Yeni Üyelik
10.
Bölüm

SARSINTI & DALGA

@orenda

 

 

 

BÖLÜM-10

 

 

Korhan duyduklarıyla anlık bir şoka girmişti ama uzun sürmedi. Kriz yönetme konusunda hiç zorluk çekmezdi o. Önündeki ilk kavşaktan dönüş yapıp hızını artırmasıyla on dakikada Ahu'yu bıraktığı evin kapısındaydı. Gelene kadar kızın ağzından çıkan kelimeleri tekrarladı zihni.

 

Kesik başlı bir yılan!

 

Asansörün tuşuna üst üste basmasına rağmen gelmeyişi sinirini daha da bozuyordu. Beklemekten vazgeçip ikişer ikişer basamaklardan çıkmaya başladı.

 

Hem zile basıp hem kapıyı yumrukluyordu.

 

"Ahu Nar aç kapıyı! Geldim, aç kapıyı hadi..."

 

Kapı açılana kadar öfkesinin neye olduğunu bile anlamadı. Bunun bir mesaj olduğunu anlaması için kahin olmasına gerek yoktu.

 

Birilerinin kıza saçma sapan bir mesajı hangi amaçla iletmesine mi yoksa Ahu'nun görünce yaşadığı dehşete mi daha çok sinirleniyordu düşünmedi bile.

 

Kapı aralandığında tamamen açılmasını beklemeyip iteledi ve hemen içeri girdi. Yüzü korkudan bembeyaz olmuş, dudakları ısırılmaktan kanayacak hale gelmiş kızı görünce içini tarifsiz bir sıkıntı kapladı. Bu his çok rahatsız ediciydi.

 

"Kor...Korhan...İççerde..."

 

Kekeleyen, her an bayılacakmış gibi sendeleyen bedeni tutup kolunun altına, göğsünün en güvenli kıyısına sakladı. Bedeni titriyordu. Ayazda çıplak kalmış gibi tir tir titriyordu. Elleri yaptığından habersiz, hızla kollarının üzerinde gezmeye, bilinçsiz bir içgüdüyle yanında olduğunu hissettirmeye çalışıyordu.

 

"Buradayım, geçti" diye fısıldarken buz gibi olmuş kollarını elleriyle sıvazlayarak ısıtmaya çalıştı. Adım atacak hali olmayan kızı yavaşça kucağına alıp içeri taşıdı. Salon olarak kullanıldığını düşündüğü yere kızı götürüp üçlü kanepeye uzanmasını sağladı. Saçları karma karışık, gözleri kıpkırmızıydı.

 

Ne yaptığını düşünemeyecek kadar karşısındaki kıza odaklanmıştı. Elleri dağılmış saçları düzeltmek ister gibi aralarına karıştı.

 

"Kor... Korhan... Korhan çok kötü."

 

Fısıltısını, yüzüne bu kadar yakın olmasa duyamazdı muhtemelen.

 

"Kutu nerede Ahu Nar?"

 

Ahu gözlerini koridorun karşısındaki odasının kapısına değdirdi ama hâlâ konuşacak gücü bulamıyordu kendisinde.

 

Korhan kara saçlarda gezinen ellerini yüzüne getirip avuç içiyle okşadı. İkisinin de şu an oldukları halden zerre kadar farkındalığı yoktu.

 

"Bekle, hemen geliyorum. Burda bekle, sakın korkma olur mu? Hemen geleceğim hemen."

 

Kısık ve güven verici bir sesle konuşup Ahu'nun baktığı odaya girdi. Gözü üstün körü odada dolaştı. Çok da düzenli olduğu söylenemezdi. Kapının ardında duvar kenasında kırmızı bir kutunun yan bir şekilde devrildiğini ve içinden yılanın yarısının kaydığını gördü.

 

Yavaş adımlarla kutuya ilerledi. Ceketinin cebinden bir kalem çıkararak kutuyu kendine doğru çevirdi. Beyaz, bebek sayılacak bir yılanın başı kesilmişti. Kanı bile kurumamıştı üstelik. Kanın kirlettiği bir kağıt dikkatini çekti. Tekrar elindeki kalemle kağıdı kutudan çıkardı ve eline aldı.

