@orion
|
Tüm bekleyenlere... Memul beklenendi ,memul sadece bir insan değil .Memul; bazen bir duygu, bazen bir his , bazen bir an, bazen de bir hayattı ,memul bazen demekti ...
BİRİNCİ BÖLÜM ⏳️ Yalnızlık...Müziğin bile seni dinlemesidir ( Özdemir Asaf ) Yalnızlık, neydi? Yalnızlık ,toplu bir kalabalık içinde tek olmak mı ?, bu sadece ruhsal yalnızlıktı . Benim yalnızlığım öyle değil . Benim yalnızlığım, hem ruhsal hemde bedenen bir yalnızlıktı . Bir insan, kirpik uçlarına kadar yalnız olduğunu hisseder mi ? ben hissediyordum. Ben , Mila Ak kirpik uçlarıma kadar yalnızdım. Varlığın içinde noksanlığı gören biriyim, hasret çeken biriyim. Kainat üzerinde insanlar ya varlardı ya da yoklardı , peki insanlar var olupta nasıl yok olmayı beceriyorlardır? ben bunu tatmıştım ben bunu yaşamıştım...Bu tatmışlığımla yapa yalnızdım. Saat sabahın altısıydı ve ben , her zaman ki gibi yine aynı saatte uyandım . Yataktan aşağı ayaklarımı sarktığımda ,bir süre öylece oturdum. Kendi kendime "hiç mi şaşamaz? “diye mırıldanıyordum, annemin yokluğundan beri her gün aynı saatte kalkıyordum. Kendime geldiğimde, banyoya girip yüzüme birkaç kez soğuk su çarptım ,odamın en sevdiğim yanı ,içinde bir banyo olmasıydı ,banyodan çıktığımda babamın sesini duyuyordum. Merdivenlerin başından sesleniyor olmalıydı, bir kez daha "hadiii Mila kahvaltı hazır" diye seslenmişti , babam bana hiç ,hadi uyan demezdi oda biliyordu, gerçi beni tanıyan iki kişi tek erken kalktığımı biliyordu. Bazen erken kalkmak istemesem de erken kalkıyordum, bunu nasıl beceriyordum öyle ? kimi insanlar alarm kurup bir türlü uyanamazken, ben alarmsız uyanıyordum, odamın kapısını yarılayıp "tamam geliyorum “dedim. sesim cılız çıkmıştı ve duyduğundan emin değildim ama tekrar seslenmek istemediğim için bir daha seslenmedim. Giysi dolabımdan mavi kotumu ,üstüne beyaz tişört aldım ve hava soğuk olur diye omuzlarıma ,gri üstüne beyaz enine çizgili olan kazağımı attım. Okul, son sınıfta olduğumuz için bize ayrıcalıklı olarak, forma zorunluluğu kuralını kaldırmıştı . Bu kuralı çok seviyordum, insanların sürü gibi aynı kıyafetlerle bir arada olmalarını sevemiyordum, çünkü her insan farklıydı ve farklı olan insanları zorla aynı kalıba sokamazdılar . Zaman kaybetmeden saçlarımı topuz yapıp, aynaya son bir bakış atım ve odamdan çıktım, merdivenlerden aşağıya inip mutfağa doğru ilerlerken, babamın sesini duyuyordum. Telefonla konuşuyor olmalıydı , hayır konuşmuyordu konuşmak sakince yapılan diyalogdu, babam telefondakine bağırıp, emirler veriyordu, mutfak kapısının önünde durup babama baktım. Babam yaşına göre hala yapılı bir vücudu vardı ve boyu en az 1.87cm vardı . Saçlarına aklar düşmesine rağmen yakışıklı bir adamdı. Babam, elini mutfak tezgahına vurarak "hayır iyileşecek "dedi ardından daha sert bir tonla "elinden geldiğinin fazlasını istiyorum "dediğinde öfkesini dindirmek için derin bir nefes alıp " yarın geliyorum" ağızından çıkan her bir kelimeyi basa basa söylüyordu, öyle bir söylemişti ki kelimeleri , telefonda olan her kim ise, onun yüz ifadesini görebilecek durumdaydı ,içime tekrardan tanıdık bir acı yerleşti yine aynı kelimeyi duymuştum ve yine kalbim param parça olmuştu, dağınık olan kalbim nasıl oluyor da her defasında daha küçük parçalara ayrılıyordu? O