Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@orion

 

ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM

 

⏳️

Gözlerimi ilk açtığımda onu görmüştüm. İlk göz açışım, ilk bakışımda o. Arel, sanki beni hiç bırakmayacakmış gibi sarılıyordu . Ne güzel bir duygu birinin birine sarılması , o bana sarılırken sanki kalbimin açık kalmış yaralarının kabuklanmasını sağlıyor gibi , kabul ediyorum izi var ama en azından o yaraların üstünü örtüyor.

 

Ya da kanamasını durduruyordu, buna emin değildim ama bana iyi geliyor. O uyurken ben onun kokusuyla ciğerime defalarca ziyafet ettiriyordum. Kokusunu her içime çektiğimde zihnim odunsu kokusunu beynimin en kıymetli yerlerinde yer veriyormuş gibi, onun kokusuna bağımlı olmuştum artık, bir insan bir insanın kokusunu duymadığı zaman tedirgin olabilir miydi? ben oluyordum, bağımlıydım kokusuna tıpkı bir ayyaşın içkisine bağımlı olduğu gibi .

 

Soğuk tenimi ısıtan sıcacık teni, beni kendine hapis etmeye yetiyor ve ben onun zindanında ömrüm boyunca gönüllü olarak kalmak isteyen kişiydim. Gönüllü olarak müebbet verilir miydi?

 

Onun mahpusunda müebbet versinler bana, son nefesim orada tükensin, bedenim orada eskisin, sahiplenmediğim kalbim orada son atışını atıp dursun ve onun zindanında sayısızca kalma isteklerim ve nedenlerim.

 

Arel sık sık ve derin nefesler almaya başlamıştı, ardından anlından ter damları tomurcuklanmaya başladığında suratına daha bir dikkatli baktım. Arel’in dudakları aşağıya doğru büzülüyor ve sertçe yutkunuyordu belimi daha sıkı tutup " hayır, hayır ben" sesinde hiç duyumsamadığım bir çaresizlik vardı. “Mila, ben Arel, nasıl olurda , hayır bu olamaz " bağırarak sayıklıyordu, bir şeyleri kanıtlamaya çalışır gibi sayıklıyordu. Kabus görüyor olmalıydı , Mila diye sayıklamıştı ismimi çok nadir söylerdi ama şimdi uyurken ismimi söylüyordu .

 

"hayır, Bora deme bana, ne olur hayır, seni kaybedemem , benim hatam, özür dilerim " anlından düşen terlerle "özür dilerim" diye sakladı bir kez daha, ardından ağlamaya hazır bir sesle " Mila, beni hatırla ne olur beni hatırla " diye sayıkladı, onun bu hallerine daha fazla dayanamayarak yanağını sakince okşayıp " uyan Arel, uyan kabus görüyorsun" diye kaç kez tekrarlama rağmen uyanmıyor, sayıklamaya devam ediyordu, sayıklanmaları hayli bir artığında kolundan sertçe dürterek " uyan Arel" bağırmıştım, onun daha fazla böyle görmeye dayanamıyordum.

 

Arel’in gördüğü her neyse oradan ayrılmasını istiyordum. En sonunda "Mila" diye haykırarak uykusundan sıçramıştı. Arel yaşlı, olan gözlerini araladığında sanki bana büyük bir hasret çekermiş gibi bakıyordu, ona tebbesüm ederek yanağını okşadığım an da belimden sıkıca sarılıp başını boyun girintime yerleştirdi.

 

Kokuma sanki açmış gibi kokumu tüketerek içine çekiyordu, böyle uzunca bir zaman kaldıktan sonra tenin sıcaklığıyla terlemiştim. Sırtını okşayarak

" Arel" diye seslendim. Arel derince bir nefes aldı ve boynuma küçük bir buse kondurup başını yerleştirdiği yerden kaldırmış , bana efendim der gibi bakmasına rağmen gözlerinde bir türlü anlamdıramadığım bir şeyler vardı. Ses tonumu ayarlayarak "Arel kabus gördün iyimisin şimdi, bana anlatmak ister misin?" dediğim an da gözlerini sıkıca yumup başını hayır anlamında salladı, onu öyle görünce karşımda sanki küçük bir çocuk varmış gibi hissettirmiştim. Sakince "Çok mu kötüydü " dediğim zaman

Derin bir nefes alıp " çok kötüydü yavrum , gerçekleşmemesi için anlatmıyacam kiraz çiçeğim " ben ona anlatmıştım , hayır onun inandığı bir durumdu bu. Yoksa anlatınca gerçekleşen kabus mu olurmuş? Saçlarımı okşayarak " beni hiç unutma ve beni kiraz çiçeği demekten mahrum ettme olur mu?"

