Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@orion

 

ONİKİNCİ BÖLÜM

 

⏳️

Bir çok şey var yaşanılan , bir çok anı var elimde ki defterde beni yaralayan, birinin yaşadığı hayat nasıl oluyor da beni yaralayabiliyor, beni böylece derinden etkiliyor ve bir o kadar da korkutuyor .

Defter elimde ve ben bu defa cesaretimi toplamakta zorluk çekiyordum. Cesaretimin toplamamda yardımcı olan o küçücük umut ışığı elimde ki defterin sayfalarındaki her bir kelimeyi okumaya yemin etmiş gibi kendimi toparlamama yardımcı oluyordu.

 

Cesaretlenmem için aldığım nefes göğüs kafesimi acıtacak şekilde derindi ve uzunca bir soluk verdiğimde kendimi tamamen hazır hissettiğimi anladığım zaman en son kaldığım sayfadan okumaya başladım.

 

Bugün , Merih bana evlenme teklifi etti ve ben hiç bir cevap veremedim. Evet ,bu gerçek, ona cevap veremedim nedenini ikimizde biliyoruz. Evet demek için Odini bekliyorum, o gelecek ve ben Merih’e haykırırcasına evet diyeceğim.

 

Bak ben o günüde bekliyorum , alıştım beklemeye , her şeyi bu denli beklemek ancak beklemeyi alışan biri başarabilir. Sen de duydun mu? Odinin sesi geliyor yine çocukluğumuzda ki şarkıları söylüyor, onu göremiyorum ,sen göre biliyor musun ? sende mi sesini tek işitiyorsun, saklanıyor olmalı, onu aramaya kalkışmayacağım bu onun cezası , kendiliğinden ortaya çıkacak.

 

Baksana Odin şarkımızı söylüyor bağıra bağıra hemde ,sen bilmiyorsun tabi bu şarkıyı, çocukken Odinle beraber yaptık ve her gece bağıra bağıra söylüyorduk. Bu şarkıyı söylememizde ki mesaj ve çocukluğumuzu unutmadım. Her şarkıda bulunan sırlar ve mesajlar olduğu gibi bizim yaptığımız şarkıda da birer mesaj var ama o mesajı sana söylemeyeceğim. Hadi Odinle beraber bizde tekrar edelim şarkıyı;

Her zaman yanındayım senin, bak biz birbirimiz her şeyiyiz

Söyle bana ne zamandandır tanışıyoruz

Beş , beş, beş

Söyle bana tekrar , biz kaç yaşındayız

Sonsuz, sonsuz ,sonsuz

şimdi aç bana kapalı olan tüm kapıları

dünyanda yaşamayı öğret bana her zaman senle , her zaman senle

biz sonsuz olan yaşımızla yaşayalım bu dünyada

hep beraber, hep beraber, hep beraber

sonsuz yaşımızla hep mutlu , hep mutlu

Savaşalım tüm insanlıkla.

Çok güzel dimi ? bu bizim şarkımız artık sende biliyorsun ve üçümüz beraber ne güzel söyledik öyle , keşke bir an önce Odin ortaya çıksa da Merih’in bana evlenme teklifi ettiğini söylesem sonra ben koşa koşa Merih’e EVET desem, baksana düşüncesi bile midemde kelebekler uçuşturuyor.

 

Evet , Merih benim için çok önemli, çok özel ona karşı duygu patlamaları yaşıyorum, patlayan duygularımda hiçbir kötü duygu olmadan yaşıyorum o duyguları ve onu gördüğüm ilk günden beri duygularım aynı, ilk günden beri taptaze duygular besliyorum ona karşı. İlk ben onu fark ettim ve her defasında ona söylüyorum Merih’le aramızda bu konuşma artık espiri halini aldı ve biz her defası da birbirimizle bu konu üzerinden dalga geçip gülüyoruz, onunla saatlerce konuşmama rağmen bir saniye bile sıkılmıyorum, ruhuma iyi geldiğini söylemiş miydim.

 

Evet, Merih ruhuma iyi geliyor ve onunla gerçekten mutluyum , bu sahte bir mutluk değil, bu kalbimden, yüreğimden taşan gerçek bir mutluk. Yüreğimizin hissetmeği mutluklar gerçek değil ve ben onu yüreğimle hissediyorum ve her şeyden önce hissetmek önemli neden mi ? önemli hissettiğin şey her zaman doğrudur da ondan önemli ,bak ben Odinin geleceğini hissetmiştim bu gün sesi belkide yarın kendisi gelir kim bilir .

