Kedi, yayılmak için kendisine, televizyona en yakın olan tekli koltuğu seçmişti. Ve çizgi filmini izlerken kısa sürede horlamaya başladı. O, anın keyfini sürerken aynı odada duran adam ve kadın onun için küçük çaplı bir kriz yaşıyordu.
Emre, Melis’in kediden vazgeçmek istememesini anlıyordu. Zorro yaralandığında onun için endişelenmişti, elinden geleni yapmıştı. Bu kadar emek harcadıktan sonra vazgeçmemek istemesi çok olağandı. Ancak kendisi de yıllardır Zorro’ylaydı. Son olaydan önceki her hastalığında ve nice zorluğunda o vardı. Aynı zamanda kendi yaşadığı zorluklarda da kedisi yanındaydı. Ondan vazgeçemezdi.
Melis ise daha çok sevdiği şeye odaklanmıştı. Kısa süre içinde Kakao bütün hayatına girmişti. Ona daha önce ne kadar yalnız olduğunu hatırlatmıştı. Evet, kedinin gerçek sahibi belli ki Emre’ydi ve belki de adil olan geri çekilmekti. Ancak tekrar yalnız kalmak istemiyordu.
İkisi de kavganın dozunu arttırmadan sakin kalarak bu işi çözmeye niyetliydi. Çünkü bugünden sonra kaybedebilecekleri tek şeyin kedi olmadığının da farkındaydılar. En sonunda Emre kedinin gündüzleri kafede, geceleri de kendisiyle olabileceği gibi bir uzlaşma ortaya attı. Ancak Melis bunu ilk başta pek makul bulmadı.
- İyi de kafede zaten çalışıyorum, düzgünce vakit geçiremem ki, dedi
- Ona bakarsan sekiz saat uykuda geçiyor. Hem seninle olduğu süre de daha fazla olacak aslında.
Melis yine de ikna olmadı. Kedisine sarılıp uyumayı özleyecekti. Bu plana ek olarak bazı geceler kedinin Melis’te kalabileceği konusunda anlaştılar. Elbette ikisi de bunun çok mantıklı bir çözüm olmadığının farkındaydı. Bu temponun sürekliliğini sağlamak pek de mümkün değildi. Diğer yandan başka hiçbir gerekçe olmaksızın sabah akşam birbirleri ile iletişim kurma şansları olacaktı. Biraz da bu yüzden ikisi de bu durumun geçiciliğini görmezden gelmeyi tercih etti.
Melis, çok yorgun olmasına rağmen gece uyumakta zorlandı. Bunun sebebi yabancı bir yatakta uyuyor olması değildi. Sürekli düşündüğü adama on beş- yirmi adım gibi bir mesafede oluşu zihnini kurcalıyordu. Sürekli dönüp duruyor ancak bir türlü uykuya dalamıyordu. En son fizyolojisine yenik düşüp, uykuya daldı ancak kısa süre sonra gelen tıkırtılar ve su sesi onu merakla yataktan kaldırdı.
Emre, lavaboda yüzünü yıkarken, yine uyuyamayacağını düşünüyordu. Kabuslarla yataktan kalkmaya o kadar alışmıştı ki; bu artık onun için doğal olmuştu. Gün içinde ne kadar yorgun olduğunu hissetmiyordu. Ancak panikle uyandığı ilk dakikalarda bütün yorgunluk üstüne çullanıyordu sanki. Kendine gelmesi de saatler sürüyordu. Kafasını kaldırıp aynaya baktığında arkasında gördüğü kadın silüeti ile bir an irkildi. Korku ve dehşet yüzünden okunuyordu. Bir kaç saniye sonra bunun kapının eşiğine kadar gelmiş olan Melis olduğunu fark etti ancak hala tam ayıldığı söylenemezdi. Melis endişeli bir şekilde ona bakıyordu;
- İyi misin?
- Sorun yok, dedi fısıltıyla banyodan çıkarken.
- Emin misin?
Salona doğru yürürken derin bir nefes aldı. Bitkinlikten cevap verip vermediğinin bile farkında değildi. Az önce salonda uzandığı kanepeye oturup elleriyle başını ovuşturmaya başladı. Arkasından yavaşça gelen kadın yanına oturmadı. Sadece ne yapacağını kestiremez halde adama bakıyordu.
- Kötü bir rüya mı gördün?
Kafa sallayarak onay verdi.
- Çok sık oluyor, dedi hemen ardından.
- Bitki çayı var mı evde? Yapabilirim, iyi gelir.
- Henüz aktara gitmedim, diye cevapladı kadına bakarak. Yüzünde yorgun ama samimi bir gülümseme vardı.
Melis, adamın yanına oturdu. Hala endişe içindeydi. Ona bakan adamı izliyordu. En sonunda yapabileceği tek bir şey olduğunu fark etti. Ve birden şefkatle adama sarıldı. Emre de hiç duraksamadan karşılık verdi. Yüzünü ona sıkıca sarılan kadının boynuna gömdü. Derin bir nefes aldı. Şimdi kendini çok daha iyi hissediyordu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
7.11k Okunma |
907 Oy |
0 Takip |
47 Bölümlü Kitap |