Emre arabaya bindikten sonra olabildiğince hızlı bir şekilde oradan uzaklaştı. Şu an hissettiği öfkenin boyutu tarif edilemezdi. Gökhan’a çok kızgındı. Melis’in onunla tartışmasındaki motivasyonu anlamasına rağmen, bunun sonunun nereye gideceğini bir türlü hesaplayamıyordu. Bu belirsizlik hali gerginliğini daha da arttırıyordu. Melis’in çok normal ve sıradan bir durummuş gibi Gökhan’ın yanına gidişini hazmedemiyordu. Eğer alınıp kırıldıysa -ki bu çok normal- bunun için konuşmayı, hatta hesap sormayı denemesi gerekmiyor muydu? Bu kestirip atma tavrını çok özensiz ve hoyrat buluyordu. Bu da öfke oklarının bir kısmının Melis’e yönelmesine neden oluyordu.
Defne de öfkeliydi. Ancak onun öfkesi, hüznün arkasına saklanmıştı. “ Sana ne” demişti Gökhan. Hiçleştirildiği düşüncesi çok ağırına gidiyordu. Bunu Gökhan’ın yapmış olduğu gerçeği ise onu çileden çıkarıyordu. Aslında hem Defne hem de Emre sevdiği insanların onlarda yarattığı değersizlik hissi ile kıvranıyordu. Sadece ikisi farklı duygular ile bunu açığa çıkarıyordu. Emre bütün öfkesiyle birlikte, yan koltukta oturan kadından gelen yoğun duygusal gerilimi de sezinliyordu. Derin bir nefes alıp verdi. Yorgun ve sert bir sesle;
- Ağlayacaksan ağla artık. Sen kendini kastıkça ben daha da kasılıyorum.
Defne bu anı bekliyormuş gibi hıçkırarak ağlamaya başladı. Bu duygusal boşalım yanındaki adamın öfkesini arttırıyordu ancak başka duyguları da tetiklendiği için hem fiziksel hem de zihinsel olarak bir gevşeme yaşatıyordu. Emre, birden direksiyonu çevirdi. Artık stüdyonun olduğu yolda değillerdi. Defne, yolu tanımadığını fark ettiği anda;
- Nereye gidiyoruz, diye sordu burnunu çekerek.
- Kafa dinlemeye, dedi Emre gergin bir gülüşle. Sol eliyle direksiyonu kavramıştı. Bakışlarını yoldan ayırmadan orta konsolu sağ eliyle yokladı. Eline geçen telefonu Defneye doğru tuttu. Yandaki tuşa uzunca basarak kapattı.
- Sen de kapat, dedi.
Defne tedirgin bir şekilde verilen talimata uydu. Durumu kavrayamıyordu ama soru sormayı da anlamsız buluyordu.
- Madem bu kadar kolay kestirip atılabiliyor, o zaman kudursun biraz Gökhan bey diye söylendi Emre.
Düşündüğü şey durumdan uzaklaşarak sakinleşebilmekti. Defne'nin de buna ihtiyacı vardı. Melis’in ona ulaşmak için hiçbir hamle yapmayacağını biliyordu. Bunu bilmek onu aslında sandığından daha fazla yaralamıştı. Gökhan’ın ise yana yakıla Defne’yi arayacağını düşünüyordu. Gökhan dayanamazdı çünkü. O kadar sabırlı biri değildi. Tabi konuyu hazmedebilirse… Edemezse kendisine saçma sapan bir uğraş bulur, onunla oyalanırdı. Yine de uğraştığı şeyden sıkılır eninde sonunda bir hamle yapardı. Buna emindi.
Eğer Gökhan standart bir düşünüş şekline sahip olsaydı Emre’nin düşünceleri çok daha gerçeğe uygun olabillirdi. Ancak gerçek tam olarak böyle değildi. Çok yakından tanıdığı kardeşinin sınır tanımazlığını bu defa o da yeteri kadar hesaba katamamıştı. Gökhan’ın bu kez kafasını dağıtmak için uğraştığı şey o kadar da sıkıcı olmayacaktı. Ve bu son yaptığı hamlenin kendisine ne kadar pahalıya patlayabileceğinden habersizdi.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
15.4k Okunma |
1.53k Oy |
0 Takip |
65 Bölümlü Kitap |