 

Annem kendi kurduğu oyun şarkısı varmış, annemin yaşınız sorusuna sonsuz demesi oldukça tuhafıma gitmişti. Onların yaşları sonsuzmuş ama hiç bir yaş sonsuz olmazdı ki nasıl oluyor da yaşınız sorusuna sonsuz diyorlardı? orda bahsettiği yaş ne oluyordu? neydi sonsuz olan ? Oradaki mesaj neydi ? Büyük bir sırdı o şarkı. Defterin ortalarına kadar okudum ama sonsuz yaşın açıklamasını yapmamıştı annem. Sık sık bahsettiği şey mutluğuydu.

 

Annem mutluydu , onun mutlu oluşu Odinin tekrar görmesiydi. Babamla evlilik kararı almıştılar ve aileler tanışmasını anlatıyordu. Annem Odinin babamı çok sevdiğini yazıp durmuştu. Düşünmeden edemiyordum; acaba annem benide seviyor muydu? ya da hayali arkadaşı. Annem ve Odin en az babamı sevdikleri kadar seviyorlar mıydı beni? Bu düşüncem bir serçenin kalp atışı gibiydi.

 

Hevesle defterin tamamını okuduğumda benim varlığımın olmadığı bir defter olduğunu anlamıştım. Hâlâ beni sevme ümidindeydim. Bu umudum bitmek üzere olan bir mumun ışığı gibiydi küçük ve sadece kendi etrafını aydınlatmaya çabalayan tükenmiş bir mum. Bir heyecanla okumadığım son defteri elime alıp siyah sert kapağına parmak uçlarımı gezdirmeye başladım ve içimden tüm samimiyetimle tanrıya

 

" bu defterde beni anlatsın "

diye dualar ediyordum annemin benim hakkındaki duygularını merak ediyordum ve merakım heyecanlanmama sebebiyet veriyordu. Parmaklarımın altında olan siyah kaplı defterin kapağını açtığım zaman kapının çalındığı işitim. Kapının çalınmasıyla defterin kapağını açıp gri olan kanepenin üzerine koydum ve kapıyı açmak için oturduğum yerden kalktım ve göz ucuyla Adonise baktım.

 

Hava kararmıştı ve Adonis de her zaman ki gibi şekerleme yapıyordu ona " miskin Adonis" diye mırıldanıp kapıyı açtım. Kapıyı açtığım zaman elinde iki poşetle gelmişti ve ben kapıda durup onu seyre daldım. Bir moda dergisinde olan yakışıklı modeller gibiydi. Onu öylece seyrettiğimde bugün bana etmiş olduğu evlenme teklifini hatırladım ve evlendiğimizde ona kapıyı her açışımda ona sımsıkı sarılmak istediğimi düşünüp ona önce gülümsedim sonra boynuna atlayarak sarıldım ve boynunu koklayıp mühürledim.

 

Arel elindeki poşetlerle beni tek eliyle kaldırıp içeriye doğru bıraktığında kapıyı ayağıyla kapatıp o da boynumdan öptü ve boyun girintimden kokumu içine çekti. Kollarımı boynumdan aşağı indirip aramızda hatırı sayılır bir mesafe bırakıp yüzüme en içten gülümsememi yerleştirerek " hoş geldin" dedim, ona ilk kez hoş geldin demiştim, ilklerimiz sonsuzluğumuz olsun istiyordum.

 

Arel’in kahvelerine en parlak bir ışıltı gelmişti ve dolgun mora çalan, kalın dudaklarını yanağındaki gamzesi belirlenecek şekilde gerdirip dilini üst dişlerine sürdü ve kadifemsi bir tonla "hoş buldum kiraz çiçeğim" diyip kollarını havaya kaldırdı. Bakışlarıyla elinde salladığı poşetleri işaret ederek "acıkmışızdır dimi güzelim?" dedi ona sahteci bir bakış atıp " bilmem, belkide acıkmamışızdır" dedim, acıkmıştım. Suratıma doğru eğilerek burnumdan öpüp daha sonra tekrar eski duruşuna gelip beni ilgilendirmez bakışlarını atıp salona doğru yürüdü. Onun bu haline ağızım açık kalarak arkasından baktım.

 

Arel arkası dönük bir şekilde "ağızını kapat" dediğinde uyarmasıyla ağızımı hemen kapatıp "arkanda gözün mü var senin?" Diye ciyakladım, Arel tok bir sesle "etrafımda sen olduğunda gözüm her yerde" dedi âh kalbim, elimi kalbime götürdüğümde her zaman ki arsız kalbim onu her gördüğünde nasıl atıyorsa şimdide öyle atıyordu. Arel salona geçtiğinde bende arkasından salona geçtim. Arel’e baktığımda yemek massına oturmuş poşetleri açmaya başlamıştı bile yanına gittiğim zaman " dikilme öyle hadi otur da yiyelim" dedi, sesinde bir ebeveynin aç kalmış çocuğunu doyurma tonu vardı. Sandalyeyi çekip oturduğumda Arel’in ne getirdiğine baktım. Hamburger ve yanında kola almıştı.

