@orion
|
DÖRTÜNCÜ BÖLÜM ⏳️ İnsanları anlamıyorum, hayattan; güç ,başarı , saygı istiyorlar ,dünya için gerekli olan şeylerden üçü bunlar belkide. Ama bunları her şeyden ,herkesten daha çok , ilk sıraya koyup istemeleri ,beni şaşırtıyor. Bazen insan yalnız kalmamayı istemeli , sevilmeyi , ait hissedilmeyi ,özel olduğunu hissedilmeyi , memuluna kavuşulmayı ,mutlu olmayı... istemeliydi her şeyden önce; ruhumuzun doyurmamız gerektiğini bilmeliydik . Belki bunlar benim ihtiyaç duyduğum isteklerdi, ondandır öncelik hâline getirmem. İhtiyaç duyduklarım , ruhumun aç olduğunu hissettiriyordu bana. Evet bu yaşlı ruhum , en küçük hücresine kadar açtı ,doyurmuyorlardı , doyurmuyordum , yaşlı ruhum genç bedenimi hak etmiyordu , ruhuma kalkan olan bu genç bedenimi ruhumla eskitiyordum... ben öyleydim işte. Sahiplenmiyordum hiç bir şey gibi , kendimi bile sahiplenmeye acizdim. Yabancı olmuştum hem bedenime hem de ruhuma ve bana ait olan her şey gibi... Annemin sesi geliyordu . Kahkahalar atıyordu . Gülüyordu , babamla gülüşüyorlardı . Beni gördü , tanımış gibi bana sesleniyordu "Mila kızım hadi ama uyan artık ,hadi kızım uyan " diyordu ,sesi şefkatliydi ,sesi mutluydu , sesi beni seviyordu, sesi beni tanıyordu ... odamdan çıkıp merdivenlerin korkuluklarından aşağıya baktığımda ,annem buradaydı beyaz bir elbise içinde buradaydı . Babamla dans ediyorlardı. İkisi çok mutluydular, babamın yüzünde dişleri görünür bir şekilde kocaman bir gülümseme vardı . En son ne zaman onu öyle gördüğümü bile hatırlamıyordum . İlk annem beni fark etti "kızım hadi neden orda bekliyorsun? yanımıza gelsene " diye aşağıdan sesleniyordu bana, ben yerimden kıpırdanamıyordum bir türlü . Yanlarına gitmek istiyordum , yanlarına gitmek için can atıyordum ama gidemiyordum, annem babamın yanından yalın ayaklarıyla merdivenlerden yukarı çıkarken koşuyordu. Uzun, dalgalı, kahverengi saçları koşuşturmalarıyla ahenkle dans ediyordu, hala genç kızlara taş çıkartacak bir fiziği vardı ve hala çok güzeldi . Neyse ki yanıma varmıştı artık , karşımda durduğun da annemle aynı boyda olduğumu fark ettim . Kehribar rengi gözleri bana sevgiyle bakıyordu, dolgun pembe dudakları, beyaz teni vardı . Anneme öyle bir dikkatle bakmıştım . Ona o kadar çok dikkatli baktım ki anneme ne kadar benzediğimi fark ettim. Annem ellerimi tutup kocaman gülümsedi gülüşüne eşlik eden derin gamzeleri belirginleşti , o güldüğünde kanayan yaralarımın kanı durmuş gibiydi . "kızım niye burada kaldın, hadi benimle gel" dedi , sesinden şefkati hissetim , sesinden bir annem oluğunu ve terk renge dönüştüğünü hissetmiştim . Annem elimi sımsıkı tutmuştu. Annem sanki hiç bırakmayacak gibiydi bu el tutuşu . Annem babamın odasına doğru gidiyordu ve benide yanında götürüyordu . Birlikte babamın odasına doğru yürürken hiç görmediğim bir şekilde kıkırdayıp gülüyordu , gerçi ben hiç annemin gülüşünü görmemiş ve duymamıştım ki . Bakışlarımı annemden ayırmıyordum , ona büyük bir özlem ve hayranlıkla bakıyordum. Babamın odasına vardığımızda annem kapıyı açıp , içeri girmemizi sağladı, içeriye girdiğimizde odanın hiç değişmediğini fark ettim, çocukluğumda bir kez girdiğim odaydı hala. Annem elimi bırakıp etrafında dönüp gülüyordu, elimi tekrar tutup kocaman kitaplığın yanına götürdü, kitaplığa bi süre baktığımda Pablo Neruda 'nın kitabını gördüm . O kitaba bir süre baktım. Bu kitap benim için özeldi, Pablo Neruda’ nın iki şiirine aşıktım tüm eserlerini severdim ama o iki şiirine