 

"Yılanın başını küçükken ezmeyi severim avukat. Beyaz tenli, Ahu gözlü kızın sonu da bu yılan gibi olacak!"

 

Korhan çenesini sıkmaktan dişlerini kıracak hale gelmişti. Bu mesaj tam olarak kimi tehdit ediyordu anlamayamadı. Zahir ile bunu dibine kadar araştırmalıydı. Mesaj kendisine olsa Ahu'ya neden gönderilmişti ki? Eğer kardeşlerinin durumuyla bağlantılıysa neden canıyla tehdit edilen sadece Ahu oluyordu? Sağda solda araştırma yapan kendisiydi. Bir tehdit alması gerekiyorsa bu kendine olmalıydı.

 

Aklına gelen kızla hemen ortalığı toparlayıp yanına gitmesi gerektiğini düşündü. Odadan çıkıp kapılarda gözünü gezdirdi, mutfak kapısı açıktı zaten. Girip siyah bir çöp poşeti bulmak için dolapları karıştırdı. Sonunda alt çekmecelerden birinde bulup tekrar odaya girdi ve kutuyu yılanla birlikte içine koydu. Poşetin ağzını düğümleyince dışarı kapısının kenarına bıraktı. Tekrar mutfağa girip bir bardak su aldı ve koltukta kımıldamadan ellerine bakan Ahu'ya yaklaştı. Yanına oturduğunda kız sıçramıştı.

 

"Benim... Korkma, hadi bir yudum al, hala çok solgunsun."

 

Ellerindeki titreme biraz daha azalmıştı. Bardağı tutup bir kaç yudum aldı. Korhan elindeki bardağı alıp ortadaki sehpaya bıraktı.

 

"Kutuyu kapının önüne mi bırakmışlar?"

 

Gözlerini Korhana kilitleyen Ahu başını sağa sola salladı. "Yatağıma" diye fısıldayabildi.

 

Korhan kontrolsüz bir öfkenin girdabına kapılmak üzereydi. Eve daha da kötüsü kızın odasına rahatlıkla girmişler ve mesaj bırakmışlardı. Bu kadar kolay iki eve girilebiliyor olması fazlasıyla dikkat çekiciydi.

 

Ahi'nin evi canını sıkarken Ahu'nun evi de bu kadar güvensizken onu yalnız bırakamazdı.

 

"Ahu Nar kendine küçük bir çanta hazırla. Burada kalamazsın."

 

"Ne demek bu?"

 

"Sen burada bırakamam. Ev çok güvensiz!"

 

"Olmaz! Bura benim evim, gidemem ki ben."

 

Korhan bir şekilde onu bu evden çıkaracaktı ama kendi rızasıyla olsun istiyordu. Şu an Ahu'yu daha çok panikletmek yanlış olacaktı. Gözü evin içinde bir tur gezerken televizyon ünitesindeki fotoğraflar dikkatini çekti. Ne yapması gerektiğini bulmuştu.

 

"Ev arkadaşını da seni de tehlikeye atamayız Ahu Nar. Burda olursan tehlikedesin demektir yani ev arkadaşında bu tehlikenin içinde yer alıyor. Gözümün önünde olman gerek. Eve rahatlıkla girmişler. Gireli çok da olmamış. Demek ki rahatlıkla bunu yapabilecek güçteler. Yanımda geliyorsun. O kaşlarını çatmaktan vazgeç. Yasemin miydi arkadaşının adı, tehlikeye atmak istemezsin onu. Bu evde kalırsan ona da zarar verebilirler."

 

Yasemim'in adının geçmesiyle irkilmişti. İstemezdi ki arkadaşına bişey olmasını. Dünya da ona kalan tek güzel şey Yasemindi.

 

"Ne istiyorlar benden? Niye yaptılar bunu?"

 

Sağ gözünden yanağına aşağı kayan yaş dikkatini dağıttı. Sert tutumu kırılacak gibi oldu. Çeneside asılı kalan damlayı baş parmağının ucuyla yakaladı.

 

"Ahu Nar kim bunlar bilmiyorum. Ama anlaşılan seninle ve bir şekilde benimle bir dertleri var."

 

"Seninle mi? Ben hiç bir şey anlamıyorum."

