Melis arabada otururken işlerin tam olarak nasıl bu hale geldiğini düşünüyordu. Ne hissetmesi gerektiğine dair hiçbir fikri yoktu. Şu an bulunduğu halin verdiği şaşkınlık hali her duygunun önüne geçmişti. Kısa süren sessizliği Gökhan’ın kahkahası bozdu. Yanında oturan kadın ona şaşkınlıkla bakıyordu. Adam gerçekten keyifli gibi görünüyordu. Kadının bakışlarını fark eden Gökhan;
- Yalnız abim nasıl bozuldu, fark ettin mi?
Melis, bu tuhaflık karşısında gözlerini belerterek ama oldukça samimi şekilde sordu;
- Sence bu komik mi?
- Komik tabi ki. Sen bunun ne anlama geldiğini biliyor musun?
- Ne anlama geliyormuş?
Gökhan yalnızca bilgiç bir sırıtışla karşılık verdi. Konuyla ilgili başka bir şey daha söylemedi. Emre’nin kendisine karşı hamlesini kullanarak, abisine karşı zafer kazanması elbette ki hoşuna gitmişti. Ancak bu onun için yalnızca çocukluktan kalma bir oyundu. Bu gerginliğin içinde kazandığı ufak zafer, onu bu derece eğlendirmiyordu. Onun asıl hoşuna giden şey Emre’nin beklediğinden daha yüksek dozda verdiği tepkilerdi. Defne ile tanıştığı dönemlerde abisinin onunla nasıl uğraştığı aklına geldi. Sıra bu defa ona gelmişti. Diğer yandan abisinin hayatında biri olması durumu onu aslında mutlu ediyordu. Bunların hiçbirini elbette ki söylemedi. Sadece güldü. Yanındaki kadın muhtemelen kendisini abisi ile sorunları olan, kıskanç ve bencil biri gibi düşünüyordu. Ancak Gökhan bunu umursuyor muydu? Elbette ki hayır. Gökhan bu tip şeyleri hiç umursamazdı. Ya da aslında umursadığı gerçeğiyle yüzleşmediği için, o ve çevresi hep öyle sanırdı.
Aslında bu konuda onu en iyi tanıyan kişi yine abisiydi. İkisi arasında zor kurulur bir denge vardı. Emre her zaman doğru-yanlış kavramları üzerine düşünürdü, bazı şeylerin neden yapılmaması gerektiğini sorgulardı. Gökhan’ın ise böyle yoğun zihinsel süreçlerle işi yoktu. O yapılmaması gereken bir şeyin neden yapılmaması gerektiği üzerine düşünmek yerine, eğer istiyorsa o şeyi yapmayı tercih ederdi. Çoğu insan bunu sorumsuzluk olarak görürdü. Ancak Gökhan hiçbir zaman yaptıklarının sonucunda alacağı cezadan kaçmazdı. İşte onunla ilgili bu ufak detayı ilk fark eden de Emre olmuştu. Sorumsuz olmadığını düşünen ilk kişi Emre olunca, Gökhan’a güvenen ilk kişi de o olmuştu. Abisi bu konudaki ilk büyük desteğiydi. Güvenilir olduğunu düşünmek öz değer algısını yükseltmiş ve ona hayatta “başarı” olarak gördüğü her şey için mücadele edebilme gücü vermişti. Dışarıdan bakıldığında görünen abi- kardeş çekişmesi aslında, henüz toplumsal sınırları öğrenmemiş bir çocuğun kendini güvende hissettiğinde gösterdiği şımarıklıktan öte değildi. Zaten Gökhan da hala çocuk sayılırdı. Çocukluğunu, çocukken yaşayamamış olan diğer insanlar gibi büyümeye de pek niyeti yoktu işin açığı.
Evin önüne geldiklerinde, Melis teşekkür ederek arabadan indi. Gökhan’ın arkasından seslendiğini duymadı bile. Bunun üzerine adam panikle ilk bulduğu yere arabayı park edip arkasından koştu. Melis’e kapıyı açmak üzereyken yetişebilmişti. Melis onu görünce şaşkınlıkla suratına baktı.
- Ev için yardıma ihtiyacın var sanıyordum?
- Aslında… Halledebilirim, dedi Melis endişeli bir sesle. Günün çok uzun olacağını düşünüyordu.
- Abimin buraya gelmesine engel oldum, tamam çok eğlenceli. Ama sana yardım etmediğimi duyarsa beni parçalarıma ayırır. O kadar da sabrını zorlayamam.
Gökhan’nın yüzünde hala eğlenir bir ifade vardı. Melis ona bakarak kaşlarını kaldırdı, o da alaycı bir gülüş takındı yüzüne. Abartılı bir tonla
- aaa! Yani senin sınırların da var? Öyle mi?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
15.4k Okunma |
1.53k Oy |
0 Takip |
65 Bölümlü Kitap |