bağlıydım, ezberimdeydi . Annem bana dönüp "kitaplar anahtarımızdır , uzakta sandığımız çıkış baş ucumuzda " dedi annem yerinden hareket edip karşıma dikildi ve ellerimi bıraktı. Kehribar bakışlarıyla , gözlerimin içine baktı . Anneme baktım , bir anda annemin canlı olan dudakları soldu , teni sarardı , saçları cansız ve bakımsız oldu. Üzerindeki beyaz elbise eskiyip, sarardı . Bakışlarımı ellerine çevirdiğimde bileklerinde kırmızı çizikler vardı. Bakışlarımı bu sefer de annemin yüzüne tekrar çıkartım ve korkuyla "anne " diyebildim. Annem bir eliyle boğazıma yapıştı . İki elimi annemin elinin üstüne koyup çekmeye çalışıyordum ama çabalarım sonuçsuzdu , bir kez daha " anne " dedim bu sefer sesim ağlamaklı çıkmıştı . Annem diğer elini arkasından çıkartı. Elinde bıçak vardı . Bu o bıçaktı , aynı bıçaktı. Gözleri gözlerimdeydi ve bana o gün baktığı gibi bakıyordu , o gün gibiydi annem... boğazımı daha fazla sıkıyordu . Zorlukla çıkardığım sesle "anne, yapma " dedim ağlıyordum. Kehribarları , bana bakıyordu, gözlerindeki şefkat yok olmuştu, sevgi yoktu gözlerinde artık , sanki düşmanına bakıyormuş gibi bakıyordu bana. Sıktığı dişlerinin arasından tıslayarak "seni öldürecem " dedi , yine aynı şekilde diyordu , aynı tonda , beni öldüreceğini söylüyordu "baba " dedim, bu sefer , sesim daha bir kısık çıkmıştı , bir kez daha "baba" dedim sesimi ben bile zor duyuyordum , çaresiz seslenişlerime eşlik eden gözyaşlarıma herkes kayıtsızdı . Hiç kimse umursamadığı gibi bende bedenime bir kez daha annemin bir iz ve benim için tekrar bir armağan mühürlemesine teslim olmuştum . Yaralar acıtır, izler kanar oysa. Annem elindeki bıçağı sert ve şiddetli bir şekilde , karnıma geçirip uzaklaştı . Tekrar aynı yerden bıçaklamıştı , mühürürnü tazelemişti. Annem koyulaşmış kehribarlarıyla bana baktı ve işaret parmağıyla kitaplığı işaret ederek "senin annen ben değilim , annen orda " dedi senin annen ben değilim, annen orada , kurduğu ruh parçalayıcı cümle tekrar tekrar yankılanıyordu kulaklarımda, senin annen ben değilim, annen orada , kitaplığa yaslanmış bedenim kanlar içinde yıkılmıştı . Ruhuma eşlik eden bedenim bu sefer sadıktı , bu sefer sadece ruhum can çekişip kanamıyordu. Bu sefer bedenim ve ruhum birlikte ; can çekişip , kanıyordu. Annem artık yoktu karşımda ve ben kanlar içinde can çekişirken , yalnız ve kimsesizdim her zaman olduğu gibi kimsesiz ve yalnız . Son bir kez daha annemin sesi kulaklarımı çınlatıyordu . Ben senin annen değilim, annen orada. *** Uykumdan. nasıl fırladığımı bilmiyordum . Uyandığımda terlemiştim. Yüzüm ıslaktı, ter ve gözyaşlarım birbirlerine karışmıştı. kalbimde tarif edemediğim bir burukluk vardı . Derin derin nefesler alıp , gördüğüm rüyanın etkisinden çıkmak istiyordum . Rüyamamın , kabusum demeliydim . Gördüğüm kabusun tümü fotoğraf karesi gibi gözümün önünden geçerken bir kez daha derince bir nefes aldım ama lanet oksijen bana yetmiyormuş gibiydi . Toparlanmak için yorganın altından çıktım ve ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıtım . Sakinleşiyor gibiydim artık , zihnimi kabusumdan ayırıp gerçek hayata döndürdüğüm zaman , zilin sesi geliyordu . Her kimse kapıyı karılacak gibi çalıyordu. Yerimden kalkacak durumda değildim , üstümdeki tüm kasveti ve ... atıp sirkelenip kendime gelmeye çalışıyordum . Üstümdeki kırgınlığı atmalıydım , kendimi dizginlemem gerekiyordu. Kapı zilinin yanından bir ses daha yükseldi odamda . Telefonum çalıyordu , telefonumu komidinden