 

Arel kolayı açıp önüme koyduktan sonra hamburgeri bana uzatarak " al yavrum" diyip kendi kolasını açıp hamburgerinden bir parça ısırdı, iştahla yemesiyle midem hamburgeri yemem için asit üretiyor gibiydi. Bende hamburgerden bir parça aldıktan sonra Arel kola şişesini bana doğru kaldırıp "hadi bebeğim tokuşturalım" dediğinde duraksamıştım, filmlerde birer kutlamada , özel günlerde şişe veya bardak tokuştururlardı Arel’in neden kola şişesini tokuşturmak istediğini anlamayarak baktığımda Arel şişesini sallayıp hadi anlamında baktığı zaman bende kola şişemi kaldırıp şişesiyle tokuşturdum. Anlam veremediğim bu hareketiyle meraklı gözlerle

 

" neyi kutluyoruz" diye sordum , bana doğru yaklaşıp samimi ve parlak kahve gözlerle " evlenecek olmamızı kutluyoruz güzelim" diyip elime bir buse kondurdu "erken kutluyoruz gibi, beş yıl sonra kutlamamız gerekmiyor mu?" dediğimde, burnuma bir fiske atıp " hayır güzelim, sen bugün bana ne sözü verdin?" Dediğinde umursamaz bir şekilde

" bilmem , sen hep bana söz verdiriyorsun " dediğim an da Arel kaşlarını çatı ve elimdeki hamburgeri masaya bırakıp suratına tanıdık olan en ciddi ifadeyi yerleştirerek "bana verdiğin tüm sözler aklında dimi kiraz çiçeğim? Hiç birini unutmadın dimi?" diye sorduğunda sesinde tedirginliği hissetmiştim.

 

Masanın üzerindeki elini tutup kendimden emin bir sesle "aklımda Arel " diyip ardından " bir senden başkasını öpmeyeceğim ,iki senden asla vazgeçmiyecem ,üç senle beş yıl sonra 15 kasımda seninle evlenecem , dört seni hep sevicem ..." diyerek ona verdiğim tüm sözleri teker teker saymaya başladığım zaman Arel’in yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.

 

" hepsini tutacaksın dimi kiraz çiçeğim?" dedi, elini öpüp "hepsini tutacam " dedim kendimden emin olan bu tavırlarımdan rahatlamış gibi bana bakarak " yemeğimizi yiyelim" dedi ona tamam anlamında kafa sallayıp hamburgerimden bir parça daha aldım. Sohbetler eşliğinde hamburgerimizi yediğimizde Arel kanepeye geçti ve bende masadaki artıkları toplayıp çöpe atıp yanına geldiğimde defterlere dokunmadan kısık gözlerle defterlere bakıyordu. Sakince omuzuna dokunup

" son bir defter kaldı " dedim, son defter, bilmem kaç sır ve milyonlarca duygu kalmıştı. Arel başını bana doğru çevirip " nasıl gidiyor peki “gerçekten nasıl gidiyordu? Gri gidiyordu, acıtarak gidiyordu... Arel’e hüzünle tebbesüm ederek " anlamaya çalışıyorum" diyebildim bir çok şey vardı diyecek ama ben bunu söylemek istemiştim anlamaya çalışıyorum , belki bir çok şeyin karşılığıdır anlamaya çalışmak.

 

Çünkü , anlamaya çalışmak birer acı, birer emek ve belkide sonsuz gözyaşı demekti. Arel elimden tutu ve beni kanepeye doğru hafifçe aşağıya çekip yanına oturttu. Oturduğumda saçlarımı okşayarak boğazında düğüm varmış gibi acıyla " bir gün kiraz çiçeğim kendimi hazır hissettiğimde sana görünen ve görünmeyen tüm yaralarımı gösterecem " dedi görünen ve görünmeyen tüm yaralar demişti , Arel’in bana anlatacağı günü iple çekecektim , yüzünü avuçlarıma alarak

 

" hazır olduğun günü bekliyecem " diyerek yanağına küçük bir buse kondurduğum da Arel belimden tutup beni kendine doğru yaklaştırıp sarıldı ve bende kollarımı boynuna sardım. Her sarılış birer iyileşme adımı ve sahiplenmeydi. Arel fısıltılı bir sesle "bende güzelim, bende o günü bekliyorum " diyip omuzumdan öptü.

