Emre, stüdyosuna girip ceketini bile çıkartmadan kendini çalışma sandalyesine sertçe bıraktı. Hoparlöre bağlı bilgisayarından yüksek sesle hareketli bir şarkı açtı. Bir yandan ıslıkla şarkıya eşlik ederken bir yandan bacağına vurarak tempo tutuyordu.
Bu sabah hiç ummadığı kadar çok eğlenmişti. Kafede duran kadın, neydi adı, Melis, evet. Boynundaki izleri tamamen yanlış yorumlamıştı. Ama işin eğlenceli yanı o değildi, aklından geçen şey kadının hiç hoşuna gitmemişti. Onun hoşuna gitmemesi durumu, Emre’nin şaşırtıcı bir biçimde çok hoşuna gitmişti.
Aslında ilk başta Melis’in Pelin’e bakışlarının kendisiyle ilgili olabileceğini hiç düşünmemişti. O bakışlardaki mahzunluğu düşündüğünde içinde güçlü bir şefkat duygusu oluşuyordu. Kadınlar neden böyleydi? Pelin, Melis gibi kadınları kendine rakip olarak bile görmüyordu. Her konuda onu yenebileceğine emindi. Melis ise bu yenilgiyi kabul ediyordu. Konu da kendisiydi. Kimse kendisine sormamıştı oysa. Başka birinin duygu ve düşüncelerinden bu kadar emin olabileceklerini onlara kim söylemişti ki.
Aylardır kafeye gelip gidiyordu. Melis hiç dikkatini çekmemişti. Aslında çekmişti. Ama kafe ile bir bütün olarak. Onu hep oraya ait hissetmişti. Zihninde her şey bir kare olarak canlanıyordu. O kafe de bir kareydi ve karenin içinde hep Melis vardı. Her şey o kadar tamamdı ki, bir gün o kareye dahil olabilme fikri aklına bile gelmemişti.
O sırada Defne içeri girdi
-Hayırdır, çok mutlusun bugün?
-Asıl sen hayırdır, bu surat ne?
-Evleniyor olabilirim.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
6.9k Okunma |
906 Oy |
0 Takip |
47 Bölümlü Kitap |