aldım . Arayan Aryaydı ,uzun bir nefes verip telefonu açtım” Milaaa nerdesin?" sesi endişeliydi , onu bekletmeden " evdeyim niye ? " sert bir azarlamayla " niye mi? Kapıyı çalıyoruz niye açmıyorsun kızım? ağaç olduk burada " kapıda mıydı? Biz mi demişti? Karayla birlikte gelmiş olmalıydı, "tamam, geliyorum" bir yanım şaşırsa da bir yanımada normal gelmişti , aklıma takılan tek bir şey vardı ; Arya gece bana geleceğini söylememişti ,biz demişti . Kara da gelmiş olmalıydı , çünkü başka birinin evime gelmesine ihtimal vermiyordum. Yataktan kalkıp saate bakındığımda saat sekizdi, bu saate kadar uyumuş muydum ? Şaşkınlık içinde "Sekti " diye mırıldandım , ilk kez bu kadar geç kalkmıştım. Altılarda uyanan, Mila Ak sekizde uyandı. Merdivenlerden inip kapıya vardığımda suratıma zorda olsa bir gülümseme koyup, kapıyı hiç düşünmeden açtım. Kapıyı açar açmaz Arya boynuma sarıldı ama ben gördüklerimden dolayı transa girmiştim . O da buradaydı . Arel buradaydı . Arel Bora ERİS buradaydı . Ya da ben hala uyuyordum . Evet kesinlikle hala uyuyordum , çünkü onun burada olmasını anca rüyamda görürdüm. Arya beni bırakıp içeri girdiğinde "az daha açmasaydın kapıyı kırdırtacaktım " diyip Karayla Arel'i işaret etti . Aryanın sesiyle kapının önünden çekilmiştim. Kara ve onun arkasından Arel de içeri girdiğinde kapıyı kapattım . Arel , Aryaya karşılık vererek "ağır uyuyor galiba " dedi o söz uykusu ağır değil miydi ya , şaşkınlığımı belli edercesine "ne?" diye bildim, Arel’in burada olmasına hâlâ inanmıyordum. Kendime yeni yeni geliyorken , Arel bana dönüp "bu arada hoş bulduk" diyip beni süzdü . Ona göz devirerek Arya ve Karaya bakıp tebbesüm ederek "hoş geldiniz" dedim ikiside bana gülümseyerek aynı anda " hoş bulduk " diyip birbirlerine bakıp gülümsediler, bende onlarla beraber gülümsemiştim. Arel’e dememiştim dün yaptığını bir kez daha hatırlamıştım. Arel’in üstümdeki bakışlarını yakalamıştım, ona baktığımda suratımdaki gülümsemeyi yok ettim. Dün olanları her bir anı zihnimde dönüyordu ve ben ona hâlâ kızgındım . Öfke ve aşkım aynı anda kalbimdeydi ve karşımda olan adam için çarpıyordu. Arel'in evimde olmasını anlayamıyordum , neden gelmişti ? ne işi olabilirdiki evimde ? Acaba dün içini tam dökemeyipte evime gelip bir kez daha sende diğer kızlar gibi altımda yatmak mı istiyorsun? İmasını bu sefer soru olarak mı soracaktı? Nede olsa dün" dillini mi yuttun diğerleri gibi beni etkilemeye mi çalışıyorsun, ne de olsa altımda yatmak isteyen bir çok kız var ama sen." Demişti , cümlesini yarıda kesmeseydim belki de cümlesini daha acıta acıta ve her bir kelimesini bastıra bastıra yüzüme karşı söyleyecekti . Arya evi biliyordu. Karayla beraber salona geçmiştiler, ben de Arel’e elimle salona buyur dercesine uzatım. Arel önden yürümüştü. Bizde salona geçtiğimizde Arya şen bir sesle " bu gün dördümüz kahvaltı yapalım diye düşündük. Belki kahvaltıdan sonra bir yerlere gideriz" dedi , Arya aslında bana açıklama yapıyordu ama bana önceden söylemesi gerekiyordu . Arel elindeki poşeti elime tutuşturarak "simitler sıcak yenir " dedi, uşağındım zaten . Çocuk ap açık bana emir veriyordu. Kurduğu cümle daha çok simitler soğumadan kahvaltıyı hazırla dermiş gibiydi , alçak pislik . Ona kalk , simitleri sıcak koy önüme de yiyeyim demek vardı ama söyleyemezdim . İyi bir kız olup susmalıydım. Ona göz devirerek baktım . Kelimelerim olmasa da bakışlarım vardı ve içimdeki kız bunu engelleyemiyordu. Aryaya dönüp "kahvaltıyı hazırlamamda