toparlanalım."

Ahu sadece başını salladı. Odasına girip dolanındaki büyük valizi çıkardı. Kıyafetlerini, bakım malzemelerini, ayakkabılarını doldurdu. Korhana belli etmeden çamaşırlarını koyma çabasını, Korhan dudağı kıvrılmış bir hâlde izledi. En son yatağının altına eğilip bir kutu çıkardığında yanına adımladı.

"Onlar ne güzelim?"

Ahu dizlerinin üzerinde elindeki kutudan ayırdığı bakışlarını adama çevirdi. Gözlerini dolduran yaşları gördüğünde Korhanın kaşları çatılmıştı.

"Bu Ahiyle benim anı kutum. Bak bu kitabı doğum günüm de aldı. Büyü Dükkanı... Çok severdik ikimizde. Bu tokaları biliyor musun? Yirmi yaşıma girdiğimde almıştı. Çocukken çok istemiştim ama alınmadı diye dert etmiş kendine şapşal."

Ahunun kutudan çıkarıp gösterdiği sonra geri koyduğu her bir nesneyle gözlerinden damla damla yaşlar kaymaya başlamıştı bile.

"Bak bu müzik kutusunu da anneler gününde almıştı. Anneanneme hediye alırken, beraber bana da almışlar. Anneannem hediyelerini kendi seçmeye bayılırdı."

Dudağını ısırıp, kutuyu kurduğunda Korhana bakmıyordu. Gözlerini dolduran yaşlardan kurtulmak için kolunu kullandı.

"Sevdiği şeyi aldırmak varken ne gerek varmış sürprize falan? Biraz değişik bir kadındı. Ama bu kutuyu görünce Ahiye benim için aldırmış. Ahi bana ilk başka bir şey verecekmiş ama anneannem ensesine vurup susturmuş onu. "

Gözünden yaş aksa da yüzündeki o minik gülümseme ordaydı. Ona dikkatle bakan adamın gözlerine baktı.

"Anneler günümü kutladılar benim. Ahinin küçük annesi olduğum için anneler günümü kutladılar."

Sona doğru sesi kırılıp hıçkırdığında Korhan daha fazla dayanamayıp yanına diz çöktü ve Ahuya sıkı sıkı sarıldı. Başını göğsüne bastırdığı kızın saçlarını okşamaya başladı.

"Benim güzel Ahum... Narin kelebeğim, gözünden kayan yaş eziyet oluyor Ahu Nar. Keşke seni ağlatmamanın bir yolunu bulabilsem."

Fısıltıyla kurulan her bir cümlenin sonunda dudaklarını kara saçlarına bastırdı.

Uzanıp elindeki müzik kutusunu alıp, yerine tekrar yerleştirdi. Kutuyu yatağa bıraktığında Ahunun yüzünü avuçlarına aldı ve ıslanan yanaklarını parmaklarıyla kuruladı. Uzanıp iki gözüne de öpücük bıraktı.

Bir insanın ağlarken bile böyle güzel görünmesi, bu kadar naif duruşu hayrete düşürüyordu onu. Ahu da güzel olmayan bir şey yok muydu? Korhan her şeyine böyle bağımlı olursa nasıl onsuz saniye geçirecekti?

"Evimize gidelim mi narin kelebeğim?" Kollarımda uyutayım mı seni?"

Ahunun yüzü Korhanın ellerinde minicik kalmıştı. Başını onaylar gibi hızlı hızlı sallayınca Korhan gülümsedi. Uzanıp bu sefer burnuna bir öpücük bıraktı. Valizi ve anı kutusunu kendi aldı.

Ahunun Yaseminle doyasıya vedalaşması için kapıda bekledi. Evden çıkacakları anda Yaseminin ona bakışlarına kararlılıkla bakıp dudaklarını "merak etme, yanındayım" der gibi kıpırdattı. Yaseminin gevşeyen bakışlarıyla ne demek istediğini anladığını gördü.

Gece yarısını geçtiği için arabayla uğraşmak istemediler. Taksi çağırıp evin adresini verdiler. Korhan yarın gidip alabilirdi.

Yol sürecinde akşam olanları düşünse de aklı sürekli ona Onur diye fısıldayıp bir şekilde bastırdığı hislerini canlandırıyordu. Camdan dışarıyı izleyen kızın eline uzanıp tuttu. Kucağında parmaklarıyla oynarken bu tende gezen başka bir el düşüncesi ağrı gibi bir hisse neden oluyordu.

Ayrılmayı Ahu mu istemişti acaba? Mutlaka o istemiş olmalıydı. Kimse Ahu gibi birinden ayrılmak istemezdi çünkü. O adam etrafında çok dolanmıştı belki de. Ahuya dönebilmek için neler yapmıştı acaba?