"Ben seni neden unutacakmışım ki " gördüğü kabusun etkisinde gibiydi "bana söz ver kiraz çiçeğim kimi unutursan unut ama beni asla unutma , beni hiç bir zaman böyle cezalandırma olur mu?" Saçmalıyordu, delirmişti, bilmiyor muydu herkesi unuturum ama bir tek onu unutmam, bilmiyordu işte.

 

"Arel sen ne saçmalıyorsun , benim seni unuttuğumu mu gördün de bana böyle bir cümle kuruyorsun?" dediğimde göz kapaklarını evet anlamında kapayıp açmıştı. Nasıl olurda gördüğü bir kabustan dolayı benim onu unutacağıma ihtimal veriyordu , böyle bir şeyi nasıl düşünüyor olabilirdi? Benim onu ne kadar sevdiğimi görmüyor muydu? insan sevdiği birini ve hatta bu denli yoğun duygular hissettiği birini nasıl unutabilir ki? şimdi benim onu unutacağıma dair ihtimaller verip bana sözler verdiriyordu.

 

Sinirle başımı kolunun üstünden kaldırdım ve çatmış olduğum kaşlarla " elek kafalı , nasıl olurda benim seni unutacağıma ihtimal verebilirsin aptal" kanepeden inip ayağa kalktığımda bana hâlâ alık alık bakıyordu, onun bu surat ifadesi beni daha fazla öfkelendiriyordu, hâlâ aklım almıyordu benim onu unutacağım düşüncesi onun aklına girmişti ve bu demek oluyordu ki benim sevgimin ve duygularımın yoğunluğunu görmüyor ve en önemlisi hissetmiyordu. Yere düşmüş yastığı alıp sinirle kafasına atarak

 

"bakma öyle Arel , ya sen benim seni unutma ihtimalimi nasıl olurda aklından geçirirsin, kurumuş yaprak kafalı " dediğimde histerik bir tonda "öyle bir şey olmayacak , ben sadece gördüklerimin etkisinde kaldım " diyip başını omuzuna yatırdı "Arel etkisinde falan kalmayacaksın, zaten saçma sapan rüya görmüşsün "diye haykırdım ardından daha fazla kaşlarımı çatıp öfkeyle " daha neler ya, zaten teyzemin sakalı olsaydı dayım olurdu " dediğimde gülümseyerek "o laf öyle değil de neyse" dediğinde, yerdeki diğer yastığı da alıp tekrar kafasına fırlatmıştım.

 

" elek kafalı" diyip öfkeyle ciyaklamıştım "kızım , elek kafalı ne be ,yeni yeni icatlar çıkartıyorsun“ gülümsemelerin arasından "yaprak kafalıymışım, yok elek kafalıymışım " diye ona dediklerimi kendince tekrarlıyordu, cümlesi bittiğinde ayağa kalkmıştı ve elimi tutup

" karnın ağrıyor mu?" Diye sordu, neden pat diye böyle bir şey soruyordu ki? Sorusundan dolayı ona anlamsızca bakmayı sürdürdüğümde "belin , sırtın ne bileyim dizlerin falan " dediğinde dayanamayıp "Arel Allah aşkına sen ne saçmalıyorsun ?" Diye yakındıktan sonra beni ayaklarımdan tutup omuzuna aldığında dünyam ters dönmüştü .

 

Neden öyle bir şey yapıyordu ki şimdi? beni omuzuna alması tuhaftı . Sırtına hafifçe vurup "Arel sen kafayı yemişsin, indir beni " derin bir nefes alıp bir kez daha "indir beni Arel , bu büyük bir saçmalık şuan " dediğimde odamın kapısını açıp içeri girdiğimizde , beni dikkatlice aşağıya indirdi ve sanki bir şeyler anlatıyormuş gibi gri eşofmanlarıma bakıyordu. Bakışlarıyla bakışlarımı aşağıya indirdiğimde adet olduğumu gördüm , ağızımın içinden "lanet olsun " diyip ona arkamı döndüğüm sırada Arel arkamdan omuzlarımı tutup beni kendine döndürdüğünde bakışlarımı adem elmasına sabitleyip öylece duruyordum ,

 