yardım edersin diye düşünüyorum " dedim, bu aslında gel ve hesap ver demekti . Arya anlamıştı ve kimseye bir şeyler çaktırmadan " tabiki kuşum" diyip gülümsedi . Beraber mutfağa girdiğimizde poşeti tezgaha bırakıp Aryanın kolunu tutum ve hızlıca kendime çevirdim "bu ne şimdi?" kısık bir sesle söylemiştim . Arya da sesini benim gibi alçaltarak " Arel’in fikriydi biz ayarlamadık , o dedi bu hafta sonunun bir günü sende kahvaltı yapalım diye " şaşırmıştım ,şaşkınlığımı üstümden atamıyordum kalp atışım hızlanmıştı . Kalp atışlarımın göğüs kafesimi parçalayacakmış gibi atıyordu. Heyecan tüm bedenimi sarmıştı , şaşkınlığımı belli edercesine " NE?!!!" Diyebilmiştim ama sesim yüksek çıkmıştı . Sesimden dolayı elimle ağızımı aniden kapatmıştım. Bakışlarımı tekrar Aryaya çevirdiğimde , onun bakışları arkamdaydı ve eliyle hafifçe elimi çekiştiriyordu . "ne ne?" Sesi düzdü başka bir ses , o ses. Arkamdaki sesin sahibi , yer değiştirip karşımda dikilmişti. Arya "biz özel bir şeyler konuşuyorduk da, Mila biraz şaşırdı " biraz mı şaşırmıştım? ardından Arya, Arel’e bakıp "o zaman kahvaltıyı ikiniz hazırlarsınız , serviside biz açarız" diyip görev dağılımı yapmıştı . Bu Aryanın kaçışıydı . Arel’e baktığımda üst dudağı sağa doğru kıvrılmıştı . Neye sırıtıyorsa ... bakışlarımı fark ettiğinde kendini toparlamış bir şekilde bana baktı ve Aryaya "tamamdır " dedi. Arel’in sesinde memnuniyet vardı . Anlamıyordum onu. Daha dün ... Arya kolumu sıvazladığında ona bunu sana ödeteceğim bakışları attıktan sonra mutfağı terk etmişti . Onunla yalnızdık ve benim deli kalbim yerinde durmak nedir bilmiyordu . Kalbimin şiddetli atış seslerini duyuyor muydu acaba ? midemdeki kelebekleri peki onları görüyor muydu ? Âh atışlar duyulsa da ve kelebekler görülse bile o bana kör ve sağır olurdu ki . Kahvelerini bana kilitlenmiş bir şekilde kaldıktan sonra " hadi kaytarmak yok . Hazırlamaya başlayalım kahvaltıyı " diyip lavaboda ellerini yıkadı . Nasıl böyle olabiliyordu ? Gamsız herif . Derin bir nefes aldım. Dün olanlar kulaklarımı tekrardan çınlatıyordu ve ben öfkemi dizginleyemiyordum . Çenemi dikleştirip "ne o, seni ayartmaya çalışan kızın evine gelmişsin" dünü ima ederek söylemiştim. Bana doğru döndüğünde üst dudağı kıvırmıştı . Genzinden beli belirsiz "keşke " dediğini duymuştum ya da emin değildim çünkü sesi çok kısık çıkmıştı. Dudaklarını okuyacak kadar kısık çıkmıştı , omuzlarını dikleştirip bana doğru bir adım atı ve irislerini, irislerimle buluşturmuştu. Acı kahve gözleri gözlerimle birleşmişti. Sanki irislerimiz dans ediyordu ,bakışlarımı yüzünün her yerinde gezdirdim. Dağınık, dalgalı, kahverengi saçları anlına düşmüştü ,evin havası terletecek kadar sıcak olmamasına rağmen şakağından birer damla ter aşağıya doğru süzülüyordu. Evin sıcak olmadığından emindim . Çünkü hiç bir zaman ılık bir havadan daha sıcak bir tonda ısıtmazdım evi . Arel’in kemerli bir burnu vardı. Dolgun dudakları, mor rengine çalıyordu sigaradan olmalıydı. Arel sigara içiyordu . Sigarayı sevmesemde sigaranın kokusunu seviyordum. Benden uzundu ,yapılı vücuduyla bana zıt olarak kocaman görünüyordu. Bakışlarımı, acı kahveleriyle tekrar buluşturduğumda o hala bana bakıyordu . Bakışlarından utanarak , ortadan ayrık saçlarımı kulağımın arkasına attım. Acı kahve bakışlarını saçlarıma ,sonradan da bakışlarını dudaklarıma sabitleyip gülümser gibi olmuştu . Dengesiz herif , kim bilir aklına kim, ne gelmişti de bana gülümsemesini bahşetmişti . Bakışlarımı