6. Bölüm
Bahar / Meskensiz
(Saklı Acılar) / 5. Bölüm

5. Bölüm

Bahar
orion

 

 

 

BEŞİNCİ BÖLÜM

 

 

                                          🕯

 

 

 

 

 

Şarkı: Lucia (silence)

 

 

 

 

 

Keyifli okumalarrrr...

 

 

Alışa gelmiş hislerin yanında her zaman bulunmayan ve en derinden yaşanılan bir duyguyu beslemek ve de sahiplenilmek gibi birer mükafat verilmesi, en büyük nimetlerden sayıyorken hayatımın altüst olacağının hissini göz ardı etmemle sonuçlanıyordu. Oysa her şeyden önce benim nefes almam gerekiyordu.

 

 

Ediz’le birlikte yemek yemeye devam ettiğimiz vaktin suskunluğu bozan “BayQ” sesin duyumsadığımda Ediz’i umursamayarak oturduğum yerden kalkıp gelene bakacakken Ediz ağızı dolu bir şekilde “BayQ ben gelmesem olur mu?” söylediğinde utandığı veya çekindiğini anlamıştım ve bu yüzden baş işaretiyle tamam dedikten sonra açık olan kapıdan içeriye sızan daimi ve beni elde etmek için hemen hemen her yerini bana damgalatan Asi’yi gördüğüm an da tüm profesyonelliğimi suratıma takınıp ona doğru bir kaç adım atıktan sonra onu iki kişilik olan siyah koltuklara yöneltim ve bu sefer neresini damgalatacağını soracağım niyetiyle elimi buyur anlamda kaldırdım.

 

 

Asi ufak ve cilve dolu bir dudak kıvırmayla önüme geçip kalça sallayarak gösterdiğim koltuklara oturduktan sonra bu karlı havada giydiği siyah oldukça kısa olan eteğini daha fazla yukarı çekip bacaklarını açarak karşımda oturuyor bir şekilde dururken, ben ise tüm erkekliğimin nefsini bir tarafa def edip bakışlarımı bir inci gibi parlayan siyah gözlerine sabitleyerek mesafeli bir dudak gerilme takındığım suratımla “hoş geldin Asi” diye söze başladım.

 

 

 

Asi, dolgun dudaklarını daha bir gerip gülümseyerek oturduğu yerden bana doğru olan bacaklarını daha fazla uzatıp açtığından tamamen çıplak kaldığına rağmen bu yaptığı, aslında her zaman , bana karşı gösterdiği bu davranışlarını umursamadan yüzüne bakmayı sürdürdüm. O ise ince ve oldukça kadınsı ses tonuyla “çokça hoş buldum. Biliyorsun BayQ her zaman hoş geliyorum ne yazık ki, hiç hoş gitmiyorum”

 

 

Diyerek her defasında bana ettiği teklifi ima ettiğini anlasam da yüzümde milim bir mimik oynatmadan ve tek bir söz söylemeden karşısında dikilmeye devam ettim. Ancak Asi anlamadığım zaman aralığında dizimin üstündeki elimi açık olan bacaklarının arasına yerleştirip “bu sefer bu sıcak yere bir şeyler yaptırmak istiyorum” diye suh ve davetkâr gözlerle baktığında, onun şehvetine kapılmadan elimi kadınlığından o istemese bile çektiğim zaman, Asi keyifli ve bir o kadar munzur bir ses tonuyla “aslında elinin orada olması benim için hiç bir sorun teşkil etmiyor BayQ” dediği zaman , ona karşı en duygusuz bir tonda “eminmisin. Özel bölgeye yani vajinaya yapılan çalışmalar acısı daha fazla olur” diye damgalatacağı yerin acısını önceden uyarıda bulunmuştum ve onun dediğinin benim için hiç bir önem arz etmediğini bu davranışımla belli ettiğimi düşünüyordum.

