Arabaya binene kadar hiç konuşmadılar. Hatta göz göze bile gelmediler. Melis, sabah yaptığı gibi kediyi önüne taktığı çantanın içine koydu. Hızlıca kafenin dibine park eden arabanın ön koltuğuna yerleşti.
Sağanak giderek artıyordu. Emre, arabayı kullanırken oldukça dikkatli ve yavaştı. Dudağının kenarında ufak bir gülüş yerleşmişti. Radyoyu açmak için sağ elini uzattı. Cızırtı yapmayan bir kanal bulamayınca vazgeçti. En sonunda çok kısık bir sesle şarkı mırıldanmaya başladı. Yanındaki kadın ise bir eliyle kucağındaki kediyi severken camdan yağmuru izliyordu. Aynı gülümseme onun yüzünde de mevcuttu.
Yağmur kısa süre sonra doluya döndü. Ufak buz kütleleri arabanın camına hızlıca çarpıyordu. Silecekler çalışmasına rağmen yol görünmemeye başlamıştı. Hem sokak lambaları hem de karşıdan gelen arabaların ışıkları göz alıyor ve odağı tamamen bozuyordu. Şoför koltuğunda oturan adam iyice gerilmişti. İlk bulduğu uygun yerde kenara çekti ve arabayı durdurdu. Arabayı durdurunca da gevşedi ve başını geriye doğru atarak derin bir nefes verdi.
-Noldu, diye sordu Melis endişeyle dolu panik bir sesle.
- Bu havada gidemeyiz. Dolu dursun, öyle devam edelim.
Emre, koltuğa yasladığı kafasını yan tarafa doğru çevirdi. Elini uzatarak, Melis’in yanağına doğru düşmüş saçlarını geriye itti. O an ilk defa birbirlerine bakıp gülümsediler. Uzun süredir üzerlerine düşen bu tatlı gerginlik, böylece yerini rahatlamaya bıraktı.
Dolu sakinleşip araba hareket ettikten sonra sessizliği bozan Melis, oldu.
- Aç mısın?
- Hı, hı.
- Ben eve geçince bir şeyer hazırlayacağım. İstersen…
“İstersen” derken sesi zayıflamıştı ve devamını tam olarak nasıl getirmesi gerektiğini seçemiyordu. yanındaki adamın ise ağzının kenarındaki gülüş tüm suratına yayılmıştı.
- Olur tabi, çok güzel olur.
Apartmandan içeri girerken Melis su birikintisine bastı ve ayağı sırılsıklam oldu. Emre de onları girişe bıraktıktan sonra, park ettiği yerden apartmana yürürken biraz ıslanmıştı. Ancak ikisi de şu an bunu sorun etmedi. Beraberce Melis’in dairesinin olduğu kata indiler. Melis, cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açar açmaz, yüzüne yoğun bir rüzgar çarptı. Dışarıda bile böyle bir soğuk yoktu. Panikle, ayakkabılarını bile çıkarmadan, ışığı açıp salona doğru koştu.
- Halı sırılsıklamdı, hatta salonda ufak göletler oluşmuştu. Camın kenarındaki koltuk tamamen ıslaktı. Sabah havalandırmak için açtığı pencereye baktı. Açıktı. Sabah pencereyi kapatmamıştı ve evini sel basmıştı.
Salonun ortasında öylece durup açık pencereye bakmaya başladı. Omuzları düşmüş, gözleri dolmuş bir halde ne yapacağını bilmemenin şaşkınlığı ile kitlenip kalmıştı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
7.11k Okunma |
907 Oy |
0 Takip |
47 Bölümlü Kitap |