 

Sandal ağacı ve çam kozalağın birbirine harmanlanmış kokusunu içime çekip onun duyabileceği sesle " benle beraber son defteri okurumsun ? " diye sordum, benimle beraber okumasını istiyordum, bu defter de annemin benim hakkımda bir şeyler yazmış olduğunu hissediyordum ve ben o sayfaları tek başıma okuyabilecek gücü kendime bulmuyordum.

 

Arel sırtımı sıvazlayıp "okurum güzelim, yeterki sen iste " diyip iki eliyle yüzümü avuçladı ve bana senin için her şeyi yaparım der gibi baktı ya da ben öyle görüyordum. Sonuçta insanlar hep istedikleri gibi bakar ve istediklerini görürler.

Defteri almak için uzandığımda karnım bacaklarının üzerine yerleşmişti. Sırtıma parmak uçlarını gezdirip "böyle okunur mu? " dedi defteri alıp acelece bacaklarının üstünden kalkıp bacağına bir yumruk attım çatık kaşlarla " sapıksın " diye inledim , Arel saçımı kulağımın arkasına alarak

" sadece sana" diyip çapkınca gülümsedi, gülümsemesiyle göz devirdim ve onu baştan aşağı dikkatlice süzüldüm . Arel’in yüzünde ki kemikler daha belirginleşmiş ve göz altları koyu halkalanmalar oluşmuştu ,dudaklarına baktığımda dolgun mor dudaklarının en üst katmanında beyazımsı bir renk almıştı. Arel’in dudaklarını öyle gören biri uzun süre susuz kalmış gibi görebilirdi , vücudu inanılmaz derecede incelmişti, yaklaşık on veya on beş kilo vermiş gibi görünüyordu, öyle bir kilo vermişti ki uzun bacaklarındaki kemikler pantolonundan bile belli edecek şekildeydi.

 

Arel bakışlarımı farkına vararak " ne süzdün be kızım" keyifli bir şekilde söylemişti, kemikli parmaklarıyla oynayıp " Arel sen çok fazla zayıflamışsın " dedim ardından tedirgin bir sesle " hasta mısın? Hasta gibi görünüyorsun" sarf ettiğim cümlemle Arel’in yüzündeki gülümseme solmuştu ve bakışlarına nefret ettiğim o tepkisizliği yerleştirerek "bu aralar düzenli beslenmiyorum ondandır " diyip beni geçiştirdi, bende üstünde durmadan lafı değiştirmek için " Arel " dedim bana efendim der gibi baktığında " senin boyun kaç" alakasız bir soruydu ama sırf hasta olup olmaması hakkında daha fazla sorup Arel’in beni geçiştirmesine izin vermemekti bu.

 

Sorduğum sorumla Arel omuzlarını dikleştirip " 1.93 cm güzelim " dedi öyle bir gururla söylemişti ki sanki bir başarı kazanmış gibi bir ifade aldı yüzünde, o sormadan bende boyumu söylemek için gerilip "canım bende 1.75 cm’yim" diyip boyuma beş santim ekledim, Arel inanmadığını belli edecek bir kahkaha atarak "ufak atta civcivler yesin " diyip kahkaha atmaya devam ediyordu, ona göz devirmekle kalmıştım, Arel baş parmağıyla hafifçe burnuma vurduğunda çenemi dikleştirip onun yaptığı gibi gururla " 1.70 cm'yim ve bir çok kızdan uzunum " diye gururlanmaya başladım, çok saçmaydı biliyordum ama alta kalamazdım, Arel gülmeye devam ediyorken onun bu sırıtışı beni sinir ettiğinden arkamdaki yastığı alıp suratına çarptım ve çatık kaşlarla " gülme artık yeter" dediğimde sesim yüksek çıkmıştı , Arel başımdan öpüp gülmelerinin arasından " tamam, tamam gülmüyorum " diyip gülüşlerini zorda olsa durdurmuştu, gülme krizinden çıkıp sakinleştiğinde saçlarımı okşayarak

" demek beş yıl sonra 1.70 cm boyunda eşim olacaksın ha, hayali bile heyecanlandırıyor kiraz çiçeğim , senin benim eşim olman düşüncesi bile beni böylesine delirtiyorken beş yıl sonra bu hayalim gerçekleşecek ve ben kim bilir nasıl çıldıracam" dedi