 

 

 

Asi kahkaha atarak “Ah BayQ. Niyetimin ne olduğunu biliyorsun” diyip oturduğu yerden kalkıp bacakları açık bir şekilde tek bacağıma oturarak “senin istemen için her şeyi yapabileceğimi de biliyorsun” diyip üstündeki gri mantosunu çıkarıp giydiği saten siyah gömleğin tamamını açıp önümde sadece giydiği iç çamaşırlarıyla aynı olan siyah dantel işlemesi olan sutyeniyle kaldığı zaman bile, kadınlığını oturmuş olduğu bacağıma sürterek “bu ikisini düşünmüştüm aslına bakarsan ama kestirme bir yol seçip senin kadınlığımı görmen daha cazip geldiğinden kararımı o yönde verdim” daha önce bir çok kez görmüştüm hemde çırılçıplak bir şekilde, ve hiç bir zaman ona kapılıp onunla birlikte olmadım, tıpkı şimdi ki gibi.

 

 

 

Asi bacağıma öne ve arkaya doğru sürtünmeye devam ediyorken sertleşen penisime rağmen nefsime ve irademe hakim olmayı sürdürüp “müşterilerimle iş dışında başka bir ilişki yaşamam Asi” öyle söylemiştim ancak ben beklediğim duyguyu hissetmediğim bir kadına kafam ayık olduğu müddetçe dokunamazdım. Ama Asi cümlemi bitirmemle buruk gözlerle bana baktı daha sonra ise sürtündüğü bacağımdaki hareketini bırakıp gür bir kahkaha attıktan sonra “sen iş dışında da bile yapmıyorsun” serzenişi bedenimin onda olulturduğu tatamini anlayabiliyordum ama istediğim duyguyu beklemek hakkım.

 

 

 

Bu yüzden Asinin sözlerine karşın onu suskunlukla karşılık verdim. Asi sertçe yutkunup hâlen gözlerindeki yerli yerinde olan buruklukla “bak BayQ, ben diğer kadınlarının seni sadece istemelerinin yanı sıra sadece benim ol demiyorum da” diyip yüzüme doğru dokunmaya çalıştığında başımı geriye çekip bana dokunmasını engelemiştim, öyle bir şey var ki, kimsenin örtülmemiş tenime dokunmasına katlanamıyordum, eğer üstümde bir şeyler var ise tenime nüfus etmeden dokunulması rahatsız olmuyorum ancak çıplak tenime dokunulması kriz geçirecek ölçüde sinirleniyorum... ve evet sırf bu yüzden çıplak tenime dokunmasıyla rahatsız olmama hissini bekliyorum. Ayık kafayla kimse örtülmemiş tenime dokunamadı...

 

 

Asi son kalan umut kırıntısıyla “sadece beni. Sadece şehvetin benim için olmasını istiyorum. Beni becermeni istiyorum” diyip bacak arama dokudu ardından ikna edici bir tonda “burası sadece benim için olsun ve ben sırf bunun için hayatının bir parçası olmak istiyorum BayQ” dediğinde ne hareketlerine ne de sözlerine hiç bir tepki vermeden bakmayı sürdürdüğüm sırada, istediğini alamadığından çatık kaşlarla “hadi dövmemi yap BayQ” emrini verdikten sonra bacağımdan kalktı ve dövme yaptığım odaya doğru yürüdüğünde ben kendi içimde tüm kadınlara karşı gösterdiğim güçlü irademle tüm övgü ve taktirleri üstüme alınıp ve kendimle çokça gurur duyarak oturduğum yerden kalkıp dövme ya da benim deyişimle insanları damgalatacağım odaya doğru yürürken Ediz’in karşıma çıkmasıyla olduğum yerde duraksayıp “gelen olursa koltuklardan birinde misafir ettir “ dediğim zaman Ediz şaşkın ve tuhaf bir ifadeyle “o kadın sana böyle yaptığında, sen nasıl olurda karşılık vermedin” dediği zaman onun gördüğüne dair ihtimal vermediğim bu durumdan dolayı içim Ediz’in çocuk yaşında buna şahit olmasından dolayı burkulmuştu.

 

 

 

“Ediz ben aşka inanıyorum. Birine karşılık vereceksem o sevdiğim, aşık olacağım kadın olacak.” Dedim ama ben dokunuşundan rahatsız olamayacağım birini bekliyorum da diyemedim, Ediz hayran hayran bakarak “Sana oldukça saygı duyuyorum” demişti ama ben duyduğu saygının altında kalmaya korktum, derinlerden gelen bir korku belirdi yüreğimde, nedenini anlamadım ama korktum ve bu korkumu Ediz’e belli etmeden , ona tebbesüm edip işlem yapacağım odaya girdim. Odaya girdiğim an da Asiyi tamamen çıplak halde bulunca bir an şaşırmıştım. Çünkü biraz önce onu açıkça red etmiştim ve oda bana kızarak buraya gelmişti onu böyle görmeyi beklemiyordum açıkçası.

