Dün gelmediği kafesine girince, hemen işine yöneldi Melis. Adamın ısrarına rağmen yardıma ihtiyacı olmadığını söyleyince Emre, Refik Amca ile oturduğu masadaki yerini aldı. Bugün yapılacak işlerinin planlarını inceledi. Yoğun bir gün olacaktı. “En azından hızlı bitecek” diye geçirdi zihninden. Refik Amca yine ilk gelen oldu. Emre’yi arkası dönük şekilde kendi masasında otururken bulunca. Elini genç adamın omzuna koydu;
- Ooo delikanlı sen yine mi buradasın ya, derken imalı bir şekilde Melis’e bakıyor ve gülüyordu.
- Günaydın Refik Amca.
Baş selamı ile karşılık verip yerine otururken kediye bakarak;
- Ooo boncuk da burada. Tüm kadro tamam.
Kedi yaşlı adamın “Boncuk” deyişini bir seslenme olarak algılamayı seçti. Adam yerine oturur oturmaz kucağına atladı. Adam onu biraz sevdikten sonra;
- Sen de iyicce arsız oldun ha, diye gülerek aşağı postaladı.
Melis masada oturan iki adama da hiçbir şey sormadan içeceklerini hazırladı. Onlar her zamanki içeceklerini içip, Refik Amca’nın getirdiği gazetedeki manşet haberinden bahsederken içeri asistan kız girdi. Her zamanki paniği ile sekiz kahveyi söylerken, telefonundan hızlı hızlı bir şeyler baktı. Giderken de her zamanki otomatik tavrıyla “iyi günler” diledi ve yoluna devam etti.
Adından gelen çifti ışıl ışıl bir gülüşle selamladı Melis. Ancak onlar yine samimiyetten yoksun bir gülümse ile karşılık verdi. Bu hallerine içten içe üzüldü Melis. Kadın hızlıca beyaz çay, söyledi. Bu sipariş Melis’e uzun zamandır kafeye uğramayan kadını hatırlattı. Bu anı onda içten bir kıskançlık dalgası yarattı. Birden huzursuzlandı ve arkası dönük adama hırslı bir bakış fırlattı. Kendini toplamaya zorladı. “Seninle bir ilgisi yok” diye kendini telkin ederek Berat ve Beril’e en sıcak ve anlayışlı gülümsemesi ile geri döndü. Onlar kapıyı çekip çıktıklarında Melis üzülmüş şekilde arkalarından bakmaya devam ediyordu.
- Barışmamışlar mı hala, diye laf attı Refik.
- Barışmamışlar sanırım. Beril çok hızlı sipariş verdi. Beyaz çay söyledi, derken ona dönmüş Emre’ye dikmişti gözlerini ve “Beyaz çay” derken kelimeleri imalı şekilde bastırmıştı.
Emre bu çıkışı anlamlandıramadı. Garip tavrına karşılık olarak boş ve şaşkın gözlerle kadına baktı. Eli çenesinde Refik Amca’ya döndü. Sonra birden beyninde şimşekler çaktı. Kaşlarının ortasını ovaladı. Yüzünde yılgın ama içten bir tebessüm vardı. Anlamsız kıskançlıklardan hoşlanmazdı ancak nedense Melis’in bu tavrı onda şefkat uyandırmıştı. Sonra karşısındaki adamın onu dikkatle izleyip güldüğünü fark etti. Durumu ondan önce fark etmişti. Bu yaşta hafızasının bu kadar iyi olması Emre’yi şaşırttı. Sonra adamın bulut rengi gözlerinde çocuksu bir ifade belirdi ve mutfakta oyalanan kadına dönerek
- Yahu Melis, ne diyorum. Çok övüyorlar. Merak ettim, ben de mi şu beyaz çayı denesem?
- Tabi Refik Amca, derken sesindeki öfkeyi gizleyemedi Melis. Sonra durdu yüzüne bir gülücük kondurdu ve genç adama dönerek
- Siz de ister misiniz?
- Yok, ben.. hiç… diye kekeleyerek teklifi reddetti adam. Başına gelme ihtimali olan şeyleri kafasında düşünürken, karşıdaki adamın oyunbazlığı onu eğlendiriyordu da. İki adam birbirine bakarken gülmemek için kendini zor tutuyordu.
Melis, yaptığı beyaz çayı Refik Amca’nın önüne koyduktan sonra tezgaha geri döndü. Adam bir yudum alır almaz,
- Bu ne böyle ya, hiçbir şeye benzemiyor.
- Boş bir şey, diye cevap verdi Emre, elini havaya doğru sallayarak
- Felaket yahu, diye onayladı karşısındaki adam
- Çok kötü çok.
- Neyini övüyorlar bunun.
- Anlamsız.
Bir daha da içmem.
Gerek yok zaten.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
15.4k Okunma |
1.53k Oy |
0 Takip |
65 Bölümlü Kitap |