fark etmiş gibi gözlerime bakıp " sen çok mu alıngansın acaba? “dediğinde , öfkeyle " ne ben mi alınganım , sen sözlerinin ne anlama geldiğinin farkında değilmisin ?" Kaşları yukarıya doğru kalktı. şaşırmış mıydı ? hayır şaşırmaktan başka bir yüz ifadesi vardı suratında ,ardından üzgün bir yüz ifadesiyle " her ne anladıysan özür dilerim , geyik yapıyordum , sana bir şeyler ima etmek için değildi o sözlerim ,özür dilerim " sesi net çıkmıştı dün olanlardan pişman olmuş gibiydi , derin bir nefes alarak "ben sana kur yapan o kızlardan değilim tamamı ,anlıyor musun?" gözlerimin en derine bakıp "biliyorum " diyip durakladı sonra " anladım " diyip arkasını dönüp bir şeyler arıyor gibi üst dolaplara bakınıyordu . Yanına yaklaştım ve çaydanlığı dolaptan çıkartıp ona uzatım. O çay hazırlamaya çalışırken bende bir sepeti alıp buzdolabından, domates ve yeşillikleri sepete doldurdum ardından diğer kahvaltılıkları çıkartıp masanın üzerine koydum. Patetesleride çıkartıp soymak için bıçağı aldım ,bıçağa bi süre öylece bakındım . Kabusum gözlerimin önüne gelmişti . Kabusuma ait fotoğraf kareleri gözümün önünden geçiyordu , "Hey , bırak bıçakla aşk yaşamayı" sesiyle irkildim "n- nee " "Diyorum çok bakıştınız bıçakla " "Ha" "soymayacaksan ben soyayım" diyip kolumdan dürtü "ha" ardından, kendime gelmişçesine " hayır ben soyarım sen pişirisin " dedim bana tamam anlamında kafa salladı , patatesleri soyup , doğradıktan sonra ona doğru uzatıp "hazır , pişire bilirsin " hazırladığım patatese bakıp "tavayı verirsen neden olmasın" ona tavayı uzatıp ocağa baktım çayı koymuştu . O patatesleri kızartırken ,bende sosislere bir kaç bıçak darbesi attıktan sonra sosisleri de Arel’e doğru uzatım. Sosislere göz ucuyla bakıp yarım ağız gülümsemişti , yumurtaları kaynatmak için ocağa yaklaştığımda belimden tutup "ver bana " diyip elini belimden çekti cezveyi ona verip uzaklaşmıştım. Elinin dokunduğu yer cayır cayır yanıyordu , bana göz ucuyla bakıp "kızarmışsın" dedi anlamamıştım "ne ?" diyebildim, gülümseyerek "yanaklarına diyorum, kızarmışlar " ona göz devirerek önüme baktım , yeşillikleri de halletmek için tezgahta kendime yer açıyorken, o da patatesleri kızartmaya çalışıyordu, aslında kızartamıyordu . Patatesleri , tavaya her attığında küfürler savuruyordu . "lan yine sıçrıyor " dediğinde kahkaha attım. Pişirmeyi beceremiyordu, üstelik çok komik görünüyordu , bana bakıp " komik mi ha ? ben burada yanıyorum " sözlerinin ardından gülmeyi bırakıp eline baktım küçükte olsa , elinin üstünde küçük bir kaç kızarıklık gördüm . O bana acımasa da benim yüreğim kandı , benim canım acımış gibiydi... mutfaktaki ilk yardım çantasından yanık kremi alıp yanına geldim ve sıcak elini, soğuk elimin üstüne koyarak "yanmışsın" diyip kremi eline sürdüm. Ellerimi, ellerinden çekip " sen otur ben kızartırım" diyip gözlerine baktığımda acı kahvelerin bende olduğunu görmüştüm. O, beni mi izliyordu? Sözlerimin ardından kafasıyla onaylar şekilde sallayıp masaya geçip oturdu . Ellerimi yıkamak istemeye istemeye yıkayıp patatesleri kızartmaya başladım, ardından da sosisleride tavaya atığımda Arel "nasıl oluyor da yağ sana sıçramıyor? "diye sorup yanıma gelmişti. Ona gülümseyerek "beni seviyorlar da ondandır " diye dalga geçtim. Sözlerimden sonra o da bana bakıp gülümseyerek "olabilir" dedi. Karanın sesi salondan geliyordu "hadi ama hazırlamadınız mı daha? açlıktan can verecez burada" diye seslendiğinde Arel bağırarak "gel lan oğlum buraya , bizim