 

 

 

kapının ağızında olduğumdan dolayı önce bir adım geri daha sonra bu halimden sıyrılıp, silkelenerek geri adım atığım adımımı ona doğru atıp kapıyı kapattığımda Asi bana bir kadının en cesur bakışlarıyla bakmasından dolayı onu kendi içimde bu denli bir cesaretten ziyade, başka şeylere cesaret etmesi gerektiğini düşündüm, doğruyu söylemek gerekirse ufakta olsa onu kınamıştım. Oysa herkes bilmelidir ki cesaret denen güçlü duygunun insanın hayatını değiştirmek için ihtiyacı olmalıdır. Ve şuan gördüğüm manzara tamamen şehvet dolu ve bir kadının kendini bana sunması alışa geldiğim bir durum olsa bile her seferinde taşıdığım güçlü irademle Asinin karşısında duruyor ve biraz sonra kadınlığına dokunup onun istediği bir şekilde damgalatacağım.

 

 

Üstelik orgazm oluşunu izlemek istemiyordum.

 

 

Asi cilve dolu sesiyle “BayQ” diyip yatığı sedyeden kalkarak bana doğru yaklaştığında bende sırf işimi yapma niyetimle ona doğru adımlar atıyordum. Benim ona doğru attığım her adım onun derin nefesleriyle şişen göğüslerini ve hazdan dolayı bel kıvrımını oynattığıyla bakışlarımı zorda olsa bile vücudundan çekip bakışlarımı gözlerine sabitlemeye çalıştım.

 

 

 

O ise benim bakışlarımdan keyif alan bir gülümsemeyle “her erkek gibi vücudunda, özelikle kasık bölgende sıcaklık hissettiğini biliyorum” diyip elini kasıklarıma dokundu ve bir süre kotlarımın altında olan erkekliğimle oyalanmıştı. Sertleşmediğimi söyleyemem.

 

 

 

Lakin tepki vermedim çünkü bir çok kadının yaptığı bir şeydi bu, ve ben onun hareketlerine tepkisiz kalmaya devam ettiğimden Asi benden umudunu kesmiş olacak ki kasıklarımda olan elini çekip çıplak vücudunu, vücuduma mesafesiz olacak bir şekilde bastırdı, yanılmışım hâlâ ufakta olsa beni baştan çıkarmayı düşünüyor, sekiz yıldır sadece kendime sakladığım bir sırımdı bu çıplak tenime hassasiyetim, tabi hâl böyle olunca ne kadar sağlıklı bir erkek olsam bile sırf kriz geçirmemek için güçlü bir irade üzerine çalışıyorum sanırım başarılıyım da.

 

 

 

Asi sıcak nefsini yüzümün her birinde değdirmeye çalıştırarak “en çokta senin bu iraden beni çıldırtıyor BayQ. Beni en küçük hücreme kadar çıldırıp, cayır cayır yanmamı sağlarken nasıl oluyor da bu manzaraya karşı kendini durdurabiliyorsun. Başka bir erkek olsa , benim bu yaptıklarıma kayıtsız kalamazdı. Ama sen, tü-“ cümlesini yarıda kesip ciddi surat ifademle “tamamen soyunmana gerek yoktu. İşlem yapılacak bölgenin açık olması yeterliydi Asi” dedim.

 

 

 

