Melis, üniversitede okuduğu şehri çok sevdi. Ve burada kendi butik kafesini açmaya karar verdi. Kahveler, bitki çayları ve elleriyle yaptığı lezzetli atıştırmalıklarla duvarlarını canlı çiçeklerle donattığı bir kafe açmak istedi. Ve tam istediği gibi bir dükkan kiraladı.

Duvarlarını babası boyadı; Tabakları ve bardakları annesiyle birlikte seçtiler. Bitkileri ise tabi ki teyzesi kendi elleriyle yerleştirdi. İkizler ise kimsenin aklına gelmeyen detaylarla ilgilendi; kapı ve camlar için ayrı masalar için ayrı küçük ve şık süsler seçtiler. Bu sırada tüm getir götür işlerini ise gizli kahraman olarak eniştesi üstlendi.

Böylece yalnız yaşadığı bu şehirde tüm sevdiklerinin emekleriyle kurulmuş küçük bir dünyası olmuş oldu.

Bu nedenle her ne olursa olsun yüzünde bir gülümseme ile açardı kapıyı. Mutfakta hazırlıkları tamamlayıp bütün çiçeklerle konuştuktan ve ihtiyacı olana su verdikten sonra başlardı mesaisine.

O sabah da böyle bir sabahtı işte. Aşk merdivenine suyunu verip, ona çok güzel olduğunu fısıldadıktan sonra arkasını döndü ve ona dikkatle bakan kapkara iki göz ile bir an irkildi..

-aaa diye ufak bir inilti çıktı ağzından. Cevabı çok gecikmedi.

-miyav