işimiz bitti . kalk masayı kur" diye emir vermişti, bende son sosisi de tabağa alıp yumurtaların altını kapattım ve yumurtaları cezveden çıkartıp "bitti" dedim bana bakıp göz kırptığı o sırada , Arya ve Kara mutfağa gelmişti . Kara şaşırmış bir şekilde hazırladığımız kahvaltıya bakarak "vay canına, o kadarını beklemiyordum “ hayranlıkla demişti. Arel "kapat o çeneni de artık masayı kurun " dedi. Arel ile mutfaktan çıkıp salona gittiğimizde kanepeye oturdum ve o da yanıma oturmuştu . Aramızda sadece bir yastık vardı, ilk kez onunla bu yakınlıktaydım . Bakışlarım açık olan televizyondaydı ona bakmasam bile onun bakışlarını hissedebiliyordum . Bana bakıyordu ama ben cesaret edip bakışlarımı ona çeviremiyordum. Aramızda derin bir sessizlik vardı. Salonda, sadece televizyondan çıkan sesler vardı. Ortamda ki sessizliği bozan o olmuştu " maşallah muhabbetine doyum olmuyor senin de " dediğinde ona bakıp göz devirip , tekrardan televizyona baktım , beklemediğim bir anda kumandayı alıp televizyonu kapattı ama benim bakışlarım yine de onda değildi . Ona bakmıyordum . Onunda bakışları benim gibi karşıya kilitlendiğini hissetmiştim çünkü artık bende değildi acı kahveler. "özrünü kabul ediyorum " diyip ona döndüm . Onu affetmek istiyordum , ona olan duygularım onun çoktan affederken ben kim oluyorum da bu sözleri söylemeyecekmişim? sözlerimin ardından bana baktı ve dişleri görünecek bir şekilde gülümseyip "sevindim " dedi bende ona eşlik ederek gülümsedim , oysa o benden daha fazla sevinemezdin , tek gamzesi olan , acı kahve gözleri olan çocuk. *** Kara ve Arya masayı hazırlayıp bizi çağırdıklarında ilk ben kalkıp masaya doğru geçip oturdum . Arkamdan o da gelip karşıma oturdu . Arya benim yanıma oturduğunda Kara da Aryanın karşısına geçip oturmuştu. Masada sanki iki çift varmış gibiydik ama öyle bir şey yoktu ortada . Bu masada sadece bir çift ve iki yabancı vardı . Tabağımı doldururken bir saniye bile olsun gözlerimi tabağımdan ayırmıyordum. Yüreğim farklı duygularla doluyordu. Arel evimdeydi , karşımdaydı ... hala burada olduğuna inanamıyordum , benden özür dilemişti belki ben yanlış anlamıştım . Sözlerinin benim anladığım gibi olmadığını açıkça ifade etmişti . Hem haklıydı da ben onun cümlesini tamamlamasına izin vermemiştim ki . Sevincimin tarifi yoktu . Şu an karşımdaydı ve biz, bu sefer birbirimizi yanlış anlamadan konuşa bilmiştik , birbirimizi yanlış anlamadan konuşurduk belki . İnsanlar sevdiği insanlara o kadar hassas olabiliyorlardı, tek bir sözüyle kırılabilirlerdi . Sevgi insanı her duruma sokabilirdi . İşte sevginin öyle bir gücü vardı. Sevgi hem ceza hem de koca bir mükafat. Masanın sessizliğini bozan Arya oldu "kahvaltıdan sonra bir şeyler yapalım mı ?" diye sordu ve ben hala tabağıma bakıyordum. Kafamı kaldırmaya cesaret edemiyordum çünkü, başımı kaldırdığım an kime bakacağım belliydi. Arel lafa girerek “ne gibi şeyler yapalım?" diye sordu Kara "bence sinemaya gidelim " diye öneride bulundu , ne zaman sinemaya gittiğimi hatırlayamamıştım çok uzun zaman olmuştu , Arya " hayır sevgilim, sinema olmaz biliyorsun sana iyi gelmiyor" dedi , Arya bir ara Karayla sinemaya gittiklerinde Karanın astım krizinin tutuğunu anlatmıştı , Kara lisenin başlarında astım ilacını kullanıyordu ama son bir yıldır kullanmıyordu diye astımı olduğunu unutmuştum. Başımı kaldırdım ve ona baktım . Yenik düşmüştüm, başka bir yere bakmam ya da Aryaya veya Karaya bakmalıydım . Ona değil . Arel, yumruk yaptığı