sözü, o cümleyi duymuştum . Babam, gideceğini söylemişti ,bu sinirinin tek bir nedeni olabilirdi . çünkü onu böyle sinirlendirebilecek tek bir şey vardı ,annemdi, annem kiriz geçirmiş olmalıydı, tedaviyi bir türlü kabul etmiyordu ,hastalığı gün geçtikçe ilerliyordu. Son bir yıldır, krizlerini çok kötü geçiriyor ,etrafındaki insanlara zarar veriyordu . Bir yıldır onunla görüşmüyorum, âh hayır görüşmüyorum değil görüştürülmüyorum . Babam, arkasını döndüğünde beni fark etmişti , yüz ifadesinde şaşırmış olduğu belli edercesine bir ifade vardı . Şaşkın olan ifadesini değiştirmeye çalışsa da , gözleri grinin en koyu tonunu almıştı. Babam öyleydi bir şeylere kızdığında veya bir şeyleri gizlediğinde, göz rengi koyulaşıyordu. Usulca çatmış olduğu kaşlarını düzelterek babacan bir şekilde "burada mıydın ?"diyip gözlerini benden kaçırdı ,tahminim doğru çıkmıştı konu annemdi, konu annem olunca hep öyle yapardı. Benimle, onun hakkında konuşmaz ,nasıl olduğu hakkında bilgi vermezdi . Bir yıl önce öyle değildi tabi, taki o günden sonra. babam bana annemi görmemi yasaklamıştı . Babam, bana annemin kokusunu, yüzünü , sesini ve daha sayamadığım birçok şeyi yasaklamıştı . Bir yıldır annemin kokusunu duymuyordum ,keşke annelerin kokusu bir kavanoza saklanılabilseydi, onu her özlediğimde koklardım, en azından varlığını hissederdim. Benim annem vardı ama aslında yoktu, nefes alıyordu ama almıyordu da, en kötüsüde yaşıyordu ama yaşamıyordu ,canımı acıtanda buydu vardı ama yoktu. griydi annem hem siyah gibi karanlıkta yok olan, hem beyaz gibi karanlıkta varlığını belli edendi annem, benim hayatımda ne vardı ,ne de yoktu ,annem hem vardı hemde yoktu ,griydi o. Annem, tek renk değildi, iki renkten oluşan bir renkti . Babam, annemle tamamen görüşmemi yasakladığında da bile gri rengini koruyordu, o benim için gri bir anneydi. düşüncelerimden sıyrılıp güçte olsa gülümseyerek " günaydın " deyip masaya oturdum. Babam da "günaydın kızım “diyerek şakağımdan öpüp yerine yerleştiğinde, tabağıma bir şeyler doldurmaya başlamıştı. Babam. annemin yokluğunda, bana sevgisini ve şefkatini hiç eksik etmemişti. İkimizede zaman ayırıyordu . İkimizle de ilgiliydi ama bu asla bana yeterli olmuyordu ne kadar babam yanımda olsa da, ah hayır doğrusu zaman zaman yanımda olsa da annemin yokluğunu çok hissediyordum. Bir insan , birinin ölümünü kabullenebilirdi, hayatına öyle devam edebilr bir şekilde , bu düşünce zihnin bir taraflarında o yok olsaydı yalnız olmazdım diye kol geziyordu. Ama benim annem hayatta, bizden uzakta nefes alıyor , anlıyorum annem bizden uzak olmak zorunda. Çünkü hasta, bu durumu anlıyorum. Anlıyorum ama iyileşmek için çabalamıyor . En azından kızı için çabalasın istiyordum . Onun 17 yaşında bir kızı var çabalasın istiyorum, tedaviyi kabul etsin, iyileşsin bu masada birlikte yemek yiyip gülelim istiyorum . Bazen insanların, her gün yaptığı sıradan bir kahvaltı ya da akşam yemeği ,bazılarımızın hayali olabiliyor işte oysa ben, herkesin yaptığı gibi ailecek bir kahvaltı ya da ailecek bir akşam yemeği yiyip sohbet etmek istiyordum. Düşüncelerimden sıyrılıp babamı süzmeye başlamıştım. Babam bu sabah farklıydı çok gergindi ,endişeliydi ciddi bir şey olmuştu iyi görünmüyordu. Dalmış gibi bir durumu vardı . Babam her ne olursa olsun