çok utanıyordum böyle bir şeyi onun yanında gerçekleşmesi ve onun beni öyle görmesi benim için utanç vericiydi. Çenemden tutup başımı kaldırdığı zaman gözlerim acı kahveleriyle buluştuğu an bakışlarımı gözlerinden çekmek için çaba harcarken, o yumuşak sesiyle "normal bebeğim , sağlıklı olan her kızda görülebilen bir şey" demesiyle bakışlarımı gözleriyle buluşturdum ve şikayet eden bir ses tonuyla " senin beni öyle görmeni istemezdim" dediğimde kahkaha atarak" iyi ki gördüm kiraz çiçeğim, yoksa senin bu kırmızı suratını nasıl görebilirdim “dediği zaman omuzuna vurup "Arel sen gerçek bir pisliksin" diye haykırdım,

 

Arel belimden çekip bana sarıldığında ben ona sarılmamıştım ve bunu ona kasten yapmıştım. Arel dokunuşumu hissetmediğinde kollarımı beline sarıp bana tekrar sarıldığında kollarımı aşağı indirmiştim, Arel tekrar kollarımı tutup beline sarıp " beni bunla sınama güzelim , yapma bunu bana" dediği zaman ona teslim olup belini sıkıca sarıp " benim üstümü değişmem gerekiyor " diyerek ayrıldım . Onun yanında daha fazla öyle kalamazdım. İçimdeki kız bana gülümseyip rezil oldun, rezil oldun diye dalga geçerken onu umursamayıp sesine sağır olmuştum. Arel "Tamam yavrum " diyip önümde hala dikiliyordu. Ona kapıyı işaret ettiğimde kendine gelircesine " ha ben çıkayım, sen rahat rahat giyin"

" zahmet olacak sana"

"Ah bu hormonlar"

"Arel" diye ciyakladığımda , kahkaha atarak odadan dışarı çıkıp kapının önünde bekledi, kapıyı kapatmadan "Arel burada mı dikileceksin?" dediğimde " evet ,bir şeylere ihtiyacın olursa diye kalacam burada" daha neler ya " Arel aşağıya iner misin , gerçekten bu çok abartılı" evet çok abartılı davranıyordu alt tarafı regl olmuştum ve bu defa her zaman hissettiğim o ağrım da yoktu . Ona bıkınca baktığımda "tamam tamam aşağıya iniyorum hanımefendi" dediğinde ona gülümsemeye çalışarak kapıyı kapattım.

 

Arel'e kapıyı kapatır kapatmaz kendimi banyoya attım. Banyoya gittiğimde gözüm aynadaki yansımama takıldı , tamamen aynaya dönüp yansımama baktığımda gözlerimde hem mutluluk nağmeleri ve hemde ailemin olmayışının eksikliği vardı. Arel beni mutlu ediyordu, onunlayken mutluyum ama ne yaparsam yapayım anne ve babamın yanımda olmayışını aşamıyordum, babam zorunlu olarak yanımda olmayışını anlıyordum , hadi be Mila kendini böylemi kandırıyorsun? Babam benimleyken bile ilgilenmiyordu ki, o yanımdayken , ya işiyle ilgilenirdi ya da odasına giderdi, yemek saatlerinde kalkar babalık görevini yapmak için yemek hazırlayıp odamdan bana seslenirdi.

 

Midemi doyuruyordu ama ruhumu aç bırakıyordu , bir baba kızına , evladına nasıl bunu yapa bilirdi , ya anneme ne demeli , ah salak ben ne olursa olsun annem beni unuttu ya , onu öylece sorgulayamazdım. Beni nasıl unuttu ? İnsanlar unutmak isteyince unuturdu, annem beni unutmak istediği için unutmuştu? hayır doğrusu böyle değil , annem beni unutmak istediği için mi unuttu ? Birini , kızını, evladını , canından kanından kendin dünyaya getirdiğin bir varlığı öylece unutmak kolay mıydı? Annem unuttuğuna göre kolaymış demek. Anlamadığım tek bir şey var, annemin bana neden düşman olması , bu düşünce zihnimde dolanırken bile annemin beni bıçakladığı yerin sızlanmasını neden oluyordu, unut ve düşmen ol ne zıt iki kelime ama bu iki kelime annemin bana karşı hissettikleriydi.

 

Düşmandı bana ve o bıçağı sapladı, o yarayı açtı... o izin sızlamasına rağmen ben o izi seviyorum . O iz annemin bana verdiği bir armağan , belki hastalıklı bir düşünce ama on üç yıldır yanımda olmayan annemin bana yaptığı iyi veya kötü olan her şeyi birer hediye olarak görüyorum . Mahrum kaldığımız her şey bizim için bir armağandır çünkü. Zorda olsa düşüncelerimden sıyrılıp sıcak suyun altına geçtiğimde vücudum sıcak suyun altında gevşemişti , sıcak suyun vücudumu rahatlamasına bir süre izin verdikten sonra havluma sarılıp banyodan çıktım.