elini hafif bir şekilde Karanın omzuna vurarak “sinema olmaz delikanlı "dedi. Kara karşı çıkarak "sorun yok , bak artık ilacı bile kullanmıyorum bir şey olmaz gidelim " diye diretti "Kara film izlemek istiyorsan bilgisayardan açıp hep beraber izleyebiliriz " diye öneride bulundum . Arel bana bakıp gülümsemişti , âh kalbim , bir durun kelebekler normal bu bakış , konuştuğum için baktı . Arya, araya girerek "evet film izleyeceksek burada izleyelim sinema olmaz" diyip Karanın eline uzanıp tutu. Kara ,Aryanın elini öptüğünde Arel’le beraber onlara bakıyorduk . Bizde öyle olabilir miydik ? Kara " beni düşündüğünüzü biliyorum ama gerçekten çok özledim ,ben iyiyim bişey olmayacak " dedi Arya ona kıyamayarak "tamam gidecez ama bir şartla kendini kötü hissetmeye başladığın an çıkacaz, tamam mı?" dedi, Kara tamam anlamında kafasını aşağı yukarı sallayıp "o zaman hangi filme gidiyoruz ?" diye sordu . Arya telefonunu elline alıp "bakayım hangi filmler var" diyip telefonunu kurcalamaya başladı . Kara sabırsızlıkla ona bakıyordu . Gerçektende sinemaya gitmeyi özlemiş gibiydi . Önüme döndüğümde bakışlarım onla birleşti, o bana bakıyordu . Bir saniye kadar gözlerimizin birleşmişti . Ama ona bakmamla gözlerini kaçırması bir olmuştu . Arel Bora Eris bakışlarını mı kaçırıyordu ? Tuhaf , gökten metor düşmüş olmalı hatta tam kafasına. Arya "tamam dinleyin ,filmleri sayıyorum ; ölümcül dalış , Ammar, Büyük felaket: asit yağmuru , After : her şey ve Uzun hikaye . Sadece bunlar varmış " hevesle "Uzun Hikaye ' i izleyelim " dedim , Arel bana bakıp gülümseyerek "bencede " Kara bize bakıp "dram mı izliyicez? saçmalamayın korkuya gidelim , bence Ammar baya iyi" Arya kafasını olumlu bir şekilde sallayıp Karayla aynı fikirde olduğunu belirtiyordu .Arel sakin bir sesle " o zaman siz Ammarı izleyin biz Mila' yla uzun hikayeyi izleyelim " diyip öneride bulundu , bu adam göğüs kafesimi parçalamak için kalbimle iş birliğimi ettimişti . Biz demişti , adımı söylemişti , adım ağızından çıkmıştı . Kalbim boğazımda atıyordu , hayır Mila ona bakmayı kes ! kendini dizginle ! bakışlarını çekmesen anlayacak ! Kendi kendimi tehdit etmiştim . Bak bana neler yaptırıyorsun . Bakışlarımı zorda olsa ondan çekip Aryaya baktım . Kara " olur benim için sorun yok " dedi Arya da "benim içinde sorun yok " diyip masanın altından kolumu cimcikledi "tamam o zaman masayı toplayıp hazırlanayım " diyip hızlıca ayağa kalktım. Arya " hayır sen git hazırlan Mila ,biz masayı toplarız " dedi ona eminmisin bakışlarından attığımda Arya kafasını olumlu bir şekilde sallayıp " hadi ama Mila hazırlanmıyacakmısın ? " gülümseyerek "tamam gidiyorum " diyip merdivenlere doğru yürümüştüm. Koşmamak için kendimi zar zor tutmuştum . Her an sevinç nidaları atabilirdim . Çok heyecanlıydım birlikte film izliyicez , hep hayalini kurduğum anı yaşıyormuşum gibiydi , odamın kapısına vardığımda gözüm babamın odasına takılmıştı . Anlık sevinçlerim kaybolmaya başladığında göğüsüm de bir yumru oluşmuştu . Hep öyleydi sevinçler yarıda kalırdı. Gördüğüm kabus tüm fotoğraf karesiyle zihnimde tekrar ve tekrar dolanıyordu . Sabahtan beri kabusumun etkisindeydim , bir türlü o görüntüleri zihnimden atamıyordum. Kalbim sıkışmıştı ,kalbim ağrıyordu , kalbimin bir yanı ,sevdiğim adamın aşkıyla seviniyordu diğer tarafı annemin kabusumda bile beni öldürmek isteğiyle parçalanıyordu . İki duygu, aynı anda yaşanıla bilir miydi? evet yaşanıla bilirdi . Bir yandan ağlayıp ve aynı anda