 

"Not bırakmışlar kutuya."

 

Ahu tekrar ellerine baktı. Kapağı açıpta küçük kafası kopuk yılanı görünce kutuyu fırlatışını anımsadı. Notu fark edecek durumda değildi.

 

"Ne yazmışlar ki?"

 

Korhan ona korku dolu bakışlarla bakmasını istemiyordu. Böyle titrek, ürkek bakması sebepsiz canını çok sıkıyordu. Bilmeden Sûhan'ın yerine kızı koyup koymadığını düşündü ve elektrik çarpar gibi bir his içini sızlattı.

 

"Benim kartım vardı kutuda. Tehdit büyük ihtimalle bana. Yanımda gördükleri için senin aracılığınla ulaştırmak istemişlerdir."

 

"Seni mi tehdit ediyorlar? Ama niye?"

 

"Aldığım davalardan biridir yüksek ihtimalle. Zaman zaman olur böyle şeyler. Bu seferki çok film izlemiş muhtemelen. Genelde benim kapıma kurşun, bıçak bırakırlardı. Ama yine de seni tehlikede bırakamam. Bana istediklerini yaptırmak için seni kullanabilirler. Şimdi acele etmelisin."

 

"Bu çok saçma, kaç kere görüştük sanki biz? Böyle şeyler için daha sağlam bağlarının olduğu kişileri seçmiyorlar mı? Hem Yasemine ne diyeceğim? O bırakmaz ki beni."

 

Korhan bilmeden hata yapıyordu ve bu canını sıktı. Kız çok naifti ve bu görüntüsüne aldanıp onu kolay alt edilebilir görüyordu. Soruları çok yerindeydi, çok doğru bir andaydı. Şu an yılanın verdiği korku olmasa çok daha güçlü dururdu muhtemelen karşısında.

 

Çocuk gibiydi sesi. Çok masum, çok güvensiz, çok korkak. Durup dururken sarılıp 'ben buradayım' diyerek onu koruma isteği duyduruyordu içinde bir yere. Notu tabiki Ahu'ya söyleyip daha da korkmasını istemiyordu. Şimdilik böyle bilmesi daha iyiydi. Tehditin onunla alakalı olmadığını düşünmesi bir nebzede olsa onu rahat bırakırdı belki.

 

"Benim etrafımda kimse olmaz! Büyük ihtimalle çok basit ama fazla mafya dizisi izlemiş birileri. Bu halledemeyeceğim bir şey değil, endişelenme. Bir arkadaşına yoğunlaşalım. Ona ne söylersek paniklemez, içi rahat olur düşünelim. Telefonda anlatırsın durumu. İyi olduğuna ve daha iyi olacağına inanırsa peşine düşmez. Ahu Nar olabildiğine ikna edici olmalıyız. Böylece tehlike ondan da uzaklaşmış olur."

 

Adam doğru söylüyordu. İhtimal bile olsa Yasemin'i tehlikeye atamazdı. Kendi hayatı nasıl olsa kayıp gitmişti ellerinden ama Yasemin'in yaşaması, okulunu tamamlaması ve mutlu olması gerekiyordu.

 

"Odaya giremem ki ben Korhan. Vicdansızlar! Küçücük hayvana kıymışlar. İğrenç oyunları yüzünden minik bir canı katletmişler."

 

Yılanların soğuk yüzü sevilmemeleri için yeterli bir sebepken insanoğluna Ahu, can taşıyan her şeye merhamet hissederdi. Çok iyi, çok masum yada mükemmel akça kalbi için değildi bu hissiyat. Sadece yaşam hakkına sonsuz bir saygısı vardı. İnsanın yarattığı enkazda en çok etkilenen dopa ve hayvanlar olunca Ahu onlar için çok daha merhamet hissiyle hareket ediyordu.

 

"Odanda değil Ahu Nar. Hadi acele edelim. Bu evde durmamız güvenli değil. Bir şey yapacaklarından değil hemen gerilme lütfen. Ben biraz fazla tedbire önem veririm ve kontrol manyağı olduğumu söyleyen bir ortağım var. Sen sadece bir kaç parça bir şey al şimdilik. Gerekirse sonra beraber alırız. Çanta dikkat çekecek boyutta olsun ama benimle geldiğini görsünler ki bu evle bir bağlantıları kalmasın."