Asi bu sözlerimden keyif almayan bir şekilde kaşlarını çatıp bedenime yapışık gibi olan çırıl çıplak vücudunu, giyinmiş bedenimden çekip hatırı sayılır bir mesafeden “ben burada kendimi sana sunuyorum ve sen beni görmezlikten geliyorsun. Desene bana, vücudumu mu beğenmiyorsun? Ya da yüzüm mü? Sana göre çok mu çirkinim? Desene bana, neden bana bunları yapmaya zorluyorsun. Karşında çırıl çıplak bir şekildeyim ve sen bana-“ diyeceklerini yarıda kesti ve ardından nemlenmiş gözlerle “görmüyor musun beni? Senin, beni sevmen için vücudumdan, mahremiyetimden vazgeçip kendimi sana sunuyorum ve üstelik bu manzarayı görmek isteyen bir çok erkek varken ben sana sunuyorum. Lanet olsun ki kalbime söz geçiremiyorum. Sırf hayatında bir yerim olsun diye sadece cinsel açlık duyacağın zaman bana gelmene bile razıyken sen beni görmüyorsun” diyip sedyenin üstüne oturduğunda sözleriyle sarsılmış ruhumla ve bir o kadar bu kıza bunları hissettirip ve bu hissin getirdiği durumdan dolayı sızlayan vicdanımla karşısına geçtim ve önünde diz çökmüş bir şekilde oturup “Asi” diyip tüm samimiyetimle gözlerinin, gözlerimle buluşturdum “sana bunları yaşattığım için özür dilerim. Ama bunu bil ki benim seni, sadece cinsel bir varlık olarak görmem senin için daha-“ cümlemi tamamlama izin vermeden, sert bir tavırla sözlerimi yarıda kesip

 

 

 

“bırak da buna ben karar vereyim” dediğinde derin bir nefes aldım, doğru kelimeleri seçmekte zorluk çekiyordum artık, onu kırmadan yaptığının yanlış olduğunu anlatmam zordu benim için . Ilımlı bir şekilde “Asi sana böylece, gurur kırıcı bir saygısızlığı yapamam. Sen cinsel bir obje değilsin” diyip gözyaşlarıyla ıslanmış yanaklarını masadan aldığım peçeteyi alıp yanaklarına süzülen gözyaşlarını sildiğimde, Asi kessin bir tonda “ya ben , bana saygısızlık yapmanı istiyorsam. Senin mavi gözlerinde görünmek için cinsel bir obje olmayı göze almışsan, o zamanda mı beni red ederdin?” diye can alıcı sorusunu sorduğunda artık ona nasıl cevap vermem gerektiğini bilmeyen hâllerde yüzmeye başladığım zaman aralığından dolayı suskunluk içinde kaldığımı gören Asi yanığında olan elimi tutmaya kalkıştığını anladığımda o bana dokunmadan elimi çekmiştim.

 

 

 

“bana cevap versene BayQ. Ya ben senin cinsel doyumun için olsa bile hayatına girmek istiyorsam, o zamanda mı beni reddedeceksin?” diye ikilettiği sorusuna karşılık olarak

 

“bence artık dövmeni yapmalıyım” sırlar açığa çıkılmamalıydı...

 

“Kaçıyorsun BayQ”

 

“Kaçmıyorum. Sadece işimi yapıyorum”

 

“sadece işini yaptığın için kırgınım sana”

 

“kızgınsın Asi, öfkene yenik düşme ve en önemlisi nefsine mukayyet olmayı öğren ”

 

kırgın değildi kırgınlık çok başka bir duygu çünkü ve de ona tavsiye vermek boynumun borcu... tabureme geçtiğimde

 

 

Asi buruk bir ses tonuyla “keşke kızgın olabilseydim sana. Ama ben, nefes alışlarımdan kalp atışlarıma kadar kırgınım sana. Ve bunu asla unutma BayQ, kırgınlık allar ade bir şey değil. Bu his kalbe birer zehir saçıyor” dedi ancak kızgındı, çünkü kırgın olmak kalbine aldığın kişiye bir daha aynı yönden bakmamak ona karşı buz kesmek, tıpkı benim, beni terk eden arkadaşlarıma karşı duyduğum kırgınlık gibi... belki tarifi zor bir duygu ama bu duyguyu yaşamayan insan yoktur dünyada...

 

 

 

Asi sözlerinden sonra oturduğu sedyeye uzandığında ona üzüldüğümü ve onun karmaşık olan kalbi ile benim burkulmuş kalbimimin sesini belli etmeyen soğuk tarafımı sergileyerek “evet Asi, nasıl bir dövme istiyorsun?” dediğimde ona bakmak için cebelleşiyordum. Çünkü karşımda benim yüzümden gözyaşı döken bir kadın vardı.

