@orenda
|
BÖLÜM-19-
Ahunun alnı Korhanın çenesine yaslı, almaya çalıştığı soluklarla cebelleşiyordu. Biraz evvel... Ne yaşadığı sorulsa söyleyemez bir anda kendini kaybetmişti. Ahu kendini bile isteye ilk kez böyle bir hisse teslim etmiş, ateşe elini tüm bilinciyle değdirmişti. Yanan eli değildi. Yanan tüm bedeni ve ruhuydu. Ateşin tüm sıcaklığını hissedip acı çekmeyişine neden bulamıyordu. Kolunda bir aşağı bir yukarı hareket eden el sırtına doğru sürünerek ilerledi. İki kürek kemiğinin ortasına yerleşince kendine çekti. Usulca düştüğü göğüs, geriye yaslanıp üzerine yatmasını sağlamıştı. Yüksek adranalin neticesinde hala soluk soluğaydı ve bunu ona sarılan adamın fark edişini düşündükçe utanç sarıyordu kalbini. İkisi de uzun bir süre sadece nefes seslerini dinlediler. Ne diyeceklerini bilemeyişleri de etki ediyordu susuşlarına. Sonunda yine Korhan kendini ilk açık eden oldu. "Seni zorladığımı biliyorum, hazır olmadığın ağırlıklar yüklüyorum üzerine. Ama buna da engel olamıyorum Ahu Nar. Bir şey var. Nasıl anatılacağını bilemediğim bir his, aklımdan geçen her kelimeyi sana söyletiyor bana. Hiç düşünmeme izin vermiyor. Seni ürkütmek istemiyorum ya da bir şeylere mecburmuşsun gibi hissettirmek de değil amacım. Bu şey neyse beni karşında çırıl çıplak bıraktırıyor." "Çok cesursun ve bu gerçekten korkutucu." Kısık sesle edilen kelimeleri kafasında bir süre evirip çevirdi Korhan. "Hayatımın hiç bir anında plansız cümle kurmadım. Bu nasıl kontrol edilir bilmiyorum. Ağzımdan çıkan kelimeleri ilk önce içimde eleştiririm, karşımdaki bana bunu nasıl iade eder onun gözüyle görmeye çalışırım ama bu şeyi kontrol edemiyorum." Ahu omuzlarına ellerini yaslayıp geriye çekildi. Şu an adamın kucağındaydı ama o kadar yeriymiş gibi bir his uyandırıyordu ki bedeni yadırgamıyordu. "Korhan altından kalkamazsam... Ben kendi içime bakamıyorum. Öyle dağınık ki hiç bir şeyi koyduğum yerde bulamıyorum." Korhan elini uzatıp yanağını küçük küçük okşadı. Ahunun bilinçsizce avuç içine yüzünü yaslayışını, gözlerini kapatışını küçük bir tebessümle izledi. Ahunun dili söylemeye cesaret edemese de bedeni Korhana nasıl çekiliyor görebiliyordu. "Beraber düzenleyeceğiz her karmaşayı. Unuttun mu biz birbirimize, ilk en saklı yerlerimizi gösteren iki kişiyiz. Tüm dağınıklıklarımızı da sadece birbirimize göstereceğiz." Gözleri aralanan kızın sulanmış siyah incilerine baktı. Kaşları anında çatılmıştı. "Ben hep inanıyorum, keşke yapmasan. Beni böyle şeylere inandırmasan." "Sana yalan söylemeyeceğimi biliyorsun." "Korhan ben lanetliyim derken kendimi ezmek için demiyordum bunu. Kim bana sıkı sıkı sarılıp bırakmayacağım dese gidişini izletti ardından. Şimdi öyle sözler söylüyorsun ki bu beni gerçekten korkutuyor. Ben buna inanırsam ama gerçekten inanırsam ve ...." "Gidersem diye susmayan şeytanların var. Benim de içimden hiç susmadan konuşuyor onlar." Korhan tekrar yüzünü okşamaya başladı. Diğer eli uzun siyah saçlarında dolaştı. "O şeytanlar mecbur olduğu için yanında diyor bana da. İşi bittiğinde kendi hayatına dönecek diye susmuyorlar. İşinden başka yaşama dair hiç bir şeyi olmayan seni ne yapsın diye daraltıyorlar beni. Çok kırılgan, çok güzel, çok masum, çok zeki... Her şeyin 'çok'u olan kızın hakkı, etrafta vampir diye anılan bir adam olmamalı. Ama olsun da istiyorum. Parmaklarındaki şifayla ağrılarımı alan, bana derin uykular bağışlayan bu kız benim olsun. Yalancı, kindar bu adamı sarıp sarmalasın." Ahunun içini okşuyordu Korhanın kelimeleri. Şeffaflığı hem bu kadar korkutup hem bu kadar iyi hissettirmemeliydi. Uzun bir zamandan sonra dudaklarını gülmek ister gibi sızlarken buldu. "Ve kıskanç..." Korhan ilk anlayamadı. Sonra minicik bir kıvrıma bakıp bir kaç saniye daldı. Doğru ya 've kıskanç' bir adamdı o. "Oldukça kıskanç! Şerefsizi aklıma düşürmek akıllıca