" beş yıl sonra seni dizginlemeye çalışacam galiba" diyip gülümsedim

" umarım başarırsın yoksa kendimi tahmin bile edemiyorum" diyip alt dudağını ısırdı,

konuşmamız başka bir tarafa gittiğinden bir kez daha konuyu dağıtmak için " hadi ama benle defter okuyacaktın " diye söylendim "tamam be, bir hayal kurdurtmadın " çapkın bir edayla dudaklarının gerildiğini gördüğümde ayağına hafifçe vurup "git az ötede kur o kudurtmuş hayallerini o zaman" diye söylendim, elini yanında ki boşluğa iki kez vurup gel anlamında işaret verdiğinde onu bekletmeden boşluğa yerleşip başımı göğüsüne koydum ve defterin kapağına elimi gezdirdikten sonra siyah kapağı açtım ve ilk sayfasını ikimizin duyulacak şekilde okumaya başladım;

Mutluk

Heyecan

Neşe

Sevinç

Memulunu bekleyen

Hamileyim, çok mutluyum şimdiden bile onu hissedebiliyorum biliyor musun? Küçük bir canın varlığını hissediyorum. Merih’e söylediğim anı bir görseydin, gerçi Odin gördü sen görmedin diye üzgünüm ama bak mutluluğumu senle paylaşıyorum, aaaa ama tirip atmak yok hamileyim beni üzemezsiniz , tamam dur anlatıyorum ;Merih ne yaptı biliyor musun? ona ben hamileyim, dediğimde önce dondu sonra karnıma baktı ve daha sonra şaşkın , yuvalarından fırlamak için uygun zaman bekleyen gözlerle " gerçekten mi" diye haykırdı ona evet hamileyim dediğimde, beni kucağına aldı ve tam döndürecekken " sen hamilesin bir şey olur " diye yere indirdi ve kahkahalarla atıp etrafında dönerek dans etmeye başladı, evet yaptı gerçekten de bir de herkesi arayıp ben baba oluyorum demesin mi, onu seyrederken nasıl gülüyordum ama.

 

Ne yapayım çok komik görünüyordu. Odinde ona gülmekten yerlere serilmiş duruma gelmişti , gerçekten Merih’in hâlleri çok komikti ,bu kadar mutlu olacağını bilseydim daha önceden hamile kalırdım. Merih bana bebekmişim gibi hissettiriyor hatta yürümeme izin vermiyor , tek bir şeyden şikayetçiyim ; Merih’in yürümeme izin vermemesi , beni biraz sıksa da tahammül edecek şekilde neyse ki. Sabahtan akşama bebeğe alacaklar listesi yapıyor bir de, hayır daha cinsiyeti belli değil , bende söylüyorum ama beni dinleyen yok ki. Ne diyor? cinsiyet rengi almayız diyip her gün bebek giysileri ve oyuncaklar alıyor .

 

Sana bir sır vereyim mi? ben kız olmasını istiyorum , evet kız olsun çünkü, Talat’ın oğlan ,benimde kız olsun ki bebeğime Mila ismini koyabileyim, evet Talat’la birbirimize verdiğimiz sözdü , o Kara koymuş ve şimdi sıra bende, bende Mila koyacağım , çok anlamlı, çok özel bir isim tıpkı onun gibi , ona şimdiden bağlandım ve onu hissediyorum sadece küçük bir hissin onu dünyalar kadar sevmemi sağlıyor. Tabiki sizin yeriniz ayrı , hayır o doğunca sizi boşlamam merak ettme, bak şimdi Odinin aklına da neler düşürdün , söylediğiniz gibi bir şey olmayacak merak etmeyin, şimdi o gereksiz korkularınızı ve düşüncelerinizi boş verinde ben hamileyim ve yakında küçük bir insan doğuracağım, benim küçük bir bebeğim olacak ve umarım kız olur çok istiyorum bunu, evet ne yapayım istiyorum işte , fark etmez tabi ama kız olsun , benim küçük Milam, küçük kızım diye seveceğim onu, hatta sizinle de oynar , oynarsınız dimi? işte bu , ikinizde canımsınız, Odin ile seni çok sevecek kızım , evet kızım ,kızım diliyorum ki kız olsun , istiyorum işte yapacak bir şey yok o benim canım kızım Milam.

İstenilen bir bebekmişim korktuğum gibi değilmiş, anne ve babam benim için sevinmiş ve annem sırf ben olayım da adımı koymak için hayal bile kurmuş, yüreğim sevgiyle kaparmış, sıcaklığını hissetmiştim, istenilmenin mutluğunu yaşıyordum kalbimde. Arel başımdan öperek yumuşak bir sesle "annen sana hamileyken bile seni istiyormuş kiraz çiçeğim " dediğinde defteri okşadım ve gülümseyerek " annem beni istiyormuş Arel" dedim yüzümdeki gülümseme kocamandı, Arel’e bakmadan diğer sayfayı çevirip damarlarımda dolaşan heyecanla okumaya devem ettim.