 

 

 

“bir kalp ve o kalbe saplanmış bir hançer istiyorum” dediğinde hiç bir öneride bulunmadan istediği görseli çizim defterime çizdikten sonra “böyle bir şey mi?” diye beğenisine sunduğumda Asi hayranlıkla açılmış yarı açık bir şekilde “ço-çok iyi nasıl görüneceğine kadar çizmişsin” dediği zaman ona ufak bir dudak gerilmeyle “her zaman aynı tepki vermen gerçekten gülünç Asi” dedim çünkü resim konusunda kendimi övmek gibi olmasın ama baya iyiyimdir ve de dövme salonumu da en iyisi olabildiğim için açmıştım. Küçük bir tebbesüm ettikten sonra Asiye baktığımda,

 

 

 

Asi dirseklerinden destek alıp hafifçe doğrulup “ne yapayım, sen mükemmel bir yeteneksin ve ben her zaman daha çok hayran oluyorum sana, galiba her zaman hayran kalacam sana ”dedikten sonra içtenlikle tebbesüm ettimişti , bende ona karşılık olarak eyvallah der anlamda baş salmakla kalmıştım.

 

 

Hemen hemen yarım saat içinde Asinin dövmesinin ufak bir kısmını yaptıktan sonra çok fazla acı çektiğini fark ettiğim için “bugün mü bitirelim yoksa seansla mı istiyorsun” diye önerine bulunup, yüzünü acıdan buruşturan Asiye baktığımda acı ve inlemelerin karışık olduğu sesini düzeltmeye çalışarak “seansla yapalım” diyip elleriyle önüne gelen saçlarını kulaklarının arasına aldıktan bir vakit sonra bende bölgeyi kremleyip işimi bitirdiğimde

 

 

 

Asi boğuk bir sesle “hiç mi sertleşmedin?” dediği sırada onunla tekrar başa döndüğümüzü anlamıştım artık ve ben, ona karşı hiç bir tepki vermediğimi sertleşmediğim anlamına gelmediğini ve benim tenime dokunmasına ve bende başkasının çıplak tenine asla dokunamadığıma ona anlatamayacağım için ona karşı artık nasıl davranmam gerektiğini de bilmiyor bir durumda kaldığımdan can çekişiyordum adeta. Şimdi ne demeliydim karşımda kendini bana sunmuş bu aşık kadına. Karşımda öyle bir kadın vardı ki öl desem ölecek bir haldeyken benim onu kıracak tek bir söz söylemeye hakım olmadığı gibi onu umutlandırmaya da bir o kadar hakım yok. Ve ben her şeyin farkındayken ne yapacağımı bilmeyen halimle onun karşısında ruhsuz gibi durmaya devam ediyordum.

 

 

 

“Asi” dedim soğuk, buz tutturacak bir sesle. Asi nemlenmiş gözlerle “anladım. Ama bil ki bir gün isteten de istemesen de, herhangi bir durumda bana ihtiyacın olacak. Ve bundan emin ol ki senin herhangi bir ihtiyacınla sana ölümüne koşacağım. Bunu sakın unutma sen farkında değilsin ama biz bir şekilde birbirimize bağlıyız” dedi en duygu akan kadınsı , ince sesiyle ve ben onun söylediklerini dinlemiyormuşum gibi yaptıktan sonra otoriter bir tonda “gelecek seanslarının takvimini mesaj yoluyla atarım” diyip çıkarttığım eldivenleri çöpe attıktan sonra Asiyi arkamda bırakıp odadan dışarı çıktığım zaman Ediz tam karşımda belirmiş bana anlamadığım bir ifadeyle bakıyordu.

 

 

Normalde insanların gözlerinden ne söylemek istediklerinden hatta ne hissettiklerine kadar anlardım ama bu Ediz’in ne diyeceği ve ne hissedeceği tamamen bana sürpriz oluyordu. Ediz bir kaç dakikalık suskunluğunu bozarak “bu devirde gözlerde yalan söyler BayQ” kafamda oluşan bir çok soru işaretleri yerini almıştı ve kendine sorduğum soruların yanında Ediz’e tek kaşım kalkık bir şekilde

 

 

 