bir şey değil Ahu Nar." "Adam bir şey yapmadı. Kibar davranmaya çalışıyordu." Korhan kızın yüzünü kısılı gözleriyle süzüp üzerindeki ince kazaktan görünecekmiş gibi göğüslerine doğru baktı. "Dekolteni izleyişi hiç kibar değildi. O kolyenin ucunda ne olduğunu merak ediyordu. Görebilmek için her şeyi de yapardı." Ahunun ısınan yanakları hafif bir pembelikle renklendi. Bu kadar pervasız konuşmaya devam edecekse Ahu bir zaman sonra bir yere saklanmaya çalışabilirdi. "Hiç filitren yok!" "Neden olsun? Bende o elbiseyi üzerinde gördüğüm andan beri göğüslerinin arasına saklanan kolyenin ucunu merak etmiştim." Ahu dehşetle baktı bir an. Bu adam... Sandığından daha pervasızdı. "Utanmaz!" "Utanmam mı gerekiyor? İnsan düşündüklerini özgürce söyleyebilmeli." "Hayır! Hayır bu kadar özgürlük fazla." Korhan Ahunun kıvranan halinden oldukça zevk almaya başlamıştı. Daha çok zevk aldığı şey ise kucağında bu kadar güzel duruşuydu. Ahunun inkar ettiğini bedeni çok güzel sahipleniyordu. Biraz daha sınırlarını zorlasa ne olur merak etti. Tabi onu ağlatan konudan uzaklaşmak için de oldukça güzel bir düşünceydi. "Bence biz birbirimize oldukça özgür olmalıyız. Unuttun mu güven en önemli ilkemiz. Ne düşünüyorsak söyleyebilmeliyiz. Kolyen dudaklarıma değdiğinde sıcacıktı. Böyle sıcak olman çok hoşuma gidiyor." Gözleri aheste aheste tekrar göğüslerine doğru kaydı. "Isınmak güzel bir his olsa gerek..." Kendi kendine söylermiş gibi bir mırıltıyla çıktı sözcükler. Ahuyu kıpkırmızı eden ve Korhana oldukça keyif veren bir andı. Sonra kız hemen kucağından kalkıp bir iki kere ağzını açıp kapadı. Ne söyleyeceğini tam olarak bilemeyişindendi sanırım bu hali. "İnsanların neden sana sinir olduğunu anlıyorum. Arsızın tekisin! Ayrıca bir psikoloğa görünmelisin, tavsiyeye ihtiyacın var gibi duruyor!" Korhan alt dudağını ısırıp ayakta dikilen ve ona kızgın bakışlar atan kadını alttan üste doğru süzerek izledi. "Daha bu gün bir psikiyatr dan tavsiye aldım Ahu Nar. Bana iyi gelebileceğini idda ettiği şeyi duysan ne düşünürsün merak ediyorum. " Anlamsızca onan bakan kıza göz kırptı. "Öğrenme konusunca çok hevesli olduğumu bilmeni isterim ama." Ne dediğini zerre anlamıyordu Ahu ama imalarının da hiç de tekin olmadığı bariz belliydi. Sonra bir şey söylemeden dönüp gidecekken kapı önünde düşmüş poşetleri gördü. "Korhan?" Korhan ayaklanıp peşine takılınca kızın neye baktığını gördü. "Poşetlerin, öylece düşmüş." Eli ensesini kaşıyıp bir yere bir kıza baktı. Bunları tamamen unutmuştu. "Akşam yeriz diye almıştım. Ev yemekleri yapan bir yerden, rahatsız etmeyecektir seni. Ama çorba dökülmüş olabilir." Ahu dizini kırıp paketlere eğildi. Dökülüp dökülmediğini kontrol etti. Sorun görünmüyordu. Alıp mutfağa götürdüğünde Korhan da peşinden ilerledi. Tezgahta özenle sarılmış yuvarlak bir paketi çıkardı. Etrafına sarılmış streçi açtığında çorba olduğunu gördü. "Az akmış ama sorun yok." Sonra dönüp diğer paketi açmaya başladı. Dikdörtgen kutu açıldığında içinden yan yatmış, azıcık da dağılmış biber dolmalarını gördü. Ona dikkatle bakan adama döndü yüzünü. "Çok emin değilim ama Sûhan sanki... Yani aklımda böyle bir şey kalmış gibi, seviyorsun diye hatırlıyorum ama yanılıyor da olabilirim." Çok basit bir şeydi bu. Bir çok kişi için de çok önemsiz bir detay. Sadece Ahu seviyor diye Ahi tarafından yapılan bir yemekti bu. Hafta sonları yanına gittiğinde mutlaka dolapta hazır olan bir yemek. Şimdi Korhan belki de hiç bilmeden onun bir özlemine deva oluyordu. "Çok severim..." Korhanın rahatlamayla omuzlarının düşüşüne baktı. Masayı hazırlayıp karşılıklı oturana kadar hiç konuşmadılar. Ahu kendini anlık Korhanın dudaklarına bakarken buluyordu. Sonra adam fark etmeden gözlerini hemen çekmenin telaşına düşüyordu. Ahu için çok özel bir şey yaşanmıştı. Korhan sırf utanmasın diye o konuya