Giysi dolabımdan siyah üstünde beyaz benekler olan eşofmanlarım ile beyaz sweatimi alıp yatağımın üstüne koydum, Saçlarıma sardığım havluyu çıkartım ve yatağın üstüne koyduğum giysilerimi giyinmeye koyuldum. Havluyla nemini aldığım saçlarımı öylece bırakıp , odamı topladıktan sonra , parfümüm tenimde hapis olması için boynuma ve bileklerime birer fıs sıktım ve çekmeceden tarağı alıp yatağın üstüne oturduğumda Arel'in kapıyı çalmasıyla bakışlarımı kapıya kilitledim.

 

"Bebeğim , müsait misin? " sesi kadifemsiydi "müsaidim Arel girebilirsin " dediğimi duyar duymaz hemen odaya girmişti. Ona gülümseyerek baktığımda o ise beni baştan aşağıya süzüyordu . Arel bana yaklaşıp "çorapların nerde senin ?" dediğinde ona alık alık bakmaya başlamıştım , sorusuyla afallanmıştım Arel bakışlarımı fark edip , açıklayıcı bir şekilde "kızım reglisin , kendini sıcak tutman gerekiyor bunu ben mi sana söylicem illaki" diyip çekmeceleri karıştırıyordu , iç çamaşırlarımın olduğu çekmeceyi açtığında acelece yerimden kalkıp yanına gittim ve çekmeceyi hemen kapattım.

 

Arel üst dudağını sağa doğru kıvırarak "gördüm" dediğinde "Arel" diye bağırdım ,yarım ağız gülümseyip "tamam " dediğinde en alt çekmeceyi açtım ve rastgele elime bir çorap aldığımda o da başka bir çorap almıştı. Nedenini sormadan tekrar yerime oturdum ve aldığım çorabı ayaklarıma geçirdiğim sırada Arel önümde diz çöküp , aldığı çorabı ayağıma geçirmeye çalışıyordu, bıkın bir nefes verip "Arel giydim ya ikincisini niye giydiriyorsun artık?" Dediğimde Arel bilmiş bir hâlle "Seni daha sıcak tutar kiraz çiçeğim" diyip diğer ayağıma da çorabı giydirmişti. Arel başını kaldırdığında "Arel "

" hımm" diyip yanıma oturmuştu

"reglin düzenlimi?"

"kızım sen ne saçmalıyorsun?"

"ne bileyim , regli çok iyi biliyorsun da ," kahkaha atarak " bende sandım ki sende oluyorsun" dediğimde kaşlarını çatarak" hormonların nöronlarını da etkiliyor sanırım" dediklerini umursamadan gülmeye devam edip saçlarımı taramaya başladım. Arel acı kahvelerine sanki birer damla süt eklemiş gibi saçlarıma ve elimdeki tarağa bakıyordu. Kahveleri saçlarımda sürdürürken "saçlarını taramama izin verir misin kiraz çiçeğim?" diye sorduğunda , yüreğimin sızladığını hissetim, bu yaşıma kadar kimsenin saçlarımı taramasına , dokunmasına izin vermemiştim , çünkü annemin taramasını istiyordum.

 

Çocukken babam ara ara tarasa da başka bir elin saçlarımın taramasını istememiştim ve şimdi aşık olduğum adam saçlarımı taramak istiyor ve ben ona evet ya da hayır diye bir cevap vermekte zorlanıyordum.

 

Arel’e eğer evet dersem kendi kendime anneme olan sözü bozacaktım , annemin haberi olmadan ona kendimce bir söz vermiştim ve ben bu sözü ne kadar çiğnemek istemesem de Arel'in saçlarımı taramasını istiyordum.

                                                                       ***

Akıl ve kalp arasında kalırdı insanlar , ruh ikisi arasında çıkmaza sürüklenirdi , kazanan kim olursa olsun ruhumuz parçalanacaktı , her zaman bu iki seçenek arasında kalmamalıydı insan ama ruhum ilk kez sadece kalbimin arasında can çekişiyordu . Kalbimde olan iki insanın arasında kalıyordu .