gülebilirdik. Kalbim şuan bunu yapıyordu hem ağlayıp hemde kahkaha atıyordu . Hangi tarafın ağır bastığını bile bilmiyordum artık. Derin bir nefes alıp odama girdim ve dolabımdan yeşil geniş paçalı pantolonlarımı ve Arel’le aynı renkte olan lacivert sweatimi ellime alıp banyoya girip giyindim, saçlarımı topuz yapıp aynaya baktığım zaman çok solgun görünüyordum. Yüzüme biraz nemlendirici sürüp uzun kirpiklerimi kıvırdım ve dudaklarıma parlatıcı sürüp aynaya baktığımda iyi görünüyordum . Tek eksik olan şey tebessümdü, suratıma ufak bir tebbesüm yerleştirip son bir kez aynaya bakıp banyodan çıktım. Sırt çantamı alıp odamı tek edip merdivenlerden indiğimde salona bakınmıştım . Salonda kimse yoktu . Zihnimden şüphe etmiştim bu da mı rüyaydı diye düşünürken Arya " Mila buradayız " demişti , yüreğime su serpilmiş gibi hissettim. Dış kapının orda beni bekliyorlardı "geldim" diye seslendim, onların yanına vardığımda Arel duvara yaslanıp tavana doğru olan bakışlarını bana çevirip beni süzdü. Kara "geldiğine göre çıkalım artık" sabırsızlanıyordu . Kara kapıyı açıp Aryaya yol verip çıktı ve Karadan sonra Arel daha sonra ben çıkıp kapıyı kilitledim . Arel’in arkasından yürürken adımlarını yavaşlattığını gördüğüm de ona yetişmem için yaptığını anlamıştım. iki üç adım attıktan sonra onunla aynı hizada yürüyorduk artık . Kara bir ellini Aryanın beline atıp öylece yürüyorlardı . Âh acı kahve gözlü çocuk bizde bir gün öyle yürür müydük? karşıma baktığımda iki arabayla geldiklerini gördüm, ikiside kendi arabalarıyla gelmiştiler . Karanın arabasıyla onun arabası aynı markaydı ama Arel’in arabası Karanınkinin bir üstüydü. Arel’in arabası en sevdiğim arabaydı. Zaten beğendiğim iki araba tek vardı ama en çok buydu . Babama reşit olduğumda bana bundan alması için söz verdirmiştim , Arya, Karanın arabasına bindiğinde yavaşladım, nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Belimde bir yanma hissetim, eli belimdeydi ve beni kendi arabasına doğru yöneltip elini çektiğinde onun arabasına bineceğimi anladım . Arel şoför koltuğuna yerleşmişti . Aryalar önümüzden geçip gittiklerini gördüm ve ben hala arabaya binmemiştim " kapını açmamı mı bekliyorsun? " ardından uyarır gibi " kızım binsene " dedi ona göz devirerek "hayır, senden hiç bir şey beklemiyorum" diyip koltuğa oturdum Arel " hiç bir şey " diyip yüzüme bakmayı sürdürüyordu . ona bakmayarak "lafın gelişi işte " dedim " kızım , lafın gelişine gidişine dikkat etsene " önüne dönüp "beklemeni isterdim” dediğini duydum devamında bir şeyler demişti ama duymamıştım. Bu çocuk delirmiş miydi? Bir şeyler söylüyordu ama anladığım türden kelimeler kullanmıyordu. Arel bana bakarak " kemerini tak " dedi , emir veriyordu ama sesi sakindi . Hiç bir şey demeyerek kemerimi taktım ,göz ucuyla bana baktıktan sonra arabayı sürdü . İkimizin arasında derin bir sessizlik vardı. Bana yıllar gibi gelen sessizliği telefonumun mesaj sesiyle bozulmuştu. dönüp bana baktı ama ben ona bakmadan telefonuma baktım , Aryaydı Arya (12.00) Milaaa nasılsın :))) ellimi kalbime koydum , hala tüm hızıyla çarpıyordu heyecanı tüm benliğimle hissediyordum . İstemsizce telefona gülümseyip Mila (12.00) heyecandan bayılacakmışım gibi hissediyorum Arya (12.01) hahahaaa :))) tut kendini kızım ,bayılmak için erken daha :D Mila (12.02) dalga geçmesene ,biliyorsun onunla geçirdiğim tek bir saniye benim için ne kadar özel olduğunu ×) Mila (12.02) Arya ben onu seviyorum Arya (12.03) biliyorum bebeğim |
0% |