 

Bir yandan da kızın onu suçlayıp panikleme ihtimalini nasıl yönetebileceğini düşünüyordu. Sonuçta onu tehlikeye atanın kendisi olduğunu söyleyip sinirlenebilirdi. Böyle bir tepki beklerken Ahu hiç sorgulamadan dediğini yapmak için kalktı. Korhan arkasından bakarken kaşlarını çattı. Hayır bu değildi olması gereken!

 

Bu güven miydi?

 

Korhan'ın düşüncelerinin aksine Ahu tamamen Yasemin'e odaklanmıştı. Yasemin'e ne diyeceğini bilemedi. Onu ikna etmesi gerekiyordu, içini rahatlatmalıydı ki huzursuz hissetmesindi kendini.

 

Hızlı bir şekilde orta boy bir bavula eline geçeni doldurdu. Ne aldığının çok farkında değildi. Günlük ihtiyacı olabilecek bir kaç şey yeterliydi işte. Banyodan kişisel eşyalarını da koyunca ağzını kapattı bavulun. Durumu çok sorgulamıyordu ama içindeki o ses 'ne yapıyorsun?' diye çığlık çığlığa bağırıyordu. O sesi susturması gerekiyordu, haklıydı ama susmazsa yanlış bir şeye sebep olabilirdi.Ahunun bir yanlışla daha yeni bir yıkımı kaldıracak takati yoktu.

 

Böyle söylese de beynindeki fusıltıları duymazdan gelemedi. Neredeyse hiç tanımadığı ama sebepsizce güvendiği bir adamla nereye gidiyordu? Ahu bilmeden nasıl bir hayatın içine sürükleniyordu? Yutkundu 'Yasemin için' dedi kendine Yasemin'i tehlikeye atmamak için...

 

Korhan elindeki bavulu bagaja yerleştirirken kapıda Ahu'ya bir şeyler söyleyen adama baktı. Bir yetmiş boylarında en fazla otuz beş yaşında temiz yüzlü biri gibi görünüyordu. Ama içgüdüleri...

Ahu kısa iki üç cümleden sonra kırık bir tebessümle yanından ayrıldı adamın.

 

"Kimdi o?"

 

Sesi çok ifadesizdi Korhan'ın. Elindeki faraştan tahmini vardı ama Ahu'dan doğrulamasını bekledi.

 

"Site görevlimiz. Bavulu görünce, bir de dönem ortasında olduğumuzu bildiğinden kötü bir şey olup olmadığını sordu. Biz pek komşularla iletişim halinde değiliz ya Ahi'yi bilmiyorlardır. O yüzden sordu galiba."

 

Korhan kafasını sallayarak onayladı. Kıza ön kapıyı açarken görevliye bir kere daha bakıp yerine geçti ve arabayı çalıştırdı.

 

Kafasında dönüp duran o tanımışlık hissi rahatsız ediyordu. O adamı daha önce nerede gördüğünü düşünmekten neredeyse kırmızı ışığı fark edemeyecekti.

 

"Site görevliniz ne kadar süredir orada çalışıyor?"

 

Başını cama yaslayıp dışarıyı izleyen Ahu ilk duyduğunu algılayamadı ama sonra adamın ona soru soran bakışlarıyla kendine geldi.

 

"Bilmiyorum ki tam olarak. Biz taşınınca başka birisi vardı aslında onun yerinde ama üç dört ay sonra adam trafik kazası geçirmişti ve yerine o başladı. Hmm... Adı neydi? Çok emin değilim ama Selim olabilir. İsim hafızam çok kötüdür de."

 

Korhan başını sallayarak onayladı ve yeşil ışığın yanmasıyla yoluna devam etti. Ahu daha önce geldiği ofisten bu bölgeyi hatırladı. Nereye gittiklerini sormamıştı bile.

 

"Biz nereye gidiyoruz, ofisine mi?"

 

"Hayır Ahu Nar. Ofise gitmiyoruz, burada kullandığım evime gidiyoruz. Ofise yakın."