Cinsiyetti belli oldu, Odin biliyor gerçi o da bizle geldi şimdi öğrenme sırası sende, söylüyorum sıkı tutun, kız evet kız çok istediğim için kız oldu bence. Milam gelecek ,benim sevimli kızım bizim yanımıza gelecek ve ben ona tüm sevgimi vereceğim, Merih’te çok mutlu oldu kız babası olacak ya daha bir havalarda bana hava atıp duruyor " kızlar en çok babalarını sever" diye bak ya benim kızım en çok beni sevecek bundan eminiz , Merih avucunu yalar anca , onu ben doğuruyorum ne de olsa tatbikîde en çok beni sevecek , mutluktan acayip salaklaştım artık.

 

Biliyor musun bugün sana yalnız anlatıyorum her şeyi , evet bile isteye yalnız anlatıyorum , artık Odin olmadan sana bir şeyler anlatacağım, çünkü Odin biraz değişti, aşırı kıskanç birine dönüştü , bana Merih’i kötülüyor , karnımdaki kızımı kötülüyor , hatta bana seni bile kötülediği zamanlar oluyor , onun bu hâllerine alışık değilim, bak anlıyorum onu, o sanıyor ki bebek dünyaya gelince Odine zaman ayırmayacağım, onu artık sevmeyeceğim sanıyor ama bu öyle değil bak evlendim mesela Merih’in sizden haberi olmamasına rağmen ben size zaman ayırıyorum ve sizi hala seviyorum, nasıl olurda Odin bana bebeği aldır diyebiliyor ? hayır bu sefer Odinin dediği olmayacak ve ben kızımı doğuracağım, Milam büyüyecek genç kız olacak ve ailem büyüyecek.

 

Odine rağmen ben doğuracağım kızımı, Odini asla dinlemeyeceğim, hiç bir zaman beni ikna edemiyecek ben Milamdan vazgeçmeyeceğim, ondan asla vazgeçmeyeceğim, o benim güzel kızım , Milam ,o benim canım. Odini anlamıyorum ya anlamıyorum benim Milayı ne kadar sevdiğimi görmüyor mu? neden benden bunu yapmamı istiyor? Odinin bu değişimi beni korkutuyor çıkmaza sürüklenmek istemiyorum.

Çıkmaza sürüklenirsem karanlıkta kaybolup yolumu bir daha asla bulamam, perişan ve yitik hâlde olurum.

Sevinç

Korku

Heyecan

Aşk

Annelik

Memulunu bekleyen

Annemin hayali arkadaşı beni istemiyormuş bu demek oluyor ki annemin bir yanı beni istemiyor, bir yanı da beni istiyor. Kafam karman çorban olmuştu, düşüncelerimin arasında boğuluyordum, sırtıma ağır bir yük varmış gibi hissetmiştim, duygularımı bile artık bastıramıyordum, gözlerim dolmuştu Arel’e dönüp umut bekler gibi " yani ben hem isteniliyorum hem de istenilmiyorum, Arel anlamıyorum gerçekten ben hiç bir şey anlamıyorum, bu nasıl olabiliyor? sen anladın mı Arel ha anladın mı?" Boğazımın düğümlendiğini hissetmiştim, acı vardı boğazımda, dikiş tutmayan yaralarım daha fazla kanamaya başlamıştı...

 

cümlemi tamamladığımda bir damla göz yaşım yanağımdan süzüldüğünü hissetmiştim. Arel canı yanıyor gibi bana bakıp göz yaşımı sildi ardından sertçe yutkunduğunu adem elmasının hareketlendiğinde görmüştüm, bana ne diyeceğini düşünüyor gibiydi, eliyle çenesini sıvazladı ve kadifemsi bir sesle" annen seni istiyor güzelim, sadece çocuk olan tarafı başka bir çocuğun gelmesini kıskandığı için hayali arkadaşı seni istemiyor ama bak annen yetişkin bir yaşta ve seni haddinden fazla istiyor hatta sana güzel haberi de vereyim kiraz çiçeğim, senin için iç dünyasıyla savaşıyor, bu hayran kanılacak bir şey güzelim , şimdi kes ağlamayı da idrak etmeye başla" dedi Arel haklıydı , bu gerçekti beni istemeyen annemin çocuk tarafıydı.