duygularını belli etmezdi, hep güçlü dururdu. Her şeye, herkese karşı ... bu gün omuzları düşüşmüş gibi bir hali vardı onun bu hallerine alışık değildim. Elini tutum ve "iyi misin? “ diye sordum gülümseyerek "iyim kızım " diye cevapladı, iyi olmadığı belliydi , anneme mi bir şey olmuştu? aklıma kötü kötü düşünceler geliyordu. Vücudumunun karıncalandığını hissediyordum, babamla aramdaki sözsüz anlaşmayı bozarak annemi kast ettiğimi belli edip "bir şey mi oldu ?" Diye sordum kaşları yukarı kalkmıştı, ona bir yıldır sormuyordum. Ne kadar içten içe kendimi bittirsemde merak ediyordum. Onun bana zarar vermesine rağmen, ben merak ediyordum, sonuçta o benim annem. Babam, bir süre gözlerimin içine bakıp “hiç bir şey olmadı kızım, adliyeyle şirketti artık birlikte yürütemiyor gibiyim sanki, o yüzden biraz endişeliyim" dedi ,evet zorlanıyordu ona hak veriyordum . Annemin yokluğunda babam şirketin işlerini devir aldı . Bunun yanı sırada aşık olduğu mesleğini, savcılığı da aksatmıyordu. İşine aşıktı, annemden sonra şirketti yönetmesine rağmen hiç bir şekilde bu durumdan şikayetçi olmamıştı ve hatta ikisini aynı anda yapamıyorum dememişti bile, başka bir şeyler vardı . Babam bana yalan söylüyordu. Ona, baba sen her zaman birlikte yürütüyordun, hiç bir zaman sorun çıkmazdı her sorduğum da hep kafam dağılıyor böylesi daha iyi diyordun şimdi ne oldu da öyle diyorsun baba ? Baba , ben neden sana inanmıyorum bu sefer . Demek istiyordum , her şey gibi bunu da söylemedim, söyleyemedim . Ne yaparsam yapayım bana neden böyle olduğunu söylemeyecekti , bende üstüne gitmedim ve yalanına inanmış numarası yaptım . Herkese yaptığım gibi inanama numarası yaptım . Kafamı aşağı yukarı sallayarak "anladım" diyip zorda olsa gülümsedim ve kahvaltımı yapmaya başladım . Masada derin bir sessizlik vardı ve bir süre öyle kaldık . Alışık olduğum bu derin sessizliği babamla beraber sürdürürken , zihnim tekrar ailemle olan sorunlarımla meşgul olmaya başlamıştı . Babam büyük bir ihtimalle tekrar annemin yanına gidecekti . Babamın annemin yanına gittiği için mutlu oluyordum tabiki ama beni burada bırakıp gitmesi, canımı yakıyordu, annem her ne yaptıysa yaptı. Ben bunu sorun etmezken, babamın öyle büyük bir yasağı vermesi canımı acıtıyordu , yüreğim parçalanıyordu... bu düşüncelerimle daha fazla masada kalamayacağımı anlamıştım . Başımı tabağımdan kaldırıp, babama bakarak . "geç kalıyorum baba, kalkmam lazım " diyip masadan kalktım "tamam kızım" dediğinde o da benle beraber masadan kalktı . Gözlerimin içine bakıyordu . Sanki bana bir şeyler anlatıyordu ama ben anlamıyordum. Babamın , bakışlarında bir şeyler vardı; acı vardı ,umut vardı ama başka şeylerde vardı. Tarif edemediğim şeyler vardı . Kalbime sanki biri bir hançer geçirmiş gibi acıyordu , yüreğimin sıkıştığını hissetim. Hüzün vardı yüreğimde, acı vardı , mutsuzluk vardı, yalnızlık vardı ,kimsesizlik vardı ve bu duygulara rağmen; kalbimin, küçük bir yerinde umut vardı her şeye rağmen , umudun mumu yanıyordu. Yüreğimin küçük bir yerini aydınlatıyordu. Uzaklardan seslenip her şey düzelecek diye sesleniyordu , sesi o kadar uzaktan geliyordu ki, zihnim inanmıyordu, zihnim karanlığa sürüklüyordu. Yüreğim savaş içindeydi , yüreğim küçük umut ışığını söndürmemek için savaşıyordu . Babam, beklemediğim bir anda bana sarıldı bu hareketiyle afallamıştım, çok beklemeden bende ona sarıldım. Birbirimizden uzaklaştığımızda babam başımdan öperek "dikkatli ol " dedi, birleşir miydi kırılan parçalar? tamamalanırmıydı eksilen hayatlar? Tamamalanırmıydı? bir aile olarak devam edebilir miydik bu aşağılık dünyada ? Ona zorda olsa gülümseyerek "olurum "dedim, keşke olmak zorunda kalmasaydım baba. Sırt çantamı alıp evden kendimi dışarı atmıştım. İçimde kocaman boşluk, yüreğimde kocaman üstü kabuklanmayan yaralar , kalbimde hançerlerin kanıyla nefes alıyordum bu hayatta. Kendi kendime “Mila hep olan şeyler “ diye mırıldanıp okul yoluma doğru yürümeye başladım. *** Ekimin başlarında olmamıza rağmen hava üşümem gerekecek kadar soğuk değildi, güneş ılıkımsı , tonuyla en tepede parlıyordu . Güneş , bana eşlik ediyordu , bir dost gibi davranıyordu bana , ne yakıyordu nede üşümeme izin veriyordu tıpkı sadık bir dost gibi. Mevsimlerden en çok sonbaharı severdim, yağmura aşıktım, yağmurun insanları temizlediğine inanıyordum , bir de onu severdim yalnızlığımla ,en büyük yalnızlıkla... onu seviyordum, Arel Bora ERİS 'İ onun, beni görmediği kişi olarak seviyordum. Bazı insanlar, var olsa bile başkalarının gözünde yoklardı. Bende onun için öyleydim , onun için görünmezdim ...dineldiğim müziğin son nakaratına gelmişti . hiç bir yüz güzel değil senin yüzünden ,şarkıyla birlikte yolumda bitmişti ,okulun bahçesine varmıştım "Milaaa, Mila" bu ses Arya'nın sesiydi hararetli hararetli nefesler alıyordu, koşmuş olmalıydı, ona kocaman gülümsedim. Nasılda kolaydır gülümsemek , kalbimdeki kapanmayan yaralarım hâlâ kanarken , yüreğim sızlarken ve ruhum hastayken , sapa sağlam ve dimdik bedenimle gülümsüyordum. Ruhuma ihanet ediyordum , ihanet etmek zorundayım çünkü. Kanayan, dikiş tutmaz yaralara rağmen gülümsek ; hem bir nimet hem de koca bir ızdırap. Arya ile orta beşten beri arkadaşız, en yakın arkadaşım o , hayır doğrusu öyle değil tek arkadaşım . Bir de Kara vardı ,Karayla da arkadaştık ama onunla sırf ,Arya'nın erkek arkadaşı olduğu için arkadaş olmuştum ,ona alışıp zamanla onu sevmeye başlamıştım. Kara da zamanla beni sevmişti ,ara sıra annemin doğurmadığı kardeşim ve hatta zaman zaman kuzen diye seslenirdi bana. O öyle diyince; kardeş ,abi ,abla eksikliğini derinden hissediyordum. Belki bir kardeş ya da bende büyük bir abla veya abim olsaydı hayatım bambaşka olabilirdi belki. Kara arada esprili bir şekilde takılırdı bana ,ona hiçbir zaman alınmıyordum gerçi alınamıyordum ki yapısı öyleydi çünkü , Kara öyle biriydi sevdiği insanlara takılırdı o . Arya , yanıma vardığında "ne haber Aryoniko "diyerek takıldım, bu şekilde hitap etmemi sevmezdi ama ben inatla ona öyle takılıyordum "kızım demesene öyle ya okuldayız " nefes alarak " ama başka zaman diye bilirsin" diyerek kocaman gülümsedi, dudaklarımı büzerek " beni bundan mahrum mu bırakıyorsun? " Diyip , üzülüyormuşum gibi bir yüz mimiği yapmaya çalıştım. Arya kahkaha atarak "iğrenç bir oyuncusun " dedi şen bir sesle ,kolumu omuzuna atarak "sende öylesin bebeğim" dedim , çünkü asla yalan söyleyemez, hissetmediği bir şekilde davranamazdı . Birlikte okula doğru yürürken, Aryaya göz ucuyla bakarak alaycı bir sesle "Aryanikom bu yılda uzamadın" diyerek kahkaha attım. Ona