 

Yeterli bir açıklama olduğu için daha fazla soru sormak gelmedi içinden ve tekrar başını cama yaslayıp dışarıyı izlemeye devam etti. Tedirgindi. Hem güvende hemde olabildiğine yalnız hissediyordu kendini.

 

Korhan ise hala o adamı nerede gördüğünü düşünüyordu. Takıldığı bir konu olduğunda nihayete erdirmeden uyku uyuyamayan o insanlardandı. Adı gibi emindi o adamı daha önce görmüştü!

 

Evi oldukça lüks sayılabilecek bir sitede on dört katlı bir apartmanın yedinci katındaydı. 1+1 kullanışlı bir yaşam alanı vardı. Zamanının çoğu Ankara'daki ofiste geçtiği için davası oldukça buraya gelip kalıyordu. Asansörle evinin bulunduğu kata çıktılar her katta dört daire vardı.

 

Yirmi yedi numaralı kapıyı açmak için anahtarı çıkardığında Ahu'da adama yaklaştı. İçeri girdiklerinde Ahu'nun ayakkabılarını çıkarmasını izledi Korhan. İstemsizce hoşuna gitmişti. Yaşadığı alana saygı duyulduğunu gösteren bir hamleydi bu. Korhan'ın da hoşuna gitmiyordu evde ayakkabıyla dolaşmak.

 

Ayakları küçüktü, kendi ev terlikleri muhtemelen çok büyük olacaktı.

 

"Sana olabilecek terliğim yok, üzgünüm. Benimkilerden kullanmak ister misin?"

 

Ayakkabılarını kenara koyup yüzüne gelen saçlarını eliyle geriye attı Ahu. Kendi ayaklarına ve Korhan'ın ayaklarına bakıp kaşlarını havaya kaldırdı.

 

"Teşekkür ederim ama düşerim ben kesin. Böylede rahatım hem."

 

Korhan yutkundu "Sûhan sevmediği için hiç almadım ben, lazım olmamıştı" diye fısıldadı.

 

Ahu gözlerini amber harelere değdirdi. Doğruydu...

Sevmiyordu hiç Sûhan. Çorap bile giymekten hoşlanmıyordu. Ahu anneannesi gibi 'çocuğun olmayacak, tedaviyi de ben yapmayacağım' diye söylenmenip dursa da sadece güler ve etrafında zıplayarak dolaşmaya devam ederdi. O halleri düştü aklına. Dans eder gibi yürüyordu Sûhan sürekli. Hafif zıplayan adımlarla, bazende kendi etrafında bir tur dönüşlerle ilerliyordu hep. Ahi onun kafasının içinde susmayan bir müziğe eşlik ediş şekli olduğunu söylemişti.

 

Yaz kış çıplak ayak gezmekten bıkmayacak o kızı özlüyordu.

 

"Üşümüyorum..."

 

Söylenmek için söylenmiş bir sürü cümleden birini daha dilinden döktü.

 

Korhan evine şu ânâ kadar Sûhandan başka kimsenin girmediğini düşünmek istemedi. Yaşam alanları mahremiydi ve insan kalabalığından zerre hoşlanmıyordu. Biraz yalnız kalmak için yemeği bahane edip mutfağa girdi. Kızı öylece salonda bırakmış olmayı kafasına takmak istemiyordu.

 

Korhan'ın yaptığı tavuk çorbası ve salatayı beraber sessizlik içinde yediler. Beraber aynı sessizlikle mutfağı topladılar. Bir erkeğe göre mutfakta çok estetik ve pratik biriydi Korhan. Ahi'nin aksine çok temiz çalışıyordu. Ahi çok iyi yemekler yapardı ama o sırada mutfak felaket dağılırdı. Ahu toplarken saydırmaktan asla geri kalmazdı. Genzi yandı. Ahi'nin yaptığı biber dolmasını yemek istiyordu.

 

Saat akşam dokuzu gösterdiğinde Yasemin'i artık araması gerektiğini biliyordu. Birazdan hastaneden çıkıp eve gelecekti.

 

Medet dilenir gibi Korhan'a baktı. Siyah incileri titriyordu.

 

"Ben ona ne diyeceğim şimdi?"

 

Kedi mırıltısı gibi kısık çıkmıştı sesi.