 

Arel cümlesinin ardından bana tebbesüm ederek saçlarımı okşayıp kokladı, bende bir çocuğu andıracak büyüklükte gözlerimi açıp " evet sen haklısın Arel, bu doğru , çocuk olan annem beni istemiyor ama bana hamile olan yetişkin yaştaki annem beni istiyor " diyip kocaman gülümsedim, bu düşünce kalbimde maytaplar patlamaya yetiyordu, ihtiyacım vardı böyle bir cümleye, kabul ettiğim mutluktan Arel’in boynuna sarılıp defalarca yanağından öpüpüp " teşekkür ederim, teşekkür ederim " dedim

Arel bunu bana fark ettirmeseydi belki ben annemin beni istemiyor olduğunun düşüncesiyle günlükleri okumayı bırakıp sonsuz gözyaşı döker ardından bu acıdan dolayı milyonlarca kanayan yaralarına birer kanayan yara daha açardım. Arel öpücüklerimin arasından belimi okşayarak

" bundan her zaman istiyorum kiraz çiçeğim " diyip gülümsedi sanki gonk sesi duyar gibi kucağından inip ona dil çıkarttığımda hızlı bir hareketle dilimden tutu ve bırakırken " beni tahrik ediyorsun güzelim " dedi sesinden ne ima ettiği belli oluyordu, onu yanıtsız bırakıp önüme dönecekken ensemdem tutup dudağımı sıcak dudaklarıyla birleştirdi , bu yaklaşım ,oluşan bu birleşim vücuduma elektrik çarpmışçasına titremeye yetiyordu, alt dudağımdan hafifçe ısırdığında çıkardığım inleme ağızının içinde yok oluyordu ,ensesini okşuyor ve bende onun dudağını acıtmadan ısırdığımda inlediğini duyuyordum,

 

belimden tutup beni kucağına yerleştirdiğinde dudaklarımız daha hızlı hareket etmeye başladı belimde olan eli kalçama doğru kaydığında elini orda sabitleyip ovuşturmaya başladı, onun her hareketi inlememe sebep olurken benim inlemelerimle hareketleri hızlanıyordu, elini kalçamdan çekip beni kanepeye yatırdığında bile dudaklarımız hala birbirine bağlıydı, bir süre sonra dudağımda olan dudaklarını çekip boynuma doğru uzandığında vücudum alev almış gibi yanıyor, kalp ritmim hızlanmıştı, kalbim adeta patlayacakmış gibi atıyordu, boynumda olan dudaklarını kaldırıp siyah sweatimi hamaratlı elleriyle üstümden çıkarıp sıcak dudakları tekrar boynuma yerleştirdiğinde inlememle hızlanıyordu.

 

Dudakları göğüslerime doğru indiğinde inleyip ensesine tırnaklarımı batırıyordum, o ise bir eliyle sutyenimi açmaya çalışırken kendimi kanepeye bastırdığım an da elini sutyen kulpundan çekti ve yüzüme baktığında onunla daha fazla ileri gidemeyeceğimi anlatan bakışlar attığım zaman nefes nefes kalmış bir şekilde dudaklarıma ufak bir buse kondurup üzerimden kalktı.

 

Onunla beraber kalktığımda beni göğüsüne çekti ve saçlarımdan öpmeye başladı. İnip kalkan göğsüyle başım hareket ediyor , kalp atışlarını net bir şekilde duyuyordum. Elimi göğüsüne koyup avuç içlerimde atışlarını hissettiğimde dudaklarıma ufak bir gülümseme yerleşmişti, Arel göğsündeki elimi kaldırıp öptü ve boğuk bir sesle "ileriye gitmedim dimi? " dediğinde onu yanıtsız bıraktım daha sonra derin bir nefes alıp " nasıldı kiraz çiçeğim?" Bu soruyu sorma işte, bitti gitti o sahneyi hafızamızdan silelim işte , bir an da olmuştu ve ben o anı düşünmek istemiyordum.

 

Sorusuna cevap vermedim ve cevap vermemin sebebi utanmamdı ve o bu sorularıyla beni daha fazla utandırıyordu, başımdan derince öpüp" ensemdeki tırnak izlerinden senin ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum güzelim " dediğinde ondan uzaklaşıp kaşlarımı çatım ve daha neler bakışlarını fırlattım ona, bu hâllerim hoşuna gitmiş gibi gülmeye başladığında " tamam sen artık evine git " dedim hırsla , onun benle dalga geçmemesi ve beni utandırmaması için onu eve göndermem gerekiyordu, bana kendinden emin bir şekilde bakıp "hayır gitmiyorum, bu gece buradayım " dedi yumuşak bir sele söylemişti. Ona çenemi dikleştirerek daha neler bakışlarımı attığımda" gitmemi istiyorsan seninde benle evime gelmen gerekiyor kiraz çiçeğim " hırsla "nedenmiş o" dedim " beni kokuna bağımlı yaptın da ondan " dedi yüzünde ciddilik vardı, ben dalgaya alırken o ise ciddiydi