“ne demek istiyorsun?” diye sordum , Ediz ellerini arkasında bağlamış bir şekilde “aslında bir şey demek istemiyorum. Sadece düşündüğüm bir kaç dakikanın sonunda böyle bir söz geldi aklıma ve senle paylaşmak istedim. Rahatsız olduysan özür dilerim. Ben bazen patavatsız olabiliyorum” diyip küçük bir dudak gerilmeyle karşımda dikilmeye devam ediyordu. Bugün kabul günüm galiba, yumuşak bir sesle “rahatsız olmadım Ediz. Pat diye sorunca nedenini merak etim ve ayrıca böyle düşüncelerden de uzak dur. Bu gibi düşünceler seni melankolik bir duygu ağına düşürmekten yanı sıra psikolojini de bozulabilir. Felsefe dedikleri gibi iyi bir şey değil bazen kaybettiriyor insanı” diyip göz kırptım ve Ediz’in önünden geçip çalışma odasına Asiye randevu hazırlamak ve diğer seansları kontrol etmek için yol aldığımda Ediz üçüncü adımımda beni, bilmiş çocuksu ve cılız sesiyle durdurarak “pekçe bilgilisin BayQ. Bu sözlerinden demek oluyor ki bir zamanlar felsefeyle ilgiliymişsin”

 

 

 

evet hala ilgiliyim ve hala bir çok kitap türünün yanında felsefe kitaplarını ve felsefeyle uğraşan insanlarının hayatlarını okuyorum. Ve bazende önüme gelen her şeyi okuyorum. Bu okuyuşlarım arayışlarıma bir türlü doyamıyorum ve edindiğim bilgilerimin yetersiz olduğu kanısına varıyorum. Sanki bir bilgi açlığı yaşıyor gibiyim. Bu durumun iyi yanları olduğu gibi kötü yanları da var tabi. Mesela; kendimi her zaman yetersiz hissediyorum , üstelik hatırlamadığım geçmişim beni buna daha fazla yöneltip bir şeyleri araştırmam ve okumamı , kendimi olduğundan fazla geliştirmem için zorluyor. Tabi bu oldukça yorucu. Ve bunların hepsi bir yanda ben neden hiç bir yerde, hiç kimsede kendimi ve geçmişime dair bir hatırlama ışıltısı görmüyorum? Ayrıca bu zayıf hafızamın yanı sıra bir türlü insanlara güven duymuyorum. En çokta bu tuhaf benim için.

 

 

 

Geçmişini hatırlamayan ve çok az insanlarla tanışan hatta arkadaşı olmayan ve bunun getirdiği dost kazığı yemeyen birinin birine güvenmemesi tuhaf değilimdir? Bazıları bana ucube demekle haklı galiba. Eskiden ismimden dolayı dediklerini düşünsem de bu saat aralarında Ediz’in yardımıyla benim tavırlarımdan dolayı öyle dediklerini anlamış bulunmaktayım artık.

 

Ucube.

 

 

Ben gerçekten bir ucubeyim ama asla piç değilim. İliklerime kadar nefret ediyorum bu kelimeden, insanların birbirlerine piç kurusu dedikleri zaman bile onlar yerine hem kırılıyor hemde sinirleniyorum. Hiç kimse bu iğrenç kelimeyi hak etmiyor, bu kelimeden iliklerime kadar nefret ediyorum...

 

 

 

“BayQ” adımı duyumsadığımda derin düşüncelerim beni terk etmiş ve Ediz’e söylemek istediklerimi bir tarafa atmıştım artık. Hem insanlar bir çok şey söylemek isteyipte söyleyemezlerdir. İşte bende tam da öyle bir yerde yerimi alıyordum. Ve korkarım ki her zaman o yerde kalacağım. “söyle Ediz” dedim başımı sağıma çevirerek “bana cevap vermediniz” diye direttiğinde onun bu diretilişi gülümseme sebep olmuştu.

 

 

“cevap vermeyi uygun bulmadım ufaklık. Haydi işine” herkesin her şeye cevabı olacak diye bir kayde yoktu sonuçta ve benim bu ufaklığın yanında daha akıllıca ve soğuk olmam lazım. Odaya geçtiğimde hemen bilgisayardan kimin seanslarının olduğunu kontrol ettikten yarım saat sonra Asi açık olan kapının önünde kolları göğüsünde bağlı ve kendinden geçmiş bir şekilde bana bakarken ki bakışlarını fark ettiğimde “Asi orada dikilme” oldum olası, yani sekiz yıldır tam söylemek istediklerimi söyleyemiyorum bir türlü. Ne büyük kusur ama.

