Aynanın karşısında, kendine ekstra bol gelen erkek tişörtünü, haki kargo pantolonunun içine sıkıştırırken; pek de güzel olmadığını düşünüyordu, Defne. Ancak bunun umurunda olmadığını yineledi kendine. Umurunda olmamasına rağmen bu kadar sık aklına geliyor oluşunun, çelişkisi ile yüzleşmeye hazır değildi henüz. Sağ tarafında onu süzüp yüzünden memnuniyetsizlik ifadesi akan annesine karşılık olarak ise yalnızca gözlerini devirdi..
Arabaya bindiğinde koltuğunu düzeltti. Dikiz aynasını kontrol ederken gözleri, aylardır alınmamış kaşlarına kilitlendi. Oldukça açık renk ve az olduğu için bu ihmalin çok da problem olmayacağını düşünürdü her zaman. Ya da çoğu zaman... Dikiz aynasına sabitlenmiş gözleri ile kendine bakarken içinde bir kırgınlık olduğunu fark etti. “Ben böyleyim” diyerek geçiştirmeye çalışsa da bu defa aklına gelen anılar ve ezilmişlik hissi ağır bastı.
Defne. Daha altı yaşındayken çocuk güzellik yarışmasında birinci olan Defne; okulun en başarılı ve en güzel çocuğu; sapsarı saçları ve su yeşili gözleriyle tüm o “sıradan” çocuklardan sıyrılan, geleceğin oyuncusu ya da mankeni olması beklenen Defne…
Ergenlik çağında çivileme düşüşle birlikte paspal, bakımsız ve başarısız bir kadına dönüşen Defne.
Memeleri ilk tomurcuklanmaya başladığında kendini gizlemek için giydiği bol kıyafetleri bu yaşına kadar kalkan olarak kullanacağını, o zamandan tahmin edebillir miydi acaba? Bu dönüşümü ile birlikte, annesinin onu artık istemediği ziyaretlere götürmediğini fark ettiğinde, zafer kazanmış gibi hissediyordu. Bu büyük zaferinin sonuçlarından mutlu olup olmadığını sorgulamayı yersiz bulmuştu. “Sana ne olmuş” diye haykıran yapay ama alaylı bir nidayla ona seslenen ilkokul arkadaşını görene kadar. O an öylesine bir yerde sürünme hissi yaşamıştı ki, üzerine basıp geçseler bunu doğal karşılardı. Oysa o, Gökhanla yan yana dolaşırken “Bu adamın, bu kadınla ne işi var” bakışlarını bile umursamazdı. Annesinin de böyle düşündüğünü bilmese o bakışları görmezdi bile.
Güler yüzlü, yakışıklı ve etkileyici bir adamın, asık suratlı, rüküş ve bakımsız kızında ne bulduğunu pek anlamamıştı annesi. Yine de en azından damadının “düzgün” biri olmasından memnundu. Oysa annesi Gökhan gibileri hiç sevmezdi. Sosyal kurallara uymayan, çocuksu ve gücü - para ya da şöhret- olmayan insanlar onun istenmeyenler listesinin başında gelirdi. Annesinin nihai hedefi olan statü atlama arzusunu bağladığı kızı, elinde patlayınca; mecburen daha azına razı olmuştu.
Arabayı çalıştırırken güldü. Annesinin çevre çepere müstakbel damadını nasıl övdüğünü düşündü. Uzaktan bakan biri için bu debeleniş aslında oldukça acınası ve komikti.
Çalma listesini açıp yola odaklandığında bu düşüncelerden sıyrılabilmişti. Uzak bir yol, yoğun bir gün vardı önünde. Tek başına keyifli bir yolun sonunda vardığı lüks otelin, otoparkına park etti. Patronuna geldiğini haber verdikten sonra otele doğru yollandı.
Otelin kapısından içeri girdiğinde, resepsiyon görevlisinin küçümser bakışlarını hemen fark etti. Çekim için gittiği mekanlar ve kendi uyumsuzluğu her zaman göze çarpardı. Kendinden ve işinden emin bir şekilde görevliye doğru ilerlerken, arkasında onu süzen zarif hanımların bakışlarını fark etmemişti ama.
Zorlama bir nezaketle onu karşılayan resepsiyon görevlisine kendisini tanıttığında kadının afallamış yüzü onu eğlendirmişti. “Evet, evet. Yolu şaşırmadım ya da fiyat sormaya gelmedim” diye geçirdi içinden. Resepsiyonist üstlerine uzun süredir çabalayıp sonunda ikna edebildikleri fotoğraf ekibinden birinin geldiğini haber verdi. Defne onu karşılayacak yöneticiyi beklerken, arkadan ince iki sesin şu konuşması çalındı kulağına;
- Kardeşinin nişanlısıymış…
- Haaa.
Yutkundu. “Ben işe daha önce girdim” demek istedi arkasını dönüp ama anlamsız geldi. Sustu.
Kimliksiz Defne…
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
15.39k Okunma |
1.53k Oy |
0 Takip |
65 Bölümlü Kitap |