
Melis, salonun ortasında dururken, Emre arkasında belirdi. Hiçbir şey söylemeden hızlıca pencereye doğru yürüdü. Hemen kapattı. Ardından kolu tutarak kendisine doğru hafifçe çekti. Pencere yeniden açıldı. Bu defa biraz daha güç kullanarak kapattı. Yeniden açılacak mı diye denedi. Neyse ki bu defa kapanmıştı.
- Sorunlu bu pencere, diyerek kadına doğru yöneldi. Melis’in omzuna dokunarak devam etti;
-Hadi, alacaklarını al çıkalım buradan. Bu saatte bir şey yapamayız.
Melis’in suratı allak bullaktı. Olumlu anlamda kafasını salladı. Yatak odasına gidip bir kaç parça eşyayı, büyük bir sırt çantasına yerleştirdi. Hala ağlamamıştı ama ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Ne yapacağını hesaplamaya çalışıyordu ama kafası da oldukça karışıktı. Evi şu an kullanılamaz durumdaydı ve aslında gidecek bir yeri de yoktu. Ailesi ile aynı şehirde bile değildi. Üniversitede tanıştığı arkadaşları ile de zamanla görüşmez olmuştu. O an hayatı boyunca belki de ilk defa kendisini bu kadar yalnız hissetmişti. Eğer kafe olmasaydı, biletini alıp ailesinin yanına bu gece kaçabilirdi.
-Hazır mısın?
Emre’nin sesini duyunca, Çantasına tıkıştırdığı eşyaları bastırıp hızlıca fermuarını kapattı. Emre çantayı almak için kolunu uzattı. O an aklına hala önündeki çantada duran kedi geldi. Olayın gerginliğini hissetmiş olan kedi, bir süredir hiç sesini çıkarmadan kadının yüzüne bakıyordu. Melis, farkında bile olmadan kedinin kafasını okşuyordu. Kapıdan çıkmadan önce Emre kapının yanında duran şalteri indirdi.
-Her ihtimale karşı, dedi sakince.
Melis, ise sadece kafasıyla onayladı ama ilgisinin pek de orada olmadığı açıktı. Dalgın ve yıpranmış görünüyordu.O kadar düşünemiyordu ki, her şeyi onaylıyor; her komutu sessizce gerçekleştiriyordu. Gerçi yanındaki adam söylemese yürümeyi bile akıl edecekmişe benzemiyordu.
Emre, arabayı park ettiği yerden alıp, kedi ile arabaya bindiğinde bir süre sessizce oturdular. En sonunda Emre;
-Eee nereye gidiyoruz?
Soru üzerine Melis bir süre dehşet içinde adamın suratına baktı. Sonra hızlıca toparlamaya çalışarak;
-Hıı… kafeye. kafeye, derken elini önemsiz bir şey söylüyormuş gibi savurdu. Sonra kafasını çevirip dışarıyı izliyormuş gibi yaptı. Ancak kafasından başka şeyler geçiyordu. Aslında doğruydu yani evinden başka bir de kafesi vardı. Banyo da vardı. Stor perdeleri kapatınca gayet de yaşanabilir olabilirdi. Neden daha önce bunu düşünmemişti ki? Bu geceyi atlatır atlatmaz kafeye uygun, şık, sevimli bir koltuk alacaktı. Bazalı olsa daha iyi olurdu. Battaniye, yastık koyardı altına. Bu gecelik de idare ederdi. Bun düşünceler onu rahatlattı. Az önce hissettiği gibi çaresiz hissetmiyordu. Her şeye çok çabuk üzüldüğünü düşünüp bu duruma hayıflanırken arabanın durduğunu fark etti. Çevresi tanıdık gelmiyordu. Kafasını çevirip şaşkınlıkla adamın suratına baktı.
-Hadi, bu akşam yemekler benden, dedi Emre oldukça doğal bir sesle. Melis “peki” anlamında kafasını salladı arabadan inerken. Aklının bir köşesinde “Sorun çıkarsa taksi çağırır giderim.” düşüncesinin rahatlığı vardı biraz. Öte yandan yanındaki adamla olmanın heyecanı ağır basıyor da olabilirdi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 17.59k Okunma |
1.65k Oy |
0 Takip |
66 Bölümlü Kitap |