değinmese de sürekli bir ses içinden "öpüştünüz" diye fısıldayıp o andan kopmasına izin vermiyordu. Sessizlik içinde yemeklerini yediler. Ahu merak ettiği başka bir şeyi sorarak sessizliği bozdu. "Muzaffer dediğin adamla görüşmen nasıl geçti Korhan?" Korhan peçeteyle ağzını silip, bir yudum su içti. Geriye yaslanıp dikkatle bakan kızın gözlerine dikti gözlerini. "Benim açımdan oldukça iyi, onun açısından kafa karıştırıcı." "Ne demek bu?" "Beklemediği bir çıkış kapısı sunduk ona. Kafası karıştı, altından kalkılıp kalkılamayacağını düşünüp durmuştur bütün gün. Avukatlarıyla konuşmuştur. Ondan istediğime de çok tepki göstermedi ama risklerini hesaplaması lazım." "Avukatlarına senin verdiğin aklı verip, onlardan yardım isterse ya. Sonuçta yolu göstermiş oldun." Korhan dudağı kıvrılmış, karşısında merakla onu izleyen kıza baktı. "Benim elim çok güçlü. Özellikle onun avukatlarının bir Ahusu yok. Çocuğun zarar görmeden kriz geçirmelerini söyleyecek kelebekleri yoksa gerideler demektir. İlacı nerden bulacaklarını bilemezler, araştırmaya girmeleri lazım. E bu da hem zaman kaybı, hem dikkat çekici bir durum ortaya çıkarır. Üstelik Muzaffer akıllı adam. Şu ânâ kadar kendi avukatları ona böyle bir yol sunamadıysa altından kalkıp kalkamayacakları riskine girmez. Benim eminliğim onun dik durmaya çalışan yanlarını baltalıyor. Eli mahkum." "Sonra ne olacak?" "Biz tam olarak neyin içerisindeyiz Yalçından bunu öğreneceğiz. Bilmiyorsa da illa yönlendirecek kadar bir şeyler vardır elinde. Suyun akışını takip edeceğiz. Canımı sıkan o değil ama." Ahu kaşlarını çatıp Korhana baktı. "Ne sıkıyor canını?" "Doktor hiç bir yerde yok. Tüm otogarlar, havayolu şirketleri takibimizde. Bilet alsa hemen haber gelecek. Arabası sitenin otoparkında kıpırdamıyor zaten. Ama adam yer yarıldı yerin içerisine girdi gibi. " "Nasıl takibinde? Kim gözlüyor ki onu bu kadar?" Korhan gözünü kısıp kıza bir süre baktı. Duyduğunda ne tepki verecek merak ediyordu. Keşke Zahir burdayken söyleseydi, emindiki yüzünün alacağı şekle günlerce kahkaha atardı. "Zahirin babası yardım ediyor." "Babası mı?" "Hı hı babası. Zahirin babası Faslı aslında. Annesi Türk ama. Mafya hakkında bir şey biliyor musun Ahu Nar?" Konuşmanın tuhaflığına anlam veremiyordu Ahu. Bu konuya nerden gelmişlerdi ki? "Kitaplar ve filmler dışında hayır, bir şey bilmiyorum." Korhanın dalga geçer gibi gülümseyişi, kaşlarını havaya kaldırıp onu öylece izleyişi sinir bozucu olmaya başlamıştı. "Kes şunu! Böyle bakmak doğru değil." "Nasıl bakıyorum?" "Dalga geçer gibi!" Korhan başını iki yana sallayıp kısık sesle bir gülüş duyurdu Ahuya. "Hayır güzelim, dalga geçtiğim sen değilsin. Tam olarak Fasın en güçlü mafya babalarından biri olan Zahir." "Na-nasıl?" "İlginç değil mi? Mafya babası bir adamın avukat oğlu. Zahir, Fas kökenini inkar etsede babası oldukça bağlı ona. Tuhaf bir ilişkileri var. Zahir ihtiyaç anında arar, yardım ister, babası da aynı düzlükle kabul eder." "Bildiğimiz mafya babası?" "Kitaplardan bildiklerin biraz eksik olabilir. Orda yani Fasta oldukça saygın bir meslek." "Mafya?" Korhan uzun zamandır olmayan bir şeyi yaptı. Kahkaha attı. Ahunun şaşkın hâli oldukça eğlenceki gelmişti gözüne. "Sorumluluğu yüksek bir meslek aynı zamanda. Annesinin Türk oluşu Zahiri, babasının o yönünden uzak tuttu işte. Ama bir mafya babasının oğlu olduğunu yanında dillendirme. Utanıyor bu durumdan." Korhan bir an düşünüp geri kıza baktı. "Yada dillendir, yüzünün şekli her seferinde hoşuma gidiyor. Fasta varlığı bilinse, babası Zahirin selefi kabul edilir. Oldukça kalifiye bir mevki değil mi?" Ahu düşünüp durdu. Mafyalar gerçekten kitaplarda olmuyor muydu? Olmuyordu demekki. Uzun boylu, zayıf yapılı adamı gözünün önüne tekrar getirdi. Hiç mafya çocuğuna benzemiyordu. Bu düşüncesine gülecek gibi oldu yine. Hayatında