Korhan bir süre kızın yüzüne bakarak düşündü. Belki farkında değildi ama çok dikkatli bakıyordu ve bu Ahu'yu çok geriyordu.

 

"Anneannenin Muğla'da küçük bir evi vardı değil mi?"

 

"Evet, Yeşilüzümlü de. Sen nereden biliyorsun bunu?"

 

"Ahi'yi öğrenince araştırmıştım. Onun erkek arkadaşı hakkında bir kaç bilgim olmalıydı sonuçta. Oraya gittiğini söyle! Kafanı dinlemek istediğini, okulu dondurduğunu, iyileşmek için buna ihtiyacın olduğuna inandır."

 

"O ev köyde çok bakımsız halde. Yasemin bunu biliyor, inanmaz bana."

 

Korhan yeni çıkmaya başlamış sakallarını sıvazladı. Gözleri Ahuya bakıyordu ama zihninden sürekli bir şeyler geçirdiği anlaşılıyordu.

 

Bir süre daha dalgınlıkla kızın bembeyaz yüzüne, siyah saçlarına ve adının hakkını veren ahu gözlerine bakındı.

 

"Ahi'den ve anneannenden kalan yerin bir harabeye dönmesini istemediğini söyle. Bakım yaptıracağını, oturacak hale getirmek istediğini açıkla. Özellikle okulu dondurduğun kısmı bir iki kere tekrarla, bu kafasını asıl konudan uzaklaştırır. Sonra amaçsız yaşayamayacağına değin, evi yenilemek senin için bir amaç olduğunu anlasın. Bu onu rahatlatır, yaşama tutunma çaban, sorgulamasını yavaşlatır. Onu yaşamak için bir uğraş bulduğuna inandırırsan seni rahat bırakacaktır."

 

Adamın söyledikleri çok mantıklıydı ama biran ürperdiğini hissetti. Bunları evinden çıktığı andan beri mi kurgulamıştı yoksa şu an mı anlayamadı.

 

"Bu güzel düşünülmüş bir yalan. Ne ara düşündün bunları?"

 

"Sen ne söyleyeceğim diye telefona bakmaya başladığından beri."

 

Ahu bir şey söylemedi ama öyle derin bakıyordu ki Korhan ne düşündüğünü gözlerinden okudu.

 

"Benim hakkımda bilmen gereken en önemli şey belki de budur Ahu Nar. Ben görüp görebileceğin en usta yalancıyım. Öyle güzel yalan söylerim ki kendi aklım bile bazen şüpheye düşer..."

 

🦋

 

Tam da Korhan'ın dediği gibi olmuştu. Ahu, Yasemin'e kendini dinlemesi ve iyileşmesi için bir uğraş bulduğunu söylemişti ve Yasemin de arkadaşının hayata tutunmak için sarıldığı o dalı mutlulukla kabul edip gülümsemişti. Okuldan vazgeçmediğini, sadece dondurduğunu duyduğunda sesi öyle güzel geldi ki kulağına vicdanı sızladı. Sürekli aramasını, yemek yemeyi ihmal etmemesini, bir delilik yapıp azıcık güneşte denize girmemesini tembihleyip kapatmıştı telefonu.

 

Ahu ise Yasemin'le olan konuşmasını düşünemeyecek kadar Korhan'ın sözlerinde takılı kalmıştı. 'Ben bir yalancıyım' derken öyle ciddi bir yüzü vardı ki adamın, bu onu ürküttü. Belki de ürkmesine sebep içindeki sesin fısıldadıklarıydı.

 

'Ya bize de yalan söylerse? Daha da kötüsü ya söylüyorsa?'

 

Uzun bir süre kıvrılıp oturduğu koltukta düşünmeye çalıştı. Başına gelenleri, gelecekleri ve yalancıyı ince ince zihninde ağırladı.

 

Koridorun sonundaki kapı açıldı ve Korhan elinde battaniye, çarşaf ve yastıkla geldi.

 

"Çok seçenek yok malum ev küçük. Koltuk rahattır, zor bir gündü uyu biraz."