İçinde hiç susmayan sesten taksi durunca kurtuldu. Başını etrafta dolaştırınca geldiklerini fark etti. Sessizlik içinde indiler. Valiz ve kutuyu almak için ısrar etse de Ahu en azından kutuyu taşımasına izin vermesini istedi. Evlerine çıktıklarında yine çok sessizlerdi. Odaya valizi bıraktı Korhan.

"Dolapta istediğin yere yerleştirirsin eşyalarını Ahu Nar. Banyodaki dolaplarıda kullan lütfen. Başka bir eksik varsa söyle ama. Beraber çıkar alırız."

Ahu evdeyken fark ettiği şeyi şimdi daha çok hissediyordu. Korhan farklı davranıyordu sanki. Bunu dile getirmek için net bir şey söyleyemezdi ama hissediyordu bir şekilde .

"Neyin var Korhan?"

Korhan odada gezdirdiği bakışlarını Ahunun sorusuyla ona döndürdü. Her hangi bir tepki vermeden sadece bakmaya devam etti.

"Bir şey var sende. Akşamdan beri farklı bir durgunluk. Bilmiyorum, saçmalıyor da olabilirim ama sanki sıkıntılısın."

Ahu bir kaç adım yaklaştı. Korhanın tepkisizce izleyişi aslında ne kadar haklı olduğunu anlamasını da sağlamıştı.

"Korhan. Konuşmayacak mısın benimle?"

Korhan ise çok daha başka bir şeyin içinde boğuluyordu. Deli gibi Onur denilen pezeveği sevdin mi? Diye sormak, ona güldün diye bağırmak istiyordu. Ahunun gözünde hastalıklı bir adam olarak görünmek istemiyordu ama şu an hissettiği kıskançlık tam da öyle bir adam yapıyordu onu. Sabırla cevap bekleyen kıza doğru o da iki adım yaklaştı.

"Sizi dinledim!"

Ahu anlamadığı için kaşlarını çattı. Neden bahsettiğine dair bir fikri yoktu. Bunu fark eden Korhan dudağını yalayıp başını salladı. Hastalıklı görünecekse de umurunda değildi. Böyle duramazdı. Bilmek zorundaydı, bilse ne değişecekti zerre fikri yoktu ama o adam Ahu tarafından sevilmiş mi bilmek zorundaydı!

"Senin eski ilişkini! O adam senin için çok mu özeldi Ahu Nar? Bak biliyorum, geçmişin geçmişte kaldı. Hakkımda yok biliyorum ama bu his çok kötü bir şey. İçime dişlerini geçirmiş bir şey var sanki. Onur denilen adama aşık mıydın? Ya da neyse! Tamam saçmalıyorum, kusura bakma. Tamam! Bilmesem daha iyi olacak!"

Kendi soran sonra kendi sorusundan cayan adama biraz dalga geçer gibi ama çokca sevimli hâlde gülümsedi. Aralarındaki mesafeyi Ahu kapattı.

"Onur... Onunla altı aylık bir ilişkim oldu Korhan. Gerçi kapı dinlemek sana yakışmıyor, sorsan söylerdim ki ben."

O sesindeki eğlenceyi bilerek gözüne sokuyor, onunla dalga geçiyordu işte. Otuz bir yaşında bir adam olarak düştüğü şu durum içler acısıydı.

"Eğleniyorsun düştüğüm şu halle! Kıskanç biri olduğumu söyledim sana! Dalga geçiyorsun!"

Ahu gülümseyişini alt dudağını ısırarak engellemeye çalıştı.
Elini kaldırıp karnından omzuna doğru sürükleyerek ilerletti.

"Onurla bir ilişkim olduğu doğru Korhan. Yaseminle konuşmamı dinlediğine göre onunla olan ilişkimin içeriğini de öğrenmiş olmalısın."

"Bu yüzü olmayan bir adama nefret beslememe engel değil ama! Ona aşık mıydın Ahu Nar?"

Ahu şu andan gerçekten keyif alıyordu. Bunu ona soran başka biri olsa onu ilgilendirmediğini söyler, başka bir açıklamaya tenezzül bile etmezdi. Ama şu an Korhanın nasıl kıvrandığını, kıskançlığı ve sakin tutumunu koruma çabası arasında nasıl debelendiğini zevkle izliyordu.

"Onurla olan ilişkimde bile önceliklerim çok farklıydı Korhan. Derslerim, nöbetim Ahi ve Sûhan hep önceliğim olduğu için Onura ayırdığım kısıtlı zaman ona yetmedi. Soruna gelecek olursak, hayır ona aşık değildim. Yanında keyifli zaman geçirdiğim doğruydu, saygı duyduğum biriydi kendi. Eğlanceli olduğu da bir gerçek ama benim hislerim aşk denilecek kadar güçlü değildi. Açık söylemek gerekirse aşk tam olarak nasıl bir şey bildiğimi söyleyemem de."