mafya görmemiş Ahu tam olarak çocuklarının nasıl olduğunu nerden bilecekti ki. Birde ironi gibi adamın oğlu avukattı. "Hayat adamla oldukça dalga geçiyor. Mafya babaya, avukat oğul." Korhan yine güldü bu tesbite. "Birde Zahire sor bunu. " "İmkanlarından yararlanıyor ama!" "O da Zahirin babasına olan hıncını çıkarma şekli. Onları korumak için uzun zaman önce annesiyle beraber Türkiye'ye göndermiş. Bunun acısını da mafya babayı kullanarak alıyor. Bir şekilde işimize yarıyor adam, mafya diye red mi edelim?" "Adamın zaafını kullanıyor yani." "Bi nevi öyle. Ama ne yapalım, hayat bu. Birileri birilerini mutlaka kullanır. Dua edelim ki biz zarar vermeye yönelik kullanmıyoruz." Ahu yerinden kalkıp tabakları toplamaya başladı. Masanın toplanmasına Korhan da yardım etti. Bir yerde Korhana hak verirken buluyordu Ahu kendini. Adamın öyle yada böyle bir takım imkanları vardı ve Korhanlar bu imkanları kendileri için kullanmaktan çekinmiyorlardı. Sonuçta kötülerde her türlü haltı yiyordu. Dünya saf iyi niyetle hareket edilemeyecek kadar kirli bir hâl almıştı artık. Zaten Ahu birilerini yargılayacak pozisyonda da hiç değildi. Kendi de kendi davası için herkesin imkanlarını acımasızca kullanma fırsatı yakalasa iki kere düşünmezdi. Bulaşıklar makinaya dizildiğinde başını kaldırdı. Korhan ona oldukça dikkatle bakıyordu. "Ne?" "İçinden konuşuyorsun." "Efendim?" "Kendinle konuşuyorsun, yüzün cevaplara göre mimik değiştiriyor." Utandı bir anda. Nasıl ve ne yaptığını bile bilmiyordu o anda. Ayrıca bu kadar dikkatle inceleniyor oluşu da huzursuz ediyordu. "Ben... Farkında değilim. İnsan dışını sustursa da içindeki sese engel olamıyor çoğu zaman." "Keşke bana söylesen." "Hı..." "İçinden söylediğin her şeyi. Bana söylesen, o kadar güvensen bana." Korhan öylece bakan bir şey demeyen kızı daha fazla daraltmamak için konuyu değiştirdi. "Yarın şu dekanın yanına gitmemiz lazım. Hani imza için özellikle çağırdı ya." "Bak yine imalı konuşuyorsun benimle." "O adama zerre kadar güvenmiyorum." "O adamla hiç iletişimim bile olmadı şu zamana kadar." "Senin evet peki ya onun." Ahu bir an ne diyeceğini bilemeyip öylece baktı. "Adam atmış yaşında" diye mırıldandı. Korhan bir adım daha yaklaşıp saçlarından kaymak üzere olan lastik tokayı çıkardı ve bileğine taktı. Siyah saçlarını parmaklarını kullanarak tarak gibi düzenledi. Eğilip burnunu saçlarında gezdirdi bir kaç saniye. "Atmış yaşında olsam bile bu kokunun kaynağına ulaşmayı arzulardım." Ahunun eli bilinci dışında göğsüne kondu. "O adamın senin kadar utanmaz olduğunu sanmıyorum." "Kabul etmek istemesen de atmış yaşındaki erkeklerde güzel kadınları arzular." "Kes şunu! Bu çok kötü bir ima." "Umarım yanılıyorumdur bu ilgisi konusunda." Alnına çarpan dudaklarını sürte sürte yanağına doğru kaydırdı. Sol eli Ahunun çenesine uzanıp yukarı kalkması için destekledi aynı zamanda. Kızın beyaz tenini okşayarak dolaşan dudakları tekrar dudaklarına oldukça yakın bir noktada durdu. "Sana söyledim. Ben çok kıskanç bir adamım. Eğer ki o ihtiyar, haddi olmadan sana farklı bir gözle baktıysa onu yok ederim!" Ahunun konuşmasına fırsat vermeden oldukça güçlü ve ıslak bir şekilde dudaklarını dudaklarına bastırıp kızı bir anda bıraktı. Ahu kendine gelene kadar Korhan mutfaktan çıkmıştı. Titreyen elleri musluğa ulaştığında soğuk sudan medet dilenip boynunu ıslatmaya başladı. Dağılan saçlarını elleriyle nemlendirip sağ omzunda birleştirdi. Parmak uçları titreyerek dudaklarına dokundu. Dili bilinçsizce dudaklarında dolaştı. Adamın tadını hissetmiş gibi daldığı deryadan sıçrayarak çıktı. Mutfaktan çıkacak kadar kendini toparladığında Korhanın salonda söylenerek koltuğa örtü serdiğini gördü. Lafları çok kısıktı, ne dediğini anlayamıyordu. "Ben hazırlardım Korhan..." Adam anlık bakıp çarşafı düzeltmeye geri döndü. "Bitti bile, sen