takılmayı seviyordum. Arya durdu ve bana baktı . Bir kaç saniye bakışlarını bende çekmeden öylece bakıyordu , bakışlarına dayanamayıp "ne bakıyorsun “diyip gülmeye devam ettim, buz mavisi gözlerini kocaman açtı ve derin bi nefes alarak "seni kız kulesi, bıkmadın mı? her gün aynı geyiği yapmaktan “dedi , sesi tatlı bir tondaydı . Kocaman gülümseyerek "aaaa ama çok ayıp kız kulesi mi ? Çok ayıp ve ayrıca alındım "diyip kollarımı göğsümün altında bağladım, sahte olan bu davranışımla birlikte bir de sahte bir dudak büzme hareketi yaptım. Arya yok artık gibi bakışlar atı ve bir adım yaklaştı “ne ayıbı ? yalan mı? 17 yaşında olup 1.70 cm olan kızlara denilen kelimeyi söyledim “diyerek üste çıkmıştı ama ben ona hiç bir zaman alınmam ve kırılmazdım . Bir kaç saniye aramızda sessizlik olduğundan ikimizde dayanamayarak , aynı anda birlikte gür bir kahkaha atık . Ona sımsıkı sarıldım . Aryayı gerçekten de çok seviyordum . Arya da sarılışıma karşılık verdiğinde , birbirimize bir müddet takıldıktan sonra Aryaya baktığımda bir şeyler olduğunu anladım . Aryanın gözleriyle bir şeyleri anlatma özeliği vardı ya da sadece ben anlıyordum ,onun sessizliği bile konuşacak cinstendi ,birini tanımak böyle bir şeydi. Bir şeyler olmuştu bunu görebiliyordum "Arya, kuzum ne oldu" dedim sesim nasıl çıktığını bilmiyordum pat diye sormuştum, hiç bir zaman söylemek istediklerimi pat diye söylemezdim ama bu kez olmuştu . Gözleri doldu bir göz kırpmasıyla gözyaşları direnemeyip aşağıya süzülecek gibiydi , kıyamıyordum ona, bu hâli kalbimi sızlatmama yetiyordu . Derin bir nefes alıp "Mila biz ayrıldık " dedi , sanki diline acı sürülmüş gibi bir hâl vardı yüzünde ,sözlerinin ardından yukarıya baktı. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu, kolunu dürterek ,"kızım saçmalama siz her ay bir gün ayrılırsınız, hatta gün bitmeden barışıyorsunuz yine aynısı olacak" dedim sesim net ve kendinden emin çıkmıştı . Onlar hep öyleydi, her ay bir gün ayrılırlardı ve hatta bir gün bile sürmüyordu, gece ayrılıp sabah barışırlardı ,Arya bana baktığında ,ellerini tutarak " bu sefer niye ayrıldınız? , aynı renk giyinmedik diye deme ? " diye sordum, Arya dudaklarını büzerek "aslında şey ya Mila ama bana bu sefer hak ver tamam mı?" dedi , her zamanki gibi kesin Aryanın suçu, arkadaşımı tanıyorum geçen ay saçlarının uçlarından kesmişti ve zavallı Kara fark etmediği için ayrılmıştılar ,neyse ki bir günden kısa bir zaman içinde barışıyorlardı , Aryaya göz devirerek " tamam , anlat ne oldu? “dediğimde saçlarını kulağının arkasına atarak "dün gece Karayla konuşuyorduk ,mesaj atıp tuvalete gittim sonra tekrar telefonu elime aldığımda mesajıma yanıt vermişti ve ben ona karşılık olarak tekrar mesaj attığımda görüldü oldu, bir mesaj daha attım tekrar görüldü oldu. Mila bana görüldü atıp, iyi geceler bile dilemedi düşüne biliyor musun? görüyor ve cevap vermiyor, bende bir anlık sinirle ayrılık mesajı yazdım, ona bile görüldü atmış. Şoklar içindeydim ya bu sefer kessin bitti" dediğinde kulaklarıma inanamamıştım, görüldü olmuşsa bu kadar mesajdan sonra bir şeyler olmuş olabilirdi , nasıl olurda onu aramadan hemen ayrılık mesajı yazabiliyordu? "Çüş be , yuh ,oha tamamı hepsi sana" dedim, abartmıştı bu kadarı olmazdı, Arya ağzı açık şekilde bana baktı ,insanların telefonu açık kalabilirdi Arya nedenini sorabilirdi ,nasıl olurda öyle yapabiliyordu, haksız olduğunu anlamamış olması beni şaşırtıyordu , bir süre daha koridorda ayrılık mevzusunu konuşurken , bir bağırış çağırış sesi gelmişti. Aryayla aynı anda arkamızı döndüğümüzde sesin sahibinin Kara olduğunu gördük , Kara , bağırıyordu sesiyle koridor yankılanıyordu. Herkes durup Karaya bakıyordu, sanki bir yere yetişmek için bağırıyordu "Arya Arya" diye bağırıyordu, Kara , her seslendiğinde koridor yankılanıyordu. Aryaya dönüp baktığım da gülümsemeye başlamıştı , adeta gözlerinin içi gülüyordu, anlamıyordum madem bu kadar çok seviyordu neden ufacık şeyleri sorun ediyordu ? içimdeki kız; küçük şeyler aşık olan biri için evren kadar büyük olabiliyor diyordu bana, içimde ki kız her konuştuğunda sevginin sınırsız olduğunu ve hataları , sorunların ; sevgiyi var ettiğini hatırlatıyordu. Karanın Aryaya geleceğini biliyordum . Elimi Arya’nın omuzuna koyup "bak ben ne demiştim " büyük bir gururla söylemiştim ,Arya bana dönerek "onu seviyorum Mila" diyip ona doğru koşmaya başladı , her ikiside birbirine koşuyordu, bana yakın bir mesafede aynı noktaya geldiklerinde, Kara hararetli bir şekilde "uyuya kaldım ,ekran açıktı ,Arya beni affet lütfen , Arya lütfen "demesine kalmadan Arya, koridorun ortasında kimse yokmuş gibi dudaklarına yapıştı . Arya böyleydi işte, kimseyi takmazdı, kim ne derse desin, o ne istiyorsa onu yapardı. Onun felsefesine göre dünyaya bir kere geldik ,istediğim hiç bir şeyi erteleyemem düşüncesi vardı. Bende koridordaki herkes gibi onları izliyordum , Kara bir ellini Aryanın yanağına, diğer elini, Aryanın belline koymuştu orada öpüşüyorlardı, gelen geçen onlara bakıyordu . Onlara bakınca gülümsüyordum, onların bu halleri beni mutlu ediyordu . En azından birimizin aşk hayatı iyi gidiyordu ve bu beni sevindiriyordu ,onlara arkamı dönüp sınıfa doğru yürümeye başladığımda , üzerimde bir çift göz hissetim , kafamı yerden kaldırıp baktığımda , oydu acı kahve gözleriyle bana bakıyordu. Kalbim tekliyordu ,kalp ritmim değişmişti ,kalbimin sesini duyuyordum, o da duyuyor muydu? midemde kelebekler uçuşuyordu, ona biraz daha bakarsam midemdeki kelebekler ağızımdan çıkacaktı. Hayır , bu olmamalıydı. Bakışlarımı acı kahve gözlerinden çektim ve karşıma bakmaya çalışıyordum, o sınıf kapısının yanın da dikilirken , aptal olan ben nasıl başka yere bakabilirdim , bizimle aynı sınıfta değildi. Son iki, üç aydır ara ara teneffüslerde bizim sınıfa geliyordu. Gerçi ben Senay'a bağlıyordum doğrusunu söylemek gerekirse ama Arya onların bir yıl öncesine kadar ayrıldığını söylese de asla inanmıyordum . Senayla ayrılmış olsaydılar aynı ortamda olmazdılar ,arkadaş gurupları birdi ve bizim sınıfa geldiğinde Sena’nın yanına gidip konuşuyordu , ayrılmamışlardır. Yani bence . Zorlukla sınıfa geçip yerime oturdum ve kendimi tutamayıp, kapıya bakındığımda orda yoktu gitmişti, üç yıldır benim için o vardı ,bu yılda kalbimde o vardı , saplantılı bir şekilde ona aşıktım ,Arya her seferinde bana onu unutmam gerektiğini söylüyordu ama bir türlü unutamıyordum. Şimdi lise son sınıftayız ve liseden sonra onu göremiyicem . Belki o başka şehirde veya başka bir ülkeye gidecek , okul bittikten sonra ona artık gizli gizli uzaktan bile