 

 

 

“otururum BayQ” diyip koltuklardan birinde yerini aldığında “ne zaman uygunsun?” dediğimde Asi bana göz devirip “her zaman. Sana her zaman ama” demişti devamını bildiğim için lafı ağızına tıkayıp bir çırpıda “tarih vermen gerekli. Aksi takdirde kafama göre seanslarını ayarlaya bilirim” diye açıkça belirtiğimde, Asi çantasını açıp önce abisinden kalan çakısını daha sonra telefon ve bir kaç makyaj malzemesinden sonra küçük not defterini karıştırıyordu.

 

 

 

“Hâlâ çakı taşıyorsun. Biber gazı yeterli olmuyor mu?” diye gülümsedim ama sahteydi bu gülümsemem, Asi bana göz ucuyla bakarak “abimden kalan tek şey. Onu yanımdan neden ayırmadığımı biliyorsun” dedi, evet biliyordum, sevdiğiniz birinden kalan son şeyin kaybolmasından korkarsınız galiba ve bu özlediğiniz birinin ise yanınızdan asla ayırmazdınız sanırım...

 

 

“kusura bakma Asi. Bir an aklımdan çıktı. Hatıralara sadık olman çok güzel bir şey ama her zaman her yerde yanında bulundurman sencede tuhaf değilmi” aslında aklımdan çıkmamıştı. Böyle yapmak hoşuma gidiyor sadece. Benim de öyle huylarım vardı işte , bir şeyleri tencere altından anlatma huylarım.

 

 

 

Asinin anlamasını isterdim kimse kimsenin mutsuzluğunu önemsemediğini, kayıplarının sadece onun için değerli olduğunu ve de en önemlisi samimiyetsiz bir çağda yaşadığımızı ap açık ona söylemek isterdim ama bazı şeyler gibi bunları söylemeyip unuttuğumu ve sadece onun unutmadığını hissettirdim...

 

 

“bakmam kusura. Zihnin benimle ilgili olan her şeyi zaten siliyor değilmi?” sekiz yıldır tanışıyoruz Allah aşkına ne şimdi bu. Asiyi tanıdığım ilk gün aklımdan çıkmıyor...

 

“unutmamıştım. Hatırlıyordum. Sadece-“ diye doğruları söylediğimin yanı sıra ona açıklama yapmaktan kendimi zorlukla alı koymuştum.

 

 

“Sadece?” diye sordu Asi, ama ben kendimi birine yüzde yüz açan biri sekiz yıldır hiç olmadım o yüzdende

 

 

“Boş ver. Nihat’ın ölümü gerçekten çok üzücü. Ama sen onun gidişinde bile güçlü olmayı başarmıştın. Ölümünden bir yıl geçti anlıyorum seni. Asi , bunu bil ki sen çok güçlü bir insansın. Zaman faktörü belki acının eskimesini sağlayamaz ama senin artık hayatına bir şekilde devam etmen lazım. Abine benzeyen birini seçerek değil ama” diye karmakarışık teselli cümleler kurmuştum.

 

 

 

Dedim ya bazen konuşamıyorum diye. Hele ki böyle bir andayken olduğumdan fazla saçmalayıp, karma karışık devrik cümleler kurar, insanların kafalarını karıştırım. Tabi bu asla bilinçli bir şekilde değil. “Ben, sırf sen Nihat’a benziyorsun diye seni sevmiyorum” diye sert bir tonda çekiştiğinde ona karşı suskunla cevap vermiştim.

 

 

“susma. Bunu bana yapma. Benim.” Anlına bir şaplak vurduktan sonra “ben kime neyi anlatıyorum ki. Sen duygularıma önem vermeyen alçağın tekisin. Bazen senden iliklerime kadar nefret ediyorum sırf bana böyle yaşattırdığın için. Sırf bakışlarınla bile olsa kalbimi kırdığın için senden nefret ediyorum ve lanet olsun ki senden nefret ederken bile seni çok seviyorum. Bu durumdan da nefret ediyorum.” dediğinde bile içten içe üzülsem de bunu asla beli etmemeye gayret ediyordum.