odada uyu hadi. Baya geç oldu saat." "Her akşam tartışıyoruz bu konuyu. Ben koltukta yatarım, sen odana geç lütfen. Bu şekilde çok huzursuz hissediyorum." Korhan hiç umursamadan pikeyi de serince yastığı gelişi güzel attı koltuğa. "Yatak odasına geç Ahu Nar. Burda ben kalacağım." Ahu daha fazla bir şey söylemeden başını eğip içeri doğru yürümeye başladı. Diktatörün tekiydi Korhan. Kendi söylediğinden başkasını kabul etmiyordu. Ahu da umursamazca omuzlarını silkti. Madem koltuk tepelerinde o koca vücuduna eziyet etmek istiyordu, Ahu da umursamazdı. Sabah olup beraber evden çıktıklarında ikisi de sessizdi. Ahu bir şekilde okulunun dondurulmuş olmasında katkı sağladığı için adama minnettardı. İçindeki yangın sönmemişti ama alevler de ilk günkü kadar yakıcı değildi. O zamanki can acısıyla verdiği karardan kendi için olmasa bile Ahi için çok pişmanlık hissedeceğini biliyordu. Arabada dikkatle yola bakan adamı gözünün kenarıyla izledi. "Korhan..." "Efendim Ahu Nar." "Sana hiç teşekkür etmedim. Yani okul konusunda. Sen bu kadar çabalamasan ben ne olduğunu umursamazdım biliyorum. Yardım ettiğin için, bana alan tanıdığın için teşekkürler." Korhan yoldan çekmedi gözlerini ama eli uzanıp Ahunun kucağındaki sıcak ellerini kavradı. Sol eline parmaklarını dolayıp dudaklarına yaklaştırdı. İki küçük öpücük Ahunun içinde anlık bir sarsıntıya sebep olmuştu. Sonra elini bırakmadan kucağında tutmaya devam etti. "Bunu kendim için yapıyorum Ahu Nar." "Ben... Anlamadım." "Seni beyaz önlükle görme hayalim var, bana bir hayal borçlandın." Ahu bedenini iyice adama doğru dönderip, başını koltuğa yasladı. Elini kavrayan ve soğuk sayılacak derecede olan elini izledi. "Bir şekilde borçluyum sana yani." "Öyle... Karşılıksız iyilik yapmam." Hoşuna gitti bu tasasız sohbetleri. Çok uzun zamandır hiç bir andan keyif alamadığı için çok daha kıymetliydi. "Tabi borcumu ödemezsem söke söke alırsın sen. Vampir diyorlar sana. Gerçi sülük demeye çalışıyorlarmış da çekindikleri için fantastikleştirmişler bence o lakabı." Korhan arabanın içinde gür bir sesle güldü. "Bunu sana bahsettiğim arkadaşım da demişti. Asille tanıştırmam gerek seni. Gerçi Asilden önce Züleyhanın eline bırakmak daha eğlenceli olabilir." "Züleyha mı? O kim?" "Asilin karısı. Çok bilmişin tekidir. Tekeden süt sağar dediğimiz türden biri. Bana filtresiz diyorsun, onu görsen ne düşünürsün merak ettim." "O arkadaşınla bağın... Çok güçlü." Korhan yine bakmadan başını onaylar gibi salladı. "Çok zor bir zaman atlattılar. Asili ilk kez o kadar perişan gördüm ama birbirleriyle iyileştiklerini de bakan herkes anlar." Korhan kırmızı ışıkta durduğunda anca Ahunun yüzüne uzun uzun baktı. "Bir insana bakarak dinlenmeyi o zaman bilmediğimden tuhaf geliyordu. Asilin karısını neden öyle izlediğini anlıyorum artık." Küçük küçük iğnelerin tene batması gibi bir hisle duruşunu düzeltmeye çalıştı Ahu. Ağzından ne çıksa Korhan çok açık karşılık verecekti ve bu istemsiz ürkütüyordu. Yeşil ışık yandığında Korhan geri yola baktı. "Yüzün hemen pembeleşiyor. Her söylediğim söze kızaracaksan işimiz var senle kelebek." Birde bu vardı. Onun rahatsız hissettiğini anlıyor ama yine de dili rahat bırakmıyordu onu. "Biz normal insanlar bu kadar pervasız hareket etmediğimiz için bazı cümlelerin altında kalabiliyoruz Korhan Bey. Utanmak insani bir eylem ama senin bunu bilmiyor olmanı azıcık bile yadırgamadım biliyor musun?" "Utanmanla ilgili bir sıkıntım yok nar parçası Ahu. Aksine hoşuma gidiyor. Bende sık sık..." Korhan yine anlık başını çevirip kıza baktı. Ama özellikle dudaklarını biraz fazla izledi. "Seni utandırma isteği oluşturuyor." Ahu adamın özenle taranmış saçlarını, kumral kısa sakallarını, profilden hoş duran burnunu izledi. Bir kere de olsa lafının altında kalmamak istedi. "Bir gün elbet seni de utandıran bir durum