Ahunun omzundaki eli boynundan yüzüne doğru kaydığında Korhanın adem elması yutkunurken hareket etmişti.

Ahu şu an ne yaptığının farkında mıydı emin değildi ama içinde kıskançlığın yaktığı o ateş başka bir şeye evriliyordu. Yüzünde dolaşan el onu çok daha farklı bir yangına davet ediyordu. Ahu diğer eliyle omzundan destek alıp parmak uçlarına yükseldi. Dudağı sürtünerek elinin okşadığı yanağında dolaşmaya başladı.

"Birine aşık olmak çok hastalıklı bir duygudur Korhan. Tüm benliğini ona adarsın. O olmadan bir an geçirmeyi bile düşünemezsin. Beyninde salgılanan depomin seni yönlendirir. Haz mekanizman sadece aşk ile bağlı olduğun kişiyi ister yakınında. Kıskançlığın, öfken, mutluluğun ve bir çok duygunu hep uçlarda yaşarsın."

Hem konuşup hem yanağında gezen dudaklarıyla Korhana yaptığı işkence de çok başarılıydı Ahu. Bu tam olarak neyin intikamıydı? Onları dinledi diye mi canına okuyordu yoksa eski ilişkisini sorma küstahlığının bedeli miydi? Her neyin ecriyse Korhan razıydı. O dudaklar teninde böyle gezdikçe her şeye razıydı.

Ahunun kendinden uzaklaşan yüzüyle panikleyip bir anda at kuyruğu olarak bağladığı saçlarına parmaklarını doladı. Ahunun anlayamadığı bir hızla yönü dönmüş ve sırtı duvara şiddetle çarpılmıştı. Acıyla inlemek için açılan dudaklarına hırsla kapanan dudaklar engel oldu.

Korhanın bir anda ağzını talan eden dudakları ve dişlerinin arasında nefes almak çok zordu. Sağ eli saçını kavramaya devam ediyordu. Baskısı arttığında başını geriye doğru yatırmıştı. Sol eli ise kalçasının altından tutup, kavradığında kendini biraz daha yükselmiş buldu.

Nefesi yatmediği için zorla kendini geriye çekti. Korhanın ve kendinin hızlı hızlı solukları yüzlerine çarpıyordu.

"Eğleniyor musun Ahu Nar? Beni delirtip eğleniyor musun? Hoşuna gidiyor karşında kıvranmam, kıskançlıktan delirmem keyif veriyor sana!"

Ahu alev alev yanan gözlerine ve ıslak dudaklarına bakıp bir şey demeden uzanıp ilk kez kendi bir öpücük başlattı. Üst dudağını iki dudağının arasına alıp emmeye başladığında Korhanın acı çeker gibi inleyişi gülümsetti onu. Dişleri Korhanın üst dudağını kıstırıp çekiştirdikten sonra bıraktı.

"Hoşuma gitmediğini söylersem yalan olur Korhan. Unuttun mu biz birbirimize yalan söylemiyoruz."

Mırıl mırıl edilen laflar Korhanın dudağına çarparak sarf edildi.

"Güzel ateşim..."

"O çağırdığında derslerimi bırakıp gitmezdim ama sen çağırsan gelirdim Korhan..."

Başka bir şey daha söylemek için açılan ağzı Korhan tarafından tekrar kesildi. Alt dudağını gönülleyen dudakları üst dudağına geçtiğinde telefonu çalmaya başladı. Ahu geriye çekilecek gibi olsa da saçlarındaki el buna müsade etmedi. Dudağından kayan dudaklar çenesine, ordan boynuna doğru inmeye başladı. Ahu içinde artan hisle çalan telefona kulaklarını tıkamak istemişti ama telefon bir kere daha çaldı.

"Korhan... Telefonun çalıyor..."

Korhan hiç bir şeyi umursamadan boynundaki ince deride gezinmeye, diliyle aşağı yukarı hareket ederek tadını daha çok hissetmeye devam ediyordu.

"Benim güzel Ahum... Sen eşsiz bir kelebeksin..."

Kalçasını kavrayan eli biraz daha güç harcayıp onu havaya kaldırdı. O anda bedenine baskı yapan sertlikle gırtlağından çıkan iniltiye engel olamamıştı.

Evin içerisinde başka bir ses tekrar yankılandı. Korhanın umursamayan dudaklarının aksine Ahunun zerreleri kalmış bilinci sayesinde gözlerini araladı.
Parmaklarını Korhanın boynundaki dudaklarına yasladı.

"Dur! Dur lütfen, güvenlik telefonu çalıyor Korhan."