bakmayacağım belki ve ben aşkımı kalbime gömüp, hayatıma devam edeceğim. En kötüsüde, benim onu sevdiğimi bilmeden bu yıllın sonunda tamamen gitmesi olacak . Ben nasıl unutacaktım onu, başlayan şeyler bitterdi, başlangıçların sonu olurdu. Unutulurdu . Peki beklenenleri unutmak mümkün müydü? Doğrusu , beklenenler unutulur muydu? Onu unutur muydum? ... Ders zilli çalmıştı ve Arya nihayet derse yetişebilmişti ,Arya yanıma oturduğunda yüzü gülüyordu tabiri caizse yüzünde güller açıyordu ,kolunu okşadıktan sonra "harikaydınız " diyip onu utandırmak istedim, Arya daha fazla gülümseyerek "sus" dedi ona kocaman gülümsemeyle karşılık verip derse odaklanmaya çalıştım . Sesiz geçen bir kaç dersin ardından sonra Arya, Karayla öğleden sonra okulla gelmeyeceğini söyleyip gitmişti. Öğle teneffüsünde yemek tepsimi kucaklamış bir şekilde yemekhanenin arka tarafında boş bir masa arıyordum , Arya olmayınca yemeklerimi yalnız yerdim ve hep arka boş , sesiz masalardan birine otururdum , bu hep öyleydi ,okuldakilerle ders dışında bir muhabbettim olmuyordu normal konuşmalarıda ailemi sormaları oluyordu, hayır ailemi değil aslında sadece annemin nerede olduğunu soruyorlardı. Onların bu soruları sormalarıyla hepsine mesafeli davranıyordum. Mesafeler insanların alanıma girememeleri için bir çizgimdi . Bu gün olan duygu bastırışlarımdan başım ağrıyordu , halsiz ve bitkin hissediyordum, vücudum bana ağır geliyordu , birinin bir parmağıyla itilsem devrilip ölecektim herhalde duygularım beni yoruyordu , duygularım beni hasta hissettiriyordu. Bastırılan duygularım ve ruhumduk bu dünyada . Şu anlık tek moral kaynağım eve gidip , uykunun sıcak kollarına kendimi atıp kestirmek ve sonra akşam evimizin arkasındaki ormanda yürümek. Orayı sadece ben kullanıyordum kimse akşam oraya gelmezdi her akşam orada yürürdüm , sessizliği dinlemek bana huzur veriyordu ve düşünmem gereken bir annem ve bir ailem, ah doğrusu benim bir ailem yoktu ki neyi düşünecektim . Var olan şeyler düşünülürdü . Düşüncelerim beni ele geçirdiğinde ister istemez tekrar annemi düşünmeye başlamıştım. Gri olan annemin doğum günü yaklaşıyordu 25 Ekime az kaldı annem on üç yıldır başka evdeydi ,bizden ayrı bir evdeydi orda yaşıyordu, hastaydı annem , annemin kaldığı eve her gün giderdim bana iyi geliyordu onu bir kerecik görmek bile iyi geliyordu, ona olan özlemin hafifliyordu ,aralıksız her gün giderdik babamla, bazı günler babam orda kalırdı, ben hiç kalmamıştım en uzun kaldığım gün o gündü, o gece ,annem o gün beni öldürmek istemişti . Hayır istemekle kalmamıştı bunu yapmaya çalıştı . O duygunun izini hala bedenimde taşıyordum. O iz hem benim acım ,hemde annemden hediyeydi ,babam kurtarmıştı beni, zaten o günden sonra babam , bana annemle görüşmemi yasaklayıp annemin kaldığı evi değiştirdi. Onu başka yere götürmüştü kaç kere gittim aynı yere ama kimse yoktu ne doktorlar ne hemşireler ne de çalışanlar ,kimse yoktu bende zamanla oraya gitmekten vazgeçtim . vazgeçmem gerekiyordu . Vazgeçişin yarası vardı yüreğimde ah daha nice açık ,dikiş tutmayan yaralar vardı ... Vazgeçişler zorunluydu, Hiç bir dermanım yoktu çünkü. Ah kendimi kandırıyordum. Hiç bir zaman vazgeçmemiştim ki, Ne yaralayandan, ne de ruhumda açılan kanayan yaralarımdan.
Oy vermeyi unutmayalım:))
|
0% |