çıkar Korhan. O zaman bunu kullanmaktan çekinmeyeceğim." Umursamazca kurulmuş gibi görünsede cümle, Ahunun kalbini alacağı tepki pır pır attırıyordu. Korhan da yola bakıyormuş izlenimi veren ama yutkunduğu için gırtlağı hareket eden kıza baktı. Hâlâ parmaklarının dolalı olduğu elin üstünü baş parmağıyla okşayıp tekrar öptü. İçinden bir yerler sürekli Ahuya dokunmak için deliriyordu sanki. Temas bağımlısı bir manyak olduğu Korhana da süpriz olmuştu. Ahuya kadar bu özelliğinin de farkında değildi. "Beni utandırmak için elinden geleni yapmanı isterim kelebek. Senin tarafından utandırılmak baya... İlgi çekici geliyor kulağa." Ahu kelimeleri evirip çevirse bir şey yoktu ama öyle bir adamla yanyanaydı ki özellikle bazı cümleler çok müstehcen bir tını taşıyordu. Bunu bile isteye yaptığının farkındaydı. Okula yaklaştıkları için ve yine Ahu onun kadar arsız bir insan olamadığından sustu. Dekanın rektörlük binasındaki odasında olacağını biliyordu. Bu nedenle hiç fakülteye yönelmediler. Dekana, Ahu Nar Amberin geldiğini bildiren asistanı hemen içeri yönlendirmişti. Adamın önünde bir sürü dosya vardı. Çalıştığı her halinden belliydi. Ahuyu görünce yüzünde bir tebessüm oluşup ayağa kalktı. Korhanın bile isteye küçümser ifadeler kullanmasına tezat adam oldukça dinç duruyordu. Kumral yapısından kaynaklı saçlarının arasına karışmış beyazlar olgunluk katıyordu duruşuna. Tebessümüyle göz kenarlarındaki çizgiler daha derin bir hâl aldı. "Ahu... Hoşgeldin kızım." "Hoşbuldum hocam. Çalışıyorsunuz, rahatsız ettiğimiz için üzgünüm." "Önemli değil. Geçip oturun lütfen. Seni çok daha iyi gördüm Ahu." Ahu adamın gösterdiği tekli koltuğa geçip otururken gözünün kenarıyla Korhana baktı. Bu şekilde davranıyor olması hiç hoş değildi. Resmen bir açık arar gibi gözünü kısmış, adamın her hücresini merceğinden geçiriyordu. "Lütfen sizde buyrun." Adamın kibar tavrına gözlerini devirip geçip oturdu Korhan. Bu kadar yardım sever eğitimciler her yerde olsa dünya şahane bir yer olabilirdi diye içinden söylenmeyi kesmedi ama. Dekan tekrar masasına geçince direk Ahunun gözlerine baktı. "Kuruldan çıkacak karardan emindim Ahu. Özel haller internken de okul dondurmaya izin veriyor. Stajını yaptığın hastanenin başhekimiyle bizzat görüştüm. Şu ana kadar yaptığın stajlar sayılacak. Ama okula dönüşte tekrar bir psikolojik durumuna dair rapor talebinde bulunuldu ki bu oldukça anlaşılık bir talep. Eminim sen bunun üstesinden de geleceksin. Lütfen iyileş, toparlan ve bize geri dön." Son cümleyle Korhanın gözleri şimşek hızıyla adama ulaştı. "Ahu Narı bu kadar düşünüyor olmanız çok etkileyici. Eminim böyle hocaları olduğu için Ahu Nar hızla toparlanacaktır!" Adam anlık sağ tarafında kalan kişiye baktı. Sesindeki soğuklukla ne olduğunu tam anlayamamıştı. Ahu ise Korhanın bir pervasızlık yapmasından çekiniyordu. Hızla araya girdi. "Çok sağolun hocam. Desteğiniz çok kıymetli. Ben... Toparlandığım zaman döneceğim ve okulumu tamamlayacağım. Şimdi bunu yapamayacak bir hâl içindeyim. Böyle devam etmeye çalışmak insanlara zarar vermeme neden olabilirdi." Dekan ona kinle bakan adamın derdini anlayamasa da üzerine düşünmeye dair görmedi. Tekrar Ahuya baktı. "Bizim için insan hayatı her şeyden önce gelir Ahu. O insan hayatına şifa verecek hekimlerimiz de çok kıymetlidir. Sen kaybetmeyi göze alamayacağımız bir ışık taşıyorsun. Kıymetli bir zekan, başarılı parmakların var. Bunları israf edemezsin. Ben sana inanıyorum. Sen çok güçlü bir kana sahipsin kızım, başaracaksın." Dekan başka bir şey demeden üst çekmecesinde yer alan evrakları çıkardı. Korhan buna da takıldı. Bu kadar işinin arasında Ahunun dosyası hemen elinin altındaydı. Bir sıralama yapılmış ve en önemlileri göz önünde dursun denilmiş gibiydi. Ahu yine kısık sesle bir kaç teşekkür mırıldanıp gösterilen yerlere imzasını