Korhan sisten çıkar gibi başını çekti. Nefesi çok hızlıydı.

"Güvenlik telefonu! Bir şey olmuş olmalı Korhan."

Korhanın çatılan kaşları hâlâ çalan telefonun sesiyle yatak odasının kapısına döndü.

"Belalarını sikeceğim!"

Ahu Korhanı bir kere daha küfür ederken görmüştü. Çok sinirli olduğu bir andı. Şu an da çok öfkeli olduğunu anlaması için boynunda belirginleşen damarlara bakması yetiyordu.

"Hâlâ çalıyor."

Korhanın aksine Ahu onun öfkesiyle baya eğleniyordu.
Korhan elini kaydırıp onu yere indirdi. Başını öfkeyle iki yana sallayıp Ahudan uzaklaştı. Tok adımlarla kapının yanında yer alan kamera sistemine bağlı telefona doğru adımladı. Ahu da peşinden ilerliyordu. Korhan telefonu açtığında gözleri Ahuya takıldı. Merakla onu izleyen kızın dudakları şişmiş, boynunda bir nokta ısırıkları nedeniyle kıpkırmızı olmuştu.

"Efendim bir misafiriniz var. Müsait olmadığınızı ilettik ama çok ısrarcı. Tatsızlık çıkarmakla tehdit etmesinin yanı sıra sizin kendisiyle görüşeceğinizden çok emin."

"Kimmiş?"

"Beyefendinin ismi Yalçın Koçhanmış. Biran evvel görüşmeniz gerektiğini söylüyor."

Korhan duyduğu isimle tekrar ona bakan kıza döndü yüzünü. Kaşlarının arasındaki çizgi daha da belirginleşmişti.

"Gönderin!"

Kapanan telefonla adımlarını Ahuya doğru yönlendirdi. Parmağı boynundaki kızarıklığa dokundu.

"Yalçın yukarı çıkıyor Ahu Nar. Konuşması gereken önemli bir konu varmış."

Ahu konuşmadan uzanıp o kırmızılığa küçük bir öpücük bıraktı.

"Boynuna kibar davranmamışım bebeğim, üzerindekini değiştirir misin? O sikik herifin tenine yaptığımı görmesine tahammül edemem."

Ahu gelen adamın kim olduğunu anımsayınca zorla nefesini verdi. Hiç bir şey demeden odaya dönmüş ve üzerine balıkçı yaka bir kazak giymişti.

Yatağına kesik başlı bir yılan koyacak kadar barbar biriyle karşı karşıya kalmak tüylerini ürpertiyordu.
Çalan kapı sesiyle odadan çıktı. Korhan ona bir bakış atıp kapıyı açtı.

Ahu içeri giren adamla Korhanın yanına hızla ilerledi. İstemsiz bir korku hissediyordu bu adama karşı.

İçeri giren adam öfkeli yüzünü ilk Ahuya sonra Korhana çevirdi.

"İyi akşamlar Korhan Yıldıray! Sana ulaşmak ne kadar zor böyle!

"Hayırdır Yalçın! Gecenin bu saati ne seni getirdi bana?"

Neyin getirdiğini bilse de dalga geçer gibi sesini kullanmaya bilerek özen göstermişti.

"Muzaffer Soyluyu başıma bela etmen olmasın Korhan! O adamı çek üstümden! Sonunda istediğim ivmeyi yakaladım çek!"

"Benimle ilgisi ne Yalçın? Adamın işlerine neden karışayım?"

Yalçının öfkeyle kızaran yüzü, boynundan fırlayacak gibi duran damarları ne kadar sinirli olduğunu gösteriyordu.

"Senin yaptığını biliyorum! Haber beklediğim tüm lojistik firmaları bir bir anlaşmaları iptal ediyor! Senin yaptığını biliyorum Korhan!"

Korhan yine olabildiğine sakin omuzlarını silkti.

"Öyle olsa bile ne olacak ki? Ben sebepsiz kimsenin işlerine karışmam Yalçın. Demek ki canımı sıkmışsın. Demek ki bulaşmaman gereken bir konuya el uzatmışsın."

"Sana seninle bir derdim olmadığını söylemiştim!"

Korhan anlık Ahuya bakıp tekrar karşısında öfkeyle tükürük saçan adama döndü.

"Onu korkuttun. Onu benden uzaklaşsın diye korkuttun. Bunun bir bedeli olduğunu söylemiştim!"

Yalçında onları dikkatle izleyen kıza bakıp tekrar Korhana döndü.
Dudağı tehlikeli bir şekilde kıvrılmıştı.

"Ne uzaklaşması? Biz onu senin yanına çektik Korhan! Biz birbirinizi bir araya getirdik..."

 

Loading...
0%