 

Ruhum Arel ve annem arasında can çekişiyordu . Vereceğim her karar ruhumu kanatacaktı , basit bir saç taramanın benim için ne kadar önem taşıdığını aklım , kalbim ,ben ve ruhum biliyorduk. Şimdi ya çocukluğuma ihanet edip ruhumu sevdiğim adamın yanında kanatacaktım ya da yanımda olmayan, benden nefret eden ve beni unutan anneme kendi kendime verdiğim sözü tutup ruhumu kendi ellerimle kanatacaktım.

 

Karar veremiyordum bir türlü. Aklım, kalbim ve ruhum çıkmazdaydı . Şimdi ben ne diyecektim? Arel bana kocaman gülümsüyordu, onun bu gülümsemesinin yanında heves dolu gözler vardı. Hevesle karışmış kahveleriyle karşımda ve bana bakıyordu Arel bir cevap bekliyordu benden, Arel benden evet bekliyordu ama ben ona evet ya da hayır diyebilecek gücü bulamıyordum kendimde .

 

Bu nasıl bir çıkmazdı öyle , içimdeki iyi ses haykırarak "evet de" derken diğer ses "çocukluğuna ihanet ettme " diye haykırıyordu. İçimdeki sesler bile çıkmazdaydı, bu bir sınavdı , bu bir çıkmazdı ve belkide bu ruhumun kıyametiydi.

 

Bu bunalımdan çıkıp , ruhumu sevdiğim adamın ellerinde kanatmaya ve kendime ,çocukluğuma ihanet ederek tarağı Arel'le uzatım . Yüzüme zorda olsa bir gülümseme yerleştirmiştim , bu gülümseme ruhumu daha fazla kanatıyordu , çünkü ruhum can çekişirken ben gülümsemeye çalışıyordum. Arel’ e uzattığım tarağı aldığında onun yüzünde daha gerçekçi daha samimi bir gülümseme yerleşmişti .

 

Saçlarımı taraması için arkamı ona döndüğümde naif dokunuşlarla saçlarımı taramaya başlamıştı , saçlarımı hep tarayıp hem de kokladığında ona karşı olan tüm volkanlar patlasa da bir yanımda o sevgi volkanların patlamasını ihanet sayan tarafım buruktu , bu ruh halimden zor da olsa sıyrıldığımda Arel saçlarımı taramayı bırakmayıp kokluyor ve saçlarıma buseler konduruyordu, arkam dönük bir şekilde "saçlarıma ne yapıyorsun öyle " dedim ama aslında ona ; Arel bak sen saçlarımı tara diye ben çocukken kendi kendime verdiğim sözü bozdum demek istesem de tüm hücrelerimle bunu bastırıyordum Arel şen , yumuşak sesiyle "tap taze olan yasemin kokundan kokluyorum kiraz çiçeğim“dediğinde "hım demek öyle "dedim, Arel fısıldar bir şekilde " annem lavanta kokuyordu kiraz çiçeğim " diye mırıldandı "annen lavantamı kokuyordu?" diye tekrar etim ama ben onun söylediğini ,soru olarak söylemiştim belki anlatır diye sormuştum ama Arel sorumdan sonra elindeki tarağı saçlarımdan aşağıya indirip duraksadı ve bir süre boyunca öyle kaldıktan sonra boğazını temizleyerek "evet o lavanta kokuyordu , çocukken bir kere onun saçını taramak istemiştim kiraz çiçeğim ama o " cümlesi yarımdı yine, yine tamamlamamıştı , bu sefer tamamlaması için sormalıydım, anlatması için sormalıydım.

 

Sesimi ayarlayıp "Ama o ?" Diye sorduğumda Arel "neyse, ben bir Adonise bakayım, aşağıda yalnız kaldı" diyip ayaklanmıştı . Yine benden kaçıyordu, tekrar ve tekrar cümlesini yarım bırakıyordu. O her öyle yaptığında ben geçmişini merak ediyordum , ailesini özellikle annesini merak ediyordum .Arel’in annesiyle ,ailesiyle ne gibi bir sorunun olduğunu merak ediyordum .

 

Neden her annesini anlatacak gibi olduğunda gözleri doluyor , derince bir acı çekiyor gibi bakıyordu ve o her öyle olduğunda ben kendimi bir yabancı gibi hissediyordum, yabancılardan saklanır her şey ve her yara, ben Arel için yabancı mıydım? Ona , kalbine ve ruhuna hiç dokunmamış mıydım?..

 

Kayıp bir şeyler var aramızda

Bilmediğim hâlde

Ziyadesiyle mahvolmuş derin bi ’hâl

İçindeyim

İçindeyim

(Dedublüman)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%