" sana parfümümü ve yastığımı verdiğimi hatırlıyorum, bence onlar benim yokluğumu hissettirmez" dediğimde yüzünde durgunluk akan bir bakışla karşılaştım, omuzunu silkip " gitmemi o kadar çok mu istiyorsun kiraz çiçeğim? " dedi durgunlukla, ona böylemi hissettirmiştim? niyetim bu değildi ki neden bu kadar duygusal anladı ki ?ona sarılıp" saçmalama Arel" dedim

 

" sen o durumla ilgili bana soru sorma ve ima yapma diye demiştim, yoksa ben senin gitmeni istemiyorum, ne de olsa gelecekteki eşimsin, nasıl gerçek anlamda derim" diyip gülümsedim yüzündeki durgunluk kaybolmuş yerine sıcak bir gülümseme almıştı baş parmağını üst dudağına sürtüp gözlerine mutluk ışıltılarını koyarak" gelecekteki eşim " diyip beni taklit etti, gülümsemesi daha çok büyüyerek " ah kiraz çiçeğim seni ne kadar hissettiğimi bir bilsen , ağızından çıkan her bir kelimenin gerçek anladığımı ve kalbimi nasıl parçalara ayırdığını bilseydin keşke" dedi kurduğu cümle canımı acıtmıştı, tamam kabul ediyorum bazen şaka olsun diye söylediğim sözleri biraz dozunu aşıyordu ama onun gerçek olarak algılaması ve kırıldığını bilmiyordum , o da bana yansıtmıyordu ve şimdi açıkça bana dile getirmişti.

 

Dile getirdiğinde bile bana olan duygularını söyleyip bak ben bu yüzden kırılıyorum demiş ve beni suçlamadan okları kendine doğrultmuştu, beni kendini suçlayacak kadar sevdiğini bilmiyordum. Ona göre sevmek hissetmekmiş, onu anlamıştım kurduğu cümleden.

 

Bana seviyorum dememiş hissediyorum demişti, yüreğim söylediği cümleyle hem burkulmuş hem de neşeyle doluydu, ona tekrar sarıldım ve kulağına" sarılmak iyileştirir Arel, bilmeden kırdığım için özür dilerim " diye fısıldadım, belimden sıkıca kavrayıp "iyileştiriyorsun güzelim” fısıldayarak demişti, ondan ayrılıp " hadi okuyalım " diyip defteri gösterdim.

 

Arel bana evet anlamında baktığında defteri kucağıma aldım ve kaldığım yerden okumaya başladığımdan bir müddet sonra defterin ortalarına geldiğimi fark etmiştim ve annem beni doğuracağı için heyecanlıydı ama bir yandan da Odinin beni istemediğine dert yanıyordu.

 

Annem hamile haliyle Odinle benim için savaşıyordu adeta, yanımda olmayan , hasret çektiğim annemin benim için savaşması aklıma beni sevdiği düşüncesi ve hatta hasta haliyle bile beni sevdiği düşüncesi zihnimde dolanıyor ve yüreğime baharların gelmesini sağlıyordu. Bir süre daha defteri okuduğumda uykumun geldiğini hissedip uykulu sesimle " kalanını yarın okuyacam artık' diyip Arel’e döndüğümde Arel çoktan yatmıştı bile, ona sevgiyle gülümseyip defteri sehpaya koydum ve bir battaniye getirmek için ayaklandım çok geçmeden salona battaniyeyi getirip Arel’in üzerini örtüp diğer kanepeye gidecekken bileğimden tutup uykulu mahrur gözleriyle "nereye?" Diye sordu, ona gülümseyerek

 

" diğer kanepeye yatmaya" dediğimde

 

beni yanına çekip " senin yerin benim yanım güzelim , ikimizde sığarız " diyip bacaklarımı tek eliyle battaniyenin altına koyup bana sarılmış bir şekilde uzatmıştı bedenimi.

 

Bedenim ona teslim olurcasına onun bedenine sarıldım ve odunsu kokusunu oluşturan sandal ağacı ve çam kozalağının birbirine harmanlanmış kokusunu derince çekip ciğerlerimi ziyafet ettirdim. Uyumanın baskısı üzerimde kol gezerken gözümü kapatıp karanlığa teslim olmuştum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%