 

 

 

Asi bana baktığı kadarıyla belli bir düşünce sahipliğinden dolayı daha sert bir çıkışmayla “seans. Bu ayın son haftasında bir gün seç ben o zaman gelirim. Hatta Çarşamba günü olsun anca o zaman müsait olurum ” diye nefes almadan sözlerimi söyledikten sonra arkasını dönüp gittiğinde ben sıkışan kalbim ve sızlayan vicdanımla un ufak bir hale gelmiş, oturduğum yerde küçülmeye devam ediyormuşum gibiydim artık.

 

 

 

Keşke öyle olmasam, duygularımı göstermekten keşke korkmasam ve keşke insanlar sadece bakmasalar. İnsanların görmesini çok isterdim, en azından beni. Gerçek beni. Dışardan göründüğüm gibi umursamaz, dertsiz tasasız, duygusuz ve ruhsuz olmadığımı ben belli etmesem bile onların görmesini çok isterdim ama ne yazık ki insanlar sadece bakarlar ve seni kafasında sen olmayan bir kalıba sokarlar.

 

 

Ne acı ama. Asi beni alçak ve hatta kafasında emin olduğum iğrenç bir çok kalıba beni sığdırdığında ben, o kafanda uydurduğun kişi değilim demek istiyorum. Yalnız sadece İstiyorum. Bir şeyler gerçekten de sadece istenilmekle kalıyormuş, bu isteyiş arzusunu fiile dökmek demek kanamak ve bak benim iplerim senin elinde demek ya da karşısında kanadığın insanın eline birer silah verip istediğin zaman bana sıkabilirsin ve hatta beni acımdan öldürebilirsin demekten, göstermekten başka bir anlam taşımıyor benim için.

 

 

 

Bu hayatta birinin karşısında kanayacaksam o aynada gördüğüm, aciz kişiden başkası olamaz. Ki ben her gün gecenin bir yarısında o kişinin önünde kanıyorum zaten. Ve biliyorum ki ondan başka güvenebileceğim hiç kimsem yok. Gerçi benim kimim var ki?.. kimsesizlerin hiç kimseleri olur dimi? İşte benimde öyle. Çok isterdim her şeyimin olmasını.

 

 

Âhh ben ne saçmalıyorum ki, bu zayıf hafıza ve yaralı olan ruhla her şeyim olsa bile ben yine kimsesizliği tatmaya devam ederdim.

 

 

Ruhu yaralı olan doğan gibi anlamadığım bu dünya da ruhu yaralayanların her zaman ve her zaman kimsesiz ve meskensiz olmak nedir çok iyi biliyorlar. Bazılarımız doğduğundan beri kabullendiği bu durumun acısıyla kalbinde ki boşluk hissiyle yaşamına devam ederken bazılarımızda; akmayan gözyaşları ve gerilmiş dudakların eşliğinde olan kalbine sanki damla damla dökülen kezzabın yanışı ve boğazında birer yumru olduğunda bile nefes almaya devam ediyor.

 

 

 

Her ikisinin de ortak noktasında geceler tek dostu oluyor. Benim dostum olduğu gibi. Çünkü ben bu sekiz yılık hayatım da anladım ki insanlar gelir ve giderler. Gerçi bir tek Asi gitmedi. Ondan başka kime yakın olduysam beni terk etti. Her yaştan arkadaşım dönem dönem benle tanıştı ve beni terk etti. O yüzde insanlar gelir ve giderler.

 

 

İşte bu kadar basit...

 

 

beni terk eden arkadaşlarımdan birinin dediği gibi bazı insanlar sana bir şeyler katar bazıları ise senden bir şeyler eksiltir...

 

yani her olanakta insanlar gider...

 

 

işte bende sekiz yılda tanıştığım insanlardan bana ne katığını da benden ne alıp götürdüğünü de fark etmedim, ama çok isterdim bu kadar kimsesizken ve meskensizken birinin bana mesken olmasını ve de kimsesizliğimi yok etmesini çok isterdim. İşte isteklerinizi sizden başkası asla kimse duymaz tıpkı benim isteklerim gibi...

 

 

 

 

kuzularım oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım, sizi seviyorumm🥂🩷🫂

 

 

 

 

 

Bölüm : 26.11.2024 01:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...