attı. Daha fazla zamanda kaybettirmek istemiyordu hocasına. "Tekrar üzgünüm, sizi bir sürü zahmete sokup zamanınızı çaldığım için. Daha fazla rahatsızlık vermek istemiyorum. Emekleriniz için çok teşekkürler hocam." Ahu zaten ayakta olduğu için Korhanda kalktı. Aynı şekilde dekan masasının ardından çıkıp kıza yaklaştı. Elini uzatıp sıkıca Ahunun elini kavradı. "Bir ihtiyacında lütfen çekinme Ahu. Her zaman kapılarımız açık sana." Sonra dekan Korhana döndü ve elini uzattı. "Ahunun durumundan kaynaklı sizinle tanışamamıştım. Ona yardımcı olduğunuz için teşekkürler. Aileden misiniz?" Korhan dimdik ona bakan adamdan gözünü anlık bile kaçırmadı. "Korhan Yıldıray, Ahu Narın avukatı ve erkek arkadaşıyım!" Dekanın gözünden kayan anlık ışığı Korhan yakaladı. Şaşkınlık ifadesinin anlamı erkek arkadaşı kelimesine mi aitti emin olamadı ama. Dekan hâlâ Korhanın elini sıkarken anlık Ahuya bakmış dudakları fısıltıyla "Yıldıray" diye kıpırdamıştı. Korhan onu bu kadar dikkatle izlememiş olsa bu detayı kaçırırdı. "Siz ... Yeni mi tanıştınız Ahuyla?" Korhanın da kafası karışıyordu. Adamın tepkileri tam olarak göz koyduğu kız için miydi yoksa tamamen şahsına ait miydi anlayamadı. Ahu yanlarına yaklaşıp Korhanın solunda durunca dekan gözünü direk Ahuya kilitledi. Elini de artık çekmişti. "Korhan... Kardeşimle beraber vefat eden kişinin ağabeyi. Biz, kayıplarımız aracılığıyla tanıştık hocam." Böyle bir açıklamayı neden yaptı Ahu bilmiyordu ama bir kaç kelime söyleme gereksinimi duydu. Dekanın dehşetle açılan gözleri Korhana anlık değip hemen gözlerini çekmişti. Masanın üzerinde bir dosyayı alırken elinde hafif bir titreme olduğunu gördü Korhan. "Anlıyorum... Eeee başınız sağolsun sizinde." Dekan tekrar Ahuya baktı. "Kendine iyi bak Ahu." Ahu adamın bir anda değişen ifadelerinden sonra Korhanın bir konuda haklı olduğunu anladı. Hocası... Hiçde normal davranmıyordu. Kısa sürede odadan çıktılar. Arabaya kadar ikisi de konuşmadı. Arabaya biner binmez ise Korhan hemen telefonuna saldırdı. "Cemil!" "Ses yine çok iyi! Efendim abi!" "Acil sana bahsettiğim dekanın araştırmasını yap! Diğer her şeyi bırak ilk buna yoğunlaş. Bende bakacağım siciline. Soy ağacını kadar lazım bize Cemil!" "Ahunun dekan mı?" "Beni!!! Zıvanadan çıkarma! Dekan Ahmet Sungur adına ne bulabiliyorsak acil lazım!" Korhan başka bir şey demeden hızla yola koyuldu. Odaya girdikleri andan itibaren her hareketi kafasında tekrar tekrar irdeledi. Her kelimenin anlamlarını farklı açılardan değerlendirdi. Ahu ise ne olduğunu anlamamış olsa da Korhanın gerginliği ve biraz evvel olanlardan kaynaklı ürkmüş hissediyordu. Korhan adını söyleyene kadar adam normaldi. Sonra ne olduysa... "Seni tanıyor..." Derken buldu kendini. Korhan anlık gözünü yoldan ayırdı. "Ben sana takık sapığın teki sanıyordum, bana da sürpriz oldu." "İyi de nereden tanıyor ki? Hem... En fazla avukat kimliğini biliyor olmalı, niye..." Sorunun ne olduğunu bile bilmiyordu Ahu. Aslına bakılırsa hiç bir şey yoktu ortada ama ikisini de saran rahatsızlık hissi inkar edilemeyecek kadar güçlüydü. Korhan ofisine geldiğinde Ahu da onunla inmek zorunda kaldı. "Korhan ne yapacağım ki ben burda?" Korhan arabanın kenarında öylece otoparka bakan kıza doğru yürüyüp elini tuttu. Şu an için Ahunun sıcak elleri çok iyi gelebilirdi ona. "Öncelikle kahvaltı yapmadık, bir şeyler yiyeceğiz karşı taraftaki kafede. Sonra çıkıp biraz adam adına araştırma yapacağım. Cemil ne bulabilirse bulsun bende sicilini karıştırırım. Sende erken uyandın, masamın karşısındaki koltukta biraz dinlenirsin." Hem konuşup hem kızı yürütürken yan gözle bir bakış attı peşinden onu ördek gibi takip eden Ahuya. "Malum baya seviyorsun koltukta uyumaları." Ahu adımlarına uyum sağlayıp yanında yürümeye başlayınca elini de üzerindeki montun içine sıkışmış saçlarını kurtarmak