 

Ahu teşekkür edip elindekileri aldı. Gerisin geri odasına dönen adamın ardından bir süre bakıp yastıkları kaldırdı. Çarşafı serip battaniyeyi üzerine aldı. Gözlerini her kapattığında beyaz yılanı, kopmuş başını ve hala kanın sızışını düşünerek uykuya daldı.

 

Odasında tek kişilik koltukta saatlerini geçiren Korhan ise onu yiyip bitiren kurtla cebelleşiyordu. Sûhan'ın her gördüğünde delirdiği içkisi, o gittiğinden beri hep yanındaydı. Sessizce koltuğun yanına kristal bardağı bırakıp ayaklandı. Olabildiğince sessiz adımlarla salona geçti. Oda karanlıktı, halbuki Ahu'ya aplikleri yakabileceğini söylemişti.

 

Karşı kısımda yer alan tek berjere oturup uykunun kollarındaki kızı seyre daldı. Yüzü çok belli olmuyordu. Keşke apliğin birini yakmış olsaydı. Kendi yaksa uyanabilirdi, göze alamadı. Ama derinlerinde bir yer ay gibi beyaz yüzünü izlemek istiyordu. Kara kaşlarına, usta bir kuaförün ellerinde kıvrılmış gibi görünen kirpiklerine bakmak istiyordu. Kendi oda parfümünü bastıran portakal çiçeğini genzine doldurdu. Nasıl bu kadar yoğun bir şekilde her yeri sarabiliyordu koku?

 

Onunla geçirdiği tüm günü zihninde tekrarladı. Sırayı bozmadı. O evde parçalanışını, avucunun içindeki elin derinlerinde bir yere tekme atışını... Onu bıraktıktan sonra aramasında, sesinin titreşimini... En çok da hiç yabancılık hissi olmadan sarılışını. Ahu farkında olmadan Korhan'a çok yakın hareketlerde bulunuyordu. Farkında olmadığına emindi çünkü zihninin içini parçalayan öyle çok detay vardı ki gözleri her şeyi tüm berraklığıyla ona sunuyordu. Korhan yıllardır ısıtamadığı teninin küçük bir elle nasıl sıcakladığını düşündü bir sürede. Bu hissi özlemişti. Kışın, soğukta oynayıp eve döndüğünde soba da aynen böyle hissettirirdi. Manisa da tek katlı, müstakil evlerinde kışın soba kullandıkları günleri özlüyordu.

 

Saat gece üçü geçtiğinde gözleri kapanmak üzereydi. Kendini uykuya teslim edeceği o an hatırına düşenle sıçradı. Olabildiğince sessiz ve hızlı adımlarla odasına girdi.

 

Gözleri telefonunu arıyordu. Yatağın üzerinde olduğunu fark edip hemen tuşladı.

 

"Gecenin kaçı farkındasın değil mi lan?"

 

"Zahir hemen bana Ahu Nar'ın sitesinde çalışan Selim'le ilgili ne bulabilirsen bulmaya çalış. Komiser arkadaşını mı ararsın başka bir şey mi yaparsın bilmem."

 

"N'oluyo oğlum gece gece?"

 

"Zahir bu önemli! Duruma göre Cemil'le görüşeceğim."

 

"Oğlum tamam buluruz hemen de ne oldu gece gece?"

 

"Adamı bu gün gördüğümden beri huzursuzum Zahir. Bir yerde gördüğüme emindim."

 

"Nerede görmüşsün adımı sayko Korhan? Rüyalarında mı?"

 

"Başım çatlıyor asabımı bozma benim! Gördüğüm andan beri huzursuzum zaten. Mezarlıkta Ahu Nar'la konuştuktan sonra mezarın birinin başında dua ederken görmüştüm. Daha yeni hatırlayabildim. Adam işe kızlar o eve yerleştikten sonra girmiş. İlkokul öğretmeninin adına kadar bul Zahir."

 

"Oğlum ne diyorsun sen?"

 

"Zahir bu iş tahminimizden de pis bir yere gidiyor. Çocuğun evine girip didik didik etmişler, tek bir iz yok! Kızın evine, yatağına bıraktıkları kutuyu söyledim sana. Yıllardır izleniyorlarmış! Ahi'nin de izlenildiğine eminim. Her kimlerse bir şey arıyorlar..."

 

Loading...
0%