için kullandı. Korhanın saatinin yanında duran ince siyah tokası sabah onda ilk dikkatini çeken şey olmuştu. Ahi de Sûhanın tokasını bileğinde tutardı hep. Bunun bir anlamı olup olmadığını bilmiyordu Ahu. Bir erkek saçlarını tutan tokayı niye bileğinde ağırlar anlamıyordu da. Belki de içgüdüsel bir eylemdi. Farkında olmadan savurduğu saçların Korhanı nasıl etkilediğini Ahu anlayamıyordu. "Yooo ben senin yatağını daha çok sevdim. Koltuğa meraklı olan sensin. Yoksa ben düzgün bir misafir olduğum için koltukta uyumak konusunda sıkıntı çıkarmamıştım." Ahu daha ne olduğunu anlayamadan çıkışa yakın bir sütuna sırtını yaslı buldu. Korhanın irislerindeki sarılar yine kızıl damarlarla bezenmişti. "Misafir!!! Misafir falan değilsin, sok onu o aklına. Bana sürekli bunu hatırlatma! Her an gidecekmişsin gibi imada bulunma! Sen misafir değilsin. Anlaman için ne yapmam gerekiyor Ahu Nar?" Ahunun nefesini yüzünde hissedene kadar yaklaştı. "Yada anlamışsındır ama bana sinir olan dilin kızdırmak için bilerek kışkırtıyordur beni. Dün o diline kibar mı davrandım ben senin Ahu Nar? Dilim tarafından okşanmak değil de dişlerimle ısırılmak mı onu ehlileştirir?" "Korhan!" "Bir daha! Bana gidecekmişsin gibi imalarda bulunursan bedenindeki her uzvun, benim kim olduğumu öğrenene kadar tarafımca eğitilir!" Ahu ne tepki vereceğini şaşırmıştı. Korku yoktu içinde ama sınırları olmayan kelimelerine yarışacak açıklıkta da cümleler kuramıyordu. Korhanın her konuda bu kadar açık konuşabilmesi Ahu için hiç de kolay değildi. "Beni manipüle ediyorsun! Şu an tam bunu yapıyorsun. Ahlaksız imalarla beni susturmaya çalışıyorsun!" Korhan kıza bedenini tamamen yasladı. Aynen dediğini yapıyordu gerçekten. Ama zerre kadar da utanç duymuyordu bundan. Ahu bir şekilde Korhanın varlığını kabullense iyi olurdu. "Ahlaksız mı? Öpüşmemiz ahlaksızlık mı? O zaman sana yeni bir bilgi Ahu Nar! Dün ben ağzının içinde gezinirken sende kuzu kuzu beklemiyordun. Gayetde bana eşlik ediyordun!" "Pislik!" Korhan iyice sırtı sütuna yapışmış kıza bedenini bastırdı. Ahunun sıcaklığını aralarındaki kıyafetlere rağmen hissedebiliyordu. "Seni... Mahvederim, çekil!" Korhan iyice kızın kulağına yaklaştırdı dudaklarını. "Ne oldu kelebek? Korkuttum mu seni?" Cümlenin sonunda bedeninin alt kısmını tekrar baskıyla Ahunun hissetmesini sağladı. Ahu dişlerini sıkarak derin bir nefes aldı. Onu bile isteye sindirmenin derdindeyse bunu asla başaramayacağını öğrenmesi gerekiyordu bu sülüğün. Yanda sarkık duran kollarını kaldırıp adamın boynuna doladı. Bunu beklemeyen Korhanın bir anda kala kalmasından aldığı cesaretle parmaklarının üzerine yükselerek dudaklarını Korhanın yaptığı gibi kulağına yaklaştırdı. Kulak memesini iki dişinin arasına kıstırıp azıcık çekiştirdi. Korhanın dumur olmuş olması şu an oldukça keyif veriyordu. "Korhan..." Adamın genzinden zorla bir hmm sesi çıktı. "Kadın doğumda staj yapmadan önceki ay ürolojideydim. Yani emin ol beni onunla korkutman pek mümkün değil." Ahu dudakları kulağına çarpa çarpa fısıldadıklarına ek olarak dilini kulak memesine tekrar değdirip yukarı doğru biraz sürttü. Korhanın güç almak ister gibi elini sütuna dayadığını hareket edişinden anlamıştı. dudakları keyifle kıvrıldı. "En iyisi beni sindirmek için sen başka bir şey kullan." Adamın kolunun altından kayıp çıkışa doğru yürümeye başlamıştı Ahu Nar. Ardında soluk soluğa kalan adamın oldukça farkındaydı. Korhan ise bedenine şiddetli sızılar yaymasına neden olan kız yüzünden kendini toparlayamıyordu. Eli sütun duvarda yaslı, başı önde derin nefesler alıyordu. Kızın kulağına değen dilinin etkisini hala hissedebiliyordu. Bir kaç derin soluk alıp sertliği canını yakan ereksiyonunun kendine gelmesi için zaman tanıdı bedenine. "Ece haklı... Biran evvel sevişmem lazım ama sadece seninle benim güzel ateşim..."
|
0% |